- Pearl CousteauSlytherin IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 11
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Pearl.
Ptsi Nis. 16, 2012 8:49 pm
Selfier IV. Sınıf
Pearl'ün karakterinin oluşmasındaki en büyük etken üvey kardeşi ve sırlarla dolu geçmişidir. Annesi, onu tanıma fırsatı bulamadan hayata gözlerini kapamış ve kızını babasıyla baş başa bırakmıştır. Yıllar sonra başka bir kadınla evlenen Bertrand sayesinde bir üvey kardeşi olmuştur. Lestat'la oynadığı küçük oyunların ardından birlikte kendileri için yeni şeyler keşfetmişlerdir ve birlikte olmaya başlamışlardır. Bunu öğrenen babasının ise merhametinden bir damla kalmamıştır geriye ve ikisini pis işlerinde kullanmıştır. Pearl'ün karakterindeki dolandırıcılık, sahtekarlık buradan gelmekte. Lestat'la birlikte ya da onsuz bir sürü hilekarlığa bulaşmıştır, olmasını istediği şeyleri insanları kandırarak elde etmiştir. Erkeklere olan bakış açısı ise, babasının üvey annesinin intiharının ardından zil zurna sarhoş olduğu bir gece tamamen değişti. Pearl'ün gelişen vücudundan bir anlık etkilenen ve kendini tamamen kaybeden Bertrand kıza saldırdı ve tüm bunları gören Lestat ise adamı tereddüt etmeden öldürdü. Herhangi bir kanıt bırakmamak için iki çocuk evi yakıp, sağ kalan kardeşler rolünü yaptılar. Tüm bu yaşananların ardından erkeklere güvenmeyen, onları işveleriyle kandıran, kurnazlığını sahtekarlıkta kullanan, merhametsiz, dişli bir kadın çıkmıştı ortaya. Geçmişi onu şekillendirmiş, hayatının kalanını yalanların, sırların ardında karanlıkta yaşayan biri haline getirmişti. İnsanları diliyle zehirlemeyi, her fırsatta onları şüpheye düşürmeyi, kafalarını karıştırmayı sever. Güzel bir sesi, ikna edici bir tonu vardır.
Örnek Rp:
Pearl'ün karakterinin oluşmasındaki en büyük etken üvey kardeşi ve sırlarla dolu geçmişidir. Annesi, onu tanıma fırsatı bulamadan hayata gözlerini kapamış ve kızını babasıyla baş başa bırakmıştır. Yıllar sonra başka bir kadınla evlenen Bertrand sayesinde bir üvey kardeşi olmuştur. Lestat'la oynadığı küçük oyunların ardından birlikte kendileri için yeni şeyler keşfetmişlerdir ve birlikte olmaya başlamışlardır. Bunu öğrenen babasının ise merhametinden bir damla kalmamıştır geriye ve ikisini pis işlerinde kullanmıştır. Pearl'ün karakterindeki dolandırıcılık, sahtekarlık buradan gelmekte. Lestat'la birlikte ya da onsuz bir sürü hilekarlığa bulaşmıştır, olmasını istediği şeyleri insanları kandırarak elde etmiştir. Erkeklere olan bakış açısı ise, babasının üvey annesinin intiharının ardından zil zurna sarhoş olduğu bir gece tamamen değişti. Pearl'ün gelişen vücudundan bir anlık etkilenen ve kendini tamamen kaybeden Bertrand kıza saldırdı ve tüm bunları gören Lestat ise adamı tereddüt etmeden öldürdü. Herhangi bir kanıt bırakmamak için iki çocuk evi yakıp, sağ kalan kardeşler rolünü yaptılar. Tüm bu yaşananların ardından erkeklere güvenmeyen, onları işveleriyle kandıran, kurnazlığını sahtekarlıkta kullanan, merhametsiz, dişli bir kadın çıkmıştı ortaya. Geçmişi onu şekillendirmiş, hayatının kalanını yalanların, sırların ardında karanlıkta yaşayan biri haline getirmişti. İnsanları diliyle zehirlemeyi, her fırsatta onları şüpheye düşürmeyi, kafalarını karıştırmayı sever. Güzel bir sesi, ikna edici bir tonu vardır.
Örnek Rp:
- Spoiler:
- Yorgun düşmüştü. Hasta bir çocuk gibi titriyor, ateşi çıkıyor, midesi bulanıyordu ama o çocuğun hissedebileceklerinin aksine çok mutluydu, şuan yaşadıklarının geçmesini hiç ama hiç istemiyor, sadece onun gözlerine bakacağı bu anda kalmak istiyordu. Elinin üstünde çocuğun avucunu hissetti, bakışlarını onun gözlerinden kaçırıp buluşan ellerine baktı. Ellerinin bile yüzündeki mükemmellikten payını aldığını düşünürken, o ince ve uzun parmakların kendi beyaz teninde gezinmesinin, narince okşamasının tadını çıkardı. Maglor ona ilk kez sevgiyle yaklaşıyordu. Çocuğun sakin olmaya çalışan tavrından güç almalıydı, ellerinin titremesini önlemeye çalıştı, beceremedi. Heyecandan ruhunu teslim edecek gibiydi, tek bir dokunuş bile yeterdi buna. Elleri ayrılırken kaldırdı kafasını, buz rengi gözleri dünyanın en güzel bir çift gözüne döndü tekrar. Ona ilk kez böylesine güvenirken yüzündeki gülümsemenin huzurundan geldiğine inandı, bir kez daha mutlu oldu Mia. Çocuğun parmakları sanki incitmekten korkarcasına yumuşak bir şekilde saçlarında, yanaklarında, dudaklarında dolaşırken hızla artan nefeslerinin fark edileceğini düşünerek utandı. Korkak, ürkek ve utangaçtı kız, bunu biliyordu ancak bunlarla nasıl savaşacağını hiç bilmiyordu ki böylesi bir anda kaçması imkansıza yakındı belki de.
"Asla gitmeyeceğim. Bir daha bunu kendime yapamam. Sensizliğin acısında, seni görüp de, seni bilip de, seni duyup da, seni yaşayıp da, sensiz olmanın yokluğunda daha fazla kıvranamam." Kıvranmak, evet. Bir senedir yaşadığı ancak kendine dahi itiraf edemediği çaresizliği böyle nitelendirmek en doğrusuydu. Onu her gün bahçede, yemek salonunda, derslerde, merdivenlerde görmek, mutlu olmasıyla avunarak yaşamaya onsuz devam etmek, acı çektiğini bile bile gidip tek kelime edememek kıvranmanın ta kendisiydi. Bilinçaltına onunla olmaması gerektiği öylesine işlemişti ki rüyalarında bile Maglor’la birlikte göremiyordu kendini, o en özgür olduğu yerde bile acıya mahkumdu ve şimdi onunla birlikte olma şansını elde etmiş, tüm tabularını yıkmışken bırakmaya hiç niyeti yoktu. Ama tüm bunları hissettirirken, arkasını dönen ve gitmeye niyetlenen bir Maglor’la karşı karşıyaydı. Hayır, gitme hemen. Bunu diyemedi, hala güçsüzdü çünkü. Elbet gidecekti, akşam olduğunda ayrılacaklardı ama şuanda onunla olmak istiyordu. Maglor bakışlarını ayırıp, arkasını döndüğünde geride dudaklarını büzmemeye çalışan bir kız vardı şimdi. Ama aşık olduğu çocuk gitmedi.
Geri dönmüştü. Maglor’un eli, kızın sımsıcak boynuna değmiş, hafifçe kendine çekmişti. Neler olduğunu kavradığında dudaklarını ıslatacak bir saniyesi kalmıştı Mia’nın ve dudaklarının birleştiğini hissetti, gözlerini kapattı. Tanrı tarafından iyi insanlara bahşedilen cennetin tam içine düştüğüne inanıyor, yeryüzünde var olan en güzel tadı tadıyor, en güçlü içkilerin bile etki edebileceğinden daha çabuk sarhoş oluyordu. Dudakları büyük bir arzuyla dans ederken, birkaç adım geriye gitti, sırtının soğuk duvarla birleştiğini hissetti. Umrunda değildi, tüm vücudu kor bir ateşte yanıyordu cayır cayır ve bunu söndürebilecek tek kişiydi şuanda kollarını boynuna doladığı çocuk. Maglor’un nefesi bile her seferinde onu daha fazla arzulamasına sebep oluyor, daha büyük bir istekle öpüyor, teninden yükselen kokuyu daha çok çekiyordu içine. Ama yetmiyordu, doymuyordu, saniyelerle sınırlı bu anların saatlere, günlere, aylara yayılmasını istiyordu.
Ama ayrıldı dudakları, kollarını çekti boynundan. Bedeni öpüşmenin etkisinde kaldığını belli etmek istercesine titriyor, nefes alışverişine hakim olamıyordu. Onunsa Mia’dan farkı yoktu, heyecandan soluk soluğa kalmış, ağzından çıkan sözler fısıltıyla karışık bir halde çıkmıştı. Ondan duyduğu en güzel iki sözcük, gülümsemesini sağlayacak en sade ama en şık sözcüklerdi. "Seni seviyorum." Yutkundu. Nefes almayı unutabilirdi her an, şapşala dönmüştü. Gülümsemeyle şaşkınlık arasında sıkışmış dudak kıvrımları ilkinde karar kıldı. Ateş çıkan ellerini duvara götürdü ardından, oradaki soğukluktan destek aldı ve ardından çocuğun elini tuttu. “Ben de.” diyebildi sadece. Utanıyordu yine. Saatlerce dans etmek, uçmak, koşmak istiyordu. Sevincini onun boynuna atlayarak yaşamayı, hiç durmadan öpmeyi, enerjisinin son damlasına kadar onunla olmayı istiyordu. Ama yapabildiği tek şey kafasını öne eğip, zindanın taş zeminini incelemekti. Burada biraz daha kalırlarsa hayatının son anlarını yaşamış olacağını biliyordu, adrenalin onun kanında gezinmeye çok alışkın değildi çünkü. “Artık gidelim mi?” Kalasın teki olduğunu Maglor’a hep söylerdi, ancak bu sefer kendisi yapmıştı bunu. Bu heyecan ve utanmanın getirdiği duygularla daha fazla baş edemeyecekti, onun yanında özellikle. Maglor uzun, narin parmaklarını Mia’nın çenesine yerleştirip, başını kaldırdı. “Ne istersen onu yapmaya hazırım.” Yüzünde karşı konulmaz bir ifade vardı. Sırıtıyordu çünkü mutluydu, rahatlamıştı. Mia da aynı şekilde gülümsedi. Onun elini hala tutarken, önden yürümeye başladı ve çocuğu çekiştirerek zindanların o boğuk havasından uzaklaşmaya başladılar. Aslında ceza zindanları Hufflepufflı kıza ilk kez güzel bir yer gibi geliyordu. Kapı arkalarından kapanırken elini tuttuğu çocuğa dönüp, muzip bir ifadeyle sordu sorusunu. “Biz şimdi sevgili miyiz yani?”
- CyrilYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 160
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Pearl.
Salı Nis. 17, 2012 2:23 pm
Rütbe verildi.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz