Rosemary Robinson
3 posters
- Belinda VàrkonySlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt Tarihi : 21/04/12
Rosemary Robinson
Ptsi Nis. 30, 2012 1:08 pm
Rosemaary Robinson
Olursa eğer beş istiyorum
Yeri geldiğinde sakin yeri geldiğinde tilki kadar kurnaz biridir. Arkadaşlarına değer verir ama pek belli etmez. Özünde iyi kızdır ama karakteristik özelliği anında değişebilen biri. Bir gün sevinçli,bir gün huysuz olur.Ertesi gün bir bakarsınız iyi huylu Crystal'ın yerinde yeller esiyodur. Aslında baş kaldırışları ilk olarak 8 yaşında başladı. diğer çocuklara göre daha hızlı gelişmişti. aklı inanılmaz derecede kurnazca çalışıyordu. Ailesinden bitmeyen tuhaf isteklerde bulunuyordu. Sürekli hogwarts a gitmek istediğini söylüyordu. Annesinin asasını kullanmak istediğini söylüyordu. Bİr defasında annesi hayır diye bağırınca kızmıştı ve asayı alıp annesine doğru savurmuştu. Zavallı kadının dili tutulmuştu büyünün etkisiyle. konuşamıyordu. Hiç acıması yoktu. Hİç şakası yoktu. Aklına koyduğunu yapardı. İşler hep hızlı yürüsün isterdi. Ve kendi isteğine göre yürümediğinde zarar vermekten çekinmezdi. Karşısındaki eğer çok sevdiği birisi değilse bütün sivri dilliliğini kullanırdı.
Olursa eğer beş istiyorum
Yeri geldiğinde sakin yeri geldiğinde tilki kadar kurnaz biridir. Arkadaşlarına değer verir ama pek belli etmez. Özünde iyi kızdır ama karakteristik özelliği anında değişebilen biri. Bir gün sevinçli,bir gün huysuz olur.Ertesi gün bir bakarsınız iyi huylu Crystal'ın yerinde yeller esiyodur. Aslında baş kaldırışları ilk olarak 8 yaşında başladı. diğer çocuklara göre daha hızlı gelişmişti. aklı inanılmaz derecede kurnazca çalışıyordu. Ailesinden bitmeyen tuhaf isteklerde bulunuyordu. Sürekli hogwarts a gitmek istediğini söylüyordu. Annesinin asasını kullanmak istediğini söylüyordu. Bİr defasında annesi hayır diye bağırınca kızmıştı ve asayı alıp annesine doğru savurmuştu. Zavallı kadının dili tutulmuştu büyünün etkisiyle. konuşamıyordu. Hiç acıması yoktu. Hİç şakası yoktu. Aklına koyduğunu yapardı. İşler hep hızlı yürüsün isterdi. Ve kendi isteğine göre yürümediğinde zarar vermekten çekinmezdi. Karşısındaki eğer çok sevdiği birisi değilse bütün sivri dilliliğini kullanırdı.
- Spoiler:
- Bir annenin şefkatini andıran hava değişmişti. O masum duygunun sıcaklığı yerini öfkeli bir ruhun esintisine bırakmıştı. Gökyüzünün tüm tatlı renkleri siliniyordu. Neşeli kırmızılıklar ile iyimser olan turuncu tonlar gidiyordu. Bir ressamın kullanabileceği yedi renk vardı ve o ressam bu gün ters tarafından kalkmış gibiydi. Yedi rengin karıştırılmasıyla elde edilecek milyonlarca renk vardı. Aydınlık renkler kullanılmak için ressamın gözüne bakarken ressam kendini beğenmiş koyu renklere takmıştı kafasını. Başına buyruk fırtına grisini fırçasına yedirmiş ve o engin gaz kütleyi bu renk ile boyamayı ilke edinmişti. Ressam diyordu Ilona ona. Bütün insanlığın tek bir ad ile yaklaştığı o varlığa ressam diyordu. Sıkıcı olan o tek ad. Tanrı. Koyu renkler gibi kendisini beğenmiş olan küçük ressam. Tek bir fırça darbesiyle hayatlarını alabilecek o muazzam gücün kaynağı. Gücüne yakışmayan kusurlara sahip olan tanrı. Merhametli, iyi haberlerin getiricisi diye tanımlanırdı. Bu sözler doğru olsaydı ressamın alçakgönüllü olması gerekmez miydi? Kendisine tapsınlar diye suretler yaratıp daha sonra birbirlerine düşürecek kaosu başlarına yollayan bir ressam nasıl merhametli olabilirdi? Kötü olan insanları bile değiştirebilecek olan o varlık nasıl olur da elini sürmez ve akan kırmızı gölleri izleyebilirdi? Ilona’yı yüz üstü bırakmıştı ressam hep. Kandırmıştı ve duyguların aslında acizliğe neden olduğunu o ‘muhteşem’ renkleriyle göstermişti. Güven duyduğu insanları çalmıştı ondan. Her defasında kadının boynuna beyaz bir ilmek çizerek nefesini kesmiş ve iri iri açtırdığı gözleriyle kadını izlemeye zorlamıştı. Kalbi milyonlarca küçük parçaya ayrılıp sızlarken neşeli rolü oynadığında ilmek daha da sıkılıyordu boynunda. Ressam kendini beğenmişti. İlmek bile yetmemişti amacına ulaşmasına. Yapabileceği en sarsıcı şeylerden biri olan rüyalara dadanmış ve fırçasıyla kayıplarını yaşatmıştı yeniden. Baştan sona doğru ilerleyen her görüntü yaşamış olduğundan daha gerçekçiydi. Daha parlak boyanmış renklerin o güçlü sisi kalbini boğmuş ve gözyaşlarıyla uyanmıştı bir güne daha. Koyu grinin etkisini sürdürdüğü o lanet sabaha lanet bir ruh haliyle uyanmıştı. Rüyasında gördüğü adamın sureti hala yüzünün üç santim ötesindeymiş gibi hissediyordu. Ressamın ilmeği boynunda gerilişine devam ederken kadının bedeni titredi. Rüyalarında asla böyle korkmazdı normalde. Rüyalarında ölüm gördüğünde bile korkmazdı. Mesleği kırmızı kanla ve yeşil ışınlı lanetlerle kaplı bir meslek olmasına rağmen gördüğü cesetleri tanımazdı. Ölümden korkmuyordu kadın fakat yaşarken kaybetmek en çok korktuğu şeylerden biriydi. En son kaybedişinin ardından çok uzun bir süre geçmemesine rağmen ressamın laneti ruhunu parçalıyordu yine. Adamı daha canlı görüyordu zihni karanlıklar alemindeyken. Onun gülümsemesi daha canlıydı, kendi dudaklarının da onu taklit ettiğini hissedebiliyordu rüyalarında. Sarılsa gerçekten sarıldığına inanacak kadar gerçekçiydi rüyalar. Ressamın hünerinin meyvesi olan bu günlük ölümlerden uyandığında mutlu olurdu cadı. Ressam kendisine kazık atmazdı o zamanlar. Mutlu olmasına izin verecek kadar alçalırdı. Aslında oldukça alçak bir tanrıydı. Geçmiş gecelerindeki mutluluğun bedelini gözyaşlarıyla ve bir lop tavşanının kalbi gibi hızlı atan kalbin sıkışmasıyla alan bir tanrıydı.
“Lanet olsun sana.” Diye fısıldayabildi dudaklarından çıkarabildiği o güçsüz sesle. Kendisini beş yaşında bir kız gibi hissediyordu. Küçük ve korkmuştu. Gidebileceği bir yolun olmadığının bilincindeki bir intihar eylemcisinin hissettiği o korkunç karanlık kalbine çöreklenmişti. Simsiyah bir engerek yılanına benzeyen o karanlık sivri beyaz dişlerini geçirmişti kalbine. Bedeni bir kez daha titrerken küçük bir hıçkırık belirdi boğazında. O küçük ses parçasının ardından oluşan düğüm canını yakarken dudakları titremeye başlamıştı. Beceriksiz bir çabayla sabitlemeye çalıştı onları. Birbirine bastırırsa düzgün durabileceklermiş düşüncesine ihtiyacı olmasına rağmen gerçekleşmeyeceğini biliyordu. Göğsünün tam ortasında başlayan küçük bir yangın sakinleşme çabalarının ölüm meleği olmuştu. Göğsünden boğazına doğru yükselen o sıcaklık geçtiği her noktayı yakarken kafası patlayacakmış hissine kapıldı. Kendisini toparlanmak için zorlarken kapattığı gözleri dayanamadı. İçine hapsettiği küçük saydam damlalar asi birlikler gibi süzülmeye başlamışlardı yanağına. Çenesi kendini kastığı için acıyordu ve kapalı olan gözleri o kabusu görmeye devam ediyordu. Güçlükle nefes almayı başardı cadı. Geniş, koyu lacivert çarşaf serili yatağında oturur pozisyona geçmişti. Göz kapaklarını ağır ağır aralayarak kızarmış gözlerinin dünyayı görmesini sağladı. Büyücünün yüzünü gördüğünü sanmazsa düzeleceğini sanmış fakat yanılmıştı. Terk edilmişliğinin hatırası olan o koca karanlık bedenini öyle bir çekmişti ki kendisini bir elektrikli süpürgenin çektiği toz parçacıkları gibi hissetmişti. Titreyen sağ elini boğazının biraz altında olan yere bastırdı. Bedenini parçalayan alevin yuvası elin soğuk temasına sadece kızmıştı. Kalbi olayların gerçek olmadığına o kadar inanmıştı ki aklı bile yetmiyordu kalbini kandırmaya. Kendisinden geçip bayılacak bir insan gibi hissederken ayakları üzerindeki örtüyü tekmelemişti yavaşça. Lacivert örtü bir cansarar gibi gözükmüştü kendisine. Cadıyı boğacak bir sihirli yaratığa literatürde verilmiş isimdi cansarar. Güçlükle yutkundu cadı ve örtünün temasından kurtulduğunda bacaklarını kendisine çekti. Kolları iki yandan dolanmıştı bacağına. Patlayacakmış gibi olan alnını dizkapaklarına yaslayarak olanları gözden geçirecek gücü bulmuştu zar zor. Yeniden yaşaması bittikten sonra kalkmayı başarabilirse kendisini büyük bir bardak viski ile ödüllendirecekti.
- GrahamCo-admin, Kurtadam
- Mesaj Sayısı : 61
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Lakap : mösyö kreşendo
Geri: Rosemary Robinson
Ptsi Nis. 30, 2012 1:16 pm
Hangi bina olduğunu belirtmeyi unutmuşsun, ehe
- Belinda VàrkonySlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt Tarihi : 21/04/12
Geri: Rosemary Robinson
Ptsi Nis. 30, 2012 1:19 pm
Selfier olsun o zaman bide 5 olsun eheh kurgugereği
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Rosemary Robinson
Ptsi Nis. 30, 2012 1:42 pm
Onay.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz