royce, cheryl
2 posters
- Robyn Cheryl RoyceHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 2
Kayıt Tarihi : 19/05/12
Nerden : Gallifrey
royce, cheryl
Paz Mayıs 20, 2012 8:36 am
İstenilen bina; Mercier.
Kısaca karakteristik özellikler; İnsanlarla kolay anlaşabilen ve çabuk uyum sağlayabilen biridir. Gülmeyi sever. Hareketleri her zaman orta yolu bulma amaçlıdır. Kavga etmeyi veya dargınlığı hiç sevmez. Yeri geldiğinde dobra olmaktan çekinmeyen ama onun dışında sevdiklerini kırmamaya çalışan biridir.
İstenilen dönem; IV.
Örnek RP;
Kısaca karakteristik özellikler; İnsanlarla kolay anlaşabilen ve çabuk uyum sağlayabilen biridir. Gülmeyi sever. Hareketleri her zaman orta yolu bulma amaçlıdır. Kavga etmeyi veya dargınlığı hiç sevmez. Yeri geldiğinde dobra olmaktan çekinmeyen ama onun dışında sevdiklerini kırmamaya çalışan biridir.
İstenilen dönem; IV.
Örnek RP;
- Spoiler:
Oturduğu masadan görünen manzaraya baktı. Bir gökdelenler şehrinde bulunan az sayıdaki doğal alana bakıyordu. Derin bir iç çekti. Ne önündeki yemeğe dokunabilmiş ne de manzaranın keyfini çıkarabilmişti. Bundan önce yüzlerce kez oturmuştu bu masaya. Yüzlerce kez aynı şeyleri yapmıştı. Değişen bir şey neredeyse yoktu. Tavuk salatası ve izlemekten fazlasıyla hoşlandığı manzarası... Onu bu kadar tedirgin eden misafiri olmamalıydı. Her zaman güçlü kalmıştı önünde. Ama bu sefer tiksintisini saklayamadı. İletişim içinde olmak istemediği nadir insanlardan biriydi. Herkese uyum sağlayabilecek kişiliği ona ayak uyduramıyordu.
Bilerek erken gelmişti. Buluşma saatinin bir çeyrek saat kadar öncesiydi. Beklediği adamı düşündü. Ve birkaç gün öncesinde aldığı telefonu... Kendisini arayıp tehdit etmişti! Bir şey istiyor olmalıydı. Ve Cheryl emindi. Her ne istiyorsa onu zorlayacaktı. Yüreğinde bir ağırlığın oluşmasına neden olacak, geceleri gözünü kırpamayacaktı. Onun ilk isteğini düşündü. Nasıl oldu da inanabilmişti ona? Belki yakışıklılığı kendisini fazlasıyla etkilemişti. İnci gibi dişlerini geldi gözlerinin önüne. Yanlışlıkla karşılaştıklarında ona nasıl iyi davrandığını hatırladı. Bir müddet sonra çıkmıştı Tate'in gerçek yüzü. Pişmanlıkla buruşturdu yüzünü.
Ojeli tırnaklarıyla masasında tempo tutuyordu. Birkaç dakika kalmıştı genç adamın gelmesine. Dakikliğini bilirdi. Ne erken ne geç gelecekti. Şu an burada bile olabilirdi ama gelmeyeceğini biliyordu. Gelmezdi. Muhtemelen şu an kendisini izliyor ve yorumlamalarda bulunuyordu. Bir an arayıp masasına oturmasını söylemeyi düşündü. Ama Tate, kendisine emir verilmesinden hoşlanmazdı. Böyle bir davranışın bedelini fazlasıyla öderdi. Çatalıyla salatasını didiklemeye başladı. Ne yapması gerektiği hakkında bir fikri yoktu. Saniyeler su gibi geçiyor, adamın eline düşeceği saati bekliyordu.
Sağ kolundaki saate baktı. Zaman gelmişti. Gözleriyle bulunduğu kafeyi taramaya başladı. Her ne kadar büyük bir dikkatle baktıysa da fark edememişti. Başını hafifçe sallayarak tekrar önüne döndüğünde onu fark etti.
Yüzünde alaycı gülümsemesi ve yine o inci gibi dişleri... Ne zaman geldiği hakkında bir fikri yoktu. Ama o bir büyücüydü, buna şaşırmamak gerekiyordu. İlk birkaç saniye tereddütteydi. Ne demesi gerekiyordu? Direk konuya mı girmeliydi? Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Tamam, hadi söyle. Ne istiyorsun?"
Dakikalarca gergin gergin oturmayı göze alamamıştı. Ne halt söyleyecekse öğrenip buradan hemen gitmeliydi. Kollarını göğsünde kavuşturdu. Cevap vermiyordu. Huzursuzlukla boynuna götürdü elini. Kendisini sinir etmek için yapıyordu. Bunu bildiği halde niye isteğini almasına izin veriyordu ki?
"Cherry... Niye bana bu kadar kaba davranıyorsun ki?" diye fısıldadı kendisine yapmacıklıkla. Tate'in yüzünün kendisine doğru yaklaştığını hissedebiliyordu. İğrenme duygusuyla geri çekildi. Bunu yapabileceğini zannetmiyordu. Bir kez daha ona katlanamazdı.
"Hayır, Tate. Ne isteyeceksen hayır." diye tısladı istemeden de olsa. O sormadan söylemişti.
Genç adamın yüzünün değiştiğini hissedebiliyordu. Kendisine oldukça kızmış olmalıydı. Bunu yüzünden hissedebiliyordu. İçinde sözlerini sorgulayan bir tartışma başladı. Kötü mü yapmıştı böyle yaparak? Biraz geri çekildi. Gözlerinde korkunun oluşmamasına dikkat ediyordu. Çekinerek de olsa Tate'in gözlerine baktı. Tahmin ettiğinde de kötüydü. Hiç görmediği kadar kızgın gözlerdi bunlar. Hiç görmediği kadar hiddetli gözler...
"Ne istediğin hakkında hiçbir fikrim yok fakat yapmayacağım. Unut bunu. Senden tiksiniyorum. Hatta öyle tiksiniyorum ki yüzünü bile görmek istemiyorum."
Fazla ileri gittiğinin farkındaydı. Ama hayatında ilk defa içinde bir cesaret filizi fark etmişti. Bunu sonuna kadar kullanmazsa başarısız hissedecekti. Önemli olan Tate ve kötü fikirleri değildi ilk defa. Kendisiyle bir hesaplaşmada olduğunu hissedebiliyordu.
"Sen bilirsin Cherry. Ama bunun bedelini fazlasıyla ödeyeceğini hatırlatırım." Yüzünde bir gülümseme vardı. Hayatı boyunca karşılaştığı sahte gülümsemelerdendi bu. Otobüste bile insanların ona gülümsediği şekilde bir gülümseme. Ama bu sefer farklı olduğunu hissedebiliyordu. Genç adam masadan kalkarken arkasına dönüp bakmadı.
Yüzünde bir gülümsemeyle ilk defa doğruyu yaptığını hissedebiliyordu. İlk defa bağımsız olarak ve sonuçlarını bilerek bir eylemde bulunmuştu. O an düşünebildiği Tate'in her zaman istediğini aldığı değildi. Salatasından bir çatal alarak manzaranın tadını çıkarmaya başladı.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz