F. Lannister
2 posters
- Freja LannisterSlytherin IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 93
Kayıt Tarihi : 29/04/12
F. Lannister
Paz Nis. 29, 2012 2:58 pm
İstenilen bina; Selfier.
Kısaca karakteristik özellikler; Kibrin pür timsali olarak bilinen Freja, bu özelliğinin yanı sıra hırçınlığı ile birlikte de ün sahibi olmaktan fazlasıyla memnundur. Her türlü durumda soğukkanlı olabilir lakin iç dünyasını kimseye yansıtmamakta ısrarcıdır. Ördüğü surların önüne hiç kimsenin geçmesine izin vermezken sadece en yakını olarak nitelendirdikleri yaklaşabilir ona. Kendine güveni ise tamdır ve hırslıdır. İstediğini alma konusunda kararlı bir yapıya sahiptir. Kardeşine sonsuz bir sadakat beslemektedir.
İstenilen dönem; IV.
Örnek RP;
Kısaca karakteristik özellikler; Kibrin pür timsali olarak bilinen Freja, bu özelliğinin yanı sıra hırçınlığı ile birlikte de ün sahibi olmaktan fazlasıyla memnundur. Her türlü durumda soğukkanlı olabilir lakin iç dünyasını kimseye yansıtmamakta ısrarcıdır. Ördüğü surların önüne hiç kimsenin geçmesine izin vermezken sadece en yakını olarak nitelendirdikleri yaklaşabilir ona. Kendine güveni ise tamdır ve hırslıdır. İstediğini alma konusunda kararlı bir yapıya sahiptir. Kardeşine sonsuz bir sadakat beslemektedir.
İstenilen dönem; IV.
Örnek RP;
- Spoiler:
- Kalbinin derinliklerinde ona beslediği hislerin adını koyamamanın verdiği derin buhranı tattığı her kahpe günden beri çektiği ızdırabın haddi hesabı yoktu. Bunu kendisine bahşedilen ebedi bir ceza olarak görmeye çalışsa da yapamıyordu zira Feodora kızının gözünde o, kendine hediye edilen bir kahramandı. Zifiri karanlık gecelerinin güneşi, kabuslarını bertaraf eden eşsiz bir düş, acısını küçük kalbinin içine hapseden bir aşık. Bakışlarının ardında gördüğü hislere ömrü boyunca hiçbir zaman sahip olduğunu hatırlamıyordu. Scott'ı düşündü anlık bir kaygıyla. Lakin yanılmadığını fark ettiğinde dudaklarının kenarı kendine has kibriyle kutsandı. Belki kalbinde, uzakta olsa bir yerlerde birkaç kırıntı sevgi görüyordu kendine özel fakat salt bir aşk göremiyordu. En azından Feodora kızının sunduğu aşk kadar derin ve yerinin asla dolmayacağı kadar büyük bir şekilde. Yine de acımıyordu. Acıyamazdı... Ona sunduğu bağlılığın yanında peydahlanan aşkına asla acıyamazdı Feodora kızı. Hayatında ilk defa aşkın hoyrat dalgalarında onunla birlikte yol alırken asla acıyamazdı veyahut üzülemezdi geçen günlerine. Sadece hepsini tozlu raflara kaldırıp, eşsiz birer anı niyetinde hapsedebilirdi zihninin derinliklerine. Tıpkı zamanında Garlyn'e ait her bir anıya da yaptığı gibi. Ne kadar başarılı olabildin, Buz Kraliçesi? Küstah tınısıyla gün yüzüne çıkan iç sesine istemsizce lanet okuduğu sırada derin bir nefes verdi. Kasvet dolu hava yeniden ciğerlerine gömüldüğünde onu susturması gerektiğine olan kuvvetli inancına tutunduğunda ise sakinleşmeyi denedi. Öfkesine yenik düşmesine ramak kaldığını iliklerine kadar hissediyorken bununla nasıl savaşacağını kestiremiyordu. Keza beyin kıvrımlarını işgal eden adama olan faili meçhul hislerini hala kendine itiraf edememişken onun, ellerinin arasından kayıp gitmesine şahitlik ediyor olması, Freja açısından bir kez daha amansızca cezalandırıldığının göstergesiydi.
Neydi ona hissettiklerin? Şu an hissettiklerin ne peki? Söylesene Feodora, ne hissediyordun ona? Bir kez daha kendini buram buram ifşa eden iç sesi küstahlığın sınırlarını zorladığında pes etmeyeceğini düşünürken yanılmıştı. Belki de ona aşık oluyordum, dedi cevapsız kalan tonlarca sorunun ebedi bir sükuta teslim olması için. İtirafı keskin bir hançeri yaralı kalbine sapladığında ise nefesinin kesildiğini hissetmesi geç olmadı. Kabuk tutmuş yarasının yeniden kanadığını hissettiğinde kısa bir süreliğine gözlerini yuman cadı, derin derin solumaya başladı. Ciğerlerine çektiği her bir nefesin zehir niteliğini taşımasına öylesine aşinaydı ki buna aldırış etmediğini görmek tatmin ediciydi. Gölgede kalmış başaklarının arasından süzülen meltemler usul bir okşayışı bahşederken her ne olursa olsun rahatlayamıyordu. Bedeninin kontrolünü kaybetmek üzereydi ve bununla savaşmayı zerre istemiyordu. Öfkesine yenik düşmek ve belki de karşısında duran adamın kanının kendi ellerinin arasından süzülmesini istiyordu. Hayatının dönüm noktası olan büyücünün yanından alındığı gerçeği zihninin içinde kara bir bulut misali dönmeye devam ederken bunu yapmaması için hiçbir engel görmüyordu önünde. İntikam, öfke ile birbirine karışıp harmanlanırken o denli kuvvetli ve arzu doluydu ki cezbedilmemek elinde değildi sanki. Buğulu bir günaha doğru sürgün edilmek üzere olan genç cadının buz mavisi gözlerinin önüne resmedilen siluetler, bu isteğini daha da çok körüklemeye devam eder olmuştu bir anda. Her geçen gün gücünün doruklarına erişeceğine dair olan inancı baskınlaşırken bir yeni darbeyle sarsılmak bunu paramparça ediyordu. Lakin intikam tohumlarını ruhunun en mahrem köşelerine serpip yüceltmeye devam ederek ve hırçınlığına körü körüne tutunarak kendisini geri dönülemez bir yana doğru savurmaya başladığının da farkındaydı.- “Bana söz vermeni istiyorum, Feodora.” Sevgilisinin dudaklarından dökülen kelimelerle birlikte bakışlarını ona çevirme tenezzülünde bulunduğunda biçimli kaşlarının merakla yukarı doğru kalkmasına mani olamamıştı. “Ne istersen.” Tek düze bir ses tonuyla azat ettiği kelimelerin akabinde ellerini büyücünün dizlerine yerleştirip çenesini de sabitleyerek buz mavisi gözlerini onun üzerinde gezinmesiyle beraber zihninden geçen derin düşünceleri çözmeye çalışmaya başladı. “Turnuvada... Eğer bana bir şey olursa, yoluna devam edeceksin.” Bakışlarının anlık bir öfkeyle kutsanmasıyla birlikte doğrulduğunda dudaklarını araladı. “Sen neden bahsediyorsun, Scott! Bunun mümkün olabileceğine gerçekten de inanıyor musun? Bu bir saçmalık, düpedüz saçmalığın ta kendisi.” Öfkeyle inip kalkan göğüs kafesine aldırış etmemeyi denediğinde hışımla oturduğu koltuktan kalkan cadı, cam pervazından süzülen ayışığına doğru ilerleyip seyre dalmayı deneyerek sakinleşmeyi yeğledi. Zira sevdiği adamın sarf ettiği kelimeler ruhunda o denli büyük bir öfkeye yol açtığı gibi, kalbinin küçük çaplı bir kırıklığa doğru da yelken açmasını sağlamıştı. “Bana söz vereceksin, Freja. Her ne olursa olsun, kiminle olursa olsun, beni ardında bırakacaksın. Ve bunu, benim için yapacaksın.” Sıcak ellerin beline dolandığını hissettiğinde derin bir nefes daha alıp bedenini ona doğru çevirdiğinde bakışlarını kaçırmak adına başını göğsüne yaslayıp saklanmaya çalışarak konuşmayı denedi. “Bunu yapacak kadar güçlü olduğumu sanmıyorum,” dedi titrek ses tonunun eşliğinde. Kendince haklı olduğunu biliyordu lakin Scott'ın asla pes etmeyeceğinin de bilincindeydi. Küçük bir dokunuşla saklandığı yerden çıkmaya zorlanan Feodora kızı buz mavisi gözlerini istemeyerek de olsa onunkilerle buluşturduğunda kulaklarına hapsolan kelimelere asla cevap verememişti. Zira dudakları ebedi bir mühürle susturulmuş ve karşısında duran adamın son arzusunu yerine getirmekle hükümlü biriymiş gibi hissetmekten alıkoyamamıştı kendisini. “Bunu yapmazsan, seni asla affetmem.”
Zihninin derinliklerindeki tozlu rafların birine hapsettiği anının sıyrılması ve akabinde gözlerinin önünde resmedilmesi bir ömürmüş gibi gelse de kısa sürmüştü aslında. Bunu fark etmesindeki en büyük etken tam karşısında yerini alan adam olmuştu hiç şüphesiz. Yanaklarından süzülen ılık suları küçük bir dokunuşla birlikte bertaraf ettiğinde boş bakışlarını onun üzerinde sabitlemesi bir oldu. Ardından burun buruna geldiklerinde ise yakınlıklarının verdiği rahatsızlığı hissetmesi gerekirken anlık bir huzur dalgasıyla sarsıldı bedeni, tıpkı Garlyn'de olduğu gibi... Bu dokunuşları tanıyordu. Adını nasıl doğduğundan bu yana biliyorsa öylesine aşinaydı bu dokunuşlara da. Bunlar ona aitti, tıpkı sıcaklığının da olduğu gibi. Peki ama öyleyse neden karşısında değildi? Tam aksi istikametinde bulunan topraklara gömülüydü bedeni? Her şey koca bir yalandı. Her şey koca bir oyundu aslında. Hala bir yanı onun ölü olduğuna, varlığını bile hissedemediği toprakların dibinde olduğuna inanmıyordu. Feodora kızına göre bunların hepsi içinde bulunduğu labirentin bir parçasıydı ve görevi ise çıkış kapısını bulmaktı. Kendisinden uzaklaşan adamı sessizce dinlemeye koyulduğunda kulaklarına dolan her bir kelimeyi zihnine kazımaya başladığında dudaklarını ısırdı. Ağlamak istemiyordu lakin kendini o kadar çaresiz ve bitap düşmüş hissediyordu ki, takatinin kalmadığı apaçık ortadaydı. Gardını düşürmek üzere olduğu gibi, buzdan duvarlarını eritmesine ramak kalmıştı sanki. Üstelik karşısında duran yabancının önünde... Bunu asla yapmayacağım, asla. Ruhuna sessiz bir fısıltıyı armağan ettiğinde ellerini bir kez daha yüzünde gezdirmesinin ardından yutkunarak boğazındaki düğümü defetmeyi denedi. Öfkeyle kuşanmak gözünde daha kârlı bir hale büründüğünde vücudunu dikleştirip, hissettiği ağırlıkla başa çıkmak adına içinde kalan birkaç damla kudrete sarıldı. Lakin duyduğu kelimeler yüreğini dağladığında nefesi kesildi.
“Kendi suçuydu ha?”
Onun suçu muydu sahiden de? Yaşadıkları acı tatlı her dakika onun günahı mıydı? Hayır, hepsi onun suçu değildi. Zaten onlar birbirine yasaktı. Onların bir araya gelmesi bir günahın ta kendisiydi. Cehennemdeki zebani ateşlerinde yanacak olmalarının en büyük sebebiydi onların bir araya gelmesi. Bu yüzden tüm suç onun değildi, asla da öyle olmamıştı zaten. En büyük hatası ona verdiği şansı elleriyle yok etmesiydi. Filizlenmeye başlayan aşkının canına kıyması da cabasıydı. Yavaşça birkaç adım ilerleyerek yeniden mezar taşının önünde başında boy gösterdiğinde karanlığa itaat eden bakışlarının hüküm sürmesine izin veren cadı, kollarını göğsünde kavuşturarak ruhuna işleyen kasvetin bedenini ele geçirmesini beklerken dudaklarını araladı. “Onun tek suçu, bana aşık olmaktı.” Azat ettiği kelimeler canını yaksa da haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Öylesine muhtaçtı ki onun aşkına, kendini sevgiden yoksun bırakarak uyandığı her yeni günde anlamıştı bunu. “Ve benim tek suçum ise, onu yarı yolda bırakmaktı.” Son bir kez daha yutkunup yeniden birkaç adım ötede bulunan adama doğru yüzünü çevirdiğinde bakışlarının az önceki hüznünden ırak bir edayla kutsanmasına engel olmadı. Her şeye rağmen güçlü olmaya çalışan Feodora kızı, küçük adımlarla onun karşısında yerini aldığında ise belki birkaç dakika belki de birkaç saniyeliğine sükutun kollarına teslim olup kuzguni geceyi dinledi. Keskin bakışlarını büyücünün üzerinden bir kez bile olsun ayırmazken, zihninde gezinen puslu düşünceleri tartmaya devam etti. Ağırlığını hissettiği kırık kanatlarının serpilmesi an meselesiydi lakin onları bu labirentin içinden çıkmak için kullanacağı aşikardı. Bir şeylerin yanlış olduğuna yeniden kapılan cadı, artık buna dayanamadığından ötürü meydan okuyan bakışlarıyla birlikte büyücüye doğru yaklaştı. Aralarında kalan birkaç santimlik mesafeyi korumaya gayret ederek buz mavisi gözlerini onun üzerinde sabitlemesinin hemen ardından elini yavaşça göğsüne yerleştirdi. “Nedense kalbin, onunla eş değer vaziyette atıyor, benimle birlikteyken.” Sesi kendinden emin edasına büründüğünde umursamadan sözlerinin devamını getirmeye çalıştı sadece. “Beni gerçekten o olmadığına inandırabilir misin?” Esen meltemler şiddetini arttırmaya başladığında ilk defa bedeninin titremesinden zevk almayan genç cadı, dudaklarından dökülen her bir kelimenin kudretine şahitlik ettiğinde taşları yerine koymaya başlamıştı. Saçlarının arasından süzülen Feodora kızına has koku, karşısında duran adamı kendisine doğru çekerken aşklarının bu kutsal mekanın içinde ne denli bir kaosu peydahlayacağından bir haberdi.
Her şeyin bir oyun olmadığını öğrendiğin zaman ne yapacaksın, Feodora? Her şey bir oyun. Garlyn Edmund Lloyd, aslında tam karşımda ve benimle birlikte, bunu biliyorum.
- Milos DrahoslavRavenclaw V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 37
Kayıt Tarihi : 28/04/12
Geri: F. Lannister
Paz Nis. 29, 2012 3:02 pm
Hallediyorum.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz