Daphne Ruthree
2 posters
- Daphne RuthreeGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 133
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Daphne Ruthree
Perş. Mayıs 03, 2012 10:45 pm
İstenilen bina; Leondier
Kısaca karakteristik özellikler; Sıcakkanlı, arkadaş canlısı, genel olarak iyimser fakat gerçekçi de, başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerini fazla umursamaz, hırsları yoktur, adildir.
İstenilen dönem; 5.sınıf
Örnek RP;
Kısaca karakteristik özellikler; Sıcakkanlı, arkadaş canlısı, genel olarak iyimser fakat gerçekçi de, başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerini fazla umursamaz, hırsları yoktur, adildir.
İstenilen dönem; 5.sınıf
Örnek RP;
- Spoiler:
- Bakışları ısrarla yanındaki adama kayıyor, her seferinde kendini başka yana bakmaya zorluyordu. Kim olduğu, ne olduğu belirsiz adamın yalnızca aksanı İngiliz olabileceği yorumuna olanak tanıyordu. Bir çeşit psikopat, aranan bir katil olabilirdi; gerçi hangi aranan katilin bir ada satın alacak kadar parası vardı? Hırsız? Alenen ticaret yapabilecek kadar umarsız mı, yok artık! Daha çok farklı bir dünyadan gelmiş izlenimi yaratıyordu, maskeli balo ya da bir film setinden kostümüyle çıkmış olması ihtimaller içinde en yüksek olanıydı. Üstüne giydiği garip gri şey Jedi ustalarının giydiği pelerinleri andırıyordu. Eric de böyle şeyler giyip sokaklarda dolandığını hayal ederdi, belki adam o hayalleri gerçekleştirebilecek cesarete sahip bir Star Wars hayranıydı yalnızca… Yıllardır uğramadığı kilisenin rahiplerinin nasıl göründüğünü hatırlamaya çalıştı. Filmlerden kafasına çalınan sahnelerde kel keşişler de bu tip yerleri süpüren garip kapüşonlu şeyler giyiyorlardı sanki…
Adama bakıp derin düşüncelere daldığı esnada, sonunda, yakalandı. İskoçlar İngilizlere göre kaba olarak tasvir edilirler. Yani adamı kabaca ve uygunsuzca tepeden tırnağa süzüyor olması bir İngiliz için şaşırtıcı olmayacaktır. Kendini kaba bulmasa da kimsenin kendisi hakkında ne düşündüğüne de aldırmayacak biriydi aslında Eric McKenna ya da öyle olduğunu sanıyordu. Gel gör ki beyaz teni kişiliğine ihanet ederek çabucak kızarabiliyordu. Beyaz ten, kızıla çalan sarı saçlar bunlar da İskoç olmakla ilgiliydi biraz. Çabuk kızaran İskoçlar ise hiçbir hikayede geçmezdi, onlar kaba adamlardı ne de olsa...
Zar zor adama yeniden bakmayı başardığında gülümsediğini fark etti, aralarında on yaştan fazla olmasına ihtimal vermese de gülümseyişi babacandı.
“Beni garip buluyorsunuz…” derken bakışlarını Loch Lemond’un altlarından kayıp giden karanlık sularına dikmişti adam, tebessümü hala yüzündeydi. Eric biraz bundan cesaret alarak biraz da merakının dürtüsüyle ve sohbet açma beklentisiyle dürüstçe açtı adam düşüncelerini. “Aslını isterseniz telefon görüşmemizden beri sizi garip buluyorum.” Adam başını onaylar gibi sallayarak gülümsemeye devam etti. “Adanın nasıl viran halde olduğunu anlattığım halde almak istemeniz… yanlış anlamayın satılmasını ben de istiyorum; fakat olumlu tavrınız bende bir çeşit sorumluluk duygusu yaratıyor ve kendi mülkümü kötüleyip duruyorum.” Birbirlerine bakıp Eric’in umutsuz haline beraber güldüler. “Kendi gözlerinizle Pollyanna olmadığımı görmek istediniz yani?” durumu bu kadar iyi anlatan başka bir cümle olmazdı herhalde, yeniden birlikte güldüler. “O olmadığınızı görmek rahatlatıcı; fakat ne olduğunuz konusunda daha kötü bir çıkmaza düştüm. Her an ışın kılıcınızı çıkarabilirmişsiniz gibi geliyor.” “Belki de bir asa çıkarırım, şapkam olsa tavşan da çıkarabilirdim.”Yeniden güldüler, Eric konuştukça rahatladığını hissediyordu, adam da teorilerinden keyif alıyor gibiydi. Adaya varana kadar bu şekilde konuşup gülmeye devam ettiler. Sonuçta adamın ne olduğu konusu gizemini korudu…
Loch Lemond’un en ulaşılmaz adası her daim sisle örtülü olurdu. Arazisi verimsizdi ya da ada üzerinde yaşam koşulları zorlu olduğundan verimsiz olarak etiketlenmişti. Büyük bir adaydı aslında ama ölü bölgeydi. Birkaç eski yıkık dökük yapı vardı, rutubet kokuyordu, en sağlam yapı diğerlerine göre daha modern gibi görünen iskeledeki kontrol kulübesiydi. Belli vakitlerde insanların bu ada üzerinde yaşamaya çalıştığı belliydi. Adanın ne kadar zamandır boş olduğu sorulduğunda elle tutulur bir cevabı yoktu Eric’in. Kendini bildi bileli boştu. Varyemez babasından en küçük, büyük ihtimalle de en sevmediği, oğluna miras kalmıştı. Mirasa eklenmemiş olan mal varlığından payına düşen küçük meblağ bile kendisine lüks bir apartman dairesi almasına yetmişti. Eline geçen paradan da adadan da bir an önce kurtulmanın yoluna bakmıştı. İki senedir satılık olan adadan hiçbir maddi beklentisi yoktu aslında. Babasından bir miras beklentisi de yoktu ya… Adaya kimse talip olmuyordu, ki Eric adanın varlığını unutmaya da hazırdı, kimsenin adayı istememesi anlaşılabilir bir şeydi. Bir gece telefon sesine küfrederek uyandığında bu gizemli adamla ada hakkında konuşur bulmuştu kendini. Üstelik adam bir servet teklif ediyordu… Adamın adayı gezerken her bir köşeyi umut ve heyecanla süzüyor olması ise ayrı bir muammaydı. Eric adaya baktığında ürkütücü bir yapı mezarlığı gördüğü halde adam umut görüyordu. “Yenilenebilir… Yaşatılabilir… Yapılabilir…” diyordu. En azından adayı satın aldıktan ve hayal kırıklığına uğradıktan sonra onu uyardığını ve elinden geleni yaptığını bilmenin vicdani rahatlığını yaşayacaktı. Ne ya da kim olduğunu bilmiyor olmasına rağmen adama sempati duymaya başlamıştı, yine de adadan kurtulacaktı; adam da adayı almaya fazla hevesliydi zaten.
Eric McKenna adayı saatığı adamın büyücü olduğunu asla bilmeyecekti. Aslında adam kendi ağzıyla söylemişti bunu fakat fantastik kurgu edebiyatı ve filmleriyle büyüyen insanları buna inandırmak pek kolay değildir. Dünyanın içinde olduğu gerçekçilik akımını da hafife almamak gerek tabi. Dinler bile sorgulanırken büyüye kim inanır? Fallardan ve kendilerince büyüden, mistisizmden hoşlanan mugglelar dışında...
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Daphne Ruthree
Cuma Mayıs 04, 2012 10:18 am
Rütbe verilmiştir.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz