Amanda Sylise.
2 posters
- Amanda SyliseRavenclaw V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 4
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Yaş : 29
Amanda Sylise.
C.tesi Nis. 07, 2012 8:37 pm
- İstenilen bina; Forestier
- Tık:
Kamptaki ilk haftasını doldurmuştu. Kampa, kardeşlerine kolayca uyum sağlayabileceğine inanıyordu. Artık duyduğu canavar hikayelerine ve bunun gibi bir çok garip olaya şaşırmıyordu. Burada her şey olabilirmiş gibiydi. Sabah erken kalkmaya alışkın biri olduğu için bu konuda zorluk çekmiyordu. Eh, bu da onun için iyi bir haber sayılırdı. Saat 5:15 gibi uyanmıştı Amanda. Genelde bu saatlerde kalkarak her sabah yürüyüş yapmayı severdi. Onun için zinde kalmanın tek formülüydü bu. Yatağından hızla kalkarak mutfağa yöneldi. Bir kase mısır gevreğini mideye indirdikten sonra en sevdiği ve kendini en rahat hissettiği eşofmanlarını üzerine geçirdi. Sırt çantasında bulunan canavarlarla ilgili kitabı alarak ilk önce göz gezdirmek istedi. Saçlarını arkadan at kuyruğu şeklinde topladıktan sonra kardeşlerine hiç göz atmadan hızla kulübeden çıktı. Dün Canavarlara Karşı Korunma dersi için erkenden ormanda olması gerektiğini görmüştü. Kampa yeni geldiği halde ormanı bulması çok zor olmamıştı. Bir ağaca yaslanarak gelenleri süzüyordu. Şimdilik az sayıda arkadaşa sahipti. Zaten Amanda çoğu zaman soğuk biri olduğu için pek arkadaşı olmazdı, umurunda da değildi bu. Kalabalığın arasında kardeşi Nic'i görmüştü, ancak yanına gitme gereği duymamıştı nedense. Yerde oturanların birden ayağa kalkması üzerine dersin eğitmeninin geldiğini düşünüyordu. Eğitmenin kim olacağı hakkında hiç bir bilgisi yoktu. Zaten olsaydı da bir şey değişmeyecekti. Kampa yeni geldiği için kim olursa olsun tanımıyordu.
"Canavarlara karşı korunma dersine hoş geldiniz. Unutmayın ki burada yalnızca hayatta kalmanız için en temel bilgileri öğreneceksiniz. Zeka ve deneyim sahibi değilseniz, bu eğitim sizin Minotor'u alt etmenizi sağlamaz. Aramızda üç metrelik bir alan bıraktıktan sonra etrafımda kümelenip oturun." dedi. Yirmili yaşlarda gösteren, oldukça çevik birine benziyordu. Eh, bu ders için eğitmen olarak uygun görülmüşse zaten işinde uzman olmalıydı veya işinde deneyimli desem daha doğru olur. "Şu anda burada etrafıma kümelenmiş olan melezlerin birçoğu, yirmili yaşlarını göremeden önce canavar saldırılarında ölecek. Bazılarınız Asphodel Tarlaları'na gidecek, gerçekten iyi olanlarınız ise babam tarafından Eliysium'a gönderilerek ödüllendirilecek. Yakın dostlarınız ardınızdan kampın meydanında uyduruk bir kefen yakacak. Ölümünüzün üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, sizi öldüren iblis Tartarus'tan kurtulup bu dünyaya geri dönecek ve kendine yeni kurbanlar arayacak... Bunun bir sonu yok. Buradaki amacımız sizin ölme şansınızı azaltmak. Tabii içi boş olan kafalara hiçbir eğitim fayda etmez. O nedenle, tüm dikkatini benim söylediklerime veremeyecek kadar meşgul olanların şimdi dersi terk etmesini isteyeceğim." dedi. Amacının bizi korkutmak mı yoksa bu dersi gerçekten ciddiye almamız gerektiğini göstermek mi olduğunu anlayamamıştım. Bu yaşımda ölmek istemiyordum tabi ki. Gidecek birilerinin olup olmadığını gözlemliyordu etrafıma dönerek. Birilerinin gideceğini tahmin etmiştim. Kalabalık bir gruptuk, bu grubun içinde kimse gitmeyi göze alamamıştı. Aksine herkes can kulağıyla dinliyordu eğitmeni. Sanırım şu ölme işi durumun ne kadar önemli olduğunu fark etmemizi sağlamıştı. "Güzel." dedi soğuk bir sesle. Şimdi dersin asıl konusuna doğru ilerlediğimizi anlamak için kahin olmak gerekmiyordu. Bu dersin uygulamalı olmasını çok istiyordum. Şimdiye kadar gördüğüm tek canavar Minotor olmuştu. Uygulamalı bir ders olacaksa gelecek canavarın farklı olmasını isterdim.
"İçlerinizden bazıları daha önce sayısız kez ölüm riskiyle karşı karşıya kaldı, tarihin en zorlu canavarlarını yenmeyi başardı ve bu derse yalnızca hünerlerini göstererek statüsünü almak için katılıyor. Bazılarınız ise henüz melez olduğu gerçeğini yeni öğrendi ve mitolojik canavarlar hakkında bilgi sahibi değil. O nedenle sizlere hem kendinizi göstereceğiniz, hem de bilgi edinme imkanı bulabileceğiniz bir ders vereceğim. Benim yapacağım tanıtımın ardından, gönüllü öğrencilerden bildikleri canavarlar hakkında sınıfı bilgilendirmelerini isteyeceğim. Böylece derste çok daha fazla canavardan bahsedebileceğiz." Statü alacak kadar tecrübeli kişilerin bulunması pek şaşırtmamış beni. Yıllardır burada olan bir çok melez vardı. Çıktıkları görevlerde veya bunun gibi şeylerde karşılaştıkları canavarlar mutlaka olmalıydı. Bir çoğunu alt ettiklerini düşününce gerçekten bu kampın benim ait olduğum yer olduğunu düşündüm. İlerleyen zamanlarda bende tecrübe sahibi, önüne gelen canavarı alt etmeyi başaran, statü sahibi bir melez olmak isterdim. Kim istemedi ki? Hele ki hırslı bir Ares çocuğuysanız savaşmak en büyük arzunuz olur. Meraklı bir şekilde dinliyordum anlatılanları. Burada olacağım süre zarfında bu anlatılanlar benim için oldukça büyük bir yere sahip olacaktı, tecrübe kazanmam için neyin nasıl olması gerektiğini bu derste öğrenecektim nede olsa. "Arkadaşlar, sizlere Gorgonlar hakkında bilgi vereceğim. Üç kız kardeş olan Stheno, Euryale ve birçoğunuzun ismini duyduğu Medusa hakkında. Gorgo Antik Yunancada korkunç, berbat anlamına gelir. Gorgon kelimesi de oradan geliyor çünkü o kız kardeşler gerçekten berbat ve korkunç. Onları tabir etmek oldukça basit çünkü çok dikkat çekici iki özellikleri var. Fazlasıyla keskin dişlere sahipler, bir de başlarında saç yerine canlı yılanlar bulunuyor. Stheno ve Euryale ölümsüz, Medusa ise baktığı her insanı taşa çevirebilme yetisine sahip, ölümlü. Medusa'nın magazinel hikayesine girmeyeceğim ama doğduğunda çok güzel bir kız olduğunu, sonradan Tanrıça Athena tarafından bir Gorgona çevirildiğini bilmenizde fayda var. Ben daha önce bu üç kardeşin üçüyle de karşılaşma şanssızlığını yaşadım ve hepsini öldürme şerefine eriştim, darısı başınıza diyorum. Bir Gorgonu öldürmenin birçok yolu vardır. Ben genellikle en basit yolu tercih ederim, biraz artist oldukları için zırh falan giymez bu kız kardeşler. Kafalarını vücutlarından ayırmak için de sıradan bir ilahi bronz kılıç yeterlidir çünkü derileri pek sert değil. Şimdi, anlattıklarımı daha iyi kavrayabilmeniz için Stheno'yu dersimize davet edeceğim. Medusa şu sıralar bildiğim kadarıyla Tartarus'ta, bir de herkesi taşa çevirebilecekken onu buraya getirmek istemem. Euryale ise hatırladığım kadarıyla kardeşim Stella tarafından öldürülmüştü geçenlerde." Stheno, Euryale ve Medusa hakkında iyi kötü bilgim vardı. Yunan mitolojisine oldukça ilgili biriyimdir. Kampa gelmeden önceki hayatımda bunlarla ilgili birçok kitap okumuştum. Şimdi ise o kitaplara şükür ediyordum. Kim derdi o bilgilerin bir gün işime yarayacağını? Ben yalnızca zevkli bulduğum için okumuştum. Gelirken de kitapları yanımda getirmeyi unutmamıştım. Hoş, o kitaplara pek ihtiyacım olmayacak gibiydi. En yakın zamanda canlı halleriyle karşılaşmayı umuyordum. Ölüm tehlikesi gözümü biraz korkutuyordu ancak Ares kızı olarak kendimi ispatlamam gerektiğini düşünüyordum. Diğer melezlerden duyduğum kadarıyla canavarlarla savaşmak kadar zevk verici bir şey yokmuş. O zevki en kısa sürede ben de tatmalıydım. Öte yandan 3 yıllık bir eskrim hayatım olduğu için kılıç kullanmayı profesyonel denecek derecede iyi kullanıyordum. Bana çok yararı olacaktı kamp hayatım boyunca. Ben düşüncelere dalmışken o "Seni kampımıza davet ediyorum Stheno!"diye bağırdı. Bakışlarım tekrar ona odaklanmıştı. Stheno az sonra burada olacaktı. Heyecan ve merak söz konusuydu benim için. Ancak korkuya dair bir şey yoktu. Eğitmenimizin bu konuda olan başarısını anlatışı üzerine bende korkmuyordum. Birkaç dakika sessizce bekledik. Ardından bir sis dalgası yayılmaya başladı. Tamamen yüzü ortaya çıktığında tiksinti duymuştum. Gerçekten fazlasıyla iğrençti. Tıslarayak "Davetin için teşekkürler. Ne zamandır melez öldürmüyordum."dedi. Çağırıldığı için halinden pek memnundu. Az sonra öleceğini aklına getirmiyordu herhalde. Öte yandan bu ölümsüz yaratığın öleceği fikrini de hala garipsiyordum. Stheno eğitmenin üzerine doğru hareket yaparken o çoktan hazırdı. Hızla boynuna kılıcı indirirken "Dediğim gibi çocuklar, en kolay yöntem her zaman boynu hedef almaktır."dedi.
"Dersin benim anlatacağım kısmı bitti. Şimdi sizlerden, bildiğiniz mitolojik canavarlardan bahsetmenizi istiyorum. Anlattığınız canavarların eksik bıraktığınız özelliklerini ben tamamlayacağım. Canavarlar hakkında bilgi sahibi olmayan öğrenciler yalnızca dinlemekle yetinebilir." Yeniydim. Ama dinlemekle yetinmekte istemiyordum. Kitaplardan okuduğum kadarıyla olan bilgimi paylaşmak istiyordum. Birkaç kişi kalkarak seçtiği canavarı anlattı. Bende yavaşça elimi kaldırarak beklemeye koyuldum. Bana baktığını görünce ayağa kalkarak aklımda tam olarak şekillendirdiğim şeyi anlatacaktım. ''Sizlere Typhon'u anlatacağım. Zeus, diğer Olympus tanrıları, sirenlerle aynı tür şarkıları söyleyen Moreae kızkardeşleri (Clotho, Lachesis ve Atropus) ve oğlu Herakles'i de yanına alarak asi titanlara karşı büyük bir savaş başlattı. Bu savaş sonunda bir çok titan yok edilince titanların tanrısı Gaia Tartarus'la çiftleşerek Typhon ve Ekidna'yı doğurdu. Bunların birleşmesinden de efsanevi dev canavarlar meydana geldi.'' dedikten sonra derin bir nefes aldım. İlk olarak Typhon'nun meydana gelişi hakkında kısa bir bilgi vermek istemiştim. ''Typhon, Gaia'nın Tartarus'tan olma son oğludur. Her bir ağzında siyah renkte dilleri olan yüzlerce yılana benzer başı ve kanatlı ejderha gövdesiyle dev bir canavar. Her birinden yılan zehiri akan korkunç ve kör edici ışıklar saçan gözleri vardır. Ağzından ejderhalardaki gibi alev ve buhar çıkartır, ölümsüzdür. Typhon, son derece yıkıcı kasırgalar oluşturabilen bir yaratık. Kendisi gibi bir canavar olan Ekidna'yla birleşerek türlü canavar çocukları olmuştur. En önemlileri: Kerberos, Ladon, Orthus, Lerne hidrası, Chimera, Ethon, Nemea Aslanı...'' tekrar derin bir nefes aldıktan sonra devam ettim. ''Typhon güçlendikçe Olimpos'u ele geçirmek ve öclerini almayı kafasına koyar. Bunun üzerine Zeus'la savaşır. İkisi de ölümsüz olduğu için bu savaşları bitmek bilmez. Bu sırada Dünya da depremler ve tsunamiler meydana gelmekteymiş. Zeus'a karşı koymayı başarsa da, Zeus'un karşıkonulmaz yıldırımlarıyla Suriye'ye kadar geri çekilir. Aralarındaki savaş burada da devam eder. Typhon, Gaia'nın verdiği büyük bir orakla Zeus'u yaralar. Zeus'un yaralanmasını fırsat bilen Typhon, Zeus'u öldürmek ister ama Zeus ölümsüz olduğundan bunu başaramaz. Bunun üzerine Typhon, Zeus'u etkisiz kılmak için, Zeus'un kollarındaki ve bacaklarındaki tüm kasları keser atar. Kaslar da ölümsüz olduklarından ortada bırakmaz ve bir ayıyı öldürüp postunun içine de kasları koyar. Yunanistan'daki Parnassus dağına götürür ve oradaki Corycian Mağaraları'ndaki bir odaya koyar.'' dedim. Sanırım biraz uzun anlatmıştım. Ama melezlerin dikkatini çektiğini umuyordum. Hepsi meraklı gözlerle dinliyorlardı beni. ''Tabii daha sonra Zeus Typhon'u bozguna uğratır.'' dedikten sonra yerime oturdum. Okuduğum kadarıyla anlatmıştım her şeyi. Şimdi yerimde oturarak kimin hangi canavarı anlatacağını bekliyordum.
Kısaca karakteristik özellikler; İnsanları kırmaktan hiç korkmayan oldukça sert bir yapıya sahiptir. Çoğu zaman kolay kolay arkadaş edinemez ve istenmeyen kişi olmuştur. Bu sebeple dostu yok denecek kadar azdır, olabildiğince kavgacı biridir. Ailesi tarafında oldukça şımartıldığı için dünyanın merkezinde görür kendini. Duygusal yönlerini herkesten saklar, asla biri önünde ağlamaz.
İstenilen dönem; V. Sınıf.
- Irene ClevelandYönetici, Hufflepuff III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 164
Kayıt Tarihi : 14/04/11
Geri: Amanda Sylise.
C.tesi Nis. 07, 2012 8:53 pm
Rütbe verildi.
-dördüncü sınıf şimdilik, beşincileri eklemeyi unutmuşum yarın değiştireceğim ahaha
-dördüncü sınıf şimdilik, beşincileri eklemeyi unutmuşum yarın değiştireceğim ahaha
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz