leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Claudia Chamberlain
Claudia Chamberlain
Cadı
Cadı
Mesaj Sayısı : 7
Kayıt Tarihi : 02/05/12

Falan filan Empty Falan filan

Cuma Mayıs 25, 2012 11:44 am
Etrafını çiçek kokularının sardığını hissedebiliyordu şimdiden, gözlerini sıkıca kapadı ve bir çiçek tarlasının ortasındaymış gibi ellerini iki yana açarak yavaşça dönmeye başladı, sonunda uzun zamandır gitmeyi düşlediği o şehre gidiyordu. Fransa'nın göz bebeği olan Paris, kendisi için düşlerini süsleyen yerlerden sadece biriydi, mesleği gereği bir çok ülke ve yer gezmişti fakat hem kültür hemde güzellik açısından bir tek Paris'e tutulmuştu. Küçük birkaç adımla biraz daha döndü Edit Piaf'ın müziğine eşlik edercesine. Fakat bu neşeli dönüşler çok fazla sürmemiş o ruhunu bütünleyen neşeli şarkı bir anda kesilivermişti. Gözlerini hızla açtı ve babasının cd çaların hemen yanındaki duvara yaslanmış kendisini gülerek izleyişine takıldı. Kollarını birbirine sardı ve. “Ne zaman büyüyeceksin?” dedi. Genç kız birçok yönden babasına benzerdi, hem ten hemde göz rengini, gülüşünü ve o neşeli bakışlarını ondan almıştı. Göze çarpan uzun sarı saçlarını fiziğini ise annesinden almıştı. Bu iki insan bir araya gelince genetik olarak hiçte hafife alınmayacak bir kız olduğunu düşünürdü, bu düşünce aklına geldiğinde yüzünde her zamanki gülümsemelerinden biri oluşurdu. Babasının o neşeli bakışları ile karşılaştığında da aynısı olmuştu. Dudağı küçük bir gülümseme ile kıvılmış bu yüzüne ve bakışlarına da yansımıştı, her zaman içten ve samimi gülerdi, tıpkı babası gibi. Bu yüzden yüzündeki gülücük solmadan kısa bir an durdu ve baş dönmesinin geçmesini bekledi. Deli gibi dönmüş olması yüzünden babasına da odaklanmakta zorlanmaya başlamıştı. Hafifçe kıkırdadı ve “Bu şarkı fazlası ile başımı döndürdü, Paris beni bekler gidip bavulumu hazırlamalıyım.” dedi. Orta yaşlarını çoktan geçmeye başlamış adamın boynuna sıkıca sarıldı ve yanağına ser bir öpücük kondurdu, geri çekildiğinde yüzünü ekşitmişti, bunun sebebi babasının sakallarının cildine batışındandı. “Bence tıraş olmalısın.” dedi merdivenleri hızla ve sekerek çıkarken, babasının endişe ile arkasından bakışını görmemişti. Bay Chamberlain kızının o koca şehirde kaybolmasından ve daha önce hiç hiç gitmediği bir yerde yabancılık çekmesinden endişeleniyordu. Açıkçası bir baba olarak da bu onun göreviydi zaten. Kızıyla oraya gittiğinde her hafta sonu kendisine mesaj göndereceği konusunda anlaşmamış olsalardı oda peşinden gidecekti, fakat Claudia buna tahammül edemezdi, sonuçta uzun zamandır tek başına seyahat yapıyordu ve birçok tehlike atlatmıştı. Aslında babasının korkusu yabancı bir ülkeye gidiyor oluşundan değilde büyük babasının mirasında bahsettiği bu adamın kim olduğunu bilmeyişindendi, ya kızının başına bir iş açacak olsaydı? Louis Chamberlain derin bir nefes aldı ve yaslandığı duvardan doğrulup eşinin yanına gitti, en azından onunla konuştuğunda rahatlayacak ve içindeki karamsar düşüncelerden bir nebze olsun kurtulacaktı. Cleo üst katta babasının düşüncelerinden habersiz bavulunu hazırlamaya başladı, açıkçası hiç tanımadığı bir adamla nişanlanmak onunda hoşuna gitmemişti, büyük babasının bu tarih öncesinden kalma fikirlerinden hoşlanmasa da o müze için ruhunu şeytana bile satabilirdi. Hem belkide oraya gittiğinde bir anlaşmaya varabilirlerdi birlikte. Bavuluna son elbise parçasını da düzenli bir şekilde yerleştirip kapatırken aklından neler yapacağı geçiyordu, her şeyi programlı ve günü birlik yaşayan biri olmasa da orada kaldığı süre boyunca bir plan yapmalıydı, bavulu sıkıca kapadı ve yüzüne düşen saçlarını omuzlarından geri iteledi, üzerindeki lacivert kazağın önünü sıkıca çekiştirdi ve çocukluğundan beridir kendisine dadılık ve bir nevi şaperonluk yapan Katherine'ın hazırlanıp hazırlanmadığına bakmak için yan odaya geçti. Babasının onu yanında göndermesine herhangi bir ses çıkartmamıştı, Katherine ile rahattı çünkü, onun yanında kendini kasmıyor dilediği gibi davranabiliyordu, şu asilzadelik oyunlarına kendini kaptırmadığı zamanlarda hep bu yaşlı kadınla beraberdi. Genç kız Katherine'ın odasının kapısına hafifçe tıkladı ve herhangi bir cevap alamayınca yavaşça açıp iteledi ve içeri girdi, yaşlı kadın büyük bir titizlikle dikiş makinesini sarıp sarmalayıp kutuya koyarken sessizce ona yaklaştı, geldiğini fark etmemiş gibiydi, Katherin'e hazır olup olmadığını sordu o ise bir an korku ile yerinde sıçrayıp küçük hanımın kendisini korkuttuğunu söyledi. O gün bütün günleri bu şekilde diyaloglar ile geçerken ikisi de zamanın yaklaştığının farkında varamamışlardı. Babası ve annesi onun bu durumundan hoşlanmasalar da genç kız kapıdan son bir kez çıkarken babasına, başına bir iş açmayacağına dair söz vermiş en kısa zamanda Fauconnier ile konuşup bir anlaşmaya varıp küçüklüğünden beridir hayal ettiği o müzenin sahibi olacaktı. Fakat büyük babası vasiyetinde kesin bir dille bu konudan bahsetmiş genç adam ile bir süre yaşamasını şart koymuştu, belki onunla birlikte kalırsa en azından mirastaki bir görevi yerine getirmiş olacak ve istediği şeye bir adım daha yaklaşmış olacaktı.


Spoiler:
Sacha Fauconnier
Sacha Fauconnier
Hufflepuff V. Sınıf
Hufflepuff V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt Tarihi : 02/05/12
Lakap : Gigi

Falan filan Empty Geri: Falan filan

Cuma Mayıs 25, 2012 8:18 pm
Sacha sarı saçlarını açık renk gerdanından geri çekti ve bir dizi yara ortaya çıktı. Nasıl göründüklerini biliyordu, diğerleri kendi bedenine zarar vermekten hoşlandığını düşünüyor olmalıydı. Dizlerine yerleştirdiği kitapta diğer sayfaya geçerken gülümsedi. Kendisine zarar vermekten hoşlanıyor değildi. Son zamanlarda daha önce tatmadığı bir duyguya kapılmıştı, henüz aşinalık hissi edinemediğinden biraz abartıyor olabileceği doğruydu fakat tüm yaşanan bundan ibaretti. İsterdi ki gönlünü kaptırdığı Joel bir şifacı değil de kütüphane görevlisi olsun. Böylece her onu görmek istediğinde orasını burasını kesmek zorunda kalmazdı. Gerçi hayatın bazı şeyleri kendisi için kolaylaştırdığı pek görülmüş şey değildi. Sacha da her zaman acı verene daha yatkın olmuştu zaten. Bu özelliğini babasından aldığını düşündü. Bir duyguyu tam anlamıyla yaşamak için ellerinden gelen her şeyi yapardı ikisi de hiç kuşkusuz. Her yeni gün aslında yeni bir yaşamdı onlar için. Pek de yakın bir ilişki kuramadığı babasından en iyi öğrendiği şey buydu. Her zevke muvaffak, hiçbir güzelliği elinden kaçırmamak adına Sacha en küçük, en önemsiz duyguya bile değer verirdi. Aslına bakılırsa üzerine tutulduğu her şeyi ürkütücü boyutlarda büyüten bir kaleydoskop gibiydi o. Yoğunlaştırır ve gözünde büyütürdü her şeyi. Sanılanın aksine çok şeye dikkat etmek, fazlasıyla okumak ve elinden geldiğince öğrenebilmek yükümlülükler getirmiyordu beraberinde. Tabitha'nın okudukları ve gördükleri zihninin bir kısmında öylece küflenmeyi bekliyordu. O sadece bilgi edinmeye aşıktı, onları kullanmaya değil.

Kitabını garip bir huzurla okumaya devam ederken ise sabah güneşi ağır ağır tepeye yükselmişti. Çıplak bacaklarına vuran güneşten rahatsız olan genç kız arkasındaki meşe ağacına daha da yaklaştı ve sırtını koca gövdeye dayadı. Güneşin yapraklarda kırılarak yüzüne yansıttığı ışık gözlerini yeşile boyadı. Huzur, işte, elde etmesi bu kadar kolay bir şeydi, elden kaçırması ise çok daha kolay. Öyle ki kitabın son sayfasını da çevirirken arkadaşlarının nerede kaldığını düşündü yalnızlıktan kaynaklanan bir huzursuzlukla. Kahvaltıda saat on ikide kalın gövdeli ağaçların paravan görevi gördüğü köşelerinde buluşmak üzere sözleşmişlerdi. Her zamanki gibi revire gitmektense Sacha o gün için bir değişiklik yapmış, arkadaşlarından çok önce buluşma yerine gelmiş ve aklını toplayabileceği birkaç saat geçirmişti. Oysa kitabının bitmesi, uğraşının da kalmaması anlamına geliyordu ki dudak büküp, kalın kitabı göğüslerine bastırdı. Bekletilmekten hoşlanmıyordu ve en yakın arkadaşları olan iki kız, Sirona ve Darcia, bunu çok iyi biliyordu. Neyse ki kitabının bitişinin üzerinden pek uzun zaman geçmemişti ki tanıdık seslerini duydu Tabitha. Yerinden kalkmadı ve yüzünde huzurlu bir gülümseme ile onlara baktı.

“Ne kadar da erkencisiniz…” Söyledikleri ile yüz ifadesi bir hayli çelişiyordu elbette.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz