leviathan rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Joseph Quinn
Joseph Quinn
Büyüceşûra, De Vries
Büyüceşûra, De Vries
Mesaj Sayısı : 155
Kayıt Tarihi : 17/04/12

İlk Görüşme Empty İlk Görüşme

Çarş. Mayıs 02, 2012 7:39 pm
Josephine Leveraux & Joseph Quinn


    Kadran üzerindeki yeni seferine başlayan sarkaca mıhlanmıştı gözleri. On beş dakika erken orada olacaktı tahmini hesaba göre. Hayatında hiçbir yere geç kalmamış bir adam için mükemmel zamanlama şu an daha da önemliydi. Hayatında yaptığı her işte, aldığı her görevde sevse veya sevmese de en mükemmelini yapan Joseph için sıradanlığın oldukça dışında, çoğunlukla heyecan ve keyif uyandıran bir gün olarak başlamıştı bu sabah. Saatlerle dilimlenmiş gününün tüm can sıkıcı işlerini serin kanlılıkla bitirmiş, akşam için heyecanlanma vaktini de araba içerisinde harcadığı otuz dakikasında yaşıyordu. Yüzüne nadir görülen bir aydınlık çöktü, İngiltere'nin, yaşlı dullarınkine benzeyen zarif matem giysisi bile şu an gözüne görünmüyordu. Serin bir Ağustos günü, nadiren serpen yağmur damlacıklarını arabadan henüz indiğinde farketmişti. İstisnasız her zaman kartal gibi pür dikkat olan Joseph için garip bir an olmuştu bu şaşkınlık, yüzüne anlamsız, mesafeli bir gülümseme çöktü. Başının üzerine uzatılan koyu renk, geniş şemsiyeyi tutan adamın yüzüyle burun buruna geldiğinde şaşkınlığın yerini tekrar keyifli hali aldı. Uzun pardösüsüyle uyum içerisinde olan bir çanta uzatmış, sonra da kendilerine eşlik etmek için gelen bir kaç adamı gözleriyle işaret ederek haberdar ediyordu. Uzun yılların verdiği tanıdıklıkla neler ima etmek istediğini şıp diye anlamıştı Joseph, zira babasından daha fazla bu adamı dinlemişti; bir kaç gösterişsiz mimikle sakinleştirdi kır saçlı, sırım gibi adamı. Karşılıklı bir kaç saniye süren sırıtışları adamların teşrifiyle son bulmuştu. Sıkıcı hoş geldin komitesi, dinlemeye bile gerek yoktu. Bir şeyler geveliyorlardı fakat onları dinlemek yerine on beş metrelik yolun sonundaki genişçe serilen tarihi kapıya ve sivrildikçe görkemi artan, taş bloklardan yığılma binaya bakıyordu. Daha sonra dik duruşunu bozmadan görkemli binaya doğru ilerlediler. İçerisi kusursuz derecede güzeldi. Eğri taşlar muntazam bir düzenle üst üste yığılıp soğuk görünümlü duvarları oluşturmuş, incecik dikdörtgen ve uzun camlar içeriye uyarlanmış bir katedral havası veriyordu. Yerleri süsleyen solgun halının üzerinde durduğunda hemen hemen yalnız kalmıştı. Buluşacağı zarif bayan henüz gelmediği için rahatlayıp ortama alışmak için epey vakti vardı. Ufak yağmur damlacıklarıyla süslenmiş camın önünce geçti. Çıkmış oldukları beş kattan sonra ayaklarının ucuna serilen manzara ıssız ama muhteşemdi. Sırtını vitraylı camların donattığı kapılardan birine doğru dönmüş, uzun zamandır içeriği hakkında neredeyse kimseyle konuşmadığı evrakları son bir kez kontrol ediyordu. Temkini hiçbir zaman elden bırakmasa da burada rahattı, evi gibi. Öz vatanı kadar sıcak geliyordu taş blokların kaba saba görüntüsüne sinmiş tiksindirici hava. Onlar en kötü planlara ev sahipliği yaparak sabır göstermişti. Belki katliamlara, suçundan ufacık bir ceza bile almadan kurtardıkları alçaklara, ya da gerçekten habis yaratıkların yerinde alınan ölüm planlarına şahit olmuşlardı. Devamı bu gün gelecekti planların, vereceği bilgiler eşsiz olduğu kadar kritikti de. El kadar çocukken kafasına ilmek ilmek işlenen her şey tohumunu en erken devresinde vermişti. Joseph fazlasıyla kötüydü. Kusursuz görüntüsü onun en büyük bozukluğuydu. Sinsi bir hastalık gibi ilerlerdi, asla yıkıma ve şiddete yer yoktu hayatında. Zarifçe, incecik ipek böceği gibi dokurdu urganı düşmanının boynuna. Asla sandalyeye tekmeyi atmazdı, o sadece işin beyin kısmı olmalıydı. Katliamın zevkinden hep uzak tutmuşlardı onu, sonuçların neye varacağını ancak çok yakından tanıyanlar tahmin edebilirdi. Bu yüzdendi herhalde Carol isimli, dalgalı beyaz saçları olan tilki suratlı adam hiç yanından ayrılmıyordu.
    Elini ceketin iç cebindeki ufak bir bölüme attı. İncecik, serçe parmağı kadar kısa, çikolata rengi sigarayı ve gümüş oymalı çakmağı buldu. Gayri ihtiyarı bir alışkanlıktı, beklediği misafir gelmeden genelde herhangi bir şeye elini sürmese de sigaranın cazibesine dayanma gücü çok sağlam değildi. Biçimli dudaklarının kavradığı sigarayı nefesi yardımıyla yaktı; hemen ardından odaya ağır bir baharat kokusuyla karışık yanık deri kokusu yayıldı. İçen için zevk, içmeyen için ise can sıkıcıydı. Düşünmüştü de, ertelediği kahveyi tekrar isteyecek miydi acaba? Sonra vazgeçti ve bacak bacak üstüne atıp mekanik bir duruşla beklemeye başladı.
    "En iyisi beklemek."
    Camdan dışarıyı izlerken buraya ve bunun gibi bir çok yere ilk götürüldüğü günleri hatırlamıştı. Çocukluğunda ve gençliğinde daha eski toplulukları da görmüştü, hepsi teker teker dağılmışlardı ama De Vries içlerinde en umut vaat edeni olmuştu. Ele başını aylar boyunca hiç görmemişti, gerçekten sinir bozucu bir durumdu. Joseph gibi bir pisliğe bile alışmaları zaman almıştı ama beraber iyi bir takım olacağa benziyorlardı. Çıkarlar iki tarafın rüyalarına da fazlasıyla hizmet ediyordu ne de olsa. Mesela şu meşhur baskın, en büyük atağı işte bu olmuştu. Sahip olduğu nimetleri şımarık bir kız gibi sunarken aldığı keyif inkar edilemez derecede fazlaydı. Kendisine duyulan ihtiyaç ilham kaynağıydı. Sonra ismini öğrenme şerefine eriştiği kadın vardı. Josephine. İlk duyduğunda kaşları şaşkınlıkla havaya kalkmış inanmaz gözlerle Carol'a bakıyordu, hafifçe alay etti kaderin oyunuyla. Komik ve ilgi uyandırıcıydı; Joseph'in espiri anlayışı hiçbir zaman imajı kadar mükemmel değildi ama belirtmek gerekir. Bir kaç hafta içinde kadını da görmüştü. İkinci bir şaşkınlık daha, onu gördüğünde ufak bir kahkaha atmak istemişti sunduğu süprizi karşısında. Alay ya da aşağılama değildi. Şaşkınlık ve mutluluk olabilirdi belki. Hırsın ve yıkımın, kıvrımlı hatlara saklanmış haliydi kadın. Siyah, eski moda saçlarının parlaklığı Tanrıçaları kıskandırabilirdi. Gözlerindeki hırs ve alev ilk bakışta çarpıyordu insanı. İşte ikinci ilhamı bu olmuştu. Süt beyazı teninde parlayan kan kırmızısı dudakları düşmanlarının kalbini sökmekten çekinmeyeceği hissini veriyordu insana. Karizmatik ve lirik davranışları sedefli midye kabuğu gibi sarmıştı onu. İşte aradığı şey buydu. Hizmeti, sadakati ve harcayacağı ömrü hak eden aynı zamanda faydalanacağı varlığı bulmuştu.
Josephine Leveraux
Josephine Leveraux
De Vries
De Vries
Mesaj Sayısı : 181
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Nerden : Kasımpaşalı. Buradan anlayacağınız üzere eli de maşalı.

İlk Görüşme Empty Geri: İlk Görüşme

Çarş. Mayıs 02, 2012 10:37 pm
    Britanya şartları için oldukça sıradan olan kasvetli hava içerisinde bin bir türlü alameti biriktirir gibiydi. Katmerlenmiş bulutlar kötü sürprizlerini yeryüzüne dökmeye hevesleniyorlardı besbelli. Mevcut şartlardan kaçınan diğerlerinin aksine, Josephine, bu durumu oldukça ilham verici buluyordu. Açıkçası sıcak ve güneş oldukça meşgul olduğu şu günlerde tahammül edemeyeceği pek çok şeyden yalnızca ikisiydi. İnce damlalar bin dokuz yüz altmış iki model Rolls Royce'un cilalı parlak siyah yüzeyini sıyırarak toprağa hücum ettiğinde, otomobilin alabildiğine rahat deri koltuklarında oturan kadının yüzüne ince bir gülümseme yayılıvermişti. Kamp baskını, yeni planlar, bakanlığa sızma çabaları derken yaz başından beri akıl almaz şekilde yoğun olduğundan, şimdiki gibi yalnız otomobil yolculuklarında kendine vakit ayırabiliyor, bir nebze olsun dinlenebiliyordu. Öyle ki, omuz hizasında olmasına ehemmiyet gösterdiği siyah dalgalı saçları her zamankinden daha uzundu. Yine de bu kendine hiç özen göstermiyor demek değildi; gayet dinç, kudretinden bir gram bile kaybetmemiş bir halde yoluna devam ediyordu. Zira tam anlamıyla bir savaşın bir cephesini kumanda ediyordu ve giderek savaşın zirvesine doğru yaklaşıyorlardı. Yüzyıllardır ezilmekten usanmış olsalar da ikinci sınıf muameleye tabii tutulan yandaşlarını güçlükle bir araya getirmiş, De Vries'i oluşturmuştu. Hala direnmenin çözüm olmadığını düşünenler vardı. Onlara göre sihirli güç hiçbir anlam içermiyordu, umurlarında değildi! Eric gibilerinden, kendi soyundan iğreniyordu böyleleri zihninde tezahür ettikçe. Hayatını birleştirmeyi göze aldığı adam bile 'Senin bu bitmek bilmez savaş açlığını anlayamıyorum,' dediğinde esasında davada yalnız olduğunu anlamıştı. Üstüne üstlük soysuz herif kendisini bir safkanla aldatmıştı. Gözettiği bütün değerlerin yıkıldığını fark ettiği o gece içmişti işte intikam andını.
    Dimağını bu tatsız düşüncelerden ayırdı. Böylesi bir boşluğa düşmek veyahut hislerine yenilmenin ne yeri ne de zamanıydı. Fazlasıyla sıkışık bir programa göre hareket etmek zorunda olduğundan zihinsel efor sarf etmesi gereken en son alan üzerine düşünerek vakit kaybedecek değildi. Josephine'in sendeleyeceği, gaflete düşeceği her an onlar daha da güçlenecekti. Buna izin veremezdi.
    Siyah dantel eldivenli elini hemen yanındaki sarı dosyaya attı ve kapağı araladı. Tek bir beyaz kağıtta biri hakkında yığınla kişisel bilgi yazıyordu. Adamın yüzünün rahatça seçilebildiği siyah beyaz bir portre fotoğraf bir ataç ile dosyaya iliştirilmişti. Joseph Quinn. Dudaklarının kenarında ince bir kıvrılma beliriverdi. Adamın hedefleriyle kendisininkiler o kadar denkti ki, adil oynamayı hiç sevmeyen kader, isimlerinin bile oldukça benzer olmasında bir sakınca görmemişti. Esasında bir rastlantı, bir oyundan çok daha ötesiydi bu durum. Adamı onun sandığından çok uzun bir süredir yakından izliyorlardı zaten. Daha sonra kendisinde sezdiği bir kıvılcım, parlama Josephine'in ilgisini çekmişti ve bu Quinn denen adamla bizzat ilgilenmeye başlamıştı. Olgun ve mükemmeliyetçi bir görünümü vardı ki Josephine Leveraux'ya göre bu, oldukça mühim, pek çok hayırlı olayı önceleyen bir haberdi. Eh, kendinden biliyordu demek yanlış olmaz. Önceleri bir yanı büyücünün biriyle temasta bulunmayı, hatta aynı safta savaşmayı kaldıramayacak gibi olsa da, zaman geçtikçe Bakanlık'ta saygın bir pozisyonda bulunan bu adamla kuracağı ittifakın getirilerine ısınmıştı. Ayrıca diğer yandan bunu bir zafer olarak görüyordu. Düşmanının kalesini içeriden fethetmek gibi bir şeydi bu klişe deyimle söylemek gerekirse. Üzerinde yeterince düşünüp doğru vaktin geldiğine kanaat getirdiğinde ise Mr Quinn'i huzuruna, kendisini De Vries'e kabul etmişti. Adam belki farkında olmayabilirdi; ancak onunla bizzat görüşüp oluşuma kabul etmesi bir nimetti. Kimliği konusunda hassas olan Josephine, kendi örgütünden bile çok az kişiyle yüz yüze temasta bulunuyordu. Hem fiziksel bir varlığa bürünmemesinin, bilinmezliğinin yarattığı psikolojik üstünlükten faydalanıyor; hem de tökezlemesine sebep olacak bir hainin kendisini ifşa etmesinden kaçınıyordu. Hepi topu dokuz neferi vardı zaten. Dokuz muse'a karşılık dokuz nefer.
    Araç gotik yapının kapısına olabildiğince yakın bir yerde durdu. Güvenlikten emin olması için önden gönderdiği kişisel asistanı Yves siyah aracın kapısını aralayarak hanımının inmesi için kolunu uzattı. Adamın eline tutunarak uzun topuklu siyah ayakkabıları ıslak zeminde takırdaya takırdaya kötücüllüğün timsali gibi duran küme yapıya doğru ilerledi.
    “Mr Quinn!”
    Çektiği derin nefesle beraber akciğerlerine dolan yoğun baharat ve duman kokusu kadını oldukça hoşnut etmişti. Normalde kendisinden önce keyfe başlanılmasına kat'iyetle izin vermezdi; ancak bu akşam için sınırları biraz gevşetmenin problem yaratmayacağına inanıyordu. 'insan' olmakla, dolayısıyla kendisine hizmet etmekle uzaktan yakından alakası olamazdı. Josephine Leveraux standartları çok yüksek olan bir hükümdardı.
    “İnanıyorum ki siz ve ben, çok büyük işler başaracağız. Bu karanlık saatlerde hayırlı haberler getirdiğinizi var sayıyorum.”
Joseph Quinn
Joseph Quinn
Büyüceşûra, De Vries
Büyüceşûra, De Vries
Mesaj Sayısı : 155
Kayıt Tarihi : 17/04/12

İlk Görüşme Empty Geri: İlk Görüşme

Perş. Mayıs 03, 2012 4:35 pm
    Küllüğün içinde kendi kendini bitiren sigarayı bırakalı bir kaç dakika olmuştu. Geniş balkon camının önünde dikilmiş son aldığı raporu inceliyordu. Orenthia'nın içinden dışına, zayıflıklarından güçlü bölümlerine, atanan Profesörlerin geçmişlerinden başarılı oldukları büyülere kadar. Nasıl elde ettiği şaibeliydi, amaçları belirlendiğinde pek önüne set çekilemezdi Joseph'in. Düşlediği o ihtişamlı dünyanın çok yakında olduğunu biliyordu. Kazanacağını bildiği bir kumara yatırmıştı tüm bahsini. Büyücüler ve melezler, aralarındaki kedi köpek savaşından fark edemiyorlardı çevrelerinde daha başka hesaplar kuran beyinleri. Hepsinin sahip olduğu kudretin kadim sırrını elde etmek, yeni deformasyonlara sebep olmak için yanıp tutuşuyorlardı. Verilecek kayıpların sayısı hiç önemli değildi, yüce bir amaçtı arzu ettikleri. Megali İdeası, Tanrısal insanların köleliğiydi. Yıkımın ve vahşetin yol açtığı her şey sağlamlık da getirirdi beraberinde. İyiliğin bunca zaman büyücülere faydası hiç olmamıştı. Buruk zafer dışında. Zayıf, hassas ve korkakça savaşmışlardı. Şimdi dizlerinin üstünde boyunlarının vurulmasını bekliyorlardı. Savaş miğferleri çoktan giyilmiş, kılıçlar çekilmişti. Biliyordu Joseph, devir kapanacaktı.
    "Bayan Leveraux."
    Gücün timsali yankılanan topuk sesleriyle düşüncelerinin suratında yarattığı şeytani ifadeyi örttü; ne de olsa insanları heyecana getirmek kendi işi değildi, görevli bayan teşrif etmişti nihayet. Yeni düzeltilmiş zarif kesimli sakalın çerçevelediği yüzünü kadına döndü. Çoktan hareket edip yanına ulaşmıştı, mekanik hareketlerle. Mesafeler azaldıkça güzel bayan baston yutmuş duruşunun yanında ufacık kalıyordu. Yüz kasları gülümsediğini belirtecek derecede çok az kımıldandı. Nasıl da gösterişli bir zehir şişesine benziyordu kadın. Joseph için bile bu dünyada değerli bazı altın kurallar vardı. İnsanların zaafiyetlerine oynamayı severdi. Sevimli hisler okşanıp sulandıkça büyür meyve verirdi. Kadının yüceltilmekten ne kadar hoşlandığı kuşku götürmezdi. Kamarilla'nın ince detaylarını hayatı pahasına özümsemişti Joseph. Bir kaç adım arkadan takip etmeyi her zaman severdi. Bilirsiniz ya, herkes ölürdü; hainler dışında.
    "Yeniden görüşmek ne büyük şeref. Ah, sizi ne zaman gereksiz haberlerle rahatsız ettim?"
    Dudakları birbirine kavuşup sustuğunda kartal misali keskin bakışları kadının yüzünü tarıyordu. Gerçekten soğuktu ve bu soğukluk ürperticiydi. Sanki tüm dünyası ölmüş, içi kaskatı kesilip ruhu yolunmuş gibi hissizce bakıyordu. Öte yandan yüzüne kondurmayı başardığı sevimli ifade insanı ısıtıyordu. Yalancı bahar havasına kanan tomurcuklar gibi olmuştu onun arkadaşlıkları her zaman.
    Masanın üzerinde bir parmak kalınlığındaki dosyaya kaydı bakışları. Sonra dibi gelmiş sigarasının son dumanlarına baktı, biraz üzülmüştü sonunu getirmediğine.
    "İsterseniz dosyaya hemen bir göz atın. Gerekli bulduğum çoğu bilgiyi ulaştırmaya çalıştım. Geçen sefer istemiş olduğunuz kişi listesi de en ince detayına kadar hazır. İyi haberlerim bu kadar değil, bir kaç kişinin yargısını da aklamayı başardık. Neredeyse üstüne özür dileyecek sevgili Bakanlığımız."
    Dudakları çarpık bir gülücükle şenlendi. Neredeyse hain bir gülüş dökülecekti. Mekanik ifadesi yumuşamaktan ziyade, enfes bir yiyecek tatmış gibi hoşnut kalmıştı. Sol kolunu nazikçe yana doğru açarak kadını davet etti bordo rengi koltuğa.
    "Lütfen buyrun. Sigaraya olan düşkünlüğüm için affınıza sığınıyorum. Pek adetim değildir önden gitmek."
Josephine Leveraux
Josephine Leveraux
De Vries
De Vries
Mesaj Sayısı : 181
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Nerden : Kasımpaşalı. Buradan anlayacağınız üzere eli de maşalı.

İlk Görüşme Empty Geri: İlk Görüşme

Ptsi Mayıs 07, 2012 4:46 pm
    Tüm yılmazlığına, güçlülüğüne ve kararlılığına karşın Josephine Leveraux esasında bir majör zayıf noktaya sahip bir kadındır. Josephine Leveraux tanrıyı oynamayı sever. Tapınılmak arzusundadır. Sahip olduğu tüm meziyetlerinin bunu meşru kıldığını düşünür. De Vries'in bugünkü haline gelmesini sağlayan da budur zaten. Daha en başta, çok daha gençken, Eric Leveraux kendisini bir cadı ile aldattığında belli olmuştur gelecekte gerçekleşecekler. Eskiden beri zihnini kemiren bir şüphe gün yüzüne çıkmıştır en nihayetinde. Sihirdışı doğanları avutmaktan başka niyeti olmayan, bencil, güç delisi cadı ve büyücülere karşı hisleri bir anda körüklenmiş; amansız bir tiksinti bedenini sarıp yüreğinin çalışma sebebi olmuştur. Gerçeği suratlarına acı bir şekilde çarpmanın, tahtlarında alaşağı etmenin gerekliliğinin farkındadır artık. Şahsi ordusunu, gareezi, öfkeli güruhu kurmaya başlar bir an evvel. Tebaasının ilk üyesi, ilk neferi, ilk müridi ise Yves olmuştur. Çocukluğundan beri bir adım gerisinde durup hanımını gözeten, Eric'in yaptıklarından sonra güvenebileceği tek kişinin olduğunu anladığı Yves.
    “Şimdiden yaptıklarınız tatmin edici olmayı başardı Bay Quinn.”
    Kadının kırmızı, dolgun dudakları gerildi ve genişledi. Yine de Josephine kendisini küçük düşürmek veya memnun olmuş gibi göstermemek adına katı görünüşüne geri döndü. Joseph Quinn'in çok işe yarayacağını biliyordu. Bir büyücü olsa da kendi davası için çalıştığı su götürmez bir gerçekti Josephine'in gözünde. İtiraf etmeliydi ki kendisine karşı diğerlerinden daha olumlu bir his besliyordu. Daha evvel kimse, hiçkimse bu denli çabuk etkisi altına girmemiş, kendisi için kimse bu kadar tapınmaya dünden razı olmamıştı. Yves hariç. Yves her zaman oradaydı ve orada olacaktı, herkesten önce ve herkesten sonra. Yine de Joseph Quinn'de anlaşılmaz bir hava vardı, bir tekinsizlik havası. Keskin fiziki görünüşü, yakışıklılığı, duruşu, sözleri onun gayet kolayca anlaşılabilir bir insan olduğunu gösterse de esasında ondan çok fazlasına sahipti. Josephine onu bir enfiye kutusuna benzetiyordu. Dış yüzeyi mücevherlerle, kakmalarla ve kaplamalarla güzelleştirilmiş; iç ceplerinde ise bin bir türlü harikayı barındıran, sisli, bilinmezlikle dolu bir diyar.
    Her ne kadar kıdem açısından adamdan kat be kat üstün olsa da eski akfalı ve görgünün önemine inanan biri olarak Josephine, devam etmek için adamın onu buyur etmesini bekledi. Şimdilik dosyaya göz atmayı bile gereksiz buluyordu; eve vardığında önce Yves'e okutturur, daha sonra kendisi bizzat incelerdi nasılsa. Ancak yine de siyah dantel eldivenli elini dosyanın üzerine atıp kendi önüne çekti. Akabinde kendisine ikram edilen sigarayı dudaklarının arasına zarifçe yerleştirdi ve sigarasını yakan adamı çok da cesaretlendirmeden, soğuk bir tavırla zifiri içine çekti. Teşekkür etme gereği bile duymuyordu. Kadının huyu buydu zira; tanışıklık ilerledikçe nezaketin yerini soğukluk ve kibir alırdı. Yalnız;
    “Ehemmiyeti yok.” demekle yetinmişti.
    İkinci nefesi çektiğinde ancak sigaranın gerçek aromasına ulaşabildi. Tütünün rahatlatıcı etkisi zihnini kristalleştiriyordu.
    “Sizden başka taleplerim de olacak. Öncelikle Edward Nightengale'in serbest bırakılmasını sağlamanızı istiyorum. Adam Diagon Yolu'nda berbat bir iş çıkararak yakalanmış ve örgütü tehlikeye atmış olabilir; ancak daha çok işimize yarayacak.”
    Sigaradan bir nefes daha çekerek durakladı. Bir yandan da muhattabının tepkilerini ölçüyordu.
    “Ayrıca Bakanlığın ayrıntılı bir planını, özellikle Esrar Dairesi'nin planını içeren bir rapor daha istiyorum. Adı ağza alınmayanların isimlernin ulaşması zor insanlar olduğunun bittabi farkındayım. Yine de siz mutlaka birilerini tanıyorsunuzdur. Orada kim çalışıyor, neler yapılıyor öğrenmeliyiz. İleriki haftalarda sizinle de paylaşacağım bir tasarım var bu hususta. İnanın ki çok eğleneceğiz.”





Joseph Quinn
Joseph Quinn
Büyüceşûra, De Vries
Büyüceşûra, De Vries
Mesaj Sayısı : 155
Kayıt Tarihi : 17/04/12

İlk Görüşme Empty Geri: İlk Görüşme

Çarş. Mayıs 09, 2012 4:21 pm
    Her zaman alışık olduğu takdir dolu bakışlar, saygın övgüler memnun ediyordu kendisini. Çenesinde ince bir kas seyirdi, Joseph memnundu; en az karşısındaki kadın kadar. Fesatlığın, işvenin ve zekanın bir arada bu denli kusursuz oluşu muhteşemdi. Joseph, işi ve ulvi hedefleri dışında hiçbir şeye değer biçmiyor olmasına karşın bu kadına olan hayranlığını gizlemiyordu. Sadakatinin asıl kaynağı buydu, asla ihanet etmezdi, asla yarım bırakmazdı başladığı işi. Josephine'in kontrolü yitip gidene dek, yönetimi eline geçirip zevkin sarhoşluğuyla ipleri gevşetip kendi ecelini getirene dek asla terk etmeyecekti onu. Basit ama ferahlatıcı bir yöntemdi, alçakça değildi Joseph'in gözünde.
    Diplomatik hitaplar ve araya konulan engin mesafeler kendisini hep olduğundan daha rahat hissettirirdi. Kadının memnuniyetle kıvrılan dudaklarındaki canlılığı keşfetmişti, şık ve kibar bir gülümseme sundu karşılığında. Onun memnun olmasını istiyordu, memnun olup daha fazlası için hırslandıkça Joseph'de acıkıyordu, istiyordu, yıkımın getireceği her acıya özlem duyuyordu. Başından beri dilediği boyun eğişi görmek istiyordu. O kadar kuvvetli bir histi ki, bu zehirli kadınla daha fazla vakit geçirse bütün düşüncelerini dünyaya açmaktan çekinmezdi. Nasıl oluyordu da Josephine bu ihtişamına rağmen yalnız kalıyordu? Hangi aptal onu reddebilme cüretini göstermişti? Düşünceleri kadın-erkek ilişkisindeki bayağılıktan ziyadesiyle farklıydı; reddedilişin hükümdarlığa bir dil uzatış olduğunu düşünüyordu.
    "Sizin memnuniyetiniz benim görevimdir bayan Leveraux."
    Kadının bir süreliğine kendisine sunulan boş anlarını gözlemlemeye başladı. Tetkiklerinde çekince duymazdı, pek sık yakalanmazdı da zaten. Her ne kadar kusursuz bir görgü ve kibarlıkla davransa da Joseph'in hayatındaki her davranış gibi bunlar da birer düzenden ibaretti. Düzene duyduğu keskin bakış açısı dolayısıyla paketi pek fiyakalıydı. Siyah dantelle kuşanmış elin üzerine özensizce kapandığı dosyaya baktı, sonra kibirle sunulan sözcükleri dinledi. Sigaranın kokusu burnunu hafifçe gıdıklamıştı. Çakmağı canı pahasına yakan adamın hareketlerini de izledi kadınınkiyle beraber. Her şey tatmin edici düzeyde özenli ama kayıtsız ve acımasızdı. Emeği ve zekasıyla yoğurduğu, aylarca olgunlaşmasını beklediği bilgiler bütünü, ufacık ama güzel, ojeli bir elin altında yatıyordu. Kıskanmıştı ama içi rahattı. Zahmetleri boşa gitmeyecekti.
    İş konuşmaya başladıklarında olağan hareketlerini farkında olmadan sıralamaya başladı. Duruşu dikleşti, bakışları keskin bir hal aldı ve zarifçe bacak bacak üstüne attı. Ses tonuna anlayışlı ve resmi bir hava çöktü.
    "Bizzat ilgileneceğim. Ancak haddini çok fazla aşmışsa işler biraz uzayabilir. Onu gözden çıkarabilecek misiniz, bunu gerçekten merak ediyorum. Nitekim berbat işlerde ısrarcı olabilir ve nihayetinde bu bize de dokunur."
    Bakışları sarfettiği kelimelerin bitiminden sonra da kadının gözlerinden ayrılmadı. Örgüt için bir çok kişinin sırtını sıvazlamıştı gelgelelim çıkarttığı adamların açığı yoktu. Cüretkarlık konusunda çekincesi yoktu, gerekirse bir plan organize eder, hapsedildiği yere saldırı düzenlenirdi. Ama dediği gibi; işler uzardı, adam ellerinden tehlikeli bir biçimde giderdi. Belki ölmesi daha çok işlerine yarardı? Esar dairesine sıra geldiğinde keyiflenerek gülümsedi, beklediği bir soru olmuştu. Zor bir işti istediği ama inkansız değildi elbette.
    "Bunu talep edeceğinizi tahmin etmiştim bayan Leveraux. Bakanlık hususunda rahat olun, en geç bir hafta içinde bu konu hakkında sizi tekrar rahatsız edebilirim. Fakat Esrar Dairesi zaman istiyor. Dördüncü dosyanın, elli altıncı sayfası, ikinci paragrafında konuya ufaktan değinmeye çalıştım. Bir başlangıç gibi. Ulaşabildiklerimle ilişkilerim olumlu yönde ama vaziyet oldukça taze. İşleri sıkı tutuyorlar artık."
    Bakışlarına merak ve bir iştah hücum etti. Gerçekten öğrenmek istiyordu planın geri kalanını. Sesine çöken neşeyi savmadı bile, kaşları sürpriz almış bir çocuğunkiler gibi kalkmıştı ve gözleri parlıyordu;
    "Gerçekten meraklandım."
Josephine Leveraux
Josephine Leveraux
De Vries
De Vries
Mesaj Sayısı : 181
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Nerden : Kasımpaşalı. Buradan anlayacağınız üzere eli de maşalı.

İlk Görüşme Empty Geri: İlk Görüşme

C.tesi Mayıs 19, 2012 5:02 pm
    Konuşurken dalgınlıkla unuttuğu sigarasının ucunda bir hayli kül birikmişti. Gri kütleyi tablaya silkeleyip son bir nefes daha aldı. Adamın söylediklerine hak veriyordu, son dönemde bakanlık nihayet ciddiye almışlardı onları. Lakin yapılacak çok fazla şey vardı hala.
    “Bir şekilde halledeceğinizden eminim Mr Quinn. Ya da şöyle söyleyeyim. Halledin!”
    Emir kipi.
    Adamın aç bakışlarındaki heyecanı sezebiliyordu rahatlıkla. Ancak henüz tasarı halindeki bir muallaktan hemen söz edecek değildi, adamın sadakatinden emin olsa bile planı son haline getirinceye kadar kimseyle paylaşmazdı. Zamanı gelince 'Yap!' derdi o kadar.
    “Sabır, Mr Quinn, beraberinde pek çok güzel şeyi getirir. Sabredin.”
    Ufak çantasını alarak birkaç adım gerisindeki Yves'e başıyla bir işaret verdi. Fransız tek kelime etmeden odadan çıkarak bir yerlere koşturmaya başlamıştı. Hanımıyla geçiridği bunca yıldan sonra artık konuşmaya çok fazla gerek kalmıyordu, her hareketini ezbere biliyordu zira.
    “Gelecek salı bir toplantı olacak. Orada olun, söylediklerimi harfiyen gerçekleştirmiş halde.”
    İzmariti kültablasına bıraktı ve adama selveda bile demeden hızlı adımlarla topukluların üstünde hareketlendi. Ayrılırken yalnız tek bir cümle kurmuştu, onu da adamın yüzüne bakmaya tenezzül bile etmeyerek yol üstünde söyledi.
    “Sizinle iletişime geçeceğiz.”

    Evet farkındayım kısacık falan ama bu kadar sürüklenip bukadar genel kurgudan bağımsız olunca bitirmek lazımdı. Sori.
Joseph Quinn
Joseph Quinn
Büyüceşûra, De Vries
Büyüceşûra, De Vries
Mesaj Sayısı : 155
Kayıt Tarihi : 17/04/12

İlk Görüşme Empty Geri: İlk Görüşme

Salı Mayıs 22, 2012 12:12 am
Kadının kan kırmızısı dudaklarından bir anda çıkıveren emir kipi yüzünde tuhaf, keyifli bir gülümsemeye sebep olmuştu. Emredersiniz dercesine kaşları havaya kalkıp onu selamladı. Bu davranışı hem itici hem de çekici bulmuştu. Kendisine edilmesi gereken hitaplar listesinde bu tarz bir yaklaşıma katiyen yer olmasa da ortaklıkları sınırlarını bir nebze genişletmesine yardımcı oluyordu. Sabır ile ilgili cümle tesellisiydi, bu güne kadar sabretmişti, hep ederdi zaten; aksi için yetiştirilmemişti. Joseph ateşli bir savaşçı değildi. Sabır ve sukunet bildiği tek insancıl yetilerdi, her zaman çalışırdı. Şimdi de çalışıyordu. Kadının buyurgan tavırlarının altında yatan mesajı düşündükçe daha çok kendine geliyordu. Josephine bir kraliçeydi, Joseph ise yardımcısı. Adil bir anlaşma, ziyafetten herkes faydalanırdı. Salı'ya verilen randevu ile keyiflenmişti, işlerin hızlı ilerlemesi işine gelirdi. Bakanlıkta tüm gün oturup evcilik oynaması ne kadar sürecekti meraklanmaya başlamıştı zaten.
"Şimdiden oldu bilin bayan."
Yeteneklerinin ve zekasının küçümsenmesinden hoşlanmazdı ama kimin umrunda, Joseph çabuk alınmazdı. Bakışları hissettirmeden Yves'e kaydı, sonra tekrar kadına. Çoktan hareketlenmiş, aradaki dağlar kadar mesafeyi gittikçe açıyor ve uzaklaşıyordu. Olayların iş görüşmesi şeklinde kalmasına itirazı olmazdı, sonuç olarak daha az başı ağrırdı, kim bilir?
Herhangi bir şey söylemeden sadece genişlettiği gülümsemesiyle kadını izledi. Apar topar gidişine bir anlam yüklemeli miydi? Ya da bu mesafesi hakkında kafa yormalı mıydı? Elbette yapacaktı ama zamanı vardı. Oda boşaldıktan bir kaç dakika sonra kaldığı yerden devam edercesine ahşap kutudan ufak bir sigara daha çıkarıp yaktı. Arkasına rahatça yaslanmış, dumanı keyifle hava üflüyordu. Bir büyücü olarak yetenekleri kendisine sigara keyfi yapacak fazladan on beş dakika bahşediyordu nasılsa. Dudakları dumanı üflerken belli belirsiz kıpırdandı.
"Peki ya ben ne istiyorum?"


'RP Sonu.
Sayfa başına dön
Similar topics
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz