leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Heather J. Banner
Heather J. Banner
Hufflepuff III. Sınıf
Hufflepuff III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 2
Kayıt Tarihi : 19/05/12
Yaş : 25
Nerden : Londra

Heather was here k5 Empty Heather was here k5

C.tesi Mayıs 19, 2012 12:58 pm
İstenilen bina; Leondier dışındaki herhangi bir bina olabilir. ^^
Kısaca karakteristik özellikler; Çok masum görünümlüdür. Duygusal, içine kapanık ve sulugöz biridir. Çok zeki ve çalışkandır. Sevdiği insanlara çok bağlıdır, sevmediklerine de herşeyi yapabilir. Muggle doğumludur. Modaya bayılır. Eğlenmeyi sever. Anormal görünebilecek davranışları vardır. Batıl inançlara sahiptir. Fazla cesur olduğu söylenemez. Ölmekten korkar. İyimser değildir, iyi şeyler düşünemez. Her zaman birine ulaşamadığında başına birşey gelmiş olacabileceğini düşünüp boş yere endişelenir. Acelecidir, sabredemez. Sinirlenince gözü hiçbir şeyi görmez, herşeyi yapabilir.
İstenilen dönem; III.
Örnek RP;

Başını öne eğmiş, sessizce yürüyordu Heather. Fark edilmemesi gerekiyordu. Fırınla arasında çok az mesafe kalmıştı artık. Guruldayan karnını duymazdan gelerek planına odaklanmaya çalıştı. Fakat bu çok zordu, o kadar açtı ki sabredemiyordu. Hemen solundaki bir evin yanına geçti, kendine bir çalılık bularak arkasına gizlendi. Buradan fırının içini rahatlıkla görebiliyordu. Gözlerini kısarak içeriye baktı. Fırıncı ekmeklerinin önünde durmuş, onları hırsızlardan koruyordu. Heather saatine baktı, fırıncının arka tarafa gitme vakti gelmişti. Yaşlı adam her gün bu saatte dükkanının arka tarafına gider ve yeni ekmekler pişirirdi. Heather bunu bir haftalık gözlemleri sayesinde öğrenmişti. Ailesini kaybettiğinden beri karnını ancak böyle doyurabiliyordu. Annesini bebekken kaybettiği için onu hatırlamıyordu. Ama geçen yıl ölen babasını hemen anımsayabilmişti. Karınlarını doyurmak için hırsızlık yaparken yakalanmış ve kırbaçlanarak öldürülmüştü. Heather ise bunu çığlıklar atarak ağlarken izlemişti. Okuldan tanıdığı, fakat pekte samimi olmadığı arkadaşları onu kırbacın önüne atlamaması için zor tutmuşlardı. Sonunda kız pes etmiş, kaderine göz yummuştu. Bir süre sonra çığlık atmayı bırakmıştı, arkadaşları da onu bırakıp gitmişlerdi. O günden sonra okulda bir daha kimse ona yaklaşmamıştı. Onun da babası gibi olduğunu düşünüyorlardı ve öyleydi de. Ama kızın onlardan bir şey çalmaya niyeti yoktu, babasının da onun da tek istedikleri biraz yemekti. Gerçi mıntıkanın tamamı açlık içindeydi. Özellikle Dikiş'teki insanlar.

Kız gözünden akan yaşı sildi. Bir iç çekti ve tekrar hedefine döndü. Fırıncı hala olduğu yerde duruyordu. "Hadi artık git!" diye tısladı dişlerinin arasından. Saatini tekrar kontrol etti, adamın çoktan gitmiş olması gerekiyordu. Belki de saatin geldiğini fark etmemiştir, diye düşündü. Ancak şimdi düşünceleri tekrar başka tarafa kaymıştı. Saati ona babasından kalan tek şeydi. Siyah, deri kayışı ve camın altındaki parlak gümüş rengindeki yazılarla gerçekten çok güzel bir saatti. Onun bileğine biraz büyük gelse de umursamıyordu kız. Babası onun için çok acı çekmişti ve yine onun için acılar içinde ölmüştü. Heather, hayatta kalmayı ve ileride babasına bu işkenceyi çektiren herkesten intikam almayı kendine görev bilmişti. Başını kaldırıp baktığında adamın çoktan içeri gitmiş olduğunu fark etti. Hemen harekete geçmek için hazırlandı. On beş dakikası vardı, bu ona yeter de artardı. Babasından öğrendiği şeyler; sahibinin fark etmemesi için çok az almak, uygun zamana kadar saklanıp plan yapmak, hızlı olmak ve çaldıktan sonra hemen güvenli bir yerlere kaçmak. Eğitimini tamamlayamamış olsa da bunları bilmek bile ona yetiyordu ve hepsini sadece on dakika da yapabiliyordu. Bir yılda kolayca kavramıştı bu işi. Hatta kaçacağı güvenli yeri her zaman değiştirmesi gerektiğini de kendi kendine öğrenmişti. Yavaşça yeşil çalılığın arkasından çıktı. Ellerini evin taş duvarlarına sürterek ilerledi.

Şimdi karşıya geçmesi gerekiyordu. Sokağı kontrol etti. İnsanlar dükkanların önünde dolanıyordu. Dikiş'te olsa burası şimdi bomboş olurdu. Çünkü çoğu kişi akşam yemeği yemezdi, daha doğrusu yiyemezdi. Ancak mıntıkanın bu bölümünde az olsa parası olan birkaç insan olurdu ve akşam yemeği için dükkanlardan kendilerine yiyecek bir şey almaya gelirlerdi. Heather buna alışıktı, daha önce çok kez gelmişti buraya. Son hızla fırına doğru koşmaya başladı. Dükkanın kapısından içeri girmek yerine yan tarafa geçerek tekrar saklandı. Bu tarafta pek kimse yoktu, bu yüzden daha fazla vakit kaybetmeye gerek olmadığı düşünerek yanındaki camdan içeri baktı. Evet, boştu. Bu cam oldukça büyüktü ve her zaman açık olurdu. Açık olmasa bile tam kapanmadığı için, Heather'ın fazla uğraşmasına gerek kalmadan açılıyordu. Hemen kendini pencereden içeri çekti. Kapıdan giremiyordu, çünkü arkasında kapı açıldığında ses çıkaran bir çan vardı. Kendini camdan içeriye attı ve yere kapaklandı. Hafif bir gürültü olmuştu, fırıncının onu duyabileceği kadar değildi neyse ki. Heather hemen ayağa kalktı ve raftan bir ekmek kaptı. Saatini kontrol etti, yedi dakikası kalmıştı. Hemen pencereye koştu, başını dışarı uzatıp etrafı kontrol etti. Ekmeği dışarıya çimlerin üzerine attı ve kendini tekrar camdan yukarı çekmeye başladı. Yeterince çektikten sonra kendini dışarı attı.

GÜM!

Bu sefer gerçekten büyük bir gürültüyle düşmüştü ve başını çarpmıştı. O kadar çok sersemlemişti ki önünü göremiyordu, acıdan kıvranıyordu. Kimsenin onu görmemesini umuyordu, ancak yakalanacağını içten içe biliyordu. Sakin olmaya çalıştı ve amacını hatırladı. "Hayatta kal ve intikam al." diye fısıldadı kendi kendine. Sıkı sıkı kapattığı gözlerini açtı, çarpmanın etkisiyle kısa bir süreliğine oluşan etrafı bulanık görme sorunu yavaş yavaş düzelirken, ekmeğini aradı. Onu bulur bulmaz kollarıyla sıkı sıkı kavradı ve koşmaya başladı. Fırıncının arka tarafına geçti ve oradan koşmaya devam etti. Tekrar saatine baktı, dört dakika. Yeterliydi. Evlerin ve dükkanların arka tarafından koştuğu için kimse onu göremezdi. Dört metre kadar sonra durdu, ekmeği toprak olmuş siyah yün hırkasının altına sakladı ve tekrar koşmaya başladı.
_________________

Genç kız ormanda vahşi hayvanların olduğunu biliyordu, ama umurunda değildi. Ormandan korkmuyordu. Çitlere verilmesi gereken elektrikler hiç bir zaman verilmiyordu, bu yüzden kolaylıkla ormana girebilmişti. Aslında bir silahı olsa ve avlanmayı bilse avlanırdı. Bu yasaktı ama umurunda değildi. Ama ne bir silahı vardı, ne de avlanmayı biliyordu. Bu kez gerçekten büyük bir tehlike atlatmıştı, fırıncı onu duymuş olabilirdi. O kadar korkmuştu ki, bu yüzden ormana kaçmıştı. Sanki burası çok güvenliymiş gibi. Yine de çok derine gitmemişti, girişe yakın bir yerde bulunan koca bir kayanın arkasına oturmuştu. Ekmeğini hırkasının altından çıkardı, yere attığı zaman biraz toprak olmuştu o da. Elleriyle iyice temizledi ve ortadan ikiye böldü. Bir yarısını yanına bıraktı ve kalan kısmından bir parça koparıp ağzına attı. "Diğer yarısını bana mı vereceksin tatlım?"

Ekmek Heather'ın neredeyse boğazında kalacaktı. Soluğu kesilerek başını arkaya çevirdi. Kayanın dibinde durmuş bir oğlan çocuğu yüzünde bir sırıtmayla ona bakıyordu. Heather bu çocuğu tanıyordu, aslında çocuk değildi. Ondan bir yaş büyüktü hatta. Onu okulda görmüştü, popüler sayılırdı. Fakat ormanda ne işi vardı ki? Kız çocuğun kemerinde ki ve elindeki bıçakları gördü. Bir an onu öldüreceğinden korktu, ancak sonra çocuğun "Oturabilir miyim?" demesiyle böyle bir niyetinin olamayacağını anladı. Öldürmek istese çoktan öldürürdü. "Sanırım." dedi Heather, sesinin normal çıkması için uğraşarak. Yerdeki ekmeği aldı ve çocuk kızın yanına oturdu. Çocuk, omzundaki çantayı çıkarıp açtı. "Sana güvenebilir miyim?" diye sordu. "Kendine güvenmeyen birinden sana güvenmesini bekleyemezsin." dedi Heather. Çocuk güldü, "Neden kendine güvenmiyorsun?"
"Ah, sen bu mıntıkadan olduğuna emin misin?"
"Bekle, sen Heather Banner mısın? Geçen yıl babası kırbaçlanan kız?"
"Evet." dedi kız başını öne eğerek, herkes onu böyle hatırlıyordu. Ama bundan utanç duymuyordu o, babasından asla utanç duymamıştı. Tek derdi, babası da o da hırsız olmayı asla istememişti, buna mecburlardı. Ama insanlar onlara sanki bunu isteyerek yapıyorlarmış gibi davranıyorlardı. İşte bu gerçekten sinirini bozuyordu. Çocuk, "Ah, senin bu kadar güzel olduğunu hatırlamıyordum," diyerek kızın düşüncelerini böldü. "Ben Kevin. Kevin O'Donnell."
İşte bu kızı gerçekten sinirlendirmişti. Ne cürretle ona böyle davranabiliyordu? Duymazdan gelerek ekmeğinden biraz daha kopardı ve yemeye başladı. Bu sırada Kevin çantasından bir şeyler çıkarmaya başlamıştı. Kız, göz ucuyla baktığında çıkarmakta olduğu şeylerin ölü tavşan ve sincaplar olduğunu gördü. Şaşkınlıkla ekmeği elinden düşürdü, "Aman Tanrım! Sen bir avcı mısın?" diye sordu. Siniri, yerini şaşkınlığa bırakmıştı. "Elbette. Avcı olmasam neden ormanda dolanayım ki?" dedi gülerek. Çocuk bir süre durdu, sonra "Sahi, sen neden ormandasın? Avcıya benzemiyorsun." dedi kızı süzerek. "Şey, saklanıyorum. Biraz fazla korkmuştum, kaçmaya başladım ve kendimi burada buldum." diye yanıtladı Heather. Kevin, kahkaha attı. "Güvenli yer olarak geldiğin yer vahşi hayvanların bulunduğu bir orman!" dedi ve bir kahkaha daha attı. Kız da gülmesine engel olamamıştı. Gerçekten, kim güvenli yer olarak buraya gelirdi ki? Beraber gülmeye başladılar, gülmeyi bıraktıklarında aradan birkaç dakika geçmişti. "Ailen avlandığını biliyor mu?" diye sordu kız. Birden Kevin'ın yüzü garip bir hale geldi. "Umurlarında değilim, benden nefret ediyorlar. Hatta öyle ki beni evden attılar." dedi. Heather'ın ağzı şaşkınlıkla açılmıştı. Nasıl bir aile çocuğunu sokağa atardı ki? "Ah, çok üzüldüm." diye fısıldadı Heather. Kevin, umursamaz görünmeye çalışarak "Boşver. Kendi evim var, ben böyle mutluyum. Onların işkencelerine dayanamıyordum, işime geldi denilebilir." dedi. Bir tavşanı eline aldı ve bıçağıyla derisini yüzmeye başladı. Kız, yarına saklamayı düşündüğü ekmeğe baktı. Sonra onu çocuğa uzattı. "Ye," diye fısıldadı. "Acıkmışsındır."
Çocuk gülümseyerek ekmeği kabul etti ve tavşanı bir kenara koyarak yemeye başladı. İkisi de birbirlerinin güvenini kazanmışlardı. Hem Heather, hem Kevin zor hayatlar yaşıyorlardı. Bu da ikisini birkaç dakika da dost yapmıştı. İkisi de birbirine sırayla hayat hikayelerini anlatmaya başladılar. Kevin, on yaşından beri avlanıyordu. Avlandıklarını Hob'da takas ediyor ve yerine başka şeyler alıyordu. Ayrıca bir süre önce iki tavşan karşılığında bir tavuk almıştı. Yumurta ihtiyacını böyle karşılıyordu. Onun hayatı aslında Heather'dan daha kolaydı, fakat onun farkında değildi.

Bir saat sonra, yemeklerini yemiş ve beraber tavşanların derisini yüzmüşlerdi. Bir yandan da hikayelerini anlatmışlardı. "Bunları pişirmek için bir ocağa ihtiyacımız var." dedi Kevin.
"Benim evime gidebiliriz, ancak tavşan nasıl yapılır bilmiyorum."
"Ben biliyorum. Benimkine de gidebiliriz aslında, sen hangisini istersin?"
"Fark etmez."
"Pekala, o halde hangisi yakınsa ona gidelim." dedi Kevin. Tavşanları çantasına attı, fermuarını çekti ve ayağa kalktı. Heather'da onunla birlikte ayağa kalktı ve beraber yürümeye başladılar. Çitin önüne geldiklerinde önce Heather geçti, sonra da Kevin. "Eve son varan çürük yumurta!" diye güldü Kevin, hemen ardından koşmaya başladı. Heather'da gülerek onun arkasından koşmaya başladı. Artık bir arkadaşı vardı, buna inanamıyordu. Babasını kaybettiğinden beri ilk kez bir arkadaşı olmuştu. Mutluluktan havalara uçarak çocuğa yetişmeye çalıştı.
Dr. Dulcamara
Dr. Dulcamara
Hayalet
Hayalet
Mesaj Sayısı : 263
Kayıt Tarihi : 23/04/12
Nerden : Opera Sahneleri
http://www.filimadami.com/cokuzakbirgalakside/

Heather was here k5 Empty Geri: Heather was here k5

C.tesi Mayıs 19, 2012 3:04 pm
Rütbe verildi.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz