leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Balo

+5
Zagreb Lacroix Leduc
Floja Feodora
Wladsylaw Wojcieszak
Priscilla Derichs
Vladimir Vyacheslav
9 posters
Aşağa gitmek
Vladimir Vyacheslav
Vladimir Vyacheslav
Yönetici, Konsey Başkanı
Yönetici, Konsey Başkanı
Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12

Balo Empty Balo

C.tesi Mayıs 05, 2012 6:49 pm
Balo 5cld8

Krem rengi, yedişer kişilik sade masalar. Yüksek, deri kaplı bar tabureleri. Her masanın orasında minik birer vazoda manolyalar, vazonun etrafında ise sürahilerde kaymak birası var; bitmeyecek şekilde tılsımlanmış. Dördüncü sınıftan küçükler için ise balkabağı suyu koyulmuş bu sürahilere. Geniş tavanlı, büyük salonun ön tarafında konser için yükseltilmiş bir alan var. Tavan her zamanki gibi yıldızlı, aydınlık geceyi gösterecek şekilde büyülenmiş, salonun tek ışık kaynağı da bu. Vladimir bu maskeli balonun herkesin eğlencesi için yapılmış olduğunu, bugüne özel olarak sınırların dışına çıkabileceğinizi söylüyor. Kısa bir konuşmanın ardından balo başlıyor.

bilgilendirme:
Priscilla Derichs
Priscilla Derichs
Yönetici, Selfier IV. Sınıf
Yönetici, Selfier IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 424
Kayıt Tarihi : 08/04/11
http://orenthia.my-rpg.com

Balo Empty Geri: Balo

Paz Mayıs 06, 2012 11:20 am
Cadı, şifon şeritlerle süslü hafif pembe bir bluzu aldığı gibi sandığına geri tıkarken, normalde giyinmeye pek meraklı olmadığı halde neden son yarım saattir üzerinde karar kılabildiği tek şeyin sâde, ufak bir kot şort olduğunu merak ediyordu. Kuzgunî saçlarını omuzlarından geriye savurup krem rengi ipekle yine açık pembe şeritlere sahip bir bluzu inceledi; Medusa'yla süslenmiş kolye ile güzel durabilirdi. Selfier'lı cadının biçimli dudakları hafif bir gülümsemeyle kıvrılıp, üstündeki beyaz gömleği bir çırpıda çıkardı. Yatakhanede kimse yok gibiydi; istediği kadar rahat hareket edebileceğinin farkında olarak elindeki bluzun da şeritlerini yırttı, böyle daha hoş olacak gibiydi. Sırt kısmında ortaya çıkan açıklık pek önemli değildi, siyah dantelli sütyen böyle açık bluzlarda hep işe yarayabiliyordu. Bir çırpıda giyinip, saçlarını arkadan dağınıkça topladı. Herhangi bir makyaja gerek duymayacak derecede duru bir güzelliğe sahip olan çehresi, özgüven ve heyecanla dolmuştu.

Wlad'ın sözleri ve ona olan hediyesinden sonra, zaten yeterince meraklı bir kız olan Priscilla yemeğini bitirmeyi bile zorla becermişti. Binalarının "kötü çocuğu" gibi bir üne sahip olan bu büyücü göze oldukça hoş geliyordu, ve Pris bunu hiç saklamamıştı fakat iletişim kurmaya genellikle utandığı için çok yakın da sayılmazlardı. Orenthia'da hemen her daim hakim olan yemek kokuları, bu sefer hoş bir manolya kokusuna bırakmıştı yerini. Ilık havayı ciğerlerine çekip mini elbiseler, etekler ve bazen de pantolonlara bürünmüş okul arkadaşlarını süzdü alaycı bir tavırla. Evet, bazen yüreği kıskançlık duygusuyla bile dolup taşabiliyordu fakat genç cadı bu aşağı gören tavırla kendisine olan güvenini yerine getiriyordu bir nebze. Balo salonuna adım attığında, karşısındaki manzara ona uzun bir ıslık çaldıracak derecede beklenmedikti. Okuduğu kadarıyla Hogwarts hep resmî ve gösterişli balolara ev sahipliği yapmıştı, Orenthia ise önceki iki yılında bu baloları bir nebze hafifleştirip eğlenceli hâle sokmuştu fakat şimdi karşısındaki şeyi tanımlaması gerekirse, "hayalî" derdi. İnce, beyaz ellerini kotunun arka cebine sokup yarısı dolmuş salonda dolaşmaya başladı, yukarıda parlayan ay genç cadının saçlarına ufak alevlerin oynaşması gibi kızıl bir ton veriyordu. Yüzündeki anlamsız gülümsemeyle, Wlad'ın yanına yanaştı. Müzik daha başlamadığı için rahatça konuşabilirdi Pris, yine de büyücünün kulağına eğilip fısıldamayı tercih etti. "Dediğin gibi, kaybolmadım."
Wladsylaw Wojcieszak
Wladsylaw Wojcieszak
Slytherin IV. Sınıf
Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 82
Kayıt Tarihi : 24/04/12

Balo Empty Geri: Balo

Paz Mayıs 06, 2012 12:59 pm
    Sigarasının son demini ciğerlerine doldururken, dudakları çok farklı bir şekil almıştı. Ciğerlerine dolan tadın zevkini yaşıyordu şuanda. İne giydiği beyaz tişörtünü, siyah bir ceket ile süslerken yatağının üzerinde duran fuları alıp gelişi güzel yerleştirmeyi tercih etti. Göğsünde hissettiği, karga kabartmalı gümüş kolyenin soğukluğunu hissettiğinde, dudaklarından dışarı grimsi bir bulutu yatakhanenin içine sundu. Kurumaya başlamış dudaklarını yaladıktan sonra, cebine gümüş tablayı yerleştirdi. Kalabalığın içine odakladı soğuk iradeli mavi bakışlarını. Yavaş ve temkinli adımlarını atmadan önce izmariti yere atıp üstüne basıp geçti önce. Sonra yatakhanenin kasvetli denebilecek mimarisinin dışına adımlamaya başladı. Baloda eğlenmek istiyordu sadece. Sınırsız bir eğlenceye kapılıp, ilahi bağımlılığını tatmin etmek gibi bir eğlence türüydü. Kalabalığın içinden kendisini çıkarıp attığında, ortak salonun içindeki kalabalığın içinde kaldı. Yatakhanelerine girmek isteyen öğrencilerin arasından hızla sıyrılıp zindanların küf ve rutubet kokulu mimarisine attı kendini.

    Büyük Salondan yayılan yemek kokuları içine harmanlanmış manolya kokusu, yüzünün buruşmasına sebep oldu. Manolya kokusundan pek haz etmediğini sanki mimari ona bir kez daha hatırlatmış gibiydi. Bedeninden yayılan parfüm kokusunun tatlı aromasının içinde olmayı diledi. Taş zeminde arşınlamaya başladığında, mimarinin içindeki ürkütücü lacivert anaforun içinde buldu kendini. Tavana serpiştirilmiş birkaç kandil görevi yapan parlak yıldızın yanı sıra, kum gibi görünen bir gökyüzüne bakıyordu. Bakışlarını oradan söküp aldığında, kapının eşiğinden giren insan kalabalığı karşısında biraz afallamıştı. Krem rengindeki masaları kaplayan siyah gölgeleri mi yoksa yüksek tabureleri bar masaları mı tercih edeceği konusunda kararsız kalmıştı. İnsanların dudaklarından azat edilen kelimelerin etrafta peydahladığı uğultu içine dalmayı hiç istemiyordu. Zeminin yükselip mütevazi bir konser alanın oluşturulması, gürültü bulutunun ilerleyen saatlerde daha artacağını sanki ona ifşa eder gibiydi. Sigarasının tesiri altındaki ciğerlerine her nefes alışında doldurduğu hava yüzünün buruşmasına yetip artıyordu bile. Birkaç kişinin küfürlü şakları ile yanından geçip gittiğini gördü. Omzuna inen yumruklar sanki onların kimliğini ona belli etmek için yapılan bir hareket gibiydi. Arkadaşlarının kahkahalar içinde, mimarinin en koyu tonlarına bürünen masalardan birisine oturduğunu fark etti. Onların yanına gitmek için davrandığında, Priscilla’nın kusursuz çehresi aklına geldi. Olduğu yere aniden çakılıp kaldı. Kalabalığın gürültü bulutunun kendisine doğru ilerlediğini fark etse de yerinden ayrılmadan, kalabalığın içinde zihnindeki bedeni arıyordu sadece. Soğuk iradeli bakışlarını kalabalığın içinde serkeşçe dolaştırırken, kulağına çarpan sıcak bir nefes ile ürkmüştü. Başını yavaşça çevirmeye ramak kala, zihnindeki bedenin melodik sesini duyduğunda, dudakları çehresine hain gülümsemesini eşlik etti. Onu kolundan yavaşça tutup kendisine biraz daha yaklaştırdığında, kalabalığın onların yanından akıp gitmesini sağlamaktı sadece. “Kaybolmadığınız için ne kadar mutluyum anlatamam size matmazel. Evet bu çok resmi oldu ve sanırım benim kişiliğimi çok farklı mertebelerde gösteriyor.” Hain gülümsemesi ona baktıktan sonra, başını sanki etrafta bir şey ararcasına hareketlendirmeye başlamıştı. Birkaç bakışın kendi üzerlerinde olduğunu fark ettiğinde, soğuk iradeli mavi bakışlarını kuzguni bukleler ile çevrelenmiş çehreye odakladı. “Neden bu kadar güzel olup etraftaki erkeklerin hayallerini süslemek zorunda mısın? İnan bana başka kızların kısmetini kapatıyorsun.” Aynı hain gülümse çehresinde bir kez daha peydahlandığında, bu kez bakışlarını onun çehresinden çekmemeye karar verdi. “Ayrıca kolye çok yakışmış.” Asasını çıkarıp kızın boynunda asılı duran kolyeye dokundurdu. Garip mekanik tıkırtılar eşliğinde, Medusa’nın yılan başları hareketlenip tekrar hareketsiz hale geldiğinde, zümrüt taşından yapılmış gözleri parıldamaya başladı. “Şuanda bu gece dilediğini yapabilecek bir şeye sahipsin Pris. Karşısındaki kişinin bu kolyeye bir kez bakması yeterli. Tam o anda zihninde dilediğin şeyi hayal et. Kolye sana sahip olmanda yardımcı olsun.” Sözleri bir fısıltı biçimde yayıldığında, onun yüzüne oldukça fazla yaklaştığını fark etti. Sıcak nefesi çehresini yalarken hain gülümsemesi ile onu seyrediyordu.

Floja Feodora
Floja Feodora
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 386
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Lakap : Kötü Kurt.

Balo Empty Geri: Balo

Ptsi Mayıs 07, 2012 1:15 pm
Diktiği minik viski şişesini, masasının üzerine tekrar koydu ve yarı çıplak olarak aynanın karşısına dikildi. Bir elinde, lacivert mini elbisesi, diğerinde de açık mavi yırtık kot pantolonu vardı. İlk önce elbiseyi, sonra da pantolonu tutmuştu üzerine. Elbise, ona daha yakın geldiğinde, pantolonu yatağının üzerine fıydırıvermişti genç cadı. Dizinin bir karış yukarısına gelen elbisesinin üzerinde minik beyaz çiçekler vardı. Elbisenin kolları, tam omuzlarını örtmüyor, yarısında kalıyordu. Tepesinde topuz yaptığı sarı saçlarını salan cadı, her iki yandan birer tutam alarak arkada birleştirmişti. Onu tanımayan biri cadıya iyilik meleği gözüyle bile bakabilirdi. Ayaklarına da babetlerini geçirmişti. Bardağın dibinde kalan son damlayı da diktiği gibi, bardağı çekmecesine koyup, asasını da yanına alıp yatakhaneden çıkmıştı. Ortak salonun merdivenlerini indiğinde, etrafta birkaç küçük öğrenciden başka kimse yoktu. Onları es geçip, kendini zindanların o soğuk ve küflü havasına bırakmıştı. Ayakkabılarının taş zeminde çıkarttığı minik tıkırtılar, etrafın sessizliğini bir bıçak gibi kesiyordu.

Cadı, büyük salonun kapısının önüne geldiğinde, içerideki hengamenin seslerini duyabiliyordu. Suratına hafif bir sırıtış yapıştırıp, içeri adımını attı. Gördüğü manzara karşısında afalladı genç cadı. Masaların üzerlerinde biralar duruyordu. Orenthia, tüm eski gelenekleri yıkmış, öğrencilere moral olsun diye ya da kafaları çeksinler diye olanaklar sağlamıştı. Etrafı iyice süzerken, ileride iyice yakınlaşmış olan Pris ile Wlad’ı görünce, dudaklarına sinsi bir ifade takındı. Sırıtarak ilerledi. Yanlarından geçerek gitti ve Selfier'lilerin olduğu masaya oturdu genç cadı. Şimdi amacı, önündeki kaymak birasından sonsuza kadar içmekti.


En son Floja Feodora tarafından Ptsi Mayıs 07, 2012 3:05 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Zagreb Lacroix Leduc
Zagreb Lacroix Leduc
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33

Balo Empty Geri: Balo

Ptsi Mayıs 07, 2012 2:03 pm
Genç büyücü büyük ziyafetin ardından kendini yatakhaneye atmıştı. Perdeleri aralık kalmış olan yataktan sarkan iki adet uzun bacak Zagreb'e aitti. Genç büyücü ziyafet boyunca içmiş ve hatta ziyafetten çıkarken bir büyük şişe içki getirmişti kendiyle. Onunda yarısından çoğunu midesine, kayda değer olmayan bir kısmını ise yatakhanenin yaş zeminine boca etmişti. Yere düşüp parçalanarak büyük bir gürültü koparan şişe ile beraber Lacroix de yerinden sıçramıştı. Ani bir hareketle kafasının altında birleştirip yastık olarak kullandığı kollarını ayırdı ve yere doğru eğilip paramparça olmuş şişeyi gördü. Umursamaz bir tavırla olduğu yerden kalkıp cam kırıklarının olmadığı bir yere adımladı. Pantolonunun kemer kısmına sıkıştırdığı asasını çekerek cam kırıklarına yönlendirdi ve "Reparo." dedi. Basit büyüyü sayesinde yerde kımıldanan cam parçaları Zagreb yürüyüp sandığına ulaşıncaya kadar tekrar eskisi gibi bir bütün haline gelmişti. Dik omuzlarını hareket ettirerek vücudunu rahatlattıktan sonra asasını tekrardan bel kısmına yerleştirdi ve eğilerek bir hamlede sandığını yatağının üzerine kaldırdı. Ağır ve bir erkek için fazla düzenli görünen sandığın belirli bir köşesinden bir kaç parça çıkardı. Sandığı aldığı yere bıraktıktan sonra yatağın uzuna fırlattığı takım elbiseye uzandı.

Ortak salona çıkıp sert adımlarıyla zindanları çınlatmadan önce tekrardan bakmıştı kendisine. Üzerinde vücuduna oldukça yakışan yepyeni bir takım elbise vardı. Ayaklarında ise spor, klasik olarak tabir edebileceğimiz yarı rugan bir ayakkabı. Siyah gömleği, siyah ceketi ve siyah pantolonunu renklendiren tek giysi üzerindeki kravat idi. Selfier'in renklerinden oluşan kravat gencin göz rengini yönlendirerek çimen yeşili gözlerin koyulaşmasına neden olmuştu. Zagreb, kendisini oldukça rahat hissettiği takım elbisesinin kravatını bir kez daha düzelttikten sonra yatakhaneden ve ardından ortak salondan ayrılmıştı. Aşina olduğu gibi neredeyse bir tek kendi ayak sesiyle yankılanıyordu zindanlar. Fakat, bu sefer uzaktan gelen müzikle ve yanından geçen bir iki öğrenciyle beraber daha renkliydi Orenthia'nın bu kısımı bile. Zagreb'in hoşuna gidiyor mu gitmiyor mu kendisi bile bundan pek emin değildi. Zindan merdivenlerine ulaştığında müziğin sesi daha da artmıştı. Hatta her adımında, her basamak arşınlayışında biraz daha artıyordu müziğin sesi. Büyük salona girmeden hemen önce duraklayıp kendisini büyük bir kargaşaya, eğlenceye hazırladı ve tam salona gireceği anda sağ tarafından kendisine doğru ilerleyen lleana'yı fark etti. Kendisine doğru hızlı adımlarla yürüyen lleana'nın güzelliği her zamanki gibi göz kamaştırıyordu. Suratına yayılan gülümsemeyle beraber başını nazikçe eğdi ve genç kıza hitaben konuştu. "Her zamanki gibi yine güzeliz." Birlikte büyük salona girdiklerinde Zagreb'in burnundan ciğerlerine hareket eden tanıdık manolya kokusu gencin suratını buruşturmasına neden olmuştu. Çiçek kokularından nefret ediyordu. Özellikle lavanta ve manolya'dan en dayanamadığı iki kokunun birinin konseptiyle hazırlanmış balo salonunun tek kusuru kokusu denilebilirdi. Sade fakat şık olan krem masalardan birine, lleana'yı takip ederek oturmuştu. Masadakileri selamladıktan sonra tekrardan kıza dönerek "Seninle neden yakın olduğum sorusuna her gün başka bir yanıt buluyorum. Ateş viskisi mi içtin?" Manolya kokusu ve kendi nefesi dışında burnuna gelen o keskin içki kokusunu tanıyordu genç büyücü. Ateş viskisinin yoğun tadı, kaymak birası gibi değildi. Hızlı sarhoş ediyordu ateş viskisi. Kaymak birası ise sanki ateş viskisinin aksine insanı neşelendiriyordu sadece. Eğer elinde olsa kendisi de bir şişe ateş viskisi içip baloya bile gelmeden uyurdu yatağında mışıl mışıl fakat bu sene yanına stok almamıştı. Kolunu kızın sandalyesinin yüksek kısmına koymuş ve vücudunu bir nebze ona doğru dönmüştü. Dudaklarında ise buraya geldiği için hayret ettirecek, memnun bir gülümseme vardı.
lleana Stauss
lleana Stauss
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.

Balo Empty Geri: Balo

Ptsi Mayıs 07, 2012 3:07 pm
    Aldığı her nefesle, coşkulu bir melodi misali çağlayarak artan yalnızlığı katlanılamaz olduğunda sendeleyerek kalkmıştı oturduğu yatağından. Herkesin ziyafette olduğu saatle balonun başlangıç vakti arasındaki zamanı kızlar yatakhanesinde geçirmiş, binadaşlarından birinden aşırdığı ateş viskisi sayesinde devre dışı bırakmıştı son dönemlerde kendisini fazlasıyla rahatsız eden, hastalıklı düşüncelerini. Henüz hepsinden yoksun sayılmazdı, bunun gerçekleşmesi için bir şişeye daha ihtiyacı olduğunu biliyordu. Ve şu an balo için hazırlanıyor oluşunun tek nedeniydi düşüncelerinden, duygularından kurtulabilme isteği. Saplantılı bir arzu haline gelmişti artık genç yılan için. Zira birkaç şişe devirmeden bunu yapabilmesinin mümkün kılınmadığını adı gibi biliyordu. Geçtiği boy aynasının önünde, uzunca seyretti yalnızca iç çamaşırlarının örttüğü bedenini. Bakışlarının hiçbir kusur bulamamasına karşın gördüğü görüntüden hoşnutsuzdu. Belkide içtiği ateş viskisiydi böyle düşünmesinin nedeni. Bu konu üzerinde fazla durmadan yanında balo için getirdiği elbiseyi geçirdi çıplak vücuduna. Giyindikten sonra bile, bakışlara umarsızca sunulmuştu vücudunun bazı kısımları. Önleri kısa olan fakat arkalara doğru yalnızca tülden oluşan kuyruğa sahip, siyah bir elbiseydi üzerindeki. Göğüsleri, elbisesinin üst kısımlarının yoğun baskısıyla dolgunlaşmış, dikkat çekebilecek nitelikteydiler. İnce, uzun topuklara sahip ve elbisesiyle aynı rengi taşıyan ayakkabılarını da ayağına geçirdiğinde sık bukleler halinde, çıplak omuzlarına dökülen saçlarını şöyle bir toplamıştı özensizce. Dağınık bir topuzu andırıyordu ilk görüldüğünde.

    Cinsiyetine hiçte yakışmayacak bir şekilde, makyajdan en ufak eser barındırmayan yüzüne yeşil, gri taşlarla bezeli maskesini taktı. Girdiği ortamı aydınlatacakmışçasına bir görünüme sahip, sarı saçlarına kadar uzanan renkli tüyleri vardı maskesinin. Maskeden yalnızca birkaç ton koyu gözleri, bakışlarının soğukluğuna büyük tezat yaratarak ışıldıyorlardı. Arkasında dağınık bir yatak, eşyaların özensizce saçıldığı ve kapağı açık bir sandık bırakarak çıktı yatakhaneden. Acelesi varmış gibi hızla arşınladı koridorları. Büyük salona ulaştığı sırada görünümünün yetersizliği nedeniyle içeri girip girmemek konusunda büyük bir çelişki yaşarken karşılaştı Zagreb ile. Genç büyücü vücuduna tamamen oturan siyah takım elbisesinin içerisinde hayli çekici görünüyordu. Ve kibar tavırlarına lleana'nın da güzel göründüğü söylemiş olması eklenince garip bir cesaret hakim olmuştu kızın duygularına. Gülümseyerek girdi salona, içeriyi saran çiçek kokusuyla yüzünü buruştururken salonu çabucak incelemiş olumlu elektrik almıştı atmosferden. Topuklarının tıkırtısı eşliğinde yöneldiği masaya oturduğunda Zagreb'in hareketlerini taklit ederek selam verdi masada oturan diğer binadaşlarına, bittiğinde ise tüm ilgisi yanındaki yakışıklıdaydı şimdi. Söylediklerine gülümseyerek, bu gece için ilk kez araladı kendiliğinden solmuş bir gülün rengine sahip dudaklarını.
    “Birazcık.” dedi, araladığı dudaklarından yükselen ateş viskisi kokusunu burun deliklerine doldururken.
    Etrafına bakındı tekrardan. Bazılarının bu balo olayını fazla abarttığını düşündü, sessiz geçirdiği dakikaların sonunda ise diğerlerinin sürdürdüğü amaçsız yaşamın bir getirisi olduğu sonucuna vardı.
    “Lakin daha fazlası için buradayım. Zira beynimin içindekileri başka şekilde görmezden gelemeyeceğim.”
Zagreb Lacroix Leduc
Zagreb Lacroix Leduc
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33

Balo Empty Geri: Balo

Ptsi Mayıs 07, 2012 3:32 pm
lleana, narin bir ses tonuyla genci cevaplarken Zagreb gözlerini sarışın cadı üzerinden alarak ortama yöneltmişti. Herkesin fazla neşeli olduğu balo salonunda eğreti kaldığını düşünüyordu. Sanki bir fotoğrafa sonradan eklenmiş gibi ya da kırık bir kupanın kulp kısmı gibiydi. Dudaklarını yaladı ve tekrardan içmek istediğini belirten kıza yöneldi gözleri. Bir kaşını havaya kaldırarak kızın isteğine cevap verdi ve elini uzattığı kaymak birası sürahilerinden biriyle Stauss'un önündeki büyük bardağı doldurdu. Masaya göz gezdirmesinin ardından çaprazında oturan ve etrafı izleyen Floja'ya gülümseyerek onunda boş görünen bardağını doldurdu. Ardından kızı tekrardan selamladı. Elindeki sürahiyi masaya bırakarak çoktan içmeye başlamış olan lleana'ya güldü. Parlak yeşil gözlerini kızın maskesinin altından görünen gözlere odakladı. lleana elindeki bardağı masaya bırakırken Zagreb konuşuyordu. "Böyle bir günde derdin varsa buraya gelmek yerine daha sakin bir yerde olabilirdin, hatta olabilirdik." Dudaklarının arasından çıkan cümleyi takip edercesine bir cümleyi daha azat etmişti genç büyücü. "Beyninin içindekileri ben de duymak isterim, hem böylece içerken sana eşlik etmekten zevk alırım." Konuşurken sıkça kullandığı elleriyle ne kadar samimi olduğu daha da belli oluyordu. Gerçi Stauss ve Leduc'un aralarındaki büyük samimiyetin böyle bir şeye ihtiyaç duymayacağı kesindi. Fakat lleana'ya güven vermek bazen zor oluyordu. Genç cadı, çok zor bir dosttu. Sürekli dinleyip çok nadir paylaşırdı. Zagreb ise onun bu hali nedeniyle bir gün patlayabileceğini düşünüyordu ve bunu bulduğu her fırsatta dile getiriyordu.

Dudaklarını yalayarak ıslattıktan sonra kendi boş bardağına, uzandığı kaymak birasıyla doldurdu. Her bir bardaktan sonra tekrardan tekrardan kendini tamamlayan kaymak birasına hayran kalmamak da mümkün değildi bu arada. Genç büyücü dolgun dudaklarına götürdüğü bardaktan aldığı koca yudumla bir alkolik edasında rahatlamıştı. Ceketini çıkarmak için kolunu lleana'nın arkasından almış ve oturduğu yerde hafiften öne kayıp usta bir biçimde kollarından sıyırmıştı siyah ceketi. Üzerinde kalan siyah gömlek çocuğun yapılı vücudunu ortaya çıkarıyor, böylece daha fazla dikkat çekmesini sağlıyordu. Ceketini sandalyesinin arkasına asarken tekrardan göz göze geldiği Floja'ya gülümseyerek eline aldığı kadehi kıza doğru kaldırıp "Şerefe!" dedi. Tokuşan iki kadehten sonra aldığı bir koca yudumu daha midesine indirmiş ve bardağı masaya bırakmıştı. Boynunu saran kravatı işaret parmağıyla göze batmayacak şekilde gevşettikten sonra dikkatini tekrardan lleana'ya verdi.
Riçırd
Riçırd
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 254
Kayıt Tarihi : 08/04/12

Balo Empty Geri: Balo

C.tesi Mayıs 12, 2012 9:56 am
    Gözlerini birkaç kez kırptıktan sonra başını kaldırarak büyük tavana bakmaya başladı. Kafası oldukça bulanık olduğu için yapay yıldızlarla gerçek olanları ayırmakta güçlük çekiyordu. Morarmış kolunu ovuşturarak sıkıntılı bir şekilde iç çektikten sonra yavaş adımlarla uzun masalardan birine doğru yöneldi. Kız kardeşlerinden biri -Rogue ve Mischa'yı ayırt edebilecek kadar ayık değildi- ona kendi masalarına doğru gelmesini işaret etse de aldırış etmeksizin, kimsenin olmadığı, en uç köşedeki masaya oturup gözlerini kapadı. Yürümekte bile zorlanıyordu ki, bu başına daha önce hiç gelmemişti. Bir Chancellor olarak, hele ki artık ailenin reisi olduğundan dolayı sarhoş olması yasaktı. Kötü amcası, Orenthia'nın sevgili profesörü onu bu halde görürse, hanedanlığı geri almak için bir savaş bile başlatabilirdi. Önündeki kaymak birasını görüp, sarhoş oluşunun da etkisiyle büyük bir kahkaha fırlattı. Sevgili Fia ile bitirdikleri rom şişesinden sonra, bira ona bal kabağı suyu gibi geliyordu. Yine de hiç üşenmeden, hala gözleri kapalı bir şekilde büyük bardağı kafasına dikti. Ağzındaki köpükleri silerken, hatırlaması gereken bir şeyi fark ettiğinde yayıldığı sandalyeden doğrulmak zorunda kaldı. Tek hecelik tehlikeli kelime, hafifçe dudaklarından süzüldüğünde, bedeninin kasılmasına engel olamadı. " Fia."Kendinden geçmiş bir vaziyette, gözlerini ovuşturarak yerinden kalktıktan sonra, onu bulması için kulağına fısıldayan genç cadıyı bulmak için, dans etmekte olan çılgın leondierlerin arasında girmek zorunda kaldı. Kahramanlık duyguları gelişmiş, cesaret budalaları maalesef ki, herkesin tanıdığı Chancellor'u görünce kenara çekilmek zorunda kalıyordu. Ne yazık ki, genç varis her zaman olduğu gibi kendisine bir rakip bulamamıştı.

    Herkesin aksine, rahat giyinmediğini fark edince büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Gerçi ne olursa olsun siyah takım elbisesiyle gezeceğini bildiğinden, bunu dert etmek zorunda değildi. Zaman geçtikçe, kalabalığın ortasında Fia'yı ararken öfkesini kontrol etmekte zorlandığını hissedebiliyordu. En sonunda hafif bir parça çalmaya başladığında ve pistte birkaç kişi kaldığında tam karşısında duran siyah silueti görüp, hızlanarak belini kavradı. Yaşadıkları birkaç saatten sonra, genç cadının düşündüğü gibi berbat biri olmadığını kavramış, kendisi gibi sorunlarının olduğunu fark etmiş ve rahatlamıştı. İçkinin etkisi ile her sahne yavaş yavaş erotikleşmeye başladığında ve görüş alanı bozulup, daha sonradan pişman olacağı bir şey yapacakken kendisine gelmiş ve küçük genç cadıyı durdurmuştu. Her ne kadar diğer tüm erkekler gibi, güzel bir kadına sahip olmak istese de, ailesine verdiği yemini bozmaya hiç niyeti olmadığı için canı biraz sıkılsa da kendisini kontrol etmeyi becerebilmişti. O mahrem saniyelerden sonra Fia, kulağına balo için fısıldadığında, ne yapsa da zaten gideceğinden emir vermeye alışık genç cadının sözünü dinlemeye karar vermişti. Kızı kendi bedenine doğru çevirdiğinde, onun da gözlerindeki mahmurluğu sezdiğinden içinden sövmeye başladı. En azından birimiz ayık olsa iyi olurdu. Gözlerini kapatıp, gecenin bitmesini dua etse de açtığında meraklı bakışlarla onu süzen Fia'yı görünce içini çekip dansa ayak uydurmaya karar verdi. Bir anda, yaşadıkları güzel anları unutup, eski düşman tavırlarına bürünmüştü ikisi de. " Genç hanedan üyesi, yine sarhoş öyle mi? " dedi alaycı bir tonla. Aslında oldukça gergindi ve Fia'nın yaşadıkları şeyi başkalarına anlatmasından korkuyordu; çünkü sözde o, İsa'nın bir numaralı adamı, genç ve cesur, şerefli ve hiçbir "masum" kadını kirletmeyecek biriydi. Gerçi bu Fia için geçerli değildi; onun masum oluşunu düşünmek bile aptallık sayılırdı.
Elbrus КIэмгуй
Elbrus КIэмгуй
Slytherin IV. Sınıf
Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 45
Kayıt Tarihi : 08/04/12

Balo Empty Geri: Balo

Paz Mayıs 13, 2012 9:02 pm
    Aynaya yansıyan gözlerinin maviliğinde Çerkesya'yı anımsadı, küflü zindanlara nereden dolduğu belirlenemeyen meltemle yüzü okşanırken burun deliklerini dolduran koku çoktan hayaller aleminin sihirli sözcükleriyle büyülemişti cadıyı. Akordeondan yükselen ezgi kulaklarında çınlıyordu adeta. Doğduğu andan itibaren aşina olduğu melodileri bir kere daha işitiyorken aynı huzur tarafından ele geçirilmişti ruhu. Bedeni eski boy aynasının önünde hareketsizce duruyordu. Lakin ruhu Kafkas ezgilerinin coşkusuna ayak uyduruyor, en kıvrak figürlerini sergiliyordu ismini aldığı Elbrus dağının en tepesinde. İnsanların 'Tanrıların Tahtı' olarak bahsettiği yerdeydi tekrar. Çocukluğunu geçirdiği yerin soğuk ayazlarında keskin kılıç darbeleriyle dağlanıyordu bedeni. Geçirilen çetin kışları bile özlemişti, sabahları uyandığında penceresinde gördüğü ilk manzara olan dağın tekrar beyaza boyandığını görebilmek için verebileceği çok şey vardı, inkar edilemezdi. Hayal gücü bir nebze daha ileri gidebilse, vücudunun etrafında çılgıncasına estiğini düşlediği rüzgarın dalgalı saçlarını uçuşturduğunu görebilecekti. Ve saçlarıyla aynı renkte olan elbisesinin tülleri, işitmekte olduğu ritme uygun bir biçimde çırpınacaktı çıplak bileklerinin çevresinde. Müzik dinginleşip, sergilenecek figür kalmayıncaya dek sürdü coşku dolu dans. Ve akordeonunun tuşuna basılıp, son notanın çalınmasıyla kendini tekrar zindanlarda hissetti genç yılan. Alıştığı kasvet tarafından hapsedilmiş, temel niteliği olan asalete altın sarısı bir elbise eklenmişti şimdi. Topuz halindeki saçlarına işlenmişçesine duran taşlı toka ve neredeyse belli bile olmayan makyajıyla herkesin günlerdir konuştuğu baloya hazırdı işte. Aynaya yansıyan görüntü fazlasıyla memnun ediyordu cadıyı. Öyle ki, içinde, bir an önce büyük salona inmek adına heves barındırdığı bile söylenebilirdi. Zarif, kemikli parmaklarıyla kavradığı asasını salladı sessiz bir büyüyle. Yatakhanenin kendisine ait kısmı görünmez eller tarafından toplanırken kuzgun karası cüppesini geçirdi üzerine. Eski, narin görüntüsünden eser kalmamıştı bu hareketiyle. Siyah ve sarının tutkusu kendisini açıkça belli ederken asil ve bir o kadarda tehditkardı dış görünüşü. Erkekleri cadının etrafına rahatça çekebilecekken akıllarına binlerce soru işareti düşürebileceği oldukça aşikardı.

    ~

    Salonu dolduran ritim fazlasıyla sakin ve dingindi. Fakat cadının özlediği, içini huzurla dolduran cinsten değil. Aksine. Özgüvenden tamamen yoksun hissediyordu benliğini. Ait olduğu yer burası değildi. Puzzle yanlış bir parçayla tamamlanmıştı ve resimdeki eğrelti herkes tarafından kolayca fark edilebilirdi. Ünlü bir tabloda, gökyüzünün kan kızılına boyanmasına benziyordu bu. Evinden uzak geçirdiği her gün, evine duyduğu bağlılığı dahada arttırıyordu. Burada olmaya karşı duyduğu hoşnutsuzluk biraz daha artıyordu. Beyaz dantelle işlenmiş yelpazesiyle yüzünü yellerken sığındığı köşede, tüm salonu süzüyordu sessizce. Hiç kimse yoktu yanında. Buna ihtiyacı da yoktu zaten. -Yalnızlıktan sıkıldığını, birilerine ihtiyaç duyduğunu aklının ucundan dahi geçiremeyecek kadar inatçıydı bu gece.- Durmaksızın alkol tüketen öğrencilerin acizliğinden hayıflanmak dışında aralamamıştı dudaklarını. Düşüncelerini uyuşturmayı, onlarla başa çıkamamak, bir zayıflık olarak görüyordu nedensizce. Onaylanamadığını açıkça belli ettiği bir ifadeyle başını iki yana salladı, bu gece için kaç tane daha teklifi geri çevirebilirdi, bilemiyordu doğrusu. Gözlerinin henüz yeni yeni alıştığı loşlukta kendisine doğru gelen sarışın büyücüyü fark ettiğinde, yelpazesini sallayan elinin eylemsizleştiğinden haberdar değildi. Yüzünün yarısını saklayıp, yalnızca parıldayan mavi gözlerini açıkta bırakan yelpazesiyle orta çağdan kaçan ürkek bir cadıyı anımsatıyordu. Buna rağmen başı her zamanki gibi dik, yüzündeki zarif ifadeden en ufak taviz vermiyordu.


Fia Righelli
Fia Righelli
Slytherin IV. Sınıf
Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 63
Kayıt Tarihi : 01/05/12
Lakap : Hell.

Balo Empty Geri: Balo

Perş. Mayıs 17, 2012 12:11 pm
    Topuklu ayakkabılarının tıkırtısı zindanların soğuk duvarlarında yankılanırken, hanedanlık madalyonunu boynundan bir çırpıda çıkardı Fia. Ağır altının boynundaki yokluğu ona kendini çıplakmış gibi hissettiriyordu. Sekiz yaşındayken, Çatalağız olduğu anlaşıldığında, ona verilen kolyeyi senelerden beri ilk kez çıkarıyordu boynundan. Chancellor'a oyun oynamayı istemeseydi aklının ucundan bile geçmezdi onu mini elbisesinin iç gözlerinden birine koymak. Hele hanedanlık mülklerini toplamaya ve kendini ataların seçtiği varis gibi göstermeye hevesli amcası kolyesine göz dikmişken, asla... Besbelli ki bu geceki eğlencesinin, pek yakında İngiltere'ye hükmedecek çocuk olmasını kafaya koymuştu Fia. 'Neyse ki,' diye düşündü kolyesinin soluk teninde bıraktığı bembeyaz izde parmaklarını gezdirirken, 'Deangelo buradan çok uzakta.'

    Büyük Salon'a girdiğinde, muazzam bir manzarayla karşılaştığının farkında bile değildi cadı. Kulaklarına baskı yapan kontrolsüz müzik, bir bebeğin eline yakışacak kaymak birasıyla sarhoş olmuş öğrencileri kelimenin tam anlamıyla 'uçururken', o elinde tuttuğu koyu renk maskeyi suratına yerleştirdi. Tanınmamasının imkansız olduğunu çok iyi biliyordu, zira günlük kıyafetlerinde bile miniden ve topuklulardan vazgeçmemesi burada insanların gözüne batmasa bile, soluk yaprakları andıran kızıl, dalgalı saçlarının göze çarpmamasına olanak yoktu. Hele ki son bir saati, bir rom şişesinin dibini görmeye çalışırken saçlarıyla oynayarak geçirmiş adamın, omuzlarına dökülen tutamları fark etmemesi saçmalık olurdu. Fia, onun yeterince sarhoş olduğunu umut etti.
    Kıyıda köşede kalmış bir masa bulup bir kaç şişe bira içmeye karar verdi. Oldukça 'cici' görünümlü Mercier'lerin ve birkaç tahtası eksik Leondier'lerin arasından geçip gözüne kestirdiği bir masaya yürümeye başladı. Belli ki biraz içince sapıtan büyücülerden biri önüne çıkıp ellerini tuttu ve Fia'yı kendi etrafında döndürdü birkaç kez. Bir kahkahayla karşılık verdi ona cadı. Çocuk çoktan dans pistinin bir başka ucuna gitmişti ama Hell dans etmeye devam etti. Hayır, müzik kontrolsüz değildi ve bu insanlar saçmalamıyordu. Herkes rahatlama derdindeydi. Akıntıya kapılıp giden bir balık misali, çektiği tüm sıkıntılardan uzaklaştığını hissediyordu cadı. Richard'a ne anlatmıştı bir saat kadar önce? Varis ilan edilmeme korkusu yaşadığını mı? 'Saçmalık!' dedi beyninin kıvrımlarından cezbedici bir ses, 'Edilmezsem edilmeyim, ben de bütün hayatımı eğlenerek geçiririm!' Vücudunun her bir hücresi nikotin, alkol ve esrar için yalvarıyordu sanki Fia'ya. Yüzündeki sırıtış aniden silindi ve tanımadığından neredeyse emin olduğu bir öğrencinin az önce beline koyduğu ellerini tiksintiyle itti. Topukları üzerinde döndü ve nereye gittiğinden bile tam anlamıyla emin olmadan insanları yolundan çekerek yürümeye başladı. İnsanlar danslarını bölmek istemiyorlardı ve Fia'nın arayışı giderek zorlaşıyordu. Yüzündeki aptal maskeyi çıkarmasının Richard'ın onu bulması demek olduğunu adı gibi bildiği halde saten kurdeleleri çözdü ve kumaş parçasının ayaklar altında çiğnenmesine izin verdi. Doğrusu Richard aklının ucundan bile geçmiyordu o an. Tek istediği Wlad'i hangi cehenneme girdiyse oradan çıkarmak ve onun otunu sömürmekti. İnsanlar Righelli kızını yanlarında gördükçe birkaç adım gerilerken bir küfür savurdu. Ne akla hizmet o sabah, sabah sigarasını sararken son otunu tütünle karıştırmıştı ki? Nabzının kulaklarında attığını hissediyordu. İhtiyacı olan tek şey biraz rahatlamaktı, o kadar. Tıpkı biraz önceki gibi. Beynini boşaltıp, mutlu günlere odaklanmaya çalıştı. Tasasız geçen günlerin hayali onu sarmış olmalıydı, zira güçlü kollar onu belinden yakalayana değin pistin neredeyse boş olduğunu ve yavaş bir parçanın çaldığını fark etmemişti.

    Richard'ın rom ve bira kokan nefesi tenine değdikçe sakinleştiğini hissetti Fia. Hormonlarının emrine uyup, bedeninin bağımlı olduğu tüm maddelerden daha fazla ihtiyaç duyduğu şeye ulaşma çabasına göz yumdu. Büyücünün elleri vücudunun kıvrımlarında mı geziyordu yoksa bulutların üstünde uyuya mı kalmıştı cadı? Detayları önemsemediğine kanaat getirdi. Dudakları kendi isteğinin dışında bir şeyler mırıldanıyordu. Richard onu aniden kendisine çevirmeseydi, her geçen saniyede giderek erotikleşen bu dansı sürdürmeye devam edecekti.

    Büyücünün soluk mavi gözleri kendininkine değdiğinde tek görebildiği onun sıkıntılı olduğuydu. Bir an anlamadı nedenini. Ne güzel eğleniyorlardı, rahatlamışlardı; canının sıkılmasını gerektirecek ne vardı ki? Cevabı, büyücü sımsıkı kapadığı gözlerini açıp şimdiye değin her zaman birbirlerine attıkları alaycı bakışlarını üzerinde gezdirince buldu Fia. Eğer içlerinden biri durmazsa, bu gece erkekler yatakhanesinde, Richard'ın odasında bitecekti. Hanedanlığın tüm yükleri omuzlarına yüklenmiş büyücünün böyle bir sorumsuzlukta bulunması kelimenin tam anlamıyla onun sonu olurdu. Varis ilan edilmesi halinde Fia'nın da başına aynı şey gelecekti ve hayatında belki de ilk kez karşısındaki kişinin çaresizliğini çok iyi anladığını düşünüyordu. Richard'ın dansı devam ettirmesine karşı çıkmadı ve küçümseme dolu bakışlarını yüzüne yerleştirip alaycı sorusuna küçük bir kahkahayla cevap verdi.

    "Pek sayılmaz Chancellor. Bir küçük şişe, beni fazla etkilemez. "

    Umursamazca omuz silkti cadı. Ellerini genç büyücünün ensesine yerleştirip hafifçe uzamış saçlarla oynamaya başladı.

    "Ama sanki rom birazcık çarpmış seni, ne dersin?"

    Parmakları Richard'ın tenine değdikçe gerginliğinin boyutunu daha iyi kavradı. Ensesindeki kaslar sert bir yumru oluşturmaya hazır gibi gerilmişlerdi. Belki de onun yanından uzaklaşması iyi olurdu çocuk için. Onu tedirgin eden tehdidin büyüklüğünün farkındaydı ve içten içe Richard'ın benzer şartlarda, aynısını Fia için yapacağını biliyordu.
Vladimir Vyacheslav
Vladimir Vyacheslav
Yönetici, Konsey Başkanı
Yönetici, Konsey Başkanı
Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12

Balo Empty Geri: Balo

Ptsi Haz. 18, 2012 6:41 am

    Eğlence tutkunu bedenlerin etrafta serbestçe raks eden bedenlerine katılan alkol ile, aldıkları hazın kudreti artarken; karanlık salonun dört bir yanından duyulan adım sesleriyle bedenler sarsılıyor ve işittikleri adımlara çeviriyorlar çehrelerini. Birkaç saniyenin akabinde, gözlerinin yeterince ışık aldığı ortama adım atan siluetler, kendilerini ifşa ediyorlar; lakin bu büyücü ve cadıların hoşlarına gitmiyor. Kendilerinin birebir aynısına sahip bedenler karşılarında belirirken ne yapacaklarını şaşırsalar da, ne yapmaları gerektiği kopyalarında yatıyor. Zira, hafifçe süzerken büyücü ve cadılar karşısındakileri, ellerinin boş olmadığını fark ediyor. Hepsinin elinde aynı da olsa işe yarayan bir asa olduğu açık bir tahta çubuk beliriyor. Ne yapacaklarını bilmeyen cadı ve büyücüler de asalarını çekiyor ve düello başlıyor. Orenthia'nın kudreti, gerçek cadı ve büyücülerde rahatça hissediliyor ve kayıp olmadan balo atlatılıyor. Yara alanlar, hastane kanadına taşınırken; baloya katılan her cadı ve büyücü, gelmiş geçmiş en güzel balo olduğunu düşünmeden edemiyor.


BALO BİTMİŞTİR.
BAŞLIK KİLİT.
Sayfa başına dön
Similar topics
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz