leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Geçmiş Hayat, Farklı Senaryo Empty Geçmiş Hayat, Farklı Senaryo

Salı Haz. 26, 2012 3:32 pm
James Sullivan & Lisbeth Windsor


Bir cumartesi sabahı hogsmeade ne kadar sakin olabilirse o kadar durgundu işte. Hafta sonunun canlılığı köye yansırken bundan elbette Sullivan Pub da nasibini almıştı. Erken vakitlerde doluşmaya başlamış büyücülere servis yaparken James’in gülen yüzünden her şeyin yolunda olduğu anlaşılabilirdi elbette. Fakat her zamanki kabuslarından birini gördüğünü kim bilecekti ki? Yüreğinin derinliklerine saklamış olduğu kederiyle birlikte gün ışımadan çalışmaya başlamış, çaresizliğini unutmaya çalışıyordu. Geçirdiği yıllar içinde unutulmuşluğunun içine sığınıp çaresizliğiyle birlikte yitip gitmeyi çok istemişti belki de. Fakat her seferinde hayatta çok değer verdiği kurtarıcısı Rose Sullivan gözlerinin önüne gelmişti. O tatlı ihtiyarın anısı bile genç melezi harekete geçirmeye yetiyordu aslında. Bunu düşünürken yüzüne konan bir gülümsemeyi yan masalardan birine oturan genç çifte bakarak taçlandırdı. Siparişleri olan iki birayı nazikçe masalarına koyarken muzipleşen gülümsemesiyle onlara göz kırptı. “ Genç çiftimize en iyi biralarımızdan... Tadını çıkarın. “ Sarışın cadı ve kumral büyücü nazikçe biraları alırken biraz utanmış görünüyorlardı. Ah gençler ve taze sevgililer! Her şeyden çekiniyorlar. Sanki kendisi çok yaşlıymış gibi bunları düşünürken bara doğru geri dönmekteydi. Acaba geçmiş yaşamında bir sevdiği olmuş muydu? Yalnızlığını paylaştığı, mutluluğunu çoğalttığı, hayatına ortak olmuş bir kadın var mıydı? Bunu bilemeyecekti galiba. Kendisi sadece üç yıllık bir dönemini biliyordu o kadar. Bir insan yaşamı içinde göze çarpmayacak kadar küçük; aynı zamanda bir kayboluşun ortasında çok büyük… Her şey tanımlamalara bağlıydı aslında.

“ Evet Jane tembelliğin nasıl gidiyor? “ Barında çalışan elemanlardan olan Jane önündeki onlarca müşteriye siparişlerini yetiştirirken artık dost olduğu bar sahibine öfkeyle baktı. Onun bu kızgınlığı çoğu zaman James’in eğlencesi oluyordu ki bazı durumlarda da öfkesini çekmemek gerektiğini öğrenmişti. Çünkü ani çıkışları olabilen bu kadın bazen asasıyla peşine bir karga sürüsü takabiliyordu. Buna rağmen genç melez bildiğinden vazgeçmiyordu. “ Sen de biraz çalışsan fena olmaz James! “ Sitem dolu kelimeler kulağına ulaştığı anda keyifli bir şekilde gülen adam barın arkasına geçmiş orta boylu kadının yanında durmuştu. “ Pekala iş yükünü azaltalım biraz. Buyurun efendim ne istersiniz? “ Ateş viskisi isteğine karşı başını sallayarak onayladıktan sonra çıkardığı bir bardağa içkiyi doldururken çalan dinlendirici müzik eşliğinde mırıldanmaktaydı. Nefis bir şekilde kokan bardağı adamın önüne koyduğunda kendisi de koca bir bardak istemekteydi. Adama doğru eğilerek bir sır verir gibi yaklaştı. “ Bir ateş viskinin en güzel yanı nedir bilir misin dostum? “ Meraklanan büyücü sırrı paylaşmak adına önüne eğildiğinde aralarında şimdi sadece içkisinin tembelleştiren kokusu mevcuttu. “ Elbette gecenin sonunda hiçbir şey hatırlamayacak olmandır. “ Saçları kırlaşmış adam buna gülerek içkisinden koca bir yudum aldı. Herhalde boğazı yanmış olacak ki yüzünü kastığında James de neşe dolu bir kahkaha salıverdi sıcak ortama. Öğlene doğru tenhalaşan pubın atmosferine bir bira açarak ayak uyduran melez içkisinden aldığı her bir yudumla birlikte önündeki fıstıktan da yemekteydi. Duvar diplerindeki bir masada tek başına oturan bir adam vardı ki onu umursamasına pek gerek yoktu zaten. George çok da iyi idare ediyordu şimdilik. Bir yudum daha… Ardından ufak bir fıstık… Tekrarlanan döngüyü kırmak istemiyormuşçasına bir saat gibi aynı hareketleri yapmaya devam etti. Jane’in endişeli bakışlarına aldırış etmeksizin aniden değişmiş ruh halini kucaklamıştı. Aniden içeriye giren kişiyi görünce elinde olmadan gülümsedi. Eski hayatını bilen birini görmek hoştu aslında. Lisbeth ahşapta ses çıkaran adımlarıyla yanına geldiğinde geçmişte neler yaptığını bilme istenci arttı. “ Hoş geldin Lisbeth, bir bira ister misin? “ Arkaya bara doğru bakarak içkileri gözden geçirdi. “ İstersen viski de verebilirim sana. “
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz