Bav çika vav vav

Dört yaşından beri piyano, beş yaşından beri ise gitar eğitimi alıyor. Şan da buna dahil. Sanatla uğraşan bir aileden geldiği için sanat tarafından yaratılmıştır sanki. Kore'de bir sanat okuluna girmek için hazırlanırken Hogwarts mektubunun gelmesiyle bütün hayatı değişmiştir. Zorunlu olarak gönderildiği bu okula hala alışmış değildir. İnsanların fazla kasıntı olduğunu ve gerçek dünyadan çok daha uçuk olduklarını düşünüyor. On beş yaşına yeni bastığında annesinin beyninde tümör olduğunu öğreniyor. Fazla ömrünün kalmadığını da tabii. Annesinin en büyük hayali olan Juilliard okuluna girmeyi başarıyor. Hogwarts bittiğinde yazın Juilliard'a yazılıyor. Eğitiminin ikinci ayının on yedinci günü annesinin ölüm haberiyle yıkılıyor küçük kız. Okulu bırakıp Kore'ye dönüyor tekrar. Kore'de ünlü olan bestekâr babasının ilhamının öldüğünü öğrenince ne yapacağını bilemez halde babasına destek çıkmaya çalışıyor; fakat pek başarılı olduğu söylenemez. Babasının durumu iyice kötüye giderken sonu olmayan bir batağa sürükleniyorlar. Babası kızını Hogwarts'a teslim ederek dünya düzeninin içinde kayboluyor. Tabii kız apar topar İngiltere'ye yerleştiriliyor. Yalnız başına geçirdiği yaz tatilinde feci şekilde depresyona giriyor. İngiltere'den korkmaya başlıyor. Onu yiyecek bir canavar olduğunu düşünüyor. Hogwarts'ın açıldığı gün trendeyken kendi kendine toparlanacağı konusunda söz veriyor. Şimdi ise eski güler yüzlü haline kavuşmuş gibi. Ancak en ufak terk edilmede bile eski depresyon günlerine geri dönüyor, kendisini gün yüzüne çıkarmıyor.