Sunset Miranda
2 posters
- Sunset Miranda WalkerGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt Tarihi : 13/04/12
Sunset Miranda
Cuma Nis. 13, 2012 3:13 pm
&Gryffindor
&Bilgiye duyduğu ve sonu gelmeyen açlığı merak gibi bir özelliğin onda peydah olmasını sağlarken aynı zamanda cesareti ve kararlılığı da onun hayatına etki eden ve sivrilen özelliklerinden ikisidir. Mantığıyla bir araya gelerek ortaya çıkan muhakeme yetisi onun uzun süreli düşüncelere mahkum etse de her ne kadar kendisi bu durumdan şikayetçi değildir. İlim irfan merakı ve açlığı onu sürekli araştırma gereksinimi hissetmesine yol açarken bir yandan da onda kibir duygusunun hafif hafif baş göstermesine sebebiyet vermektedir. Ailesinden onu terk eden annesi ve dünyada yalnızca ölü bedenlerini bırakan iki kuzeninden sonra tek varlığı babası olurken, arkadaşlık konusunda pek sosyal değildir. İçine kapanıklığı ve çoğu zaman çehresine hakim olan ciddiyeti ona hafif bir devlet bakanı havası verse de heyecanlı ve kıpır kıpır bir ruha sahiptir kimi zaman.
&4 yahut 5 diyelim efenim.
&Bilgiye duyduğu ve sonu gelmeyen açlığı merak gibi bir özelliğin onda peydah olmasını sağlarken aynı zamanda cesareti ve kararlılığı da onun hayatına etki eden ve sivrilen özelliklerinden ikisidir. Mantığıyla bir araya gelerek ortaya çıkan muhakeme yetisi onun uzun süreli düşüncelere mahkum etse de her ne kadar kendisi bu durumdan şikayetçi değildir. İlim irfan merakı ve açlığı onu sürekli araştırma gereksinimi hissetmesine yol açarken bir yandan da onda kibir duygusunun hafif hafif baş göstermesine sebebiyet vermektedir. Ailesinden onu terk eden annesi ve dünyada yalnızca ölü bedenlerini bırakan iki kuzeninden sonra tek varlığı babası olurken, arkadaşlık konusunda pek sosyal değildir. İçine kapanıklığı ve çoğu zaman çehresine hakim olan ciddiyeti ona hafif bir devlet bakanı havası verse de heyecanlı ve kıpır kıpır bir ruha sahiptir kimi zaman.
&4 yahut 5 diyelim efenim.
- &:
- Londra
21.40
Karanlığın hâkimiyeti altına aldığı, yıldızlar ve ayın parıldayarak biraz olsun aydınlatmaya çalıştığı gökyüzü, yer küreyi bir çarşaf misali örtüyordu. Evlerin pencerelerinden dışarıya yansıyan ışıklar, ton farklılıklarıyla adeta renk cümbüşü oluşturuyorlardı. Birkaç kedi birbirleriyle dalaşıp, katlanılması imkânsız mırıltı seslerini çıkarıyorlardı. Mart ayının çoktan geçmiş olması, bu mırıltıların cilveleşmek amacıyla yapılmadığının göstergesiydi. Çeşitli desenlere sahip taşların varlığını koruduğu yol boyunca yürüyen insanların ayak sesleri, gecenin huşu içinde ve sabırla güneşin doğuşunu bekleyişine gölge düşürüyordu. Sokak lambaları, etrafı aydınlatmak konusunda kararlı değildi, belli bir düzene oturmamış aralıklarla sönüp, tekrar yanması olağan bir hâl almıştı. Arada sırada esen rüzgârın uğultusu onu duyabilecek herkesin kulaklarını dolduruyordu. Sessizliğin hüküm sürdüğü odasının içinde volta atarak babasıyla konuşurken kullanacağı kelimeleri seçmekteydi, genç cadı evinin dışında tüm bunlar olurken. Özenle konularına ve kurgularına göre kategorilere ayrılmış kitapların bulunduğu rafların çepeçevre sardığı odaya, açık renk maviydi ancak insanın gözünü yormayan tam aksine ruhtaki ve bedendeki negatif enerjiyi alarak, bedene ve ruha huzuru işliyordu. Bir ileri, bir geri yürümekten başının döndüğünü, beyin hücrelerindeki hafif ağrıyı hissettiğinde fark etmişti. Kuracağı cümleleri iyice oturttuktan sonra, odasının beyaz renkteki ahşap kapısını sağ eliyle açarak koridora adımladı. Yavaş ve kendinden emin gözükmeye çalışarak ilerledi, Rovena kızı, Attığı her adım diğerini takip ediyordu. Alt kata inmek için merdivenlere geldiğinde adımlarını biraz daha yavaşlattı. Sakin, sakin indiği basamaklardan, son birkaç tane kalmıştı ki işittiği sesler durmasına sebebiyet vermişti. Babasıydı kulaklarına dolan ilk kalın ve tok sesin sahibi. Yaşının getirisi olan bir kalınlıktaydı ses. Sunset’in her zaman şahit olduğu sevecenlik yoktu bu defa. Daha çok bir tartışma içinde takındığı tondu, duyduğu. Hararetli bir şekilde laf dalaşına girdiği kişinin kim olduğu konusunda bir fikri olmayan cadı, yüzünü dahi görememişti varlığını evinin salonunda sürdüren kişinin. Ancak sesinden cinsiyetini anlayabilmişti. Bir kadına ait olan ince ve karşısındakini büyüleyen bir tona sahip olan sesi daha önce duymamıştı. Kuzgun, öyle varsayıyordu en azından.
Tek istediğim Sunset’i görmek, Charles. Neden buna karşı çıktığını anlayamıyorum. Birkaç dakikalığına yalnızca…
Zihninde tekrarlanan bu kelimeler, cadıyı şaşırtmıştı. Adını duymuş olmanın verdiği şoku yaşıyordu kuzgun. Sesini işittiği kadının neden onu görmek istediğine dair pek bir fikri yoktu. Aslında, hiçbir fikri yoktu. Olayları tam olarak algılayabilmek, çözebilmek için sessizliği bir süre daha korudu bulunduğu yerde. Kadının söylediklerine, babasının vereceği cevap gecikmemişti. Her şeye mantıklı bir açıklama ve sebep sunan babasından aldığı özellik yalnızca garip bir yapıya sahip çenesi olmamıştı. Babası kelimeleri sarf ederken sesi bu defa daha sert çıkmıştı.
“Sebebini bilmemene şaşırıyorum, Holly. Bunca zaman boyunca arayıp sormadığın, annelik yapma gereği duymadığın kızını şimdi gelip görmeye kalkışarak onda yaratacağın psikolojik hasarı tahmin edemiyorsun, değil mi? Bencilliğini kaybetmemişsin. Sana ihtiyacı olmadı, bu saatten sonra da olacağını sanmıyorum. Git, yalnızca git, Holly!”
Annelik yapma gereği duymadığın… Bu kelimeler kafasının içinde defalarca yankılandı, her bir kelime tek, tek baskı yaptı beynine. Aşağıda duran kadının, onun yeryüzündeki varlığını sağlayan annesi olduğuna inanmak istemiyordu cadı. Şu yaşına kadar varlığını kabullenmemişti asla, söz etmemişti kimseye ondan. Soran olursa konuyu değiştirmişti. Babasıyla birlikte bu şekilde kaçmışlardı gelecek olan sorulardan. Kimse üstelemeyi uygun görmemişti belli ki. Charles ve Sunset arasında bile konuşması geçmemişti, hayatlarından uzun zaman önce çıkan kadının. Olduğu yerde kaldı kısa bir süre genç kuzgun. Varlığını hisseden olmamıştı daha. Konuşulanları da duyabilecek kadar odaklanmış değildi. Ne odasına geri döndü, ne de sözde annesinin yanına gitti. Babasıyla konuştuktan sonra yapacağı şeyi yaptı. Benliğini bulduğu yere, sevgilisinin yanına cisimlendi.
Monako
22.00
Saat farkının fazla olmayışı, Monako’da da karanlığın hüküm sürüyor olmasından belli oluyordu. Monako Prensliğinin Allison ailesine ait oluşu malikânenin sahip olduğu şairane ihtişamdan ve her yerde kol gezen korumalardan anlaşılabiliyordu. Bu tür şeylere aldırış etmedi, fakat bu derece pohpohlanmaya rağmen sevgilisinin bu tür şeyleri asla dile getirmeyişi ya da şımarıklık gibi onu alçaltabilecek şeyler yaratmış olmayışı cadıyı şaşırtmıştı. Güvenebildiği nadir insanlardan birisi olan sevgilisinin büyüdüğü yerde olmak garip bir duyguydu. Ailesiyle birlikte bu malikânede yığınla anısının olduğu düşüncesi dahi cadıya garipsenecek türden bir mutluluk vermişti. Kendisi belki de o kadar çok şey yaşamamıştı ve bunun burukluğunu hissetmemişti. Zor bir hayatı olmuştu. Annesi, babasıyla birlikte gezen yaşıtlarını gördükçe onlara imrenmişti daha çok. Babasının söylediği birkaç kelimede gerçeklik payı yoktu. Sana ihtiyacı olmadı. Varlığını ona hissettirmesini, onu sevdiğini söylemesini, beraber bir şeyler yapmalarını istemişti onu dünyaya getiren kadınla. Yeri geldiğinde onunla sırlarını paylaştığı bir arkadaş gibi olmasını, yeri geldiğinde yanlışlarından dolayı onu uyaran bir anne profili istemişti. Bay Walker’a göre asla öyle olmamıştı durum. Kızı, her şeyini onunla paylaşmış, hataya yapmayacak kadar mükemmel bir evlat olmuştu. Sakladığı şeyleri anlamasını engelleyecek kadar iyi bir yalancı olabilmeyi başarmıştı Rovena kızı. Kafasını yanındaki büyücüye çevirdi. Büyücünün gözlerinin içleri parlıyordu adeta, bunu rahatlıkla görebiliyordu cadı. Onun sevgisini hak ettiğini düşünmemişti asla. O kadar iyi bir insan olduğuna inanmadı hayatı boyunca kuzgun. Ondan bile gizledikleri şeyler vardı. Anlatamayacağı, anlatırsa Xavier’ın onu yargılayıp, hayatından çıkarmasına sebep olacak kadar büyük şeylerdi belki de. Sunset kestiremiyordu bunları, değer biçemiyordu sırlara. Korkuyordu, esiri olmuş gibiydi o lanet duygunun. Bu gece ise aralarında olacak muhtemel şeylerden şüphe duyulmuyordu, ya olmazsa diye korkulmuyordu. Tüm çıplaklığıyla bedeni sevgilisinin gözlerinin önünde olacaktı. Hiçbir şeyden sonucunu görene kadar emin olmayan cadı bile bundan şüphe duymuyordu. Daha önce bir erkekle bu denli ileri gitmemiş oluşu bile onun gözünü korkutamıyordu. Yalnızca sevgilisine ait olacaktı, Xavier’da ona adayacaktı kendini. Aralarındaki tüm engeller kalkacaktı, tek bir beden olup birbirlerini olan aşklarını pekiştireceklerdi bu sayede. İç sesini meşgul eden düşüncelerden sıyrıldığında bahçeyi geçip çoktan Xavier’ın odasına giden merdivenlerden çıkmaya başlamışlardı. Düşüncelere öyle dalmıştı ki büyücünün kol kasları bile dikkatini pek çekememişti. Böyle bir şeyin olması normal değildi haliyle. Kaslı erkeklere karşı zaafı olan Sunset için öyleydi en azından. O esnada işittiği sesi, Hogwarst’da birkaç defa duyma şerefine nail olmuştu. Brandon? Kimin olduğuna pek aldırmadı cadı, tek istediği sevgilisiyle yalnız kalıp, evinde yaşadıklarını bir anlığına da olsa unutmaktı. Kalın, soluk kırmızı dudakları dolgun dudaklarına baskı yaparken hissettiğinde, şehvet ve tutku başlamıştı bile. Aynı zamanda hissettiği arzu, cadının sevgilisi tarafından istendiğini anlamasını sağlamıştı. Birkaç dakikanın ardından odaya varılmış, içlerinde arzunun tavan yapmasına ramak kalmıştı. Odanın kapısının açılmasıyla birlikte Xavier’ın sarf ettiği kelimeler cadıyı mutlu etmişti. Onu sahiplenişi, sahip oldukları şeylerin ortak olduğunu dile getirişi her genç kızın yüreğini okşayacak şeylerdi. Gözlerinin daha da parıldadığına emindi Rovena kızı. Elleri, sevgilisinin elleriyle buluştuğunda kulağına tanıdık iki kelime çalındı. Seni seviyorum. Poseidon’un hüküm sürdüğü denizlerin maviliğine sahip etkileyici gözler, kuzgunun yosun yeşili gözlerine mühürlendi. Saf ve huzur dolu bir duyguyla sarılmıştı bedeni Rovena kızının. Bir süre öyle kalınmasının ardından, kalbindeki ritimsizliğin sebep olduğu nefes alış verişlerdeki düzensizlikle birlikte heyecanın tavan yapmış oluşu cadının sesine yansımamıştı.
''Beni bırakma.''
''Sen neden bahsediyorsun?''
''Beni bırakma sadece.''
"Sen bana aitsin. Bunu aklına sok, benimsin.''
Ufak, tartışmamsı konuşmanın son bulmasıyla genç büyücü daha fazla beklemek istemediğini kuzgunu yatağa çekerek göstermişti. Etrafa göz atacak vakti olmamıştı cadının, tüm dikkatini sevdiği büyücüye vermişti. Mumların ortama verdi loş aydınlık sayesinde birbirlerine rahatlıkla görebiliyorlardı. Yatağa uzanmıştı, olacakları bekliyordu Sunset. Sevgilisinin ona her dokunuşunda bedeni alev almışçasına yanıyor, vücut ısısı yükseliyordu. Arzuları gerçekleşecekti nihayet, her yakınlaşmalarında o raddeye kadar gelip, öylece kalmak canlarını sıkmaya başlamıştı. Birbirlerine ait oluşlarını bu şekilde taçlandıracaklardı. Xavier, üzerine giydiği beyaz, ince gömleğin düğmelerini açmaya başlamıştı. Her bir düğmenin açılmasıyla büyücünün karın kasları kendini gösteriyordu. Cadının kendini kontrol etme yetisi yavaşça kayboluyordu böylece. Zaafı baş gösteriyor, geri kalan her şeyi boş vermesine neden oluyordu. Gömlek, büyücünün kollarından kayarken cadı kasların etkisine girmişti. Hayallerindekiyle, gerçeğin bu denli uyuşuyor olması kendisini hoşnut etmişti. Üstsüz sevgilisinin, ona sokularak öpmeye başlayışı şehvet ve tutkunun diğer duyguların arasında sivrilmesini sağlamıştı. Bedenine değen çıplak vücut cadının daha önce hissetmediği şeyleri hissetmesine neden oluyordu. Onu daha önce bu denli arzularının esiri yapan birisi olmamıştı hayatında. Aaron bile başaramamıştı bunu. Dudaklarındaki baskı yok oldu bir anda, Xavier bir şeyler söylemişti. Sunset’in içinden ‘konuşmayı bırak, işine bak’ demek gelmiyor değildi, fakat söyleyeceği şeylerin aynı yatağın içinde olduğu büyücünün hoşuna gitmesi gerektiğini biliyordu. Çok geçmeden cevap verdi sevgilisine.
“O, bildiğimiz günahlara girelim, sevgilim.”
Söylediklerinin ardından tekrar büyücünün kalın dudaklarına bastırdı dolgun dudaklarını.
- William Mason CarringtonBiçim Değiştirme Profesörü
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Sunset Miranda
Cuma Nis. 13, 2012 3:14 pm
Verdim gitti.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz