arnovez;;alicja
2 posters
- Alicja ArnovezHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 233
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : paradise.
Lakap : ja.
arnovez;;alicja
Paz Nis. 08, 2012 4:44 am
- Örnek RP:
- Aralı pencereden içeri sızan güz rüzgârı dalgalandırırken kahverengi bukleleri, buz mavisi gözleri kendini beğenmişliğin parıltısıyla kutsanmış, aynadaki yansımasına odaklıydı. Göğüslerini olabildiğince ön plana çıkaran zümrüt yeşili, gümüş işlemeli elbisenin içinde oldukça göz kamaştırıcıydı. Buna ihtiyacı olduğunu düşünmese de göz makyajının üzerinden bir kez daha geçti ve dolgun dudaklarında vuku bulan kırmızı kıvrımları biraz daha genişletti. Esir alınmış ruhunun derinliklerinde dile gelen şiddetli karamsarlığa kulak tıkaması her ne kadar imkânsız duyumsatsa da genç kadına, denedi. Zorunluluklar hep vardı. Nefret duygusu alevlenirken yanaklarında, bedenini sarpa saran intikamın tozpembe melodisi çınladı kulaklarında. Pişmanlık kelimesi hiç yer etmemişti hayatına. Ödün vermediği tek şeydi belki de seçimleri. Eylemleri kendi içinde tutarlıydı. Düşünceleri… İnsanlar çoğu zaman umurunda olmazdı. Ölümden korkarken, en ufak silsilede ölüm dileyen acizler ilgilendirmemişti, kadını. Değişen neydi? Yüze tokat gibi çarpan rüzgâr da ben, çektirdiğim acılar da, bıraktığım pişmanlıklar da derken, bu cıyaklayan sessizlik anlamsızdı. Geçmişi irdelemeyi bırakalı çok olmasına karşın umulmadık bir zamanda ayak bileklerinden zincirlenerek dibine çekildiği tutarsızlık denizi, tahammül sınırlarının çok dışındaydı. Kırılmaya yatkın, titreyen parmaklarına kaydı mavilikleri. Korktuğu neydi, çekincesi? Yoktu. Sorduğu binlerce anlamsız soruya verilen cevap, sadece kendinin sığabileceği kadar büyük bir hiçlikten başka bir şey değildi. Yüzleşmek zor olmazdı, hayır. Son zamanlarda zihnini gece gündüz, usanmadan kadraja aldığı senaryo listesi yadsınacak derecede uzundu ve karşılaşacağı her kelimeye, zaferin verdiği güçle kutsanmış kıvrımlarında vuku bulacak zehir kusan cümleleri mevcuttu. Gülümsedi. Mutluluk, olması ya da olmaması önemli olmayan bir soyutluktu, Hestia için. Yıllarca damarlarında akan kanla harmanlanan tek düşünce, güçlü olduğuydu. Sırtını dayayabileceği bir zafer tütsüsü yandığı zaman gözünü dahi kırpmazdı. Ruhundan göz bebeklerine akan hırs tüm bedenini sarmalarken, son kez kontrol etti kendine bakan yansımasını. Ufak bir gülümseme ile şenlendirdiği düzgün yüz hatlarını çevreleyen bukleleri ensesine doğru savurdu ve malikâneyi terk ederek şölen salonuna yöneldi.
Tuhaftı düşüncelerinin hareketlerine yansımasının millerce öteden alınan hissizliği. Anlamsız bir arayış içinde olan buz mavisi gözleri tek tek her yüzü inceledi. Zihninin usanmadan gösterime soktuğu hep aynı piyesin buğulu camlar ardına gizlenmiş imgelerinin yokluğu kasıp kavurdu bedenini. Bozguna uğramaktan haz etmezdi, fakat bu defa nedenini çözemediği bir memnuniyet hissi vuku buldu düşüncelerinde. Derinlere indiğinde baş gösteren yüzleşme hissi, derinlik arttıkça yerini umursamazlığa bırakıyordu. Çarpık bacaklarına geçirdiği kısa entari ile, yorgunun ruhunun tüm umutsuzluğuna körpe bedeninde hayat veren ve oldukça minik görünen hizmetçinin sunduğu bir kadeh kırmızı şarabı geri çevirmedi. Kendinden emin duruşu soyundan gelen asaletle harmanlandığında, ıslak hücrelerinden geçirdiği her yudum, karşı konulamaz bir çekimin sergilenen ilk perdesiydi. Dudak kıvrımlarını genişleterek, kısa sohbetler halinde ilerlediği her masadan aldığı memnuniyet ve hayranlık tınılı kelimeler rahatsızlığını biraz daha azaltıyordu. Zira üvey kardeşi ile hiçbir görüşü aynı anda kabullenmemiş ve şöleni bir arada düzenlememişlerdi. Kelime bahşetmezdi, genç kadın. Gereksizdi solucan beyinlere açıklama girişimleri. Geçmişte boğulanlardan değildi. Elinden alındığında oyuncağı, tek damla ıslaklık lütfetmezdi yanaklarına. Uçurumun kenarında dahi sürdürürdü oyununu. Aciz değildi. Güçsüz... Bağlanmazdı kimseye. Hayatım dediği varlığa dahi anlam yüklemezdi kilometrelerce. Derinliklerinde boğulmasına ramak kalmış, Hestia ismine yüklediği sıfatlara karşılık kendine bahşedilen ufacık gün ışığına evet demeyecek kadar kibirliydi, çünkü. Emindi. Mayasında barınan yakıcılığın katran siyahlığı tutsak ederdi. Kırmızı ya da siyah. Güldü. Suretini hangi tenlerde lekelediği ilgilendirmezdi özünü. Ne yazık ki, kardeşlerine yönelttiğinde düşüncelerini, gözlerinin seçemediği bir muamma vardı. Asiliğinin nedeni açıktı. Umursamazlığının. Ucuz düşünce sahipleriyle aynı oyunda baş rolü paylaşmak, kabul edebileceği bir senaryo değildi. Buna karşın, üvey kardeşinin hala bir şeyler kanıtlama ve intikam çabalarını merakla beklediği su götürmez bir gerçekti.
Tüm düşüncelerinden kurtulmak istercesine bir derin nefes daha aldı. Ciğerlerine dolan temiz havanın, zihninin en ücra köşelerinde dahi uyuşukluk hissi bıraktığını hissedebiliyordu. Kısa adımlarla kendisine ayrılan masaya ilerlerken savurduğu elbisesi dikkatleri üzerine çekmesine neden olan tek kaynak değildi. Yine de umursamadı ve dikkatli hareketlerle sandalyeye yerleşti. Tüm tazeliği ile kadehte beliren ve salon ışıkları ile karışıp hoş bir kırmızı tonunu yansıtan dolgun dudak buğusunu baş parmağıyla temizlerken, mavilikerine odaklanan bir çift gözle buluştu bakışları. Belli belirsiz oynayan dudak kıvrımlarından bedenine hücum eden çekimin ağız sulandırıcı kokusu cezbetti uzuvlarını. Biçimli parmakların kavradığı kadehin boşlukta yükselmesini izledi, parıldayan gözlerle. Kıpırdamadı. Ayak bileklerinden dudaklarına akan ürpertiyi umursamadan, derin bakışlarla süzdü genç adamı. Lycinia'yı düşündü kısa bir süre. Ona yaşattıklarını. Tanrı, elinin tersiyle geri çeviremeyeceği bir oyun sunuyordu genç kadına ve kadın, kutsandığı her lütfu memnuniyetle ruhuna katma nezaketinde bulunurdu. Düşünmedi bile dudak kıvrımlarını genişletip, adamın davetkar bakışlarına karşılık verirken. Entrika benliğinin zevkle kabul ettiği tek eylemdi. Erkek kardeşini de elinden aldığında, Lycinia'yı bir kez daha karanlığa gömecekti. O kızdan nefret etmiyordu. Sadece adaletsiz bir rol paylaşımında yanlış sıfata büründüğünü düşünürdü. Çoğu zaman ölü bir solucandan daha ölü beyninin içinde hareketlenen düşünceleri merak ederdi. Sebepsiz bir hor görme girişimiydi, kadınınki. Her şeyi ben biliyorum, her şey benim ve ben de her şey hava baloncuğu içerisinde oksijenini tüketen Lycinia'ya daha hızlı bir son bahşetmişti. Uçurumdan düşmek üzere olan bir çelimsizin, şans eseri tutunduğu dal parçasıyla bu konuma gelebilmesi içten içe canını yakıyordu. Bunu reddedemezdi. Ve bir kez daha sarsacaktı kardeşini. Bir kez daha itecekti. Çekiciliğini kaybetmek üzere olan günahkar bedenin boşlukta çıkaracağı tok sese açacaktı kulaklarını. Şehvet vuku bulurken dudak kıvrımlarında, ayaklarını hareketlendirdi. Koridorlarda kaybolan topukların yere kazıdığı her imza, sadece zafer içindi.
İstenilen bina;; Mercier.
Kısaca karakteristik özellikler;; Ruhunun derinliklerinde yatan iyilik meraklısı, adalet yandaşı, çirkef, minik bi' kız kelimelerinin harmanından oluşan, dudak büktüren, sevimli kız karakterini dışa yansıtma konusunda beceriksiz, tam bi' ketum. Oldukça çekingen. Dudaklarından dökülen her kelimenin ana düşüncesi, insanları incitmemek. Çoğu insan bukalemun olduğunu düşünse de, lügatında istemeden de olsa, insanlara karşı gelerek onlarda burukluk bırakmak gibi bi' sergi yok.
İstenilen dönem;; IV.
Kısaca karakteristik özellikler;; Ruhunun derinliklerinde yatan iyilik meraklısı, adalet yandaşı, çirkef, minik bi' kız kelimelerinin harmanından oluşan, dudak büktüren, sevimli kız karakterini dışa yansıtma konusunda beceriksiz, tam bi' ketum. Oldukça çekingen. Dudaklarından dökülen her kelimenin ana düşüncesi, insanları incitmemek. Çoğu insan bukalemun olduğunu düşünse de, lügatında istemeden de olsa, insanlara karşı gelerek onlarda burukluk bırakmak gibi bi' sergi yok.
İstenilen dönem;; IV.
- GrahamCo-admin, Kurtadam
- Mesaj Sayısı : 61
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Lakap : mösyö kreşendo
Geri: arnovez;;alicja
Paz Nis. 08, 2012 6:17 am
Rütbe verildi.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz