leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Magdelena Ellingson
Magdelena Ellingson
Ravenclaw III. Sınıf
Ravenclaw III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 50
Kayıt Tarihi : 19/04/12
Yaş : 26
Nerden : St. Vladimir
Lakap : Mag ya da M.

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Ptsi Nis. 23, 2012 6:31 pm
Hava oldukça sıcaktı. Gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu. Kuş sesleri, okulu çepeçevre donatmıştı. Bütün bir hafta yağmurlu yahut kapalı geçtiğinden cumartesi sabahı güneşin tepelerinde pırıl pırıl parlaması herkese sürpriz olmuştu. Hogsmeade’de biraz çikolata ve şekerleme keyfi yapmak için mükemmel bir gündü.

Güneş açmasına rağmen, geçen günlerin eseri yağmur birikintileri yolu doldurmuştu. Yaprakların üzerindeki su tanecikleri buharlaşıp havaya karışmış olacaklardı. Dışarıya incecik çıkmak için insanın kafayı yemiş olması gerekirdi. Yine de öğleye doğru havanın sabaha nispeten daha sıcak olacağı kesindi. Soğuğa karşı her zaman aşina ve dayanıklı olduğundan –belki de azıcık kafayı yemiş olduğundan- üstüne siyah bir atlet ve yine siyah, dar bir pantolon giydi. Detaylı işlemeleriyle göz kamaştıran boy aynasının karşısına geçip mavi bir kurdeleyle sarı, dalgaları bukle bukle inen saçlarını tepesinden toplayıp atkuyruğunu sırtına bıraktı.

Dudakları keyifli bir ıslık tutturmak üzere açıldı ve şakıyarak ortak salona doğru ilerledi. Arkadaşlarıyla selamlaştı, birkaçıyla sohbet etmeye başladı. Herkesin keyfi yerindeymiş gibi görünüyordu. Özellikle havanın açmasıyla morallerin yükseldiği gün gibi ortadaydı. Forestier, daha çok dinamik bir bina olduğundan ötürü kapalı havalarda öğrencileri de genellikle hüzünlü oluyordu. Şen şakrar kahkahalar ortak salonu doldururken bir kısım öğrencinin bahçeye geçmesiyle diğerleri de yavaş yavaş dağılmaya başladı. Magdelena yanına yeteri kadar para aldıktan sonra soluğu dışarıda aldı. Toprak mis gibi kokuyordu. Hava soğuk sayılırdı, tüyleri diken diken olmuştu. Fakat biraz sonra teni de havanın sıcaklığına uyum sağlardı. Bir grup arkadaşını bulduktan sonra başlarında bir iki profesörle birlikte Hogsmaede’e doğru ilerlediler. Magdelena bir yandan arkadaşlarına laf yetiştiriyor diğer yandan çevredeki diğer öğrencileri süzüyordu. Biraz ileride Mercier’de olduğunu bildiği birkaç kız kıkırdanarak sessiz sessiz konuşuyordu. Selfierlerin tümü karındaş gibiydi. Mezar taşlarını andırıyorlardı. Suratlarına, her zamanki küçümser ifadeleri yapışmıştı. Takındıkları ifade de en az kişilikleri kadar sahteydi.

Magdelena gözlerini devirerek dikkatini arkadaşlarına verdi. Zaten o vakitten sonra bu nezakette bulunmuş olmasaydı bir süre sonra kendi binasındakiler tarafından linç edilmiş olması muhtemeldi. Konuşmanın ortasında duraksayıp gerindikten sonra arkadaşlarına bakıp kendini tutma zahmetine girmeden gülümsemesini koyverdi.


En son Magdelena Ellingson tarafından Ptsi Nis. 30, 2012 9:09 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Scorpius Malfoy
Scorpius Malfoy
Slytherin IV. Sınıf
Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 183
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Yaş : 31
Nerden : İngiltere
Lakap : Yakın olanlara Scorp.

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Geri: Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Ptsi Nis. 23, 2012 9:13 pm


    Yukarıda havanın berraklığıyla kuş cıvıltıları diğer ortak salonları doldururken Selfier ortak salonundaki büyücüler bundan haberdar değillerdi. Karanlık zindanların en dibinde bulunan ortak salon suyun dibinde deniz halkının tam ortasındaydı. Maviliklerin içinde gezinen yosunlarla camın arkasından yansıyan yeşilimsi ışıklar salonun mobilyalarına oldukça uyumluydu. Şöminenin önünde bulunan uzun, yeşil koltuğun üzerine bronz renkte yastıklar atılmıştı. Pofuduk yastıklar dağınık bir biçimde dün geceden kalma izlerini hala taşıyorlardı. Etrafa saçılmış büyü kitapları, masaların üzerinde bırakılmış ödev parşomenleriyle doluydu salon. Bir köşede büyük bir tablo kapısı vardı, onun tam karşı tarafında salonun diğer yanında yatakhanelere açılan biraz daha ufak bir demir kapı duruyordu. Kapı hızla açıldığında sessizliği kucaklayan bir beden içeri süzüldü. Altında bulunan ipek pijaması dışında üzerinde hiçbir şey yoktu. Çıplak teni bu soğukta bile üşümekten çok uzaktaydı. Gözlerine eliyle uyguladığı baskıyı hafifletirken tek eli yukarı, sarı saçlarına doğru çıktı. En az üzerindeki pijama kadar ipeksi saçlarını karıştırırken dün gecenin dağınıklığını hala taşıyan koltuğun üzerine bıraktı kendini. Bacaklarını brons sehpaya doğru uzattığında karşısında geldiği kapı tekrar açıldı. İçeri süzülen genç kız ufak bir gülümseme attı genç delikanlıya. Süzülürcesine ilerlediği salonda Scorpius'un yanına geldiğinde kendini koltuğa bıraktı. Biçimli burnundan alıp verdiği soluklar arasında genç kız konuştu.
    "Bu gün Hogsmeade'ye gidecek misin Scorp?"
    "Evet, Prue ama sen sevgilinle olacaksındır eminim."
    Genç kız onaylarcasına omzunu silktiğinde içeriye giren adamla hızla Scorpius'un yanından fırladı. Hızlı adımlarla gerisin geri gittiği salonda kendini çocuğun kollarına bırakırken hafifçe koltukta oturan çocuğa gülümsedi. Scorpius bu gülümsemeye aldırmadan hızla koltuktan kalktı. İkisini yalnız bırakmak adına yanlarından geçip yatakhanesine çıktı. Feodor ve Petre'yi bulup Hogsmeade'ye inmelilerdi. Diğer Selfier'ler çoktan gidiş alanına gitmiş olmalıydılar, genç adam arkadaşlarının onu beklediğinden emindi. Rahat bir biçimde yatakhaneye daldığında yüzün fırlatılan bir göklekle beraber bunu onaylamış oldu. Feodor homurdanarak acele etmesini buyurdu ve genç adam gömleği üzerine geçirirken hızını arttırarak banyoya ulaştı.

    Havanın güzelliğini avluya çıkana kadar fark etmeyen genç adam yanında bulunan arkadaşlarıyla konuşmasını kesti. Gri-mavi gözlerini yukarıdaki güneşe doğru dikti ve eliyle alnına bir siper oluşturdu. Gözlerini birkaç defa kırpıştırmasının altından ufak bir lanet savurarak gömleğinin üzerinden siyah hırgasını çıkarttı. Hırkayı yere doğru fırlattığında hemen yanında beliren ev cini hırka yere düşmeden onu kapmıştı. Büyük gözleriyle Scorpius'a bir kez bakmasının ardından hızla geri yok olmuştu. Genç adamsa ev cinine bakma zahmetine bile katlanmadan arkadaşlarıyla Hogsmeade yolunu tutmuştu. Bu günkü konuları elbette kızlardı. Yanında yürüyen kendisi kadar yakışıklı -belki Malfoy olduğu için o biraz daha mükemmeldi- iki arkadaşı kendi ilişkilerini anlatırken Petre gözlerini uzaktaki bir gruba dikmişti. Bir süre sonra geri döndüğünde yanlarında olan çocuklardan biri Petre'ye doğru uzaktaki bir kızı gösterdi. Scorp çocuğun konuşmasını dinlerken gözlerini gösterdiği kıza dikmişti. Forestier olduğunu anladığı kızın ne gibi bir garipliği olduğunu merak etmişti doğrusu. Uzaktan son derece güzel görürnen kız, yanındaki genç adamın "Daha kimseyle birlikte görülmedi. Kız gerçekten rahibe olmalı." şeklinde yorumuyla iyice dikkatini çekmişti. Kimsenin ulaşamadığı biri olması garipti. Özellikle biraz önce attığı büyük kahkahasındaki dikkat çekicilik kesinlikle kızın rahibe gibi bir şey olmadığının kanıtıydı. Hem rahibe olmak için çok güzeldi ve daha başına trajik bir aşk gelmediğine göre bu ihtimal zaten imkansızdı. Scorp bunun merakıyla arkaşlarına döndü ve ufak bir gülümsemeyle "Belkide bizimle ilgilenmiyordur." diyerek omuz silkti. Kızın grubu onlara doğru yaklaşmaktaydı ve Scorp bu muhabbetin kapatılması gerektiğini düşünüyordu, ama yanında bulunan aptal çocuklardan biri bunu düşünmemiş olacaktı ki tam genç kız yanından geçerken gülmeye başladı. Gözlerini Scorp'a dikmiş iri çocuk kahkahaları arasında bağırarak "Mag lezbiyen ha!? Süperdi Scorpius." demesinin ardından genç adam donan kıza bir an bakakaldı. Genç kızın adını duyduğuna o an beyazlayan yüzüyle emin oldu. Sinirli bir biçimde gülen iri çocuğa dikti gözlerini. Onun o zıplayan karnını orada lanetleyebilirdi ama şimdi daha önemli bir işi olmuştu. Aslında tanımadığı bir kızın ne düşüneceğini umursayacak hali yoktu. Genede bunu haykıran çocuğa dersini daha sonra verecekti. Şimdiyse birazdan üzerine yürüyecek küçük bir kızla uğraşması gerekiyor gibi duruyordu. Oysa bunun saçmalığını buram buram hissediyor.
Magdelena Ellingson
Magdelena Ellingson
Ravenclaw III. Sınıf
Ravenclaw III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 50
Kayıt Tarihi : 19/04/12
Yaş : 26
Nerden : St. Vladimir
Lakap : Mag ya da M.

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Geri: Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Cuma Nis. 27, 2012 2:35 pm
Yaz mevsiminin iliklerine kadar hissettirdiği kıpırtıyı seviyordu. Böyle günlerde her zamankinden sevimli göründüğünü herkes bilirdi. Genellikle soğuk ve sessiz görünen Forestier, havaların ısınmasıyla dirildiğini hissediyor, adeta yeni bir kişiliğe bürünüyordu. Yerinde duramıyor, sürekli hareket ediyordu. Arkadaşlarıyla keyifli zaman geçirmekten ve kahkahasını bastırma ihtiyacı gütmeden sesinin özgürce yankılanmasından büyük bir haz duyuyordu. Yaz, onun için diğerlerinden farklı, bambaşka bir rüya gibiydi. Neredeyse herkes, onun kanatlanıp uçma isteğine alışmış gibi görünüyordu. Yaz onun mevsimiydi. Ve bu mevsimde kendini durdurabilecek bir güç daha yoktu.

Yüzündeki sımsıcak gülümsemesinin asla askıda kalmasına izin vermeden ilgiyle konuşulanları dinledi. Nereye yürüdüğünü bilmiyordu. Onlar nereye yürüyorsa, o da oraya doğru yol alıyordu.

“Mag lezbiyen ha!? Süperdi Scorpius.”

Bir şeyler sustu. Kafasının ortasına bir tane indirilmiş gibi hissediyordu. Sahiden, herkes susmuş muydu? Kafasını kaldırıp insanların o yöne bakıp bakmadıklarını kontrol etmesi imkânsızdı. Suratına okkalı bir şamar indirilmiş de yanakları kıpkırmızı kesilmiş gibi hissediyordu. Kafasının içinde bir şey zonkluyordu. Boğuluyor muydu? Boğulmanın verdiği hissi iyi bilirdi. Nefesin daralmasını, kafanın büyükannesinin yetişmekte olan küçük domatesleri kıvamında yer yer kırmızı renk alışını izlemişti. Kalbi, kafanın ortasında bir yerlerde hissederken patlasın diye dua eden morarmakta olan dudakların acısını nedense o an olduğu yerde öylece hissedivermişti.

Vücudunda bir şeyler alevlendi. Yüzü yanmaya başladı. Gözleri dönmüş gibiydi. Arkasına dönüp baktığında üç kişilik yapılı bir Selfier grubu karşısında sırasıyla ahmak, donuk ve şaşkın bakışlarla kendisine bakıyordu. Şaşırmış mıydı? Komik. Selfierlerin tümü –istisnalar dışında- fabrika üretimi gibi, birbirinden farksız yaratıklardı. Seksi. Kibirli. Kuş beyinli.

Önünde iki seçenek uzanıyordu. Önce konuşmasını yapıp yumruğunu sallayacaktı ya da önce yumruğu indirip soluklanırken bir yandan da öğüt verecekti. Bir süre bakıştılar. Tuhaftı. Kimse ağzını açıp konuşmadı. İlk seçenek kulağa daha mantıklı geliyordu. Sesi tıkanırsa, konuşmakta güçlük çekeceğini düşündü. Evet, böyle şeyleri düşünürdü. Yine de konuşmasına gerek kalmadı. Her şey saniyeler içinde yaşandı. Magdelena’nın pislik torbası çocuğun cüssesine aldırmadan karın boşluğuna tekmeyi indirmesi gibi. Çocuk nefessiz kalmış olmasaydı şu an kendini yerlerde bulmayacaktı. Magdelena, herkesin dönüp onlara bakmadan önceki kısa zaman dilimini fırsat bilip Scorpious’un şaşkınlıkla boş bulunmasından faydalandı. Ellerini Selfier’in zarif boynuna geçirip sıktı. Canını yakmak istiyordu. Çoğunlukla bu gibi durumlarda öfke kusardı fakat o an büyük bir zevk duyuyordu. Biraz önce işittikleriyle nasıl kafasının içinde davul öttürülüyormuş gibi hissettiyse aynı şeyi o da tadacaktı. Hassas, beyaz teni bir hayli kızaracak, alnına düşen beyazımsı sarı saçlarıyla kontrast oluşturacaktı. Dudakları morarıncaya kadar boğazını sıkmaya devam etmek istiyordu. Gücü adeta, ellerinden çocuğun boynuna doğru akıyordu. Lanet olası, bütün gününü becermişti.



En son Magdelena Ellingson tarafından Ptsi Nis. 30, 2012 9:10 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Prurient V De'Phell
Prurient V De'Phell
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Geri: Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Paz Nis. 29, 2012 5:31 pm
    "Boşversene, gidiyorum ben."

    Francisco'nun öfkeli bakışları üzerinde gezinirken, umursamazca ayağa kalkıp Scorpius'un peşine takılmıştı genç cadı. Sıradan kavgalarından biriydi bu da. Fakat Prurient bu kez verebilecek herhangi bir cevap bulamamıştı çünkü büyücünün de savunduğu gibi Scorpius'la aralarında anlaşılmaz bir bağ vardı. Ona aşık değildi, bu konuda kendini savunabilirdi ama ona karşı ne hissettiği dorulduğunda verebileceği bir yanıt bulamıyordu. Francisco'nunsa Scorpius'u kıskanması cadının sinirine dokunan bir olaydı ve sürekli tekrarladığı şeyler artık cadıya tak etmişti. Sinirle arkasına bakmadan ilerlemeye koyulan cadı, yeşil renklerin hakim olduğu ortak salondan çıkarken istemeden de olsa oldukça sessizdi. Peşine takılmış olduğu grubu takip ederken çıt çıkarmayan cadı koridoru yarıladıktan sonra adımlarının yönünü farklı bir yol kullanarak büyücülerin yanına varmak adına değiştirmiş, sükunetini korumaya devam etmişti. Erkekler yatakhanesindeki banyoyu kullanmak yerine, kendi yatakhanesindeki banyoyu cisimlenmek için kullanabileceğini düşünüyordu. Adımlarını düşüncelerine uydurarak yatakhaneye yöneldi. Bomboş olan yatakhane pencerelerden süzülen ışıkla aydınlanmıştı. Banyoya vardığında etrafı bir kez daha kolaçan etme gereği duydu ve ayakları yerden kesilirken nefesini tuttu.

    ***

    Kehribar rengi bakışları güneşin parıltısıyla buluştuğunda kamaşmıştı. Aldırış etmeden biraz daha önden yürüyen Scorpius'u tekip ederken, keyfinin yerine gelmeye başladığını fark etti. Büyücünün yakınlarındayken kendini sebepsiz yere huzurlu hissediyordu ve bu nedenden ötürü de Scorpius'tan uzak kalmayı sevmiyordu. Yanında yürümekte olan Petre'yi ve kızıl saçlı büyücü Feodor'u gördüğündeyse gülümsemesi büyüdü cadının. Petre küçüklüğünden beri her şeyine şahit olmuş tek büyücüydü ve onun yeri de Scorpius'unki gibi çok özeldi. Feodor ise çok fazla geçmişe sahip olmadığı bir büyücüydü, buna rağmen kısa bir süre içerisinde cadıya kendini sevdirmişti. Bunun normalde ne kadar zor olduğu aşikardı fakat Scorpius'un büyücüyü destekliyor olması, Prurient'in onu sevmesine katkıda bulunmuştu.

    Adımları hızlandığında şekerci dükkanının kapısındaki çanın ötmesine sebep olmuştu cadı. Görüş hizzasından kaybolan üç büyücünün nerede olduğunu merak ediyordu. Şimdiye dek arkalarından yürümüş olmasına rağmen neden ses çıkarmadığını bilmiyordu. Ya sürpriz yapmayı düşünmüştü ya da Francisco'yla meşgul ettiği zihnini başka bir şeyle karıştırmak istememişti. Şekerci dükkanındaki insanların gürültüsüyle aradığı üç büyücünün sesi birbirine karışmış olacaktı ki, cadının o üçünü bulması uzun sürmüştü. Buna rağmen bir Malfoy olduğunun göstergesi olan sarı saçları ve mavi-gri bakışları nerede olsa tanırdı, ve adımlarını yönelttiği Scorpius'u da aynen o şekilde tanımıştı. Bakışlarındaki parıltı değişirken, büyücünün hemen yanındaki kıza odaklandı. Scorpius'un boğazını kavramış olan eller cadıyı harekete geçirmiş, öfkeli adımlarına cebinden çıkarıp doğrulttuğu asası eşlik etmişti. "Expelliarmus!" diye çınladı cadının sesi asasından dökülen yeşil ışık huzmesiyle birlikte. Cadının hemen ayak ucunda patlayan büyü, Forestier cadısını olduğu yerden bir kaç santim öteye itmişti. Doğrudan kızın bedenini hedef almamış olan büyü tam da Prurient2in istediği gibi işlemişti. Scorpius'un biraz daha önünde durup cadıyı baştan aşağı süzdü. "Bir sorun mu var Forestier?" Yönelttiği soruyla Scorpius'un yüzünde beliren gülümsemeyi hissedebilmişti. Aynı rahatlığı diğer iki büyücüde de fark edebiliyordu.
Magdelena Ellingson
Magdelena Ellingson
Ravenclaw III. Sınıf
Ravenclaw III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 50
Kayıt Tarihi : 19/04/12
Yaş : 26
Nerden : St. Vladimir
Lakap : Mag ya da M.

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Geri: Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Ptsi Nis. 30, 2012 10:35 am
Sinir tüm vücudunda katman katman yayılırken öfke kusan bir haykırışla kendine geldi. Kafasını çevirmesine olanak tanımayan büyü, genç kızı olduğu yerden birkaç santim iteledi. Sinirle titremek istemiyordu. Biraz önce yaptığı şeyin ağırlığının farkında değildi. Öfke nöbeti, mantıklı düşünmesini engellemişti. Malfoy’un gırtlağından ayrılabildiği zaman yüzüne su çarpılmış gibi bir anda kendine geliverdi. Pek sık olan bir şey değildi. Gururuna dokunan, öfkeden köpürmesini sağlayan her ne olursa olsun içindeki canavar azıyordu. Malfoy’un yüzüne baktı. Üstünden bir yük kalkmış gibi sakindi fakat az önce debelenmiş olduğundan rahatsız görünüyordu. Scorpius Malfoy’un dengesiz sözlerini kulak ardı etmesi gerektiğini iyi biliyordu. Fakat kendi sistemi, saldırıya ayarlanmış savaş makinesi misali hırçın ve umarsızdı.

Bunu yapmamalıydı. Scorpius elbette. ‘O’ yapmamalıydı. Hadsiz –hiç şaşılmayacak şekilde- bir pislik gibi davranmasının kimseye yararı yoktu. Kendisiyle uğraşmaması gerektiğini öğrenmeliydi. Yoldan geçene sataşmak da neyin nesiydi böyle. “Bir sorun mu var Forestier?” diye konuştu bir ses. Magdelena, Selfier’e saldırmasını engelleyen kişinin suratına bakmaya yeltenmemişti bile. Bu fikir aklına yeni gelmiş gibi biraz ötelerinde duran cadının yüzüne odaklandı. Prurient. Malfoy’un geleceği, başka bir deyişle müstakbel eşi. Forestier, sahneye yukarıdan bakmayı denediğinde bariz bir şekilde gülmemek için yanaklarının içini ısırdı. Malfoy’a yaklaşmaktayken gözleriyle onu takip etti. Nefes alışverişi düzene girmişti. Derin bir soluk verdi. “Oradan nasıl görünüyor? Kutu kutu pense oynar gibi bir hâlimiz mi var De’Phell?” dedi sırıtarak. Arkasından yükselen kıkırdanmaları işittiğinde yaptığının doğruluğunu kendi kafasına göre tartmaya çalıştı. Suçlu ortadaydı. Fakat tepkisi… İşte bu konu tam olarak tartışmaya açıktı. Pekâlâ, kendine hâkim olamayışı tamamen Forestier kanına özel bir durumdu. Hareketleri için asla özür dilemezdi. Küçük bir çocuk gibi düşündüğü doğru sayılabilirdi fakat ilk önce Scorpius başlatmıştı. Ve Selfier’in özür dilemek gibi bir alışkanlığı olmadığını çok çok öncesinden öğrenmişti. Zırva. Aklından geçirdiği düşüncelerinin özeti tek kelimeyle bundan ibaretti.

Her şeye rağmen Prurient’ı terslemesi pek de doğru gelmiyordu Forestier’a. Onu bir engel ya da tehlike olarak görmüyordu. Aksine, kendisini toplamasına yardımcı olduğu bile söylenebilirdi. Elbette bunu güzel hatırı için değil çehresinde beliren sinsi tebessümden de anlaşılacağı gibi Scorpius için yapmıştı. Prurient bir an ayağı boşluğa basmış gibi bir yüz ifadesi takındı. Magdelena onun nasıl hissetmesi gerektiğini biliyordu. Fakat olaylar dâhilinde kimsenin kendisine hesap sorması gibi bir yükümlülüğü olamazdı.

Scorpius Malfoy
Scorpius Malfoy
Slytherin IV. Sınıf
Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 183
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Yaş : 31
Nerden : İngiltere
Lakap : Yakın olanlara Scorp.

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Geri: Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Ptsi Nis. 30, 2012 11:19 am

    Genç adam bir anda yanındaki arkadaşına gelen yumrukla gözlerini kısmıştı. Bir kızın böylesine bir şeye kalkışması ona baya garip gelmişti. Biraz sonra yakalanan boynuyla iyice afallamıştı. Bir süre buynunu sıkan ufak kollar arasında sakince durdu. Daha demin çocuğun dediği şeyler yüzünden aslında biraz bu öfkeyi haketmişti genede genç kızın buna kalkışacak denli mantıksız olması onu afallatan olmuştu. Sonunda tam kızı kendinden ayıracaktı ki gelen büyüyle kızın geriye kaçması bir olmuştu zaten. Büyünün hemen arkasından o tanıdık sesi duyduğunda dudakları hafifçe büzüldü. Hemen arkasından gülümsemesine engel olamayan genç adam birkaç adım atarak Prurient'e doğru yaklaştı. Yanında vahşi bir Forestier'in göslerine yırtıcı bakış atan genç kıza bir kez daha hayran oldu. Ona güvenmesinin boşa olmadığını her seferinde hatırlatıyordu genç kız. Scorpius'da bundan hiç şikayetçi değildi doğrusu, ama bütün bu tatlı anı bozan Forestier'li kızın sesiyle bir anda gözlerini yeniden ufak cadıya dikti. Elinde olmadna gülümsemesi artmıştı. Prurient'e tehditkar konuşan sesin onu tanımadığına emindi, daha komiği Malfoy'u da bilmiyor olmalıydı ki daha demin olanlar yaşanmıştı. Gözleri küçük cadıyı süzdüğünde üçüncü sınıf olduğunu bildiği kızın bu cesaretiyle aslında bir Leondier olabilecek kadar aptal olduğunu düşünüyordu şimdi. Sonunda dayanamayarak "Kendine dikkat et küçük kız. Yanlış kişilere bulaşıyorsun." şeklinde ufak bir uyarı savurdu. Hemen arkasında birkaç adım kıza doğru attı. Yüzünü kızın yüzüne yaklaştırarak onun korkusuz duran gözlerine baktı. Oysa ne kadar bilgisizdi daha, kaba kuvvet dışında bir şeyi kullanamayan ufak bir kızdan başka bir şey göremiyordu Scorpius. Gri-mavi gözleri kızın lacivertliklerini delerken dudakları sakince "Daha deminkilerin tekrar yaşanabileceğini düşünme bile." şeklinde uyarısına son vermişti. Sonunda geriye doğru çekilip cebinden çıkarttığı asasını elinde bir kere çevirdi. Gülümsemesini arttırarak etrafında duran arkadaşlarına baktı. Artık sadece Prurient değil neredeyse yanında duran bütün Selfier'ler asalarını ellerine almış gibiydi. Uzakta duran Forestier'lerse karşılarında duran küçük kız gibi yumruklarını sıkmıştı, ama genç Malfoy kimsenin buraya gelebilecek denli aptal cesaretine sahip olmadığına emindi. Zaten en ufak hareketlerinde birkaç ufak büyüyle her şey hallolurdu. Bu yüzden küçük kızın yapacaklarını asıl şimdi merak ediyordu.
Prurient V De'Phell
Prurient V De'Phell
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie

Bana Bulaşmamalısın Malfoy Empty Geri: Bana Bulaşmamalısın Malfoy

Ptsi Mayıs 14, 2012 4:22 pm
    Alaycı bakışlarını tamamlayan küçümseyici tebessümüyle karşısında güçsüz oluğuna emin olduğu cadının narin bedenini süzüyordu Prurient. Nikbin bir tavır takınmadığı açık ve netti. Cadının gözlerinde parlaması gereken mahcubiyeti görmek istiyordu fakat Forestier kendinden emin bir tavırla genç kıza kafa tutmakta oldukça ısrarlıydı. Prurient'e göre bu şuurlu bir dalgınlıktan başka bir şey olamazdı. Tebessümünü koruyor oluşunun ve öfkesini yatıştırmaya gayret etmesinin tek sebebi, cadının gerçekten kimleri karşısına almış olduğunun bilincinde olmadığını düşünüyor olmasıydı. Şayet bunun başka bir açıklaması olamazdı. uğraşılmaya değmeyecek bir mahluk olduğuna inanması da, asasını geri çekmesine, ve ölümcül bir büyüyle kızı sonsuza dek susturabileceği gerçeğini unutmasını sağlamıştı. Karşısındaki cadının sözleri bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu ve dinlemeye bile layık bulmadığı sözcükler ihmalkar tavrını ele veriyordu. Yapmacık bir onaylamayla kafasını salladı ve gözlerini devirirken bir kaç adım geri çekildi. Ezilmesi gereken bir böceğe bakarmış gibi bakıyordu kıza. Cadının mukavemeti Prurient'i güldürmeye yeterliydi. Bir yandan da Scorpius'a kızla olan münasebetinden dolayı sinirlenmişti. Olayın ne olduğunu pek bilmiyordu, kızın büyücünün üzerine neden atıldığından da emin değildi fakat okuldan çıkarken yaşadıklarının tesiri altındayken gördükleri öfkesini tetiklemeye yetmişti ve bu yüzden düşünmeden atılması ve kızı Scorpius'tan uzaklaştırması bir olmuştu. Büyücünün kendisini yeterince iyi savunabileceğinden emindi aslında. Fakat centilmen bir büyücü olmayı kafaya koymuş biri olarak bir kıza yapabileceği en ağır şeyin ne olabileceği konusunda da bir fikri yoktu. Bu nedenle kıza istediğini yapmakta özgür hissediyordu kendini. Arkasını dönüp Scorpius'un koluna nazikçe dokunup iğneleyici bir tonla yankılanan tıslamasını dudaklarının arasından döküverdi. "O sülüğün dersini aldığına eminim Scorp. Değmez."

    Bu kadar geç yazdığım için üzgünüm.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz