- Jeanne BoucherKonsey Üyesi, Forestier Temsilcisi
- Mesaj Sayısı : 49
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Gurur ve Önyargı
Ptsi Mayıs 21, 2012 11:37 am
Jeanne Boucher & Loefwine Allen.
Ailesini sevmeyen birisi ne kadar hayatta kalabilir, yaşadığı süre boyunca ne kadar mutlu olur? Bu soruların cevabını yaşayarak buluyordu o. Yaşadığı her saniye, onu bir an bile düşünmeksizin bırakıp giden annesine inattı. Henüz genç bir kızken ilk defa intihar etmeye kalkıştığında onu durduran şey uzaktan duyduğu bir şarkının sözleriydi. Vurucu bir dönüm noktası niteliği taşıyan sözler Jeanne’i bambaşka bir kadın olmaya itmişti. O gün oradan geçen arabanın radyosu o kadar açık olmasaydı belki de yaşamıyordu şuanda. Derin bir nefes aldı birkaç seferde nefesini geri verdi. Temiz havayla dolan ciğerleri içinde biraz olsun enerji uyanmasını sağlamıştı. Yavaş devinimlerle bahçeyi arşınlıyordu. Birkaç saattir okulun etrafında gezmekten başka yaptığı hiçbir şey yoktu. Elindeki kara kaplı deftere bir iki şey not alıyordu, öğrencilerin ölesiye korktuğu o defter… Kimse bilmiyordu içinde neler yazdığını. Onun sırlarına hakim olmak kimselerin eline geçirmek isteyeceği tarzda bir defterdi. Tabii içinde yazanlar kolay kolay okunabilecek türden değildi. Çocukken geliştirdiği özel bir dille yazıyordu her şeyi.
Okula yaklaştığı sırada yanına gelen bir Forestier çarptı gözüne. Yüzü bir anda gerilmişti, yanındaki küçük Mercier sinirlerini bozmuştu cadının. Gözlerini hafifçe devirdi ve çocuğa baktı soru soran gözlerle. Temsil ettiği öğrencilerine sonsuz bir bağlılığı vardı; okul sınırları içinde belki de saygı duyduğu tek çocuklar onlardı. Her şeyleriyle ilgileniyordu ama bir yandan da asla şımarmamaları için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Otoritesini hissetmelerini sağlıyor, diğer bir yandan arkalarında olduğunu hissettiriyordu. Loefwine, Mercier ve okulun bekçisi. Yüzünü tekrar buruşturdu, şu bekçi, hademe takımından hiç hazetmezdi. “Bayan Boucher, bu iki şeyi şurada yakaladım. Büyük olan diğerini iyice benzetmek üzereydi.” Gülümsememek için kendisini zor tutuyordu. Loefwine’e baktı ve tek kaşını kaldırdı. Ardından diğer çocuğa baktı, korkudan ölmek üzereydi. Anlaşılan öğrencisi tam da ondan bekleneni yapmıştı. “Gerisini ben hallederim. Siz ikiniz peşimden gelin. Çabuk!” Sözü bıçak gibi sessizliği kestiği anda arkasını döndü ve sık adımlarla dersliklerden birisinin yolunu tuttu. Dönüp bir an bile arkasına bakmıyordu. Sınıfa girdiğinde kapıyı açık bıraktı ardından ve ikisinin girmesine izin verdi. Diğer çocuk ne zaman susup ne zaman konuşacağını bilmeyen türden bir aptaldı anlaşılan. “Ben sadece bahçedeydim. Sonra o geldi ve bana hakaret etmeye başladı. Ne yapabilirdim? Ben de karşılık verdim.” Eminim verebilmişsindir… Elini Yeter! Anlamında kaldırdı havaya ve çocuğa yaklaştı bir iki adım. Nefes alışverişlerinin hızlandığını görebiliyordu bu uzaklıktan. Hiç hoşlanamasa da ona dokunmak zorunda olduğunu fark etti ve zorla elini ona uzatıp omzuna dokundu. Hemen ardından eli ateşe değmiş gibi çekti ve gidebileceğini söyledi. Loefwine’in cezasını kendisi özel olarak verecekti. Çocuk gülümseyerek odadan çıktığında baş başa kalmışlardı öğrencisiyle. Jeanne’i tanıyan herkes o andan sonra Forestier’in ceza adı altında hiçbir şey almayacağını bilir. Geriye doğru çekildi ve çocuğu baştan aşağıya süzdü. Ellerini göğüs hizasında birleştirip derin bir nefes aldı. Sabahtan beri hiçbir problem yoktu, şimdi nereden çıkmıştı tüm bunlar. “Ne söylememi bekliyorsun Allen? Ben her zaman size demiyor muyum şu iğrenç yaratıklara elinizi sürmeyin diye. Onlarla uğraşmaya değmeyeceğinin farkında olmalısın, sen yetişkin bir bireysin. Sen Forestier’sin.” Bu açıdan bakıldığında gerçekten sinirlenmişti. Bahçenin ortasında böyle bir zavallıyla muhatap olmasını tasvip etmemişti. Fakat diğer açıdan bakıldığında…. Oldukça hoşuna gitmişti bu zorbalık. Kötü mü yapıyordu acaba onları böyle davranmaya teşvik ederek? Çocuğun yüzünün ciddileştiğini gören kadının dudaklarının kenarında küçük bir kıvrım oluşmuştu. Gülümsüyordu, böylesine eşsiz bir gülümsemeyi ancak çok sevindiğinde görebilirsiniz. Bu anda onlardan biriydi, gerçekten gurur duyuyordu öğrencisiyle. “Fakat diğer bir yandan… Seninle gurur duyuyorum. Neden yaptığını bilmesem de. O çocuğun yüzündeki korku, Tanrım!” Olayın iç yüzünü dinlemek için sabırsızlanıyordu, zira her zaman ilgisini çekiyordu böyle davranışlar. Kimbilir o çocuk ne yapmıştı da böyle bir şeye sevk etmişti Loefwine’i.
Okula yaklaştığı sırada yanına gelen bir Forestier çarptı gözüne. Yüzü bir anda gerilmişti, yanındaki küçük Mercier sinirlerini bozmuştu cadının. Gözlerini hafifçe devirdi ve çocuğa baktı soru soran gözlerle. Temsil ettiği öğrencilerine sonsuz bir bağlılığı vardı; okul sınırları içinde belki de saygı duyduğu tek çocuklar onlardı. Her şeyleriyle ilgileniyordu ama bir yandan da asla şımarmamaları için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Otoritesini hissetmelerini sağlıyor, diğer bir yandan arkalarında olduğunu hissettiriyordu. Loefwine, Mercier ve okulun bekçisi. Yüzünü tekrar buruşturdu, şu bekçi, hademe takımından hiç hazetmezdi. “Bayan Boucher, bu iki şeyi şurada yakaladım. Büyük olan diğerini iyice benzetmek üzereydi.” Gülümsememek için kendisini zor tutuyordu. Loefwine’e baktı ve tek kaşını kaldırdı. Ardından diğer çocuğa baktı, korkudan ölmek üzereydi. Anlaşılan öğrencisi tam da ondan bekleneni yapmıştı. “Gerisini ben hallederim. Siz ikiniz peşimden gelin. Çabuk!” Sözü bıçak gibi sessizliği kestiği anda arkasını döndü ve sık adımlarla dersliklerden birisinin yolunu tuttu. Dönüp bir an bile arkasına bakmıyordu. Sınıfa girdiğinde kapıyı açık bıraktı ardından ve ikisinin girmesine izin verdi. Diğer çocuk ne zaman susup ne zaman konuşacağını bilmeyen türden bir aptaldı anlaşılan. “Ben sadece bahçedeydim. Sonra o geldi ve bana hakaret etmeye başladı. Ne yapabilirdim? Ben de karşılık verdim.” Eminim verebilmişsindir… Elini Yeter! Anlamında kaldırdı havaya ve çocuğa yaklaştı bir iki adım. Nefes alışverişlerinin hızlandığını görebiliyordu bu uzaklıktan. Hiç hoşlanamasa da ona dokunmak zorunda olduğunu fark etti ve zorla elini ona uzatıp omzuna dokundu. Hemen ardından eli ateşe değmiş gibi çekti ve gidebileceğini söyledi. Loefwine’in cezasını kendisi özel olarak verecekti. Çocuk gülümseyerek odadan çıktığında baş başa kalmışlardı öğrencisiyle. Jeanne’i tanıyan herkes o andan sonra Forestier’in ceza adı altında hiçbir şey almayacağını bilir. Geriye doğru çekildi ve çocuğu baştan aşağıya süzdü. Ellerini göğüs hizasında birleştirip derin bir nefes aldı. Sabahtan beri hiçbir problem yoktu, şimdi nereden çıkmıştı tüm bunlar. “Ne söylememi bekliyorsun Allen? Ben her zaman size demiyor muyum şu iğrenç yaratıklara elinizi sürmeyin diye. Onlarla uğraşmaya değmeyeceğinin farkında olmalısın, sen yetişkin bir bireysin. Sen Forestier’sin.” Bu açıdan bakıldığında gerçekten sinirlenmişti. Bahçenin ortasında böyle bir zavallıyla muhatap olmasını tasvip etmemişti. Fakat diğer açıdan bakıldığında…. Oldukça hoşuna gitmişti bu zorbalık. Kötü mü yapıyordu acaba onları böyle davranmaya teşvik ederek? Çocuğun yüzünün ciddileştiğini gören kadının dudaklarının kenarında küçük bir kıvrım oluşmuştu. Gülümsüyordu, böylesine eşsiz bir gülümsemeyi ancak çok sevindiğinde görebilirsiniz. Bu anda onlardan biriydi, gerçekten gurur duyuyordu öğrencisiyle. “Fakat diğer bir yandan… Seninle gurur duyuyorum. Neden yaptığını bilmesem de. O çocuğun yüzündeki korku, Tanrım!” Olayın iç yüzünü dinlemek için sabırsızlanıyordu, zira her zaman ilgisini çekiyordu böyle davranışlar. Kimbilir o çocuk ne yapmıştı da böyle bir şeye sevk etmişti Loefwine’i.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz