Birinci Ortak Ders
+19
Olvia C. Rothstein
Claudia Valerie
Alicja Arnovez
Floja Feodora
Aidan Wandhunt
lleana Stauss
Ra'asiel S. V. d'Orléans
Alixés Marjoline
Vera Darcey Conway
Feodor Vasilyev
Améthyste de Nacria
Toro Vikingreisi
Priscilla Derichs
Rohésia Récolte
Magdelena Ellingson
Rogue Chancellor
Scorpius Malfoy
Berthé A. Glamour
Aidan Chancellor
23 posters
- Aidan Chancellor
- Mesaj Sayısı : 30
Kayıt Tarihi : 10/04/12
Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 2:31 pm
- Dersin Konusu: Snox Tılsımı.
Snox tılsımının varlığında herkes kişisel özelliklerine bağlı olarak taşıdıkları elementi yansıtırlar ve tılsımın yanında o elementin güçlerine sahip olurlar.
İşlenişi:
Öğrenciler dersliğe vardıklarında, profesör muzip bir ifadeyle onları bekler. Sol elinde tuttuğu altın gerdanlığı onlara doğru sallıyordur. Profesör, dönemin ilk dersinin onlar için bir hayli zor geçeceğini belirttikten sonra gerdanlığı son bir kez öğrencilere doğru sallar. O anda çocukların nefesi kesilir ve kafalarında beliren hilalde elementleri görünür. Profesör memnun bir edayla başını salladıktan sonra ellerini çırpar ve sıraya geçmelerini söyler. İlk ders için, Kara Göl'e!
-Şimdi dersliğe girdiğinizin kısa bir rpini yaptıktan sonra kendi kişisel özelliğinizi tanımlayacak üç kelime seçin. Ben bu şekilde sahip olduğunuz elementi belirleyeceğim. Ardından Kara Göl'de dört element grubu eğlenceli fakat tehlikeli bir oyunun içine girecekler. Elinizi çabuk tutun!
- Berthé A. GlamourGryffindor IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 393
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 29
Lakap : Glam.
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 5:07 pm
IV. Sınıf bir kaç Mercier öğrencisiyle bol kahkahali bir sohbetin ortasında Tılsım dersliğine geldiğini farketti ve mahzun bir vedanın ardından dersliğe geçti. Her zamanki gibi erkenden gelenler arasında yerini almıştı ve eşyalarını hazırlamaya koyuldu. En sevdiği tüy kalemi unutmuş olmasının yarattığı hayal kırıklığını küçük bir oflamayla dışa vurdu ve herkesin gelmesiyle hareketlenen profesörü dinlemeye koyuldu. Odaklandığı ilk anda farkettiği elindeki parıltı oldu,biraz dikkatli baktığında bunun henüz bir kaç gün önce kütüphaneden aldığı tılsım kitabında gördüğü bir kolye olduğunu farketti. Dersin işlenişiyle bir alakası olduğunu düşündü ve bilgisinin ona avantaj sağlayacığı kanısına varıp kibirlice tebessüm etti. Çoğu neler olduğunu anlamamış arkadaşlarına bakıp kibrini arttırdı ve Profesör Chancellor'un ani sırıtışını ve ardından öğrencileri hayrete sokan hareketine odaklandı. Tüm sınıf arkadaşlarının kafalarının üzerinde beliren hilalleri tek tek incelemeye,merakla ilgisini çeken ilk öğrencilere kafasını çevirmeye çalışsada herkesi incelemesi imkansız sayılacak kadar güçtü,bu uğraşa kendini öyle kaptırmıştı ki kendi elementinin ne olduğunu öğrenmeyi unutmuştu. Bay Chancellor'un zarifçe ellerini çırpmasıyla uğraşından koptu ve profesörün komutu üzerine sıraya geçti. Tılsım dersi için Kara Göl mü,hem de snox tılsımıyla? Nefesini kesecek kadar ilginç bir ders olacağını düşünmeye başlamıştı. Adımları Kara Göl için henüz yola koyulmuşken zihni çoktan ders mekanına varmış,olacakları düşünmeye koyulmuştu.
Karakter Özellikleri; kibirli,bilmiş,sıcakkanlı
Karakter Özellikleri; kibirli,bilmiş,sıcakkanlı
Hava
- Scorpius MalfoySlytherin IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 183
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Yaş : 31
Nerden : İngiltere
Lakap : Yakın olanlara Scorp.
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 6:23 pm
Zindanların içinde bulunan Selfier Ortak Salonunun tam ortasında yeşil, uzun bir koltuk bulunuyordu. Oturunca içine gömülen bu rahat koltukta tek bir beden duruyordu. Herkes gelip geçerken ona gözleriyle ufak bir bakış atıyor, sonunda hiçbir şey demeden gelip geçiyorlardı. Koltukta oturan genç adamsa ona bakanlara hiç aldırmadan önünde bulunan kitaba dönmüştü. Karıştırdığı sayfaların sonunda kiabını sakinlikle kapatıp başını kaldırdı. Gri-mavi gözlerini salonun içinde gezdirirken ona bakan birkaç göz korkarak önlerine dönmüşlerdi bile. Şimdiyse genç adam en ileride onunla ilgilenmeyen bir bedene odaklamıştı gözlerini. Rose Weasley'nin kızın saçları yanında oturduğu arkadaşıyla konuşurken yavaşça hareket ediyordu. Genç adamsa gözlerini ondan ayırmak istemezmiş gibi bakıyordu. Genede bir anda omzuna gelen elle arkasını dönmek zorunda kalmıştı. Feodor'a kısa bir bakış atmasının ardından derse gitmesi gerektiğinmi hatırlayarak yerinden kalktı. Kitabını sehpanın köşesine bırakıken ona kimsenin dokunmayacağına emindi. Çünkü kitabın üzerinde büyük bir Malfoy amblemi vardı. Bu yüzden herkes kitabın kime ait olduğunu anlayabilirdi. Genç adamsa gerinen vücuduyla sakin adımlar atarak ortak salonun sonuna ulaşmıştı. Diğer binaların aksine duvara işlenmiş büyük kapılarla zindanlara doğru hızlı bir geçiş yaptı.
İki katı hızla çıkan beden birinci kata geldiğinde merdivenlerin başında kısa bir süre durdu. Sınıfa girmek adına koşuşturan bedenleri birkaç dakika süzmesinin ardından yanına gelen genç kıza çevirdi başını. Binalarının biricik veelası Améthyste bütün ihtişamıyla Scorpius'un yanında dikiliyordu şimdi. Genç kazın düzleştirilmiş sarı saçlarına şöyle bir göz attı ve ufak bir gülümseme yollayarka yürümeye başladı. Genç veela onun yanından yürürken Scorp derse geç kalan çocukların bile ona döndüklerini hissedebiliyordu. Bu genç kızın özelliğinden çoğu zaman kendisi bile etkileniyordu. Genede kendi forsunuda kullanarak sınıfın önündeki kalabalığın birkaçının çekilmesini sağlamıştı. Zaten erkekler yanındaki genç cadıyı görünce açılırken, Scorpius'da kızlara tatlı birkaç gülücük atarak sınıfa girdi. İçeri girdiğinde Profesör'ün muzip ifadesine birkaç saniye odakladı bakışlarını. Elinde salladığı altın gerdanlığa baktığında gözlerini biraz daha kısmıştı. Babasının bahsettiği kadarıyla şimdi ne işleyeceklerini tahmin edebiliyordu. Bu sebepten Améthyste'nin seçtiği yerin yanına geçerek oturdu. Diğer arkadaşlarının da gelmesini ve dersin başlamısını bekliyordu şimdi. Malfoy. Güçlü. Zeki. ~ Malfoy olmaz denise Kibirli.
İki katı hızla çıkan beden birinci kata geldiğinde merdivenlerin başında kısa bir süre durdu. Sınıfa girmek adına koşuşturan bedenleri birkaç dakika süzmesinin ardından yanına gelen genç kıza çevirdi başını. Binalarının biricik veelası Améthyste bütün ihtişamıyla Scorpius'un yanında dikiliyordu şimdi. Genç kazın düzleştirilmiş sarı saçlarına şöyle bir göz attı ve ufak bir gülümseme yollayarka yürümeye başladı. Genç veela onun yanından yürürken Scorp derse geç kalan çocukların bile ona döndüklerini hissedebiliyordu. Bu genç kızın özelliğinden çoğu zaman kendisi bile etkileniyordu. Genede kendi forsunuda kullanarak sınıfın önündeki kalabalığın birkaçının çekilmesini sağlamıştı. Zaten erkekler yanındaki genç cadıyı görünce açılırken, Scorpius'da kızlara tatlı birkaç gülücük atarak sınıfa girdi. İçeri girdiğinde Profesör'ün muzip ifadesine birkaç saniye odakladı bakışlarını. Elinde salladığı altın gerdanlığa baktığında gözlerini biraz daha kısmıştı. Babasının bahsettiği kadarıyla şimdi ne işleyeceklerini tahmin edebiliyordu. Bu sebepten Améthyste'nin seçtiği yerin yanına geçerek oturdu. Diğer arkadaşlarının da gelmesini ve dersin başlamısını bekliyordu şimdi. Malfoy. Güçlü. Zeki. ~ Malfoy olmaz denise Kibirli.
Ateş
- Rogue ChancellorRavenclaw IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 156
Kayıt Tarihi : 10/04/12
Yaş : 31
Nerden : İngiliz
Lakap : Ro
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 6:45 pm
Forestier ortak salonunda aceleci bir kız üzerine geçirdiği ilk cübbesiyler beraber yatakhaneden çıkmıştı. Sarı saçlarını geriye doğru toplayarak ilerlediği ortak salonun sonunda sehpanın üzerinden kitaplarını aldı. Orenthia'ya dolan yeni bir günle her şeyin tekrardan başladığını biliyordu. Savaş Taliminden sonra amcası biraz ona kızgın olmalıydı ama bunu umursamıyordu şu anda. Çünkü Tılsım dersleri daima iple çektiği tek ders olmaya mahkumdu. Özellikle amcasının profesörlüğünde süren derslere hayran kalıyordu genç kız. Adamın yaptığı her şeyi zevkle dinliyor ve bütün bilgileri aklına kazıyor gibiydi. Portre deliğinden süzülürcesine çıktığında yanında sürünen yılanına hafifçe gülümsedi. Heycanını daha fazla bastıramayacağından yılana doğru 'Tılsım dersine gidiyoruz. Çok heyecanlıyım.' tısladı. Mavi gözlerini kocaman açarak gülümsüyordu şimdi. Yılanı onu anlamış gibi yerde birkaç kere daire çizmişti. Sonunda genç kızın yanında merdivenlerden sürünerek aşağı doğru ilerledi.
Birinci kat koridorunda heyecanına hakim olamayan genç kız koşmaya başladı. Bütün o eski tabloların ve çelik şovalyelerin arasından hızla geçerken çarpmak üzere olduğu birkaç kişiden son anda kurtulmuştu. Onun geçişiyle şaşıran birkaç kişiye dil çıkartmıştı. Hemen arkasından hızla süzülen yılanı onunla beraber dersliğe süzüldü. Genç kız içeri girdiğinde amcasının muzip yüzünü görünce neşesi iyice arttı. Gözlerini büyük büyük açarak ön sıralardan birine hemen geçti. Amcasının elinde salladığı altın gerdanlığa dikti gözlerini. Bu gerdanlığın tahmin ettiği gibi tılsımlı bir nesne olduğunu düşünüyordu. Belki amcası bu ders bir nesneyi farklı bir tılsımla tılsımlamayı öğretir diye düşündü. Bu fikir gerçekten hoşuna gitmişti. Genede oldukça değişik şeyler düşüneceğine emin olduğu adama dersi bırakmaya karar verdi. Sandalyesinin bacaklarından birine dolanan yılanına doğru 'Sakin dur Slysia' diye son bir tıslama savurdu ve bütün dikkatini derse odaklamaya kararlı önüne döndü. Zeki. Hırslı. Düzenbaz.
Birinci kat koridorunda heyecanına hakim olamayan genç kız koşmaya başladı. Bütün o eski tabloların ve çelik şovalyelerin arasından hızla geçerken çarpmak üzere olduğu birkaç kişiden son anda kurtulmuştu. Onun geçişiyle şaşıran birkaç kişiye dil çıkartmıştı. Hemen arkasından hızla süzülen yılanı onunla beraber dersliğe süzüldü. Genç kız içeri girdiğinde amcasının muzip yüzünü görünce neşesi iyice arttı. Gözlerini büyük büyük açarak ön sıralardan birine hemen geçti. Amcasının elinde salladığı altın gerdanlığa dikti gözlerini. Bu gerdanlığın tahmin ettiği gibi tılsımlı bir nesne olduğunu düşünüyordu. Belki amcası bu ders bir nesneyi farklı bir tılsımla tılsımlamayı öğretir diye düşündü. Bu fikir gerçekten hoşuna gitmişti. Genede oldukça değişik şeyler düşüneceğine emin olduğu adama dersi bırakmaya karar verdi. Sandalyesinin bacaklarından birine dolanan yılanına doğru 'Sakin dur Slysia' diye son bir tıslama savurdu ve bütün dikkatini derse odaklamaya kararlı önüne döndü. Zeki. Hırslı. Düzenbaz.
Ateş
- Magdelena EllingsonRavenclaw III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 50
Kayıt Tarihi : 19/04/12
Yaş : 27
Nerden : St. Vladimir
Lakap : Mag ya da M.
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 6:48 pm
Dönemin ilk dersi için kendisini hazır hissetmiyordu fakat kaçmak gibi bir şansı olmadığını da içten içe kabullenmişti. Orenthia'nın estetik pencerelerinden birinden dışarıyı özlemle seyredip içini çekti. Güneşin cildine nüfuz etmesini, ılık rüzgârın bedenini yalayıp geçmesini özlemişti. Uzun zamandır bir kenara sıyrılıp ergenliğini yaşarken doğanın nimetlerinden kendini mahrum bırakmıştı. Çıplak ayakla çimlere basmalı ve bir ara arkadaşlarıyla toplanıp su savaşı yapmalıydı. Silkindi. Üstüne çeki düzen verip karmakarışık saçlarını parmaklarıyla düzeltmeye çalıştı fakat bunun duruma ne kadar yararlı olduğu tartışma konusuydu. Ders için gerekli araç gereçleri toparladıktan sonra sakin adımlarla Orenthia merdivenlerini indi. Her şey yepyeniydi. Buraya gelişinin üstünden üç yıldan fazla olmasına rağmen her gün yeni bir şey keşfetmekten mutluluk duyuyordu. Sanki her kapının ardında bir gizem yatıyormuşçasına farklı bir dünya gibiydi burası. Fakat değişmeyecek bir şey vardı ki, her ne olursa olsun hiçbir şey ömrünün yarısını yiyecek olan bu kalabalık merdivenlerin sevimsizliğini götüremeyeceği idi.
Sınıfa girdiğinde henüz geç kalmamış olduğunu fark etti. Öğrencilerin çoğu profesörün varlığını hiçe sayarak hararetli bir konuşmada kendilerini kaybetmişlerdi. Magdelena her zamanki gibi arkalardan kendisine bir yer beğenip yerleşti ve uzakta kaldıklarını sonradan fark ettiği bazı arkadaşlarına nazikçe tebessüm etti. Belli bir süre sonra sınıf sessizliğe gömüldü. Profesörün sesini yükseltmesine gerek dahi kalmamıştı. Aidan Chancellor elindeki pek güzel, altın gerdanlığı kendilerine bir silah gibi doğrultup sallamaya başladı ve bu arada dönemin ilk dersinin kendileri için epey zor geçeceğine dair bir şeyler söyledi. Genç kız, sanki gerdanlıktan yayılan yoğun bir enerjinin tesirinde kalmıştı. Hemen sonra neredeyse aynı zamanlarda herkesin başında bir hilal belirdiğini gördü. Ve elbette, kendisinde de.
Sabırlı. Dinamik. Kuvvetli.
Sınıfa girdiğinde henüz geç kalmamış olduğunu fark etti. Öğrencilerin çoğu profesörün varlığını hiçe sayarak hararetli bir konuşmada kendilerini kaybetmişlerdi. Magdelena her zamanki gibi arkalardan kendisine bir yer beğenip yerleşti ve uzakta kaldıklarını sonradan fark ettiği bazı arkadaşlarına nazikçe tebessüm etti. Belli bir süre sonra sınıf sessizliğe gömüldü. Profesörün sesini yükseltmesine gerek dahi kalmamıştı. Aidan Chancellor elindeki pek güzel, altın gerdanlığı kendilerine bir silah gibi doğrultup sallamaya başladı ve bu arada dönemin ilk dersinin kendileri için epey zor geçeceğine dair bir şeyler söyledi. Genç kız, sanki gerdanlıktan yayılan yoğun bir enerjinin tesirinde kalmıştı. Hemen sonra neredeyse aynı zamanlarda herkesin başında bir hilal belirdiğini gördü. Ve elbette, kendisinde de.
Sabırlı. Dinamik. Kuvvetli.
Su
- Rohésia RécolteHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 92
Kayıt Tarihi : 23/04/12
Yaş : 31
Nerden : Kasaba
Lakap : Rose
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 7:09 pm
"Rose hadi gidiyoruz."
"Tamam, tamam geliyorum ama ben diyeyim, kesin gene yapamayacağım."
"Saçmalama Rose, Tılsım'da o kadar kötü değilsin."
"Geçen sefer bir şeyleri havaya uçurmadım sonunda, evet."
Genç kız gülen yüzüyle arkadşalarının peşinden birinci kata iniyordu. Aslında Tılsım dersliğine bile girmesinin bile bir facia olacağını düşünüyordu. Böyle güzel bir günde bir şeyler okuyup, belki birkaç şarkı sözü ezberleyebilirdi. Oysa şimdi arkadaşlarının ısrarıyla bu tatlı günü kaçırmak adına tılsıma doğru sürükleniyordu. Bu isteksiz ruhu zaten yapamadığı dersi iyice berbat bir hale getirecekti. Genede başka yağabileceği bir şey olmadığının bilincinde dersliğe ilk adımını attı genç kız. Kahverengi saçlarını geriye savurdu ve mavi gözlerini profesörüne dikti. Adamın garip bir sevinci vardı. Bu onu hafifçe kıkırdatmıştı. Gülümsemesinin ardından büyük bir şirinlikle seçtiği sırasına oturdu. Hemen ilerisinde oturan Selfier grubuna gözünü dikti. Bir süre onlara bakarken rezil olmamayı umuyordu. Çünkü Selfier'ler her an onunla uğraşmak için bir sebep ararlardı ve bu durumda onun hep canını sıkardı. Genede tılsım dersini atlatabilirse sevincinden hiçbir şeyi takmayacağına emindi. Bu yüzden dersin biran önce başlayıp bitmesini istiyordu. Saf. Yardımsever. Neşeli.
"Tamam, tamam geliyorum ama ben diyeyim, kesin gene yapamayacağım."
"Saçmalama Rose, Tılsım'da o kadar kötü değilsin."
"Geçen sefer bir şeyleri havaya uçurmadım sonunda, evet."
Genç kız gülen yüzüyle arkadşalarının peşinden birinci kata iniyordu. Aslında Tılsım dersliğine bile girmesinin bile bir facia olacağını düşünüyordu. Böyle güzel bir günde bir şeyler okuyup, belki birkaç şarkı sözü ezberleyebilirdi. Oysa şimdi arkadaşlarının ısrarıyla bu tatlı günü kaçırmak adına tılsıma doğru sürükleniyordu. Bu isteksiz ruhu zaten yapamadığı dersi iyice berbat bir hale getirecekti. Genede başka yağabileceği bir şey olmadığının bilincinde dersliğe ilk adımını attı genç kız. Kahverengi saçlarını geriye savurdu ve mavi gözlerini profesörüne dikti. Adamın garip bir sevinci vardı. Bu onu hafifçe kıkırdatmıştı. Gülümsemesinin ardından büyük bir şirinlikle seçtiği sırasına oturdu. Hemen ilerisinde oturan Selfier grubuna gözünü dikti. Bir süre onlara bakarken rezil olmamayı umuyordu. Çünkü Selfier'ler her an onunla uğraşmak için bir sebep ararlardı ve bu durumda onun hep canını sıkardı. Genede tılsım dersini atlatabilirse sevincinden hiçbir şeyi takmayacağına emindi. Bu yüzden dersin biran önce başlayıp bitmesini istiyordu. Saf. Yardımsever. Neşeli.
Su
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 7:15 pm
Cadının gece karası saçları bembeyaz, ufak omuzlarında dağınıkça salınırken ortaya hoş bir tezat çıkarıyor, bir yandan da çehresine ustaca kondurulmuş gibi duran kırmızımsı dudakları ve iri, mavi gözleriyle estetik bir uyum sergiliyordu. Kendisine güveni hat safhada, hızlı ve büyük adımlarla arşınlıyordu Orenthia'nın geniş koridorlarını. Elinde sıkıca tuttuğu çizelge, henüz ezberleyemediği ders sırasını ona hatırlatan en büyük yardımcısıydı; nitekim Pris başka birine dersi soracak derecede dışa dönük sayılamazdı henüz. Tüm okulu her daim saran hafif nemli, serin havayı içine çekip Tılsım dersliğinin ağır ahşap kapısını ufak bir hareketle açtı, onunla beraber sınıfa giren iki üç minik Forestier öğrencisine hafifçe gülümseyip sınıfa girdi Selfier'li cadı. Birkaç öğrenci sıralara yerleşmişti bile, dakikliği bilinen Priscilla'nın da ilk gelenler arasında olması pek ilginç olmamıştı. Önlerden bir sıraya deri, kahverengi sırt çantasını bırakıp sırasına yaslandı. Profesör ilk ders için ilginç bir şeyler planlamış gibi, muzip bir ifadeyle süzüyordu sınıfı. Cadı gülümseyerek Profesörün elinde tuttuğu güzel gerdanlığı inceledi, oldukça hoş durmasına rağmen bir şekilde etkiliyordu da insanı. Nefesini tutup, dersin zor geçeceği hakkındaki minik konuşmayı dinledi. Gözlerini gerdanlıktan ayırmadan bakmasına rağmen, herkesin başının üstüne parlamaya başlayan hilaller kızın dikkatini çekebilmişti.
Zeki. Çekici. Özgür.
Zeki. Çekici. Özgür.
Hava
- Toro VikingreisiSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 200
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Lakap : Λεαρτεσ Ρουμπανης
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 9:27 pm
- Avrupaya özgü o tipik boğuk ve soğuk hava tekrar geri dönmüştü. Halbuki dün epey güneşliydi, hava da sıcaktı. Sanki güneş oradan hiç ayrılmayacakmış gibi vakarla kurumlanıyordu. Şimdi, gitmiş, yerini ürkütücü bir renge bürünen bulutlara bırakmıştı. Bu bile hayatın ne kadar geçici olduğunu göstermiyorsa ne gösterebilirdi ki başka? Orenthia her zamanki gibi neşeyle cıvıldıyordu. Zaten çocukların ve ergenlerin olduğu bir mekanda başka ne tür bir ses çıkabilirdi ki? Bu binaya bile dadanmış hayaletlerin etrafta uçuşması, bazılarının milletle yüz göz olmaması, bazılarının da tam tersine baş belası kesilmesi, büyülü ve hareketli tablolar, zaman zaman kıvılcımları çakan büyüler, sihirli özellikler gösteren olağanüstü eşyalar, çen çen konuşan kızlar, höy höy konuşan erkekler günün sıradan birer olayıydı burada. Artık farklı binada olmalarına rağmen halen eski olan bu binada ruhsuzca dolanıyordu Leartes. Ortak salondan erken saatte çıkmıştı ve boş koridorları dolanmıştı öğrenciler yavaş yavaş yatakhanelerden çıkıp, koridorlara dolana kadar. Fakat direk sınıfa geçmedi. Tek, başına sınıfta oturmaktan sıkılırdı, hem de malzemelerini ortak salonda bırakmıştı. Bu yüzden kös kös, neredeyse ayaklarını sürüyerek geriye döndü.
Bir saat kadar sonra sınıfa girmişti. Gözleri hemen sevgilisini aradı, Vera'yı. Bulamadı onu orada. Malfoy'un kendinden emin oturuşunu görünce içini büyük bir kıskançlık kapladı. Hayır, Malfoy'u direk kıskanmıyordu. Sevgilisi Vera'nın onu görecek olmasını kıskanıyordu. Belki de hasta olduğu için gelmezdi derse, ancak onun iki eli kanda olsa bile derse yetişeceğini biliyordu. Hem, bu sefer olmazsa, başka zaman eninde sonunda aynı oda içinde bulunacaklardı. Bu düşünceye alışmaya çalışarak Malfoy'a yaklaştı. Sadece eli ile işaret ederek selamlaştı. Ancak yanına oturmadı. Zira onun diğer yanına oturmaya can atan onlarca -kız- öğrenci olduğuna emindi. Bugünlük onlara bir iyilik yapabilirdi. Bu yüzden adımlarını diğer kişinin yanına, Rogue ve yılanının olduğu sıraya yöneltti. Kızın hemen yanındaki sandalyeyi çekerken dikkatli olmak zorundaydı. Zira yılanın kuyruğuna basmak pek de hayırlı sonuçlara yol açmazdı. ''İyi günler.'' dedi mırıltılı bir sesle, kızın yanına otururken. Ona Vera'yı sormak için delicesine can atıyordu ama kendini tutacaktı şimdi. Zira bunca genç büyücü ve cadının yanında aşık ve sevdiğine hasret biri izlenimi vermek istemiyordu. Özellikle burada Vera yokken. ''Slysia bugün saçlarına biraz fazla dadanmış galiba.'' dedi kaşlarını hafifçe kaldırarak, tamamen masum bir ifade ile. Sonra derse odaklanmaya karar verdi gereken malzemeleri yanına aldığı çantadan çıkartıp.
Dobra, Güç delisi, Benmerkezci(Egoist)
Ateş
- Améthyste de NacriaSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 235
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Yaş : 31
Nerden : Fransa
Lakap : Amy
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 9:54 pm
Bütün okul zindanlardan çıkıp birinci kata ulaşmak adına ilerleyen tek bir kıza kitlenmiş gibiydi. Améthyste bu gün yeteneğini kullanmak için donanmıştı sanki. Zayif vücudu dans edercesine geçtiği koridorlarda bir iz bırakıyordu. Neşesi etrafa saçılırken yeşil gözleri bir yılan gibi erkekleri süzüyordu. Birkaç yakışıklıyı gözüne kestirmişti yine ama tılsım dersliğine gitmesi gerektiğinden eğlenceyi es geçti. Sarı saçlarını geriye doğru salarken bu gün düzleştirdiğine sevindi. Ufak dalgalarını çok seviyordu ama onlarla her günü geçirmekten sıkılmış gibiydi. Birinci katın merdivenlerine geldiğinde karşılaştığı yüzle gülümsemesi arttı. Her kızın başını döndürebilecek genç Malfoy ona gülümseyerek bakıyordu. Genç kızda gülümseyerek başıyla selamladığı genç adamın yanından dersliğe doğru ilerlemeye başladı. Kalabalık içinde böylesine mükemmel iki beden elbette dikkat çekiyordu. Genede Améth'in veelalığı sebebiyl erkekler yollarını hiçbir zorluk çıkartmadan yapıyordu. Yanındaki genç adamın bunu bir ufak gülümsemesiyle kızlar üzerinde başardığını görünce kendiside hafifçe gülümsemişti. Dersliğe girdiklerinde yakışıklı bedenden gözlerini çekerek mükemmel görünüme sahip profesörlerine döndü genç cadı. Adamın haylaz ifadesi bile yakışıklılığını bozamamıştı. elinde tuttuğu altın gerdanlık güzel denebilecek denli parlaktı. Améth'in ilgisi gerdanlığa çekilirken genç Malfoy'un yanına oturmuştu. Yeşil gözler gerdanlıktan ayrılmadığı için yavaş yavaş dolmaya başlayan sınıfı ve ona dönen erkekleri fark etmeden kafasını oyalıyordu genç beden. Şimdi bütün dikkati dersteydi, öyleki kısa bir süre sonra veela özelliği bile kalmamıştı. Duygusal. Çekici. Dengesiz.
Su
- Feodor VasilyevSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 157
Kayıt Tarihi : 16/04/12
Lakap : Valentin var, ikinci adı. Pek kullanmaz.
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 01, 2012 11:06 pm
- Güneş zindanlardan uzak durmayı seçtiğinden yalnızca duvarlara asılmış, mavi ateşi yüzyılların yorgunluğuyla taşıyan birkaç meşalenin kasvetli ışığıyla aydınlanmakta olan erkekler yatakhanesi, iki sıra yatağın arasında volta atan, iki turda bir durarak manzaraya ufak bir ritüele aitmiş havası katan bir siluete ev sahipliği yapmaktaydı. Çehresine hâkim mimikler düşünceli bir edaya bürünmüş büyücü ziyadesiyle dalgındı; o kadar ki eğer ayağı yatakhanenin zeminindeki yılan ve kuzgun figürlü halıya takılıp da sendelemeseydi ders saatinin gelmiş olduğunu anlayamayacaktı. Beklenmedik olay karşısında dudaklarından anadilinde bir küfür savrulmuş, uzun, kızıl saçları yüzüne gelerek hiddetli kelimeyi başarabildikleri ölçüde bastırmışlardı. Zihnini kurcalayan şey belki de ilk kez kendisinden bağımsız olduğundandı önüne geçemediği hiddeti; Prue’nün yapabilecekleri ve Malfoy’un zihninden geçtiğini düşündükleri gelecek birkaç ayın belirsizliğe yuvarlanmasını garantiye etmeye yeterdi –en az birkaç ayın. Rus büyücünün mekâna bahşettiği sönük iniltinin fizyolojik herhangi bir sebebi olmadığı açıktı; ses dalgalarının ani etkisi sönüp giderken duvara iliştirilmiş saatle buluşan gözleri tatilin ardından alışık olmadığı bir pratiğin farkındalığını sunuyordu kendisine. Kemikli parmaklarıyla komodinin üzerindeki kitaplardan kabı bir yılan ve bir piramitle süslenmiş olanı sıkıca kavrayarak kasvetli panoramayı yazgısına terk etti. Hızla ortak salonun kapısına yönelmiş ayakları salonda oturan, en az kendisi kadar dalgın ve saatin kaç olduğunu bilmediği oldukça aşikâr Malfoy ile buluştuğunda yörüngelerinden ayrıldılar. Birkaç acele adımın ardından boştaki eli sarışın büyücünün omzunu sıkıca kavradı; kafasının ne ile meşgul olduğunu, gözlerinin kim üzerinde hayallere daldığını bilmek istemediğinden dostunu ait oldukları zamana döndürebildiğini idrak ettiğinde seri adımlarla uzaklaştı oradan. Scorpius’la ilgili, onun kendisine anlatmayı seçtiği kadar bilmek istiyordu; ne daha eksiği, ne de daha fazlası. Bahanesi ne denli geçerliyse de zihnindeki kaosu yatıştırabilmek adına hemen dersliğe gitmektense sanki ilginç bir şeyler bulabilirmiş gibi cadı heykelinin çevresinde turladı. Kulağına gelen uğultuların miktarı derslikteki öğrenci sayısıyla doğru orantılı olacağından yalnızca birkaç dakika sürdürebilmişti bu aylaklığı. Dersliğe girdiğinde gözlerinin aradıklarını bulması uzun sürmemişti, başıyla birkaç yılana ve Amethyste’e hafifçe selam verdikten sonra Malfoy’un yanına oturdu. Profesör hepsini göz hapsine almış, muzip bakışlarla onları izlerken bir yandan gerdanlık benzeri nesneyi sallamaktaydı. Diğer herkes gibi zümrüdî yeşil gözleri zincire takılırken zihnini meşgul eden her şeyin uçup gittiğini duyumsuyordu. Bilge, umarsız, soğukkanlı.
Toprak
- Vera Darcey ConwayRavenclaw V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 64
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 32
Nerden : Ben bilmem beyim bilir u.u
Geri: Birinci Ortak Ders
Çarş. Mayıs 02, 2012 9:25 am
Gün bitti dediğinizde başlar asıl hengame biraz daha kırık girersiniz akşama biraz daha kasfetli. Zamanla yarışmaktan yorgun düşer beden. Biraz daha yaşlı koyarsınız başınızı yastığa, biraz daha bitkin girer beden yatağa yumarsınız gözlerinizi gıcır gıcır düşler kurmaya. Bazen bütün arzuladıklarınız gerçek olur düşlerde bazen uğrarsınız sukütu hayale. Beden yetmezmiş gibi birde uğraşacaksınız artık düşlerden yorgun düşmüş ruhu dinlendirmeye, sabah kalktığınızda yeni güne. Önce yüzünüzü yıkarsınız düşlerden kirlenmiş yanaklarınızı su ile arındırırsınız göz kenarlarında birikmiş aslında düş kırıntıları olan gece boyu gördüğünüz düşlerinizi çapak diye siler atarsınız. Bir çizik daha atarsınız göz altlarınıza biraz daha yaşlı biraz daha hüzünlü başlarsınız güne ama dünden yıpranmış parça parça olmuş umutlarınız sabah sapa sağlam durur içinizde yeni bir gün yeni umutlar demektir çünkü hiç hesaplamazsınız eski gerçekleştirmediğiniz umutları böyle gelir geçer günler aldırış etmezsiniz önceleri zamanın sizle yoktur çünkü bir işi. Ama yaş ilerlemeye başladığında her sabah birer ikişer çoğalttığınızda göz çizgilerinizi o zaman anlarsınız zamanın nasıl elinde oynattığında sizi.
Vera, elbette tüm bunları düşünmek için çok küçüktü belki ama elbet zamanı gelince, tüm bunlara kafa yoracaktı. Fakat şu anda, özellikle şu anda daha çok içinde bulunduğu durumu düşünmesi, bu duruma kafa yorması normaldi. Kimse bilmiyordu ancak Vera'nın son zamanlardaki huysuzluğunun en büyük nedeni dört sene önceki saldırılarda kaybettiği ablasıydı. Kimse dört sene önce ölen Chantal Conway ile kendisi arasındaki bağlantıyı bilmiyordu elbet. Muhtemelen Chantal çoktan unutulmuştu. Vera da üstünde durmamaya çalışmış ve kimseye bundna bahsetmemişti ama bazı zamanlarda zor oluyordu. Canı acıyordu. Biri ruhuna işkence ediyordu adeta. Ve o günlerde daha da tahammülsüz oluyordu. Daha huysuz, daha fazla söylenen... Uyku mahmurluğu yoktu üstünde. Yataktan kalkar kalkmaz hazırlanıp çıkmıştı ve kahvaltı yapmak istemediği için ilk durağı tılsım dersliğiydi. Oldukça erkendi ama geç kalmaktansa erken gitmek daha iyiydi. Dersliğe girdiğinde etrafıyla pek ilgili görünmüyordu. Emin adımlarla Rogue'nun yanına gitti ve tek kelime etmeden oturdu. Öyle ki Leartes'e bile bir selamı çok görmüştü. "Günaydın." dedi soğuk bir sesle. "Korkunç bir sabah, değil mi?" diye devam ettirdi ardından. Boynunu bir sağa bir sola çevirerek kütlettikten sonra çantasından parşomen kağıdı ile tüy kalemini çıkarttı. "Bu dersin tek katlanılır yanı Profesör Chancellor. Merlin'in donu; o adama gerçekten hasta oluyorum." Sesi biraz daha canlanmış ve yükselmişti şimdi.
Huysuz. Gizemli. Zeki.
Vera, elbette tüm bunları düşünmek için çok küçüktü belki ama elbet zamanı gelince, tüm bunlara kafa yoracaktı. Fakat şu anda, özellikle şu anda daha çok içinde bulunduğu durumu düşünmesi, bu duruma kafa yorması normaldi. Kimse bilmiyordu ancak Vera'nın son zamanlardaki huysuzluğunun en büyük nedeni dört sene önceki saldırılarda kaybettiği ablasıydı. Kimse dört sene önce ölen Chantal Conway ile kendisi arasındaki bağlantıyı bilmiyordu elbet. Muhtemelen Chantal çoktan unutulmuştu. Vera da üstünde durmamaya çalışmış ve kimseye bundna bahsetmemişti ama bazı zamanlarda zor oluyordu. Canı acıyordu. Biri ruhuna işkence ediyordu adeta. Ve o günlerde daha da tahammülsüz oluyordu. Daha huysuz, daha fazla söylenen... Uyku mahmurluğu yoktu üstünde. Yataktan kalkar kalkmaz hazırlanıp çıkmıştı ve kahvaltı yapmak istemediği için ilk durağı tılsım dersliğiydi. Oldukça erkendi ama geç kalmaktansa erken gitmek daha iyiydi. Dersliğe girdiğinde etrafıyla pek ilgili görünmüyordu. Emin adımlarla Rogue'nun yanına gitti ve tek kelime etmeden oturdu. Öyle ki Leartes'e bile bir selamı çok görmüştü. "Günaydın." dedi soğuk bir sesle. "Korkunç bir sabah, değil mi?" diye devam ettirdi ardından. Boynunu bir sağa bir sola çevirerek kütlettikten sonra çantasından parşomen kağıdı ile tüy kalemini çıkarttı. "Bu dersin tek katlanılır yanı Profesör Chancellor. Merlin'in donu; o adama gerçekten hasta oluyorum." Sesi biraz daha canlanmış ve yükselmişti şimdi.
Huysuz. Gizemli. Zeki.
Toprak
- Alixés MarjolineGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 77
Kayıt Tarihi : 27/04/12
Yaş : 31
Nerden : Fransa
Lakap : Alix
Geri: Birinci Ortak Ders
Çarş. Mayıs 02, 2012 9:31 am
Genç kız hızla içeri girdiğinde doluşmuş olan Selfier çoğunluğundan yüzünü buruşturdu. Sarı saçlarını geriye doğru atarken James'in nerede kaldığını düşünüyordu. Malfoy'la karşılaşmadan kendine iyi bir yer belirlemeye çalışıyordu ki ileride geçen gün tanıştığı Leondier'li kızı gördü. Adını Berthé olarak hatırladığı kıza yöneldi, çünkü yapabileceği en iyi tercih oydu. Gidip bir Selfier'in yanına oturacak hali yoktu sonuçta. Eşyalarını masaya bırakırkan yanındaki genç kıza tatlı bir gülümseme yolladı. Profesörü ancak o zaman fark edebilmişti. Gözlerini adama diktiğinde Tılsım dersinin hemen geçip gitmesinin iyi olacağını düşündü. Bu kadar Forestier ve Selfier dolu bir sınıfta bir saat bile yeterli gelirdi ona. Hatta o saatin sonunda çığlık çığlığa kaçabilirdi. Çünkü bu öğrencilerin aslında kibir ve kaba güçten başka bir işe yaramayacağını çok iyi biliyordu. Buysa Alix'in sinirini bozan şeylerden sadece ikisiydi. Aklından onları çıkartması gerektiğinin bilincinde dersine odaklandı. Öyleki notlarını düşüremezdi. Okulu en iyi şekilde bitirmeliydi ve ne olursa olsun buna kimse engel olamaycaktı. Şimdi bütün dikkati profesöre odaklanmıştı. Bilmiş. Cesur. Hırçın.
Ateş
- Ra'asiel S. V. d'OrléansSlytherin III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 41
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Yaş : 32
Nerden : Ben bilmem beyim bilir u.u
Geri: Birinci Ortak Ders
Çarş. Mayıs 02, 2012 10:44 am
İnsanın içine bakıp da bulabileceği en zehirli duygulardan biri küçümseme; yüzyıllardır üzerinde bulunduğu toprağa sımsıkı sarılmış bir ağacı deviren kurtlar gibi; denizlerde canlı olan ne varsa tüketen zehirli yosunlar gibi yerinde duramayan, kapladığı alanı çok kısa sürede artıran, etrafında kendisine değen ne varsa yıkan, öldüren bir duygu küçümseme... Küçümsenen kişiyi fırtınanın orta yerinde bir gemi gibi çaresiz, yolunu kaybetmiş göçmen kuşlar gibia ciz bırakan, neredeyse kişinin o zamana dek oluşturduğu varlığına kasteden bir duygu... Her türlü ilişkinin -arkadaşlık, aşk- içinde, böylesine kendi varlığıyla üreyebilen, böylesi inanılması güç bir hızla her yanı sarabilen bir duygunun bir an, tek bir an bile hissedilmesi bile, o ilişkinin en derin yerinden dinamitlendiği anlamına geliyor ne yazık ki. Bundan sonra gerçekleşebilecek neredeyse hiçbir olay, gösterilecek hiçbir fedakarlık, sunulacak hiçbir türlü sevgi, küçümsemeyle esnekleşerek olağan formunu sonsuza dek kaybeden bir ilişkiyi düzeltmeye yetmeyecektir. Küçümsendiğiniz yerde kalıp savaşabilirsiniz elbette ama bana kalırsa bu, boşuna çabalamaktan başka bir şey olmayacaktır, çünkü bu savaş, pek çok kişinin kaldıramayacağı kadar ağır bir biçimde seyredecektir. Gücünüz varsa ve savaşmaya karar verdiyseniz şayet, içinizde der daim var olduğunu tahmin ettiğim o "son umut" hastalığı nedeniyle, bazen soylu bir aristokratın vakarını yüklenmiş göründüğünüz, bazense başarısız bir kral soytarısı durumuna düşeceğiniz durumlara hazırlıklı olmalısınız. Sonu başından belli bir savaşın orta yerinde farazi mızrağınız ve miğferinizle duracaksınız uzun zaman, sıyrılamayacaksınız üzerinizdekilerden bir türlü çünkü, sizi küçümseyen, yanınızda sakince soluk alıp vererek hiçbir şeyin farkında olmadan uyurken bile savaşıyor olacaksınız siz ve hep o "son umut" hastalığı yüzünden anlayamayacaksınız bir türlü, küçümsemenin bulunduğu yerde her şeyin bittiğini, duyguların küçümsemenin bulunduğu yerden daha ilk anda taşındığını hatta...
Ra'asiel için ise bu durum tam tersi. O bu savaşta her daim kazanan tarafta, insanları küçümseyen, onları sadece nefes alıp veren et parçaları olarak gören... Ra'asiel Salieri Veronica d'Orléans, onlara gözlerini kısarak bakan genç kız. Bunu havalı görünmek için yapmıyordu, binasına uygun olmak için de... Aksine Selfierler arasında da küçümsediği birçok kişi vardı. Bu onun doğasında vardı, damarlarında akan o 'asil' kanda mevcuttu. Ra'asiel, diğerleri gibi değildi ve onun üstünlükleri diğerlerini daha da aşağılarda görmesini sağlıyordu. Evet, kesinlikle hayat onun için bundan ibaretti; 'Ra'asiel ve Diğerleri!' Bu düşünce aklına ilk geldiğinde yüzünde soğuk bir gülümseme belirmişti. Onun dışındaki herkesin aynı olması ve kimsenin kendisi kadar mükemmel olamaması düşüncesi... Bu gerçekten zevk veriyordu ve bunun doğruluğundan da en ufak bir şüphesi yoktu. O sabah her zamanki gibi bir sabahtı. Her zamanki gibi diğerlerinin saçmalıkları ile dolu bir sabah... Neyseki gün geçtikçe buna alışıyordu. Kahvaltısını yaptıktan sonra vakit kaybetmemek için hiçbir çaba sarfetmeden, ağır adımlarla dersliğe yöneldi. Sınıftan içeriye girince burnuna çarpan tuhaf koku ile yüzünü ekşiltti. Biraz ileride gördüğü Feodor, Améthyste ve Malfoy'un yanlarına gittiğinde ancak minik ağzından laflar döküldü. "Biri özel koku büyülerinden bahsetmeli bunlara." Onların hemen önündeki sıraya oturdu büyük bir özenle. "Evet, nasıl gidiyor? Potter ile sorunlar çözüldü mü? Açıkçası son olanlarla pek ilgilenmiyorum ancak dedikodular almış başını gidiyor." Elbet şu Leondier ve Selfier arasındaki gerginlikten dolayı Aidan ile pek görülmek istemiyordu. Bu yüzden de özellikle sınıf arkadaşlarının önünde onunla muhatap olmak zorunda kalmamak için, içinden dualar ediyordu.
Mükemmeliyet. Pratik zeka. Narsist.
Ra'asiel için ise bu durum tam tersi. O bu savaşta her daim kazanan tarafta, insanları küçümseyen, onları sadece nefes alıp veren et parçaları olarak gören... Ra'asiel Salieri Veronica d'Orléans, onlara gözlerini kısarak bakan genç kız. Bunu havalı görünmek için yapmıyordu, binasına uygun olmak için de... Aksine Selfierler arasında da küçümsediği birçok kişi vardı. Bu onun doğasında vardı, damarlarında akan o 'asil' kanda mevcuttu. Ra'asiel, diğerleri gibi değildi ve onun üstünlükleri diğerlerini daha da aşağılarda görmesini sağlıyordu. Evet, kesinlikle hayat onun için bundan ibaretti; 'Ra'asiel ve Diğerleri!' Bu düşünce aklına ilk geldiğinde yüzünde soğuk bir gülümseme belirmişti. Onun dışındaki herkesin aynı olması ve kimsenin kendisi kadar mükemmel olamaması düşüncesi... Bu gerçekten zevk veriyordu ve bunun doğruluğundan da en ufak bir şüphesi yoktu. O sabah her zamanki gibi bir sabahtı. Her zamanki gibi diğerlerinin saçmalıkları ile dolu bir sabah... Neyseki gün geçtikçe buna alışıyordu. Kahvaltısını yaptıktan sonra vakit kaybetmemek için hiçbir çaba sarfetmeden, ağır adımlarla dersliğe yöneldi. Sınıftan içeriye girince burnuna çarpan tuhaf koku ile yüzünü ekşiltti. Biraz ileride gördüğü Feodor, Améthyste ve Malfoy'un yanlarına gittiğinde ancak minik ağzından laflar döküldü. "Biri özel koku büyülerinden bahsetmeli bunlara." Onların hemen önündeki sıraya oturdu büyük bir özenle. "Evet, nasıl gidiyor? Potter ile sorunlar çözüldü mü? Açıkçası son olanlarla pek ilgilenmiyorum ancak dedikodular almış başını gidiyor." Elbet şu Leondier ve Selfier arasındaki gerginlikten dolayı Aidan ile pek görülmek istemiyordu. Bu yüzden de özellikle sınıf arkadaşlarının önünde onunla muhatap olmak zorunda kalmamak için, içinden dualar ediyordu.
Mükemmeliyet. Pratik zeka. Narsist.
Toprak
- lleana StaussSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 261
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : Vatikan.
Geri: Birinci Ortak Ders
Çarş. Mayıs 02, 2012 10:54 am
- Tılsım dersliğinin kapısında belirdiğinde sıkıntıyla duraksadı bir an için. Sorumluluklar, kurallar ve belirli bir kalıbın içerisine sığdırılma çabası hiçte genç yılana göre değildi. Bu duruma karşın yeni dönem için tüm derslere girmeyi seçmesi büyük bir ironiydi. Boş midesi mayhoş bir hisle guruldadığında karnında birleştirdi ellerini. Açlığını bastırmak ister gibi bastırdı, boş çabası başarısızlıkla sonuçlandığında gözlerini devirerek giriş yaptı dersliğe. Profesörü gördü ilk önce. Her zaman olduğu üzere, ilk tepki olarak, bakışlarıyla süzdü dikkatlice. Yakışıklı, diye geçirdi içinden. Fakat yeterince ilgi çekici değil. Yeşil gözleri profesörün elinde tuttuğu altın gerdanlığa kaydığında bakışları hayli boşlaşmıştı şimdi. Saygısızlık olacağını bilmese biçimli, kırmızıya boyadığı dudaklarını aralayıp esneyebilirdi. İçerideki öğrencilerle en ufak göz teması kurmadan boş sıralardan birine geçti. Ders araç gereçlerinin bulunduğu çantasını masanın üzerine bırakıp beklemeye koyuldu. Bakışları, diğerinin üzerine attığı bacağına koyduğu ellerindeyken, dersliği dolduran tüm sesleri büyük bir uğultu, karmaşa halinde işitiyordu kulakları. Dinliyordu. Fakat anlamaktan fazlasıyla yoksundu o an için.
Ağırbaşlı, ciddi, realist.
Toprak
- Aidan Chancellor
- Mesaj Sayısı : 30
Kayıt Tarihi : 10/04/12
Geri: Birinci Ortak Ders
Çarş. Mayıs 02, 2012 2:35 pm
Buraya kadar ilk oyundakiler.
- Aidan WandhuntGryffindor III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 163
Kayıt Tarihi : 25/04/12
Geri: Birinci Ortak Ders
Perş. Mayıs 03, 2012 5:06 am
Neşeyle dolu bir sabahtı bu sabah da. Leondier yatakhanesi anında başlamıştı o kuş misali uğuldamaya. Kuş derken, baykuş hani. On üç yaşından başlayan erkekler güruhundan bülbül sesi beklenemezdi ya. Önce yüzünü buruşturdu yattığı yerde ergen büyücü. Sonra ağzını şapıdatarak pas tadını gidermeye çalıştı. Gözlerini açtığında kafasına doğru bir yastık gelmekteydi ki onu surata yemekten başka yapılacak bir şey yoktu. Ayağa fırladı ansızın, suratına az önce yapışan yastığı hırsla alarak etrafa baktı. Kahkahalarla gülenlere dil çıkardı teker teker. Hatta bir tanesine direk nanik yaptı. Ardından pis bir ifade kapladı yüzünü ve her zaman yastığının altında sakladığı asasını çıkardı, ardından yastığı havaya fırlatarak nişan aldı. ''Diffindo!'' diye bağırdı o lanet olası boru sesiyle. Yastık ansızın yarılmış, etrafa tüyler saçılmıştı. Bir Wingardium Leviosa ile hepsini gruplar halinde yayarak ona gülenlerden güzelce intikam aldı. Şimdi karnını tuta tuta, katıla katıla gülme sırası kendindeydi. Diğerleri de bu kargaşaya katılmak ya da tüyleri kendinden uzaklaştırmak için tüyleri yönlendirmeye başlamıştı. O curcunada hızla giyindi Aidan. Ardından koşar adımlarla eşyalarını aldı ve herkese 'oh, canıma değsin, ben böyle tükürürüm ağzınıza' manasına da gelen el hareketi yaptıktan sonra aynı adımlarla yatakhaneden ortak salona geçti. Oradaki aynada saçlarına ve cübbesine yapışmış olan tüyleri toplayarak saçlarını parmakları ile taradı. Kendine bir bakış atmayı ihmal etmedi tabi, şaşkın, çocuksu yüzünü her ergen genç kadar beğeni ve ağır bir ego patlamasıyla izliyordu. Bir kaç karizmatik olduğunu düşündüğü salakça hareket yaptıktan sonra ortak salona nihayet gelebilen 'düşmanların' hışımına uğramamak için aceleyle ortak salondan çıktı ve merdivenlere doğru koşturdu. Etrafta hapşurup duran öğrencilerden anladığı kadarıyla kuş tüyü yastıkların içinin dışına çıkması herkese de yaramıyordu ya da birisi ceketine toz serpiştirmişti. Her iki ihtimalin de üstünde durmayarak giderek burulan neşeli bir gülümseme ile sınıfa doğru ilerledi.
Sonunda sınıfa vardığında Profesörü görmesi ile irkildi. Önce geç kaldığı için bir özür gevelemeye başlamıştı ki daha bahane kısmına gelemeden etraftakilerin azlığını fark etti. Bu onu daha da neşelendirmişti. Haliyle koşar adımlarla genelde Malfoy'un etrafında dolanan Ra'asiel'i araştırdı. Minik cadı onunla anlaşmaya çalışmıştı göz önünde aşklarını belli etmemek için ama bu tür şeyler pek Aidan'a göre değildi. Malfoy'a surat ekşitti, nedense bugün o sıska ardılı olan yunan çocuk yanına oturmak yerine manitasını tercih etmişti. Hıh, o manitası ile otururdu da kendisi boş mu otururdu? Ra'asiel'i görür görmez gözleri parlayarak yanına gitti ve teklifsizce yanına oturdu. Kızın dikkatini çekmek için onu hafifçe dürtüklese bile ansızın nefesini kesen bir etki ile şok olarak ağzını açar açmaz susmak zorunda kaldı. Kafasının üstünde beliren tuhaf şeye baktı. Ne tür bir anlamı vardı acaba? Profsöre şüphe ile baktı. Acaba bu sefer ne tür bir tuhaflık planlıyordu? Bebek yüzlü, karizmatik bir adam olması, onun delinin teki olmadığını de göstermiyordu hani. Acaba kurallara gene karşı gelip de dersi assa mıydı hemen şimdi? Gerçi söz konusu onun dersi olunca 'korkak' olmakla bir sayılıyordu bu. Bu yüzden olduğu yerde kös kös oturmakla yetindi. Diğerleri sıraya geçerken kendisi halen oturmayı bu yüzden tercih etmişti işte. Kız arkadaşının yanında rezil olmak, bu gerçekten çok kötü bir şeydi. Alacağı olsundu o büyücünün.
Kural tanımaz, Cesur, Deli dolu
Sonunda sınıfa vardığında Profesörü görmesi ile irkildi. Önce geç kaldığı için bir özür gevelemeye başlamıştı ki daha bahane kısmına gelemeden etraftakilerin azlığını fark etti. Bu onu daha da neşelendirmişti. Haliyle koşar adımlarla genelde Malfoy'un etrafında dolanan Ra'asiel'i araştırdı. Minik cadı onunla anlaşmaya çalışmıştı göz önünde aşklarını belli etmemek için ama bu tür şeyler pek Aidan'a göre değildi. Malfoy'a surat ekşitti, nedense bugün o sıska ardılı olan yunan çocuk yanına oturmak yerine manitasını tercih etmişti. Hıh, o manitası ile otururdu da kendisi boş mu otururdu? Ra'asiel'i görür görmez gözleri parlayarak yanına gitti ve teklifsizce yanına oturdu. Kızın dikkatini çekmek için onu hafifçe dürtüklese bile ansızın nefesini kesen bir etki ile şok olarak ağzını açar açmaz susmak zorunda kaldı. Kafasının üstünde beliren tuhaf şeye baktı. Ne tür bir anlamı vardı acaba? Profsöre şüphe ile baktı. Acaba bu sefer ne tür bir tuhaflık planlıyordu? Bebek yüzlü, karizmatik bir adam olması, onun delinin teki olmadığını de göstermiyordu hani. Acaba kurallara gene karşı gelip de dersi assa mıydı hemen şimdi? Gerçi söz konusu onun dersi olunca 'korkak' olmakla bir sayılıyordu bu. Bu yüzden olduğu yerde kös kös oturmakla yetindi. Diğerleri sıraya geçerken kendisi halen oturmayı bu yüzden tercih etmişti işte. Kız arkadaşının yanında rezil olmak, bu gerçekten çok kötü bir şeydi. Alacağı olsundu o büyücünün.
Kural tanımaz, Cesur, Deli dolu
Hava
- Floja FeodoraSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 386
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Lakap : Kötü Kurt.
Geri: Birinci Ortak Ders
Cuma Mayıs 04, 2012 1:45 pm
Derslikten adımını içeri attı. Sınıf, ortalamanın üstü bir şekilde doluydu genç cadıya göre. Aklını kurcalayan sorulara günlerdir bir cevap bulamamıştı ve bu onu içten içe yiyip bitiriyordu. Dikkatini profesöre çevirdiğinde, elindeki altın gerdanlık onlara doğru sallandığında, cadının nefesi bir an olsun kesildi ve içinden bir şeylerin kopup gittiğini hissetti. Alnındaki yanma hissinin ne olduğunu çözemezken, etrafına bakındığında, herkeste hilal şeklinde bir işaret olduğunu fark etti ve istem dışı elini alnına doğru götürdü. Hiçbir çıkıntı ya da ona benzer bir şey yoktu. Hissetmiyordu bile. Profesörün Kara Göl’e dediğini duyunca, ne yapacağını kestiremiyordu. Topuklarının üzerinde geri dönerek, geniş tahta kapıdan, Kara Göl’e gitmek için çıktı.
Özellikler ~ Hırçın , Zeki , İçten pazarlıklı
Özellikler ~ Hırçın , Zeki , İçten pazarlıklı
Ateş
- Alicja ArnovezHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 233
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Nerden : paradise.
Lakap : ja.
Geri: Birinci Ortak Ders
Cuma Mayıs 04, 2012 5:17 pm
- Alnına düşen bir tutam kahverengi bukleyi de son kez geriye savururken, sıklaştırdı adımlarını. Arkasından ilerlemekte olan bir grup Selfier öğrencisinin dudaklarından boşluğa salınmış arsız kelimeler, görkemli mimarinin soğuk ve hissiz duvarlarında yankılanıyor, ürpertinin sebebiyet verdiği her geri dönüş, zihinde yankı olarak hayat buluyordu. Düşüncelerini farklı bir yöne çekmeye çabalayarak, porselen parmaklarının çevrelediği sararmaya yüz tutmuş, tarih melodili kağıtlara dikti gözlerini. Her kelimede hızlanan adımları, zaten rezalet olan dengesini biraz daha zorluyor, saçma sapan hareketler suretlendiriyordu bedeninde. Titrek bir nefes eşliğinde tüm dikkatini düz yürümek için harcamayı diledi ve beyaz irislerin çevrelediği okyanus mavisi gözlerini yaşanmışlığın sessiz çığlıklarının haykırdığı mermerlere dikti.
Saniyeler sonra, bedenin bırakabileceği gözlerden uzak, boş bir sandalye bulduğunda yavaşladı solukları. Çekingenliğin millerce öteden alınan kokusu sarmışken göz bebeklerini, sıradan görünmeye çalışarak izledi profesörün önünde sıraya dizilen öğrencileri. Tılsım dersini eğlenceli ve ilgi çekici bulduğu doğruydu; ama bu başına gelebilecek olasılıklara da aynı hisler beslediği anlamına gelmezdi. Öyle ki, burada muhabbeti geçen şahıs Alicja idi. Denge bozukluğu ve beceriksizlik konusunda üstüne bir kişi dahi tanınmayan, bir kız. Saçma düşüncelerini başından savuşturmak istercesine bir soluk daha çekerek ciğerlerine, kalabalığa doğru ilerledi. Minik bir kız çocuğu saflığında, hamuruna yumuşatıcı katılmışcasına pembe gülücükler saçan bi' optimistik ve pragmatizm savunucusu.
Su
- Claudia ValerieRavenclaw III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt Tarihi : 01/05/12
Nerden : Rusya.
Lakap : Clad.
Geri: Birinci Ortak Ders
C.tesi Mayıs 05, 2012 8:42 am
Saçlarını her zaman ki gibi at kuyruğu yaptıktan sonra tılsım dersliğine gitmek üzere odadan çıktı. Tılsım dersliğine vardığında çoğu öğrencinin çoktan varmış olduğunu gördü. Claudia her zaman en erken gelen kişi olmayı isterdi. Ancak bugün uykusunun tatlılığına kapışdı ve son gelenlerden oldu. Gözüne iliştirdiği boş bir sıraya yöneldi ve oturdu. Derslere girmeyi sevdiği pek söylenemezdi. Bazı derslere girmeyi sevmezdi. Çoğunlukla uygulamalı dersleri severdi. Her ne kadar inkar etsede tılsım dersine ilgi duyduğu aşikardı. Dirseklerini sırasına dayadı ve profesörün gelmesini bekledi. Saniyeler sonra profesör elinde altın bir gerdanlıkla içeri girdi. Bize göstermek ister gibi sallıyordu. Boş boş profesöre bakıyordum. Etrafına bakınca herkesin anlında hilal işareti olduğunu görünce eli anlına gitti. Ancak hiçbir şey yok gibiydi. Kaşlarını çattı ve etrafına bakınınca öğrencilerin birbirlerine baktığını gördü. Ardından bakışlarını profesöre çevirdi. Yüzünde memnun bir ifade vardı. Kara Göl'e gideceklerini söyleyince Claudia heyecanlanmaya başlamıştı. Tılsım dersinin bu dönem farklı olacağını hissetti. Oturduğu sıradan kalktı ve profesörün arkasından Kara Göl'e gitmek üzere derslikten çıktı.
En ufak şeyde parlayan, kolay öfkelene ve kaba kuvvet yanlısı.
En ufak şeyde parlayan, kolay öfkelene ve kaba kuvvet yanlısı.
Ateş
Geri: Birinci Ortak Ders
C.tesi Mayıs 05, 2012 12:48 pm
Yatağında son bir kez döndükten sonra artık daha fazla kalamayacağını anladı. Yaklaşık bir saattir uyanıktı ama kalkmak istemiyordu. Yatakhanenin soğuk zeminine ayakları değince içine bir cesaret doldu denilebilirdi. Hangi derse gireceğine bile bakmamıştı daha. Yavaş hareketlerle gidip önce üzerine cübbesini geçirdi. Saçlarını ise serbest bırakıp sadece taradı. Uğraşmak istemiyordu. Bugün canı hiçbir şey istemiyordu.
Kalabalık koridorlarda akıntıya kapılmış gibi ilerlerken Tılsım dersinin nasıl geçeceğini merak ediyordu. Tılsım dersini severdi. Onu hep şaşırtmıştır bu ders. İlgisini çekmiştir. Derste de bu şekilde dalıp gitmek istemiyordu. İlk önce tuvalete sapıp yüzüne bir kez daha su tuttu. Soğuk su yatıştırıcı ve arındırıcı bir etki yapmıştı. Aynada yüzüne baktı ve donuk ifadesi kendisinin de hoşuna gitmedi. Ağzının kenarı ile hafifçe gülümsemeye çalıştı. Belki morali düzelirdi. Tuvaletten çıkıp dersliğe vardığında çoğu kişinin gelmiş, aydınlık sınıftaki sıralarda lak lak yapmakta olduğunu fark etti. Olvia pek sıcakkanlı bir tip değildi. Neyse ki çok beklemesi gerekmedi. Profesörün elindekine odaklanmıştı. Sanki bir yerde görmüştü ama bir türlü çıkaramıyordu. Kara Göl'e doğru sessiz adımlarla ilerlemeye başladı. Ders giderek ilginçleşiyordu.
Cesur, Sadık, Çabuk sinirlenen.
Kalabalık koridorlarda akıntıya kapılmış gibi ilerlerken Tılsım dersinin nasıl geçeceğini merak ediyordu. Tılsım dersini severdi. Onu hep şaşırtmıştır bu ders. İlgisini çekmiştir. Derste de bu şekilde dalıp gitmek istemiyordu. İlk önce tuvalete sapıp yüzüne bir kez daha su tuttu. Soğuk su yatıştırıcı ve arındırıcı bir etki yapmıştı. Aynada yüzüne baktı ve donuk ifadesi kendisinin de hoşuna gitmedi. Ağzının kenarı ile hafifçe gülümsemeye çalıştı. Belki morali düzelirdi. Tuvaletten çıkıp dersliğe vardığında çoğu kişinin gelmiş, aydınlık sınıftaki sıralarda lak lak yapmakta olduğunu fark etti. Olvia pek sıcakkanlı bir tip değildi. Neyse ki çok beklemesi gerekmedi. Profesörün elindekine odaklanmıştı. Sanki bir yerde görmüştü ama bir türlü çıkaramıyordu. Kara Göl'e doğru sessiz adımlarla ilerlemeye başladı. Ders giderek ilginçleşiyordu.
Cesur, Sadık, Çabuk sinirlenen.
Hava
- Euterpe ChâtillonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 975
Kayıt Tarihi : 07/04/12
Yaş : 30
Lakap : Persephone, müzik tanrıçası, eu.
Geri: Birinci Ortak Ders
C.tesi Mayıs 05, 2012 3:42 pm
Yakın dostunun kendisini beklememesine sinirlenerek yatakhaneden çıkmıştı dişi yılan. Bir grup Selfier öğrencisi ile dersliğe yaklaştığında öksürdü ve öğrenci grubunun önüne geçti. İşte böyle bir şeydi sana diğerlerinin bir şey diyememesi. Dudakları sinsi bir gülümseme ile kıvrılırken, dersliğe adımını atmıştı. Ön sıralardan birine geçtiğinde dikkatli profesörü inceledi ve aklı hemen elindeki gerdanlığa yoğunlaştı. Tanıdık görünen bu gerdanlık, genç cadının aklında soru işaretleri oluştururken bir yandan da derste neler yapabileceklerini düşünüyordu. Sarışın profesörün sinsi bakışları, kızın ürpermesini sağlarken birkaç tahmin yürütmeyi başarmıştı. Büyük ihtimalle öğrencileri deneyecekti. Etrafına baktığında binasındaki öğrencilerin çoğunlukta olduğunu görmek keyfini daha da yerine getirmişti. Bu sene ki bina başkanlığını iddialı yaparak, durmadan onları etkinlik ve dersler için dürtüklüyordu. Öğrenci fısırtıları kesilince, tanrıça da Profesör Chancellor’u dinlemeye karar verdi. İlk dersindeki yüksek performans göstermek için can atıyordu. Zeki. Yetenekli. Lider Ruhlu.
- Prurient V De'PhellSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 224
Kayıt Tarihi : 20/04/12
Lakap : Valérie
Geri: Birinci Ortak Ders
C.tesi Mayıs 05, 2012 4:02 pm
- Müptelası olduğu zehri parmaklarının arasından göle doğru fırlatırken ciğerlerindeki kirli dumanı havaya karıştırdı. Kızgın izmarit suyla buluştuğunda saniyelik bir cızırtı çıkarmış, ardından akıntıya kapılarak arazinin yakınlarından uzaklaşmaya başlamıştı. Uzun müddet yapması gerekenleri düşünmek yerine, diğmasını zorlayan düşüncelere odaklanmayı planlamıştı. Cadı ihtiyatlı davranmaya yeltendikçe, Scorpius yine bütün olasılıkları üstlenip kızı korumak, ya da kendi mevkiini kontrol altına alabilmek adına Prurient'in her hamlesine mani olmayı kafasına takmıştı. Büyücünün her gün ayrı bir mektupla düğün konusunda bilgilendirildiğinin ve Malfoyların zoruyla baş etmeye çalıştığının bilincindeydi. Scorpius'un bilgilendirmekten kaçındığı şeylerin pekala farkına varabiliyordu cadı. Başta Scorpius olmak üzere bütün Malfoyları olabildiğince iyi tanımıştı çünkü. Blöf yapmaya yeltenmeyecek kadar netlerdi bu konuda, ve onlara karşı gelebilmek için cadının yapabilecekleri Scorpius'un asla kabul etmeyeceği şeylerdi. Okula geldiğinden bu yana kafasını yorduğu tek mesele buydu ve zihnini yoran bu düşünceler herhangi bir detaya odaklanmasını engelliyordu. Buna bir son verebilmek adına sonunda derin bir nefes aldı ve ellerini kollarını bağlayan zarureti görmezden gelmeye çalışarak hızlanan adımlarını dersliğe yöneltti. Tanıdık simalar pek de ilgisini çekmiyordu. Profesörden bir kaç saniye önce yerini aldı, ve hemen başlayan derse odaklanmaya çalıştı. Elinden başka bir şey gelmiyordu ve en azından bu yıl, kafasını kurcalayan onca şeyden profesörün de belirtmiş olduğu gibi kendisini zorlayacak dersler aracılığıyla sıyrılabileceğini ümit ediyordu. Bir müddet nefesini kesen madalyona dikti gözlerini. Ardından lüzumsuzca kıpırdandı ve etrafına bakındı. Birbiriyle fısıldaşan yahut dersi pür dikkat dinlemeye özen gösteren öğrenciler arasında ikizini ve Petre'yi görebilmeyi ummuştu.
Hasta ruhlu. Ölümcül. Dengesiz.
- Aderyn Dorielle EuphrosynHufflepuff IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 45
Kayıt Tarihi : 21/04/12
Geri: Birinci Ortak Ders
Paz Mayıs 06, 2012 3:25 am
Sabah yavaş yavaş ihtiyar okulu kucaklarken o uyku seslerinin arasında yapayalnız kaldı. Üzerinde incecik bir gömlek, kalçalarını bile örtemeyecek kadar kısa. Saçları umursamazlıkla toplanmış tepesinde, dağınk her bir teli farklı bir yöne koşmuş. Tek istediği sevgilisinin yanında olmak. Onun kollarında masumuyitei ve güveni hissederek en tatlı uykulara dalmak. Aradığı şeyin tutku olduğunu sanırdı oysa. Kemiklerine kadar titremesine neden olacak güçlü duygular, kendini kaybetmesine neden olacak küçük ihtiras dolu dokunuşlar ve daha nicelerini arayıp durdu aylarca. Yanlış şeyi aradığını anlaması onlarca beden sonra mümkün olabildi ancak.
Yelkovan ve akrep birbiri ardına dönüp dururken onun da düşünceleri hayatının hem merkezinde hem de kilometrelerce uzağında olan adamla yıkanıyordu. Gözleri dimdik aynadaki yansımasında, zaten iri olan gözlerini iyice açmış kendi zihninin derinliklerini araştırıyor. Saatlerce o şekilde kalıp düşünebilirdi, son zamanlarda yaptığı tek şey buydu zaten. Gözlerini aynadaki yansımasından ayırmadan yavaşça gömleğini çözmeye başladı. Açılan her düğme ile ortaya çıkan bedenini hayranlık ve merak dolu bakışlarla inceliyordu. Sonunda gömleği kollarından sıyrılıp yere düştüğünde çırılçıplak kalan bedenine bakıp gülümsedi. Parmakları boynundan başlayarak ipek gibi teninede sevgilisinin hep izlediği yolu takip etti usulca. Önce incecik boynuna dokundu yavaşça, sonra zarif ve diri göğüslerine indi eli. Yavaş yavaş her bir kıvrımına dokunduktan sonra göğüslerinin arasından aşağıya doğru kaydırdı parmaklarını. Göbeğine gelince avcunu açıp tüm gücüyle bastırdı elini, yeterince sert gelmeyince de kollarının göbeğinin çevresine dolayarak tüm gücüyle sarıldı kendine. Tıpkı onun gibi, kemiklerini kırarcasına bedenlerinin birbiri içinde erimesini istiyormuşçasına sımsıkı sarıldı kendine. Tatmin olmamış bir şekilde nefesini verip çekti ellerini üzerinden. Ne yapsa olmuyordu, özlemi gitgide artıyor genç kızı çılgınlığa sürüklüyordu.
Pes ederek yerinden kalkıp doğruca kıyafetlerine yöneldi. Duygularından başka bir şey düşünmek için kıyafetleri arasına daldı. Kendini güzelleştirmek için harcadığı dakikalar ve onca enerji o farkına varmasa da görevini yerine getirmiş düşüncelerini dağıtmıştı. Nihayet hazır olduğuna karar verdiğinde güneşin çoktan doğmuş ve onlarca öğrencininde güne başlamak için işe koyulmuş olduğunu gördü. Dudaklarına neşeli bir melodi yerleştirip, yatakhaneden çıktığında dersin başlamasına dakikalar kaldığını fark etti. Adımlarıyla birlikte dilindeki melodide hızlanırken çevresindeki karmaşayla da gözlerini beslemeyi ihmal etmedi. Nihayet dersliğe vardığında saniyelik bir farkla geç kalmaktan kurtuduğunu anladı. Zihnini meşgul etmek için koyulduğu güzelleşme çabasına sandığından fazla kaptırmıştı kendini. Genç kız çabucak yerine geçerken halinden oldukça memnun görünen yakışıklı profesörleri de söze başlamıştı.
Gözlerini profesörün muzip ifadesinden almayı başarsa bile genç adamın elinde ışıl ışıl parlayan altın gerdanlık dikkatini dağıtma görevini üstlenivermişti hemen. Gerdanlığın işlevinden çok güzelliği aklını başından almıştı. Klasik güzellik düşkünlüğü öne çıkmıştı her zamanki gibi, oysa ne yetenek dolu nadide bir parçaydı. Bu gibi zamanlarda kendini çok boş hissederdi. İçinde bir şeylerin yanlış gittiği düşüncesi hemen su yüzüne çıkar, yüzeyselliğine lanetler ederdi. Muzip profesörlerinin uyarısnı duymasa bile kalabalığın akışına kendini kaptırmış ayaklanıp sırada yerini almıştı çok geçmeden. Aklı hala kendi düşüncelerinde ne yaptıklarının nereye gittiklerinin farkında olmadan kendini onu da beraberlerinde taşıyan bedenler denizine bırakmış, komutayı ayaklarına vermişti.
Dengesiz. Neşeli. Hayalperest.
Yelkovan ve akrep birbiri ardına dönüp dururken onun da düşünceleri hayatının hem merkezinde hem de kilometrelerce uzağında olan adamla yıkanıyordu. Gözleri dimdik aynadaki yansımasında, zaten iri olan gözlerini iyice açmış kendi zihninin derinliklerini araştırıyor. Saatlerce o şekilde kalıp düşünebilirdi, son zamanlarda yaptığı tek şey buydu zaten. Gözlerini aynadaki yansımasından ayırmadan yavaşça gömleğini çözmeye başladı. Açılan her düğme ile ortaya çıkan bedenini hayranlık ve merak dolu bakışlarla inceliyordu. Sonunda gömleği kollarından sıyrılıp yere düştüğünde çırılçıplak kalan bedenine bakıp gülümsedi. Parmakları boynundan başlayarak ipek gibi teninede sevgilisinin hep izlediği yolu takip etti usulca. Önce incecik boynuna dokundu yavaşça, sonra zarif ve diri göğüslerine indi eli. Yavaş yavaş her bir kıvrımına dokunduktan sonra göğüslerinin arasından aşağıya doğru kaydırdı parmaklarını. Göbeğine gelince avcunu açıp tüm gücüyle bastırdı elini, yeterince sert gelmeyince de kollarının göbeğinin çevresine dolayarak tüm gücüyle sarıldı kendine. Tıpkı onun gibi, kemiklerini kırarcasına bedenlerinin birbiri içinde erimesini istiyormuşçasına sımsıkı sarıldı kendine. Tatmin olmamış bir şekilde nefesini verip çekti ellerini üzerinden. Ne yapsa olmuyordu, özlemi gitgide artıyor genç kızı çılgınlığa sürüklüyordu.
Pes ederek yerinden kalkıp doğruca kıyafetlerine yöneldi. Duygularından başka bir şey düşünmek için kıyafetleri arasına daldı. Kendini güzelleştirmek için harcadığı dakikalar ve onca enerji o farkına varmasa da görevini yerine getirmiş düşüncelerini dağıtmıştı. Nihayet hazır olduğuna karar verdiğinde güneşin çoktan doğmuş ve onlarca öğrencininde güne başlamak için işe koyulmuş olduğunu gördü. Dudaklarına neşeli bir melodi yerleştirip, yatakhaneden çıktığında dersin başlamasına dakikalar kaldığını fark etti. Adımlarıyla birlikte dilindeki melodide hızlanırken çevresindeki karmaşayla da gözlerini beslemeyi ihmal etmedi. Nihayet dersliğe vardığında saniyelik bir farkla geç kalmaktan kurtuduğunu anladı. Zihnini meşgul etmek için koyulduğu güzelleşme çabasına sandığından fazla kaptırmıştı kendini. Genç kız çabucak yerine geçerken halinden oldukça memnun görünen yakışıklı profesörleri de söze başlamıştı.
Gözlerini profesörün muzip ifadesinden almayı başarsa bile genç adamın elinde ışıl ışıl parlayan altın gerdanlık dikkatini dağıtma görevini üstlenivermişti hemen. Gerdanlığın işlevinden çok güzelliği aklını başından almıştı. Klasik güzellik düşkünlüğü öne çıkmıştı her zamanki gibi, oysa ne yetenek dolu nadide bir parçaydı. Bu gibi zamanlarda kendini çok boş hissederdi. İçinde bir şeylerin yanlış gittiği düşüncesi hemen su yüzüne çıkar, yüzeyselliğine lanetler ederdi. Muzip profesörlerinin uyarısnı duymasa bile kalabalığın akışına kendini kaptırmış ayaklanıp sırada yerini almıştı çok geçmeden. Aklı hala kendi düşüncelerinde ne yaptıklarının nereye gittiklerinin farkında olmadan kendini onu da beraberlerinde taşıyan bedenler denizine bırakmış, komutayı ayaklarına vermişti.
Dengesiz. Neşeli. Hayalperest.
- Alexis AntoinetteHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 127
Kayıt Tarihi : 19/04/12
Nerden : Gondor
Geri: Birinci Ortak Ders
Salı Mayıs 08, 2012 1:07 pm
- Rüyasında gördüğü ablası her zamanki aptalca sırıtışıyla ona ne kadar aptal olduğunu söylüyordu, sanki bilmiyormuş gibi. Kızın tüm hayatı boyunca üzerine yapıştırılmış ağır bir etiketti bu, salak. Hangi acımasız ve hasta ruhlu kişilerin saflığı salaklık olarak tanımladığını bilmese de tek bildiği şey olduğu kişi olmaktan ne kadar memnun olduğuydu. Yatakhaneden çıkarken gözlerinin önüne düşen birkaç parça sarı saçı üfleyerek görüşünü düzeltti. Her girdiği ortamda ilk olarak göze çarpmasını sağlayan sarılıkta saçları çoğu zaman onun bir mutasyon geçirdiği izlenimini uyandırırdı çevresinde. Belki radyoaktif bir örümcek ısırığı… Zihninin içindeki tozlu düşüncelerden uzaklaşmak amacıyla derin bir nefes aldı ve dersliğin kapısından içeriye girdi. Profesör masasının üzerinde elinde bir çeşit madalyon tutuyordu. Alexis çok da meraklı bir kız değildi; fakat ders Tılsım olduğunda bazı alışkanlıklarından vazgeçebilirdi. Etrafına aldırış etmeden yerine geçti, birkaç Mercier’in yanındaydı yine. Kendisini güvende hissettiği yegane yerlerden birisiydi burası.. Tabii bir de Richard’ın yanı, sahi ne olacaktı onlara? Sadece bir danstan mı ibaretti Alexis’in aşkı. Oysaki ne kadar da etkilenmişti ondan. Kalbinin yerindeki boşluk hafiften sızlamaya başlamıştı. Dikkatinin dağıldığını fark edip gözlerini profesöre odakladı. Başını bir an olsun başka yere çevirmeksizin adamın sözlerini dinliyordu. O amdalyon hakkındaki her şeyi öğrenmek istiyordu; her şeyi. Amaç ve isteklerine tutkuyla bağlı, bir çocuk saflığında ve sakin.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz