leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
lleana Stauss
lleana Stauss
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.

δί-λημμα Empty δί-λημμα

Salı Mayıs 01, 2012 11:50 am
δί-λημμα 54wd1
There's no relief, I see you in my sleep
And everybody's rushing me, but I can feel you touching me
There's no release, I feel you in my dreams
But that there's no you, except in my dreams tonight,

lleana Stauss
lleana Stauss
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

Salı Mayıs 01, 2012 1:04 pm
    Orenthia açılmadan birkaç gün önce,

    “İyi alışverişler, Bayan Stauss.”
    Duyumsadığı çatallı sese rağmen en ufak umursamaksızın devam ettirdi adımlarını. Bedenini bu köhne handan bir an önce dışarı çıkarmak için uğraşırken yalaka insanlardan ne kadarda nefret ettiğini düşündü. Para, evet. İnsanların onun için yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Buna benliklerini iyice ezerek diğer insanlarınkini yüce görmekte dahil. Sakinlikle iç geçirdiğinde omzuna astığı çantasını yokladı son bir kere daha. Bugün rahatça alışveriş yapmasını sağlayacaklar, hiç tanımadığı ailesinden geriye kalan tek şeydi yalnızca. Kızlarına içi dolu bir kasa bırakıp, onu umarsızca terk ederken aslında lleana için önemli olanın göreceği sevgi, şefkat olacağını ve dolu bir kasayı ailesiyle birlikte geçirebileceği zamana yeğleyebileceğini düşünememişlerdi, yazık. Beyninde fır dönen düşüncelerden bile habersiz, handan çıkmış, kalabalığın arasında amaçsız ilerliyordu, Hogsmeade’da. Etrafını süzen bakışları boştu, bir şey görebilmeyi beklemiyorlardı sanki. Okuldan birkaç kişide duraksadı zümrüt yeşili gözleri. Kimseyle iletişim halinde olmak istemiyordu, adımlarının yönünü değiştirdi gördüğü her aşina yüzle. Amaçsızlığına can sıkıntısı da eklenince ayakları kontrol ediyor olmuştu bedenini. Onların götürdüğü yerde buldu kendisini, eski bir cüppe dükkanında. Yeni bir cüppeye ihtiyacı yoktu, hayır. Birçok cadı gibi, konu alışveriş olduğunda hormonları devreye girmişti yalnızca. Hiçbir zaman fazladan cüppe göz çıkarmazdı doğrusu. Ahşap, eski kapıyı ağır ağır itelediğinde, kapının hemen üzerindeki çan yeni bir müşterinin habercisiydi yaşlı dükkan sahibi için.

    Tüm dükkanların böylesine kalabalık oluşundan hayıflanarak arkasında çarptığı, öfkeli büyücüler bırakarak tezgaha ulaştı. Saten, fazlasıyla ilgi çekici cüppelerden birine bakmak istediğini söylediğinde kimin yanında durduğunun farkına varmıştı ansızın. Kendisinden bir dönem küçük fakat aynı binada oldukları cadıyla bakışları kesiştiğinde bu teması fazla uzun sürdürmek istemeyerek bakışlarını kaçırdı. Yeşil ve neredeyse mavinin tüm tonlarına hakim bir çift göz Riviére’nin yanındaki adama çevrildiğinde ise her şey için çok geç olduğunu kavrayamamıştı o an için. Aynı anda onlarca soru belirmişti zihninde. Kimdi bu adam? Birlikte alışveriş yaptıklarına göre, babası olabilir miydi? Saçmalıyorsun, diye geçirdi içinden. Babası olabilecek kadar yaşlı durmuyor. Ya erken yaşta evlendiyse? Zihnindeki sorularla düşünceleri iyice çıkmaza sürüklenirken, kabalık olduğunu biliyor, buna rağmen dikkatli bakışlarını çekemiyordu adamın yüzünden. Elinde, saten bir cüppeyle karşısında dikilen ve saniyelerdir dikkatini çekmeye çalışan bayanın sesiyle düşüncelerinden sıyrıldığında cüppeye bile bakmadan almak istediğini söyledi, fiyatından fazla miktarda galleon bırakıp acelesi varmışçasına çıktı dükkandan.


    Bir buçuk saat sonra,

    Girdiği her dükkandan aldığı eşyaları kaldığı hana göndertmiş, amaçsız yürüyüşüne devam ediyordu halen. Attığı her adımın sonrasında aynı yüz beliriyordu karşısında. lleana, kaçamak bakışlarıyla incelemiş, Riviére’nin yanında olmadığını fark etmişti bu sefer. Kendi kuruntularından ibarette olabilirdi, bilmiyordu. Fakat içinde duyduğu telaş ve nitelendiremediği hislere birde istek eklenmişti sanki. O erkeksi yüzü, donuk bakışları bir kere daha görebilmek için çabalıyordu, düşündüğünün aksine takip edilen o değildi, yaşına ve konumuna bakmadan adamın peşinde dolaşıyordu belki de… Bunu anlayabilmenin yalnızca bir yolu olduğunu geçirdi içinden. Minicik elbisesinin üzerindeki cüppesini bedeninin etrafında dalgalandırarak adımlarının yönünü değiştirdi aniden. lleana Stauss, sonunu kestiremediği bir oyuna başlıyorken, omuzlarına sık bukleler halinde dökülen uzun saçları güneşten çalınmış bir tutammışçasına parıldıyordu. Bilinçli olarak ayrıldı Hogsmeade’den. Knockturn yoluna saptı, tenha bir çıkmaz seçti bakışlarıyla. Arkasına bir an olsun bakmıyor, içinde duyduğu heyecanı arttırmaya çalışıyordu. Adımları yavaşlayıp, çıkmaz sokağa girmesini sağlayacak köşeyi de döndüğünde, cüppesinin cebindeki asasını yokladı eliydi. Asasını terden kayganlaşmış avucunda hissediyor, avını bekleyen vahşi bir aslan misali tetikteydi. Nefes alışverişleri hızlanırken, adamında çıkmaz sokağa girmesiyle, asasını yerinden çıkartarak hamlede bulundu aniden. Tehditkar fakat içten içe memnun, kendisinden yaşlarca büyük adama doğrultuyordu asasını. Aceleyle süzüp, donuk bakışlara odakladı yeşil gözlerini. Etkilendiğini anlaması için, erkekler hakkında bir sürü tecrübeye sahip olmasına gerek yoktu. “Beni takip ediyorsun,” diye fısıldadı, dişlerinin ardında biriktirdiği nefesi salıverirken. Adamın sessizliğini koruyor oluşuna karşın, indirmedi asasını. Aksine. Sessiz geçirdikleri her saniyeyle daha da tehditkar oluyordu çehresine hakim olan ifade. “Neden?” diye tısladı ansızın. Durumdan rahatsızmışçasına sergilediği tavırlarla, oyun yeni başlıyordu şimdi.
Charles Crestor
Charles Crestor
Kurtadam
Kurtadam
Mesaj Sayısı : 88
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 31
Lakap : Animal

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

Çarş. Mayıs 02, 2012 12:04 pm
Dışarıda öyle bir sıcak vardı ki hiçbir şey yapmasanız bile vücudunuz delicesine su kaybediyordu. Dükkanlar bu sıcaklardan kaçıp biraz olsun serinlemek isteyen insanlar yüzünden tıklım tıklımdı. Bir şey almayacak olsalar bile boşuna alan kaplıyorlar, esas müşterilerin alışverişlerini de zehir ediyorlardı. Aslında bugün dışarı çıkmak tam bir aptallıktı, ancak kız kardeşinin yeni bir cüppeye ihtiyacı vardı. Genç kız öylesine hızlı büyüyordu ki neredeyse her sene yeni cüppe almak zorunda kalıyorlardı. Cüppe dükkanından içeri girdiklerinde içerinin serin havası yüzlerine çarptı. Ancak koku muazzam derecede kötüydü. İçerisi o kadar kalabalıktı ki Charles bir an bir kaç tanesini orada katletmeyi bile düşündü. Ancak şu anlık alacakları cüppeye odaklanmak daha mantıklıydı. Kız kardeşi cüppe denerken bir yandan da etrafa bakınıyordu. Gözleri teker teker insanların üzerinden kayarken genç bir kızda takılı kaldı. On sekiz ya da on dokuz yaşlarında olmalıydı. Ne daha fazla ne de daha az gösteriyordu. Uzun sarı saçları omuzlarına biçimli bir şekilde dökülmüş, bu güzelliği tamamlayan muhteşem yüz hatları gören herkesi etkisi altına alacak bir biçimde ön plana çıkmıştı. Bir an göz göze geldiler, ardından adını bile bilmediği bu kız saçlarını savura savura kapıdan çıkıp gitti. Onu tekrar görmeliydi, bu kadar kısa olmamalıydı bu an. Kız kardeşine olduğunu düşündüğü ilk cüppeyi aldıktan sonra onunla birlikte kapıdan çıktılar. Kardeşini yanından gönderdikten sonra önünde salına salına yürüyen kızın peşinden nereye doğru gittiğine bakmadan yürümeye başladı. Kız bir ara sokağa girdiğinde bile hala onu takip ettiğini farketti. Ancak ayakları yine de o nereye giderse oraya götürüyordu bedenini. Köşeyi döner dönmez bir anda genç kızın kendisine doğrulttuğu asayla karşı karşıya buldu kendini. Kız onu sapık falan sanmıştı herhalde. Bir yılan gibi tıslarken çıkardığı ses bile insanın kulağına melodi gibi geliyordu. Ancak küçük bir kız tarafından tehdit edildiği duyulursa alay konusu olması içten bile değildi. Kızın gözlerine bakarken bir anda arkasına doğru cisimlenerek onu afallattı Charles. Elindeki asayı o ne olduğunu anlayamadan parmaklarının arasından çekip alarak biraz daha geriye gitti.

“Senin gibi güzel bir kıza hiç yakışmıyor bu davranış. Sana zarar vermek isteseydim bunu dükkanda da yapabilirdim ya da yürüdüğümüz onca yol kenarında. Ama benim amacım bu değil. Seni neden takip ettiğime gelirsek... Oldukça dikkat çekici bir güzelliğinin olduğunu ilk farkeden ben olamam herhalde?”
lleana Stauss
lleana Stauss
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

Çarş. Mayıs 02, 2012 1:35 pm
    Adamın cam yeşili gözlerine bakarken bir anda oluvermişti her şey. Saniyeler içerisinde adam gözden kaybolmuş ve lleana henüz ne olduğunu kavrayamadan asasından mahrum kalmıştı. Benliğine yayılan panik duygusuyla, içgüdüsel olarak arkasına döndü o da. Adını bile bilmediği adam arkasındaydı işte, üstelik Putlarla Dans'ı parmaklarının arasında tutuyordu. Kızgınlıkla aldığı nefesle temiz hava yerine öfkeyi doldurdu içine, ciğerlerine. Gözlerini kısmıştı. Ve bakışlarında, az önceki tehditkar ifadeden eser kalmamıştı. Alt edilmiş olan kendisiydi şimdi, gerçi az önce asası parmaklarının arasındayken de kendisinden yaşlarca büyük adama karşın hiçbir şansının olmadığını düşünüyordu ya, neyse. Kalın, kalemle çizilmişçesine kusursuz, dudaklardan dökülenleri işitti ardından. Belkide yalnızca bir şeyleri (!) elde edebilmek adına edilen iltifatlar hoşuna gitti, yüz kaslarına hakim olamadığı bir şekilde neredeyse gülümsemek üzereyken adamın zarar vermek istese bunu dükkanda yahut dolaştığı kalabalık sokaklarda da yapabileceğini söylemesiyle ürperdiğini hissetti. Çoğu kişi bu cümleyi yüzeysel olarak algılayıp, zarar görmeyeceğini düşünerek rahatlayabilecekken, lleana -her zaman ki gibi- cümlenin altında yatan gizli anlamlara bakıyordu yalnızca. Amacı bu olduktan sonra, birilerine ulu orta zarar verebilecek bir insan tehlikeli de olmalıydı, öyle değil mi? Öfkenin yerini, yavaş yavaş endişe ve anlamlandıramadığı soğuklukta bir duygu alırken nereden bulduğunu bilmediği bir cesaretle oynattı kırmızı dudaklarını. “Asamı istiyorum, hemde hemen!” Öne doğru attığı ani adıma, orta yaşların başındaymış gibi duran adamın dahada gerileyerek cevap vermesiyle olduğu yerde durma kararı aldı. Belli ki karşısındaki adam, söylediği diğer şeylere odaklanmasını istiyordu. Öylede oldu, sonuçta lleana bir cadıydı, amaç ne olursa olsun iltifatlar karşısında nasıl kayıtsız kalabilirdi ki? Oldukça dikkat çekici bir güzelliğinin olduğunu ilk farkeden ben olamam herhalde? Boğuk, derinden yükselen ses tonunu sanki bir kere daha işitti kulaklarında. Biraz öfke, biraz endişe ve birazda halinden memnun oluşuyla karışık huzurdan yoksun bir ifade yerleşti kusursuz yüzüne. Söyleyebileceği cevapları tarttı zihninde. Bu, ufak bir alışkanlıktı sadece. Söyleyeceği şeyler doğrultusunda insanların verebileceği cevapları düşünüp, ona göre hamlede bulunmuştu kısacık hayatı boyunca. Eh, işe yaramadığını da iddia edemezdi kimse. Sessiz dakikalar boyunca adamın gözlerinin tamda içine bakarak devam ettirdi eylemini. Pek sık kullanılmayan bir tabirle, cam yeşiliydi gözleri. Göz bebeklerinin etrafında yeşilin açık tonlarında hareler vardı. Oldukça etkileyiciydi. Adamın gözlerine baktığınızda kendinizi görebilirdiniz. Yalnız, o büyüleyicilik karşısında, odaklanabileceğiniz şey kendi görüntünüz olamazdı asla. Dalgınca, birbirine odakladıkları bakışlarıyla ruhlarına dokunurlarken ifadesinin yumuşayıp, anlamsız bir huzurla dolduğundan habersizdi lleana. Bir müddet sonra utanarak kaçırdı bakışlarını. Yalnızca sıcak hava ve en tepede tüm ihtişamıyla parlayan güneş değildi yanaklarının pembeleşmeye başlıyor oluşunun nedeni. “Sizce, güzel olan her cadı kendisinden yaşlarca büyük ve kim olduğunu bile bilmediği bir büyücü tarafından takip edilmeye alışkın mı olmalı?” Seçtiği kelimelerin sivriliğine karşın, adamın kulaklarına ulaşan ses tonunun tüm duygulardan yoksun oluşu, teslimiyet olarak da adlandırılabilirdi belkide.
Charles Crestor
Charles Crestor
Kurtadam
Kurtadam
Mesaj Sayısı : 88
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 31
Lakap : Animal

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

C.tesi Mayıs 05, 2012 2:06 pm
Genç kızın sert sözleri ve sert ifadesi karşısında afallamak yerine normal karşılamıştı bu durumu Charles. Şimdiye kadar onun gibileriyle de karşılaşmıştı elbet, ancak bu kız kadar güzel değildi hiçbiri. Sapsarı saçları ve yemyeşil gözleriyle uyumlu şekilli yüzü ve muhteşem vücuduyla tam bir tanrıçayı andırıyordu kız. Ses tonu da tıpkı dinlendirici bir müzik gibi geliyordu kulağa; kızıp bağırdığı anlarda bile. Ancak asasız kendini çok savunmasız hissediyordu. Bunu bilmek için kahin olmaya gerek yoktu. Sesinin gerginliği vücuduna da yansımıştı. Tüm sinirleri gerilmiş, istemsiz bir şekilde sıktığı elleri herhangi bir tehdit anında kendini korumaya hazırmışçasına öylece duruyordu. Ancak ona zarar vermeye niyetli değildi ki Charles. Yine de onunla biraz daha oynayabilirdi. Onunla ne kadar çok vakit geçirirse o kadar iyiydi.

Bu sırada arkasında bir kaç tane daha büyücü belirdiğinde hazırlıksız yakalanmış olduklarını düşündü. Elbette buraya çok giren çıkan olmazdıİ; ancak kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde de değillerdi. Hepsi kendinden gençtiler ve ışıklar tam yüzlerine vurduğundan hepsinin yüzü net seçiliyordu. Daha önce gördüğünü sanmıyordu, ancak şu an yanında bu kız olmasa onları çok rahat defedebilirdi. Yine de genç kızı koruma dürtüsüyle öne çıktı; ancak beklemediği bir şey oldu. Önündeki adamlar onu net görür görmez birbirlerine bakıp önünde eğildikten sonra yollarına gittiler. Charles arkalarından bakarken bunları daha önce gördüğünü anımsadı. Bunlar yeni yetme kurtlardandı, henüz herkesle tanışmamışlardı. Kendisi bile onları yalnızca bir kez görmüştü. Genç kızın karşısına cisimlenip de yüzünü ona dönerek sorusuna cevap verdi.

“Tabi ki hayır, ancak bazı beklenmedik durumlara da hazırlıklı olmalısın.” Kızın asasının olduğu elini ona doğru uzatıp hafifçe öne eğilerek gözlerini onunkilerle buluşturdu. “Madem bu kadar çok istiyorsun asanı, neden gelip de kendin almıyorsun?”
lleana Stauss
lleana Stauss
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

Paz Mayıs 06, 2012 1:27 pm
    Tüm bu karmaşanın ortasında bulduğu fırsatların harici zamanlarda bile dikkatle süzüyordu adamı. Zihni, gördüğü her detayı hafızasına kazımak istiyordu sanki. Gözleri, baktıkça dahada fazlasını görme arzusuyla doluyordu. Bir an, çıkmaz sokağa giren, kendisiyle yaşıtmış gibi bir görünüme sahip cadı ve büyücülerle afallasa da adamın, durumun belirsizliğine karşın onu korumak istermişçesine önüne geçmesini hayli etkileyici bulmuştu doğrusu. Öyle ki gurubun, adamla kurdukları göz temasının ardından başlarıyla selam vererek sokaktan girdikleri gibi çıkmasına fazla şaşırmamıştı bile lleana. Her an, adam dahada çekici kılınıyordu gözünde. Her ayrıntı, içinde, varlığından bile haberdar olmadığı noktalara ulaşıyordu. Heyecanının arttığını hissetti genç cadı. Güneş, parlaklığının, yakıcı ışık huzmelerinin son demlerini yaşıyordu o sırada. Çok değil, en fazla bir saat sonra, gece, karanlık hakim olacaktı dünyaya. Geç oldu, diye geçirdi içinden. Ama fazla odaklanamadı bu konuya. Gizemli ve lleana'yı hayli meraka düşüren adam karşısındayken, hiçbir şeye dikkatini veremeyeceğini düşünüyordu cadı. Adamın tekrar önüne cisimlenip, kendisine doğru hamlede bulunmasıyla da öyle oldu zaten. Kızın düşüncelerinde tekrar ilgi odağı olmayı başarabilmişti saniyeler içerisinde. Adamın dudakları aralandığında, lleana'nın yeşil bakışları ufak bir gezintiye çıkmışlardı adamın çehresinde. Güzellikten hayli uzak olduğu kanısına vardı. Çekiciydi. Ve vücudunun mükemmelliğine adamın büründüğü gizemde eklenince karizmatik de olduğu asla inkar edilemezdi. İşittiği boğuk ses konuşmasını bitirdiğinde, söylenenleri kavrayabilmek adına bir müddet süre tanıdı kendisine. Nede olsa her gün aynı hislere kapılmıyordu, değil mi? Hazırlıklı olmasına karşın söylenenleri çabucak geçti zihninde. Nutuklardan asla hoşlanmazdı, aile yoksunluğundan dolayı, alışkın de değildi zaten. Gözleri birbirleriyle buluştuğunda, o raddeden sonra söylenilenleri düşündü. Adam kendisine zarar vermek istemediğini söylemişti. Ama halen endişe duymadan edemiyordu cadı. Amacı kendisine zarar vermek olan biriside, çıkıp bunu açıkça söyleyecek değildi ya zaten. Ne yaptığını bilmeden, adama doğru hamlede bulundu. Atılan küçük bir adımla aralarındaki mesafe azalmıştı, fazlada değildi çünkü. Duraksadı ardından. Sessizce adamın gözlerine bakarken içinden bu kadar korkak olmamasını söyleyerek cesaretlendiriyordu kendisini. Bu oyunu o başlatmıştı. Ve yapacağı hamlelerden, ne olursa olsun, çekince duymamalıydı. Cesaretle atılan kısa bir adımla daha neredeyse dip dibeydiler şimdi. Bakışlarını adamın gözlerinden ayırıp asasını tuttuğu eline yöneltti. Elini uzattı, parmaklarının gevşekliğinden yararlanarak kolayca aldı asasını. Bu zaferi kazanmasını belkide adam istemişti, oynadıkları oyunu daha farklı şekilde yönlendirmek istiyor olabilirdi, emin olamıyordu cadı. Emin olduğu tek şey; aklındaki, asasını alıp hemen geri çekilmekken, asasını alıp olduğu yerde öylece durarak hareket edemediğiydi. Bakışları her buluştuğunda zaman duruyordu sanki. Ve lleana, içindeki, tekrar incinebileceği ve kendisini daha fazla kaptırmaması gerektiğini söyleyen sesi bastırdığından haberdar bile değildi. “Seni Rivière'nın yanında gördüm.” diye fısıldadı ansızın. Cümlelerine resmiyet katan tüm ekler yok oluvermişti bir anda. Duygularının, düşüncelerinin karmakarışık olduğunu hissediyordu, cevaplara ihtiyacı vardı. Daha fazla mesafe ve resmiyete değil. “Kimsin sen?” Asasını geri almasına karşın güven duygusunu geri kazanamamıştı genç yılan. Duygularına ulaşılmasını engelleyen surların hasar gördüğünün bilincindeydi. Aksine, daha savunmasızdı şu an için.
Charles Crestor
Charles Crestor
Kurtadam
Kurtadam
Mesaj Sayısı : 88
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 31
Lakap : Animal

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

Ptsi Mayıs 07, 2012 12:01 am
Dikkatli bir şekilde asasını alan genç kız kendini olası bir saldırıya karşı savunmak istermişçesine geri adım atmak istiyor, ancak sanki bir büyüye maruz kalmışçasına yerinden kımıldamıyordu. Aralarında beş ya da altı santim vardı yalnızca. Kızın şekilli dudaklarının arasından çıkan her nefes kurdun bedenine çarpıp dokunduğu yeri alev alev yakıyordu. Baştaki saldırgan tavrı da iyice kırılmıştı. Bundan sonrası artık daha kolaydı. Charles genç kızın önüne çıkardığı duvarları aşmakta çok da zorlanmamıştı aslında. Yine de bunu kendisi de istiyordu. Genç kız kardeşiyle alakalı bir şeyler söyleyip esas sormak istediği soruyu en sona sıkıştırmıştı. Aslında ona bambaşka bir şey söyleyebilirdi; mesela bir seherbaz olduğunu ya da karanlık taraf için çalışan bir katil olduğunu. Ne söylerse söylesin kızı ikna edebilirdi, ancak böyle bir şeye gereksinim duymuyordu. İçinden onun bu saf güzelliğini bulandırmamak, ona olabildiğince açık olmak istiyordu.

“Ben Riviéra’nın abisiyim. Yani onunla aramdaki tek bağ bu. Kim olduğuma gelince, belki adımı daha önce değişik yerlerde duymuş olabilirsin; ancak kim olduğuma senin karar vermeni istiyorum. Adıma gelince, Charles Crestor. Peki sen kimsin güzel kız? Veela falan olmalısın, böyle bir güzellik ancak onlarda olabilir. ”

Konuşması bittiği anda ikisinin de etrafında bulunan ağaçlardaki yapraklar titreyerek dökülmeye başladılar. Ardından da renkli kuşlara dönüşüp etraflarında döne döne gökyüzüne yükseldiler. Aslında bu isteyerek yaptığı bir büyü değildi. Buna çok iyi anlaştığı doğa ona bir iyilik yapıyor denilebilirdi. Yine de onu şaşırtmak hoşuna gidiyordu.

Kızın vereceği tepkiyi merak ediyordu şimdi. Belki de hiç beklemediği bir anda avazı çıktığı kadar bağırıp yardım isteyecekti. Bir anda onlarca insan belki de hiç farketmedikleri bu yola sırf aptalca egolarını tatmin edebilmek ve bastırılmış vahşice dürtülerini açığa çıkartabilmek için umarsızca geleceklerdi. Ancak Charles onların en kötü kabuslarında görmüş oldukları vahşeti birebir yaşatacak bir büyücüydü. Bu kanında vardı, bunu en derin yerlerinde hissedebiliyordu. Kurtların doğasından olsa gerek diye düşünülebilirdi bu durum. Aslında bunu bastıranlar yok değildi elbette, ama bu var olduğu şeyi bir nevi inkar etmekti. Charles’da hiçbir zaman bunu yapmamıştı. Olduğu şeyi kabullenmiş, hayatını buna göre şekillendirmişti. Hayatının dönüm noktalarından biriydi bu dönüşüm. Kim bilir, belki de bir diğeri bu kız olabilirdi.

lleana Stauss
lleana Stauss
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.

δί-λημμα Empty Geri: δί-λημμα

Ptsi Mayıs 07, 2012 5:37 pm
    Pembeleşen yanaklarını saklamak için başını hafifçe eğdiğinde, abisiymiş, diye geçirdi içinden. Adamın yaptığı uzunca açıklamayla zihnindeki bir çok sorudan kurtulmuştu cadı ve buda rahatça duygularına odaklanmasında büyük bir fırsat sağlıyordu lleana'ya. Abisiyle böylesine bir diyaloğa girdiğimi duysa Riviéra ne der, diye düşünmeden edemedi. Fakat bir çok endişe bir daha düşünülmemek adına zihninin en kuytu köşelerine gönderilmişti, buna 'acaba diğerleri ne der?' de dahil. İnsanların yaptığı yorumlara hiçbir zaman fazla kulak asmamıştı zaten. Yaşamını onun bunun söyleyişleri doğrultusunda şekillendirecek değildi ya. Yaprakların birbirine temasını andıran bir hışırtı işittiğinde yanaklarına basan sıcaklığa rağmen merakla kaldırdı başını. İlk baktığında, genç kızda, onca beton yığınının arasında umudun hala var olduğuna dair his uyandıran ağaçlara takıldı bakışları, yapraklarının birer birer rengarenk tüylere sahip, minik kuşlara dönüşmesi engel olamadığı bir gülümseme yaydı yüzüne. Kanatlarını çırparak, güneşin batıyor oluşundan dolayı, kanı anımsatan lakin içinizde hiçbir ürperti uyandırmayan turunculuktaki gökyüzüne doğru uçuşlarını izledi. Artık belirsiz birer noktadan ibaret olana kadar bakışlarıyla takip etti onları. Az önceki şakıyışlarını hala kulaklarında duyum sayabiliyordu sanki. Genişleyen gülümsemesiyle, zümrüt yeşili gözlerini tekrar adama çevirmesiyle bakışlarını birleştirdi, nahoş bir çarpıntı hissetti yüreğinde. Batan güneşin altında, öylece, hiçbir eylemde bulunmadan dikilerek saatlerce bakabilirdi adamın gözlerine. Bu hissettikleri, sonrasında, büyük bir endişe kaynağı olacaktı cadı için. Şu an için sonrasından fazlasıyla habersizdi, kapıldığı duyguların tadını çıkartmakla meşguldü yalnızca.
    “lleana Stauss.” dedi, kısık fakat net bir tonda.
    Bakışlarını, henüz dakikalar önce adının Charles olduğunu öğrendiği adamın yüzünde herhangi bir noktaya odaklamış, içini garip bir huzurla dolduran gözlerine bakmaktan çekiniyordu artık. Adamın söylediğinin aksine ismi hiçbir şey çağrıştırmıyordu cadıya. Onunkinin de adamda hiçbir çağrışım yaratmayacağından emindi neredeyse.
    “Riviéra ile aynı okulda okuyorum.” dedi. Kendisi hakkında söyleyebileceklerini tartıyordu zihninde. Ansızın beliren düşünceyle, yaşı yüzünden küçümsene bileceğini düşünerek tekrar araladı kırmızı dudaklarını.
    “Son sınıf öğrencisiyim.” diye ekledi, panik sesine bile yansıyordu. Nereden çıktığı belli olmayan ılık meltem tenini okşarken, altın sarısını saçlarını uçuşturuyordu dalgalandırarak. Yüzünün etrafında çırpınan birkaç tutamı kulaklarının ardına iteledi.
    “Ve hayır, yaptığınız benzetme için teşekkür ederim. Ancak veela değilim.” Usulca gülümsedi, soğuk tavırlarından eser kalmamıştı neredeyse.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz