- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Kompartıman - I
Cuma Nis. 20, 2012 8:52 pm
RPG IN.
- Lucio FontaneHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt Tarihi : 13/04/12
Geri: Kompartıman - I
Paz Nis. 22, 2012 7:51 am
- Ah, çok sıcak. Eliyle görüş açısını kapatarak güneşin yüzüne gelmesini engellemeye çalıştı. Tam tepedeki lanet olası Apollon'a küfretmek istedi; fakat bunu yapacak hali bile yoktu. Sevgili ailesinin o güzel Orange County'de tatil yapıyor oluşunu her aklına getirdiğinde kaşlarını çatıyor ve yüzünü buruşturuyordu. Sağ elindeki kocaman bavulu ve sol elinde kutunun içindeki kedisi Mambo'yu oynatmamaya çalışarak hızlı adımlarla trene atladı. Lanet olsun, burası daha sıcak! Gözüne kestirdiği ilk kompartımana geçtikten sonra camları açarak serinlemeye çalıştı.Orenthia'dan nefret ediyordu. Gerçi büyü ile ilgili her şeyden nefret ediyordu. Oldukça zekiydi, çalışkandı ve genelde yıl sonu sınavlarında her zaman birinci olurdu; fakat bu sihir saçmalığı ve o normal yaşayamama fobisi onu çileden çıkarıyordu. Kendi okullarındaki kaba dayılar, asil prensler vs. her şey ona aşırı geliyordu. Oysa tek istediği herkesin neşeli olmasıydı. Anlayamadığı entrikalar ve ona benzer hırslar onu fazlasıyla yoruyordu. Çantasındaki kulaklığı çıkararak en sevdiği parçayı dinlemeye başladı.
Why do you let me stay here
All by myself
Why don’t you come and play here
I’m just sitting on the shelf
Why don’t you sit right down and stay while
We like the same things and i like your style
It’s not a secret, why do you keep it?
I’m just sitting on the shelf
Gözlerini yumarak kendisinden geçmiş bir vaziyette ellerini çırparken kendisini izlemekte olan birinin farkında bile değildi. Çok sevdiği biriciği Mambo'yu kucağına alarak oynamaya devam etti. Kısa bir anlık gözlerini açtığında olduğu yerden Mambo ile birlikte sıçradı. Karşısındaki kız ona kahkahalarla gülüyordu. Bu sorun değildi tabi; fakat daha da korkutucu olan şey hiç hatırlamak istemediği -zaten pek hatırlayamadığı- geceden kalan bir hatıra olmasıydı. Sarhoşken sarf ettiği o iğrenç ve yüz kızartan sözlerin hepsini duymuştu. Jack ile evlenmek, fasulye çocuk, regl olamamak hatırladığı birkaç şeyden biriydi. Bir de kıza evlenme teklifi etmediği kalmıştı. Yoksa etmiş miydi? Artık her ne yaşandıysa o geceyi tuvalette geçirdiğini biliyordu. Kulaklığını çıkararak bakışlarını kıza çevirdi. " Burada ne arıyorsun? "
- Liljana DoritschHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 250
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Lakap : doritos!
Geri: Kompartıman - I
Paz Nis. 22, 2012 9:56 am
- Her şeyi yoluna koyup bir çözüme kavuşturmak yerine onu yanlarından uzaklaştırarak yükü tamamen omuzlarından atabileceğini düşündüğü babasına ne kadar yanıldığını göstermek için yapacak bir şeyler bulmalıydı cadı. Onu vatanından, abisinden, Krasimir'den, ana dilinden ayırırken hiç ses çıkarmadan çekip gideceğine gerçekten inanıyor muydu bu adam? Kırmızı spor ayakkabılarının ucu ile yerde bulduğu taş parçasını tren raylarının yanına gönderirken düşündükleri bunlardı Liljana'nın. Bambaşka bir yere nasıl alışabilecekti? Hem İngilizce'si oldukça iyi olmasına rağmen her Slav kökenli insanın sahip olduğu bariz aksanı bütün kelimelerinde kendini göstermekten geri kalmıyordu. Sempatik tavırları asla yalnız kalmayacağını açık etse de cadı zaten yalnız kalkmaktan dert yanmıyordu, onun için önemli olan geride bıraktıklarıydı. Yine de babasının onu üzgün görmesine izin veremezdi, bu nedenle ne olursa olsun okul boyunca yüzünde yer alacak olan tek şey güzel gülümsemesiydi. Omzunun üstünden geriye baktığında abisinin duvardan geçerken fermuarı açılmış bavulu kapatma çalışmasının içler acısı halini görünce hüznün yanında büyük bir sevgi ile kıvrıldı dudaklarının uçları. Yanına yaklaşıp bavulun üzerine oturmasıyla Hristo'nun da fermuarı hızlı bir hareketle çekmesi bir oldu. İkisi de vedalardan ve göz yaşından hoşlanmazdı, birbirlerine sımsıkı sarılırlarken dudaklarının en ufak bir hoşça kal için aralanmaması memnun etmişti cadıyı. Eline tutuşturulmuş bavulu ve kafesin içinde onları izleyen baykuşu dengesini bozsa da "Mektup yazmazsan kafana tünemesi için bu canavarı üzerine salacağımı unutma!" demeyi eksik etmedi canavar diye adlandırdığı hayvanı kaşları ile işaret ederken. Hristo'ya veda ederken duymak istediği tek şey bol bol kahkaha idi; amacına ulaştığını görerek parmak uçları üzerinde zıplayıp kendini trenin içine attı.
İşte şimdi başlıyordu. Onu tanıdığı herkesten ve her şeyden uzaklaştıracak adımı atmıştı, geri dönüşü yoktu. Bilinmezliğin arasına sürüklenirken yapabileceği en iyi şeyi yapıp neşeyle süsledi yüzünü. Seçenek şansı olmadığından ilk kompartımanın kapısına yaklaştı bir ayağıyla bavulunu sürüklemeye çalışırken. Aralık kapısından gördüğü yüz! Muhtemelen hayal görüyordu, her şey bir rüya olmalıydı ya da illüzyon gibi bir şey. Bu okula gönderileceğini öğrendiği gece kaç shot attığı bilinmez halde karaoke barın mikrofonuna yapıştığında yanında bulunan çocuktu karşısındaki! Yoo, muhtemelen birazdan Varna'daki evlerinde abisinin yüksek perdeden konuştuklarını duyarak uyanacak ve kafasını tekrar yastığının altına gömecekti. Emin olmak için kolunu çimdiklese de hala kalçasını kapıya dayamış vücudu trenin içindeydi. O geceden hatırladığı şeyler oldukça bölük pörçük olsa da çok eğlendiğini unutması mümkün değildi. Kafasına yerleşmiş tek isim "fasulye çocuk" olmuştu, bunun yanında bir hafta boyunca sadece bleeding love şarkısını söylemişti ama şimdi... Kulaklıkları sayesinde varlığından habersiz bir şekilde ritim tutuyordu oğlan. İstemsizce attığı kahkahanın çocuğun bakışlarını üzerine çektiğini bilse de aldırmadı, oldukça rahat hareketlerle büyücünün karşısına geçip oturduğu yetmezmiş gibi sorusuna da kulak asmayarak kedinin kendi kucağına gelmesine izin verdi. "Ah, Jack'in kırkı çıkınca artık fasulye çocuğu aramanın vakti geldi diye düşündüm." Herhangi bir göz kontağına girmeden sarf ettiği kelimelerin ardından yumuşak tüylerini okşadığı kedi ile ilgilenmeye devam etti.
- Lucio FontaneHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 69
Kayıt Tarihi : 13/04/12
Geri: Kompartıman - I
Paz Mayıs 06, 2012 9:39 am
- MAMBO BENİM! O anda tek düşündüğü bu değildi tabi ki genç büyücünün. Karşısına, onun sorusunu bile umursamadan oturan genç kız o kadar rahat davranıyordu ki, işte bu yüzden kendisini bariz bir şekilde rahatsız hissetti. Bir de üstüne üstük Mambo, ilk defa bir hatuna bu kadar sıcak kanlı davranıyordu. Lucio'ya ne kadar belli etmek istemese de genç büyücü biliyordu ki Mambo gay bir kediydi ve bundan utanıyordu. Her ne kadar dişi kedilerle sardalye partilerine gitse de, onun gönlü sokakta tanıştığı bir tekirde idi. Lucio onların görüşmelerini yasaklamıştı. Erkek olmasıyla alakalı değildi tabi. Tekir pek bir afacan ve pek bir azgındı. Mambo psikolojik bunalıma girebilirdi; fakat sorun bu değildi! Mambo asla bir kıza yakın davranmazdı hatta Lucio'yu onlardan kıskanırdı. Gözleri fal taşına dönen Lucio, bir kedisine bir kıza bakıyordu. Ardından genç kız Jack ve fasulye çocuktan bahsedince utancından kıpkırmızı kesildi. Demek ki kız hatırlıyordu. Aman tanrım, bu berbat!
Sıkıntılı bir şekilde kızı önemsemiyormuş gibi yaparak ne kadar çok çaba sarf ettiğini tahmin edemiyordu. En sonunda dayanamayıp konuşmaya başladı. " Ya, ben...işte şey, sarhoştum, yani ne bileyim, her ne yaptıysam.. ıh, saçmaydı. " Eliyle yüzünü kapatarak utancını belli etti. Kız o kadar güzeldi ki, o kadar tatlıydı ki. Her gün onu rüyasında görüyordu. Hatta dün gece, yine o salak, sümsük İtalyan benliğinin içinde holiganlık yaparken, delirmiş bir şekilde kızı kucaklayıp köye kadar koşturmuştu. Bunu hatırlayınca daha da kızardı ve domates surata döndü. Ardından kedisi Mambo'yu hızla kızın kucağından alarak kompartımandan çıkıverdi. Giderken bağırıyordu, diyordu ki " ALLAH DİYEN SOĞAN HALKASI ADINAAA! "
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz