- Berthé A. GlamourGryffindor IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 393
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 29
Lakap : Glam.
Ani Görüşme
Çarş. Mayıs 02, 2012 7:06 pm
Gün gittikçe ağırlaşarak Orenthia'nın pencerelerinden süzülürken topuz yaptığı açık kahve saçlarının arasından sıyrılan perçemleri, ela gözleri ve belirgin,çıkık elmacık kemikleri üzerine müthiş bir uyumlulukla düşmüş,genç kızı karşı konulması zor bir güzelliğe büründürmüştü. Ayrıntılı bakıldığında dünya güzeli denilmeyecek ancak hatrı sayılır bir etki bırakan yüzünü asıl çekici gösteren zarafeti ve kibirli havasıydı. Dar pantolonunun üzerine giydiği oldukça bol kazağını sandalyede toparladığı dizlerinin üstüne çekti,satırları işaretlediği kalemini dudaklarının arasında döndürdü ardından belirsizliğini gösteren bir ifadeyle yüzünü ekşitti.
Tam kitaplarını toplayıp ortak salona gitmeye karar vermişti ki duraksayıp kendine geceyi kütüphanede geçireceğine dair verdiği sözü hatırlattı. Elini alnına götürüp avcunu sertçe bastırdı. "Bunca ödevin altından bir haftada kalkmamı nasıl bekliyorlar ki?"Derin nefeslerle kendine güç verip kalemini parşömenine dayadı ve ödev kompozisyonunu yazmaya başladı. Tam odaklanmışken gittikçe yaklaşan adım sesleri,zaten burada olmaktan dolayı bozuk olan asabını iyice bozdu. Sesler henüz yakınına ulaşmamışken rafların ardına,hole isyanını belirten,sert bir ses tonuyla doğru bağırdı. "Gerçekten Damian! Gerçekten! Gelipte konsantremi bozmayacağın konusunda anlaşm-" Sözleri rafların arasında beliren hademeyi görmesinin ani şokuyla boğazına dizildi ve utançla kızardı. "Özür dilerim ben,sizi arkadaşım sanmıştım."Kendini gülmekten zorla alıkoyan görevli özel bir görüşme için müdüriyete beklendiğini söylediğinde habersiz,boş bakışlarını hademeye dikti ve kabullenircesine dudağını büktü. Kitaplarını toparladı ve salkım saçak halini düşünmeden hızla yürümeye başladı. Akşam saati habersizce,bu görüşmede neyin nesiydi? Tamda tüm dertlerinden,yazın yaralarından kurtulmuşken yeni bir sorunla mı karşı karşıyaydı. Sessiz bir inilti koyverdi. Ardından müdüriyete giden koridorun sonuna geldi ve görevlinin işaret ettiği odanın kapısını yavaşça vurdu,yüzündeki hayal kırıklığıyla kapıyı araladı
Tam kitaplarını toplayıp ortak salona gitmeye karar vermişti ki duraksayıp kendine geceyi kütüphanede geçireceğine dair verdiği sözü hatırlattı. Elini alnına götürüp avcunu sertçe bastırdı. "Bunca ödevin altından bir haftada kalkmamı nasıl bekliyorlar ki?"Derin nefeslerle kendine güç verip kalemini parşömenine dayadı ve ödev kompozisyonunu yazmaya başladı. Tam odaklanmışken gittikçe yaklaşan adım sesleri,zaten burada olmaktan dolayı bozuk olan asabını iyice bozdu. Sesler henüz yakınına ulaşmamışken rafların ardına,hole isyanını belirten,sert bir ses tonuyla doğru bağırdı. "Gerçekten Damian! Gerçekten! Gelipte konsantremi bozmayacağın konusunda anlaşm-" Sözleri rafların arasında beliren hademeyi görmesinin ani şokuyla boğazına dizildi ve utançla kızardı. "Özür dilerim ben,sizi arkadaşım sanmıştım."Kendini gülmekten zorla alıkoyan görevli özel bir görüşme için müdüriyete beklendiğini söylediğinde habersiz,boş bakışlarını hademeye dikti ve kabullenircesine dudağını büktü. Kitaplarını toparladı ve salkım saçak halini düşünmeden hızla yürümeye başladı. Akşam saati habersizce,bu görüşmede neyin nesiydi? Tamda tüm dertlerinden,yazın yaralarından kurtulmuşken yeni bir sorunla mı karşı karşıyaydı. Sessiz bir inilti koyverdi. Ardından müdüriyete giden koridorun sonuna geldi ve görevlinin işaret ettiği odanın kapısını yavaşça vurdu,yüzündeki hayal kırıklığıyla kapıyı araladı
- G. Lúthien QuellinaSeherbaz
- Mesaj Sayısı : 26
Kayıt Tarihi : 09/04/12
Yaş : 30
Nerden : Fransa
Lakap : L, Lúth, Lúthy
Geri: Ani Görüşme
Perş. Mayıs 03, 2012 5:24 pm
- Ablasından gelen mektubun üzerinden henüz bir hafta geçmiş olmasına rağmen hala etkisinden kurtulamamıştı genç cadı. Kaç ay olmuştu ablasıyla görüşmeyeli? Beş? On? Belki de iki yıl… Fransa’dan kaçtığı günden beri ailesinden konuştuğu tek kişi ablasıydı ve Adelard’ın ardından kendi içine kapanması ablasıyla olan bağını oldukça zedelemişti. Aslını söylemek gerekirse çevresinden oldukça uzaklaşmış yalnızca onu tek bırakmamakta ısrarları arkadaşları yanında kalabilmeyi başarmıştı. Normal karşılıyordu genç seherbaz bunu zira hiçbir tepki vermeyen, tek kelime bir şey söylemeden yaşayan biriyle arkadaş kalabilmek oldukça sabır gerektiriyordu. Mektuba henüz bir cevap vermemişti ve vermeyi de düşünmüyordu. Uzun zamandan beri ilk kez birçok duyguyu bir arada yaşamasına sebep olan bu satırlar cadının son günlerde tek düşünebildiği şeydi. Hala inanamıyordu. Yapma L, o kadar da kötü değil. Yani sonuçta sen de evden kaçtın değil mi? Üstelik kız reşit, istediğini yapmakta özgür. İçsesinin ne kadar haklı olduğu umurunda bile değildi. Böyle bir haberi bu kadar geç öğrenmesi onu çileden çıkarmıştı. Mektubu ilk okuduğunda Anastasia ile birlikteydi ve verdiği tepkiye onun da şaşırdığını çok net hatırlıyordu genç cadı. Uzun zamandır çok nadir konuşan birini bağırırken görmek pek de normal sayılmazdı. İlk okuduğu zaman söylediği şeyleri şimdi de kendi kendine tekrarlıyordu. Susmak bilmeden yapacağı bir şey olmadığını, abuk subuk tepkiler vermeyi kesmesini söyleyen içsesine cevaben devamlı tekrarlıyordu bunları. Yeğenim evden kaçmış! Ve bu bana bilmemkaç ay sonra söyleniyor! Neden? Çünkü bazı kötü duyumlar gitmiş kulaklarına! Ah, neymiş efendim, ailenin adı lekelenirmişmiş! Peeh!
Tabi hala anlayamadığı bir diğer konuysa Chanel’in neden kaçtığıydı. Hayat dolu bir kızı evden kaçırmayı başarabilmek kolay değildi. Fakat aile geleneklerine bağlı kalmaya pek meraklı olan ablasının bunu başaramaması için hiçbir neden yoktu. İster istemez Lúthien’e fazlasıyla tanıdık gelen bu olay cadıyı bir nebze de olsa günümüze getirebilmiş olsa da bir yanı ısrarla geçmişte kalmaya devam ediyordu. Baskıyı hayatından neden çıkardığını çok net hatırlıyordu cadı ve ablasının ne kadar baskı uyguladığını da, elbette kasıtlı yapmıyordu fakat büyüdükleri dönemdeki aile şartlarını günümüze kadar sürdürmesi Chanel gibi birini çileden çıkarmaya yeterliydi. Kendini Chanel'in yerine koydu bir an, pek de zorlanmadı bunu yaparken. Neden kaçtığı hakkında fikir yürütse de nerede olabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Chanel’in, teyzesi gibi çevresinden çabucak kopamayacağını biliyordu. Bu yüzden tanıdığı birileriyle görüşmeye devam etmeliydi: Berthé. Lúthien kaçtıktan sonra ablasıyla görüşmeye devam etmişti, küçük bir ihtimal de olsa Chanel kardeşiyle haberleşiyor olabilirdi. Seherbaz olmaya bu kadar yaklaşan birinin mektupta yazıldığı gibi Glamourların pek de hoş karşılamayacağı bir çevreye girmiş olabileceğine pek ihtimal vermiyordu. Gene de bunu kulak ardı edemezdi. Çünkü Londra’ya ilk geldiği zaman da birçok değişik çevreye girmişti genç cadı ve hala, seherbaz olmasına rağmen, ilişkisini kestiği söylenemezdi.
Düşüncelerini Chanel’i bulmaya o kadar odaklamıştı ki birini daha kaybetmiş olabilme ihtimalini zihninin derinliklerine gömmüştü cadı. Şimdi sadece bir seherbaz gibi düşünse de Chanel ile aralarındaki bağ duruma objektif yaklaşmasını engelliyordu. Neyse ki tüm konuşma işlerini biricik arkadaşı Lorién hallediyordu. Onun burada ne işi olduğunu pek anlayamasa da üstelemiyordu. Büyük bir ihtimalle Lúthien’i uzun zamandır bir konu hakkında bu kadar ilgili görmediği veya karşılaştığı herhangi ters bir durumda tekrar eski haline dönmesinden korktuğu, olmadı sadece arkadaşı olduğu için olayla ilgilenmeyi kabul etmiş olabileceğini varsayıyordu. Bunlardan hangisinin gerçek neden olduğunu pek düşünecek durumda değildi açıkçası; fakat Lorién’in yanında olması cadının işine geliyordu. Ne de olsa Baş Seherbaz olan dostu birçok şeyi hızlandırmıştı. Konsey Başkanının odasında yeğeninin gelmesini beklerken düşüncelerini belirli bir düzene sokmakta zorlanıyor, konudan konuya atlamalarına engel olamıyordu. Berthé geldiği zaman ne demesi gerektiğini, nasıl bir açıklama yapması gerektiğini düşünürken bir yandan da Chanel hakkında olasılıkları değerlendiriyordu. Kendi sessizliğinde boğulmuş ve bunu yaklaşık üç yıldır sürdürüyor olması kendi kendine konuşması için yeterli bir sebepti. Üstelik çok değil birkaç ay, en fazla bir yıl içerisinde deli kategorisinde anılacağından da hiç şüphesi yoktu. Berthé ile olan konuşması kendi kendine yaptığı, içsesini tersleyen konuşmalara benzememeliydi, daha çok eski Lúthien’in yapabileceği yumuşaklıkta yeğenini de üzmeyen bir konuşma olmalıydı. Berthé’nin pek göstermese de ne kadar duygusal olduğunu biliyordu, ne de olsa o da bir Quellina sayılırdı. Kapının aralanmasıyla bölünen düşünceleri henüz hiçbir şeye karar vermemiş olmasının paniğiyle birleşse de aylardır görmediği yeğenini görecek olmanın verdiği bir huzur yerleşmişti içine. Şimdiye dek durumu ne kadar kötü olursa olsun bunu yeğenine yansıtmadığını düşünen cadı gene normal, eski Lúthien olma girişimlerinden birini daha denemeye karar verdi; fakat bu defa tamamen doğaçlama davranması gerekiyordu. Yerinden kalkarken, arkadaşına anlamasını umduğu ‘Chanel hakkında sen konuş’ bakışını attıktan sonra kollarını iki iki yana ayırıp yeğenin yanına yürüdü. Yeğeninin buraya gelmekten pek de hoşnut olmadığını belli eden yüz ifadesine aldırmadan tüm sevecenliğiyle sarıldı genç kıza. ‘’Berthé! Uzun zaman oldu ha? Nasılsın? Ne kadar da güzelleşmişsin, eminim bir sürü hayranın vardır burada.’’ Evet, hala kendi sesini duymak cadıda şok etkisi yaratıyordu, bu yüzden tekrar yerine geçerken odada üçünden başka kimsenin olmamasına çok mutluydu. Bu kadar da zor değilmiş ha? Tabiî ki eksik kalmayan içsesi de katılmıştı buraya. Bari bugün sesini kesmeyi denesen ya. Sebepler farklı olsa da odadaki herkesin yüzünde ayrı bir şaşkınlık vardı, bu durumu daha fazla uzatmamak adına tekrar bir girişimde bulundu. ‘’ Tamam, tamam. Evet, buraya gecenin bu saatinde ne kadar güzel bir genç kız olduğunu söylemeye gelmedik tabii. O yüzden gel, otur şöyle. Bu benim çok sevdiğim bir dostum Anastasia. Kendisi baş seherbaz, daha önce bahsetmiştim zaten. Yanında rahat olabilirsin.’’ Bugün kendini aşıyorsun L. Cadının yerine geçmesini beklerken Lorién’e konuşma sırasının onda olduğunu belirten bir bakış attı zira daha fazla konuşmayı sürdürebileceğini pek düşünmüyordu. Bu gece genç seherbaz için oldukça uzun olacağa benziyordu.
- Anastasia Lorién VéalidusBaşseherbaz
- Mesaj Sayısı : 23
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Yaş : 27
Nerden : İstanbul
Lakap : Anna, Annie, Loth, L, An, Lor, Nastasia.
Geri: Ani Görüşme
Perş. Mayıs 03, 2012 7:44 pm
- Kızın emin ellerde olduğuna, sadece birazcık konuşmak istediklerine, konunun ablasıyla ilgili olduğuna ve odada o varken çok konsantre olamayacağına ikna edip konsey başkanını odadan çıkartana kadar göbeği çatlamıştı seherbazın. Adam odadan çıktıktan cam kenarında duran koltuklardan birine çöktü. Ayaklarını, oturduğu koltuğun karşısında duran, eski, ahşap sehpanın üzerine koydu seherbaz. Parmaklarını birbirine kenetleyip kucağına koydu. Karşısındaki cadıyı süzmeye başladı. O ışık saçan gülümsemeyi ne zamandır görmediğini anımsamaya çalıştı. Ya da ne zamandır sabah kapısını gürültü ile çalıp onu uyandıran ve önceki akşam nişanlısıyla birlikte atlattıkları eğlenceli badireleri anlata cadıyı görmediğini... Glorfindel, o gencecik bedeni içinde eriyip gidiyor, Anastasia'nın önünde gözle görülür bir şekilde dibe batıyordu. Baş Seherbaz yerinde kıpırdandı. Kimseye olmadığı kadar kendine kızgındı, bu durum yüzünden. Nasıl en yakın arkadaşının, ellerinden kayıp gitmesine izin vermişti? Belki de onu rahatlatmak, bir nebze olsun intikam ateşiyle yanan yüreğine su serpmek adına Adelard'ın katillerini bulmaya o kadar takmıştı ki kafayı genç cadının ışığının yanı başında söndüğünü fark edememişti. Şimdi ise kadının yeğeni kayıptı. Daha kötü etrafta haftalardır izini sürdüğü adamın yanında dolaşan 'yeni kız' dedikoduları vardı ve Anastasia ciddi anlamda Glamourların asi kızı olabilirmiş gibi geliyordu. Tabi bu sadece bir histi. Cadı çoğu zaman hislerinde yanılmasa da bu sefer o kadar çok istiyordu ki yanılmayı, kelimelerle ifade edemezdi. Tabi Glorfindel sadece onu yalnız bırakmamak için geldiğini düşünüyordu. Bırakalım öyle düşünsün, diye aklından geçirdi cadı. Kendisini yeterince yıprattı.
Durup dururken çocuklardan hiç hazzetmediği geldi aklına. Fakat her nasılsa iyi polis-kötü polis olayının iyi teyze-gıcık baş seherbaz versiyonun ortasında bulmuştu kendini. Bu Glorfindel'i rahat hissetirecekse seve sever yapardı tabi, fakat sorgu odalarında yaptığı gibi on yedi yaşındaki bir genç kızı ablası hakkında ne bildiğini öğrenmek için, konsey başkanının odasında sıkıştıramazdı. Nasıl bir yol izlemesi gerektiği hakkında ise hiçbir fikri yoktu. Dudaklarını büzdü cadı. Bir konu hakkında hiçbir şey bilmemekten nefret ediyordu. Derken kapı yavaşça açıldı ve seherbaz, içeri giren kızın Glorfindel'e ne kadar benzediğini düşünmekten kendini alamadı. Tedirgin bakışları üzerinde hissedince yüzüne en 'anaç' -ne kadar olabilirse artık- gülümsemelerinden birini yerleştirme zorunluluğu hissetti. Çocuklardan hoşlanmazdı, evet, ama karşısındaki cadı neredeyse yetişkin olmuş bir bireydi. Tabi daha çok gençti. On yedi yaşındaki Anastasia'yı düşündü. Gryffindor'un yıldızı, bela yaratıcı. Tüm o savaş ve kaosa rağmen hayatının en güzel yıllarını geçirmişti Hogwarts'ta. Buradaki çocukların orada okuyamayacak olmalarına acıyordu, cadı. Hogwarts'taki 'ev' havası burada yoktu. Burası soğuk ve mesafeliydi. Doğrusunu isterseniz, mecbur olmadığı sürece, seherbaz, buraya adımını bile atmazdı. Soğukluğundan çok, yeni savaşın yıktığı ikinci evinin yerini doldurması için kurulduğundan dolayı da olabilirdi. Hogwarts'ta olan savaşı düşününce omuriliğinden aşağıya bir ürperti indi. Oranın ikinci kez yaralandığını görmek yeterince yanını yakmıyormuş gibi, bu sefer atlatamamıştı. Asırların 'Yıkılmaz Kalesi' bu sefer başaramamıştı.
‘’Berthé! Uzun zaman oldu ha? Nasılsın? Ne kadar da güzelleşmişsin, eminim bir sürü hayranın vardır burada.’’ Arkadaşının sevecen sesi cadıyı tekrar odaya dönmeye zorladı. Yine de yüzündeki şaşkınlığı saklayamadığını biliyordu, öyle bir niyeti de yoktu zaten. Ama bu ses tonunu duymayalı baya olmuştu ve baş seherbazın yüzüne yerleşen gülümseme gerçekti. ‘’ Tamam, tamam. Evet, buraya gecenin bu saatinde ne kadar güzel bir genç kız olduğunu söylemeye gelmedik tabii. O yüzden gel, otur şöyle. Bu benim çok sevdiğim bir dostum Anastasia. Kendisi baş seherbaz, daha önce bahsetmiştim zaten. Yanında rahat olabilirsin.’’ Ya, ya ne demezsin, diye düşündü ama neşeli ancak abartısız bir şekilde kafasını salladı. Glorfindel'in ikna edici bakışlarını üzerinde hissedince, ona inat gözlerini dikti, o da. Bazen çok çocuksu davranabiliyordu. Her ne kadar onlardan hoşlanmasa da içten içe çocuğun teki olduğunu kendisi de biliyordu. Zira kimse bakalığın koridorların hoplaya, zıplaya yürümezdi. En azından ot- Hayır, hayır, o daha yirmi dokuz yaşındaydı bir kere. Ne ara otuz olmuştu. Çok ayıptı insanların böyle düşünmesi. O kadar yaşlı bir insan değildi o. Düşüncelerinin yine çok alakasız yerlere gittiğini fark edince hafifçe kafasını salladı cadı. Sehpadaki ayaklarını çekti ve daha 'uygun' bir pozisyona geçti.
"Merhaba tatlım," diye basit bir giriş yaptı. Tam olarak nasıl bir tavır takınması gerektiğini kestirememişti zira kızın üzerinden kova kova klasik Fransız duruşu akıyordu. Soğuk olanından tabi. En iyisinin kendisi gibi davranması olduğunu fark edince derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti. "Neden burada olduğumuzu az-çok tahmin ediyorsundur, değil mi?" Genç kız kafasını hafifçe yana yatırmıştı. Kesin bir şey bilmesen de en azından bir fikrin olduğuna eminim, bakışı attı istem dışı. Ardından devam etti. "Ablan için buradayız. Nereden haberimiz olduğunu soracak olursan annen söyledi ama bizim ekstra bilmemiz gereken şeyler var..." Bir nefes... "Belki de ebeveynlerinin bile bilmediği şeyler..." Bir nefes daha. "Bunları konuşmak eminim hoşuna gitmeyecek bu yüzden olabildiğince kısa keseceğiz..." ...umarım, diye içinden tamamladı cümlesini. Daha bu kadar gençken böyle meselelerle uğraşmaları hiç hoş değildi. Sonra tekrar kendi gençliğini düşündü. Onun yaşındayken seherbaz olmak için sınavlara hazırlanıyordu. Dudağının sağ tarafı, eski anıların gölgesiyle, kıvrıldı. Bazen o günlere dönmek için çok büyük bir özlem duyuyordu. Gençken her şey daha güzeldi, daha masumdu. Bu karanlık ve öfke onu yıpratıyordu, herkesi yıpratıyordu. Ve birilerinin bunu görmesi için daha ne olması gerekiyordu, anlamıyordu cadı. Ne kadar canın yanması gerekiyordu?
- Berthé A. GlamourGryffindor IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 393
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 29
Lakap : Glam.
Geri: Ani Görüşme
Cuma Mayıs 04, 2012 11:51 am
Ağır kapıyı çelimsiz kollarıyla karşısında duran iki çehreyi görecek kadar açtığında karşısında gördüğü iki yüz kendisini hatrı sayılır biçimde şaşırttı. Yaşadığı şokun yüzüne yansımaması için elinden geleni yapmış olsada başarısız olduğundan emindi. Teyzesi,sorgulanamayacak kadar güzel,yıllardır yalnızlığında en büyük destekçilerinden olmuş teyzesi karşısında duruyordu. Ela gözleri loş ışık altında beliren o yüzü gördüğü anda neler olup bittiğini anladı. Olay asla peşini bırakmayacak o büyük sorunuyla ilgiliydi. Günlerdir aklından silip atmaya çalıştığı,gecelerce kabuslarının baş kahramanı olan,bir zamanlar hayattaki tek dayanağı olmuş ablası. Kayıplara karışmış o güzel yüz. İşte olmuştu. Günlerdir herkesten kaçışının yegane nedeni kendisini bulmuştu. Aklını işgal etmiş tek korkusu onu bozguna uğratıyor,zihninin her parçacığına yerleşiyordu. Orenthia'ya gelirken düşündüğü tek şey,tek kurtuluş yolunun bu görkemli şato olduğuydu ancak gerçek onu buradada bulmuştu. Sırayla şiddetlendi,korktu,yıkıldı. Şiddetlendi çünkü kendisinden bile kaçmayı başarabilmişken yaralarından kaçamamıştı. Korktu çünkü günlerdir yüzleşemediği,yüzleşmeyi hiç ummadığı gerçekler suratına çarpılmıştı. Yıkıldı çünkü sorunlarıyla yüzleşemeyecek kadar çelimsizdi. Ve bunların hiç birini yüzüne yansıtmadı. Çünkü karşısında duran o insan her şeyi biliyordu. Tüm sırlarını,tüm sorunlarını. Günlerdir -hiç görmemiş olsada- süregelen sıkıntılı hallerinin sebebini,şu an yüzüne yansıtmasada zihninden geçen tüm düşünceleri. Ve günlerdir onu tanıyan hiç bir arkadaşına sırf gerçeklerle kendisini yüzleştirmesinler diye anlatmadığı ablasını. Derin bir nefes aldı ve duruşunu bozmadan her zamanki edasıyla yürüdü. Sanki her şeyi çoktan atlatmıştı,sanki tek problemi gelecekte onu bekleyen sınavlarıydı.
Bu iki seherbazın neden burada olduklarından emindi. Kızın hiç bir şey bilmediği aşikardı. Ancak bu bilmediği şeyler hakkında bile konuşmak istemiyordu. Ablası hakkında kimseyle konuşmak istemiyordu zira günlerdir kendisiyle bile yüzleşememişti. Sabırla neşesini dışa vurup sevgi ifadelerini sıralayan teyzesini dinlemeye koyuldu. Konuşmaları bittiğinde söyleyeceği çok şey vardı. Sanki büyük bir şoka girmişcesine ifadesiz bir biçimde durdu. ‘’Berthé! Uzun zaman oldu ha? Nasılsın? Ne kadar da güzelleşmişsin, eminim bir sürü hayranın vardır burada.’’ İfadesini bozmadan dinlemeye devam etti. Kendini hayli zor tutuyor,dilinin ucuna gelen sözcükleri söylememek için hiç bir şey düşünmemeye çalışıyordu. ‘’ Tamam, tamam. Evet, buraya gecenin bu saatinde ne kadar güzel bir genç kız olduğunu söylemeye gelmedik tabii. O yüzden gel, otur şöyle. Bu benim çok sevdiğim bir dostum Anastasia. Kendisi baş seherbaz, daha önce bahsetmiştim zaten. Yanında rahat olabilirsin.’’ İşte başlıyoruz diye içinden geçirdi,sabırsızlığını ifade edecesine mırıldandı ve burada varlığından teyzesininkinden çok daha az rahatsız olduğu bu görevliyi dinlemeye başladı. Karşısında duran kadının sevimli tavrına rağmen söylediği her kelime bir bıçak gibi zihnine saplanıyordu. Alyuvarlar yanaklarına,alnına,tüm yüzüne ve yatışmak için sıktığı ellerine,tüm vucuduna hucum etti. Kızardı,utançtan değil,sinirden kızardı. "Merhaba tatlım,neden burada olduğumuzu az-çok tahmin ediyorsundur, değil mi?Ablan için buradayız. Nereden haberimiz olduğunu soracak olursan annen söyledi ama bizim ekstra bilmemiz gereken şeyler var... Bunları konuşmak eminim hoşuna gitmeyecek bu yüzden olabildiğince kısa keseceğiz... Berthé'yi incitmemek için oldukça dikkatli konuştuğu aşikar olan bu seherbazın konuşması bittiğinde daha fazla kendini tutamayıp konuşmaya başladı. Zira kadının söyledikleri kulağında sadece bir uğultu olarak kalmıştı.Zırvalarla zihnini dolduracak durumda değildi.
Tüm şatoyu ayağa kaldıracak kadar yüksek sesle konuşmamak için kendini zor tutup,tutarlı bir biçimde konuşuyordu. "Kısa ya da uzun böyle bir konuşma olmayacak sayın seherbaz." Kendisi bile cürretine şaşırıyordu. Karşısındaki insanlarla aynı olgunlukta konuşmaya çalışarak devam etti. " Teyze,gelmen beni ne kadar memnun etti bilemezsin!" Sözlerindeki ima küçük bir çocuğun dahi anlayacağı kadar keskindi. "İçinizi rahatlatacaksa söyleyeyim,ailemizi lekeleyen o alçak hakkında bildiğim tek bir bilgi dahi yok. Zira kendisi umrumda değil,iletişim kurmaya çalışsada reddederdim zaten." Ellerini vücudunda birleştirdi,odada bulunan bir sıraya yaslandı ve konuşmasına devam etti. "Annem,annem ha? Gerçekten tutarsız bir insan. Ve cürretimi bağışlayın ama sormak durumundayım,basit bir ailevi meseleyi bu denli büyütüp,beni eğitim dönemimde meşgul edecek ne oldu? Hemde akşamın bu saatinde." Kendisini tutamıyordu. Burada güçlü gibi gözüküp gözyaşlarını geriye atıp duramazdı. Zayıflığını teyzesinin görmesini istemiyordu. Tanımadığı seherbaza dönerek söze girdi. "Sizinle henüz karşılaşmama rağmen en özel anılarımı dahi bilmeniz gibi bir durum nasıl söz konusu olabiliyor? Üzgünüm ama Orenthia koca bir dönemi geçirdiğim evimdir ve gecenin bu saati,habersizce gelip zihnimi size açmamı isteme gibi bir hakkınız yok. Bu kadar mahremiyetimi işgal ettiğiniz yeter! Daha fazla bu konuşmayı sürdürmek istemiyorum lütfen buradan ayrılın. Ve teyze gerçekten hayal kırıklığına uğradım." Nasıl olupta bu kadar güçlü durabilmişti şaşırıyordu. Demek günlerdir azda olsa hazırlamıştı kendini. Belkide bu hali özel anıları istila edildiğinde ortaya çıkan bir savunma mekanizmasıydı. Normalde sorsalar şu cümlelerin ilkini dahi toparlayamadan gözlerinden yaşlar süzüleceğine emindi. Aniden kapıdan çıkma kabalığını göstermemek için kendini zor tuttu.
Bu iki seherbazın neden burada olduklarından emindi. Kızın hiç bir şey bilmediği aşikardı. Ancak bu bilmediği şeyler hakkında bile konuşmak istemiyordu. Ablası hakkında kimseyle konuşmak istemiyordu zira günlerdir kendisiyle bile yüzleşememişti. Sabırla neşesini dışa vurup sevgi ifadelerini sıralayan teyzesini dinlemeye koyuldu. Konuşmaları bittiğinde söyleyeceği çok şey vardı. Sanki büyük bir şoka girmişcesine ifadesiz bir biçimde durdu. ‘’Berthé! Uzun zaman oldu ha? Nasılsın? Ne kadar da güzelleşmişsin, eminim bir sürü hayranın vardır burada.’’ İfadesini bozmadan dinlemeye devam etti. Kendini hayli zor tutuyor,dilinin ucuna gelen sözcükleri söylememek için hiç bir şey düşünmemeye çalışıyordu. ‘’ Tamam, tamam. Evet, buraya gecenin bu saatinde ne kadar güzel bir genç kız olduğunu söylemeye gelmedik tabii. O yüzden gel, otur şöyle. Bu benim çok sevdiğim bir dostum Anastasia. Kendisi baş seherbaz, daha önce bahsetmiştim zaten. Yanında rahat olabilirsin.’’ İşte başlıyoruz diye içinden geçirdi,sabırsızlığını ifade edecesine mırıldandı ve burada varlığından teyzesininkinden çok daha az rahatsız olduğu bu görevliyi dinlemeye başladı. Karşısında duran kadının sevimli tavrına rağmen söylediği her kelime bir bıçak gibi zihnine saplanıyordu. Alyuvarlar yanaklarına,alnına,tüm yüzüne ve yatışmak için sıktığı ellerine,tüm vucuduna hucum etti. Kızardı,utançtan değil,sinirden kızardı. "Merhaba tatlım,neden burada olduğumuzu az-çok tahmin ediyorsundur, değil mi?Ablan için buradayız. Nereden haberimiz olduğunu soracak olursan annen söyledi ama bizim ekstra bilmemiz gereken şeyler var... Bunları konuşmak eminim hoşuna gitmeyecek bu yüzden olabildiğince kısa keseceğiz... Berthé'yi incitmemek için oldukça dikkatli konuştuğu aşikar olan bu seherbazın konuşması bittiğinde daha fazla kendini tutamayıp konuşmaya başladı. Zira kadının söyledikleri kulağında sadece bir uğultu olarak kalmıştı.Zırvalarla zihnini dolduracak durumda değildi.
Tüm şatoyu ayağa kaldıracak kadar yüksek sesle konuşmamak için kendini zor tutup,tutarlı bir biçimde konuşuyordu. "Kısa ya da uzun böyle bir konuşma olmayacak sayın seherbaz." Kendisi bile cürretine şaşırıyordu. Karşısındaki insanlarla aynı olgunlukta konuşmaya çalışarak devam etti. " Teyze,gelmen beni ne kadar memnun etti bilemezsin!" Sözlerindeki ima küçük bir çocuğun dahi anlayacağı kadar keskindi. "İçinizi rahatlatacaksa söyleyeyim,ailemizi lekeleyen o alçak hakkında bildiğim tek bir bilgi dahi yok. Zira kendisi umrumda değil,iletişim kurmaya çalışsada reddederdim zaten." Ellerini vücudunda birleştirdi,odada bulunan bir sıraya yaslandı ve konuşmasına devam etti. "Annem,annem ha? Gerçekten tutarsız bir insan. Ve cürretimi bağışlayın ama sormak durumundayım,basit bir ailevi meseleyi bu denli büyütüp,beni eğitim dönemimde meşgul edecek ne oldu? Hemde akşamın bu saatinde." Kendisini tutamıyordu. Burada güçlü gibi gözüküp gözyaşlarını geriye atıp duramazdı. Zayıflığını teyzesinin görmesini istemiyordu. Tanımadığı seherbaza dönerek söze girdi. "Sizinle henüz karşılaşmama rağmen en özel anılarımı dahi bilmeniz gibi bir durum nasıl söz konusu olabiliyor? Üzgünüm ama Orenthia koca bir dönemi geçirdiğim evimdir ve gecenin bu saati,habersizce gelip zihnimi size açmamı isteme gibi bir hakkınız yok. Bu kadar mahremiyetimi işgal ettiğiniz yeter! Daha fazla bu konuşmayı sürdürmek istemiyorum lütfen buradan ayrılın. Ve teyze gerçekten hayal kırıklığına uğradım." Nasıl olupta bu kadar güçlü durabilmişti şaşırıyordu. Demek günlerdir azda olsa hazırlamıştı kendini. Belkide bu hali özel anıları istila edildiğinde ortaya çıkan bir savunma mekanizmasıydı. Normalde sorsalar şu cümlelerin ilkini dahi toparlayamadan gözlerinden yaşlar süzüleceğine emindi. Aniden kapıdan çıkma kabalığını göstermemek için kendini zor tuttu.
- G. Lúthien QuellinaSeherbaz
- Mesaj Sayısı : 26
Kayıt Tarihi : 09/04/12
Yaş : 30
Nerden : Fransa
Lakap : L, Lúth, Lúthy
Geri: Ani Görüşme
Paz Mayıs 13, 2012 8:52 pm
RP OUT: Role play en kısa sürede devam etmek üzere dondurulmuştur.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz