Yaratık Alımları
+15
Gabriel Neithan
Aida Tavityan
Hellen Jean Elise
Phedra Vasyl
Nemorino Demarco
Deavon Marius
Prenses Yasemin
Diagoth Clorityn
Smyrna Sneaux
Petre Piedmon
Briseis
Cristobal Windsor
Rose Weasley
Seamus Gunnfox
Vladimir Vyacheslav
19 posters
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Yaratık Alımları
Çarş. Nis. 25, 2012 3:50 pm
- Kod:
[list][size=10][b]Karakteristik özellikler:[/b]
[b]Karakter yaşı:[/b]
[b]İstenilen yaratık:[/b]
[b]Örnek RPG:[/b][/size][/list]
Yeni bir ırk öneriniz varsa, kısa bir tanım ile gönderebilirsiniz.
- Seamus GunnfoxGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 16/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 4:35 pm
- Karakteristik özellikler: zarif, hafif çatlak, sevimli, sinsi
Karakter yaşı: 22
İstenilen yaratık: Veela
- Rose WeasleySlytherin III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 51
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 4:49 pm
Rütbe verilmiştir.
- Cristobal WindsorDe Vries
- Mesaj Sayısı : 187
Kayıt Tarihi : 26/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 4:52 pm
- Karakteristik özellikler: Çok da sosyal değildir. İnsanlarla arkadaşlık kurmayı tamamen gözlem amaçlı yaptığından onları seçmez. İnsanlar hakkında kolay kolay yargıya varmaz. Onları sürekli gözlemler tanımaya çalışır. Kendinin bile kabul etmediği kibirli bir yapısı vardır. Ancak hırslı olduğu pek söylenemez. Adildir ve insanları gerçekten tanıyarak değerlendirir. Kişiliklerin yönü konusunda sezgileri kuvvetlidir. Öfkesini kontrol altında tutmayı iyi başarır. Ancak bazen bunu istemediği anlar da gelecektir. Safkan hakkındaki görüşleri bellidir. Bunu asla tasvip etmez. Hatta bunu yapanlara lafı vardır. ''Biz büyücüler av köpeği miyiz ki safkan kırma diye kabaca ayrılalım? İnsan yapısı bundan çok daha fazlasıdır. Saçma...'' Yaşına göre olgundur. Bu yüzden çok da arkadaşlarına uyum sağlayamamıştır. Daima ciddidir ama asla somurtkan değildir. Gerektiğinde gülümser de şakalaşır da. Ama laubalilikten kaçınır.
Karakter yaşı: 24
İstenilen yaratık:Yarı Veela
- Rose WeasleySlytherin III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 51
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 4:54 pm
Yarı Veela'yı özel yetenek kapsamında alıyoruz, bu sebeple başka bir rütbeye ek olarak verebiliriz. ^^
- Cristobal WindsorDe Vries
- Mesaj Sayısı : 187
Kayıt Tarihi : 26/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 5:01 pm
Özel yeteneklerde bu rütbe ile ilgili bir başlık açılabilirse başvuruları yapayım o zaman. ^^
- Rose WeasleySlytherin III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 51
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 5:05 pm
Açıldı.
- BriseisVampir
- Mesaj Sayısı : 23
Kayıt Tarihi : 29/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Paz Nis. 29, 2012 7:53 pm
Karakteristik özellikler: Arayış içerisinde. Gezgin. Birden fazla dil biliyor ve tarihin önemli olaylarında bir payı olsun istiyor. Mantıklı, hırslı ve çaresiz.
Karakter yaşı: 21 yaşında gösteriyor ama M.Ö 500 yılından beri yaşadığı söylenebilir.
İstenilen yaratık:Vampir.
Karakter yaşı: 21 yaşında gösteriyor ama M.Ö 500 yılından beri yaşadığı söylenebilir.
İstenilen yaratık:Vampir.
- Petre PiedmonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 209
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Paz Nis. 29, 2012 7:59 pm
Onay.
- Smyrna SneauxVampir
- Mesaj Sayısı : 6
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 10:10 am
Ömrünün yarısında vampirliğin bahşedildiği bu kadın, pervasız, umursamaz ve hırsının kurbanı olan bir yaratıktan ibarettir. İnatçılığı ve tuttuğunu koparabilme özelliğinin yanı sıra oldukça acımasız biridir. Eğlenceye düşkündür.
On altıncı yüzyılın sonuna doğru -1579-, otuz altı yaşında iken dönüştürülmüştü.
Vampir.
- Diagoth CloritynMüzisyen
- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt Tarihi : 28/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 10:30 am
Petre Piedmon demiş ki:Onay.
- Prenses YaseminHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 216
Kayıt Tarihi : 03/05/12
Nerden : Çöllerden
Geri: Yaratık Alımları
Cuma Mayıs 04, 2012 11:31 am
- Karakteristik özellikler:
- Örnek RPG:
Aslında dış etkiler sandıklarımız tamamen iç dünyamıza ait. Sevdiğimiz kişinin sevilecek biri, nefret ettiğimizin de nefret edilecek biri olduğunu sanıyoruz. Oysa tam tersi, belki de aslında sevdiğimiz kişi gerçekten kötüdür, nefret ettiğimiz de çıkarımıza, yani iç dünyamıza dokunan iyi bir insandan başkası değildir. Birinin yalanına kapılmışızdır, diğerinin dürüstlüğünden kaçıyoruzdur. Bu bizim suçumuz değil tabi, genetiğimizde var tatlı olan zehire yönelip de acı ilacı tükürmek. Ama insanın diğer bir yanı daha vardır ki o da belli bir olgunluğa, bilgiye eriştiğinde kendisi için aslında en iyisi olanı bilmesi ve acı da gelse ilacı doğasına aykırı olarak yutmasıdır. Fakat herkes de o olgunluğa erişemez. Çünkü olgunluk her zaman eğilimli olduğunuz değil, aksine eriştiğiniz bir şeydir. Doğanıza aykırı olmak zorundasınız, ama vicdanınıza yakın. Vicdan ne kadar doğal olgu gibi dursa da eğitimle kişiden kişiye gelişimi farklı olur. Bunu şu anda Knocturn yolunca koşturan çiftten de fark edebilirsiniz. Biri öfkesine kapılıp korkunç bir şey yapmayı vicdanına rahatlıkla sığdıran bir Slytherin, diğeri arkadaşının bu kötü niyetine kızmayı dahi vicdanına yaraştırmayan, aksine onu bu yoldan güzelce alıkoymak isteyen Ravenclaw. İkisi de ne kadar zıtlar öyle, olgunluk ve vicdan olarak ne kadar uzaklar, nasıl arkadaş olmuşlar? Zıt kutupların birbirini çektiğini unutmayalım lütfen. Herkes birbirine aşık olmak için illa tıpatıp aynı olmak zorunda değil. Kaldı ki ortak noktaları var, ikisi de fena halde tezcanlılar, öyle ki onları izlerken ben bile nefes nefese kaldım.
''Ksenija beni böyle habersizce takip etmen hiç hoş değildi, ayrıca nefesini boşa tüketiyorsun, sana burada olduğumu asla söylemeyeceğim. Ne kadar tahmin edersen et!''
Koşturan genç adam sinirliydi bariz bir şekilde. Gene de sesini kısık tutmaya çalışıyordu. Hem Knockturn yolunun ortasında bağırmanın akıl işi olmadığını bildiğinden, hem de sevgili Ksenija'yı kırmamak için. Dar sokakta ansızın durdu, Borgin Burkles'ın tam önündelerdi. Elbette oraya girmeyecekti. Fakat bir durup dükkana bakmasına, oradan ileride alabileceklerini hayal etmesine engel değildi bu. Burası sürülmüş karanlık büyücülerle doluydu. Günün birinde onların durumuna düşebileceğini tahmin edebiliyordu. Şımarık ve dk başlıydı, aynı zamanda küstahtı da. Gene de iyi yanı bazen olgun davranıp durumu kurtarmasıydı. Gerçi şu an bu olgun anlarından değildi. Ve yoluna devam etti genç sarışın. Daha onbeşindeydi, hayatının baharında, hormonların ayağa kalktığı zamanda. Bir kıza aşık olmuştu ve onunla kısa bir macera sonrası çıkmaya başlamıştı. ''Havalı'' arkadaş çevresini şaşırtan şey de, bu kızın kendisi ile aynı binadan olmamasıydı. Tamam, çok havalı ve asillerdi Slytherinler, çok da güzel kızlar vardı. Fakat bir tanesine bile uzun süre dayanabileceğini sanmıyordu Joakim. Çabuk sıkılırdı onların mizacındaki kızlardan, daha uysal, en az kendisi kadar uyumlu ve tezcanlı, içinde birden fazla zıtlık taşıyanları tercih ederdi. Ksenija önce bu tercihin en önemli ürünü olarak belirmişti hayatında, daha sonra fiziksel ve kavramsal çekiciliğin ötesine geçmiş, bir tutkuya dönüşmüştü. Aralarındaki bağ açıklanamazdı. Kavga etseler de küsmüyorlar, bozuşsalar da kopmuyorlardı. Dahası... Neyse dahasını kendiniz görürsünüz.
''Peki, pes ettim, senin gibi inatçısını hayatımda görmedim. Madem öyle, gel benimle, ama durdurmaya çalışman faydasız bunu sok kafana olur mu?'' Ve köhne, kokuşmuş, Knockturn standartlarına göre bile fazla harap olan binaya yaklaştı. Yüzünde yaramaz bir gülümseme vardı. Sanki çok büyük bir yaramazlık planlayan ufak besmelesiz veletlerdendi. Pelerinine sıkıca sarınarak kapıya vurdu. Yıkık bir tabela vardı kapının üstünde, yazısı tam olarak okunmuyordu, gerek yoktu, orada ne yazdığını apaçık biliyordu Joakim. ''Ne var!'' diye ses yükseldi içeriden. Öksürerek boğazını temizledi Joakim, ''Linares'lerin en küçüğüyüm, beni babam gönderdi.'' Elbette son sözü yalandı. Babasının burada olduğundan haberi bile yoktu. Ama bu yalan her türlü işine gelmişti, hem adam için, hem de Ksenija'yı yanıltmak için. Ona 'bana iftira attın, gördün mü' bakışı attı gıcırtıyla açılan kapıdan içeri girerken.
Onun bu durumuna sırıtmadan edemedi. Gerçekten kötü bir durum olmalıydı bu onun için, ama çok da umurunda değildi, zira kendi istemişti bunu yaşamayı. Peşinden gelirken bir kere daha düşünmeliydi. Dudaklarında tebessümle midesini feci halde bulandıran yerlerin pisliğini izlemeye başladı. ''Umutsuz vaka...'' diye mırıldandı adamın duyup duymayacağını umursamadan. Burası o kadar kokuşmuştu ki değil temizlikçinin bir gün gelmesi, yüzlerce temizlikçi ile yıllarca kendine gelemezdi. Ama umurunda değildi, bu kokuşmuşluk saklıyordu adamın aklındaki mükemmel düşüncelerin ürününü. ''Babam lanetli kristali istiyor. Biliyorsun yaz tatili, buradan direk eve gideceğim. Beni saçma sapan şeylerle uğraştırmayacağın, o şeyi bana vereceğin için şimdiden minnettarım.'' O lanetli kristal özeldi, hem de oldukça özel. Gringots bankasını biliyorsunuz, onlardaki hırsızları hapsetmeye yarayan cincüce lanetinin aynısı bunda da vardı. Fakat bunu aile üyeleri hariç kimse bilmiyordu. Birini içine hapsetmişti babası, bir ölüm yiyendi o ve ailenin gerçekten feci halde canını sıkmıştı. Onu baygın olarak elde edecek, ardından Azkaban'a teslim edecekti. En sonunda da nefret ettiği o lanet domuzu bunun içine hapsedecekti. Doğrusu o ölüm yiyeni babasının neden öldürmediğini ya da adalete teslim etmediğini anlamıyordu. Böylesi daha mı kolay gelmişti acaba ona? Belki de babasının bu küçük cadıya zaafı vardı. Her neyse, bu lanetli kristalden çıkacaktı nihayetinde ve gereken yere gidecekti her kim olursa olsun.
Adam kristali uykudan böyle saçma sebeplerden uyandırıldığı için söylene söylene almaya gittiğinde Joakim'in kanı ansızın kaynadı yanında duran sarışın kıza karşı. Ardından hemen onun koluna girdi ve yanağından öptü. ''Az önceki sözlerim için özür dilerim tatlım. Biliyorsun beni, bazen çocuk gibi davranabiliyorum. İnan bana, kendim bile kendime zor tahammül edebiliyorum bazen.'' Bu küçük özür konuşmasını yüzünde gülücükle yapmıştı. Şu vaziyette ondan daha sevimli biri dünyada yoktu. Ksenija'nın çenesini boşta olan eli ile şefkatli bir şekilde okşadı, bu hoşuna gitmişti ki gülümsemesi daha da yayıldı. Gözleri neşesinin etkisi ile yeşile bürünmüş, istediğini elde etmek üzere olmanın sevnci ile sakinleşmişti. Gene de intikam hevesinden asla vazgeçmeyecekti. Hem haklıydı da bunda, Ksenija'nın da gördüğü olayı asla ve asla affedemezdi. Okul başlamadan evvel canına okuyacaktı onun, hem de ailesinin evinde, sihir bakanlığının büyü yapanın kim olduğundan emin olamayacağı yerde. Tutsağı da sürpriz bir şekilde gerekenlere teslim edecekti. Ölüm yiyenin sandığından güçlü olabileceği hiç de aklına gelmiyordu tabi de. Joakim pek de süper zeka sayılmazdı zaten. Tabi eğer bilseydi, Ksenija olacakları tahmin edebilirdi. Sonunda adamın tok adım seslerini duyduğunda ciddileşti ve kızın kolundan sıyrılarak tezgaha doğru yürüdü. Merlin aşkına, işte o, işte o şey! Cebinden para kesesini çıkardı, uzun zamandır biriktirdikleri işte bunun içindeydi, bazı biriktirdikleri de ta kalbinin içindeydi. Adam kristali tezgaha bıraktı. ''Buyur, istediğin.'' Para kesesini tezgaha bıraktı Joakim. Adam hızla açtı keseyi Joakim kendi malını alırken. Sevinçli bir sırıtma yerleşmişti yüzüne. Gören de sanki bir silah değil, yıllardır özlemini çektiği son model süpürgeyi almış sanırdı. Aslında Nimbus 2010 alsa bu kadar sevinmezdi. Oysa ki tam bir Quidditch aşığıydı Joakim. Kristali cebine attı. Adamın bet sesle, gönülsüzce bunu dikkatli kullanmasını söylemesini kulak ardı etti. Bunun hakkında ne biliyordu ki, hiç bir şey. ''Hadi gidelim aşk böceğim.'' Son sarf ettiği sözcüğe kıs kıs gülmüştü. Ksenija ile konuşurken güzel bir sözcükle ona mutlaka hitap ederdi, yani genelde, kızgın olmadığı anlarda. Onun elini tutarak hızla dükkandan fırladı. ''Yolculuk burada bitmedi güzelim, daha çok alacağımız şey var. Ama para ile değil.'' Bir dükkana dahi uğramayacaklardı. O kadar heyecanlı ve mutluydu ki yazın geri kalanında gezecek parasının olmayışı umurunda değildi. Aman, ne olacaktı, illa para harcanacak yerlere mi gitmeliydi? Zaten daha öğrenciydi ve bedava barınacağı, besleneceği ev vardı. Kız arkadaşını da eve götürüyor ya da onlara gidiyordu zaten çoğu zaman. Yürümeye devam etti Ksenija'nın narin ellerini bir an bile bırakmadan.
Paranoyaktır. Hayır, sanılan gibi bir özellik değil bu. Gerçekten paranoyaktır, ruhu sakattır. Genetik olarak babasından geçmedir bu hastalık ona. Bir çok kişi bunun bir hastalık olduğunu anlamaz. Sinirli, biraz gergin birisi sanırlar. Ancak o hayatının her anını diken üstünde geçirir. Geceleri uyuyamaz, gündüzleri yerinde oturamaz. Kuşku duymadan bir çocukla bile tokalaşamaz. Cehennemdir hayat ona. Gözlerinde deliliğin ışıltısı dolaşır. Ancak bir an bile pes etmez, ışığı sönmez. Hep umutludur, hayatının tadını çıkarmasını bilir. İçten bir insandır Henrich. Karanlığı asla sokmaz kalbine. Paranoyasına rağmen, hayatla ve kendiyle barışıktır. Capcanlı biridir o, neşesini bir an yitirmez, güçlüdür. Tabi expelliarmus ile size saldırırken, bakışınızdan kuşkulanıp, kaçın hemen. Bu nedenle çekiciliği konusunda bile şüphecidir. Bir Veela oluşunun özgüvenini yok eden bir şeydir. Sinirli yapısı yüzünden o korkunç yüzünü kaç kere göstermek zorunda kalmıştır. Bazen de kendisini rahatlatmayı başarınca gerek görüntüsü ile, gerek tavırları ile çekiciliğin sınırlarını zorlayabilir, akılları başından alır.
Karakter yaşı: 18
İstenilen yaratık: Veela
- Petre PiedmonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 209
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Yaratık Alımları
Cuma Mayıs 04, 2012 3:40 pm
Diagoth Clorityn demiş ki:Petre Piedmon demiş ki:Onay.
- Deavon MariusVampir
- Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 17/05/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Mayıs 17, 2012 7:30 pm
- Karakteristik özellikler: Deavon acımasızlığı ile ün yapan vampirlerin aksine saygınlığı ve zekası ile öne çıkmıştır. Hareketleri her zaman mantığının süzgecinden geçirilip gerçekleştirilen eylemlerdir. Kendini çok zayıf hissettiği bazı anlar vardır. O anlarda kendini kaybettiği için biraz fazla vahşileşebilir. Gerçi bu zamanların dışında da biraz asabiyeti vardır.
Karakter yaşı:34 görünen. Gerçekte 1100'lü yılların sonunda doğmuştur.
İstenilen yaratık: Vampir.
Örnek RPG: Ysebel Moore
- Nemorino DemarcoZorunlu Kamu Hizmeti Mağduru
- Mesaj Sayısı : 73
Kayıt Tarihi : 12/05/12
Geri: Yaratık Alımları
Cuma Mayıs 18, 2012 2:42 pm
Petre Piedmon demiş ki:Onay.
- Phedra VasylYönetici, Veela
- Mesaj Sayısı : 8
Kayıt Tarihi : 22/05/12
Geri: Yaratık Alımları
Salı Mayıs 22, 2012 7:07 pm
Phedra Vasyl
Saf ruhlu, iyi niyetli... Kararları karşısında genelde pişman olur. Herkes onu sever fakat güvensizlik vazgeçemediği tek alışkanlığıdır, insan içine çıkmaktan pek hoşlanmaz. Babası tarafından büyücü soyuna dahil olduğu halde büyü yapmayı reddetmiştir. Dünyayı tanımak için yaşadığını savunur. İnsanların kalbini kolaylıkla kırabilir fakat özür dilemesi çok uzun sürmez... Herkes tarafından sevilir Phedra.
Veela
16
Micaela Araullo
Saf ruhlu, iyi niyetli... Kararları karşısında genelde pişman olur. Herkes onu sever fakat güvensizlik vazgeçemediği tek alışkanlığıdır, insan içine çıkmaktan pek hoşlanmaz. Babası tarafından büyücü soyuna dahil olduğu halde büyü yapmayı reddetmiştir. Dünyayı tanımak için yaşadığını savunur. İnsanların kalbini kolaylıkla kırabilir fakat özür dilemesi çok uzun sürmez... Herkes tarafından sevilir Phedra.
Veela
16
Micaela Araullo
- Hellen Jean EliseVeela
- Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 24/05/12
Geri: Yaratık Alımları
Perş. Mayıs 24, 2012 6:13 pm
Karakteristik özellikler: Tam anlamıyla gözlemci. Herkesi gözlemleyen ve herkes hakkında bir fikri olan tabiri caizse insan sarrafı. Eğlenceye pek düşkün. Deli dolu aslında, ama gerek olmadıkça konuşmayan. Konuştumuydu ya herkesi buz kestiren, ya da gülmekten öldüren bir tip. Her şeyden önemlisi kitapları. Bilgi ve eğlence konusunda yarışılamayacak karakter.
Karakter yaşı:16
İstenilen yaratık:veela
Karakter yaşı:16
İstenilen yaratık:veela
- Gabriel NeithanYazar, Kurtadam
- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt Tarihi : 28/05/12
Geri: Yaratık Alımları
Ptsi Mayıs 28, 2012 11:40 pm
- Karakteristik özellikler: Umursamaz biri Gabriel. Sorunların üstünde öyle günlerce, haftalarca düşünecek birisi değil. Kolay alevlenebilen birisi. Sevmediği bir hareket karşısında tepkisiz kalamaz. Bir şekilde kendisini üstün çıkartır. Ukaladır. İnsanların kendisini ukala tavırlarına ise katlanamaz. Konuşkan biri sayılsa da herkesle yakın olan bir insan değildir. Kincidir. Kendisine karşı yapılan hareketleri, başkalarının sözlerini unutmaz. Her yapılan şeyi koz olarak kullanabilir. Sevdiklerine ve ailesine karşı oldukça duyarlıdır. İnsanları kolayca sevebilir ama kendisine yapılan yanlışlarla kolayca nefret de edebilir. Macera düşkünüdür. Sevdikleri ve yardıma muhtaçlar için hiç tereddüt etmeden hayatını tehlikeye atabilir. Çoğu zaman önyargılı bir insan ama bu önyargının yıkılması ise ufacık şeylere bakabiliyor.
Karakter yaşı: 25
İstenilen yaratık: Kurtadam
Örnek RPG:
- Spoiler:
- “Bundan eminsin değil mi? Yani Bakanlık’tan birkaç kişinin kaybolduğu yer orası..?” Büyücünün önünde dikilen, üstünde paramparça olmuş kıyafetlerinin içinde ne yapacağını bilemeyen adam kafasını hızlıca, onaylarcasına salladı. “Peki… Öldüklerine dair kesin bir bilgin var mı?” Orta yaşlarının sonundaymış gibi görünen adam bu soru karşısında, bakışlarını büyücünün çamura bulanmış ayakkabılarına indirmişti. Derin bir nefes aldıktan sonra yeniden büyücüye baktı. “Hayır mı? Tamam… Teşekkürler… Gidebilirsin…” Büyücü, elini adamı kovalarcasına salladı. Yaşlı kofti, sarsıntılar içinde ağzını açmaya çalışıyordu ama dudaklarından dökülen kelimelere anlam verebilmek için birkaç saniye düşünmesi gerekmişti Gabriel’ın. Hayatının tehlikede olup olmadığını soruyordu adam. “Ne diye başına bir şey gelecek olsun ki? Sana, gidebilirsin, dememiş miydim?” Karşısındaki heyecandan terler içinde kalan adamın hızla bir ara sokakta gözden kaybolmasını izlerken sessizce dikildiği yerde ileri geri yürümeye başladı büyücü. Aradığı şey sıradan birisi olmadığı için sıradan sorgular da işe yaramıyordu. Birilerine imza vermesi, birileriyle fotoğraf çektirmesi ya da birilerine rüşvet vermesi bile gerekmişti ama hala elinde somut bir kanıt yoktu, ortalıkta görünmeyen Bakanlık çalışanları dışında. Onlara da kaybolan demek ne kadar doğruydu, bilmiyordu ama kaybolan çalışanların hiçbir şekilde birbirleriyle alakaları yoktu. Sadece, Gabriel’ın da bir zamanlar okuduğu cadılık ve büyücülük okulu olan Hogwarts’la, ya da çevresindeki bölgelerle ilgili çalışmalar yapan üç kişi ortadan kaybolmuştu. Kaldı ki, tatile çıkmış da olabilirlerdi, aynı anda tabii. Bu ihtimali de eleyen şey, o bölgede ortadan kaybolan, birbirleriyle alakası olmayan birçok insanın olmasıydı. Kendisini bir şekilde iz peşinde koşan köpeğe benzetiyordu. Yaptığı kurtadam göndermesine iğrenerek ara sokaktan dışarı attı kendisini. Güneş neredeyse ufuk çizgisini oluşturan binaların çatılarının ardında kaybolmak üzere olsa da gökyüzünde hala turuncunun açık tonları mevcuttu.
Muggle ve büyücü ortak yaşam alanı olan sokaklar arasında birkaç dakika daha oyalandı Gabriel. İnsanların artık evlerine dağılma vakti geldiğinde, gölgelerden birine saklanıp adamdan aldığı, doğruluğuna çok da güvenmediği bilgiler doğrultusunda Hogsmeade’in görüntüsünü gözlerinin önüne getirip sadece cisimlenmeye odaklandı. Ne kadar süredir kendisini engellediğini bilmiyordu ama o sıkışma hissini yaşamadan önce hissettiği rahatlık, neden stres yaptığını sorgulatıyordu kendisine. Sağ bacağında, muggle pantolonlarının cep bölgesine yakın bir bölgede sakladığı asasına uzanıp parmak uçlarıyla dokundu. Bu kadar temas bile yetmişti. Düşüncelerini doğru düzgün bir araya getirmesine bile zaman kalmadan bedenini bir toz parçası haline getirip yeniden eski haline dönmesini sağlayan büyüyü yaptı. Kendisini önünde bulduğu hanın duvarına yaslanıp ciğerlerine temiz hava doldurdu. Bu olaydan nefret ediyordu. Zaten ayda bir dönüşüm geçirmek hayatta hiç tatmadığı bir acıyı ona tattırıyordu ve şimdi de cisimlenmenin verdiği rahatsızlık eklenince, Gabriel neden bunlara katlandığı merak etmeden duramıyordu. İntihar etmesi, bu lanetten kurtulması için tek yoldu belki de. Bu kadar acıya katlanabiliyorsa, kendisini de öldürebilirdi, değil mi? Ama kendisi bile kabul etmese de korkuyordu. Ölümden değil ama acı çekmekten korkuyordu. Elinden destek alarak yaslandığı tuğla duvardan ayrıldı. Ayakkabılarının kenarlarında biriken çamurlar şöyle bir göz attıktan sonra yüzünü buruşturup asasını ayaklarına doğrulttu. “Scourgify!” Bu büyüyü iki ayakkabısına birden uyguladıktan sonra üzerine geçirdiği siyah pelerinini düzeltip önüne cisimlendiği hana girdi.
Hanın kapısı arkasından gürültüyle kapanırken yerde bulunan toz tabakasının bir kısmı da zemini terk edip havada süzülmeye başlamıştı. Parke döşeli zeminde her adım atışında sanki yerin altında bir şeyler can çekişiyormuş gibi inliyordu parkeler. Çıkan gıcırtılar ve topuk seslerinin şiddetini umursamadan yürümeye devam edip gözden uzakta bir masaya bıraktı bedenini. İlk başta ortamı izleyecek, dedikoduları dinleyecek ve mantıklı bulduğu birkaç tanesini değerlendirmeye alacaktı. İki adamın, birkaç masa ileride, biralarını su gibi içiyorlardı, artık dolanmaya başlayan ağızlarından dökülen kelimeleri dinlemeye çalışırken hanın kapısı yeniden açıldı. İçerinin loş ışığının altında gözleri garip bir çekicilikle parıldayan kadın çekingen bir tavırla bara doğru ilerledi. Kadının hanın şu anki ortamına tezat oluşturan bir görünüşü vardı Gabriel’a göre ve daha ilk anda büyücünün dikkatini çekmişti. Bakanlık’tan olup olmadığını öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bir şekilde bunu öğrenebilirdi, lanetinin etkilediği duyuları sayesinde. Kadın bara gidip oturduğu anda yanında oturduğunu fark etmeyen bir adam hızla yerinden kalkıp kadının yanında bitivermişti. Bir şansı olduğunu düşünüyor olması Gabriel’ın sırıtmasını sağlamıştı. Ama ardından kadın adamda hiçbir sorun yokmuş gibi onun içki teklifini kabul etmiş, yanına kurulmasına izin vermişti. Yanlış bir şeyler döndüğünü düşünen büyücü masasının üzerine doğru eğildi. Derin bir nefes alıp hanın diğer tarafında bulunan bardaki konuşmaları diğerlerinden ayırmaya çalıştı, insanların dudaklarıyla eşleşen kelimeleri arayarak. Adamın asılmasına aldırmadan, ısrarla ve rahat bir tavırla, ağzından bölge ve Gabriel’ın da peşinde olduğu yaratık hakkında bilgileri alıyordu kadın.
Yeteri kadar duyduğuna inandığı anda oturduğu masadan kalktı, büyücü. Seri adımlarla hanı terk ettikten sonra yapının arkasına geçip ağaçlık alana giriş yaptı. Burada gözle görünme ihtimali sıfıra iniyordu ve sporcu oluşundan ötürü engebeli yolda zorlanmadan yürüyebilirdi. Ağaç dallarının arasından sızan ay ışığını teninde hissetmemek için üzerine geçirdiği pelerininin kapüşonunu gözlerinin önüne kadar çekti. Dolunay olmasa bile her an dönüşebileceğinden korkuyordu. Kaç sene olmuştu bu laneti üzerine alalı ama hala bazı şeyleri öğrenememişti. Ayaklarının altında kırılan dal parçasını ya da hışırdayan yaprakların çıkardığı gürültüyü umursamadan hızla yürümeye başladı.
O çarpıcı kokunun farkına vardığında olduğu yerde çakılı kaldı, büyücü. Sanki etrafını sarmış olan bu koku ağır bir cisim gibi ciğerlerine baskı yapıyordu. Daha önce böyle bir şey hissettiğini hatırlamıyordu. Maçlarda ya da düellolarda, böyle bir baskı hissetmemişti hiç. Elleriyle dizlerinden destek alıp doğrulurken ne zaman iki büklüm bir hal aldığını düşünüyordu. Ciğerleri bu acı ve ağır kokuya bir nebze de olsa alıştığında ormanın içinde yürümeye devam etti. Nereye doğru gitse, o ezilme hissi de onunla birlikte geliyordu. Bu, peşinde olduğu yaratığın bir etkisi miydi? İnsanları bir şekilde böyle mi öldürüyordu yani? Gabriel’ın kurtadam olması belki de hayatta kalmasını sağlamıştı. Normal bir insandan çok daha fazla dayanıklılığa sahipti anlaşılan. Tam o anda da ölebilirdi, hiçbir şey kaybetmezdi. Büyük ormanın içinden çıkıp ufak bir ağaçlığa giriş yaptı. Kendi çıkardığı hışırtıların dışında kulağına gelen seslerden birinde kendisine tanıdık gelen bir tını vardı. Daha bir saat öncesinde Domuz Kafası’nda “kulak misafiri” olduğu kadının sesiydi bu ve bir adamla konuşuyordu. İkiliyi bir süre izledikten sonra onlarla aynı hizada yürümeye başladı. Aralarında çok fazla konuşma geçmese de genç adamın, kadının üstü olduğunu anlayabiliyordu Gabriel. Ağaçlığın karanlığında gözden tamamen kaybolduğuna emin olmak için iyice pelerininin içine saklandı büyücü. Arayışının sonuna yaklaştığını hissediyordu ve bu noktada yakalanması, hiçbir işe yaramayacaktı.
İkiliyi izlerken daha ne kadar yürüyeceklerini düşünmeden edemiyordu Gabriel. Neredeyse kasabanın sınırına gelmişler, ağaçlığın sonuna da ulaşmışlardı. Kadının ve Gabriel’ın handa aldığı bilgilere göre yaratık buralarda avlanmıştı. Gabriel’ın aldığı o kokuysa yaratığın buralarda olduğunu kanıtlarcasına göğsüne yumruklarını indiriyordu. Ağaçlığın içine doğru hareket etmeye başladığında göz ucuyla bir hareket fark etti. Takip ettiği ikilinin üzerine doğru uçan bir karaltı gördüğünü sandı. İlk başta Ruh Emici zannetti ama burada olmaları için bir neden yoktu ve peşlerinde oldukları yaratığın kendisini gösterdiğini anladı bu sayede. Diğer ikisi kendisinden çok fazla uzak olmasa da belli bir süre gizli kalmayı tercih etti, büyücü. Doğru zamanda, yaratık ve diğerlerinin savunması yeteri kadar azaldığında ortaya çıkmak daha akıllıca olacaktı. İleride bir savaşın gerçekleşiyor olduğu gerçeği kaslarına pompalanan kanın akışı hızlandırıyor, yumruklarını sıkmasına neden oluyordu. İçinde biriktirdiği adrenalini boşaltmak için bir şeyler yapması gerekiyordu. Eğer yaratık kendisini yanlış anlarsa, tabii o kadar zekiyse, ya da kendisini bir yemek olarak görürse, savaşmadan vaz geçmeyecekti.
Yaratık kadına saldırdığında bir an için kendisini ağaçlığın sınırına oldukça yakın buldu, büyücü. Kadını koruma iç güdüsü, kendisini korumasından daha üstün gelmiş gibi görünüyordu ama en azından erken farkına varmıştı. Birisinin hayatını kurtarma fikri her zaman çekici gelmiştir Gabriel için ama artık kendisi bir katil ve karşısındaki de muhtemel bir avdı. O yüzden kadının hayatının tehlikede olması işine gelirdi, kendisi öldürmeden yaratık onu öldürebilirdi. “Evet Gabriel, tabii ki öyle…” diye söylendi, yaratık kadına doğru bir yumruk savurduktan sonra kendisi gerisin geri savrulup, kadında hiçbir hasar olmadığını gördüğünde. Şaşkınlıkla boğazından bir inilti koyuverdi. Kolay bir gece olmayacaktı bu gece. Neredeyse bir haftadır peşinde olduğu bu ölümlerin sebebiyle karşılaşacak ve şanslıysa hayatta kalacaktı, ya da şanssız. Bu duruma göre değişirdi tabii. Kadın, patronunun söylediği gibi avucunu en yakınındaki ağaca dayadı ve birkaç saniye sonra da ağacın gövdesinde oluşan gediğe bakmaya başladı. Karşısında duran ikili sıradan büyücüler değillerdi. Büyücü bile olmayabilirlerdi tabii. Yaratık bir nebze de olsa sakinleştiğinde ikili de sırayla konuşmaya başladılar. Adamda sakin bir ses tonu vardı. Nedense hiç şaşırmamış, ya da korkmamış gibiydi. Aksine, bütün bunları bekliyordu, büyük ihtimalle. Kadın ise az önce yumruk yemek üzere değilmiş gibi alaycı bir ses tonuyla konuşuyordu.
Kadının konuşması bitmek üzereyken saklandığı ağaçların arasından sıyrılıp toprak yola adım attı. Gözlerinin önüne düşen kapüşonunu arkaya atıp ay ışığının yüzüne çarpmasına izin verdi. “Kusura bakmayın, bölüyorum sanırım ama burada dönen şeyi anlamam lazım.” Kendisini topluluğa yaklaştıran her adımda göğsünde hissettiği baskı daha da artıyordu. Bu sanki dalışa geçmek gibiydi. Alıştıra alıştıra, yavaş yavaş yürümeye özen göstererek gruba biraz daha yaklaştı. Yüzünü buruşturarak yaratık olduğunu anladığı küçük kıza baktı. İnsanlar arasında dolaşmak için bu şekle bürünmüş olduğunu düşündü Gabriel. “Siz ikiniz, Bakanlık adına mı çalışıyorsunuz? Seni Domuz Kafası’nda gördüm, şu yaratık hakkında bilgi topluyordun.” Adamı, kadını ve ardından da kızı işaret etti çenesiyle, konuşmasını bitirirken. Bir yandan da ufak kızdan ayırmıyordu gözlerini. Bakanlık çalışanlarından nefret ederdi Gabriel ve yaratıklardan da. Bu yüzden kendisinden de hiçbir şeyden nefret etmediği kadar nefret ediyordu zaten. Ama neden buradaydı? Bakanlık çalışanlarını öldürsün diye yaratığa yardım etmek için mi, yoksa yaratığı öldürmeleri için Bakanlık’a yardım etmek için mi? Bu soruyu sormak için artık çok geçti anlaşılan. Bazı şeyleri daha erken düşünmesi gerektiğine karar verdi o anda, eğer sağ olarak kurtulursa.
- Tarkan AltaroğluKurtadam, Avcı
- Mesaj Sayısı : 50
Kayıt Tarihi : 30/06/12
Nerden : Handa dinleniyorum. -_-
Lakap : Altar'ın noğlu Tearkan!
Geri: Yaratık Alımları
C.tesi Haz. 30, 2012 11:19 pm
Özellikler: Sert, dobra, ödün vermez, hiçbir şeyden korkmaz, asla geri çekilmez, arkasına bakmaz, geri adım atmaz. Her an terk eder, aldatır, öldürür. Kafatasından şerap içer. Kadın sever, volkanik termal banyoya bayılır. Gezicidir, hanlarda kalır, her gece bir başkasıyla beraber olur ama Prenses fetişi vardır. İstenildiğinde bulunması imkansızdır.
Yaş: Bilinmiyor malesef... Hancının kızından peydahladığı minik ejderhası Öel puşt olduğundan beri kendisine dair her şeyi yaktı, yıktı.
Rütbe: Kurt Adam, Avcı.
Nils Wojcik, Joseph Quinn filanlar.
Yaş: Bilinmiyor malesef... Hancının kızından peydahladığı minik ejderhası Öel puşt olduğundan beri kendisine dair her şeyi yaktı, yıktı.
Rütbe: Kurt Adam, Avcı.
Nils Wojcik, Joseph Quinn filanlar.
- FlorianHufflepuff Hayaleti
- Mesaj Sayısı : 73
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Nerden : Harranlıyam
Geri: Yaratık Alımları
Paz Tem. 01, 2012 8:29 am
Dr Dulcamara yüzünden kafayı yemiştir. Sürekli Dulcamara'dan şikayet eder, ondan çok çektiğinden dem vurur. Ancak normalde romantik, çapkın bir şeydi, istediği kızı mutlaka elde ederdi. Edemediğinde de ona kafayı takıp uğraşırdı. Şimdi dersini aldı, ama ne fayda.
1846'da 25 yaşındayken ölmüştür.
Hufflepuff Hayaleti
Attila Qinghai
1846'da 25 yaşındayken ölmüştür.
Hufflepuff Hayaleti
Attila Qinghai
- Öel MinikejderKurtadam, Altaroğulları'ndan Tarkan'ın Oğlu
- Mesaj Sayısı : 6
Kayıt Tarihi : 01/07/12
Nerden : bizansın elinden kurtuldum, daha yeni.
Lakap : EJDER ULEYN.
Geri: Yaratık Alımları
Paz Tem. 01, 2012 1:43 pm
# Uzun zamandır Bizans'ın elinde olduğu için biraz farklılaşmış. Bizans Tarkan'dan intikam almak için Öel'i Bizans itleri gibi yetiştirmiş. Ona hep bir minik ejder olduğunu söylemiş. Tabii yine de Tarkan kanı taşıyor! Öldürülemez, yenici, kesici, delikanlı, adamın dibi, ahtapotların önünde eğildiği biri.
# 20
# Kurtadam, Altaroğulları'ndan Tarkan'ın Oğlu
# Ay ben gülerim, Juliş.
# 20
# Kurtadam, Altaroğulları'ndan Tarkan'ın Oğlu
# Ay ben gülerim, Juliş.
- Dimitri KristopulosHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 87
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Neverland
Lakap : Jesus
Geri: Yaratık Alımları
Paz Tem. 01, 2012 4:39 pm
Verdim gitti.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz