- Emilié MoretzHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 4
Kayıt Tarihi : 01/05/12
Yaş : 29
Emilié M.
Salı Mayıs 01, 2012 12:30 pm
İstenilen bina; Mercier
Kısaca karakteristik özellikler; Güzel ve zeki. Çok konuşur fakat geveze sayılmaz. Çünkü çoğu zaman anlamlı konuşur. Kibardır ve adaletsizlikten nefret eder.
İstenilen dönem; IV. sınıf.
Kısaca karakteristik özellikler; Güzel ve zeki. Çok konuşur fakat geveze sayılmaz. Çünkü çoğu zaman anlamlı konuşur. Kibardır ve adaletsizlikten nefret eder.
İstenilen dönem; IV. sınıf.
- ÖRNEK RP:
- *Başka bir site için yazmıştım o yüzden isimler değişik. :)
Audréy kafasını kaldırıp önce ranzalara ve sonra kapıya baktı. Birilerinin uyanıp da gezinmediğine emin olmalıydı. Sonra çantasının fermuarını çekti. Gitmeden önce, aynada kendine baktı. Üstünde yetimhanenin verdiği kıyafetlerden, en düzgün olanları vardı. Saçlarını yapmayı bile denememişti, o yüzden karmakarışık duruyorlardı. Uykusuzluktan gözaltları şişmişti. Fakat uyuyacak zamanı yoktu. İçinde kötü bir his vardı. Burası ona göre bir yer değildi. ‘Aslında şimdiye kadar gittiğim hiçbir yetimhane bana göre değildi!’ diye geçirdi kız içinden. Son kez unuttuğu bir şey var mı diye düşündü. Neler aldığını tekrar gözden geçirdi; yedek kıyafetler, hiç kullanmadığı ama hep yanında tuttuğu eski model bir cep telefonu -ki kullanması için arayacak bir tanıdığı olması gerekti.- yemekhaneden aşırdığı bolca bozulmayacak erzak ve ondan bundan çaldığı paralar! Onu birkaç gün idare edecek kadar parası vardı. Küçükken bir hırsızlık olduğunda, tüm gözler hemen ona çevrilirdi. Suçlu olmadığı halde kimse ona inanmaz, her zaman hor görülür ve her seferinde alay konusu olurdu. Bu nedenle, o da haksız yere suçlanmak yerine haksız olup suçlanmamayı tercih ediyordu.
Hiçbir zaman çok iyi bir arkadaşı olmamıştı. O, her zaman dışlanmıştı. Zamanla arkadaş edinmeyi denemeyi dahi bırakmış, kendini herkesten soyutlamıştı. Belki de bu yüzden hiç arkadaşı olmuyordu, belki de bir yetimhanede arkadaşı olacak kadar uzun kalmadığı için. Audréy başını sallayarak aklındakileri dağıtmaya çalıştı. Şimdi, kaderin ona vermediklerine lanet edecek zamanı yoktu. Son kez dönüp odaya ve uyuyan çocuklara baktı. Onları tanımaya çalışmadığından bazılarının isimlerini bile bilmiyordu. Audréy, hiçbir yere ait değildi ve olmamalıydı. Hiçbir yere bağlanmamalıydı.
Burayı özleyecek miydi? Büyük ihtimalle hayır. Fark etmeden elini kolyesine götürdü. Bu; yetimhanenin kapısına bırakıldığında, yani daha bir bebekken boynunda olan ve ondan alınmamış olan bir kolyeydi. Beyaz ile süt mavisi arası bir renkte, içe doğru kıvrılıyormuş gibi şekli olan bir eşyaydı. Audréy'e hep, rüzgârı anımsatmıştı. Aslında bu tam Audréy'i anlatan bir kolyeydi. Onun hayatı da rüzgâr gibi savrularak geçmiyor muydu zaten? Audrey olabildiğince sessiz olarak kapıyı açtı. Kapının gıcırdamamasına özen göstererek, kapıdan çıktı. Koridorda parmak ucunda yürürken bir yandan etrafı kontrol ediyordu. Müdirenin ya da hizmetlilerin uyanması planını suya düşürebilirdi. Ama Audrey bu işte profesyonelim diyebilirdi. Altı yaşından beri bulunup başka bir yetimhaneye nakledilene kadar kaçmıştı. İşin tuhaf tarafı, her seferinde bulunmasıydı. Aslında küçük bir kızın dışarıda yemek aşırırken ya da parkta uyurken çok kolay bulunabileceğini sanırsınız. Ama Audrey öyle biri değildi. Öncelikle, hırsızlık yapmakta henüz küçükken ustalaşmıştı. Hırsızlık yaparken hiç yakalanmıyordu. Ve parkta kalmazdı, genelde kendisinin bile nasıl olduğunu şaşırdığı bir şekilde içgüdüleriyle bir baraka, boş bir ev, Hurdaya dönüş bir araç ya da en azından kalmaya uygun bir yer bulurdu. Çadırda kaldığı bile olmuştu. Kalacak yer onun için hiçbir zaman sorun olmamıştı. Asıl sorun yetimhanede kalmadığı zamanda gördüğü garip kâbuslar ve hayallerdi. Bir keresinde bir tır büyüklüğünde köpek gördüğünü sanmıştı. Köpek ona tam saldıracakken bir şey olmuş, Audrey'nin karnına ağrı gibi bir şey girmiş, köpek adeta havaya uçmuştu ama ne olduğunu görememişti. Hemen sonrasında Audrey çok yorulmuş gibi hissetmeye başlamış, olduğu yerde düşmüştü. Gözünü açtığında polis karakolundaydı. ''Günaydın uyuyan güzel, Nasıl hissediyorsun?'' diye sormuşlardı. Audrey ise şaşkınlıkla ''Şey, iyi.'' diye yanıt vermişti. Hemen ardından ''Beni nerede buldunuz?'' diye sormuştu. ''Parkta bankların birine kıvrılmıştın.'' Bu yanıt Audrey'i gözünü polis karakolunda açmaktan daha çok şaşırtmıştı. Rüya gördüm heralde diye düşünmüştü kız. Fakat buna benzer olaylar her dışarı çıktığında tekrarlanmaya ve kız bu olaylardan sonra bulunmaya başlayınca paranoyak ya da şizofren olduğunu düşünmeye başlamıştı. Audrey dış kapının önüne gelince durdu ve çantasından bir alet çıkardı. Aleti kilidin deliğine soktu ve birkaç zorlamadan sonra kapı açıldı.Dışarı adımını atar atmaz yüzüne çarpan rüzgârı içine çekti. Sonra gecenin karanlığında normal birine tekinsiz görünen, ama Audrey'nin alışık olduğu o görüntüye ilk adımını attı. Yetimhaneden çıktıktan sonra ne yapacağını hiç düşünmemişti. Aslında pek umursamıyordu da. Ayakları onu nereye götürürse oraya gidecekti.
Audrey bir ya da iki saat kadar yürüdükten sonra ormanlık alanın girişinde korucunun kulübesinin boş olduğunu farketti. Kapının kilidini açmak yetimhanenin kilidini açmaktan daha kolay oldu ve içeri girdi. Kalmak için ideal bir yerdi. Yatak vardı ve Audrey'nin yetimhanedeki yatağı da çok rahat olmadığından rahatlığa pek önem vermezdi. Kulübede bir masa ve sandalye, ayrıca küçük ve pis görünen bir banyo-tuvalet vardı. Burada onu kullanmaya gerek duyacak kadar uzun kalacağını bile sanmıyordu. Dışarı çıkıp etrafa bakındı. Etrafı ağaçlarla kaplıydı ama biraz ileride Ormanın girişi vardı. Şafak sökmek üzereydi. Eğer yetimhaneden çıkalı iki saat olmuşsa, bir saat sonra hizmetli Bay Penleigh'e yakalanacaktı. Her gün aynı saatte uyanır, Audrey'nin tahminine göre duşa giderdi. Adamın doğuştan sakatlığı vardı, yürüyüşü bir garipti. Aynı zamanda çok aksi bir tipti. Claire onla karşılaşmadığı için mutlu oldu. Kızın gözleri kapanıyordu adeta. İçeri girip uyumaya karar verdi. Tam kapıdan girecekken bazı fısıldanmalar duydu. ''Bu o mu?'' diye sordu bir ses. ''Bilmiyorum, olabilir. Biz haber verelim de değilse de suç bizim değil. Onu görmedik bile.'' dedi ikinci bir ses. ''Haklısın.'' Audrey olduğu yerde donakaldı. Sonra aniden arkasını döndü ve ''Kim var orada?'' diye seslendi. Karşısında iki genç kız duruyordu. İkisininde saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu ama hava henüz tam aydınlanmadığı için renklerini seçemedi. Zaten yeterli süre de görünememişlerdi. Çünkü kızlardan biri ''Ayy!'' diye bir ciyaklama kopardı ve ikisi de aniden birer ağaca dönüştüler. Audrey o şaşkınlıkla çığlık atabilirdi herhalde, ama dili tutulmuştu. Gözlerini kırpıştırdı. Birden sinirlendi. ''Sizi gördüm. Yeter artık! Deli olduğumu düşünmekten bıktım! Buradaysanız buradasınız!'' diye bağırdı. Sonra ağaçlardan biri yine kız oldu. ''O haklı bence. Haydi arkadaşım.'' dedi kız. Ve birden diğer ağaçta kıza dönüştü. Audrey öylece bakakaldı. Sanırım yine rüya görüyorum. Diye geçirdi içinden. Fakat kızlar kanlı canlı karşısındaydılar. ''Sizler de kimsiniz?'' diye sordu titrek bir sesle. ''Biz ağaç nimfeleriyiz. Yani dryadlarız.'' dedi kızlardan biri gülümseyerek. Diğer kız Audrey'nin yanına gelip kolyesini eline aldı. ''Bu o.'' dedi ve sonra gülümseyerek ''Penleigh bize senin kaçtığını söyledi. Bizde ormanda mısın diye sana bakınıyorduk.'' diye ekledi. Audrey şaşkınlıktan yalnızca ''Ah.'' diyebildi. Harika. Zaten ne zaman şansı yaver gitmişti ki? ''Ben gidip ona haber vereyim. Bu kızı melez kampına götürse iyi olur.'' dedi uzaktaki kız ve birden ‘pof’ sesiyle yeşil bir sise dönüştü.
Dryadlar, sise dönüşmeleri ve birde melez kampı. Şu melez kampı da neydi? ''Satir arkadaşım iyiki hemen bize haber vermiş.'' dedi kız gülümseyerek. Harika birde satirler var demek. Audrey satirin ne demek olduğunu biliyordu. Bunu sanırım dördüncü yetimhanesinin dersinde öğrenmişti. Zaten okuduğu tek kitapta mitoloji kitaplarıydı. Bir şey demedi. Öğrenmek isteyip istemediğini bilmiyordu. Kafası karmakarışıktı. İçinden her şeyi unutup kaçmak geliyordu. Belki yine uyanırdı ve tüm bunlar aklının yazdığı yeni bir hikâye olurdu ona. Rüzgâr o gece nasıl eseceğini bilemiyormuş gibi onların etrafında bir o yana bir bu yana esiyor ağaçların dallarını hafifçe sallıyordu. ''Keser misin şunu.'' dedi dryad. Kız şaşkınlıkla ona baktı. ''Neyi?'' diye sordu fakat cevap alamadan çalılar hışırdadı ve ortaya diğer dryad ile Bay Penleigh çıktı. Fakat Penleight pantolon giymemişti. Pantolon yerine aşırı tüylü ve toynaklı bacakları vardı. Demek şaka falan değil, bu adam gerçektende bir satir. Diye geçirdi kız içinden. Adam ''Sen ne yaptığını sanıyorsun! Kendini öldürteceksin dışarıda ne biçim canavarlar var biliyor musun sen!'' diye çıkıştı kıza. Audrey öylece baktı. ''Ben, melez kampı nedir? Ne canavarı? Tüm bunlar nedir yahu?!'' dedi şaşkınlıkla. Adam sanki kız ayıp bir şey söylemiş gibi ona baktı. Sonra toparlandı ve ''Yunan tanrıları gerçek kızım. Ve sende onların birinin çocuğusun.'' dedi adam dünyanın en normal şeyini söylüyormuşçasına. Audrey ''Kesin öyleyimdir tabii, daha önce nasıl düşünemedim ki.'' diye homurdandı alayla. Fakat tam o sırada ağaçların arasında, onlarla aynı boyda bir köpek çıktı. Dişleri sipsivri ve uzundu, gözleri kıpkırmızı parlıyordu. Bbirden eski günleri hatırladı. Bu aynı köpek olabilir miydi?! Eğer öyleyse, kesinlikle Audrey'i avlayamadığı için daha hırçın ve istekli olsa gerekti.Korkuyla yutkunup gözlerini köpeğe dikti. Köpek hırlamayla karışık bir şekilde havladı ve Audrey'ye doğru koşmaya başladı. Kızın boğazından bir çığlık koptu. Aynı anda karnında daha önceden tanışmış olduğu bir çekilme hissetti. Birden ortaya bir hortum çıktı. Öyle ki birkaç ağaç devrildi. Köpek birden hortumun çevresinde dönmeye başladı. Kız tükeniyor gibi hissediyordu. Boynundaki kolye sanki birdenbire soğumuştu. Devasa köpek hortumun ucundan fırladı ve onun uzaklara doğru uçtuğunu gördüler. Audrey birden tüm gücünün tükendiğini hissetti. Penleight onu yakaladı.Kız bilincini kaybetmeden önce tek bir cümle duydu.
''Evet kızım, sen kesinlikle Rüzgar tanrısı Aeolos'un kızısın...''
- Petre PiedmonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 209
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Emilié M.
Salı Mayıs 01, 2012 12:36 pm
Rütbe veriliyor.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz