- Augustin C. SaurovskyGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 88
Kayıt Tarihi : 12/04/12
Yaş : 32
Nerden : Yalova.
Augustin |
Perş. Nis. 12, 2012 4:34 pm
- Spoiler:
…
Etraf karanlığa gömülmüştü birdenbire. Göz gözü görmüyordu Allison sokağının kuzeyinde. Sokak lambaları birden bire kaybolmuştu ortalıktan. Sanki tüm mutluluk silinmişti yeryüzünden. Az önceki ince gürültü de ortadan kaybolmuştu. Cisimlenmeye çalışan birinin septirme raddesine geldiğinin göstergesiydi bu. Etraf tamamen karardığında o ince çizgiyi fark etti. Ölüm ve yaşam arasındaki o incecik çizgi şu an gözlerinin önündeydi. Kendini toparlayarak gayret etti. Bulanık şekiller görüyordu sadece. Dönen bir hortum gibiydi görüntüler. Onu içine çekerken daha da büyüyen bir hortum... Gözlerini sımsıkı kapatıp içinden üçe kadar saydı. Ve gözlerini açtığında tüm bulanıklık ortadan kaybolmuştu. Muggle kentinde bir sokaktaydı yine. Yavaşça doğrularak etrafına bakındı. Gözlerini dükkânlara doğru çevirdi. Olmak istediği yerde olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Asasını ceketinin iç cebine koyarak yavaş adımlarla karşısındaki dükkâna doğru yürümeye başladı. Etraf sessizdi fakat bir o kadar da aydınlıktı. Gece tüm ihtişamıyla karşısındaydı. Fakat bunu düşünecek kadar yüksek değildi morali. Dükkâna doğru yürümeyi sürdürdü. Bu sırada aklında hep o vardı. Elizabeth. Okyanus mavisi gözlerini ona çevirip söylediği son sözdü Alaric’i bu duruma getiren. Dükkâna yaklaştığında kapıyı eliyle hafifçe itti. Bir adım atarak içeriye daldı. Oldukça sakin bir mekândı. Birkaç adım daha atıp bara doğru yaklaştı. Bir tabureye geçip oturdu. Aklındaki tek düşünce Elizabeth’di. Onu bu kadar çok sevdiğini bilmiyordu aslında. O olmadan yaşamanın bu kadar zor olabileceğini tahmin bile edemezdi. Her zaman havalı ve takmayan görünümüyle bilinirdi Alaric. Fakat bu sefer gerçekten bir hayli üzgün görünüyordu. Barmen yaklaşıp gözlerine baktı. Bir şey diyemiyordu. Başıyla onaylarcasına bir hareket yapabilmişti sadece. Buranın daimi müşterilerinden biri olduğundan artık barmen ne içeceğini biliyordu. Alaric düşüncelere dalmışken, birkaç dakika sonra barmen viskiyi getirmişti. Gözlerini viski dolu bardağa çevirdi. Şu an onu teselli edecek tek şey olabilirdi bu. Elini bardağa doğru uzattı. Bardağın soğukluğunu elinde hissettiği anda olağanca hızıyla bardağı ağzına götürdü. Tek dikişte viskiyi içti. Ve bardağı biraz hızlı şekilde masaya vurdu. Barmen gelip bardağı aldı ve yenilemek için yeniden rafa yöneldi. Bu sırada mekânda hafif bir müzik çalmaktaydı. Turuncu ve altın renklerinin uyum içinde olduğu mekânda müşteri sayısı normaldi. Tüm masalar bir veya iki kişi de olsa doluydu. Alaric etrafına göz gezdirirken barmen ikinci bardağı getirmişti bile. Alaric onu da tek dikişte içip masaya bıraktı. Barmen ona şaşkınlıkla bakmaktaydı. Alaric fazla içki tüketen biri değildi. En fazla iki tane içerdi bu mekânda. Fakat bu sefer iki bardağı da tek seferde içmişti. Barmen gidip yenilerken Alaric yeniden düşüncelere dalmıştı. Müzik değişmiş olsa da Alaric bunu fark etmemişti. Düşüncelerle birlikte viskisini yudumlarken dördüncü bardağa ulaşmıştı.
Barmen dördüncü bardağı masaya yavaş bir şekilde bırakmıştı. Alaric bıraktığını fark etmemişti bu nedenle. Elizabeth ile geçirdiği günleri düşünmekteydi. Bunu neden yapmıştı ki? Neden şimdi olmuştu bu ayrılık? Acaba bilmeden bir şey mi yapmıştı? Paranoyakça düşüncelerden sıyrılamazken kolunu geriye doğru atma ihtiyacı hissetti. Attığında bardağı fark etti. Elini uzatıp viskiyi eline aldı. Bir yudum alarak elinde tutmaya devam etti. Ve arkasını dönüp bara sırtını yasladı yeniden. Etrafta kimse kalmamıştı neredeyse. Saat bayağı geç olmuş olmalıydı. Gözlerini kapatıp başını geriye doğru attı. Düşüncelerden sıyrılmaya uğraştı fakat başaramadı. Dikkatini başka bir yöne çekmek için kapıya doğru bakıyordu. Kahverengi kapı karşısında duruyordu öylecesine. Herhangi bir değişiklik yoktu. Zaten olamazdı da. Sonuçta bu bir kapıydı. Ne olabilirdi ki? Dikkatlice bakınmayı sürdürdü. Ve birden bir parıltı fark etti kapının önünde. Sanki biri cisimleniyor gibiydi. Etrafına bakındı. Bunu fark edecek bir muggle olmamasını umuyordu. Bu sayede mekânda kimse kalmadığını fark etmiş oldu. Kapıdaki ışık gittikçe büyüyerek sönük bir vücut şeklini aldı. Beyazlar içinde bir kadındı bu. Hayalet gibi görünüyordu. Fakat oldukça etkileyiciydi. Alaric hayal gördüğünü düşünerek viskisini ağzına götürdü. Gözlerini kapatıp son bardağı da dikti. Gözlerini açtığında kadının yüzü belirginleşmişti. Ve o anda bardağı birden masaya bıraktı, sertçe. Elizabeth’di bu. Ve kapıyı açıp dışarıya çıkıyordu. Alaric gördüklerine inanamıyordu. Fakat bunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Cebinden çıkardığı 200 doları masaya bıraktı ve koşarak kapıya yöneldi. Kapıyı açıp dışarıya çıktığında kadının caddenin yukarısına doğru koştuğunu fark etti. Kapıyı kapatıp onu takip etmeye başladı. Koşar adımlarla caddenin yukarısına doğru giderken kadın daha da hızlanmıştı. Yol boyunca onu takip etmeyi sürdürmüştü. Bu sırada Corthberg Tepesi’ne geldiğinin farkında değildi. Burası oldukça güzel bir mekân olmasının yanı sıra Elizabeth ile çoğunlukla geldikleri yerdi. Kadın tepeye doğru koşuyordu. Alaric ileride ne olduğunu biliyordu fakat şu an onu düşünecek durumda değildi. “El. Bekle!” diye haykırdı. Kadın arkasına bakıp gülümsedi ve koşmaya devam etti. “El!” Kadın durmuyordu. Ve o anda Alaric bu yeri hatırladı. İleride büyük bir uçurum vardı. Oradan denize bakarak birbirlerine sarılırlardı bazı geceler. Kadın uçuruma doğru koşarken Alaric temposunu arttırarak koştu. Kadın tam uçurumun dibine geldiğinde “ELIZABETH!” diye haykırdı. Kadın arkasına bakıp gülümserken uçurumdan aşağıya atladı ve gözden kayboldu. Alaric hızla koştu ve gözlerini kapatarak arkasından atladı. Elizabeth şeklindeki görüntü birden kaybolmuştu gökyüzünde. Uçurumda sadece Alaric’in bedeni görünmekteydi. Aşağıya doğru düşen bir adam vardı sadece. Ve suya çarptığında kendini bırakmıştı Alaric. Hayatla tüm bağlantılarını kesmek üzere okyanusta dibe batarken, her taraf karanlığa bürünmüştü. Tüm sesler yok olmuştu. Derin bir karanlığa gömülüyordu Alaric. Onu hayata bağlayan hiçbir şey kalmadığına ikna olduğundan kurtulmak için de çabalamıyordu. Kendini bırakmıştı sonsuz karanlığa. Alaric dibe ulaştığında su yüzeyinde sadece iki şey duruyordu. Asası ve bir kâğıt parçası… Bu kâğıt parçası da Elizabeth’in resmiydi. Ve sonsuz bir haykırış duyuldu son kez tepede. Ondan geriye kalan sadece bunlardı.
| Gryffindor
| Dışa daha çok kibirli ve soğukkanlı görünen Augustin'in tek problemi meraktır. Her şeyi merak etmesinden dolayı tüm hayatı çalkantılı bir hal almaktadır. Bilgi onun için en önemli şeydir hayatta. Her durumda mantığını kullanarak bir yol bulmaya çalışır. Akıl onun için duygulardan daha önemlidir. Ve kibirli olan tarzını bencilliğiyle süsleyerek kendinden başka kimseyi görmez. Ona göre bir insanın aklı yeterince güçlüyse, başkasına ihtiyacı yoktur.
| IV veya V. Sınıf.
|
| Dışa daha çok kibirli ve soğukkanlı görünen Augustin'in tek problemi meraktır. Her şeyi merak etmesinden dolayı tüm hayatı çalkantılı bir hal almaktadır. Bilgi onun için en önemli şeydir hayatta. Her durumda mantığını kullanarak bir yol bulmaya çalışır. Akıl onun için duygulardan daha önemlidir. Ve kibirli olan tarzını bencilliğiyle süsleyerek kendinden başka kimseyi görmez. Ona göre bir insanın aklı yeterince güçlüyse, başkasına ihtiyacı yoktur.
| IV veya V. Sınıf.
|
- William Mason CarringtonBiçim Değiştirme Profesörü
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Augustin |
Perş. Nis. 12, 2012 4:39 pm
Irene Cleveland demiş ki:Forestier alımları durmuştur.
Slytherin alımları halen donuktur.
Başka bir bina lütfen.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz