- Jane JonesHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 2
Kayıt Tarihi : 23/04/12
Yaş : 28
Nerden : Ankara
Lakap : Wish
Jane Jones
Ptsi Nis. 23, 2012 10:52 am
İstenilen Bina; Mercier
Kısaca Karakteristik Özellikler; Kendine güvenen, hırslı, inatçı ve güçlü görünümünün altında küçük bir çocuk yatmaktadır. İstediği zaman her şeyi yapacağına inanır, ancak hiçbir zaman istediği şeyi yerine getirmek için çabalayacak cesareti bulamaz. Yalnızca kendine yakın gördüklerine gerçek Jane'i gösterir. Dışarıdan gelen herkese tehlike gözüyle bakar, bu nedenle saldırgandır. Bir gün gerçek Jane'i ortaya çıkacak insanın geleceğine inanıyor.
İstenilen Dönem; IV. Sınıf
Kısaca Karakteristik Özellikler; Kendine güvenen, hırslı, inatçı ve güçlü görünümünün altında küçük bir çocuk yatmaktadır. İstediği zaman her şeyi yapacağına inanır, ancak hiçbir zaman istediği şeyi yerine getirmek için çabalayacak cesareti bulamaz. Yalnızca kendine yakın gördüklerine gerçek Jane'i gösterir. Dışarıdan gelen herkese tehlike gözüyle bakar, bu nedenle saldırgandır. Bir gün gerçek Jane'i ortaya çıkacak insanın geleceğine inanıyor.
İstenilen Dönem; IV. Sınıf
- Spoiler:
- Caroline’nin yaşları sel olup akarken, gözleri sürekli onu arıyordu çevresinde. Tek bir bakışını yakalamak, yanında olduğunu hissetmek. Neler vermezdi bunlardan emin olmak için. Ama yoktu. Uzun süre durmadan baktı etrafına; ama bir türlü Nick’i bulamadı gözleri.
Tam gerçek aşkı buldum derken bunların olmasını hak edecek ne yapmıştı? Caroline’nin arkadaşı Angela ona neler olduğunu merak ediyordu. Kaç gündür yüzünü görmemişti. Endişeleniyordu. Haber alamıyordu ondan. Tüm bunlar onu korkutuyordu. Caroline’nin başına ne tür bir şey geldiğini bilmiyordu. Ama eğer gerçekten kötüyse Caroline katlanamazdı buna. Dayanamazdı. O kadar güçlü değildi. Angela onu tanıyordu. Yanında olması gerekti. Caroline’nin yanlış bir şey yapmasından korkuyordu. Mesaj atmaya karar verdi.
“ Bir saat sonra okulun oradaki parka gel. Konuşmalıyız.”
Caroline mesajı gördü. Angela’ya karşı çıkamayacağını bildiği için “Hayır” yazmakla vakit kaybetmedi. Hemen fondötenini buldu ve boynundan başlayarak neredeyse tüm vücudunu saran yara izlerini kapattı. Altına bir koy ve üstüne siyah kazak giydi ve Angela’nın dediği yere doğru yola çıktı.
Angela çoktan gelmiş gibiydi. Banklardan birine oturmuş sinirle bekliyordu. Caroline Angela’nın sinirli olduğunu anlamıştı çünkü bacağını sallıyordu. Sinirlendiğinde hep bunu yapardı ya da sınavda bir soruyu yapamadığında. Bu Caroline’yi sinir ederdi. Durması için yapamadığı soruyu öğrenir ve cevabını söylerdi. Caroline başarılı bir öğrenciydi. Ama kesinlikle sosyal hayatla bağlantısı kesmiş inek tiplerden değildi. Sadece okuldan sonra biraz çalışırdı. O kadar.
Caroline Angela’ya doğru küçük adımlarla yürüdü. Ang Caroline’yi görünce koşarak ona doğru ilerledi.
Evet, Caroline izlerin çoğunu kapatmıştı. Hatta hepsini. Bir şey olduğu belli olmuyordu. En azından dışarıdaki insanlar fark edemezlerdi. Ama Ang hemen anladı. Caroline’nin yüzü bembeyazdı. Sanki annesin fondötenini kullanmış gibiydi. “Tuhaf” diye geçirdi içinden.
Caroline, Ang ile ne konuşacaksa konuşup bir an önce geri dönmek istiyordu. Çünkü çok yorgundu. Halsizdi. Bu düşüncelerini sesli dile getirmeye karar verdi. “ evet Ang, çağırdın geldim. Ne konuşacaksan konuş. Gitmem gerek, işlerim var.” İşte şimdi Ang iyiden iyiye endişelenmişti. Bunlar, bunlar Caroline’nin söyleyeceği tarzda şeyler değildi. Ne olursa olsun. Ciddi ciddi konuşacaktı. Neler olduğunu anlatmasını isteyecekti. Anlatmazsa, zorlayacaktı. Bu da Ang’in yapacağı bir şey değildi ama işler ciddi gibi görünüyordu. Bu yüzden Ang ciddi olacaktı. Hiç olmadığı kadar. “ Neler oluyor Caroline? Çok tuhaf görünüyorsun. Onu geçtim kaç gündür yüzünü göremiyorum bile. Ne oldu? Sorun Nick mi?”
Ne diyecekti şimdi Angela’ya. “ Ah, o mu? Önemli bir şey değil. Okulda bir sapığım vardı ya. Hah evet o. Beni takip etmiş. Sonrada dönüştürmüş beni. Dönüştürmek derken; vampir oldum sadece önemli bir şey değil!” mi diyecekti? Of, gerçekten berbat bir durumdaydı. Elbet, her şeyi anlatabilirdi Angela’ya. Bunu da anlatabilirdi ama korkuyordu. Angela’nın da Nick gibi onu bırakıp gitmesinden. Şüphe gibi bir şey değildi bu. Emindi. Ang bunu öğrenirse tabi ki gidecekti. Caroline de böyle yapmaz mıydı?
“ Yapmazdım. Ben olsam bunu ona asla yapmazdım.” Diye geçirdi içinden. “ Caroline! Cevap vermeyi düşünüyor musun?” dedi Ang. “ Bak Angela, bazı şeyler olduğu doğru. Ama bunlar hakkında konuşmak istemiyorum. En azından seninle konuşmayacağım. Artık.”
Artık. Ne demekti şimdi bu. Artık Caroline Angela ile konuşmayacak mıydı? Ang garip hissetti birden. Umutsuzmuş gibi. “ Artık derken?” diye sordu. Caroline işte bunu sormasından korkuyordu. Ne diyecekti şimdi? Ona bir şekilde zarar vermemek için onu kendisinden uzak tutmalıydı. Ama nasıl yapacaktı bunu? “ Bak Ang. Seninle çok güzel günler geçirdik. Birlikte güldük, birlikte ağladık. Her şey için de teşekkür ederim ayrıca. Ama benden bu kadar.” Angela’nın yüzünde öyle bir hüzün belirdi ki Caroline ağlamak üzereydi. Ama kendini tuttu. Çünkü eğer ağlarsa, Ang bunu gerçek olmadığını hemen anlardı. Devam etti. “ Üzgünüm. Her şey çok güzeldi. Ben, ben gerçekten üzgünüm ama… Çok şey değişti Ang. İçimde o kadar çok şey değişti ki. Seni kırmaktan, incitmekten korkuyorum. Tekrar üzgünüm…” dedi. Gözlerinden yaş geldiğini fark edince hemen arkasına döndü ve “ Hoşça kal” diyerek ilerlemeye başladı.
Angela donmuştu sanki. Hiçbir şey söyleyemiyor, hareket edemiyordu. Beyni çalışmıyordu. Ya da gerçekten olanlara anlam vermeye yetmiyordu. Ne olmuştu birden bire. Eğer Nick ile arasında bir şey olduysa –ki öyle olduğunu düşünüyordu- bunun Ang ile ne ilgisi olabilirdi ki. Bu işte yanlış giden bir şeyler vardı. Hemen Caroline’ye yetişti ve “ Biz seninle ne konuşmuştuk? Ne olursa olsun, karşımıza ne ve kim çıkarsa çıksın birlikte aşacağız dememiş miydik? Biz bu sözü 14 yıl önce verdik Caroline. 14 yıldı istinasız uyuyoruz bu söze. Şimdi ne oldu da sen vaz geçiyorsun? Seni vazgeçirebilecek ne olmuş olabilir. Anlat bana canım… Ne olursa olsun ben seni yargılamam, sorgulamam. Hadi Caroline anlat bana!” dedi.
Ang bunları söylerken Caroline’nin hala arkası dönüktü. Ağlıyordu. Sonra Ang’e döndü ve boynuna sarıldı. Uzun süre sarıldılar. Ang Caroline’ye durmadan “Geçicek canım…” gibi bir şeyler fısıldıyordu. Caroline geri çekildiğinde Ang yaşlardan akmış olan fondötenleri gördü. Ve arkasındaki izleri. Diş izlerini. “Aman tanrım! Sana ne oldu böyle Caroline? Kim yaptı bunu? Nick mi?” İşte. Ang Caroline’nin korktuğu soru yağmuruna başlamıştı. “ Sakin ol Ang. Ne kadar korkunç olduklarını biliyorum ama anlatacağım. Anlatacaklarım bu izlerden çok daha korkunç.” Ang gittikçe endişeleniyordu. Ve sonuna Caroline anlatmaya başladı.
“ Hani okulda bir çocuk vardı. Adı Edd. Bana kafayı fena halde takmış olan. İşte o…” Ang Caroline’nin sözünü kesti “ O mu yaptı bunları? Ah, bu nasıl bir psikopatlık!” Caroline sesini biraz yükseltti ve “Angela! Zaten benim için anlatması çok zor. Sen sözümü keserek hiç yardımcı olmuyorsun!” Angela başına hafifçe eğerek “Üzgünüm. Devam et.” Caroline devam etti. “ Evet, bunları o yaptı. Ama psikopatlıktan değil. Onun doğasında var. O, o bir vampir Ang. Ve korkarım artık bende öyleyim.” Gerçek, Angela’nın yüzüne bir tokat gibi inmişti. Hem de epeyce okkalı bir tokat.
Ne olacaktı şimdi. Korkmaya başlamıştı. Tabi ki Caroline’den değil. Arkadaşlıklarının bozulmasından. Her şey çok güzeldi bugüne kadar. Ama o artık vampirdi ve bir takım ihtiyaçları olacaktı. Bunu düşünürken ürpermişti Angela. Caroline artık onun gibi değildi ve Angela ile arkadaş olmak istemeyecekti.
Oysa Angela ne olursa olsun sürdürmek istiyordu arkadaşlıklarını. Onlar dosttular çükü. Ayrılmaz ikili. Onlar hep birilerine örnek olmuşlardı. Şimdi… Düşünceleri Caroline’nin sesiyle bölündü. “ Bak Angela. Seni hala en az eskisi kadar çok seviyorum. Ama benimle arkadaş olmak istemezsen anlarım. Gerçekten.”
Bunları duyunca yüzü gülmüştü Angela’nın. Hatta bir kahkaha patlattı. “ Deli misin sen? Ben de iki saattir sen artık benimler arkadaş olmak istemiyorsun sanıyordum.” Caroline “ Ciddi misin?” diye sordu. Angela “ Ya benim az önce sana anlattıklarım sadece sözde mi sanıyorsun? Sen ne olursan ol sonsuza kadar benim en yakın arkadaşım olacaksın.” Dedi.
İkiside birbirlerine bakıp uzun uzun güldüler… “ Halledeceğiz tatlım…” dedi Ang.
- Spoiler:
- Eski karakterimin kurgusuna yöneliktir.
- GrahamCo-admin, Kurtadam
- Mesaj Sayısı : 61
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Lakap : mösyö kreşendo
Geri: Jane Jones
Ptsi Nis. 23, 2012 10:57 am
Rütbe verildi.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz