leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Renée Laënnec
Renée Laënnec
Cadı
Cadı
Mesaj Sayısı : 102
Kayıt Tarihi : 08/04/12

Sebepsiz Dönüş Empty Sebepsiz Dönüş

Cuma Nis. 13, 2012 9:38 pm
    Gökyüzündeki yıldızların parıltısını kıskanan cadde ışıkları yüzünden buğulanan havayı delip geçiyordu attığı her adım, tıpkı sekiz yıl öncesinde olduğu gibi. Tek değişmeyen şey buydu belki de, hiçbir şey şimdi sekiz yıl öncesinde bıraktığı gibi değildi. Yürürken içine çektiği hava, bastığı kaldırımın karoları, sokak lambaları, denizden esen rüzgârın şehre sürüklediği koku... Ya Fransa değişmişti ya da kendisi. Cevaplandırmanın verdiği güçlükle ettiği mücadele acımasızdı, bir insanın düşmanını caydırmaya yönelik haykırışları kadar tehditkârdı. Pembe yanaklarına çarpan ılık havanın sertliğinden ve koyu kestane saçlarını savuran esintinin öfkesinden sıyrılmanın çaresini otelde buldu.

    Lobinin sıcak atmosferi ile huzur zerk oldu ruhuna, yüklü bir para karşılığında aldığı oda anahtarıyla küçük bir tebessüm belirdi oval çehresinde. Kulağına dolan tatlı bir müziğin bar kapısından içeriye bakma dürtüsüne karşı koyamadı narin bedeninde hüküm süren yorgunluk hissine rağmen. Çimen yeşili gözlerine yerleşen meraklı bakışlarla bardaki azınlığa göz gezdirirken görüş alanına giren aşina olduğu bir simanın üzerinde sabitlendi dakikalarca. Heyecanın, endişenin, sevincin ve hüznün sarıp sarmaladığı zarif bedenini sürükledi büyücüden tarafa. Zülüflerinin düştüğü çehresini hafifçe kaldırarak büyücünün omzuna dokundurduğu uzun parmaklarının yanı sıra ses tonu, içinde bulunduğu duygu sellerini gizleyemeyecek kadar zayıftı.

    “Vlad.”
Vladimir Vyacheslav
Vladimir Vyacheslav
Yönetici, Konsey Başkanı
Yönetici, Konsey Başkanı
Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12

Sebepsiz Dönüş Empty Geri: Sebepsiz Dönüş

Paz Nis. 15, 2012 9:03 pm
Yorgun gözaltlarındaki renk, vücudunu savunmasız göstermeye başladığını düşünmeye başlayan büyücü; hiç tereddütsüz üzerindeki kısa kollu ve seri bir hareketle çıkardı. Bir cadıyı andıracak; lakin pek uzun sayılmayacak uzunluktaki kahverengi saçlarını açıkta bırakarak, kaslı vücudunun bel altına sardığı havluya beraber banyoya ilerledi. Gecenin gündüz üzerine kurduğu hâkimiyetle odayı saran karanlığı gidermek amacıyla, parmaklarını uzattı ve dokunduğu zeminin çıkık kısmının tarafını değiştirdi parmağını iterek. Bir klik sesi eşliğinde, zemindeki küçük oval ve oyuk çukurlardan çıkan ışık, odayı aydınlattı. Aynı şeyi, banyo için uygularken tuvaleti attığı adımlar eşliğinde gözleri direkt olarak ayna ile buluşmuştu. Banyonun karşısındaki duvarın yarısının üst tarafında kalan kısmını kaplayan büyük aynanın karşısına geçti, avuç içlerini mermer tezgâha yerleştirdi ve yansımasına baktı. Yaklaşık bir dakika kendisini izledikten sonra, ellerini iki yana açtıktan sonra saçlarının arasına geçirdi ve arkasını dönüp banyoya girdi. Küvetin içinde zar zor ayakta duran bedeni oturmaya yer göremeyince, ayakta devam etti. Raf raf ayrılan bölmelerden birindeki sabunu eline almadan önce, kendisine gelmek için soğuğu tercih ederek suyu açtı. Doğrudan üzerine boşalmaya başlayan ve yağmur suyunu andıran serinlikteki suda, saçlarını yıkamadan önce başını yukarı doğru kaldırdı ve kaslarının gerginliğinin azalmasıyla kendisini rahata bıraktı.

Adımları, banyoya girerken olanlara karşılık daha hafif ve rahattı. Duyu organları pasif kalmışçasına bir görüntü vererek, sarhoş misali savrulan bedeni yatağa kadar zor dayanmış ve ardından bedenini üzerindeki havluyla birlikte bırakmıştı. Temiz, ferah ve huzurlu hissediyordu. Tatmin almışçasına yaklaşık beş dakika pozisyonunu korudu ve ardından kendine yavaş yavaş gelerek kendisini geceye bırakmaya hazırladı. Bu gece, hotel dışına çıkmak istemiyordu bu yüzden, hoteldeki bara gidecekti. Akşam yemeğini kaçırdığının farkında olduğundan herhangi bir telaş içerisinde değildi. Yarım saat içinde hazırlandı ve adımlarını hotelin barına yönlendirdi. İçeri girdiği andan itibaren kulaklarını dolduran gürültü arasında karşı tepkisiz kalarak ilerlemeye devam etti ta ki barmenin önündeki tezgâha varıncaya kadar. Yüksek sandalyeye oturduğundan dudaklarının arasından fısıltı şiddetinde birkaç kelime azat ederken barmenin bu gürültüye rağmen duyduğundan emindi. ‘’Uzo, lütfen.’’ Ardından beklemeye koyuldu. Bu sırada üzerindeki bakışların sübyancılara ait olduğunu fark etti ve geri çekti bakışlarını. Bir dakika sonra gözlerinin önüne getirilen minik bardaki içkiyi tek seferde boğazından akıttı ve dudaklarından acının meyvesi bir tıslama çıkarken, barmenden yenisini istedi. Omzunun karıncalanmasına sebep olan hafif bir dokunuş ile çehresi, arkasına döndüğünde duyma duyusu etkisiz kalmıştı, zira karşılaştığı cadının dudaklarının hareket etmesine rağmen tek bir kelime bile işitmemişti. Kontrolsüzce ayağa kalktı ve eşsiz fiziğin somutluğuyla tatmin etti bedenini. Herhangi bir şey yapmadan bekledi. Şokun etkisini hafif hafif atlatırken ise, soğukkanlılığından taviz vermedi. ‘’Eva.’’ Dudaklarından çıkan kelimelerin cadıya ulaştığından emindi. Kelimeler tekrar ağzından azat ettiğinde, tınısına sarhoşluk sızmaya çoktan başlamıştı. ‘’Bu çok garip oldu işte.’’


En son Vladimir Vyacheslav tarafından Paz Haz. 03, 2012 1:37 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Renée Laënnec
Renée Laënnec
Cadı
Cadı
Mesaj Sayısı : 102
Kayıt Tarihi : 08/04/12

Sebepsiz Dönüş Empty Geri: Sebepsiz Dönüş

Salı Mayıs 29, 2012 1:02 pm

    İsmini yıllar sonrasında büyücünün ağzından tekrar duymak küçük bir ürperti zerk ederken bedenine, şaşırma ifadesinin esaretinden kurtulamayan gözlerle bakıyordu parıldayan okyanus mavisi gözleriyle. Belinden ensesine doğru yayılan buz gibi bir hisle kendine gelirken gözlerini kırpıştırdı ve birkaç kez yutkundu. Ne demeliydi? Merhaba mı? Uzun zaman oldu mu? Seni özledim mi? Veda etmeden gittiğim için özür dilerim mi? Hiçbiri... Hiçbirini demeyecekti bu gece.

    “Değişmemişsin.”

    Gırtlağının ardındaki kelimeyi güçlükle dudaklarının arasından özgürlüğüne bırakırken bir kez daha yutkundu. Bıraktığı gibiydi büyücü, yaşının getirisi olan olgunluğu göz ardı ederse, öğrenci iken bıraktığı gibiydi. Zihninde hayat bulan o güzel hatıralar maviliklerinin önünden film şeridi misali geçerken hüznün kısa bir mutlulukla yoğrulmuş özlem duygusunu gizledi kirpiklerinin arkasında göz kırpan ışıltılara. Şifonu andıran ipeksi elbisesinin ferahlatıcı kumaşına karşın şeftali pembesi yanaklarına çöken sıcaklığı ölçmek için çaktırmadan elinin aksi yüzeyini yanaklarıyla buluşturdu. Sıcaklık akışı kendine cadının parmaklarına doğru yeni bir yol çizerken dakikalardır aynı ayağının üzerine basmanın verdiği uyuşma ise, cabasıydı.

    Büyücünün yanındaki boş sandalyeyi titreyen ellerle çektiğinde farkedilip edilmediğine ithafen çenesini hafifçe kaldırarak gözlerini büyücünün gözlerine değdirdi bir saniye kadar. Garip bir oh çekerek sandalyedeki yerini aldığında istemsizce küçük bir tebessüm belirdi dudağının kenarında gözlerinin parıltısında bir değişiklik olmaksızın. Bir – iki saniye kadar büyücünün avuçlarında saklanan içki bardağına değdi gözleri.

    “Uzo, değil mi? En sevdiğin.”

Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz