leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Océanne Chloé L'Beau
Océanne Chloé L'Beau
KSKS Profesörü
KSKS Profesörü
Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 17/06/12
Yaş : 28

Dar Sokaklar Empty Dar Sokaklar

Salı Haz. 26, 2012 3:45 pm
    Gürültülü kanat çırpışlarıyla sabahın sessizliğine son veren baykuşunun sesiyle uyandı, yorgun bedeni onu yatağa çivilemekte diretsede kısa süreli bir savaşın ardından mahmur gözlerini kırpıştırarak vücudunu esnetti ve ayağa kalktı. Etrafa saçılmış giysilerinin arasından parmak uçunda geçip lavaboya ulaşmayı başardığında aynada gördüğü görüntüsüne ürkütücü bir bakış attı. Fazlasıyla hareketli geçen gecenin ardından şişkin bir yüz ve fazlasıyla dağınık saçlar olağan bir getiriydi. Yüzüne birkaç kez su serpip saçlarına tarakla şekil vermeye çalıştıysada çabalarının sonuç vermeyeceğini anladığında pes etti ve hızla küvetin suyunu açtı. Rahatlatıcı bir duşun ardından kendine geldiğinde odadaki zarfı fark etti. Baykuşunun sabah boyu sürdürdüğü gürültüleri mektupla ilişkilendirdi. Yakınlaşıp mektubun üzerinde ki yoldaşlık mührünü gördüğünde aceleyle mektubu açıp okumaya koyuldu nitekim sabahın erken saatlerinde yoldaşlıktan gelen bir mektubu ihmal etmek ileride büyük sorunlara yol açabilirdi. Mektubun son cümlelerini de okumayı bitirdiğinde çoktan kafasında parçaları birleştirmişti bile. Hızla giyinip mektupta adı geçen melezi bir an önce bulmak için odayı terketti.

    Şatonun dar koridorlarına güneş ışığı yansıyor, toz zerreciklerini açığa vurarak buğulu bir hava yaratıyordu. Sıradan bir hafta sonunda saat henüz sabahın sekiziyken ortalıkta dolanan öğrenciler görmek imkansızdı bu yüzden cadı, bu tür günlerde kendisini binlerce soruyla çevrelemek üzere bekleyen öğrencilerden saklanmak zorunda kalmadan rahatça koridorları arşınladı.

    Hogsmeade’e vardığında şatodan ayrılalı iki saat geçmesine rağmen henüz bir pub’a gitmek için oldukça erken bir saat olduğundan havanın kararmasını beklemek üzere bir arkadaşına ziyarete gitti. Cüppesini sabah ayazından nasibini almış vücuduna siper etti ve köyün sıralanmış dükkanları boyunca yürümeye koyuldu. Vakit öldürdüğü saatlerin ardından kendini hazır hissettiğinde bara yürümeye başladı. Geçtiği birkaç sokağın ardından ‘Sullivan Pub’ yazılı tabelanın altındaki kapıyı yavaşça ittirerek henüz yavaş yavaş dolmaya başlayan barda kendine kuytu bir masa bulup yerleşti ve hedefi Van Bussen’i –yeni adıyla James Sullivan- izlemeye koyuldu. Kaçamak bakışlarla adamın hareketlerini izlesede geçen birkaç dakikanın ardından Sullivan şüpheli hiçbir davranışta bulunmadığından cadının canı hayli sıkılmıştı. Ancak yaklaşık yarım saat sonra melez barın arka kapısından çıktığında Océanne ihbarın asılsız olmadığını düşünüp derin bir oh çekti ve hızla takibe koyuldu. Arka kapı köyün sıralanmış evlerinin oluşturduğu dar bir sokağa açılıyordu. Van Bussen, De Vries’ın oldukça tehlikeli bir üyesi olduğundan kız bir tuzağa düşüp düşmediğini ölçsede, şu an melezi elinden kaçırma gibi bir şansı olmadığını fark edip dar sokak boyunca ilerlemeye koyuldu. Adam köşeyi dönerken çevik hareketlerle kolunu yakaladı, büküp adamı duvara yasladı ve elini kolundan çekip boğazına koydu, içinden yıllarca aldığı savunma eğitiminin boşa gitmediğine dair bir iki cümle geçirdi. Adamın kaçmasına izin vermeyecek kadar baskı uyguladı ve hınzır bir gülümsemeyle konuşmaya başladı. ”Buraya kadar Van Bussen.” Melezin yüzünde ani baskından olduğunu tahmin ettiği bir şaşkınlık ifadesi vardı, kız gülümsemesini tehditkar bir bakışla birleştirdi ve kolunu adamın boğazına sertçe bastırdı.
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Salı Haz. 26, 2012 9:10 pm
Yoğun bir gün daha başlamıştı sürekli dolu olan barında. Güler yüzüyle yardımcılarıyla beraber müşterilerin hepsine yetişirken günün tazeliği yavaş yavaş yerini öğlene bıraktığında nedense aynı manzara pubın her tarafına sinmişti. İçkinin sıcaklığı parkelere bulaşmış sadece barlara özgü bir atmosfer her bireyin ruhuna işlenmişti. Duvarlarda asılı bazı fotoğraflar tanıklık ederken yaşananlara kimileri vardı ki kederiyle boğulmaya gelmişti buraya. Öylelerini artık iyi tanımıştı James. Hepsinin farklı bir hikayesi vardı. Fakat mekan hep aynıydı. Sadece oyuncular değişiyordu bu sonu belli tiyatro gösterisinde. Simasına konan anlamlı gülümsemeyle birlikte kabul etmeyi öğrenmişti onları. Rose Sullivan’ın kendisine öğrettiği şeylerden biri de buydu. Sullivan Pub, içki içip de eğlenilen bir yerin ötesindeydi ruhu çoktan göçmüş kadına göre. Burası bir tarafsız bölgeydi. Keder, acı, üzüntü, kötülük her türlü şey kapıda kalır, içeriye sadece bireylerin kendisi arınmaya gelirdi. Gücü yettiğinde bu kutsal yerin, kimseye dokunulamazdı. Gelen herkese de bu özveriyle yaklaşmak zor olsa da genç melez yerine getirmeye çalışıyordu yüce görevini. Akşama doğru artık mesainin sonlarına geldiğini anlamış, günün verdiği yorgunlukla hareketleri az da olsa yavaşlamıştı. Kenar masalardan birine oturmuş güzel bir kadın her ne kadar dikkatini çekse de pek aldırmadı. Önünde duran ve inatla bitmeyen birasına çatık kaşlarıyla bir saniye kadar baktıktan sonra işine devam etmişti. Duruşundan bir şeyleri beklediğini anlamıştı. Herhalde sevgilisini bekliyordu. Ya da kötü bir gün geçirmiş tüm stresini atıp huzuru bekliyordu. Gerçeği sadece kendisi bilebilirdi.

“ Jane ben biraz hava alacağım. George ile kalan işi halledersiniz. “ Kadının herhangi bir tepki vermesini beklemeksizin arka kapıdan çıkıp gözden kaybolmuştu. Acaba onu sinirlendirmiş miydi ani çıkışıyla? Bunun üzerinde fazla durmadı genç adam. Cadı zaten onun bu hallerine alışkındı. Üç yılın ardından alışkanlıklarını anlamış birini yanında bulundurmak güzel bir şeydi nede olsa. Çoğu zaman kendisine kızsa da Rose’a olan bağlılığından dolayı kendisini hiç terk etmemişti. Bir yoldaş gibi daima yanında durmuş işleri çekip çevirmesine yardımcı olmuştu. İşte bu takdir edilecek bir şeydi. Herkes kendisine katlanamazdı. Gecenin esintisini yüzünde hissederek köyün arkasına geçmiş yavaş adımlarla yürürken düşünceleri eşliğinde hafifçe gülümsemekteydi. Yakın arkadaşını gerçekten seviyordu. Ara sokaklardan birine girdi. Issız yolda ruhundaki kalabalığı bırakmaya çalışıyordu. Oysa uzuvlarına yapışmış bu iğrenç, mide bulandırıcı şeyden kurtulmak o kadar zor değildi. zaman gerekiyordu; fakat öyle anlar oluyordu ki James’in sabrını sallanan bir yaprak bile zorlayabiliyordu. Uzaklardan gelen adım seslerine dikkat kesildi bir an. Hafif hafif peşinden gelmekte olan seslere aldırmadı. Bu sokaklarda her zaman birileri olabilirdi zaten. Fakat içini daha rahatlatamadan yüzü bir kadına dönmüş sırtı duvara yaslanmış bir şekilde buldu kendini. Boğazına yaslanmış kolla birlikte hafifçe zorlanan nefesine eşlik eden şaşkınlığıyla birlikte birkaç saniye baktı tehdidi savurmuş olana karşı. Van Bussen mi? Bu kadın kendisini biriyle karşılaştırıyordu galiba. Çatık kaşlarının arasından acaba geçmişiyle ilgili bir şeyle mi yüzleştim diye düşünürken ani bir hareketle kadını geri itip kolundan kurtulmuştu. Bir elini kadına doğrultmuş diğeriyle elinde hafif bir dalgalanma başlatmıştı. Şuan bünyesinde olan büyünün özünü kullanma isteğini bulmuştu iradesinde. Aurayı olası bir saldırıya karşı hazırda bulundurması gerekiyordu ne de olsa. “ Sen ne yaptığını zannediyorsun böyle? “ Öfkesiyle bir adım kadar yaklaştı cadıya. “ Benim adım James Sullivan, o dediğin kişiyle bir alakam yok. Hem sen de kimsin ve bana bu şekilde yaklaşma hakkını nereden alıyorsun? “
Océanne Chloé L'Beau
Océanne Chloé L'Beau
KSKS Profesörü
KSKS Profesörü
Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 17/06/12
Yaş : 28

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Çarş. Haz. 27, 2012 5:36 pm
    Tekinsiz özgeçmişini geride bıraktığınızda oldukça güvenilir ve iyi görünümlü adam ,saliseler süren şokunu atlatır atlatmaz bir çırpıda kızın vücuduyla yarattığı engelden kurtulmayı başardı. Cadı, bir an için sağlıklı, genç , deneyimli ve oldukça güçlü bir erkeği zorla alıkoyabileceğini düşündüyse de yanılgıya düşmüş, yine de kendine olan özgüvenini kaybetmemişti. Océanne yıllardır yanından ayırmayıp kutsal saydığı asasıyla karşısına geçebilecek tüm melezlerin icabına bakabilecek bilgi ve yeteneğe sahip olduğunu henüz çok erken yaşlarda kanıtlamıştı. Yine de karşısında binlerce yıllık bir tarih ve bilgeliği, Hogwarts’ı yıkabilmiş bir ırkın örneği duruyordu, kimseyi, hele ki De Vries’ın ileri gelen üyelerinden olan bir melezi hafife almamak gerekiyordu. Bu yüzden elini adama fark ettirmeden cüppesinin içine, asasına doğru yöneltti, yavaş hareketlerle asasını kavradı ancak ortaya çıkarmadı kaldı ki Van Bussen pozisyonunu almış, tetikte beklerken bu fazlasıyla yanlış olurdu.

    Adam kendini güvenceye aldığı an konuşmaya başladı. Sesinde sorgulayıcı ancak bir bayana kabalık olmayacak kadar sert bir tonlama vardı. Hedefinin , bulunduğu konuma gelene kadar onlarca eğitimden geçtiğini bilmese, adamın ne olduğunu anlayamamış ve saf sesine inanabilirdi, ancak yoldaşlığın mektupta söylediği gibi cadı, Van Bussen’in isim değiştirip bir pub sahibi kılığına büründüğüne emindi ve melezin kendisiyle dalga geçer gibi onu bu üzerinde düşünülmemiş ve kurnazlıktan uzak yalana inandırmaya çalışmasına iyiden iyiye sinirlendi. Yüzündeki alaylı ifade kaybolmuş, tamamen sinirli bir hal almıştı. Ancak sükunetini kaybetmeden konuşmaya başladı, kafasında binlerce soruyu cevapladığından konuşmasını kontrol edememiş, çoğu zaman bir İngiliz kadar iyi olan aksanından fire vermeye başlamıştı. ”Hah! Bu ne cürret? Asıl sen kendini ne zannediyorsun da beni ucuz yalanlarınla kandırmaya çalışıyorsun? Yıllardır kendini masum sıradan biri gibi göstermeyi başarmış olabilirsin ama üzgünüm, yoldaşlık neredeyse ruhunla bir olmuş o mükemmel maskeni düşürdü! Adamın kendisine doğru attığı bir adıma karşılık geri çekildi ve imalı bir ifadeyle devam etti. ”Bay Sullivan!” Melezin bir hamle yapmasını bekleyerek asasını açığa çıkardı, yüzündeki sinirli, kindar ifadeden ödün vermeden sağlam duruşuyla adama doğrulttu ve olası bir hamleye karşı hazırda bekledi. Kendisinin bile inanamadığı bir serilikle asasını kınına geri koyup çantasından az dozda bulundurduğu veritaserumu aldı ve adamın ağzına doğru götürüp içmesini umdu, ne yazıkki asası olmadan yapılı bir adama karşı tamamen savunmasız sayıldığını unutmuştu. Asasını yerine koymakla büyük hata ettiğini daha ilk saliseden anladı.
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Çarş. Haz. 27, 2012 7:59 pm
Yalanlar mı? Bu kadın ne saçmalıyordu böyle? Eğer hayatta yalan atamayacak biri varsa o da şuanda kendisidir. Zaten geçmişe dair bir şeyler bilmeyen bir adamın istese de gerçeği çarpıtamayacağını herkes bilirdi. Ayrıca yalana olan antipatisi tüm yaşamını bilseydi bile bunu engellerdi. Gerçekten de engeller miydi? Ya yaşamının derinliklerinde çok kötü bir şeyler yapmışsa ne olacaktı? Yine dürüst kalabilir miydi? Gerçekler yüreğini yakacaksa şayet onu tüm varlığıyla kucaklayabilir miydi? Bunu zaman gösterecekti galiba. Öncelikli sorunu önündeki inatçı kadındı. Saçmaladığı kelimeleri arasından sarf ettiği yoldaşlık sözcüğü dikkatini çekmişti. Yoldaşlıkla tüm bunların ne alakası vardı şimdi? Bu örgütü elbette duymuştu. Büyücülerin kurtarıcısı, sihir dünyasının koruyucusu olarak geçmişte büyük işlere imza attığı gibi şimdi de görevini yapmaya devam ediyordu. Tüm bunları anlatan Rose’u düşünürken cadının her konuyu açışında parlayan gözlerini düşündü. Hayatında tanıdığı en cesur kadınlardan biriydi ve onu böylesine heyecanlandıran kişilerin ulvi bir amaca hizmet ediyor olabileceğini düşünmüştü sadakatle. Fakat şimdi onlardan biri kalkmış karşısına dikilmiş, ne olduğunu anlamadığı ithamlarla üzerine geliyordu. Bu, kanındaki alevin serbest kalması için yeter de artardı bile. “ Bana bak kadın… “ Ağzından fırlamış hırlama bir kurt adamın tehditkar sesini anımsatsa da görünürdeki hala insandı. Öfkesi an be an artarken bir adım daha yaklaşmıştı kadına. “ Benim bu söylediğin işlerle hiçbir ilgim yok. Şimdi rahat bırak beni. “

Öfkesi kontrolünü zorlarken elindeki aura da gittikçe güçlenmekteydi. Parlaklığı artıyor, yavaş yavaş avucunu yakmaya başlayan enerji bedeninden serbest kalmak için çırpınıyordu. Tüm hücrelerinde biriken enerji uysal bir şekilde avucuna oradan da auraya akıyordu benzersiz bir düzen içerisinde. Böyle bir güç ruhunu güvenle doldurmuş, fiziksel yan etkileri bir kenara bırakmıştı. Eğer biraz daha devam ederse bu karşısındaki cadı, onun için kötü olacaktı ki beklediği hareket geldi aniden. Küçük bir cam şişeyi elinde tutan kadına önce şaşkınlıkla baktı. Bu da neydi şimdi? Bir çeşit zehir mi? Kendisini öldürmeyi planlayan kadına karşı öfkesi tavan yaptığı sırada elini ileriye doğrulttu. “ Sanırım bunu hak ettin! “ Güçlenmiş aura elinden fırladığında bünyesinden akan enerji serbest kaldı. Kanında dolaşan güç kadının göğsüne çarptığı anda acı içinde haykırarak bir metre kadar geriye fırladı. Sanki olayı ağır çekimdeymiş gibi izleyen melez yere düşen cadının çıkardığı tok ses üzerine öfkesi aniden geçti. Yerde hareketsiz yatan yoldaşlık üyesine temkinli adımlarla ilerlerken o şeyin hala sağlam olduğunu gördü. Acaba acele mi etmişti? Belki de düşündüğü şey değildi. Yavaşça eğilip durumuna baktı. Bu kez pişmanlık içini doldururken başın şişmiş olduğunu fark etti. Ceplerinin birinden bir bez çıkarıp kadının başına dayadı. Gerçi bunun ne işe yarayacağını bilmiyordu; ama hiçbir şey yapmamaktan iyiydi. “ Lanet olsun! “ Derin bir nefes alarak düşünce akışını hızlandırmayı denedi. Ne yapabilirdi acaba? Şimdi sokaktan biri geçse durumunun çok şüpheli görüneceğinden emindi. Baygın yatan bir kadın ve önünde dikilmekte olan bir melez… Bu durumda her insanın aklına tuhaf şeyler gelebilirdi. Cadıyı yavaşça doğrultup kaldırıma çıkardı oradan da binaya dayayıp oturur pozisyona getirdi. En azından bu şekilde şüpheli durum biraz daha katlanılabilir hale gelmişti. Şimdi ne yapacaktı peki? Ne ilginç bir andı ama! Canı sıkılan büyücü çarenin cadıya hafif hafif tokatlar atarak uyandırmaya çalışmak olduğunu düşündü. Baygın ve güzel yüze bakarak birkaç saniye durakladı. En sonunda ufak tokadını kadının suratına indirdiğinde beklediğinden yüksek bir ses tüm sokağa dağıldı.
Océanne Chloé L'Beau
Océanne Chloé L'Beau
KSKS Profesörü
KSKS Profesörü
Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 17/06/12
Yaş : 28

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Çarş. Haz. 27, 2012 9:04 pm
    Océanne’ın son derece hatalı hamlesinin ardından olaylar anlık refleksler halinde gerçekleşti; kız şişeyi uzattı, adam ellerini kıza doğru doğrultup aşina olduğu güç ışımasını, vücudundaki enerjiyi kıza doğru gönderdi, enerji tüm bedenine müthiş bir baskı uyguladı ve kız yere serildi. Ne kadar olduğunu kestiremediği bir süre ardından çarpıcı bir tokatla kan beynine hücum etti ve tekrar ana döndü. Sorsalar akan zamana anlık bir ara vermek gibi fantastik cümlelerle tanımlayacağı olay sadece bayılması ve bir an bilincini kaybetmesiydi. Başını çarpıp bayıldığı sokağın kenarında, bir binanın soğuk taş duvarlarına yaslanmış halde bulduğu bedeni son on beş dakikadır baş düşmanı bellediği adamın tam karşısında çaresizce duruyordu. Kısa süreliğine nereden geldiğini çözemediği bir güven duygusu hissetti, ardından tehlike alarmı veren beyni hızla vücudunu doğrultmaya çalıştıysa da ani kalkışı sadece sert bir şekilde tekrar duvarla birleşmesine neden oldu. Genç adama baktı, kolaylıkla kızı alt edip sokaktan uzağa kaçabilecekken ayılmasına yardım etmişti üstüne tepkisizce kızın neler olduğunu anlamasını bekliyordu. Ve yanlış görmüyorsa yüzünde belli belirsiz, suçluluk dolu bir ifade vardı. Asla bir araya getiremeyeceği karakteristik özellikler, özgeçmiş ve davranışlara sahip bu adamı çözmek çok zordu. Ancak o an için kesin olan tek şey, kızın sanık olarak gördüğü bu adamın suçluluğundan emin olmadığıydı. Yüzüne yerleştiğini tahmin ettiği anlamsız ifadeyi hayal edip istemsizce güldü. Fazlasıyla yersiz gülümsemesi içinde bulunduğu durumla birleştiğinde yoldaşlıktaki konumunu tehlikeye atabilecek anlar yaşadığını fark etti. Kendini biraz toparladığında hala adama karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğine karar verememişti yine de susup kalırsa durumun giderek garipleşeceğini farkına vararak söze girdi. ”Ah! İşte tamda beklediğim hareketler. Nedense kendinizden emin ve umursamaz tutumunuzu ‘öfkeli’ davranışlarınızda göremiyorum. Beni yere serip sonra ayıltmak fazlasıyla akıllıca.” Yerinden doğrulup adamın karşısına geçtiğinde sükunetini ve zarafetini tamamen kaybetmişti. ”Kendinizden emin ve umursamaz tutumunuz uzattığım veritaseruma verdiğiniz tepkiyle hiç uyuşmuyor. Gerçekten masum bir pub çalışanı olsam bu serumu çoktan içmiş olurdum! Uzatana saldırmış değil. Öncekilere göre daha ılımlı sözlerine rağmen asasını çekip adama doğrulttu. Tekrar aynı hatayı yapmaya niyeti yoktu tabii. Bir saldırıya karşı daha savunmasız kalmamaya niyetliydi. Biraz tereddüdün ardından güven vermek açısından asasını indirdi ancak her an tetikte bekliyordu.
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Çarş. Haz. 27, 2012 10:01 pm
Açılan gözlere merakla baktı. Acaba kendinde miydi, yoksa şuursuzca hareketler edip sokakta yalpalayarak dolaşacak mıydı? Merakı erken sonuçlandığında kız önce ayağa kalkmaya çalışmış hemen ardından sırtı tekrar sert duvarla buluşmuştu. Elleri bu anlık olay neticesinde ileri uzanmışsa da biraz geride durdu. Pişman olabilirdi; ama cadının her an saldırıya geçebileceği ihtimaline karşılık dikkatli olmalıydı. Ardından gelen gülümsemeye bir anlam verememişti. Şaşkınlığı pişmanlığının yanına eklenince ne yapacağını bilemez halde kadına birkaç saniye bakakaldı. Sonra ayağa kalkabilmiş cadının sözleri biraz olsun onun kendine geldiğinin kanıtını oluşturmuştu. Ne yani onu bırakıp gitse daha mı mutlu olacaktı yani? Elinde olmadan sırıtan melez ellerini iki yana açıp sonra çuval gibi bırakarak kotunun kenarlarına çarpmasına neden oldu. “ Sen ne dediğinin farkında mısın? “ Alaylı çıkan sesini bastırma gibi bir zahmete katlanmaksızın sivri kelimeleri hala sersem görünene yönlendirmişti. Eğer denildiği gibi bir suçlu olsaydı onu yere serdikten sonra yapacağı şeyler belliydi aslında. Ya onun kanıyla kutsal bir ayin yapacaktı ya da kaçıp sırra kadem basacaktı. Tuhaf hareketler sergileyen bu genç kadını ayıltmayı asla düşünmezdi. “ Ben dediğin gibi bir suçlu olsaydım eğer ya seni öldürürdüm ya da kaçardım. Ayıltmam hiç de mantıklı olmazdı. “ Gerçi çok da tehlikeli biriyse bu kaçığı tenha bir yere götürüp cadının çok sevdiği yoldaşlığı hakkında bilgi almak için işkence de edebilirdi mesela. Zihnine üşüşen bu iğrenç fikri hemen geçiştirdi. Neler düşünüyordu böyle?

Veritaserum mu? Bununla ilgili bir şeyler duymuştu elbette. Kaşlarını çatan genç adam zihnindeki bilgi kırıntılarını bir araya getirdiğinde olanlar şimdi daha mantıklı görünmeye başlamıştı gözüne. Fakat işin tuhafı genç cadının hiçbir açıklama yapmadan şişeyi uzatmış olmasıydı. Daha birkaç dakika önce yaka paça birbirlerine girmiş olan birinden gelecek hamlenin bir çeşit saldırı olabileceğini düşünmesi son derece normaldi. Asıl yapılması gereken bir açıklamanın yapılması gerekirdi. Yarı yarıya indirilmiş asasına baktığında hala kontrolü elden bırakmadığını görüyordu. Temkinli biri olması oldukça iyiydi. “ Veritaserum olduğunu söyleseydin durum kolaylaşırdı. Ama sen bana hiçbir şey söylemeden şişeyi uzattın. “ Yerden şişeyi alıp kadına doğru tuttu. Sıvı hafif bir dalgalanma gösterip ardından durgunlaştı. Gözleri bir anlığına kaysa da oraya tekrardan hedefine odaklandı. “ Daha tanımadığın birine bir şişe uzatıyorsun ve onu içmesini bekliyorsun. “ Elinde olmadan gülümsedi. “ Bu budalalık bence genç bayan! Bunun ne olduğunu açıklaman gerekiyordu. “ Ne kadar temkinli de olsa hata yapmıştı ve başka bir yerde bu yaşamına mal olabilirdi. Acaba kaç yaşındaydı? Genç olduğu her halinden belliydi. Kendisinden küçük müydü? Belki bir yaş? Çok da büyük olamazdı. Yüzünün pürüzsüzlüğüne dikkat ettiğinde güzel olduğunu söylemek gerekiyordu. Bu kadar irdeleyici bakışın yeterli olduğunu düşünerek elindeki cam şişeye baktığında onun soğukluğunu hissetti. “ Eğer bu seni memnun edecekse onu içeceğim ve masum olduğumu sana kanıtlayacağım. Zaten üç yıl öncesine dair hiçbir hatırlamıyorum. “ Şişenin mantarını ufak bir ses çıkararak açıp az olan dozdaki veritaserumu hemen kafaya dikti. Ağzında kötü bir tat bırakan iksir karşısında boğazını temizlemeye çalışsa da zihninde bir uyuşma hissetti. “ Hey, bu hiç de fena değilmiş. Ah Tanrım! Sanki tüm gizleri açıklayabilirmişim gibi hissediyorum. “ Sorulacak her soruya karşı hiç olmadığı kadar dürüst olacağından şüphe yoktu artık. Büyümüş gözlerini kadına çevirip biraz yalpaladı. “ Evet ne soracaktın bana? “
Océanne Chloé L'Beau
Océanne Chloé L'Beau
KSKS Profesörü
KSKS Profesörü
Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 17/06/12
Yaş : 28

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Perş. Haz. 28, 2012 3:01 pm
    Kızın sözlerinin ardından adam, bir süre iksiri görmezden gelerek kıza çıkışmayı sürdürdü. Sözleri her ne kadar keskin vurgularla biçimlense de öncesinin aksine adam beklenmeyecek kadar sükunet içinde konuşuyordu. Kızın bayılmasının ardından olaylar silinmiş, konuşmanın rolleri değişmişti. Öfkesine hakim olamayıp aklındaki sözleri anlaşılır hale getirmeden sıralayan Océanne, mantık ve sakinlikle durumu izah etmeye çalışan suçlu gibiydi. Belki durum başından beri böyleydi, belki kız önyargılarını yavaş yavaş indirmeye başladığından adamın davranışlarını yeni yeni doğru yorumlamaya başlamıştı. Belki de hiçbir şeyden habersiz görünen adam, gerçekten mektupta adı geçen kişiydi. Dizginleri elden bırakamayacağına karar verdiğinde adamın kulağına uğultu halinde gelen sözleri anlam bulmaya başladı ve kız düşüncelerinden gerçek dünyaya geri döndü. Ancak kız tam cevap verecekken adamın yüzündeki düşünceli ifadeye takılıp kaldı ve o tekrar anı yakalayana kadar Van Bussen –yahut Sullivan – çoktan konuşmaya başlamıştı bile. ” Yanlış anlamıyorsam ırkımızın baş düşmanlarından oluşan bir örgütün kıdemli bir üyesine saygı gösterip açıklama yapmam gerektiğini söylüyorsun. Budala? Aksine sizin yaptığınız budalalık hatta ötesi küstahlık, foyanız ortaya çıkmış, çaresiz bir haldeyken bile size seçenek tanınmasını bekliyorsunuz. Kız, sakin başladığı konuşmayı yine hiddetle bitirmişti. Ancak akıllı cümleler sarf edebildiği için mutluydu. Adam kendini ispatlamak konusuna iyice kafayı takmış olacak ki birkaç sözcüğün ardından saniyelerdin kızın havadaki elinde asılı duran şişeyi alıp aniden içti. ” “ Evet ne soracaktın bana? “

    Profesör yaşadığı şok atlatmak üzere kendine bir iki saniye tanıdıktan sonra yüzüne yayılmış şaşkınlık ifadesini hızla silip ciddi bir hal aldı. Adam iksiri içtikten sonra soru sorması bile gereksizdi nitekim kendinden emin olmayan biri asla böyle bir şey yapmazdı. Ancak yoldaşlığı doğruluğundan emin bilgiler dışında hiçbir şey harekete geçirtemezdi. Düşünceleri arasında kaybolup olayı çözmeye çalıştı ve doğru yolu adama sorular sorarak bulmaya karar verdi. Kollarını birbirine kavuşturup tıpkı sorguya çeken bir dedektif gibi adamın etrafında yavaş adımlarla turlamaya başladı. Topuk sesleri izbe sokakta yankılanıyordu. ”Sonunda boyun eğmeyi başardın. Evet! Vakit kaybetmeden başlıyorum. Van Bussen sen misin? Evet fazlasıyla doğrudan oldu sanırım.” Sözlerinin bitiminde dudağını büktü. Adamın suçsuz olduğundan emin olduğunda çok daha ılımlı bir hale gelmiş ve konuşmalarına bu sıcaklığı yansıtmıştı. ” James Sullivan kimdir? Hayat hikayeni özetler misin? Vee, De Vries’la ne derece ilişkilisin? Yoldaşlığa senin başka bir insan olduğunu düşündürtmeyi nasıl başardın?” Nefes vermeden sıraladığı soruların ardından mizacına gülmek zorunda kaldı, adamın soruları tek tek aklında tutmaya çalışır görüntüsü hayli komik bir manzaraya yol açıyordu. ”Hızım için kusura bakma, bu olay fazlasıyla karmaşıklaştı ve bir an önce çözülmeli. “ Köhne bir apartmanın giriş basamaklarına doğru yürüyüp oturdu ,yüzünü adama doğru yöneltip tek elini çenesine dayadı ve binaların güneş ışınlarına geçit vermeyip gölgelerle çevrelediği, nahoş bir esintiye geçit veren sokakta adeta sorguladığı genç adamı dinlemeye koyuldu.
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Perş. Haz. 28, 2012 3:33 pm
James olduğu yerde sallanmaya devam ederken ard arda gelen sorular karşısında daha da sersemlemişti. Kaşlarını çatarak bir süre gözlerini kapatan adam bu şeyin kafayı gerçekten iyi ettiğine kanaat getirdi. Acaba puba bunlardan mı alsaydı? Muhtemelen her gün kavga çıkardı o zaman. Çünkü insanların söylemek istemeyeceği şeyler dökülecekti dudaklardan ve yumruklar konuşacaktı hırsı indirebilmek adına. Aslında heyecanlı günler geçireceği aşikardı. Yeteneğiyle birlikte bu sayede idman yapardı kendisi de. Van Bussen! Kimdi o hergele şimdi? Bu takık kadın boyuna aynı soruyu sorup duruyordu. Her kimse karşısındaki cadının epey canını sıkmıştı galiba. Ona bir zarar da vermiş miydi? Hayır o zaman bu durumda direkt saldırıya geçerdi kadın öfkeyle. “ Kimden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yok. “ Gözleri büyüyen melez biraz daha sallandıktan sonra genç cadıya yaklaştı sarhoşlar gibi yalpalayarak. Ağzındaki tuhaf tat yerini bir çeşit tatlı hisse bırakmıştı. Şekerli miydi yani bu? Biraz daha içmek güzel olurdu herhalde. “ Şurada sabahtan beri Van Bussen diye mızmızlanıp duruyorsun. Öyle birini tanımam bile. “ James Sullivan, işte asıl konuya gelmişti kadın sonunda. Kendini nasıl anlatabilirdi ki? Üç yıllık hayatı ve onun dışında burada geçirdiği günlerde edindiği arkadaşlıklar çok sınırlıydı. Sessiz olmuştu her zaman James. Belki biraz esprili bazen de vurdumduymaz olabilirdi; ama onun dışında ne vardı ki? Bilmiyordu.

James ellerini iki yana açarak kadına meydan okur gibi baktı. “ James Sullivan karşında duruyor işte. “ Biraz daha yaklaşıp cadının oturduğu yerin korkuluklarına tutundu. Bu şey ayakta durmasını güçleştiriyordu. “ Hayatımla ilgili anlatacak pek bir şeyim yok aslında. Üç yıl önce bu köyün kıyısında kanlar içinde gözlerimi açtım. Beni bulan Rose Sullivan kendi soy adını verdi bana. İki yıl önce öldü ve pub bana kaldı. Ondan önceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum. “ Biraz duraklayıp gözlerini sımsıkı yumdu. Başına saplanan ufak ağrıyla mücadele ederken birkaç saniye konuşamadı. Kendi sefil hayatı şu yoldaşlık üyesini niye alakadar ediyordu bilmiyordu; ama en azından kayda değer hikayesi olduğu açıktı. Kendine geldiği an konuşmaya devam etti. “ Şu dediğin De Vries’le ilgili hiçbir bağım yok. Ben iyi insanlardanım genç hanım. “ De Vries’i de duymuştu elbette. Kendisi gibi melezlerin kurmuş olduğu örgüt şu sıralar sihir dünyasının başına bela olmuştu. Yıllar önce o kadar güçlü saldırılarla varlıklarını açık ettiler ki herkes o andan beri cepheleşmeye başladı. Hepsini bilge kadından dinlemişti. Bazen geçmişinde onlarla ilgili bir bağının olup olmadığını merak ediyordu doğrusu.

Daha fazla dayanamayıp genç kadının yanına çöktü. Onun parfüm kokusu burnunu doldurduğunda ağırlaşmış başı sanki biraz kendine gelse de yine aynı uçmuşluk hissiyle durmaktaydı öylece. Sessizlik sokağa egemen olmuş, sadece melezin derin nefes alışverişleri bu dinginliği bozuyordu. Elleriyle başını ovalayan genç adam uykusu gelmiş bir şekilde aniden yanındaki kadına yaslandı. Başı onun omzuna düştüğünde bilinci hala açıktı; ama tam olarak ne yaptığını bilmiyordu. “ Geçmişimi hatırlamayı çok istiyorum. “ Mırıldanmasındaki çaresizlik kaç kişiyi etkileyebilirdi acaba?
Océanne Chloé L'Beau
Océanne Chloé L'Beau
KSKS Profesörü
KSKS Profesörü
Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 17/06/12
Yaş : 28

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Perş. Haz. 28, 2012 4:35 pm
    Melez iksiri içişinin ardından bulanık bir sarhoşluğa bürünmüştü. Veritaserum melezler üzerinde böyle bir etki mi oluşturuyordu yani? Belki durumu fazla abartıp basit bir uyuşukluğu sarhoşluk olarak yorumlamıştı kız. Bu tür önemsiz düşüncelerle kendini meşgul etme sırası olmadığına kanaat getirip hızla konusuna odaklandı. Adam, kızın sorularını cevaplarken Océanne dikkatle dinledi, cevapladığı her soruda miskinleşen bedenine dayanak bir yer bulan adam git gide kızın yakınına gelmişti. İlginç bir şekilde adam tüm soruları tahminin aksine yanıtlamıştı. Yoldaşlık nasıl yanılırdı? Bu soru söz konusu bile değildi, adamı burada böylece bırakıp gitmeye niyeti yoktu tabii. Sorular dizinini cevaplayan adam tüm reddedişlerinin ardından kendi hayatını anlatmaya koyulduğunda kız nihayet tüm sorunları kafasında çözdü. Adam kendi bulanık geçmişini anlatırken cevabından emin olduğu tüm sorulardan daha özgüvenli duruyordu. Belki de ikisinin de yarım saattir tartışıp durdukları olayların düğüm noktasının bu olduğunu bildiğinden ağzından çıkan sözler bir rahatlama mırıltısı gibiydi. Demek ünlü Alexander Van Bussen hafızasını kaybetmiş, önceki hayatından tamamıyla habersiz yeni masum bir hayat kurmuştu. Bu gelişme şok ediciydi. Yoldaşlığın böyle bir şeyi atlamış olması gayet olağandı nitekim bu durum insanları incelerken göz önünde bulundurulacak bir kriter değildi. Nasılda emin bir şekilde iyi insanlardanım diyordu? Yeni ismiyle Sullivan karanlık geçmişini bilse üç yıldır lekesiz sürdürdüğü hayatının ardındaki kötülükleri kaldıramazdı herhalde. Adamın yerinde olmayı ve böyle bir travmayla karşı karşıya gelmeyi asla istemezdi. Kimsenin sorunsuz ve sıradan bir hayatı yoktu ama bu biraz fazla olağanüstü bir durumdu.

    Acilen baykuşuna ya da herhangi bir baykuşa ulaşıp yoldaşlığa haber yollamalı , direktiflere göre adama durumu izah etmeli ya da yoldaşlığın söyleyeceği sıradaki plana göre harekete geçmeliydi. Öncesinde tek isteği De Vries’ın bu gizli görevi öğrenip buraya gelmesinden önce Sullivan’la birlikte izbe sokağı hatta Hogsmeade’i terk etmekti. O kafasında milyonlarca düşünceyle cebelleşirken adam, hiçbir şeyden habersiz kendi vücuduyla başa çıkmaya çalışıyordu. Giderek yaklaşıp kızın yanına oturdu. Anlaşılan adamın miskinleştiği konusundaki tahminlerinde haksız değildi. Sullivan aniden başını omzuna koyduğunda kuytu sokağın esintisiyle ürperen bedenine yayılan sıcaklığı hissetti ve alışmaya çalıştığı mayhoşluğun tadıyla tepkisiz kaldı. Geçmişini hatırlamak mı istiyordu? Ah! Kız böyle bir geçmişi hatırlamak ister miydi acaba? Ne yapacağını bilemeden öylece kaldı. Henüz yeni tanışıp düşman bildiği bu adam ve geçmişi hakkında adamın kendisinden daha çok şey biliyordu. Yaşadığı en garip anılardan biri olarak skalasında yerini alacak olan günün nasıl biteceği hakkında en ufak bir fikre sahip değildi. Sorup sorgulamadan durmaksızın yargıladığı bu adama karşı sıcaklık hissetmeye başlamıştı, suçluluk duygusu bir de adamın yaşadıklarıyla birleşince kız iyiden iyiye pişmanlık duyar olmuştu. Bunların sırası değildi ancak adamı apar topar çekeleyip götürmekte fazlasıyla garip olurdu. Sıradan bir gün geçiren adam bir anda kim olduğu belirsiz bir kadın tarafından delice sorulara maruz bırakılmıştı. Bu kadar emin olma, neyle karşılaşacağını bilemezsin.” Son derece vurgusuz ve donuk sözle söylediği cümlelerden yalvaran özür dilemelere ani bir geçiş yaptı. ”Ah! Kendimi nasıl affettirebilirim bilmiyorum ben, ben sadece bana söyleneni yaptım, ılımlı davranamayacağımı anlamalısın, asla böyle kaba bir insan değilimdir sadece görevlerimde taviz vermemek konusunda fazla dikkatliyim ve bu beni aksi ve şiddet yanlısı yapıyor.” Kendini affetme çalışmalarının ardından adamla bir an önce uzaklaşmaya yönelik stratejisine geçti. ”Ah! Şimdi birkaç problemden dolayı beni mesaj gönderebileceğim bir yere götürebilir misiniz? Hatta kendimi affettirmek için benim misafirim olarak Diagon Yoluna gelir misiniz? Orada güvenilir baykuşlar bulabilir ve sizinle sohbet edebiliriz. Uç uç şebekesiyle beş dakikada orada oluruz! Neşeli ve istekli sesinin ardında yatan endişenin hissedilmediğini umdu ve adamı hareketlendirmek için omzuna vurdu.
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Perş. Haz. 28, 2012 8:29 pm
Kadının omzu kendisine o kadar yumuşak gelmişti ki sözlerinin bir kısmını yarı yarıya uykuya dalmış şekilde dinliyordu artık. Teninden yayılan o güzel kokuyu içine çekerken kendini yatağında güzel bir uykuya dalmak üzere olduğunu hissetti. Sesindeki tını bile o kadar hoşken nasıl gözlerini açabilirdi ki zaten. Bu sokağın ortasında sonsuza dek kalabilirdi. Kimseye zarar vermeksizin hayatının sona ereceği güne kadar… Oysa bazı sesler zihnini berraklaştırmış gözlerini açmadan onu dinlemeye başlamıştı. Evet görevler daima önemliydi. Kendisi de bir çeşit savaşçı olsaydı şayet hedefine ulaşmak adına daha katı olurdu herhalde. İsmini bilmediği bu kişi epey nazik davranmıştı aslında. Sahi kimdi bu kadın? Nerede yaşıyordu? Genç cadı sınırlı geçmişi hakkında çok şey bilirken aynı şartlara kendisi sahip değildi. Adil değildi bu durum. Fakat o kadar yorgundu ki hiçbir şey söyleyecek gücü bile bulamıyordu. Yine de kendisini biraz toparladığı anda kadına iyice yaslanmış bir şekilde dudakları aralandı. “ Ne önemi var? Boşver, ben de sert çıktım... Sanırım uykum gelmeye başladı. “ Sesinin etkisi kadının boynuna çarpıp etrafa dağılırken gözleri tekrar kapandı. Rose Sullivan’ın yüzü gözlerinin önüne geldi. “ Onu çok özledim.“ Mırıldanışını duymuş muydu acaba? Yüreğinde yatan özlemi fark etmiş olabilir miydi? Aslında bu o kadar önemli değildi. Asıl konu damarlarına enjekte edilmiş hasretti.

Şakıyan ses üzerine zihni tekrar açıldı. Mesaj… sohbet… affediş kelimeleri bir çorba gibi beyninin içinde dönerken en iyi yerin kendi pubı olduğunu düşündü. Hem orada biraz daha açılıp iyi bir sohbete girişebilirlerdi. Ayrıca kadın istediği mesajı yazıp Jane’in baykuşuyla yollayabilirdi. Her şey bu kadar basit şekilde çözülebiliyordu işte. O kadar uzağa gitmeye ne gerek vardı ki? Aniden doğruldu adam. “ Aslında o kadar uzağa gitmemize gerek yok. “ Tuhaflaşmış sesiyle birlikte burnunun dibine girmiş olduğu kadına baktı birkaç saniye. “ Benim puba gidersek şayet orada mesajını yazabilir ve bir çalışanımın baykuşuyla istediğin yere gönderebilirsin. Bu şeyin etkisi ne zaman geçecek? “ Yüzünü ekşitip kafasını önüne eğdi. Midesi bulanan melez sokağın ortasına kusmamak için direnirken aynı zamanda baş dönmesi hissini yok saymaya çalışıyordu. Kendini biraz iyi hissettiği zaman kelimeler tekrar döküldü ortalığa. “ Hem çok şirin bir yerdir. Orada istediğin kadar sohbet edebiliriz genç bayan. “

Ayağa kalkan adam ensesine ulaşan rüzgar eşliğinde tenini okşayan esintiyi kucaklamak istedi. Hoşuna gitmişti bu his. Sanki gıdıklanır gibiydi. Birkaç adım atmayı denedi yeni yürümeyi öğrenmiş çocuklar gibi. Veritaserum kendisini gerçekten kötü etmişti. Kendine gelmeye ihtiyacı vardı. Sanki tekila yarışmasına girip otuzdan fazla şat atmış gibi hissediyordu. Öyle bir durumun tek farkı hala ayakta durabiliyor oluşuydu. “ Bu taraftan! “ Bir adım daha attığı esnada dengesini kaybedip binaya sırtını çarpan melez acı içinde inledi. “ Tanrı aşkına bana ne içirdin böyle? Ayakta bile duramıyorum. “
Océanne Chloé L'Beau
Océanne Chloé L'Beau
KSKS Profesörü
KSKS Profesörü
Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 17/06/12
Yaş : 28

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Perş. Haz. 28, 2012 9:02 pm
    Vücutlarının kesiştiği noktadan yayılan sıcaklığın rahatlatıcı etkisine yenik düşmemeye çalışan kız, bir yandan çaresizce adamı hareket ettirmeye yönelik nazik çırpınışlarda bulunuyordu. Sözlerinden de anlaşıldığı kadarıyla kız buna boyun eğse adam saatlerce bu şekilde uyuya kalabilirdi. Başını hafifçe eğip melezin uykuya dalıp dalmadığını kontrol etmeye çalıştı ancak göremedi. Yerine mırıltılar halinde yükselen bir cümle duydu sadece. Bu da nesiydi şimdi? Özlediği kişi kim olabilirdi ki? Kızın aklına gelen ilk kişi uzaklarda yaşayan bir sevgili oldu. Derinlerde çok keskin bir hüsran hissetti. Nedenini çözmeye çalıştı, fark etmeden henüz tanıştığı bir adama ilgi mi duymuş ve bağlandığı biri olduğunu öğrenince üzülmüş müydü? Ya da özleyecek hiç kimsesi olmadığı için kuvvetli bir kıskançlık dalgası derinlerde bir yerde kendisine mi vurmuştu? Düşündü, hatırladı ve kuytu bir sokakta kendini bile tanımayan bir yabancının yanında tekrar içten içe yıkıldı. Son üç yıldır tüm o ani ruh karmaşaları ve gereksiz anılar dizini kızı bozguna uğrattığı zamanlardaki gibi yıkıldı. Bir dersin ortasında, önemli bir toplantıda ve bir düelloda olduğu gibi, içten içe anlık acımalar ruhunu paramparça etti ancak yüzü ifadesizce bir tebessümle gözyaşlarına siper oldu. Yaşadığı ayrılık acısı değildi, basit ayrılıkları çok kez deneyimlemiş, pek duygusal olmayan kişiliği sayesinde kolayca atlatabilmişti. Nasıl bu kadar büyüyüp bir travma haline geldiğini tarif edemediği bu acı, cadının atlatamadığı tek sorun haline gelmişti. O kendini toparlamaya yeltenmeden adam konuşmasıyla kızı kendine getirdi. Adam muhtemelen hala etkisi altında olduğu iksir nedeniyle umursamazca ve fazlasıyla rahat konuşuyordu. Barını tavsiye edip anlatmaya başladığı andan itibaren kız adamın bu düşüncesi savuşturacak bir bahane üretmeye başladı ancak adam hızla harekete geçmişti bile. Kontrol edemediği yürüyüşüyle sokak boyu ilerlemeye çalışsa da nihayetinde dengesini kaybedip duvara tosladı. Adamın sözlerine kız yersiz bir kahkahayla eşlik etti zira bu duruma ciddi bir tutumla yaklaşmak imkansızdı. Adama yaklaşıp kendisinden destek almasını sağladı ve bu hale gelmiş bir melezi buradan Londra’nın merkezine götürmenin akıllıca olmayacağını düşündü. Durumu açıkça izah edip barı geçici ve güvenli bir sığınak haline getirmek mantıklı olan gibi gözüküyordu. ”Bizler için verita serumun tek etkisi dürüstlüktür ancak melezlerde kendini kaybetme gibi bir yan etkisi var sanırım.” Kız kendini tutamayıp tekrar güldü ancak hızla toparlandı. ”Senin şu bar, güvenli bir yer midir? Madem köyümü terk etmem diyorsun sohbetimizi yapmak için barın hizmete birkaç saatliğine ara vermek durumunda kalacak. Olayın ciddiyetinin farkında değilsin ama sorun bende, şu an seni net bilgilendiremediğimden bu kadar rahatsın tabii bi de şu ‘iksir’den.” Bu sefer melezi rahatsız edecek kadar uzun bir kahkaha atmıştı, yüzünü buruşturup adama çaresiz gözlerle bakarak eliyle bir yatıştırma hamlesi yaptı ve kendini mimiksiz bir yüze odakladı.
James Sullivan
James Sullivan
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Melez, Sullivan Pub Sahibi
Mesaj Sayısı : 214
Kayıt Tarihi : 03/06/12
Yaş : 33

Dar Sokaklar Empty Geri: Dar Sokaklar

Perş. Haz. 28, 2012 10:15 pm
Melezler üzerindeki etkisini söylemesine gerek yoktu, adam o anı yaşıyordu zaten. Destek aldığı kadına iyice yüklenmekten başka çaresi kalmamıştı aslında. Derin bir nefes aldı. Hala uyuyacak gibi hissediyordu nedense. Kahkahasına da sinirle baktıktan sonra işaret parmağı aniden havaya kalktı ders verir gibi bir edayla. “ Birinin zor durumuna gülmek çok büyük bir ayıptır ismini bilmediğim bayan! “ İsmini bilmediğim bayan mı demişti? Ne saçmalık ama? “ Sahi senin adın ne yahu? Saatlerdir sana isim yakıştırmaya çalışıyorum. “ Kıkır kıkır gülmeye başlayan adamla genç cadının işi oldukça zordu galiba. Aslında onun işini düşünmesine gerek yoktu. Gerçi şuan hiçbir şeyle ilgilenmeye ihtiyacı olmadığını düşünüyordu nedense. Veritaserumun umursamazlaştırdığı hareketleri onu sanki bulutların üstüne çıkarmıştı. Birazdan ‘viyu’ diyerek uçmaya kalksa kimsenin şaşırmaması gerekirdi aslında. Kolları altındaki cadının güzel yüz hatlarında gezindi bir kez daha. Böylesi bir güzellikle ilgili düşündükleri nelerdi tam olarak bilmiyordu. Bir çeşit ilgi mi? Olabilirdi. Peki ya başkasına gönlünü kaptırmışsa üzülür müydü? O sıra derinlerden gelen bir sızı içini acıttı. Nedenini anlamadı ama gözlerindeki bir dolgunluk rahatsız etti onu. Herhalde yeni tanıştığı birine hemen bağlanacak kadar duygusal değildi. Kendine gel James! Evet, kendine gelmeliydi. Bu saçma iksirin etkisinden kurtulup sıcak bir duş almalıydı hatta. Oysa genç cadının varlığı hala bu şekilde kalma isteğini güçlü kılıyordu. İkilem yapışmıştı şimdi ruhuna. “ Tabi efendim. Barım emrinize amadedir. İsterseniz sabaha kadar servis dışı kalabilir. “ Tuhaf yüz mimikleriyle birlikte kadının rahatsız edici kahkahasını karşılayan genç adam kendine engel olamayarak gülmeye başladı. Aslında bir çeşit kıkırdamaydı bu. Belki de o duyduğu kahkahadan daha çok itici bir yanı vardı. Fakat bunu düşünecek halde değildi James. “ Ciddiyet bana göre değil! “ Parmağını hayır anlamında sallarken neredeyse cadının gözüne sokacaktı ki belli bir mesafede sabitlemeyi başarmıştı. Uçarı ruhuna zaten disiplin hiçbir zaman uymamıştı. Bu nedenle bazen bir bara bile nasıl bu kadar iyi baktığını anlamaya çalışıyordu. Belki de saygı duyduğu kişinin anısı bunu mümkün kılıyordu. “ Evet, o iksir beni bu hale getirdi… O şeyden daha fazla var mı acaba? “ İstiyor muydu hala? Eğer istiyorsa kafasının buz gibi bir suya sokulmasını hak ediyor demekti. Maymuna döndüğü bu zaman diliminde iyice kontrolden çıkmayı istemek sorumsuzca bir davranıştı; ama onu geride bırakalı çok olmuştu sanki. Ayrıca ağırlaşmış hareketlerine bakarak birilerinin ona yardımcı olması gerektiğini düşünürken barın olduğu tarafa doğru elini yönlendirmişti bile. “ Bana destek olmalısın. Kendi başıma yürüyeceğimi sanmıyorum. Aslında ayaklarımın yere bastığından emin değilim… Hey bu yer kayıyor mu? “ Gözlerini yere çevirmiş melez dikkatli bir şekilde baktıktan sonra edindiği izlenimi aktarmaya hazır görünüyordu. “ Hayır kaymıyormuş… Ayrıca o çok istediğin konuşmayı barımda yapabiliriz. Çok ciddi olan konu ne merak ediyorum doğrusu… Gerçi ben şuan kuşların nasıl uçtuğunu da merak ediyorum. “
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz