- RiçırdSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 254
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Richard
Paz Nis. 08, 2012 9:12 am
İstenilen bina;Slytherin
Kısaca karakteristik özellikler;Kahraman ruhlu olmasına karşın oldukça kibirli ve saldırgandır. Yine de bunu kimselere belli etmez. Korkunç bir zekası vardır. İyi kullanmasını bilir ve oldukça sinsidir.
İstenilen dönem;V.Sınıf
Örnek RP;
Kısaca karakteristik özellikler;Kahraman ruhlu olmasına karşın oldukça kibirli ve saldırgandır. Yine de bunu kimselere belli etmez. Korkunç bir zekası vardır. İyi kullanmasını bilir ve oldukça sinsidir.
İstenilen dönem;V.Sınıf
Örnek RP;
- Sıkılmıştı. Başından geçen tüm olaylardan, yaşadığı tüm acılardan. Daha fazla ne olabilirdi ki? Zaten karanlık bir başlangıcı olan, sonu bir çıkmaza giden keşmekeş hayatında daha ne kadar korkunç şeyle karşılaşabilirdi? Yine de olmuyordu işte. Hiçbir şey beklediği gibi gitmiyordu. Önüne yeni bir engel çıkıyor, çekilecek yeni bir acı beliriyordu. Eline büyük bir taş alarak var gücüyle kara gölün derinliklerine yolladı. Etrafında duyabildiği tek şey, taşın suya çarptığında çıkardığı sesti. Sahip çıkması gereken dört savunmasız kız kardeşi ve ruhsal problemlerle boğuşan annesi vardı. Bunlar yetmezmiş gibi Hogwarts sınırlarında korumakta zorunlu olduğu bir o kadar insan. Omuzlarına binen yük, neredeyse kaldırılamayacak ağırlıktaydı. Aklından sürekli tekrar ettiği isimler geçiverdi. Adrasteia, Mae, Mischa, Vibeke, Darciel, Jasmine, Anika. Hepsinin güvendiği tek bir kişi vardı. O da kendisiydi. Asla bozamayacağı bir yemin etmişti. Onları sonuna kadar korumak, toprağa girene kadar. Hepsi Richard'a aitti. Hepsi onun birer parçasıydı. Hepsine sahipti. Özgürlükleri onun elindeydi. Belki korkunç bir hastalıktı bu, yaralı bir ruh; lakin bunu kabul etmiyordu. O ki, İngiltere'nin en çok kan dökmeyi seven, halkın en çok bağlandığı hanedanlıktan geliyordu. Hükmetmek, sahip olmak onun doğasında vardı. Bunun önünde hiçbir engel duramazdı.
Tüm o isimler dışında yeni biri çıkmıştı karşısına. Kendi benliğini unutturacak, acılarını hafifletecek. Oğlana en aykırı olan olan özgürlüğü benimsemiş, hedonist bir cadı. Göçebe kuşlardan farksız. Bir ağaca konar, sesiyle büyüler o ağacı. Her siyah gecede şarkılar söyler ona. Öyle bağlar ki kendisine, yaşamak için gerekli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Sonra kış gelir. Kuş arkasına bakmadan açar kanatlarını yeni ufuklara doğru. Geride bıraktığı, onsuz bir hiçe dönüşen kuru bir ağaçtır. Ne şarkılarda hatırlanır, ne şiirlerde ismi geçer. Daha tek gecede öyle hissetmesine sebep olmuştu. Yalnız ve çaresiz, kuşun geri gelmesini bekleyen o ağaç gibi. Birbirlerinden çok farklılardı. Biri öfkeli, bağnaz, sahiplenici. Diğeri hazzın doruklarında, özgür. Yine de uzun zamandır kalbinde hissedemediği o boşluğu dolduruvermişti. Kızın onun olması gerektiği çok açıktı. Bir kahin, ikisinin kaderlerini dile getirecek olsa bunları söylerdi; fakat kaderin cilvesi midir bilinmez, birbirlerine yakın oldukları zaman, imkansızın gölgesi gibi korkunç ve ürkütücü oluyorlardı. Kız, çocuğun kalbine gömdüğü kirliliklerini ortaya çıkarıyordu. Her nefes alışında kendisine ve başkalarına acı çektirmenin; ne kadar haz verdiğini hatırlıyordu. Mazide kalmış, o unutamadığı tecavüz sahnesinin defalarca gözlerinin önünden geçmesine sebep oluyordu. Orada, babası kadına tecavüz ederken korkup ağlayan çocuk olmadığını biliyordu. Daha sekiz yaşında, kadının hissettiği çaresizlikten zevk alan, gülümsemesine engel olamayan küçük bir şeytandı. Bunu her düşündüğünde inkar etse de, gerçekler bazen şeker pancarı tadında olmuyordu.
Artık akşam olmuştu. Kara sevdalarını düşünmekten, geçmişini gözlerinin önüne getirmekten bir an önce vaz geçmeliydi. Yalnız kalmak istediğinde geldiği göl bile onu dinlemiyordu. Ellerini cebine sokarak uzun adımlarla Hogwarts'a doğru yürümeye başladı. Kuzeyden esen rüzgar saçlarını önüne getirse de rahatsız olmuyordu, hatta rüzgarın yüzünü gıdıklamasından oldukça memnun görünüyordu. Akşam olmasına rağmen hava aydınlıktı. Yukarıda hiçbir bulut gözükmüyordu. Tek rahatsız edici şey havanın kasvet verici olmasıydı. Arazinin ortasına geldiği sırada üzerine doğru uçan yarasayı görüp, olduğu yerde durdu. Çirkin surat, çocuğun koluna konduğunda kulaklarından rahatsız edici sesler çıkarmaya başlamıştı. Richard kısık sesle güldü." Evimize girmenin zamanı geldi, Psitta. " Yarasa, sinir bozucu bir şekilde kulaklarından o tiz sesleri çıkarmaya devam ediyordu. O sırada kulede asılı duran büyük saat çaldı. Saat dokuz olmuştu. Tüm öğrencilerin Hogwarts'a girmesi gerekiyordu. Eliyle yarasayı tutmaya çalışırken, parmağında anlık bir acı hissetti. Ah! Psitta, beş yıldır oğlanla beraberdi. Hiçbir zaman onu ısırmaya kalkmamıştı. Oğlanın elinden sıyrılıp büyük bir hızla karanlık ormana daldı. Richard şaşkınlıkla yarasasının arkasından bakarken, büyük saat son kez çalıyordu. Bir kez arkasına baktı ve kararını verdi. Sonuçta gece dışarı çıkmak, hiç yapmadığı bir şey değildi. Adımlarını gittikçe hızlandırarak yasak ormanın derinliklerine girdi. Diğer öğrencilerin aksine hayattan hiçbir korkusu ve beklentisi olmayan genç büyücü, her zaman ki gibi rahattı; fakat Psitta'nın tutumu onu biraz olsun endişelendirmişti. Karşısına ne çıkacağını tahmin edemiyordu. Birkaç dakika sonra aydınlık gece, yavaş yavaş kararmaya başladı. Hep korktuğu o korkunç siyah gece. Yol aldıkça öfkeleniyor, öfkelendikçe hızlanıyordu. Dolén çalılıklarının arasından geçip kafasını kaldırdığında nefesini tuttu.
Genelde sinirlendiğinde ani patlamalar hissederdi kalbinde. Kanı, damarlarına hücum ederdi. Kalbi sıkışırdı ve tüm bedeni alev alırdı. Bu sefer hiçbir şey hissedemedi. Ne yapacağını bilemedi. Bedeni ruhundan ayrılmıştı sanki. Ayaklarını onlara doğru süremedi. Belki de aklı, gözlerinin gördüklerine inanmakta güçlük çekiyordu. Beyninde küçük çaplı bir hasar meydana gelmiş olabilirdi. Önce o ağır duman kokusunu aldı. Sonra kızın sarı saçlarını. İpek gibi yumuşacık. Oğlanın ellerinin arasında. Gözlerini zorlukla kızdan alıp, diğerine baktı. Erkek olana. Korkunç bir acı hissetti. O kadar gerçekçiydi ki, fiziksel acı vermişti. Boğazına takılıp kalan düğüm gitmiyordu. Biri aşk, diğeri nefretle kutsanmış iki bedene baktı. Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye senin güzelliğinin ganimeti yüzünden; gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden. Artık düşünecek, konuşulacak bir şey kalmamıştı. En sonunda kitlenmiş bedenini hareket ettirerek ikisinin üzerine koştu. Ağzından zorlukla kelimeler dökülmüştü. Bedenini sarmalayan o şiddetli öfkeden etrafı zorlukla görüyordu. Önce kıza baktı bir anlık. Kendi gözlerinde oluşan hayal kırıklığı. Bunu hak edecek ne yaptım Pris? Sonra oğlana döndü sol yumruğu ile karnına daha önce düşünemeyeceği büyüklükte bir yumruk attı. Sonra öfkeyle haykırdı." Seni doğduğuna pişman edeceğim
- GrahamCo-admin, Kurtadam
- Mesaj Sayısı : 61
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Lakap : mösyö kreşendo
Geri: Richard
Paz Nis. 08, 2012 9:21 am
Rütbe verildi.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz