leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Liljana Doritsch
Liljana Doritsch
Hufflepuff IV. Sınıf
Hufflepuff IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 250
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Lakap : doritos!

denizin buz gibi sularından. Empty denizin buz gibi sularından.

Cuma Nis. 27, 2012 5:43 pm
      Dimitri & Liljana.
      Temmuzun ikinci haftasının cumartesisi.
      Filipinlerdeki yedi bin yüz yedi adacıktan biri.

      denizin buz gibi sularından. 2-2 x denizin buz gibi sularından. 1-2

Liljana Doritsch
Liljana Doritsch
Hufflepuff IV. Sınıf
Hufflepuff IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 250
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Lakap : doritos!

denizin buz gibi sularından. Empty Geri: denizin buz gibi sularından.

Cuma Nis. 27, 2012 5:43 pm
    Başı adeta içinden çıkacak civciv sayesinde ortadan ikiye ayrılacak bir yumurta ile aynı duyguları paylaşıyordu şimdi, kafasından bir civciv peydahlamasa da sarışınlığı ile bunu örtbas edebilirdi rahatça. Bir anda gürültüyle iki yana çekilmiş açık mavi perdelerin yokluğunda geniş camlar zorlanmadan güneş ışığını keyifle içeri alıyor ve bu davetsiz misafirden hoşlanmadığını bilerek parlaklığı Liljana'nın gözüne sokarak kendi muzipliğini yapmaktan çekinmiyordu. Yine de perdelerin kendine aralanacak kapasiteye sahip olmadıklarının bilincinde olmak zonklayan başını bir eliyle tutarken gözlerini pencerenin önündeki bedenin kime ait olduğunu anlamak için kırpıştırarak görüşünü düzeltmeye çalıştı. Karşısındaki silüet ise bu gerekliliği ortadan kaldırarak neşeli kahkahalarla kızın yatağının üzerinde zıplayıp açık etmişti kimliğini. "Uyanma vakti geldi küçük cadı!" diye bağırırken elleri boş kalmamış, kızı gıdıklayarak eğlenen kişi elbette Hristo idi. Geceden kalmalığının kaldıramadığı kadar yüksek sesle söylediği kelimeler öylesine gürültülü ve anlamsız geliyordu ki kendisi için dubstep ile eşdeğer nitelikteydi. Gözlerini elleri ile ovuşturup etrafına bakarak başının bu denli ağrımasına sebep olmak için ne kadar içmiş olması gerektiğini düşünürken eli ona doğru uzanan sert kahveyi kavramaya çalışıyordu. Hah, hatırlamıştı! Ne demişlerdi ona; Orenthia! Bir sürü aklı başında olmayan insanın toplanıp aylarca bir şatonun içine kapatıldığı saçma bir yere onu gönderecek olmaları fikri her şeye açıklık getirmekle kalmayıp uyanır uyanmaz içinin tekrar bir öfke dalgası ile dolmasına sebep olmuştu. Babası... Ne denilmesi gerek bilinmezdi ancak ona karşı nefrete en yakın olan duygu içinde tohumlanmışken kendi elleri ile bunu sulamasının cezasını elbet bir gün çekecekti. Planları vardı, onun sevimli yapısına uymayan şeytani planlara ait tilkiler beyninde hızla tur atarken sinsilikle parlıyordu gözleri. Dikkati abisine verince denize inme önerisini az öncekinden oldukça farklı samimiyette bir gülümseme ile onaylamakla kalmayıp yanağına onun ailenin sevdiği tek üyesi olduğunu belirten öpücüğü de yanağına yerleştirdi.

    Krasimir ile buluşmak üzere indikleri plajda bedeni için oldukça uzun kalan şezlonglardan birinde sereserpe uzanırken gönderileceği okul hakkında düşünceler onu rahat bıraksa aklı anında babası için planladıklarına kayıyordu ve ortaya çıkan manzaradan hoşnut kalması olanaksızdı. Onun gibi eğlenceli, deli dolu bir kıza yapılmaması gereken bir şey varsa o da damarına basmaktı ve çizgiyi çoktan aşmış olan babası, kızın yüzüne geçirdiği masum maskenin altından yapabileceklerine akıl sır erdirecek kadar zeki değildi. Yine de kendini dizginleyerek ortamın güzelliğine adapte olmaya çalıştı cadı; deniz, kum ve güneş! Her şeyi tamamen ardında bırakmadan önce geçireceği son tatilin mükemmel üçlüsü hali hazırda beklerken yanındaki masada bekleyen soğuk limonatası kendini aşırı sükseli dizilerdeki başrolün olaylar gelişmeye başlamadan önceki huzurlu anının çekildiği sahnenin ortasında hissetmesi gülümsemesine sebep oldu. Sex&City'nin büyücü dünyasına uyarlanmış şeklini kendi kafasındaki kişilerle doldurup eğlenirken bronzlaşmaktan çok kızarmaya meyilli tenini koruması gerektiğini fark etti. Çoktan sızlamaya başlamış omuzları da dahil tüm vücudunu aslen bebekler için yapılmış +50 faktör güneş kremiyle kaplarken olduğundan da beyaz görünmeyi göze almıştı. İleride hayatındaki en değerli iki insanın denizin içinde şakalaşıp ona el sallamaları sonucu hayatındaki mükemmelliğin güzelliği karşısında kendini ölesiye şanslı sayıyordu. Gerçi bu günlerin bitmesinin yakın olduğu aşikardı ama buna kafayı takacak zamanı ileride bol bol bulacaktı. Boynunda sallanan şans simgesi dört yapraklı yonca kolyesini boynundan çıkarıp plaj çantasının üzerine yerleştirirken aklından denizin serin sularına girip Şahin K'nın içinde bulunmadığına emin olduktan sonra abisinin yanına gitmekti aklında olan. Kumun sıcaklığı yüzünden yanan ayaklarını korumak amaçlı parmak üzerinde uzaklaştığı şezlonga saçını bir arada tutan tokayı bırakmadığından geri dönmek zorunda olduğu gerçeği tüm isteğini yok etmişti şimdi. Arkasına dönerek tekrar bulunduğu yere ulaşacakken gördükleri oldukça anlamsız ve bir o kadar da sinir bozucuydu. "Hey, ne yaptığını sanıyorsun sen?" Kolyesi bir yabancının elleri arasında sallanırken çocuğun yüzündeki ifadeden ne çıkarması gerektiğini bilemedi. Bir an önce giderek kıza Krastyo tarafından hediye edilmiş kolyeyi tekrar ait olduğu yere, boynuna asmak için hızla oğlanın yanına koştu.
Dimitri Kristopulos
Dimitri Kristopulos
Hufflepuff V. Sınıf
Hufflepuff V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 87
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Neverland
Lakap : Jesus

denizin buz gibi sularından. Empty Geri: denizin buz gibi sularından.

C.tesi Nis. 28, 2012 8:33 am
    “Marie’nin bezini değiştir, Dimitri.”
    “Marie’nin bezini değiştirmemi istemiyorsun.”
    Bir ay önce otuz beşinci yaşına basmış olmasına karşın en fazla yirmi sekiz gösteren adam, arkasındaki çıtır genç kızın hayli baştan çıkarıcı bakışlarının farkında dahi olmayarak saçlarından süzülen su damlacıklarını plaj havlusuyla kurularken, siyah saçlı oğlana gözlerini devirdi. “Yapma dostum, Jedi numarası yalnızca zayıf zihinlerde işe yarar.”

    Dimitri, bu yüzden Jedi numarasını onda denediğini söyleyebilirdi ancak üzerinde rahatlıkla birkaç tavuk ve bir hindi pişirilebilecek ısıya ulaşmış kafatasının içinde sapasağlam durduğunu umut ettiği beyni, bunun uğraşmaya değmeyecek kadar anlamsız bir eylem olduğu sinyalini verdiğinden pilici izlemeye devam etti. Vasisi James’in Muggle hastanesinden izin alabildiği tek tarihin Temmuz’un üçüncü haftası olmasını, kendi tanrısı Murphy’nin gazabına bağlamıştı çoktan; nitekim içinde bulundukları tatil köyünün plajında buharlaşma pahasına ‘güneşlenen’ insanlar arasında kendini hiç de güvende hissetmiyordu, her an içlerinden biri susuzluğunun farkına varıp kanını içmeye başlayabilirdi! Tabii buna iyi tarafından bakılacak olursa, kutsal yaz mevsiminde teyze kategorisine girmemiş ve büyük bir boğanın kilosuna erişmemiş her güzel kızın psikolojik baskı hissetmeden soyunarak ortalıkta cirit atmasıydı ki genç büyücünün gözlerini diktiği kişi de bunun en iyi örneklerinden biriydi. Sahildeki en güzel kız oydu kuşkusuz ve Dimitri aşık olduğundan -en azından onunla ikinci aşamaya geçmek istediğinden- emindi, buna aşk ya da her ne deniyorsa artık.

    Dimitri’nin DEHB mağduru bünyesi, zilyon derece sıcaklıktaki bu yerde boş boş otururken Marie’ye göz kulak olarak James’in birkaç kulaç atmasına izin vermesinden yana geçen sürede yeterince zorlanmıştı zaten. Bir de üstüne, küçücük bebekten nasıl çıktığına akıl erdiremediği, boyutları dudak uçuklatan, İsviçreli bilim adamlarına konu olabilecek kadar kötü kokan kakaları temizlemek için sabit durmayacaktı, hele ki mükemmelliğinin farkında olan onca pilicin gözü üzerindeyken. Plastik şezlongun yanındaki sehpanın üzerine elleriyle vurarak tuttuğu düzensiz ritmi bırakarak ayağa kalktı ve James’in arkasından ona ne dediğini dahi duymadı. Deminden beri gözlediği sarışının dikkatini çekmek için ne yapabileceğini düşünmeye fırsat bulamadan, kızın arkasını dönmüş olmasından istifade ederek plaj çantasına koyduğu kolyeyi eline almıştı bile. Elbette ona fark ettirmeden oradan uzaklaşabilirdi ama bu hiç de eğlenceli olmazdı. Sırıtarak kolyeyi elinde döndürmeye başladı ve arkasından ince bir sesin yükselmesini bekleyerek sıcak kumların üzerinde bir süre ilerledi; nitekim henüz birkaç saniye geçmişken, hedefi haykırarak kollarına doğru koşmaya başlamıştı. Ne kadar eğlendiğini belli edecek doğaüstü bir kahkaha atmamak için tüm enerjisini yüz kaslarına odaklarken, artık aralarında bir metre kalmış olan Kıymalı Börek adını taktığı kızın önünde tüm ciddiyetiyle XIX. yüzyıl reveransı yaptı. “Bağışlayın leydim, ben sizinle evlenmek istiyorum. İzin verirseniz, size yazdığım şiiri okuyacağım.” Ciddiyeti kadar yoğun bir İngiliz aksanı barındıran bu sözcüklerin ardından onlara bakmaya başlamış tanımadığı birkaç kişinin önünde boğazını temizledi ve Kıymalı Börek’in cevap vermesine fırsat bırakmadan dizleri üzerine çökerek dövmelerinin göründüğünden emin olduktan sonra şiiri okumaya başladı.

    Hiçbir işe yaramaz, ne atar damar
    Ne toplardamar, ne de aort damarı
    Şahdamarım olmasa
    HEY HEY

    Hoş geldin yeni hayat, selam olsun
    Kıskananlara inat
    Sora sora Bağdat bulunur derler
    Nasılsın?

    Şahdamarım tuttu
    Çek üzerimden bu kara bulutu
    Aşka susadık seninle
    Şahdamarımsın sen benim


    Etraflarındaki herkesin kahkahaya boğulmasıyla kendini her zamankinden de mükemmel hisseden Dimitri, Kıymalı Börek’in bu kadar şamata koparmasına neden olan kolyeyi çevirmeye devam ederken ayağa kalkıp sendeleyince, dört yapraklı yonca havada dört metre kadar uçarak denizin sularına gömüldü.
Sayfa başına dön
Similar topics
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz