leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Carmélita L'Créamory
Carmélita L'Créamory
Hayat Kadını, Destiny's Women Çalışanı
Hayat Kadını, Destiny's Women Çalışanı
Mesaj Sayısı : 14
Kayıt Tarihi : 22/05/12
Yaş : 31
Nerden : Genel Evde doğdu.
Lakap : Şeker kız 'Candy'

Saklambaç Empty Saklambaç

Çarş. Mayıs 23, 2012 4:37 pm

Saklambaç Doutzenkroes022 Saklambaç Scarlett-3-scarlett-johansson-29687075-100-100
Don't Stop Believin ~ Journey



    Günel bir gündü. Güneş ışıklarının vurduğu ufak patikada yaşlı bir kadın ağır aksak yürüyordu. Tek elinde tuttuğu bastonunu her yere vurduğunda toprakta izi çıkıyordu. Bu izler öylesine derin çıkıyordu ki yaşlı kadının baston olmaksızın ayakta duramayacağını hemen anlayabilirdiniz. Az kalmış beyaz saçlarının arkasında topuz yapmış, zümrüt yeşili cübbesiyle tıknaz bir kadındı bu. Gözleri yaşlılığına rağmen bütün parlaklığıyla bakıyordu etrafına. Köyün en ufak patikasını bitirerek ulaştığı ana meydanda birkaç saniye soluklandı. Yanından hızla geçip giden gençlere aldırmıyordu. Kısa dinlenişinin hemen arkasından Hogsmeade'nin en uğrak mekanlarından biri olan Çay Dükkanı'na doğru ilerlemeye devam etti. Geride kalan birkaç dakikanın ardından kapıyı ufak hareketlerle açtığında zil sesi içeriyi doldurdu. Aynı şekilde çay kokularıysa dışarıya çıkmıştı. Böylesine bir ahenk yaratan ortamın atmosferide hiç değişmemiş gibiydi. Her çeşit çayın köşede kaynadığını belli eden fokurdama sesleri eşliğinde hiç boşalmayan çay bardakları ve tatlı, tuzlu aparatifler her masada mevcuttu. Öğrencilerin ve yaşlı kadınmın arasında dahi burada en garip duran çift en köşedeki masada oturuyordu. Saçları lüle lüle yapılmış altın sarısı bir genç kız meraklı mavi bakışlarını hemen yanında oturan adama dikmişti. Adam güzel bir vücuda sahipti, bunun için çok çalıştığı belli oluyordu ama yüzünün ortasında büyükçe duran burnu bütün karizmasını yiyor gibiydi. Kahverengi sıradan gözler yanında oturan büyüleyici güzelliğe odaklanmıştı. Biraz rahatsızlık duyduğu gerilmiş sırtından belli oluyordu. Kısa bir sürenin ardından muggle usulü bir telefon çıkarttı cebinden. Açıp bir süre konuşmaya başladı. Genç kızsa bütün merakıyla adamı izliyordu. Öylesine saf, öylesine güzel bakıyordu ki herkes onun bir peri kızı olduğuna inanabilirdi. Üzerine giydiği açık eflatun rengindeki yazlık cübbeside bu durumu kolaylaştırıyordu. Adamın telefonunu kapatmasını istiyor gibiydi. Çünkü ona ne olduğunu soracaktı. Belkedi ve adamın telefonu kapandığında merakını baskılamadan sordu.
    "Ne oldu?"
    "Söylediğim gibi aradılar. Bak benimle gelmelisin. Senden ayrılamam."
    "Biliyorum, biliyorum. Bu mugglelar ne kadar da kötü."
    "Değil mi? Beni ölümle tehdit ediyorlar, hem büyülerimi alacaklar. Benimle gel Candy. Saklanalım ve kimse bizi bulamasın. Sen olmazsan ölürüm. Hem seni de yaşatmazlar. Biliyorsun çok güçlüler, seni bulurlar. Destiny bile onları engelleyemez."
    Genç. kız korkmuş gözlerle baktı karşısındaki adama. Olabilecekleri düşündüğü belli oluyordu. Duygulanmıştı bir de. Sanki ölümü düşündüğünü belli etmesi çok normalmiş gibi. Dolmuş mavi gözlerini masadan aldığı bir mendille kurulamaya başlamıştı. Tek eliyle adamın iri ellerinden birini tutuyordu. Adamın yanında öyle ufacık, minicik duruyordu ki çok savunmasızdı. Aslında dünyada kaçamazdı ama Destiny'i de tehlikeye atmak istemiyordu. Muggle'lar böyle acımasızsa onları bulduğunda yapacakları çok acıklıydı. Hem adamın söylediğine göre büyülerde onlara işlemiyordu. Onlar son birkaç yılda gizlice çok güçlenmişlerdi ve yanındaki adam gibi önemli büyücüleri bile haklayacak bir yol bulmuşlardı. Şimdiyse Candy'nin peşindeydiler. Onu bulduklarında onunla beraber olan Destiny ve diğer kızlarıda tehlikeye atacak gibiydi. Bu yüzden adamın sözünü dinleyip gitmeliydi. Duygulanma anı bittiğinde başını salladı, bunu yaparken arkadan bağladığı lüle lüle at kuyruğu hoplayıp durmuştu. Sakin bir sesle konuştu. "Evet, evet anladım. Beni bulamazlar, kızları ve Destiny'i tehlikeye atamam. Haklısın gidelim." Konuşması biter bitmez fırlamıştı ayağa. Hızlı kalktığı için başı dönmüştü. Gözleri etrafına gezdirdiğinde bir an sendeledi. İri adamın omzuna tutundu. Adam onu belinden yakalayarak doğruldu. Genç kıza hiç zorlanmadan yön belirleyerek kendiside çayhaneyi terk etmek adına yürümeye başladı. Yanındaki genç kızsa hala aldığı bu haberlerle sarsılıyordu. Oysa ona tepeden bakan iri adamın sırıtışlarını fark etmesi gerekirdi.


Charlotte D. De'Lauthé
Charlotte D. De'Lauthé
Hayat Kadını, Destiny's Women Sahibesi
Hayat Kadını, Destiny's Women Sahibesi
Mesaj Sayısı : 325
Kayıt Tarihi : 13/05/12

Saklambaç Empty Geri: Saklambaç

Ptsi Haz. 04, 2012 12:28 pm
Masumiyet, dünyadaki en önemli ve en değerli şeydir kuşkusuz. Bizler o masumiyeti taze tutabilmek ve yaşatabilmek için yaşarız. Ve gerekirse hayatımızı bile verebiliriz bunun için. Bazıları doğduğu anda hayata karşı savunmasızdırlar, öylece terk edilip gidilmişlerdir. Masumiyet tüm benliğiyle vücut bulmuştur bedenlerinde. Onca zor şarta rağmen yaşamayı sürdürürler, ta ki masumiyetlerini biri ya da bir şey alana kadar. Charlotte da öyleydi, masumiyeti henüz on yaşındayken, tam da bu özelliğiyle dolu dolu yaşayacağı sırada alınıvermişti ellerinden. Masumiyetini çalan kişi, arkasından sessizce yaklaşmış ve ağzını kapamıştı göçlü kollarıyla. Sonraysa Godric’s Hallow’un mezarlığına götürmüştü onu. En sessiz, en ıssız olan yere. Ellerini kuvvetli kollarıyla sarılıp sarmalayan büyücü bedenine sahip olmuştu o gece Charlotte’un. Henüz günahın ne olduğunu bile bilmeyecek bir yaştaydı. Ona saldıranın yüzünü beynine kaydetmişti, nasıl unutabilirdi ki o iğrenç yüzü. Günlerce hatta haftalarca ağladığını nasıl unutabilirdi ki. Sonra bir gün Godric’s Hallow’daki diğer evlere hiç mi hiç benzemeyen, içinde ne olduğunu ve kimlerin yaşadığını çokça merak ettiği evin kapısı açılmıştı ardına kadar. Çevresindeki insanlar bu ev hakkında hiç de iyi şeyler söylemezlerdi, oradaki insanların ucuz olduklarını ileri sürerlerdi. Charlotte da neden böyle odluğunu merak etmişti hep. O evden içeriye adımını attığı anda göz kamaştırıcı bir dünyaya adım atmış gibi oldu. Sonra sonra öğrendi,bu eve neden kötü gözle baktıklarını. Ama onun için bir yuvaydı artık orası. Evin sahibesi Charlotte’a sahip çıkmıştı, himayesi altına almıştı. Charlotte’u o evde yaşananlardan, iğrençliklerden tüm benliğiyle korumaya çalışmıştı kadın ve Charlotte’un bozulan psikolojisini düzeltmek için de elinden geleni yapmıştı. Charlotte zamanla bu eve alıştı. Bir odası vardı ve bu odaya sadece onun istediği kişiler-erkekler hariç, odasından içeriye hiçbir erkek girmiyordu.- girebiliyordu. Zamanla acısı azalmış ve bu hayata bağışıklık kazanmaya başlamıştı. Bu evin sahibesi ona yeni bir isim koymuştu, Destiny. O günden sonra hep Destiny olarak bilindi. Ve Hogwarts, şimdilerde Orenthia olarak bilinen okula kabul edildiği mektubu gelmişti. Çok sevinmişti evin sahibesi ve evdeki diğer kadınlar. Tabi Char şaşkınlık içinde ve nedenini bilmediği bir mutlulukla başlamıştı okula. Sonra Hogwarts onun ikinci yuvası olmuştu. Tabi artık geçmişini unutmuş ve ergenlik dürtüleri baş göstermeye başlamıştı. E haliyle bu yıllar içinde ilk kez birisiyle kendisi isteyerek birlikte olmuş ve bu işin zevkine varmıştı. O günden sonraysa hep kendi isteğiyle birlikte oldu karşı cinsle, hem de zevk alarak. Ama yine de masumiyetini kaybetmeyenlerin, yahut her şeye rağmen bu masumiyete sahip olanları hep korkuyup kollamayı ilke haline getirmişti Charlotte. Bunlar hayat kadını dahi olsalar.

Carmélita için de aynısını yapmaya çalışıyordu Char. Kızın annesini tanırdı, vurdumduymaz bir kadındı ve kızını bile gözden çıkarmış biriydi bir zamanlar, ölmeden önce. Carmélita da Charlotte gibi küçük yaşta bu işe başlamıştı. Biraz saf bir kızdı, her an bir başkasının sözüne kanıp o kişinin peşinden gidebilirdi. Korunmaya ve her an takip edilmeye muhtaçtı. Bunu bildiği için onun üzerine hem takip büyüsü yapmış hem de asasını elinden almıştı. Onu korumaya çalışıyordu bu sayede. İşe gittiği zaman hem nereye gittiğini kontrol edebiliyor, hem de bir yere kaçmasını, ona kötü muamele yapılmasını önleyebiliyordu anında. Odasında boş boş otururken Charlotte birden aynasında bir görüntünün belirmesiyle bu düşüncelerinden arındı. Carmélita ve yanındaki müşterisi Hogsmeade dışına doğru ilerliyorlardı. Charlotte dikkatlice onları izlemeye koyuldu. Bu kızın buluşma için neden oraya gittiğini de anlamış değildi henüz bu sabah. Sonra adamın Candy'e bakışlarının aslında hiç de iyi niyetli olmadığını anladı. Tanrı’m dur bir dakika, bu adam kızı kaçırıyordu. Charlotte birden telaşla ayağa kalktı. Buna engel olması gerekiyordu. Kız harcanırdı o adamın yanında. Charlotte üzerine erguvan rengi pelerinini geçirdiği gibi asasını da yanına alarak onların tam da önlerine cisimlendi. Carmélita ve adam yerlerinden sıçradılar. Charlotte sinirlerine hakim olmaya çalışarak, “Nereye bakalım böyle?” dedi.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz