leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Wilbur Goldstein
Wilbur Goldstein
Şarkıcı
Şarkıcı
Mesaj Sayısı : 186
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Lakap : Willie.

I will survive. Empty I will survive.

Salı Mayıs 01, 2012 12:03 pm
    On dakika önce orman tarafından esen serin güz rüzgarında duyduğu -veya duyduğunu sandığı- onu çağıran sese kapılıvermesi sonucu, kendisini yasak ormanın kıyısında bulmuştu işte. Herkes biçim değiştirme dersliğine doğru giderken nasıl olduysa kimsenin yolunu kesemeden şatodan ayrılmıştı. Biçim değiştirmeyi ekmiş olması gerçekten kabul edilebilecek şey değildi. Bir dahaki derste profesörün onu fena halde azarlayacağını biliyordu. Eh, bir şeyler uyduracaktı tabii ki; belli mi olurdu, belki profesör yalanını yutup cezaya bırakmaktan vaz geçerdi. Uzun, ulu ağaçlara giderek yaklaşırken içinden bir ses bu kez başarabileceğini söylüyordu. Tıpkı ormanın onu çağıran cezbedici sese benzer bir sesti bu. Bulutlu bir gündü, dolayısıyla etrafta pek de fazla gölge yoktu. Haliyle ışık da olmadığından ağaçların altı hayli karanlık görünüyordu. Ormana şöyle bir göz atıp da ışıksız olduğunu gördüğünde ilk şüphe içine düştü. Acaba geri dönse miydi? Ama, hayır. Ormanın sesi kesindi ve emrediyordu. GELECEKSİN. Willie kimdi ki doğanın sesine karşı çıkıyordu. Yoluna devam etti.

    Bekçi kulübesinin görüş alanından uzakta bir yerlerde ani bir dürtünün kıvılcımlanmasıyla birden ağaçların arasına daldı. Doğru zamanın geldiğini hissetmişti işte. Kendini ne kadar cesaretlendirirse cesaretlendirsin, ormanın sınırından içeri girer girmez ağaçların arkasından bir duvar ördüğü ve dışarı çıkmasına izin vermeyecekleri hissine engel olamıyordu. Kurumaya başlamış düşük yapraklar ve dal parçaları ayaklarının altına ezilip de o bildik ürkütücü sesi çıkarmaya başladığında ilerlemeye hala kararlıydı. Korkuyu savuşturmak için tırsmaktan incecik ve kısık çıkan sesiyle şarkı söylemeye başladı. “At first I was afraid.” E doğruydu, korkuyordu hakikaten. “I was petrified. Kept thinking I could never live without you by myself.” Ama burada bir yanlışlık vardı. Onsuz yaşayamayacağı biri yoktu hayatında. Daha da önemlisi, şimdi yanında hiçkimse yoktu ki bu durum olayın olduğundan daha da kötü görünmesine sebep oluyordu. “But I've spent oh so many nights, thinking how you got me wrong.” Kendisini şarkıya kaptırmış, şuursuzca ilerliyordu ki tam üstündeki dallardan havalanan bir grup kuş duraklamasına sebep oldu. Alnından yüzüne doğru inen bir damla teri cüppesinin yeniyle sildi ve devam etti. “And I grew strong and I learned how to get along.” İşte bu söylediği koskocaman, şişko bir yalandı. Kendini iyi hissettirmesi gereken şarkı daha da korkmasına sebep oluyordu. Kocaman, uğurusuz, karanlık ormanda bir başınaydı! Ne yaptığını sanıyordu ki?! Ölecek olsa kimse duymazdı. Acaba onu aramaya gelirler miydi? Gelirlerse ne bulurlardı? Aylar sonra bir ceset, tabi ormandaki bin bir çeşit korkunç mahlukat bir cesedini bırakırsa. Büyükçe bir çığlık atarak arkasını döndü ve ormanın dışına doğru koşmaya başladı. Bir yandan bağırıyor, diğer yandan dallara takılmadan ilerlemeye çabalıyordu. Daha önce hiç bu kadar ilerlememişti sanki. Derken tekrar ormanın örten karanlığından çıkıp bulutlarla dolu olsa da aydınlık bir gökyüzüne kavuştu. Kalbi deli gibi atıyordu. Yüzünde bir dehşet ifadesiyle şimdi ne yapması gerektiğini düşündü. Derse gitmek için muhtemelen çok geçti. Ortak salonda kimseyle konuşup sorguya çekilmeye de dayanamazdı. En iyisi kütüphaneye çıkıp yasak bölüme girmeyi deneybilirdi. Orada da tehlikeli birçok şey bulunsa da en azından şatonun içinde olacaktı. Ölürse falan birileri onu bulabilirdi.
Cornelia Sjodin
Cornelia Sjodin
Slytherin III. Sınıf
Slytherin III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt Tarihi : 29/04/12

I will survive. Empty Geri: I will survive.

Salı Mayıs 01, 2012 12:48 pm
    Ah, ara dersin boş olması kadar güzel bir şey olabilir miydi! Gerçi annesinden gelen Ravenclaw kanına ihanet edermiş gibi hissetse de dersler olmadan yeterince şey öğrenebileceği gayet açıktı cadının, kütüphanedeki binlerce kitabı süs olsun diye koymadıklarının farkında olan insanlardandı o. Uygulamalı dersler için söyleyebilecek pek bir şeyinin olmaması belki bu konuda haklı çıkmasına engel olabilirdi ama bunu kafasına takmadan raflarda gördüğü en ilginç kitabı avuçlarının arasına yerleştirdi. İkizini ortak salonda kendi işiyle ilgilenmesi için bırakmıştı; ya da Irma onu yanından hiç de kibar olmayan hareketlerle kovmuştu demek daha doğru olur. Yine saçını toplama biçmindeki seksenler havasına ya da okuduğu kitabın sığlığına dair sarkastik cümleleri duymasa da olurdu zaten, böylece hiç vakit kaybetmeden pek çok insanın büyük heveslerle geldiği lâkin amacına ulaşamadan gevezelik edip çıktığı kütüphanenin kapısından içeri atıvermişti adımını. Daha önceden kendi elleriyle kimsenin gözü önünde olmasın diye sakladığı iksir kitabını örümcek ağları ile dolmuş yerinden çıkarıp üzerindeki tozları üflerken belki de derslere gereksiz demenin oluşturduğu suçluluk duygusundan, belki de yalnızca meraktan oluşan bir istekle ucunu kıvırdığı sayfayı tekrar açtı. Her kapı deliğinin ardında olup biteni öğrenmek için yanıp tutuştuğu zaten gizli bir şey değildi, son günlerdeyse sinir olduğu işse şu çatal dil işiydi. Salazar soyunun armağanı bu anlaşılmaz dilin araştırmalarına engel olabileceğini sanıyorlarsa çok yanılıyorlardı! Eğer bu tarifi tamamen gerçekleştirebilecek olursa birkaç saat etkisi de olsa çatalağız ile konuşulanları anlayabilecekti. Kaynağının pek de güvenli olmadığını inkâr edemezdi ama ne kaybederdi ki?

    Malzeme listesini tekrar tekrar içinde sayarken ortak salona girişini yapmıştı bile. Üçüncü sınıfa giden Selfierlerden oluşan kesimden azımsanmayacak kadar insanın toplanıp konuştuğu kısma göz ucuyla bile bakmadan odasına doğru gitti düşünceli adımları. Zulası olarak adlandırdığı tahtadan sandığın içinde bulunan yosunlar, şişeler ve bilumum çeşitli malzemelerin arasında ihtiyacı olan şeyin olmadığına inanamıyordu. Yılan dişi ile dolu bir kesesi olduğuna yemin edebilirdi oysa ki! Gözleri kısılarak hırsızı bulabilecekmiş gibi odada gezinirken alaycı gülümsemesi ile karşısında belirmişti ikizi. Ah, hırsızı bulmak böyle kolay olmamalıydı. Yapacak bir şey yoktu, artık o dişleri başka türlü ele geçirmeliydi. "Neyse ki seni sandığımdan daha çok seviyorum." derken yaptığı iğrenç espiri için söylenmeye başlamadan Irma'yı geride bırakırken Yasak Orman'a giden yolu takip etmeye başlayan cadı gülümsemekten kendini alamadı. Rüzgarın cübbesi ve saçları arasında gezinerek onu oyuna davet etmesine aldırmadan yürürken bir ses duyar gibi olmuştu fakat dikkatini buna vermedi. Ağaçların en seyrek göründüğü bölümü bulup ormana girişini yapacakken bir bedenin orada dikildiğini fark etmesi fazla vaktini almamıştı. Daha da yaklaşırken gördüğü kişinin binadaşı büyücünün az önceki sesin sahibi olabilme ihtimalini tartıyordu kafasında. Alnında birikmiş birkaç damlayı da görünce eğlendiğini belli eden sırıtışı yerini aldı yüzünde. "Ne o Goldstein, ormanlar kitaplarda okuduğundan daha mı korkunç çıktı?" Aslında bu gıcıklığı yapmasına gerek yoktu, hele okumaktan bahsederek. Ne de olsa cadı da en az onun kadar okuyordu ama içinde tutamadığı bir eğlence isteği bu kelimelerin kaynağı oluvermişti. Çocuğun yanından geçerken arkasına bile dönmeye tenezzül etmedi, şayet daha önceden içine girdikleri birkaç muhabbetten onun da arkasından geleceğine emin olabiliyordu. İstediği yılanın ormanın daha iç kesimlerinde saklandığını bildiği halde bakışları yeri taramakta ısrarcıydı. Kim bilir, belki beni beklediğim kadar uğraştırmazlar.
Wilbur Goldstein
Wilbur Goldstein
Şarkıcı
Şarkıcı
Mesaj Sayısı : 186
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Lakap : Willie.

I will survive. Empty Geri: I will survive.

Salı Mayıs 01, 2012 4:02 pm
    Bir kız sesinin “Ne o Goldstein, ormanlar kitapta okuduğundan daha mı korkunç çıktı?” dediğini duyduğunda ormanın kıyısında dikileli çok fazla olmamıştı. Hala az evvelki heyecanın etkisini üzerinden atmaya çalışıyordu ki Cornelia'nın kendisine doğru yaklaştığını gördü. Kız bir an sonra yannından geçip gidivermiş, ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamıştı. “Ne alakası var canım?” diye bağırdı Wilbur. Bir yandan da gelişigüzel yayılmış ağaçların arasında bir o yana bir bu yana ilerleyen kızı görmeye çalışıyordu. Olasılıkları kafasında tarttı ve hemen kızın arkasından ormana daldı. Şimdi yalnız olmayacaktı. Tamam belki orman envai çeşit 'şeyi' barındırıyor olabilirdi ama en azında Cornelia ile birlikte bir şeylere karşı koyabilirlerdi. Herhalde.

    “Sen ne yapıyorsun buralarda? Dersin filan yok mu?” dedi Wilbur kızın birkaç adım arkasından ilerlerken. Aslında ona sorulmadıkça konuşmayan bir tip olan Wilbur'un bir muhabbet başlatma çabasında olmasının tek sebebi ortalığa aniden çöken sessizlikti. Karanlık yoğunlaştıkça dünyevi sesler çekiliyor, tekinsiz bir uğultu etrafa yayılıyordu. Kendisinden bir dönem daha genç olan kızın bu kadar cüretkar bir şekilde ormana girebilmesine imrendi. Okulda bulunduğu dört senedir ormanı keşfetmek en büyük isteklerinden biriydi ve umuyordu ki Cornelia sayesinde bugün bunu başarabilecekti. İçinden ona teşekkür etmeyiihmal etmedi. Sorduğu soruya kızın vereceği duymasına imkan olmayacak bir şekilde “O DA NE?!” diye bağırmıştı. Birkaç metre ileride ağaçların aşırı sık olduğu bir yerde bir karaltının hareketlendiğine yemin edebilirdi. “Cornelia. Geri mi dönsek?”

    *çok özür. saçma ve aşırı kısa oldu*
Cornelia Sjodin
Cornelia Sjodin
Slytherin III. Sınıf
Slytherin III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 84
Kayıt Tarihi : 29/04/12

I will survive. Empty Geri: I will survive.

Çarş. Mayıs 02, 2012 2:51 pm
    İhtiyacı olan malzemeyi tedarik için başladığı bu ufak yürüyüşün bir anda beklemediği kadar eğlenceli çıkması güzel bir sürpriz olmuştu. Turuncuya çalan saçlarını bir eliyle toplayıp omzundan aşağı bırakırken rüzgarın ensesine sürtünerek geçmesi sonucu vücudu ufak bir titremeye teslim olsa da bunu dayandırmaları gereken şey tabii ki de Yasak Orman'ın diplerine doğru girişi olmamalıydı. Şayet iki yılın geride kaldığı, üçüncü yılının ise içinde bulunduğu bu okul geçmişinde her zaman garip bir eğlence olmuştu onun için. Doğayı sevmesinden midir bilinmez hayvanlar ve bitkilerin sessizliği içinde bulduğu huzuru hiçbir şeye değişmezdi herhalde. Tehlikenin ilgi çekiciliğine kendini kaptırıp asası elinde sessizce yürürken yanında olduğuna dair farkındalığını neredeyse yitirdiği büyücünün ayakları altında ezilen dal parçalarıyla kendine geldi birden. Onu ormandan koşarak çıkartabilecek kadar korkunç şeyin ne olduğunu hiç irdelememişti cadı, ancak çok matah bir şey olsaydı onun ardından gelmez ve kızı da durdurarak olanları anlatırdı, değil mi? Öte yandan salt merakın sonucu arkasından yürümeye devam eden çocuk profili, tam da kafasında oluşturduğu Wilbur'a uygun bir şeymiş gibiydi. Yani, bazı sığ binadaşları gibi olmadığı inkar edilemezdi. Toprağın üzerinde sürünerek karşısına çıkmasını beklediği yılanı gözlerken zihninde bu çocuğun da yer aldığı anıları bulup çıkarmaya odaklanmıştı.

    Büyücünün sorusu, oldukça başarısız bir muhabbet girişimi olsa da onu takdir ediyordu. Gerçi kendisi olsa şimdiye çoktan on altı yıllık hayatının ayrıntılarına kadar girip anlatmış ve hatta gelecek planlarını anlatmaya başlamış olurdu bile. Tam olarak bir gelecek planına sahip olduğu söylenemezdi aslında, şimdi çalışmalarının odak noktası olan büyümeye-devam-etmeyi-engelleyen-iksir tüm vaktini alıyordu. Eğer başarırsa! Ölümsüzlük falan değildi isteği, sadece çocuklara özgü dünyanın her zerresini seviyor ve yaşıtları gibi anında bir yetişkine dönüşmekten çok bu dönemi olabildiğince uzun yaşamayı umuyordu. Yıllar geçtikçe her halükarda olgunlaşacağı gibi ufak bir mantık hatası vardı ancak onu da halletmek için daha çok vakti vardı zaten. “O DA NE?!” diye bağıran sesle irkilirken az önceki dalgınlığından sıyrılmayı henüz beceremeyen gözleri kısılarak çocuğu dehşete uğratan şeyi görmeye çalıştı. Şeklini tam olarak çıkaramadığı bir şeyin varlığı onun da gözlerine takılmıştı. Zamanında az kalsın bir atadamın eline düşecek olan Cornelia için bunlar neydi ki, heehheey! Yılan avlama niyetiyle elinde bulunan asasına başka büyüler açısından ne derece güvenebilirdi bilmiyordu ama ortama bir korkak yeter de artardı bile. Geri dönme teklifini kulak ardı ederken temkinli adımlarla karaltıya doğru yaklaştı. Tam eğilerek hareketsiz duran şeye bir dal parçası ile dokunacaktı ki-AH! Ansızın bulunduğu yerden zıplayarak çıkan olgun sincabın reflekslerini alt üst ederek onu yere sermesine izin vermişti kız istemsizce. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Sanırım o senden daha korkak çıktı." derken cüssesinden beklenmeyen hızla ağacın tepesine yönelen hayvanı izliyordu. Daha da ilerilere gitmek gözüne şimdi daha eğlenceli gelmekteydi.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz