Lestat Audrica
2 posters
- Lestat AudricaSlytherin IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 2
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Lestat Audrica
Paz Nis. 15, 2012 7:54 pm
Selfier IV. Sınıf
Lestat'ın karanlık bir geçmişi var. Babasını hiç tanımamış. O henüz bebekken öldüğü söyleniyor ama mezarını bile bilmiyor. Annesinin ikinci evliliğinden olan kardeşi önce mahvolan hayatının günah keçisi sonraysa tek direği oluyor. Çocukluğun saf meraklarıyla başlayıp sonra birbirleriyle yatmaya başlıyorlar. İlişkiyi öğrenen üvey babaları Bertrand ise onları dolandırıcı olmak konusunda eğitiyor. Lestat'ın annesinin hayatı ise bu sırada giderek kötüye gidiyor ve sonunda intihar ediyor. Her türlü pisliğe bulaşmışlığı vardır. Bir gün muggle mafyasından kaçarken bulursunuz onu diğer gün büyülü bir nesneyi ya da birinin kasasındaki altınları çalarken. Ah tabi bir de kadınlar... Hogwarts'ta bu konuda epey ün yaptığı söylenebilir. Tüm bu pisliklerin içinde tek bir felsefesi vardır. Her şeyden sonuna kadar zevk almak. Yaptığı hırsızlık ve dolandırıcılıkların çoğunun da ana hedefi eğlenmektir. Bu bazen sorunlarından kurtulmak içindir bazense sadece sıkıldığı için. İnsanları önemsemez, zira ailesinden kimse kendisini önemsememiştir. Duygularını tahmin etmek çoğu zaman güçtür. Bu pisliğin içinde altından bir kalp olduğunu iddia edenler olduğu gibi nefretle aksini söyleyenler de çıkmıştır. Zekidir ve bununla övünmeyi sever. Fazlasıyla hırslıdır amaçlarına ulaşmak için yapamayacağı şey yoktur.
Lestat'ın karanlık bir geçmişi var. Babasını hiç tanımamış. O henüz bebekken öldüğü söyleniyor ama mezarını bile bilmiyor. Annesinin ikinci evliliğinden olan kardeşi önce mahvolan hayatının günah keçisi sonraysa tek direği oluyor. Çocukluğun saf meraklarıyla başlayıp sonra birbirleriyle yatmaya başlıyorlar. İlişkiyi öğrenen üvey babaları Bertrand ise onları dolandırıcı olmak konusunda eğitiyor. Lestat'ın annesinin hayatı ise bu sırada giderek kötüye gidiyor ve sonunda intihar ediyor. Her türlü pisliğe bulaşmışlığı vardır. Bir gün muggle mafyasından kaçarken bulursunuz onu diğer gün büyülü bir nesneyi ya da birinin kasasındaki altınları çalarken. Ah tabi bir de kadınlar... Hogwarts'ta bu konuda epey ün yaptığı söylenebilir. Tüm bu pisliklerin içinde tek bir felsefesi vardır. Her şeyden sonuna kadar zevk almak. Yaptığı hırsızlık ve dolandırıcılıkların çoğunun da ana hedefi eğlenmektir. Bu bazen sorunlarından kurtulmak içindir bazense sadece sıkıldığı için. İnsanları önemsemez, zira ailesinden kimse kendisini önemsememiştir. Duygularını tahmin etmek çoğu zaman güçtür. Bu pisliğin içinde altından bir kalp olduğunu iddia edenler olduğu gibi nefretle aksini söyleyenler de çıkmıştır. Zekidir ve bununla övünmeyi sever. Fazlasıyla hırslıdır amaçlarına ulaşmak için yapamayacağı şey yoktur.
- Örnek RP:
- Sözlerinin umursanmaması üzerine kaşlarını çatmıştı. Sorcha'yı son hatırladığında bu kadar umursamaz değildi. Aslında o zamanlar fikirlerine uymayı seçerdi. Dediği değişim anlaşılan kimseye uymamayı öğretmişti. “İşimi kolaylaştırmaya çalıştığınızı anlayabiliyorum Lucien, ancak müsadenizle yaralarınızı kendim yoklayacağım.” Şifacının sözlerinden sonra gözleri önce bir cesedi asasından çıkan büyü ile sürükleyen Sorcha'ya kaydı. Cadı kesinlikle fikrini umursamıyordu. Ardından saate baktı. Zaman azalıyordu ve işini kolaylaştırmanın önemi büyüktü. Ancak kadında farklı bir hava vardı. Bir şeyleri hazmetmeye çalışır gibi işini uzatıyordu. Ciddi tavrının kabuklarının ardında zihninde dönen düşünceleri merak etti. Bazen zihinfendar olmayı diliyordu ama o zaman çevresindekilerin nefretini görüp daha da karanlığa gömülmekten korkuyordu. Mükemmel bir kamuflaj kazandıran metaformagus özelliğini sevmiyor değildi. Çocukluğunda özellikle göz renkleri sıkça duygularına göre değişiyor olsa da yirmilerinde gücünü kontrol altına almayı başarmıştı. Eskiden gücünü sadece ufak şakalarda kullanırken şimdi pek çok şeye yarıyordu. Otuz yaşını bulsa da genç gözüküyordu. Ayrıca mükkemmel derecede iyi bir casustu. Başka kimse o kadar uzun süre Ölüm'ün zindanlarında gizlilik içinde yaşayamazdı. Matt bu özelliğine ve olayları izlemekteki seherbazlara yakışır dikkatini düşünerek hep zor seyehatlere zorluyordu. O seyehatlerle cebelleşirken unuttuğu kardeşi aklına geldi. Onun yanında olmaya söz vermiş ancak sözünde duramamıştı. Olaylar o kadar sık gerçekleşiyordu ki. Kayıp çocuğu, yoldaşlık, aşk... Sırf bu iş için bin parçaya bölünmek isterdi. Kim bilir belki de insanları fazla düşünüyordu. Yeni bir yüz ve yeni bir isimle bambaşka bir hayata atılmayı düşündü. Bir muggle kadar saf ve habersiz yaşayıp ölebilmeyi istedi. Düşünceleri rüzgara kapılmış bir yelkenli gemi gibi çeşitli yönlere savrulurken göğsünde hissettiği acı ile kendine geldi. Gözlerini aşağıya indirdiğinde cadının asasından çıkan ışıkların yanığa yayılmasını izledi. Sıcak ateşle kavrulmuş bölge şimdi keskin bir soğukla tekrar dağlanıyordu adeta ki şifacı da bunu fark etmiş olacak acıyabileceğini dile getirmişti. Neyse ki çok geçmeden göğsündeki yanık hissi kayboldu. Ardından bir iksir şişesinin eline tutuşturulduğunu gördü. İksirlere aşina olan büyücü onu tanımakta gecikmedi: Huzur sıvısı “İyileştirme işi bittikten sonra içmenizi rica etmek zorundayım. Şu anki halsizliğinizden şikayetçi gibi gözüküyor olsanız da benim için narkoz görevi gördüğünü söylemekten çekinmeyeceğim. Fazla hırpalanmışsınız “ Huzur sıvısının etkilerini elbette ki biliyordu. Sıvıyı içtiği anda hiç olmadığı kadar rahatlamış hissedecek ve ardından top patlasa uyanmayacak dinlendirici bir uykuya dalacaktı. Genç şifacı dışarıdaki yaratıklara bir an olsun bakmış olsaydı bunun ölümle eş değer olduğunu anlayabilirdi. İksir şişesini kenara koydu ve cadının rahat ilgilenebilmesi için ona sırtını döndü. Bu sefer daha parmaklarını dokundurduğu sıraca keskin bir acıyla kasılmış hafif bir inilti koyuvermişti. Buzdan dokunuşu tüm sırtında hissetmenin verdiği yaraya aynı şekilde ışıklarını yönlendirdi ve o bölgedeki acı da dindi. Ancak yerdeki bir aynadan kızıl-kahve yanık izlerinin sırtında halen kaldığını fark etti. Bir metaformagus için izlerin önemi yoktu ama ne yazık ki gücü yarayı iyileştirmeye yaramıyordu. Uzanıp kendine çektiği iyi durumdaki bir cesedin kıyafetlerini çıkarmaya koyuldu. Hızla çıkarttığı üzerine hafifçe kan bulaşmış gömleği bir kenara koydu. Pantalonu iyi durumda olduğu için onla uğraşmaya gerek yoktu. Zaten cesedin bacağı parçalandığı için buna imkan da yoktu. Üzerine tam olacakmış gibi durduğuna kanaat getirdiği gömleğin ardından adamın kurşuni ve bir paltoyu andıracak kadar uzun -aslında tek farkı kukuletanın bulunmasıydı- montunu çıkartarak onu da boylu boyunca yanına yerleştirdi. Elini montun ceplerine attı ve adamın karısının resminin olduğu içi para dolu bir cüzdan, cep telefonu ve bozuk paralar buldu. Bunları çıkartıp yer açarken kendi ceplerindeki galleon kesesi ve muggle paraları için ayırdığı cüzdanı, asasını ve hançerlerinden bir kaçını paltoda bulabildiği yerlere yerleştirdi.
“Eğer vücudunuza özen gösteriyorsanız, beni bütün bu işler bittikten sonra bir kez daha görmenizi rica etmek zorunda kalacağım. Şimdilik acelenizin olduğunu varsayarak deriyi eski mükemmelliğine getirmekle oyalanmıyorum.” Lucien cadının sözlerine başını salladı. Bu sırada uzaklardan tanıdık bir kahkahanın yükselmesiyle dikkati o yöne kaydı. Halen çıplak olan sırtındaki izlere bakan Sorcha ile karşılaştı. Hafifçe başını yana büken cadının gözleri vücudunu süzmekle meşguldü.“Gerçekten eskisi kadar mükemmel olmalı, eminim kendisine önem veriyordur,” Eh önem veriyordu ama bunun için hastane koridorlarına girmeye değmezdi. Cadı saçlarını savurarak doğrulurken Lucien de muggle'ın gömleğini ve paltosunu hızla üzerine geçirip tekrar saatine baktı. Kalkanı orda tutacak süre neredeyse doluyordu. Birazdan burası yeniden görünür olacak ve yaratıklar tekrar saldırıya başlayacaktı. Sorcha kendi kurduğu planı bahsederken yaratıkların şehrin tamamını sardığını hesaba katmıyordu. Yaratıklardan biri ya da birkaçı tekrar çıkacak ve yapılacak her büyü keskin ışıklarını dört bir yana salarak yerlerini belli edecek ve aç orduları üzerlerine sürecekti. Buradan savaşarak çıkmak imkansızdı. Castiel bile bunu zorlukla başarırdı. “Umarım planlarımız benziyordur çünkü bundan sonraki kontrolü ben ele alıyorum, yürüyebilecek durumda olman işimize gelir,” Hatırladığı Sorcha'ya göre kendini beğenmiş görünen cadıya gözlerini kısarak baktı. Ne yapmaya çalışıyordu? İyi olduğunu kanıtlamaksa az önce büyük ölçüde yapmıştı. Onu tanımasa kurtarılmak konusunda pek çok seherbaz arkadaşının duyduğu işinin yarım kalmasına olan öfkeyle böyle yaptığını düşünürdü. Ona kendi aklındakileri bir kez daha anlatmak için ağzını açtı. Ancak arkadaşının koluna girip kapıyı göstermeyi sürdüren Sorcha konuşmasını sürdürerek lafları ağzına tıkmıştı. “En iyi yol bildiğin yoldur. Eğer karmaşık ve zor artı saçma bir plan yapmak için vakit öldürürsek enselenmemiz muhtemel… Ayrıca yaptığımız karmaşık zor ve saçma planı Necromancer’ların da tahmin etme olasılıkları var. Bu yüzden bu tür yerlerin ikinci bir kapıları olur, mutfağın arkasından çıkıp insanların arasına karışacağız, kaçanlar haricinde yüzümü gören yok. Luc’u saklamak için bir yol buluruz. Aqua tatlım, senin yüzünü kimse görmediği için şanslısın. Çünkü böyle bir güzellik zor unutulurdu… “ Lucien artık anlatmaya çalışmanın imkansız olduğunu görerek iç çekti. Cadının bahsettiği gibi barın arkalarına dolanıp farklı bir sokağa açılan arka kapısına yöneldiler. Şanslılardı çünkü bar yanlamasına olduğu için en az bir iki sokak sonrasındaydı. Bar görünür olduğunda yaratıkların bu tarafa da yönelmesi zaman alacaktı. Tabii orada da başkaları yoksa... Bu yol giriş kısmının aksine getto bölgelere açılıyor gibiydi. Çöp tenekelerin olduğu çıkmaz bir sokağın aksine irili ufaklı eskimeye yüz tutmuş gecekondulara doğru ilerlediler. Etraf o kadar sessiz ve tekinsiz görünüyordu ki cadı gün içinde farkında olmadan ikinci kez korktuğunu dile getirmişti. Sokaklar arasında dönerek ilerlerken çok geçmeden kanlarının kokusu dikkat çekmiş olacak karanlıklar içinde iki vampirin slüetini gördüğünde eli direk hançerlerine yöneldi. Biri zayıf diğeri fazlasıyla iri ve kaslı görünüyordu. Arkasından duyduğu hıhlamayla elinde olmadan sırıttı. ”Hadi ama şaka mı? Bir yerde kamera falan varsa kesin kardeşim, oynamıyorum ben… “ Eh, kibrini bir yana bırakıp dinleseydi bu ihtimallerden ona da bahsedecekti. Yapacak bir şey yoktu. Vampirler kanlarının kokusunu çoktan almışlardı. Hızla hançerlerini çıkartarak iki elinin ucuna yerleştirdi. Bu sırada aralarındaki atışmaları duyabiliyordu. “Bir dahaki planı sen yaparsın, Tanrı’nın oyunları bitmemiş gibi. Özür dilerim “ İç çekip başını sallarken vampirlerin kendilerine yaklaşmasını bekledi. Ardından hızlı bir hamleyle hançerleri fırlattı. Hançerler mükemmel bir hızla ikisinin de boğazını bulmuştu. Zayıf olan hemen öldü ancak şişmanı hiddetle üzerine atıldı. Lucien eğilip yana kayarak onun saldıaını savuştururken hızlı bir tekme ile yere düşürdü. Ardından üzerine çıkıp boğazını kesti. Yine içinde uyanan zevk hissini bastırmaya çalışarak doğruldu. Fakat her şey daha yeni başlıyordu.
İleriden yaklaşan slüeti gördüğünde bunun bir necromancer olduğunu fark etti. Yanında iki tane daha vardı. Yeni iyileşen yaraları düşünülürse bu savaşamayacakları kadar çok demekti. Hızla düşünüp tartarak daha çıkmadan önce aklına gelen düşünceyi uygulamaya geçirmeye karar verdi. Ama yüzünü değiştirmeliydi. Kukuleta onu yeterince gizlemiyordu ve yaklaşan herife karşı yapacak bir şeyi yoktu. Sonra gözleri Sorcha'ya ve yeni ruj sürülmüş dudaklarına kaydı. Aklına gelen fikirle gülümsedi. Hızla cadıyı duvara yasladı. Bir eliyle cadının iki kolunu da tutarak yukarı kaldırıp sıkarken kulağına fısıldadı. “Tecavüze uğruyormuş gibi çırpın. Ama yüzümü belli edecek kadar değil.” Ardından cadının üzerine vuran gecenin ışıklarıyla parlayan rujlu dudaklarına yapıştı. Önce şaşkın görünen Sorcha sonra söylediğini yapmaya başlamıştı. Cadının dudaklarının tadı, vücudunun güzelliği ve anın şehvetiyle bu konuda Lucien'in rol yapmasına gerek yoktu. Olabildiğince hızlı bir şekilde bu gizlilikten faydalanarak kendi yüzüne odaklanmaya başladı. Metamorfmogusların değişimi mükemmel bir hızda sayılmazdı. Aynı zamanda acı vericiydi. Ancak bunlara alışık olan Lucien için pek dert değildi. Değişimi tamamlanırken omuzunda bir el hissederek döndü. Artık Sorcha'ya saldıran ve şehvet düşkünü gözüken kızıl saçlı necromancerin yüzüne sahipti. “Sen miydin? İçeriye girdiğinizden sonra sizden bir daha haber alınamadı. Arkadaşlarınız kolay iş olduğunu söylemişti üstelik. Söylesene içeride neler oldu?” Lucien bir necromancerle aşık atmaktan dolayı tedirgindi. Ancak bu hiç yapmadığı bir şey değildi. Kendine bunun da defalarca yaptığı casusluklardan biri gibi olduğunu hatırlatarak sakinleşti. Hızla düşünerek konuşmaya başladı.”Büyücüyü patron almak istemişti. Ben bununla... “ Başıyla hala bileklerini tuttuğu cadıyı gösterdi. “... uğraşırken bir baktım büyücü patronu öldürmüş ve kaybolmuş. Size onun beş para etmez olduğunu söylemiştim değil mi?” Sözlerinin sonuna kendini beğenmiş bir sırıtma ekledi. Elinden geldiğince necromancerin kendini beğenmiş karanlık havasına uymaya çalışıyordu. “Sonra bu piliç de kaçmaya başladı. Ona izin verdim ve gizlice izledim. Tam burada aralarına diğer şifacı kadın katıldı. Yaralarını sararken yakaladım. Ama büyücü yine elimden kaçtı.” Sözünün tam burasında öfkelenmiş görünerek yere tükürdü. “Şu tarafa gitmiş olmalı. Ben bunlarla ilgilenirim siz onun peşine düşün.” Necromancser ilgilenirim sözündeki imayı farkederek sırıttı. ”Bugün tam beş yere saldırdın ve koca bir aileyi düğünde katlettin. Zaten biraz eğlenmek hakkın. Adamlarımla şu herifin peşine düşelim bakalım. Baş nekromanserin bu kadar istediği herif kimmiş merak ediyorum.” Lucien de sırıttı ancak zihni anılar çemberinde Sorcha'nın düğünde öldürülen ailesine kayarken içi kan ağlıyordu. Garip tesadüfün ona acısını hatırlattığı için üzgündü.. Yine de de şimdi bunu düşünecek zaman değildi. Adamlar gittikten sonra Sorcha ve şifacıya döndü. “Öpücük için üzgünüm. Karmaşık ve zor artı saçma bir planın bir parçasıydı işte.” dedi dudaklarına bulaşmış ruju cebinden çıkardığı bir mendille silerken Sorcha'nın az önce söylediklerine takılarak. Ancak hala o tadı tekrar istemesine engel olamıyordu. Eski haline buradan çıkana kadar dönmemeye kararlıydı. Arkasından sihir bakanlığının olduğu yolu gösterdi. Ardından açıklamaya başladı. “Bakanlığa gidiyoruz. Necromancer dönüşümü vampirlerinki kadar kolay değil. Bu yüzden çoğunu farklı yollardan getiriyor olmalılar. Şömine hatlarının hala çalıştığını düşünüyorum. Anlamadıkları için mevcut güzergahı pek bozmamışlardır. Şanslıysak oradan hızlıca İngiltere'ye dönebiliriz. Ne diyorsunuz?” Gözleri özellikle Sorcha'daydı.
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Lestat Audrica
Paz Nis. 15, 2012 7:56 pm
Onaylandı, rütbe veriliyor.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz