- Zagreb Lacroix LeducSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33
Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 1:37 pm
Lacroix&Valerie
Zagreb omuzlarından üzerine oldukça iyi oturan, kolları ise bir o kadar bol olan cübbesini ıslanmaktan alıkoyamamıştı Orenthia'nın bahçesinde yürürken. Yasak ormanda yaptığı küçük gezinti ardından doldurduğu koca ceplerinin içindekileri paylaşacağı kişiyi iyi biliyordu yağmurun altında yürürken. Cübbesinin eteklerinin yere sürünüp çamura bulanmasına aldırmıyodu Orenthia'nın kapısından geçerken. Onu bulmak isteyen birisi olacak olursa, yerdeki çamurları takip etmesi yeterdi. Kafasına geçirdiği, cübbesine bağlı olan kukuletayı geri attığında oldukça açık yeşil gözleri ve sarı saçları tamamen ortaya çıkmıştı artık. Ellerini cübbesinin cebine sokarak hızlandı adımları yağmurdan kurtulur kurtulmaz. Soğuk, taş duvarları yalayıp geçen su damlaları birikinti haline sızıyordu ara ara okulun koridorlarına. Lacroix ise ıslanan cübbesinin pisliği yetmezmiş gibi su birikintilerini, hem kendi üzerine hem de koridorun kuru bölgelerine sıçratarak geçiyordu. Kara bulutları, yağmurlu havaları seviyordu genç büyücü. Bu yüzden yağmurun tüm getirilerine kucak açabilirdi. Bu getiriler, en sevdiği toprak kokusundan cübbesindeki çamura kadar her şey dahildi. Orenthia'nın koridor ve merdivenlerini arşınlayıp sonunda gelmek istediği yere ulaştığında derin bir nefes aldı ve cebinden çıkardığı eliyle ittiriverdi kapıyı. Kullanılmayan sınıfın sıcaklığına anlam veremeyerek üzerindeki ıslak cübbeyi bir sıranın üzerine koyuverdi büyücü sınıfın arkalarına doğru ilerlerken. Sonunda ulaşmıştı yere kadar uzanan görkemli camlara. Dışarıya şöyle bir göz attı iyice hızlanmış olan yağmuru görebilmek için. Bu gecenin tahmin ettiğinden daha iyi olacağını düşünmeden edemiyordu. Sınıfın kapısının aralanmasını heyecanla beklerken tekrardan hızla yürüdü sanki fikrini değiştirmiş gibi cübbesini koyduğu yere ve cübbesinin ceplerindeki ufak kağıt parçalarıyla, şeffaf eli kadar bir poşet çıkardı. Poşetin içerisinde haki ve toprak renginde karman çorman tütün benzeri bir şey yer alıyordu. İlk görüşte masumca adlandırılabilirdi belki. Fakat, dumanını içine çeker çekmez tüm canlıları mutluluğun kollarına bırakacak bir ot olduğu acınası bir gerçekti. Genç büyücü dudaklarını yaladı ve parlayan gözleriyle gülümsedi. Daha önce hiç bu kadar istek ve şevkle hareket ettiği bir şey olmamıştı. Ne zaman söz konusu kafa yapmak olsa, genç büyücünün damarları istekten patlayacakmış kadar fazla atıyordu.
Bu sırada aralanan kapı ardından gördüğü vücuda doğru döndü ellerindekileri sıraya bırakarak. Kendisine doğru ilerleyen genç cadıya gülümsüyordu, aynı parlayan ve istekli gözlerle. Gülümsemesi altındaki sinsiliği fark etmek zor değildi. Vücuduna bir kaç adım mesafede duran cadının ince beline sardı bir kolunu ve kızın dudaklarını kendi dudaklarıyla buluşturdu üç dört saniyeliğine. Öpüşmeyle orantılı kapanan gözleri, kızın dudaklarından ayrılırken aralandı. O bilindik kokuyu ve kestane rengi parlak saçları bir de nasıl yaratıldığını merak ettiği güzel vücutla, heykelleri aratmayan yüz hattına sahip kızı deli gibi özlemişti, sadece bir günde. Bakmakla yetinmeyerek eğildi ve kızın boynuna sokuldu. Kokuyu içine çekerken "Hoş geldin." dedi sadece. Uzun uzun içine çekti kızın kokusunu ve ardından masum bir öpücük bıraktı kızın beyaz gerdanına. Tekrardan göz göze gelmek için doğruldu. Kolunu kızın belinden çekerek elini tuttu ve bir kaç adım ilerlediler. "Tüttürmeye hazır mısın?" Gözleri parlarken yine suratında o muzip gülümseme vardı. Tam olarak, küçük kağıtların ve bir torba otun önünde duruyordu. Bakışları ise Prurient'in gözlerinden ayrılmıyordu.
- Prurient V De'PhellSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 2:26 pm
- Karanlık koridordaki portreleri yavaş adımlarla geride bırakırken, nikbin bir tavırla ilerlemeye devam ediyordu cadı. Şuurlu bir dalgınlıkla okulun dışındaki yağmurlu havayı tamamen yalıtamamış olan duvarlarında gezinen parmakları buz kesmişti. Parmak uçlarından öteye gitmeyen soğukluk, okul koridorunun sıcaklığıyla cadıyı ürpertmeye yetecek kadar keskin değildi. Yağmur bütün şiddetiyle cadının kulaklarında çınlarken, gözleri Zeus'un şimşeğiyle arada bir gölgeleniyordu. Bu gece tanrıların tanrısı pek bir öfkeliydi, ve yeryüzü bu öfkenin cezasını çekmek için yanıp tutuşuyor olmalıydı. Kimisine ceza, kimisine ödül diye düşündü devasa pencerenin yanında durup betonun kenarından taşan yeşilliğe bakıp. Mermerden sıyrılıp kurtulan otların arasında açmak üzere olan tek papatya, yağmurun şiddetiyle boyun eğmiş, sonrasında suya doymuş olarak açacağı günü beklemeye koyulmuştu. Adımları gittikçe yavaşlarken, hemen üzerinde bulunduğu su birikintisini geriledi ve çarpık bir gülümsemeyle bulanık görüntüsüne odaklandı. Çamurlu su aksettiği görüntünün hakkını vermekte güçlük çekiyordu. Buna rağmen gördüğü yansımadaki kızın güzelliğiyle kendini tatmin etmeyi başarmıştı. Arkasında bırakacağı izlere aldırış etmeden çamurlu suya bir kez daha daldı, ve bu kez arkasına bakmadan ilerlemeye devam etti. Vücut hatlarını yalayarak yere kadar süzülen cüppesi geride bıraktığı ayak izlerini yayıyordu. Elini yavaşça duvarın püzülü yüzeyinden uzaklaştırırken, zamanında ne olarak kullanıldığını bilmediği sınıfın aralık kapısına ilişti bakışları. Çarpık gülümsemesi bütün suratına yayılırken, ifadesindeki nikbinlik yerini Prurient'in kimliğini nakşeden sinsiliğe bırakmıştı.
Binada en çok ışık alan sınıftaki karanlığı bölen ışık hüzmesi, gözleri rahatsız edecek derecede parlaktı. Kapıyı araladığında ışığın tesiri altında kalmış olmasına rağmen, belini sımsıkı kavrayan kollara bıraktı kendini. Kokusunu ciğerlerine kazıdığı büyücünün sıcaklığı iliklerine işlemişti. Genç büyücünün teni, Prurient'i baştan çıkarmaya yetecek kadar mükemmeldi, ve cadı hormonlarını bastırabilmek için Zagreb'den olabildiğince uzak durmaya gayret etmeliydi. Bunu istemediğiniyse, sevgilisinin soğuk dudaklarını teninden çekmesine izin vermeyişiyle gözler önüne seriyordu. Genç adamın gözleri masaya fırlattığı tütün poşeti ve sevgilisi arasında gidip gelirken, Prurient'in odaklanabildiği tek şey, büyücünün dolgun dudakları pürüzsüz teni olmuştu. Yavaşça bedenini Zagreb'in bedenine yaslarken, genç adamın boynuna sarıldı ve dudaklarını bir kez daha büyücünün dudaklarıyla birleştirdi. Saatler gibi gelen öpüşmelerinin ardından, düşünmek istediği tek şey, poşetin içindeki ganimet olacaktı. "Hoşbuldum."
- Zagreb Lacroix LeducSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 3:05 pm
Leduc'u baştan çıkarmanın tek bir yolu vardı. O da; Prurient olmaktı. Başka bir cadı, ne kadar güzel olursa olsun genç büyücünün tenine ne kadar dokunursa dokunsun büyücü istemedikçe etkilenmiyordu. Her zaman istikrarlı ve kararlı olan vücudu Prurient'in karşısında yok oluyor, adeta onun esiri oluyordu. İri vücuduna yaslanan kızın sıcak tenini kıyafetleri üzerinden bile hissediyordu genç büyücü. Prurient'in elleri Zagreb'in boynundaydı. Parmakları büyücünün ensesinde hareket ederken Lacroix'in gözleri cadının gözlerinden ayrılmıyordu. Prurient'in şekilli dudaklarıyla birleşen dudakları ardından kapandı gözleri. Öpmeye doyamadığı sevgilisinin beline bir kez daha sarıldı ve bir kaç adım attıktan sonra kızı kucaklayarak havaya kaldırdı. Ardında duran büyük sıranın geniş sandalyesine oturdu ve kızında sağ bacağı üzerine oturmasına izin verdi. "Büyüleniyorum Valerie. Bu kadar güzel olma." Zagreb, dudakları arasından çıkan kelimeler ardından gülümsedi ve yavaşça boşta olan eline aldı iki parça kağıdı. Birisini sevgilisine uzattı. Prurient tereddüt etmeden gencin parmakları arasından çekip aldı ince kağıdı. Bir kaç saniyelik bir işti otu sarmak Zagreb için. Genç büyücü, ağzı kolayca açılan poşetin içinden bir tutam ot aldı ve ustaca sarmaladı kağıdı. Prurient'in ise Zagreb'den hiç bir eksiği yoktu. Kız da aynı hızla sarmıştı elindeki kağıdı içini esrarla doldurarak. Zagreb elindekini tekrardan sıranın üzerine bırakıp sevgilisine yoğunlaştı. Prurient'in ışıldayan tenini süzerek kızın bakışlarının da kendisi üzerine kaymasını bekledi. Derin bir nefes aldıktan sonra birleşen gözlerle beraber bir kez daha araladı dudaklarını. "Seni çok özledim. Başlamadan önce buna bir çözüm bulabilir miyiz?"
- Prurient V De'PhellSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 4:00 pm
- Işık bu kez kucak kucağa oturan çifti hakimiyeti altına almıştı. Devasa pencerenin gerisinde kendini göstermekten kaçınmayan ay, büyücünün yüzüne yansımış, yeşil gözlerini çehresinde gözler önüne sermişti. Yağmur dinmeye başlamışken, içerideki sessizliği bozup duvarlarda yankılanan tek ses, rüzgarın uğultusuyla hışırdayan ağaçlar oluyordu. Zeus kırbaçlarını gök yüzünden çekmiş, Hera'nın olgunluğunu ve aşkını yeryüzüne yaymaya başlamıştı. Tanrıları ve tanrıçaları utandıran aşkları bu kez bütün masumiyetiyle Zagreb ve Prurient'in üzerinde geziniyor olmalıydı ve cadı bütün kişiliğinden arınırken, sevgilisinin yanında yalnızca aşık bir kadın olmayı başarabiliyordu. Bundan şikayetçi değildi. Onun yanında sinsi ve çıkarcı bir mahluk olmayı denememişti zaten. Şayet genç adamın çehresi cadının mukavemet edemeyeceği kadar kusursuzdu. Zümrüt yeşili gözler diğmasının her köşesinde yer bulurken, cadının bakışlarını ve tavırlarını ehlileştiriyordu. Bütün bu hislerine karşın olabildiğince değişen cadı, zaman zaman kendisinden kaçamayıp, ihmalkar tavırlarını da esirgemiyordu. Nitekim saldırgan ve başına buyruk oluşunu her seferinde büyücüye hatırlatmaktan çekinir gibi bir hali yoktu.
Genç adamın kendisine uzattığı kağıdı bir çırpıda alıp tütünü içine doldururken, gözlerini Zagreb'den ayırmadı. Büyücünün her mimiğini ve her hareketini onu kaybetme düşüncesine odaklanarak ezberlemeye çalışıyordu. Kağıdı yalayıp tütün sarma işini tamamlarken, kendisine dönen büyücüye yarım yamalak gülümsedi ve olumsuz bütün düşüncelerden kendisini arındırmaya çalıştı. Zagreb'in aşık olduğu her hareketi ona yaptığı hataları ve kaçamadığı geleceğini anımsatıyordu. Mahçubiyetle önüne dönerken yavaşça yutkundu ve Malfoylara ilk kez lanet etti. Onlardan nefret etmesine ramak kalmıştı. Tabii bu öfkenin kapsadığı kişiler içerisinde Scorpius yer almıyordu. Ne olursa olsun da yer alamayacağından şüphesi yoktu cadının. Şayet sahip olduğu en değerli şeylerin başında kesinlikle Scorpius geliyordu. Ancak Zagreb'i kaybetme düşüncesi, Prurient'in sahip olduğu bütün özellikleri kaybetmesine sebep olabilirdi, ve yalnızca gerektiği zaman dışa vurduğu o ölümcül kişiliğe sonsuza dek bürünebilirdi. Kendisinden korkmuyordu, yapabileceklerinden, ve gözü karardığında unutacağı insanlardan korkuyordu.
Kulakları düşüncelerinin etkisiyle çınlarken, büyücünün aralanan dudaklarına odaklanmayı denedi. Cümlenin sonuna yetişebildiğini fark etmişti. Dakikalardır boş boş büyücüye bakıyor olmalıydı. Belli etmemeye çalıştı ve nispet yaparcasına cüppesini aralayıp şortunun örtmeye yetmediği çığlak bacaklarını gözler önüne sererken asasını kavradı. Ufak bir hareketle dudaklarına yerleştirdiği, biraz sonra ciğerlerine ölesiye işkence edeceğini bildiği tütünün ucunu alevlendirdi. Çarpık gülümsemesindeki samimiyet geri gelirken içini boğup onu huzura kavuşturan ottan bir nefes çekti. Duman sınıfın küçük bir alanını kaplarken, gözlerini yumup büyücünün boynuna eğildi. Ufak bir öpücükle başlamış, ardından dudaklarına kadar çıkan öpücüklere şehvet katmıştı. "Sen karar ver."
- Zagreb Lacroix LeducSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 4:25 pm
Prurient, sen karar ver derken açık bir kapı bırakmış ve olacaklardan şikayet edemeyeceği bir laf etmişti. Cadı, büyücünün boynundan başlayıp dudaklarına doğru çıkarırken öpücüklerini Zagreb, mutluluktan uçmaya başlamıştı bile. Sardığı esrarı kullanmasına gerek dahi kalmamış gibi uyuşuyordu beyni kızın dudakları gencin tenine her değdiğinde. Zagreb aldığı son derin nefesten sonra kızın dudaklarını nazikçe öpmeye başlamıştı. Cadının iki parmağı arasında tuttuğu otun sınıfa yavaş yavaş yaydığı dumandan ve kokudan rahatsız olmayan gençler için zaman durabilir. İkisi birlikte bu sınıfta kapalı kalıp sonsuza dek yaşabilirlerdi. Birbirlerine olan sevgileriyle karınlarını doyurup öpüşerek susuzluklarını giderebilirlerdi sanki. Bir kolu kızın beline dolanmışken diğer eli kızın parıldayan bacaklarına doğru hareket etmişti. Prurient, sevgilisinin kendisine olan zaafı biliyormuş gibi kısacık bir şort giymişti. Zagreb dudaklarını kızın dudaklarından aldı ve Prurient'in otu bir kez daha ciğerlerine çekmesine izin verdi. Bu sırada kızın bacak arasında duran elini kullanarak sırasının üzerindeki otu aldı. Normalde, Prurient ile birini paylaşırken bugün bünyesine cömert davranacaktı. Otun ucunu tutuşturmak için asasını kullanıp tekrardan cübbesinin üzerine bıraktı hafif eğik olan asayı. Fazlasıyla derin bir fırt çekti ottan ve kucağında oturan Prurient'in kalçasına doğru inen eliyle, kızın kalçasına bir iki kere hafifçe vurarak kucağından kalkmasını rica etti.
Genç büyücü bacağından kalkan kıza yerini vererek sınıfın arka kısmına ilerledi ve görkemli camın önünde durup dışarıyı izlerken bir kez daha ciğerlerine koca bir duman kütlesini yolladı. Burun deliklerinden çıkan dumana aldırmayarak hafiflemeye başlayan yağmuru izlerken baş parmağı ve işaret parmağıyla tuttuğu esrarı silkeledi. Kuruyan ağzını bir nebzede olsa rahatlatmak için yutkunarak dudaklarını ıslattı. "Şu an aklımdan geçenleri duysan eminim çok gülerdin." Ufak bir kahkaha attı ve kızın anlatmasını istediğini belli etmeyerek duvara yasladı sırtını. Bir kaç fırttan sonra tamamen yere oturacağını biliyordu çünkü yavaş yavaş dizlerinin bağı açılacaktı. Bu seferki ot, fazlasıyla sağlamdı. Lacroix, her zaman Prurient'i kızın kendisini sevdiğinden daha çok sevdiğini düşünüyordu. Bunu hiç bir zaman açığa vuramasa da bir kız misali evliliği bile düşünüyordu kendinden geçmek üzere olan Prurient ile. Lacroix bir kez daha yerleştirdi otu dudaklarına ve tekrardan üfledi havaya ciğerlerinden çıkan dumanı. Yavaşça sırtını duvardan çekti ve kendini yere bıraktı. Bağdaş kurarak oturduğunda Prurient'in kendisine doğru geldiğini görebiliyordu.
Genç büyücü bacağından kalkan kıza yerini vererek sınıfın arka kısmına ilerledi ve görkemli camın önünde durup dışarıyı izlerken bir kez daha ciğerlerine koca bir duman kütlesini yolladı. Burun deliklerinden çıkan dumana aldırmayarak hafiflemeye başlayan yağmuru izlerken baş parmağı ve işaret parmağıyla tuttuğu esrarı silkeledi. Kuruyan ağzını bir nebzede olsa rahatlatmak için yutkunarak dudaklarını ıslattı. "Şu an aklımdan geçenleri duysan eminim çok gülerdin." Ufak bir kahkaha attı ve kızın anlatmasını istediğini belli etmeyerek duvara yasladı sırtını. Bir kaç fırttan sonra tamamen yere oturacağını biliyordu çünkü yavaş yavaş dizlerinin bağı açılacaktı. Bu seferki ot, fazlasıyla sağlamdı. Lacroix, her zaman Prurient'i kızın kendisini sevdiğinden daha çok sevdiğini düşünüyordu. Bunu hiç bir zaman açığa vuramasa da bir kız misali evliliği bile düşünüyordu kendinden geçmek üzere olan Prurient ile. Lacroix bir kez daha yerleştirdi otu dudaklarına ve tekrardan üfledi havaya ciğerlerinden çıkan dumanı. Yavaşça sırtını duvardan çekti ve kendini yere bıraktı. Bağdaş kurarak oturduğunda Prurient'in kendisine doğru geldiğini görebiliyordu.
- Prurient V De'PhellSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 4:51 pm
- Ot sağlam bir şekilde cadının beynini uyuşturmaya başlamış, her nefeste ciğerlerini sömüren zehir, Prurient'in tavırlarını ele geçirmişti. Düşünceleri ve görüşü bulanıklaşmaya başladığında içinde yükselen ateşi bastırmak amacıyla derin bir nefes aldı. Boğazını yakan hava ota ve dumana ihtiyaç duyuyordu. Bu kez ciğerlerini daha fazla dolduracak şekilde içine çektiği duman gözlerini yaşartmıştı. Gülümsedi ve tütünün yarattığı etkiye kendini bırakırken hiç bir şey düşünememenin ne kadar muhteşem olduğuna odaklandı. Midesini bulandıran ot bütün o zehrine rağmen cadıyı huzura boğuyordu. Kendinden geçmiş olan cadı yerinden bilinçsizce doğrulurken Zagreb'in hareketlerini izledi. Bir önceki otun kendisine bunu yapabilecek kadar sağlam olmadığını düşünmeye çalışırken, bir yandan da Zagreb'in bedenini sabitlemeye çalışıyordu gözlerinde. Duvarda oluşan dört pencerenin önünde dört Zagreb vardı ve bu cadıyı kahkahasını yutmaya zorlamıştı. Otun tesiri altından kurtulurken, tütünü sıraya bıraktı ve biraz ara verip eski haline dönmeye karar verdi Prurient. Sonrasında çekeceği baş ağrısının bilincindeydi. Duvarda süzülüp yere yapışırcasına oturan büyücüye ilerlemeye başladı. Otururken düzeldiğini düşündüğü görüşü, ayağa kalkmasıyla bütün netliğini kaybetmiş, cadının duvardan destek alarak ilerlemesini sağlamıştı. İçinde yaşadığı onca bulanıklığı dışarı yansıtmadığından emindi. Şayet büyücü cadıyı oldukça dayanıklı sanıyor olmalı ve yaşadığı tek şeyin ufak bir sarsıntı olduğunu düşünüyor olmalıydı. Gülümseyerek genç adamın yanına giderken, titreyen bacaklarına hakim olamayıp duvarın köşesine süzüldü ve büyücünün yanına kuruldu. Bacaklarını uzatmış, kafasını sevgilisinin boynuna gömmüştü. İçine çektiği koku yağmurun etkisiyle bütün okulu saran toprak kokusunun ve sınıfı ele geçiren dumanın boğuculuğunun aksine aşinası olduğu genç adamın kokusuydu. Başını bir kez daha döndüren o kokuyla, sırada unutmuş olduğu otun farkında vardı ve kalkıp almaktansa, sevgilisinin elindeki tütünden faydalanabileceğine kanaat getirip düşüncelerinden daha hızlı bir şekilde Zagreb'in parmakları arasındaki ota doğru hamle yaptı. Derin bir nefes alırken öksürmesine engel olamadı ve sevgilisinin üzerinde gezinen bakışlarına karşılık gülümsemeyi başardı. Öksürmeye devam ettiği takdirde tütünü hayatı boyunca göremeyeceğinin farkındaydı. Nitekim ilk öksürüşünde Zagreb de aynısını düşünmüş olmalıydı. Cadı bu kez sevgilisinin gözlerinin içine bakarken, büyücünün sunulmuş olan fırsatı bir kenara itip sınıfın başka bir köşesine gitmiş olmasındaki sebebi soruşturmaya başlamıştı. Zagreb de bunun farkıdna olmalıydı ki, Prurient elde edilmesi kolay bir cadı değildi ve Zagreb'le olan ilişkileri konusunda da Prurient hep kaçanı oynamıştı. Böylesine bir fırsatı yakalamış olmasının tek sebebiyse Prurient'in yoğunlaşan duyguları ve artık engelleyemediği hormonlarıydı. Cadının çehresi ciddiyete bürünürken bakışlarını büyücünün gözlerinde sabitlemeye gayret ediyordu. "Aklından ne geçiyor?" Bu soru tam olarak düşündüklerini dile getirmemişti. Aslında cadının aklından geçenler daha baskıcı sorulardı. Mesela bir sorun mu var demek istiyordu. Ya da bir şey mi oldu diyebilirdi. Fakat çok daha masum ve uzak bir soruyu tercih etmişti Prurient.
- Zagreb Lacroix LeducSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 8:32 pm
Zagreb, parmakları arasındaki otun alınması ve öksürmeye başlayan cadıyla, dönen beynini bir an sabitlemişti. Beyin kıvrımlarındaki düşüncelerin çoğunu söküp atıvermişti bir an. Cadıya temin ettiği otlar yüzünden bir şey olacağı korkusuyla savaştı ve kızın elinden alıverdi otu. Son bir nefes çekerken kızın sorusuyla parıldadı gözleri. Otu taş zemine söndürürken ziyan olan sarmaya acımıyordu bile. Kafası öylesine dönen büyücü seçebileceği ve kurabileceği en düzgün cümleleri sarf etmeye hazırlandı. Aklında oluşan o güzel ve masum sahneyi, hatta hayatında düşünebildiği en masum sahneyi açığa vurdu. İlk kez sol yanından konuşmaya odaklıydı genç büyücü. Cadının pürüzsüz tenine değmek hayalken dört beş ay öncesinde gerçek olmuştu. Prurient'in hayaliyle tüm ömrünü yeyip bitirecek gibi hissederken en umutsuz anında almıştı cadıyı kolları arasına. Kalbinde yeşeren bir mucize gibiydi De'phell, Leduc'un. Zor cadıyı ilk kez bu kadar açık ve istekli görüyordu ama gelecek hakkındaki şüphelerinden de kurtulmak istiyordu. Sadece bir kaç kez tenine değmek, bir kaç gece koynunda uyumasını istemiyordu cadının. Eğer o gece orada bir şeyler olacaksa, cadının tamamen genç büyücüye ait olmasını istiyordu Zagreb. Düşüncelerini dizginledi ve toparladığı tüm kelimeleri bir araya getirdi. "Yeşil gözlü, kestane renginde ve ipek gibi saçlara sahip bir cadı. Ustaca annesi ve babasından öğrendiği büyüleri sergiliyor. Aşk ve huzurla büyümüş. Benim kızım, senden olan. Senin aynın." Boynunda derin derin nefesler alan genç cadının vereceği tepkiyi merak ederken bir an derin nefeslerin son bulduğunu fark etti. Prurient, Zagreb'in omzuna koyduğu kafasını oradan çektiği anda göz göze geldi iki genç. Zagreb kararlı bakışlarıyla korkunun birbirine karışmasını istemiyordu. Kızın gözlerine sabitlediği gözlerde sade ve sadece istek yer aldı o an.
- Prurient V De'PhellSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 9:14 pm
- Cadının parmakları arasından kayıp giden ot, Prurient tek bir söz etme fırsatı bulmadan sönmüştü. Henüz yarılanmamış olan tütün zeminde paramrapça olurken, büyücünün içinin acımadığı aşikardı. Fakat aynı şey cadı için söylenemezdi. Tütün parçaları mermere dağılırken, Prurient'in tek düşüncesi içmeye devam edebileceği otun zalimce ziyan edildiği olmuştu. Masada kendiliğinden sönmüş olan tütüne ilişti bu kez gözleri. Duman eskisi kadar yoğun ve boğucu değildi. Sönmeden önceki son zehrini döküyordu sınıfa. Ve bu cadının moralini iyice bozmuştu. Bir kaç saniye için de olsa Zagreb'in düşüncelerinden uzaklaşmayı başarmıştı cadı. Yine ikisi dışında her şeyi düşünüyordu. Scorpius'un şu an ne yaptığındaydı aklı mesela. Ya da Petre'nin canını sıkan ne olabilir diye düşünmeye koyulmuştu. Belki ailevi bir sebeptendi, ya da okul fazla bunaltıcı gelmişti ona. Kız kardeşini özlüyor da olabilirdi tabii. Ama her ne ise Prurient bunu öğrenmek zorundaydı.
Ne kadar uzun sürdüğünü bilmiyordu genç cadı. Fakat yine dalıp gitmiş olduğu o görüntülerden uzaklaşmasını sağlayan şey büyücünün sözleri olmuştu. Zagreb'in sarf ettiği kelimeler bir bir cadının kulağında yankılanıyordu. Algılaması uzun sürmüştü. Tütünün tesirinden kurtulması saatler alabilecekken, sözcüklerin manası bulanıklaşmış düşüncelerini ve sabitleyemediği görüşünü dizginlemişti. Bir kaç saniye öylece durduğunu fark etti. Başka bir şey yapmak gelmiyordu içinden. Ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Zagreb'in sözlerini beyninde tekrarlarken vermes igereken tepkiyi ölçmeyi denedi. Boynuna atılıp bütün masumiyetiyle seni seviyorum diye bağırabilir, ya da klasik Prurient oyunuyla hislerini saklayıp tokadı yapıştırıp uyumaya gidebilirdi. Hiç birini yapamıyordu. Zaruret ellerini kollarını bağlamıştı ve hala büyücünün tetkik eden bakışları altında vermesi gereken cevabı düşünüyordu. Yapamazdı. Onunla evlenemezdi. O bir Malfoy olmak zorundaydı. Bir çok kızın hayal ettiği ama yanından bile geçemediği bir geleceğe sahip olmalıydı o. Herkes onları sevmeliydi, herkes onların geleceğini ve geçmişini konuşmalıydı. Özellikle de Malfoy ailesi gelinleri olarak Prurient'i dillerinden düşürmemeliydi. Peki ya Scorpius? Ona sormuşlar mıydı ne istediğini? Genç cadı gibi o da önceden planlanmış geleceklerinin kurbanıydı. Bunu düşünmek Prurient'e sonsuz bir acı veriyordu. Cezası bu olmalıydı. De'Phellleri öldürürken aklından buna benzer şeyler geçmemişti. Merhamet duygusuna biraz olsun sahip olsaydı, bu hususta ailesi yanında olabilir, küçük kızlarının istemediği bir adamla evlenmesini engelleyebilirdi. Manen yanında olabilecek herkesi kendisinden uzaklaştırdığını o an fark etmişti cadı. Ve şimdi aynı şeyi Zagreb'e yapmak üzereydi. Burnunun karıncalandığını ve yanaklarına yükselen ateşin suratını kıpkırmızı kıldığının farkındaydı. Gözlerinden akan bir iki damla için özür dilemeye çalışsa da dudaklarını aralayıp tekrar düşüncelere dalması bir olmuştu. Ne olursa olsun genç büyücüyü bırakmak istemiyordu. Olanları anlatamazdı çünkü Zagreb'i çok iyi tanıyordu ve Scorpius'la aralarındaki dostluk bağını koparmak istemiyordu. Şayet Zagreb ve Scorpius'un düşman olması durumunda Prurient'in yine bir seçim yapması gerekecekti, ve o yine hiç kimseyi seçmeyerek iki kişiyi arkasında bırakacaktı. Büyücüyü bu kadar çok sevdiğini fark etmemişti Prurient. Öyle ya, merhamet duygusundan yoksun, acımasız, alelade davranışları bulunan bir cadının böylesine hisler beslemesi olanaklı bir şey miydi? Yalnızca bir kaç dakika öncesine kadar gününü gün etmeyi planladığı genç, şimdi geleceğinin tam ortasında yer almak istediğini söylüyordu, ve ne kadar dile getiremese de cadının da tek istediği buydu. Zagreb'in telaşıyla kendine gelirken, süzülen bir kaç damlayı elinin tersiyle sildi ve gülümseyerek sertçe kafasını duvara yasladı. Kocaman sınıf kutu kadar dar gelmeye başlamıştı. Bakışlarını en uzak noktaya sabitledi ve alaycı bir tavırla da olsa en sonunda konuşması gerektiğine karar verdi. "Ot bu kez baya sağlammış sanırım." Hastalıklı ruhunu gözler önüne sererken tekrar ciddileşen yüz hatlarıyla fevri bir şekilde büyücüye döndü. Gözlerini genç adamın gözlerinden kaçırmaya gayret ediyordu. "Seni seviyorum. Verebileceğim en net cevap bu."
- Zagreb Lacroix LeducSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 9:47 pm
Zagreb, gördüklerine inanamıyordu. Gözlerini kısarak iyice inceledi Prurient'in yanağından süzülen iki damla yaşı. Hep, zor ve güçlü olarak düşündüğü kızın karşısında ağlıyor olması genç büyücünün ürpermesine neden olmuştu. Normalde aşktan midesinde uçuşan o kelebekler birden bire yok olmuştu. Buruşarak bulanmaya başlayan midesi yüzünden derin derin nefesler almak zorunda kalmıştı. Midesinin bulanmasının sebebi ise, canından çok sevdiği sevgilisinin o kıymetli gözlerinden dökülen altın değerindeki iki damla yaştı. Zagreb buna dayanamayarak bakışlarını kaçırdı kızın gözlerinden. Az önce söndürmüş olduğu ota baktı ve şu an buna ne kadar ihtiyaç duyduğunu fark etti. Görüşü net olmasa, düşünceleri yerine tam olarak oturmasa bile duyguları değişmiyordu. Üzüntüsünü engelleyemeyen büyücü, iki damla da olsa o yaşların neden süzüldüğünü merak etti. Olmayacak bir hayal kuruyorum, fikri aklında dolanmaya başlamışken bakışlarını tekrardan sevgilisine çevirdi. Sıktığı dişleri, çoktan iz bırakarak kaybolmuş olan izleri görünce aralandı. Ardından Prurient'in gülümsemesiyle yaşam bulan vücudu tepki vererek bulanan midesinin rahatlamasına izin verdi. Bazen, onu hiç tanımadığını düşünüyordu Zagreb, oysa kızı delicesine biliyordu. Hatta kendinden çok Prurient'i tanıyordu. Onu en başından beri seviyordu. Bu okula geldiği ilk andan beri ona aşıktı genç büyücü. Beş senedir uzaktan uzağa izlediği cadının tüm huylarını, tüm tavırlarını ezberlemişti. Dengesizce, ağladıktan sonra gülümsemesine ve otla ilgili yaptığı konuşma ardından seni seviyorum demesine bu yüzden şaşırmıyordu.
Zagreb, kolunu kaldırarak cadıya belinden sarıldı ve yanağını okşamaya başladı. Kızdan şefkati esirgemezken dudakları arasından düşünceli şekilde çıkıverdi "Seni kendimden çok seviyorum." cümlesi. Genç büyücü, Prurient'in suratını görmediğine eminken dolan gözlerini dışarıya doğru çevirdi. Ağlayacak değildi tabii fakat bir şeylerin ters gittiğini o kadar zamandan sonra bu gece ilk kez fark etmişti. Prurient'in kendisini sevdiğine elbette inanıyordu. Fakat kızın gözlerinden akan o yaşlar nedendi? Düşünceler gencin beyninin bulanmasına daha çok sebep oluyordu. Bu sırada içine döktüğü göz yaşları ardından bakışları otun durduğu sıraya kaymıştı. İhtiyacı olan şeyin ot olduğuna öylesine inanıyordu ki genç kızdan özür dileyerek oradan kalktı, Prurient'in sıraya bıraktığı otun ucunu tekrardan tutuşturdu. Öyle derin iki nefes almıştı ki, beyni Prurient'in yanına oturana kadar tekrardan uyuşmuştu bile. Bu sırada eline koluna fazlasıyla hakim olamayarak yerleştirdi tekrardan elini kızın beline ve duvara yasladı kafasını diğer elinde tuttuğu otu ise Prurient'in kullanmasına izin vermemeye kararlıydı ta ki Prurient gencin üzerinden uzanarak otu almaya çalışana kadar. Zagreb elini havaya kaldırarak genç kızdan kaçırdı otu ve onun yerine daha tatlı gelecek daha fazla haz verecek bir şey sundu ona. İki gencin dudakları birleştiğinde Zagreb elindeki otun kendisini yakmasına bile izin verebilirdi. Bir ara dudaklarını genç kızın dudaklarından ayırdı. Belki de otun etkisiyle ilk kez bu kadar açık söyledi. "Benim olmanı istiyorum."
Zagreb, kolunu kaldırarak cadıya belinden sarıldı ve yanağını okşamaya başladı. Kızdan şefkati esirgemezken dudakları arasından düşünceli şekilde çıkıverdi "Seni kendimden çok seviyorum." cümlesi. Genç büyücü, Prurient'in suratını görmediğine eminken dolan gözlerini dışarıya doğru çevirdi. Ağlayacak değildi tabii fakat bir şeylerin ters gittiğini o kadar zamandan sonra bu gece ilk kez fark etmişti. Prurient'in kendisini sevdiğine elbette inanıyordu. Fakat kızın gözlerinden akan o yaşlar nedendi? Düşünceler gencin beyninin bulanmasına daha çok sebep oluyordu. Bu sırada içine döktüğü göz yaşları ardından bakışları otun durduğu sıraya kaymıştı. İhtiyacı olan şeyin ot olduğuna öylesine inanıyordu ki genç kızdan özür dileyerek oradan kalktı, Prurient'in sıraya bıraktığı otun ucunu tekrardan tutuşturdu. Öyle derin iki nefes almıştı ki, beyni Prurient'in yanına oturana kadar tekrardan uyuşmuştu bile. Bu sırada eline koluna fazlasıyla hakim olamayarak yerleştirdi tekrardan elini kızın beline ve duvara yasladı kafasını diğer elinde tuttuğu otu ise Prurient'in kullanmasına izin vermemeye kararlıydı ta ki Prurient gencin üzerinden uzanarak otu almaya çalışana kadar. Zagreb elini havaya kaldırarak genç kızdan kaçırdı otu ve onun yerine daha tatlı gelecek daha fazla haz verecek bir şey sundu ona. İki gencin dudakları birleştiğinde Zagreb elindeki otun kendisini yakmasına bile izin verebilirdi. Bir ara dudaklarını genç kızın dudaklarından ayırdı. Belki de otun etkisiyle ilk kez bu kadar açık söyledi. "Benim olmanı istiyorum."
- Prurient V De'PhellSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 10:15 pm
- Yalnızca davranışlarına değil aynı zamanda beynine çöken ağırlık Malfoylardan gittikçe uzaklaştırıyordu cadıyı. Scorpius'un yüzüne nasıl bakacağını düşünmeye başlamıştı bile. Zagreb'e bu kadar aşıkken bütün cesaretini toplayıp Malfoyların karşısına geçebilirdi. Ölümü göze almaktı bu onlar için. Scorpius elbette buna izin vermezdi ama aileye ve soylarına edilen bu hakaret cadının bütün geleceğini değiştirebilirdi. Prurient bütün bunlara hazır hissediyordu kendini. Belki de ciğerlerinden arınsa da tavırlarından ve hislerinden arındıramadığı ot yüzündendi bu hisleri. Ne kadar rahatladıysa, o kadar gerilmişti büyücü karşısında. Tütünün ona çektirdiği eziyet bir o kadar da içini rahatlatıyordu. Herkesi, her şeyi karşısına alabilecek kadar güçlü ve bir o kadar da aptal hissediyordu. Cesaretinden ödün vermeyen cadı ilk kez bunu merhamet duygularıyla gerçekleştirebilir, yıllarca aptal gördüğü Leondierlar gibi hareket edebilirdi. Potterları düşündüğündeyse yüzünü buruşturarak bütün bu düşüncelerden uzaklaştırdı kendini. Onlar gibi aptal olmamalıydı. Cesurdu elbet, hırslıydı da... Ama cesaretini her şeyini kaybetmek uğruna sergilemeyecek kadar da zekiydi. En azından cadı böyle olduğuna kanaat getirmişti ve insanların gözündeki kimliğini zedelemekten kaçınıyordu. Şu durumda bile kendi menfaatlerini düşünüyor oluşu onu bir De'Phell yapıyordu. Zagreb'in duygularındansa kendininkiler önemliydi yine. Nasılsa büyücü onu sevmiyor olsaydı bile onu kendine aşık etmenin bir yolunu bulurdu. Geleceğini şekillendirmeye bu kadar gönüllüyken, kurbanı olduğu planlara boyun eğiyor oluşuna hayret ediyordu. Neresinden bakarsa baksın bu işi mantıklı bir sonuca bağlayamıyordu. Bir yandan karşılarına geçip aptallık etmeyi düşünürken, bir yandan da boyun eğerek yeterince aptal olduğunu düşünüyordu. Kafası iyice karışmıştı. Ne yapması gerektiğini anlayamayacak kadar zaruret içerisindeydi. Ona yol gösterebilecek tek kişininse Scorpius olduğu açıktı. Konuşmalıydı, anlatmalıydı. Bu büyücüyü rahatsız ederdi belki ama eninde sonunda konuşulması gerekenlerin bir an önce dillenmesi gerektiğine karar vermişti genç cadı. Belki de bu gece yapmalıydı bunu. Bu gece, o bu kadar ihmalkarken ve tütün yakasını bırakmamışken... Biraz daha kendinden geçmek umuduyla büyücünün çoktan kapıp gelmiş olduğu tütüne yöneltti bedenini. Duvarların soğukluğu cadının içinde yanan ateşi söndürmeye yetmiyordu, fakat bu ona iyi geldiği için elini duvardan ayırmak istemiyordu. Bu kez de o soğuk duvardan güç almaya çalışarak uzanmıştı büyücünün eline. Bakışları kaymıyordu fakat durmadan hareket eden tütün ve odaklandığı büyücünün eli başını döndürmüştü. Pes etmesine ramak kalmışken dudaklarındaki şehvetle olduğu yerde kaldı cadı. Bu kez soğuk olan dudaklar kendisine aitti. Büyücü cadının alev alev yanaklarını bir hayli tetiklemiş, Prurient2in nefesindeki sıcaklığı dayanılmaz bir ferahlığa kavuşturmuştu. Soğuğa ihtiyaç duyarken büyücünün Prurient'e sokulması hiç de yardımcı olmuyordu, fakat cadı bu durumdan şikayetçi sayılmazdı. İlk kez başının bu kadar döndüğünü, ve düşüncelerinin görünmezleştiğini hissediyordu. Bir insanı ilk kez bu kadar arzuluyordu. Dudaklarını ayırmak istemediği dudaklara delicesine bastırmıştı ve duvardan çektiği elini büyücünün karnına, oradan da gömleğinin içine sürüklemişti. Zagreb'in sıcak teni, duvarın etkisiyle soğumuş eliyle birleştiğinde, her iki tarafın da ürpermiş olduğu açıktı. Cadı biraz önceki hırsından ve öfkesinden iyice arınmış durumdaydı. Mutluluk ve huzur nüksederken, bu kez farklı bir duyguyla hareket etmeye başlamıştı. Şehvet... Büyücünün kolları arasındayken istediği tek şey sonuna dek onun tenine dokunmak ve onu hissetmekti. Kendini kaybetmiş olan büyücünün yavaşça inmekte olan elini kavradı ve öpüşmeye devam ederken parmakları arasındaki tütünü çekip sınıfın diğer ucuna attı. Kendisi dumanı soluyamıyorsa, büyücü de solumayacaktı. Ayrıca ikisinden birinin yanması da hoş olmazdı. Büyücü aldırış etmeden nefessizce öpmeye devam etti cadıyı. Prurient ilk kez kendini bu kadar rahat bırakmıştı büyücünün yanında. Defalarca öpüşmüşlerdi, defalarca dokunmuşlardı birbirlerine. Ama böylesini ilk kez yaşıyor oldukları ikisinin de kesilen nefeslerinden belli oluyordu. Ciğerleri göğüs kafesini zorlamaya başladığında yavaşça büyücünün dudaklarından uzaklaştı ve içine tıktığı kirli havayı dışa verip yeniden oksijen solurken, gözlerini açık tutmaya çalıştı. Zagreb'in zümrüt yeşili gözleri parlıyordu. Hiç bir saniyeyi kaçırmak istemiyordu cadı. Büyücü sözlerini tamamlar tamamlamaz da ona cevaben biraz daha sokuldu sevgilisine. Genç adamın gömleğinin içinde gezinen soğuk eli bu kez onun boynundaydı. Büyücünün ısrarlı öpücükleri cadının bynuna indiğinde hissettiği o hazla bir kaç saniye gözlerini yumdu ve yüz hatlarını gevşetip gülümsedi. hiç bir şeyin ona bu kadar haz verebileceğini düşünmüyordu. Boynundaki seri öpücükler yavaşlayıp daha güçlü bir hal aldığındaysa hazzı dizginlemeye çalışıp gözlerini araladı ve büyücünün gömleğinin ilk düğmesine yöneldi. Boynunda bir kaç morarıklık oluştuğunu fark edebiliyordu. Fakat verdiği hazzın yerini hiç bir şey dolduramazdı. Bir kaç düğmeyi açtıktan sonra, büyücünün hamleleriyle genç adamın kucağına yerleştirdi kendini. Yağmur tekrar başlamıştı ve Zeus tekrar öfkelenmişti. Bu kez tanrının öfkesini değil de, Hera'nın acısını hissetmeye çalıştı içinde. Bu gece tamamen büyücüye aitti cadı. Gelecek umurunda değildi. En azından bu gece her şeyi unutup onunla olmak istiyordu. Sertleşen öpücüklerle büyücünün kulağına eğildi ve sıcak nefesini genç adamın boynuna aksederek fısıldadı. "Seninim"
- Zagreb Lacroix LeducSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Yaş : 33
Geri: Çifte tutku
Çarş. Haz. 06, 2012 10:49 pm
Prurient'in soğuk elinin çıplak vücuduna değdiğini hisseder hissetmez daha büyük bir arzuyla öpmeye başlamıştı kızın dudaklarını, Lacroix. Gömleğin içinde gezinen el sayesinde gittikçe daha fazla tahrik oluyordu. Parmakları arasındaki otu çekip fırlatan Prurient'e hiç bir şey söylemeye gerek duymadan daha da istekle öpmeye devam etti büyücü genç kızı. Ardından hızla kucağına çekti Prurient'i ve cadının boynunu öpmeye başladı. Bu sırada gencin gömleğinin bir kaç düğmesi açılıyordu. Nefes nefese kalsa dahi öpüşmesine ara vermeyen Zagreb, Prurient'in üzerindeki cübbeyi çıkardı ilk önce. Ardından elleri kızın omzundan aşağıya doğru indi. Üşümüş olan çıplak bacaklara dokunurken hiç bir şey düşünemiyordu. Kızın vücuduna bıraktığı her öpücükte daha da fazlasını istiyor ve benliğine engel olamıyordu. Aynı onun yaptığı gibi, cadının üzerinde olan gömleğin iki düğmesini açtı hızla. O sırada dudaklarını kızın dudaklarından aldı ve bakışları, kızın hızla inip kalkan göğüslerine yöneldi. Prurient'in kusursuz fiziğine karşı koymaya elbet çalışmayacaktı fakat genç büyücü cadı karşısında o kadar zayıftı ki kendine engel olmak istese bile ölmesi gerekirdi bunu başarması için. Zagreb tekrardan dudaklarını kullandı genç kızın boynuna yönelirken. Oradan da göğüslerine doğru inmişti. Nefes alış verişi hızlandı bir an için. Kızın göğüslerinden gelen kokunun rahatlatıcılığı tartışılamazdı o an. Dudaklarını oradan ayırdığı sırada elleriyle geri kalan düğmeleri açmaya devam etti. Bu sırada gözleri Prurient'in açık tutmaya çabaladığı gözlerindeydi. "Kendinle sevişemiyor olman haksızlık." Kızın gömleğinin tüm düğmelerini açtığında dudaklarını ısırdı gördüğü manzara karşısında. Daha önce bu hazineyi göremediği, dokunamadığı için ne kadar da şanssızdı. Rüyalarında gördüğünden daha güzeldi kız ve Zagreb bu kadar büyük bir güzellikle karşılaşacağının farkında değildi. Zagreb aldığı son derin nefesten sonra yavaşça kaydı oturduğu yerde ve sanki taş zemine değilde bir yatağa yatıyormuş gibi rahatça uzanıverdi soğuk zemine. Prurient'in üzerine doğru eğilmesiyle tekrardan öpüşmeye başlamışlardı. Elleri kızın kalçalarında geziniyordu. İhtiyaç için sevişmiyordu bu sefer biriyle. Sevdiği ve arzuladığı için yapıyordu bunu. Böylesinin çok daha farklı olduğunu ilk kez anlıyordu.
-SON-
-SON-
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz