Yaratık Alımları
+11
Claudia Chelestis
Charles Crestor
Jacques
Aida Tavityan
Ojufemi
Luanna Guadalupe
Améthyste de Nacria
Graham
Nathan Depardieu
Djarka Sobeck
Sjöfn
15 posters
- Sjöfn
- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt Tarihi : 05/09/11
Yaratık Alımları
Perş. Eyl. 08, 2011 12:06 pm
- Kod:
[list][size=10][b]Karakteristik özellikler:[/b]
[b]Karakter yaşı:[/b]
[b]İstenilen yaratık:[/b][/size][/list]
Yeni bir ırk öneriniz varsa, kısa bir tanım ile gönderebilirsiniz.
- Djarka SobeckVampir
- Mesaj Sayısı : 2
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 12:24 pm
- Mükemmeliyetçidir. Duruşu, kıyafetleri ve her şeyleriyle çok düzenlidir. Her şeyi uyum içinde görülür. Kurallara çok bağlıdır. Çalışma ortamı tam anlamıyla mükemmel ve profesyoneldir. Her şeyi planlı ve programlıdır. Hassas bir insandır. Ayrıntılar konusunda titiz davranır. Çoğu zaman karar vermede büyük sıkıntılar yaşar. Genelde yalnızlıktan hoşlanırlar. Girişkendir, ayrıntılar üzerinde düşünmez, çalışma alanı dağınıktır, onları toparlayacak birine ihtiyaç duyar, eğlenceli ve hareketlidir.
Karakter yaşı: 23
İstenilen yaratık: Vampir. mümkünse en baş olabilirse hoş olur.
Örnek RP: Barbara Elvfsie.
- Nathan DepardieuVampir
- Mesaj Sayısı : 40
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Lakap : Rippah
Geri: Yaratık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 8:01 pm
- Karakteristik özellikler: Hırçın ve mükemmelliyetçi bir yapıya sahip. Çok cabuk sinirlenir, çok cabuk düşünür ve hareket eder. Yaptıklarından hiç bir zaman pişman olmaz. İntikam güdüsü çok baskındır. Kana dayanamaz.
Karakter yaşı: 250
İstenilen yaratık: Vampir
Örnek RP:
- GrahamCo-admin, Kurtadam
- Mesaj Sayısı : 61
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Lakap : mösyö kreşendo
Geri: Yaratık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 8:08 pm
Djarka; en baş vampir diye bir rütbemiz yok ama olursa söz sana vereceğim, ehe.
Nathan; tamamsın.
Nathan; tamamsın.
- Améthyste de NacriaSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 235
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Yaş : 31
Nerden : Fransa
Lakap : Amy
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Nis. 09, 2012 9:04 am
- Karakteristik özellikler: http://orenthia.my-rpg.com/t76-amethyste-de-nacria
Karakter yaşı: 18
İstenilen yaratık: Yarı Veela
Örnek RP: http://orenthia.my-rpg.com/t76-amethyste-de-nacria
- Luanna GuadalupeSYB Profesörü
- Mesaj Sayısı : 79
Kayıt Tarihi : 07/09/11
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Nis. 09, 2012 1:05 pm
Onaylandı.
- OjufemiVampir
- Mesaj Sayısı : 95
Kayıt Tarihi : 23/04/12
Yaş : 32
Nerden : Ben bilmem beyim bilir u.u
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Nis. 23, 2012 4:06 pm
Karakteristik özellikler:
İstenilen yaratık: Vampir
- Spoiler:
- Güç, ikircikli bir unsurdur; ona hiçbir zaman tam anlamıyla sahip olamazsınız, çünkü ona en çok sahip olduğunuzu hissettiğiniz zamanlarda bile onu kaybedebileceğiniz, bir anda 'herkes gibi güçsüz' düşebileceğiniz korkusuyla titrersiniz. Onu elinizde tutabilmek için sürekli tercihler yapmak zorundasınızdır, üstelik bazen sizi yansıtmadıklarını, ruhunuzla, sizin bile inanmakta güçlük çekeceğiniz kadar derin bir tezat oluşturduklarını bile bile yaparsınız bu tercihleri.
Ona öylesine âşık olursunuz ki, hemen hemen her büyük aşkta olduğu gibi bir süre sonra onun sahibi değil kölesi haline gelirsiniz; sırf o sizinle kalsın, sırf başkasının olmasın diye varlığını hep bildiğiniz ve durmaksızın bastırmaya çalıştığınız ne kadar kötücül zaafınız varsa dökersiniz ortaya; çalarsınız, karalarsınız, yakarsınız, öldürürsünüz.
Ve sonunda anlarsınız, bir vahşi olma yolunda atılabilecek en masum adım, daha fazla güç islemektir.
Ojufemi içinse bu 'vahşi' tabiri ağır olsa da, vahşet yolunda ilerliyor olduğu gerçeği değiştirilemez. Doğduğu andan itibaren 'arada kalmış' olmanın anlamını bilenlerden olduğu için belki, belki iki tarafa da ait olmak istediğinden, gücün her daim kendisine ayrıcalık getireceğinin farkındadır genç kız. Güç, onun için 'kabul görmek'tir. Nihayet bir yere 'ait olmak'tır.
Çocukluğundan beri cadı olmanın güçlüklerini çekmiş ve içindeki gücü, karanlığı bastırmaya çalışmış olsa da benliğini yavaş yavaş olgunlaştırdıkça, bundaki imkansızlığı görmüştür. Aidiyetsizliğin derin uçurumunda sürüklenmiş, bu kaos duygusu, genç cadının zihninin 'oyunlara' başvurmasına neden olmuştur. İçinde her daim bir aydınlık ve bir karanlık barındırdığı hissine yenik düşmüştür. Hele buna bir de 'güç arzusu', sonra da 'daha fazla güç arzusu' karışınca bir tür kişilik bölünmesi yaşayarak, birbirinden habersiz iki kişiliğe sahip olması kaçınılmaz olmuştur.
Güç aşkıyla yanıp tutuşan kişiliği, içindeki karanlığı serbest bırakmış ve karanlıktan beslenenler arasında yer edinmiştir kendisine. Karanlık kişiliği kendisine Darcy takma adını seçerken, bu ismin kendisine gerçekten uyduğunun farkında mıdır bilinmez. Acı çektirmekten hoşlanan sadist ruhlu, yeryüzündeki en üstün kişinin kendisi olduğundan emin olan, kendisinden başka her şeye karşı umursamaz tavırlı Darcy... Çoğu insanın bu tavırlarından hoşlanmasını anlayamamaktadır. Her türlü karanlık özelliği taşımasına karşın 'güç aşkıyla' yanıp tutuşması daha bariz özelliklerdendir. Güç, onun için vazgeçilmezdir, anne ve babasından bile, kendi ruhundan bile daha önemlidir. En başta söylediğim gibi, güce ulaşmak için bir vahşi olma yolunda ilerlemekten çekinmez. Garip tabiatlara sahiptir Darcy, kan görmeyi sever mesela. İnsanların aslında yamyam olduğu görüşünü savunur. Etrafındaki herkese karşı büyük bir mesafe içerisinde yaklaşır. Görünmez, kalın duvarlarını yıktırmaz kimseye, içindeki acıların, ruhunun kanayan yaralarının hırsını başkalarından çıkarır bunun yerine. Kalabalıklardan kaçınır, yalnızlığı sever ve “Mezarda nasıl yalnız yatacaksam kendi içimde de öyle yalnız yaşayacağım...” demekten alıkoyamaz kendini.
Garip bir şekilde etrafında ki herkesin saygısını kazanmayı başarmıştır. Bunda kendisini tanıyanlara hem sevinci hem de korkuyu aynı anda tattırmasında büyük etki vardır elbet. Düşünmeden konuşmayı sevmez. Sözlerini daima tartar, ölçer ve öyle söyler. Düşünmeden konuşmanın cezasının sonradan düşünmeye mahkum olmak olduğunu savunur. Gürültüden, çığlıklardan nefret eder. Dünyaya karşı kin besleyen bir duruşu vardır. Üstelik bu kin yalnızca dünyaya ve insanlara karşı değildir. Kendi ırkdaşlarına karşı bir bir tür tiksintiyle yaklaşır. Gözlerinin mavisinde okunur soğukluğu. Buzdan gölgelerin ardına saklandığını gizleme gereği duymaz.
Gerçek kişiliği ise... Hani derler ya; "Ölümsüz tanrılar sevdiklerine her şeyi tam verirler. Sonsuz sevinçlerin ve sonsuz acıların tümünü." Ojufemi ise sonsuz acıları yaşayan bir yarı tanrıça edasıyla yaşar. Aydınlık yanının baskın olduğu bu kişiliği bile neşeyi, cıvıltıyı sevmez, sevemez. Sakinlik, ketumluk ve soğukluk, her iki kişiliğine de yapışmış bir kene misali bırakmaz onu. Her daim tanrıçalar ona en büyük acıları yüklemiş gibi, dibine çekildiği karanlık kuyudan çıkmak için çaba göstermeden yaşar. Gerçekten de tanrılar en büyük acıyı vermişlerdir ona; 'AİDİYETSİZLİĞİ'. Acılar bu yüzden, onun yaşamına anahtar deliklerinden bile girerken o, her gününü maskeler takarak geçirir.
Ailesinden uzaklaşmış ve onların ölümlerini önemsememiştir. Kendini sadece kendine adamıştır. Ama her şeye rağmen hala özgürlüğüne kavuşamamış birisi gibi hisseder kendisini ve yarı yoldan dönüp özgürlüğüne sahip olmak ister. Yaşamın,harekete geçmeden önce doğru anı beklemekten ibaret olduğunu bilir. Darcy gibi yalnızlığı sevse bile buna pek fırsat bulamaz.
Her insan bütün ana noktalarla kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğundan, ne başkasının iç sorunlarına ne de başka insanları özellikle ilgilendiren şeylere karışır. Yalnızca kendi iç dünyasında, kendi ruhunun yaralarıyla alakâdardır. Darcy'den daha merhametli fakat ondan daha soğuktur. Her büyük dehânın kendi gidişi, kendi ifadesi, kendi tonu, kendi sistemi ve hatta kendi kıyafeti vardır. VeOjufemi'nin tüm hikayesi şudur: İnsanlar kendi aralarında birbirlerine müsaade etmedikleri şeyi birine müsaade etmişlerdir; yani o insan, Ojufemi, canının istediği her şeyi tam olabilmiştir, alabilmiştir.
İstenilen yaratık: Vampir
- JacquesVampir
- Mesaj Sayısı : 73
Kayıt Tarihi : 23/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Nis. 23, 2012 9:14 pm
- Karakteristik özellikler: Gençlik zamanında acımasız ve gaddar olmasına rağmen, şu anda sönmüş bir yanardağ kadar sessizdir. Geçmişte onu neredeyse delirten hırslı yapısı, artık tamamen bilge ve hırslarından arınmış bir kişiliğe bırakmıştır yerini. Onun bir vampir olduğuna, hele zamanında oldukça katliam yapabilmiş olduğuna asla inanmazsınız. Yanında, eğer aç değilse, güvendesiniz çünkü. Bazı istisnalar haricinde. Hayatını yaşama fikrini bile çocukça bulur, evrenin bir parçası, nedenli ya da nedensiz, uyuma inanır. Doğası neyse onu gerçekleştirir, fazlasını değil. Hatta, eksiğini bile değil...
Karakter yaşı: Ojufemi'nin atası olduğu için, o da yaşını hatırlamaz. Ancak Mısır'dan değil, Cermen boylarından olan Franklar'dandır. Ancak, yirmi beş yaşında görünmektedir.
İstenilen yaratık:Vampir
- Spoiler:
- Kıyamet...
Kırılmış kaldırımlar, yıkılmış binalar, tuzla buz olmuş camlar, her tarafı otlarla kaplı otoyollar, sağda solda hurdaya çıkmış arabalar, İnka yıkıntılarına dönmüş sanat eserleri... Vanilya gökyüzü, pembe bulutlar, gümüş bir kıyamet vardı etrafta.
Gözlerini açtığında her şey yerli yerindeydi. Hayır, kehanet gücü yoktu. Olamazdı zaten. Özel gücü belliydi. Belki başkaları için önemsizdi ama kendisi için başkalarından daha ağır basan tek kişi için gerçekten hayatiydi. Daniel Aaron Devereaux... Belki senin için önemsiz olabilir, belki hayatın boyunca bu ismi duymadın, duymayacaksın, duysan da umursamayacaksın. Ancak şunu bil ki o adam bir başka umursamadığın ama aslında umursaman gereken bir adamın hayatının merkezi. Korumacı, sert, tuttuğunu koparan, belki de biraz kavgacı bir adamdı o. Ve onun için yanıp tutuşan aşksız ve tutkusuz adamın adı da Benjamin'di. İkizlerdi aslında, aynı annneden, aynı günde, aynı saat içinde doğmuştu. Belki ilk doğan Benjamin'di ama o dahil herkes çok iyi biliyordu ki ince ve düşünceli olan Daniel'di, ona kapıyı açan nazik, büyük kardeşti o. Zaten bilimsel olarak ilk oluşan bebek sonra doğardı, bu kanıtlanmıştı. Birbirlerine dışarıdan bakarsanız hiç benzemiyorlardı. Biri sarışın, hınzır gülüşlü, ateş gibi güçlü bir adamdı. Diğeri de avcı olmasına rağmen nispeten cılız, maviye çalan ilginç saç rengi ile, soluk teni ile daha güçsüz, korunmaya muhtaç olandı. Biraz şımarıktı Benjamin, biraz özen istiyordu, nazlıydı, bu yüzden hiç bir kızla anlaşamazdı, bir tane dahi sevgilisi olmadı. Onun güzel yüzünün, tatlı gülüşünün, nazik konuşmasının büyüsüne kapılan olmuştu ama ona ulaşan kimse yoktu. Hem kadınlar bir çiçek olmak isterken, kendinden daha narin, daha kaprisli birine nasıl katlanabilirdi ki? Zaten kadınlara ihtiyacı yoktu, kardeşi dışında kimseye ihtiyacı yoktu Benj'in. Ve kardeşine, her şeyden çok muhtaçtı. Onsuz yaşayamaz, nefes bile alamazdı. O yokken hissettiği sadece acı olurdu. Hatırlıyordu ki, bir keresinde Daniel yüksek ateşle hastahaneye kaldırılmış, Benj evde tek başına kalmıştı. O an yüzüstü yatmıştı yere zavallı çocuk. Yatmıştı ve babası onu yatağa yatırana kadar yerinden kımıldamamıştı. Sonra bu uyanık istirahat yatakta devam etmişti. Ne ağlamıştı, ne de başka bir tepki vermişti. Ne yemek yedirebilmişlerdi, ne de yerinden bir milim kımıldatabilmişlerdi. Eğer Daniel'a gerçekten bir şey olsaydı ve hasta yatağına da olsa kardeşi geri gelmeseydi, peşinden bu ufaklık da ölürdü. O derece bağlıydı kardeşine o zamanlar Benj, halen de bağlıydı. Ve her şeyi beraber yaşamışlardı bunun gibi, felaketleri de, mutlulukları da, annelerinin tacizi dahil.
Hazirandı, Londra'nın deniz kenarındaki halk plajında güneşli bir gündü, hava sıcaktı, tam denize gitmelikti. Ancak bir terslik vardı. İkizlerden biri plaj giysileri içindeyken diğeri, Benj neden giysileri ile yürüyordu kumsalda? İnce beline, düz, hafif kaslı göğüs kafesine sarılmış bir gömlek, onun üstüne bir yelek, koyu yeşil, sıcaklar yüzünden gevşetilmiş bir kravat, aynı renkte kemerle süslenmiş bir keten pantolondu onun plaj giysisi. Bir elinde de kocaman, renkli, açık bir şemsiye taşıyordu güneşten korunmak için. Denize girmeye niyeti olmadığı da besbelliydi. İkiz kardeşinden daha hevesli görünüyordu gene de. Zira boşta kalan eliyle yüzüne 100 faktör güneş kremini yedirirken, etrafa gülücükler saçıyordu. Şehir merkezinde bir çıplak adam kadar dikkat çekiyordu bu haliyle. Kremi sürmeyi bitirince güneş gözlüklerini alnından düşürüp yeniden gözlerine yerleştirdi. En azından ceketini giymemiş, gömleğinin kollarını da sıyırmıştı. Önce kendisine garip garip, ardından kardeşinin yanık tenine hayran hayran bakan kızları izledi donmuş gülümsemesi ile, soğuk soğuk. Sonra elini cebine atıp minik bir jelatin paket çıkardı, kardeşinin avucuna bıraktı. ''Onlarla olurken bunu unutma. Koy havai gömleğinin cebine, Daniel.'' dedi, kendinden emin bir sesle. Ardından uygun bulduğu bir yerde durdu. Buraya Daniel kızları tavlasın diye gelmemişlerdi. Alıştırma yapacaklardı. Böcekler tamamdı, onu küçükken halletmişlerdi. Fareleri yönettiğini Daniel'in şu malum cadı olayında çoktan öğrenmişlerdi. Daha bir çok canlı vardı aslında sırada ama şimdilik mevsime uygun bir canlı üstünde çalışacaklardı: Deniz canlıları. Haliyle Daniel'e gün doğmuştu. Hemen her gün, tatilmiş gibi deniz kenarına gidiyorlardı. Ancak kumlardan nefret ediyordu Benj, hele de buradaki grimsi kumlardan tiksiniyordu. Her yere giriyordu kumlar, paçalarına, ayakkabılarının içine, donunun içine, hatta poposunun arasına.-Tamam, bu kısım biraz erotik oldu.- Dolayısıyla şezlongları tercih ediyordu, iyice temizlemek kaydı ile. ''Yaa, olamaz, tüm şezlongları kapmışlar! Senin yüzünden, Daniel, o kıza selektör yakıp da yol vermeseydin, hem de sırf pilicin teki diye, daha erken gelmiş, çok güzel iki şezlong kapmıştık. Ayrıca, o kızı bir daha göremeyeceksin bile.'' diye huysuz huysuz söylendi yüzünü buruştururken. Ardından elindeki şemsiyeyi yere dikti ve kuma sapladı hırsla. ''Şimdi ben nasıl oturacağım yere? Her yer kum dolu ve ben kumlardan hiç hoşlanmıyorum. Geçen sefer yere havlu sererek oturdum sana uyarak, gece yatarken kaşınmaktan öldüm resme. Zira kumlar saatlerce aldığım duşa rağmen gitmemişti halen. Ertesi sabah öksürdüğümde, genzimden kumlar çıkması da cabası tabi.''
Kıyamet, gümüş kıyamet, gökyüzü vanilyanın en hoş tonlarından birine bürünmüştü. Etrafta bir sürü çıplak kız ve erkek vardı. Tam bir cümbüştü, modern, medeni, insani bir kıyametti karşısındaki. İç çekti kaşlarını kaldırarak, eğilerek Daniel'in elini tuttu bir yengeç görür görmez. Saçları bu hareketinin etkisi ile alnına düştü tel tel. Beli bükülmüş, poposu hafifçe dışarı çıkmış, ellerinden diğeri ile dizine tutunarak destek sağlamıştı kendisine. Etraftakiler de artık giysilerinden ziyade tavırlarına dikkat ediyordu onlara bakarken. ''Yakala onu, zihninle, ama onun seni yakalamasına izin verme.'' Hoş, renkli gözlerinde, tatlı bir bakış vardı, tatlı ve hayran. Bir erkeğe göre ufak sayılabilecek dudaklarında masum bir tebessüm vardı. Ve bir kızın vanilyalı dondurması erimişti, diri göğüslerine, güneşin etkisiyle altın rengine dönmüş olan damlacıklar damladı, tıpkı Danae ve Zeus'un hikayesinde olduğu gibi.
- Charles CrestorKurtadam
- Mesaj Sayısı : 88
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 31
Lakap : Animal
Geri: Yaratık Alımları
Çarş. Nis. 25, 2012 2:13 pm
- Karakteristik özellikler: Mantığıyla hareket eder, ancak kalpsiz bir adam da değildir. Sinirli bir yapısı vardır. Ne tepki vereceği daima muammadır. Eğer bir işi kan dökerek çözebiliyorsa konuşmak anlamsızdır.
Karakter yaşı: 34
İstenilen yaratık: Kurtadam
- Spoiler:
- “Seninle geçirdiğim günler aklıma geldikçe, sanki ayaz bir gecenin keskin rüzgarında kalmış gibi ürperiyorum. O kadar uzak geliyor ki senin ve benim ‘biz’ olduğumuz zamanlar. Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum. Düğüm düğüm oluyor boğazım. Haykırmak isterken adını, çıkan yalnızca çaresizliğimin derin çığlığı oluyor. Eskiden acımasız değildin bu kadar, bana dön dediğimde gözlerimden anlardın acı çektiğimi. Kıyamazdın bana, senin de canın yanardı çünkü. Elini yanağıma koyar, gökyüzünü kıskandıracak mavilikteki gözlerinle bana sevgiyle bakardın. Unuturdum tüm derdi kederi, sımsıkı sarılırdım sana. Dünyanın en mutlu erkeği yapardın beni, bunu yüreğimin en derininde hissederdim.
Ama artık günler o günler değil sevgilim. Kalan yalnızca birlikte çektirdiğimiz birkaç siyah beyaz fotoğrafla silinmeye yüz tutmuş eski anılar. Yüzün bile zor geliyor bazı geceler hayalime. Yalnızca “Beni unut.” diyen sesin var kulaklarımda. Zaten bana en çok koyan o ya, nasıl unuturum ben seni. Bana huzur veren dudaklarını, beni seviyormuş gibi bakan gözlerini, dudaklarının bedenimi yakan sıcaklığını, “Seni seviyorum.” deyişini...
İnsanlar bana seni sorduklarında o öldü diyebiliyorum sadece. Benim için öldün çünkü. Benim gözlerimde başkasını gördüğün gün öldün hem de. Bana sarılırken başkasını düşündüğün, beni öperken gözlerinin önüne onun geldiği, onun hayaliyle mutlu olduğun gün öldün hem de. Hayatımda hiç keşke dememiş olan bana bile zorla bu kelimeyi kullandırttın sevgilim. Şimdi yalnızca özlemin bıçak gibi kesiyor gecelerimde kalbimi.
Şarkılarımızı da dinlemiyorum artık. Artık biz diye bir şey kalmadığından bana seni hatırlatan her şeyden kurtuluyorum tek tek. Bana yazdığın mektupları da her köşesine kokunun sindiği evle birlikte ateşe verdim; içine seninle yaşanan günleri de koyarak. Yağmurun altında beraber ıslandığımız sokaklardan da geçmiyorum mesela. Farklı duraklardan biniyorum otobüslere. Ne varsa seninle ilgili, hepsinin alevini söndürüyorum yüreğimde işte...
Gün gelir de eğer acaba diyecek olursan, sakın deme. Seni bekleyen biri yok artık ardında. Sana her dokunuşunda içi titreyen, tek damla gözyaşın için dünyayı yok edecek adam yok artık. Senden sonra kimse olmayacak belki, ama seninle de olmayacak.
- Claudia ChelestisYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 51
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Çarş. Nis. 25, 2012 3:34 pm
Aida Tavityan demiş ki:Tamamdır.
- DaphneOndine
- Mesaj Sayısı : 64
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Yaş : 32
Nerden : Ben bilmem beyim bilir u.u
Geri: Yaratık Alımları
Çarş. Nis. 25, 2012 5:39 pm
Karakteristik özellikler:
Gözlerinde, vahşi ruhunun timsali gibi delici ve zehir gibi bakıp insanların ürpermesini sağlayan bir tür donukluk mevcuttur. O gözler ki, açıklığı, keskinliği, hafif çekikliğinin yanı sıra, duygularını yansıtmamasıyla da hayranlık uyandırır insana. Baktığı insanda bir an için oluşan şok ve ürpermenin hemen ardından gelen titreme ve zehir yeşilinde boğulma sözü veren netliği… Gözbebeklerine doğru daha açık olan renk, kenarlara doğru hafifçe koyulaşır. Yeryüzünde hiçbir fanide olmayan bu gözler, türdeşlerine göre daha az dikkat çekici olan Daphne için daha bir işe yarar zira bu gözlerle etkileyebilir insanları. Duru, saf, kirlenmemiş ve kirletilmeye kıyılamayan güzelliğindeki zarafette gözlerden asla kaçamaz. Adeta doğduğu an bir meleğin dokunuşuyla ruh bulmuşçasına kırılgan, narin hareketleri vardır. Aslında güzeldir güzel olmasına, birçok canlıyı kıskandıracak bir güzelliği vardır ama gelin görün, tanrılar bir hata yapmışçasına türdeşlerine göre daha az bezemiştir Daphne’yi. Onlardan daha az güzel, daha az göz alıcıdır. Muhtemelen bu yaptıkları hatanın farkına varan aynı tanrılar, dengeyi sağlamak için onlardan daha zeki ve mantıklı olmasını sağlamış olmalılardır. Zira Daphne kesinlikle türdeşlerinde olmayan bir zekâ ile hareketlerini belirler ve kesinlikle onların aksine aptallık yapmaya tahammülü yoktur. Genç olmasının etkisiyle güçlerinde yetersizdir ancak daha fazlası için sürekli çalışır. Gözlerindeki güç hırsını herkes rahatça okuyabilir. ‘Kardeşlerinin’ aksine güçlerini kendisi için kullanmamayı salaklık olarak görür ve belki onların bu salaklıkları yüzünden karanlık tarafa geçmiştir. Sonuç itibari ile kendisini hiçbir yere ait hissetmez. Ait olması gereken yer, kendisinden oldukça farklı kişilerle doludur ve bunu düzeltmek için elinden gelen tek şey daha fazla güçtür. Sonunda anlarsınız, bir vahşi olma yolunda atılabilecek en masum adım, daha fazla güç islemektir. Daphne içinse bu 'vahşi' tabiri ağır olsa da, vahşet yolunda ilerliyor olduğu gerçeği değiştirilemez. Doğduğu andan itibaren 'arada kalmış' olmanın anlamını bilenlerden olduğu için belki, belki iki tarafa da ait olmak istediğinden, gücün her daim kendisine ayrıcalık getireceğinin farkındadır genç ondine. Güç, onun için 'kabul görmek'tir. Nihayet bir yere 'ait olmak'tır.
Karakter yaşı:
Tam olarak emin olamadım ama 17 falan olabilir sanıyorum o__o
İstenilen yaratık:
Özel karakter şeysinde Ondine diyordu o__o
Gözlerinde, vahşi ruhunun timsali gibi delici ve zehir gibi bakıp insanların ürpermesini sağlayan bir tür donukluk mevcuttur. O gözler ki, açıklığı, keskinliği, hafif çekikliğinin yanı sıra, duygularını yansıtmamasıyla da hayranlık uyandırır insana. Baktığı insanda bir an için oluşan şok ve ürpermenin hemen ardından gelen titreme ve zehir yeşilinde boğulma sözü veren netliği… Gözbebeklerine doğru daha açık olan renk, kenarlara doğru hafifçe koyulaşır. Yeryüzünde hiçbir fanide olmayan bu gözler, türdeşlerine göre daha az dikkat çekici olan Daphne için daha bir işe yarar zira bu gözlerle etkileyebilir insanları. Duru, saf, kirlenmemiş ve kirletilmeye kıyılamayan güzelliğindeki zarafette gözlerden asla kaçamaz. Adeta doğduğu an bir meleğin dokunuşuyla ruh bulmuşçasına kırılgan, narin hareketleri vardır. Aslında güzeldir güzel olmasına, birçok canlıyı kıskandıracak bir güzelliği vardır ama gelin görün, tanrılar bir hata yapmışçasına türdeşlerine göre daha az bezemiştir Daphne’yi. Onlardan daha az güzel, daha az göz alıcıdır. Muhtemelen bu yaptıkları hatanın farkına varan aynı tanrılar, dengeyi sağlamak için onlardan daha zeki ve mantıklı olmasını sağlamış olmalılardır. Zira Daphne kesinlikle türdeşlerinde olmayan bir zekâ ile hareketlerini belirler ve kesinlikle onların aksine aptallık yapmaya tahammülü yoktur. Genç olmasının etkisiyle güçlerinde yetersizdir ancak daha fazlası için sürekli çalışır. Gözlerindeki güç hırsını herkes rahatça okuyabilir. ‘Kardeşlerinin’ aksine güçlerini kendisi için kullanmamayı salaklık olarak görür ve belki onların bu salaklıkları yüzünden karanlık tarafa geçmiştir. Sonuç itibari ile kendisini hiçbir yere ait hissetmez. Ait olması gereken yer, kendisinden oldukça farklı kişilerle doludur ve bunu düzeltmek için elinden gelen tek şey daha fazla güçtür. Sonunda anlarsınız, bir vahşi olma yolunda atılabilecek en masum adım, daha fazla güç islemektir. Daphne içinse bu 'vahşi' tabiri ağır olsa da, vahşet yolunda ilerliyor olduğu gerçeği değiştirilemez. Doğduğu andan itibaren 'arada kalmış' olmanın anlamını bilenlerden olduğu için belki, belki iki tarafa da ait olmak istediğinden, gücün her daim kendisine ayrıcalık getireceğinin farkındadır genç ondine. Güç, onun için 'kabul görmek'tir. Nihayet bir yere 'ait olmak'tır.
Karakter yaşı:
Tam olarak emin olamadım ama 17 falan olabilir sanıyorum o__o
İstenilen yaratık:
Özel karakter şeysinde Ondine diyordu o__o
- CyrilYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 160
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Çarş. Nis. 25, 2012 5:46 pm
Rütbe verildi. :>
- ThorCentaur
- Mesaj Sayısı : 182
Kayıt Tarihi : 26/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 12:50 pm
- Karakteristik özellikler:Mavi gözleri, omuzlarındaki yükün ağırlığını hissettirecek bir ifadeye sahiptir her zaman. Zekası, bilgeliği ve alçak gönüllülüğü yakışıklı yüzünün her hattına işlenmiştir. Duygularını asla belli etmese de biraz ilgili bir insan ormana girmesinin yasaklandığı günden bu yana çektiği ev özlemi anlaşılabilir. Heybetli cüssesi ürkütücü de olsa her zaman sakindir. Çok konuşmaz, sözleri genelde bilmece gibidir ve beklentileri yüksek değildir. İnsan ırkının henüz evrimini tamamlamadığı ve bir yol gösterici olmadığı sürece beyinlerinin gerçek kapasitesini asla kullanmayacakları inancına sahip olduğu için öğrencilerine ve diğerlerine karşı asla zorlayıcı değildir. İnsanlar konusunda beklentileri her zaman düşük olmuştur; bir centaurdur nihayetinde ve her ne kadar türünün tavrını doğru bulmasa da onların algılarından tamamen kopmuş değildir. Dolayısıyla yıldızlarda gördüğü her şeyi insanlarla paylaşmaz. Asil, zarif ve dürüsttür. İnsanlar üzerinde etki bırakmak onun için pek de zor değildir. Parlak siyah tüyleri, yaşlılık belirtileri göstermeye başlasa da yakışıklılığından hiçbir şey kaybetmemiş yüzü, tok ses tonu ve tavırları gören herkesin aklına kazınacak niteliktedir.
Karakter yaşı: Bilemedim ki, sentorların yaşları da bizimkiler gibi mi ilerliyor? O zaman en azından 30larının ortalarında olsa gerek.
İstenilen yaratık:Sentor, At-Adam ya da siz ne diyorsanız o ^^
*Bir de bu arkadaş kehanet profesörüymüş okulda. O rütbe verilecek mi?
- Petre PiedmonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 209
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 2:38 pm
Veriliyor rütbeniz.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz