Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
+8
Jesus Adrian Vargas
Magdelena Ellingson
Vladimir Vyacheslav
Jerremiah Jefery Monteiro
Marlon Blackwood
William Mason Carrington
Ophrys Aeralith
Petre Piedmon
12 posters
- Petre PiedmonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 209
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Paz Nis. 08, 2012 12:30 pm
- Kod:
[size=10]Karakter adı:
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
Bu yeteneği isteme nedeniniz:
Tam görücü/Yarı Görücü:
[/size]
Açıklama: Bu yeteneğe sahip kişiler gelecekle ilgili kehanette bulunabilirler. Tam görücülük, doğuştan gelir. Yarı görücülük de doğuştan elde edilir; lakin kehanetlerinin doğruluk payının oranı daha azdır. Bu yeteneğe sahip çocuklar yarı görücü olup büyüdükçe daha iyi kehanet yaparlar.
- Ophrys AeralithHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 14/04/12
Yaş : 34
Nerden : Plüton
Lakap : Ryss, ancak aile üyeleri dışındakilerin bu lakabı kullanması pek hoşuna gitmiyor.
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
C.tesi Nis. 14, 2012 8:22 pm
- ;; Ophrys Aeralith
- Spoiler:
- Üçüncü katın penceresinden sızmakta olan kış güneşinin soluk ışınları kızlar yatakhanesinin yıllardır değişmemiş mobilyalarının cilalı yüzeylerini, koyu sarı ve beyazın ağırlıklı olduğu halıyı, camın tam karşısındaki duvara yerleştirilmiş Mercier armasını yalayarak geçiyor, günün bu saatlerinde alışık olduğu üzere hiçbir canlı beden bulamama ümidiyle odayı keyifle turlarken sarışın cadıya rastlayarak bir nebze daha donuklaşıyordu. Çevresindeki aurayı da karanlığa sürüklemekte olan endişesi, düz, platin, uzun saçlarıyla çevrelenmiş narin yüzüne hâkim mimiklerden rahatlıkla anlaşılabilirdi. Dolgun alt dudağının bir kısmı ön dişlerinin esiri olarak gerilmiş, kaşları çatılarak pürüzsüz teninin gerili olduğu alnına fark edilebilir kusurlar bahşetmişti. Yatakhanede yalnız olmasa en çetin maskelerinden birini giyerek ifadesizce oturuyor olurdu, ancak bir bahar sabahının gökyüzünün rengini utanmazca çalmış olan gözlerinde korku, nefret, öfke ve yakarış nidalarının can bulmasına müsaade etmişti genç cadı. Yatağının üstünde oturuyor olduğundan üzerine geçirdiği siyah elbisenin etekleri katlanmış, olduklarından daha kısa görünmelerine sebebiyet vererek bembeyaz cildini nefes kesici bir edayla panoramaya kazandırmıştı. Sağ eli serbestçe kucağına düşmüştü, sol eli ise ufak bir parşömen parçasını hiddetle sıkarak kâğıdın ucunun buruşmasını sağlamakla meşguldü. Ne kadar zamandır göz kırpmıyor olduğunu sorgulamadı, lâkin iki mavi küreyi rahatsız etmeye başlayan batma hissi aradan uzunca bir süre geçtiğini haber ediyordu. Oysaki onu bu derece rahatsız eden parşömen üzerinde özensizce çiziktirilmiş gibi görünen, kısa, pek bir mana içermeyen birkaç kelime yazılıydı.
İlk kâğıt ne zaman geldi?
Zihnini meşgul eden kelimelerin içerdiği manalar değil, görünmez bir el gibi yakasına yapışıp geleceğine yön vermekten, hatta belki de onu kontrol eden, kimi zaman cadıyı en az kendisini bildiği kadar iyi tanıdığını düşünen o psikopatın hayatına girdiği anının ayrıntıları olmalıydı bu paradoksu çözümleyebilmek için. Eğer zihni onu yanıltmıyorsa ikinci sınıfa gidiyordu. Şimdikinden çok daha naif varoluşu bir sabah yatağında uyanmış -o zamanlar şimdiki yatağının iki solundakinde yatmaktaydı zira henüz Andrea mezun olmamıştı ve pencere kenarında yer bulması imkânsızdı- ve başının birkaç santimetre önündeki komodinin üzerine karakteristik el yazısına sahip biri tarafından bırakılmış notu görmüştü; Micoah, Yasak Orman’ın girişindeki kayın ağacının altında bekliyor. Hogwarts’a geldiği sene aldığı, günlerdir kayıp olduğundan kalede arşınlanmamış koridor bırakmadığı sevgili fındık faresini sonunda bulacağı düşüncesiyle koşarak bahçeye çıkmış, ancak tam da notta yazan yerde hayvanın cesediyle karşılaşmıştı. Canının ne denli yanmış olduğunu tartışmak yersiz; lakin o andan itibaren kimi zaman sıklıkları artan, kimi zaman azalan ama daima peşini bırakmayan notlar hayatına girmiş oluyordu. Aklına gelebilecek herkesten şüphelenmiş, her seferinde yanlış izi takip ediyor olmanın başarısızlığını duyumsayarak başa dönmüştü. Notları görmezden gelmeyi ve orada yazanların tersini yapmayı kaç kere denediğini bilmiyordu; bildiği tek şey varsa tanrıcılık oynamaktan hoşlanan bu psikopatın her zaman haklı çıkmayı başardığıydı.
Hep hayalini kurduğun o ufak bahçe için kazmaya başladığında aradığın sana gelecek.
İsim yoktu, imza yoktu ve isimsiz kahraman yine haklılığını ispatlayacağından emin olduğunu belli eden, sinir bozucu edasıyla hayatına karışmakta ısrarcıydı. Karahindiba yetiştirmek için Göl Kıyısında ufak bir yer belirlemiş olduğunu, hatta tohumları özenle topladığını ve doğru zamanın gelmesini beklediğini kimseye söylemediğine, hatta günlüğüne bile yazmadığına emindi. Yine de kızıl ciltli ufak defterin son bir aylık kısmına kısaca bir göz attı Aeralith kızı; tahmin ettiği yanıtı aldığında ürkek, lâkin belirgin bir heyecan barındıran adımlarla hedefine yöneldi.
;;
;; Kurgusal efendim, şöyle açıklayalım: Ophrys bir görücü ama yeteneğinin henüz farkında değil, çünkü alışılanın dışında bir şekilde bu yeteneği o uyurken ortaya çıkıyor. Rüyada gibi bir anda uyanıp eline geçirdiği ilk şeyin üzerine kehaneti karalıyor ve sabah uyandığında bunu yaptığını hatırlamıyor. İşin ilginç kısmı el yazısının da değişiyor olması, o sebeple senelerce kendisinin sapığın biri tarafından izlenerek kontrol edildiğini düşünüyor.
;; Tam Görücü
- William Mason CarringtonBiçim Değiştirme Profesörü
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
C.tesi Nis. 14, 2012 9:58 pm
Onaylandı, işleniyor.
- Marlon BlackwoodKonsey Üyesi, Leondier Temsilcisi
- Mesaj Sayısı : 222
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Paz Nis. 15, 2012 8:31 pm
Karakter adı: Marlon Blackwood
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Kurgusal. Önceleri bir nimet olarak gördüğü bu yeteneği, giderek bir lanet halini almaya başladı. Eşi ve oğlunun ölümünden sonra şiddetlendi ve onların ölümüne ilişkin görüyle birlikte diğer tüm görüleriyle harmanlandı. Gençliğinde yeteneği üzerine gidip ilerlemeye çabalamış ve başarılı olmaya başlamıştı. Yalnız o meşum olaydan sonra tüm çalışmasını kesti. Yedi seneden sonra görücülüğü üzerinde tekrar çalışmaya başladı. Bunu kabuslarını engellemek ve Orenthia'ya yardımcı olmak amacıyla kullanmak niyetinde şimdilerde.
Tam görücü/Yarı Görücü: Yarı.
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Kurgusal. Önceleri bir nimet olarak gördüğü bu yeteneği, giderek bir lanet halini almaya başladı. Eşi ve oğlunun ölümünden sonra şiddetlendi ve onların ölümüne ilişkin görüyle birlikte diğer tüm görüleriyle harmanlandı. Gençliğinde yeteneği üzerine gidip ilerlemeye çabalamış ve başarılı olmaya başlamıştı. Yalnız o meşum olaydan sonra tüm çalışmasını kesti. Yedi seneden sonra görücülüğü üzerinde tekrar çalışmaya başladı. Bunu kabuslarını engellemek ve Orenthia'ya yardımcı olmak amacıyla kullanmak niyetinde şimdilerde.
Tam görücü/Yarı Görücü: Yarı.
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
- Spoiler:
- "Marlon! MARLON! MARL-" Haykıran kadının sesi ismi tamamlayamadan kesilivermesiyle birlikte, Marlon, nefes nefese yatağından sıçradı. Ter içindeydi. Yaklaşık son on yıldır çoğu gece, her defasında değişip yeni bir kıyamî alamet eklenen kabuslarla, karabasanlarla uykusu bölünüyordu. Çoğu zaman haykıran kadının cismani varlığı görünmüyordu; yalnız görünün sonuna doğru bir bebeğin ağlama sesi ile kadının haykırışı eşlik ediyordu. Yine bu görüyü ilk kez gördüğü günü hatırladı Marlon. Doğacak çocuklarının kız olacağını tahmin etmesi gibi temelsiz, yanlış olmasını temenni etmiş; tüm varlığıyla öyle olmasını ummuştu. Lakin durum tam tersiydi. Yeteneğine sövüp duruyordu o günden beri. İşe yaraması gerektiği zamanlarda ortalıkta görünmeyen, en olmaz zamanda hortlayıveren bir rahatsızlıktı uzun zamandan beri. Elinin tersiyle alnındaki ılık damlacıkları silerken sol tarafındaki komodinin üzerindeki saate baktı. 04.48. Sabaha az kalmıştı.
Bu kez yine ters bir durumu öngörmüştü. Orenthia'nın bir sonraki gece saldırıya uğrayacağı imgesi zihnini kurcalıyordu. Uğursuz yüzler okulu yerle bir etmek üzere yola çıkmıştı görüye göre. Yatağından kalkmayı ve konsey üyelerine haber vermeyi düşündü bir an için. Sonra vaz geçti. Zira önceki görülerinin aksine karısı ve oğlu ilk defa fiziki bir varlığa bürünmüştü bu kez. Ölmüşlerdi işte, geri gelemezlerdi. Dolayısıyla bunun gerçekleşme ihtimali yoktu, endişelenmemeliydi. Ayrıca tekrar çalışmaya başladığından beri yeteneği üzerinde bir hayli kontrol sahibi olmuştu, hangi kehanetin gerçek hangisinin yalancı olduğunu sezebiliyordu.
Artık gözüne uyku girmeyeceğini bildiğinden yerde duran gazeteyi alıp pencereden giren loş ışıkta göz gezdirmeye başladı. Okumuyor, sadece gözlerini kağıt üzerinde dolaştırıyor, gün ağarana kadar biraz olsun kafasını dağıtmaya çalışıyordu. Sonra o adamın fotoğrafını gördü ve taşlar yerine oturdu. Uzun boylu, zayıf, kötücül bakışlı, kel adam. Kocaman harflerle gazete başlık atmıştı. "Emmerald Vance delil yetersizliğinden salıverildi." Kehanetindeki adam buydu işte! Saldırıyı bizzat o yönetiyordu. Cesaretini toparlamaya çalışıp bir iki saniye duraklasa da, bu kez kasti bir trans haline geçerek kendini zamandan soyutladı.
Mekan kapkaranlık, yalnız iki kişinin yüzü seçilebiliyor. Bir kadın, mükemmel bir güzellikte. Ve bir adam, Emmerald Vance. 'Emrinizdeyim' diyor uysal bir sesle. Kadın gülümsüyor. Bir zafere doğru gittiğinden emin. Sağ eliyle olduğu yerden kibar bir işarette bulunuyor: 'Git, Vance. Git ve orayı yerle bir et.' Sonra bölünüyor her şey. Adam ağır adımlarla uzaklaşmaya başlıyor kadından. Ve bir plak sesi duyuluyor, bir chanson, hüzünlü bir kadın 'Non, je ne regrette rien'ı söylüyor. Daha sonra plak sesi başka bir kadın sesi tarafından bastırılıyor, bir haykırış. Marlon! MARLON! MARL-'
- Jerremiah Jefery MonteiroGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 33
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Yaş : 30
Nerden : Woodsboro
Lakap : JJ
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Paz Nis. 15, 2012 11:23 pm
Karakter adı: Jeremiah Jeffery Monteiro
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Karakterimin oluşumunda önemli bir rol oynuyor.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam görücü
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
- Spoiler:
- Güneşin nazik bir kız çocuğunu andıran doğuşu üzerine yıllar boyunca kendi ütopyamı kurduğum odamın panjurundan yavaş yavaş sıcak ışıklar giriyor ve bir bölümü hiç acımadan porseleni andıran tenime nüfuz ediyordu. Bu kadar dağınık bir oda da güneş ışınlarının hiçbir şeyin engellememesini garipsesem de uykumun iyice açıldığını ve bilincimin yerine geldiğini anladığımda benim için yeni bir günün daha başladığını kestirebilmiştim. Göz kapaklarımı zorluklarla birbirinden ayırdıktan sonra bir süre yattığım yerden yüzlerce hatıram ile dolu olan odamı incelemeye başlamıştım. Yıllar geçtikçe odam değişiyor, Muffy’nin ve arkadaşlarımın resimleri ile doluyordu. Eskiden asker yeşili olan duvarlar ve dolabım artık kırmızı siyah ve sarı renkleri ile donatıldığı eşsiz bir güzelliğe sahip olmuştu. İster istemez yüzümde oluşan küçücük bir tebessüm ile gözlerimi odanın en tepesine diktiğimde ise beynime bir anda çarpan çok sayıda kıvılcım ile adeta çarpılırken gözlerimin önüne serilen görüntü korkudan yataktan düşecek kadar felaket derecesindeydi. Mavi bir kamyonet ve sokağımızın zeminini dolduracak kadar kan görmek bir an olsa da travma göstergesi yaşatmaya yetmişti. Gözlerimi sımsıkı kenetlemiş halde yerde kıvranırken sonunda gözlerimi meşe ağacı parkenin üzerinde açarken her şeyin normal olduğunu görmem bu olayı ‘kötü bir kabus’ olarak yormama nende olmuştu. Aslında şuan yaptığımın şey kıvılcımların ve görüntünün olabilecek en iyi şeye yormaktı.
Yerden elimle destek alarak ayağa kalktığımda gözlerimi tavandan alamasam da insanlara ruh hastası gibi görünmek istemediğim için karamsar tarafımı bir köşeye çekerek yatağımın örtüsünü düzgün bir kalıp gibi örtmüştüm. Korkudan olacak ki üzerime terden yapışmış t-shirt’ü ve şortu parkenin üzerine kırışık bir şekilde çıkararak yatağımın önünde duran el işi dolabıma yönelmiştim. Ne giyeceğime karar veremez iken küçüklüğümün prensesi olarak nitelendirdiğim en yakın arkadaşım ve hoşlandığım kızın geleceğini düşünerek kırmızı ve siyah şeritlerden oluşan kazağı bulunduğu raftan alarak hızlıca üzerime geçirmiştim. Askıda asılı olan pantolonlardan en uygununu ararken en arkada duran koyu mavi rengini anımsatan kotu askısından çıkarıp hızlı bir şekilde üzerime geçirdikten sonra hazırdım işte. Odamın kapısının yanında duran boy aynasının önüne adımlarımı sürdürürken dağınık saçlarımı ellerimin yardımı ile geri atıp karıştırdıktan sonra doğal görünmesini sağlamıştım. Artık tamamen hazır olduğumu düşündüğümde beyaz tahta kapımın bir casus tarafından vurulduğunu duymak beni biraz da olsa rahatlatmıştı. Kapıyı yavaşça açtığımda ise açık kahverengi ve beyaz tüyleri ile güzelliği ile herkesin bir daha bakmasını sağlayan ve en iyi dostum Muffy kapımın önünde şaşkın bir surat ifadesi ile bana bakıyordu. Elimle ilk önce boynunu sonra da gövdesindeki yumuşak gövdesini sevdikten sonra köpeğin gözüne bakarak ‘’ Sence bugün ona çıkma teklifi etmeli miyim yoksa biraz daha zamanı varmı?’’ diyerek umutsuzca ve cevap veremeyeceğini bildiği halde cevap bekledi ancak olumsuz sonuca takılmayıp nihayet odamın kapısını aralayarak aşağıya inmiştim. Pazar sabahları neden evde aile bireylerinin olmadığına bir türlü anlam veremesem de mavi ve beyaz renkleri ile donatılmış evimde huzurun nirvanasına ulaştığım gerçeğini hiçbir şey değiştiremezdi. Merdivenlerin basamaklarını çifter çifter inerken nihayet evin mutfağına giriş yaptığımda mükemmel bir zamanlama yaptığımı bir kez daha fark etmiştim.
Son basamağı geri de bırakıp zemini kaplayan taşa bastığımda kapının çalması ile bir kez daha heyecanımı bastırma çabalarım ile uğraşırken ürkek bir şekilde kapıya yönelmiştim. Faye’in bu kadar doğru bir zamanlama yapmasına hayran kalmıştım ama bu ilk olmadığı için etkisini kısa bir süre kaybetmişti bile. Sonuçta karşımızda sarı ve turuncu renkleri ile mahalleye renk veren tam karşımızda duran evde yaşıyordu. Kapının eski tip kilidiğini sağa doğru döndürdükten sonra derin bir nefes alarak kapıyı açmıştım. Beline kadar uzanan saçlarını iki yana ayırmış bir şekilde içten gülümsemesi ile ‘’Selam’’ diyebilmişti sadece. Her ne kadar ona söylemek istediğim onca şey olsa da ağzımdan çıkan tek kelimenin ‘’Selam’’ olması onunda aynı hisleri paylaşıyor olma olasılığını arttırdığına inanmıştım. İçeriye davet edercesine kapının önünden çekilip ona yolu açsam da gülen suratı bir anda düşmüştü ve ‘’Sana aslında bir hediye yapmıştım ancak evde kaldı. Hemen getirip geliyorum’’ diyerek kafasına yavaşça bir şekilde vurduktan sonra karşıya geçmek için evin kapısından çekilmişti. Artık onunda bana aşık olduğuna neredeyse eminken kendimi gülmemek için kasıyordum ve onu arkadan izliyordum. Gerçekten benim duygularımın somut karşılığı olabilirmiy di ya da muggle olması bu durumu zorlaştırırmıy dı bilmiyordu ama kulağına işlen fren sesi ile bütün güzel duygularını beyninden söküp dibi belli olmayan bir boşluğa atmıştı.
Bir süre şoku atlatamadığım için gözlerimi yerdeki mozaik desenlerden alamasam da nihayet suratımı kaldırdığımda mavi bir kamyonetin Faye’e çarptığını görmüştüm. Yaşıyor mu diye bakmak istiyordum ancak gördüğüm rüyayı andıran görüntünün gerçek oluşu oraya gitmemi zorlaştırdığı gibi kapıyı kapatmama neden olmuştu. Nasıl olduğuna dair en ufak bir fikrim bile olmaz iken kendimi yatağa atmam bir olmuştu. Kafamda ki karıncalanmanın ve bu kazanın sebebini kendime yorarken içimdeki vicdan azabı duygusu asla susmayacak ve nereye gidersem gideyim peşimi bırakmayacaktı. Artık bir katildim, ya da en azından böyle düşünüyordum. Gözümden dökülen yaşlara engel olamaz iken kafamdaki soruların çoğalması durumumu iyice içinden çıkılmaz bir yere sürüklemişti. Yaşadığım olayın katlanılmaz bir trajedi olduğunu düşünürken nereden bilebilirdim ki aslında yeni bir hayatın başlangıcı olduğunu.
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Karakterimin oluşumunda önemli bir rol oynuyor.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam görücü
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Ptsi Nis. 16, 2012 2:54 pm
İkinizinki de onaylandı.
- Magdelena EllingsonRavenclaw III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 50
Kayıt Tarihi : 19/04/12
Yaş : 27
Nerden : St. Vladimir
Lakap : Mag ya da M.
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Perş. Nis. 26, 2012 3:55 pm
Karakter adı: Magdelena Ellingson
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Kurgu. Magdelena her ne kadar fiziksel güçlerine güvenen başarılı bir KSKS öğrencisi olsa da -her Forestier öğrencisi bu temeller üzerine kendini inşa eder- bu, onu güçlü biri kılmıyor.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam Görücü.
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Kurgu. Magdelena her ne kadar fiziksel güçlerine güvenen başarılı bir KSKS öğrencisi olsa da -her Forestier öğrencisi bu temeller üzerine kendini inşa eder- bu, onu güçlü biri kılmıyor.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam Görücü.
Yetenek ile ilgili örnek rpg:
- Spoiler:
“Hayır! Dur! Bekle!”
Ağzından aceleyle çıkan komutlara yeterince ağırlık verebildiğinden emin değildi. Alek öfkeyle soluyordu. Göğsü hızla şişip iniyordu. Vücudu adrenalin doluydu, ciğerleri göğsünü parçalayıp dışarı fırlayacak gibi görünüyordu. Yumruklarını sıkmıştı. Büyük bir sabırla Magdelena’yı dinlemeye çalıştı. Fakat kızın biraz hızlı olması gerektiği aleni bir şekilde ortadaydı. Ian denen çocuğu eline geçirdiği gibi boğazını deşecekti şüphesiz.
Magdelena titredi. Görüşü saydamlaşmış, şekiller birbirine girmişti. Gözlerini kırpıştırdı fakat bir şeylerin değişmesi mümkün görünmüyordu. Alnını sıvazlayıp yere çöktü. Büyük bir ihtimalle ani bir hareketinden ötürü tansiyonu düşmüştü. Alek’e bunun için nasıl bir açıklama yapacağını bilmiyordu. Vaktin aleyhlerine işlediğini bilmesine rağmen -Alek öyle düşünüyordu- utancından kıvranmakla meşguldü. Gözlerini kapatmasıyla birlikte yüzünde şaşkınlık dolu bir ifade belirdi. Karanlıkla birlikte zihnindeki mavi – yeşil ışıklar yavaşça sönmüş ve görüntüler oluşmaya başlamıştı. “Aman Tanrım…” dedi kısık sesle. Alek çıldıracak noktaya geldiğini hissetmişti. Yumruklarını iyice sıkıp “NE VAR!” diye kükredi.
Genç kız irkildi. Gördüklerinin ne kadar gerçek ne kadar sahte olduğundan emin değildi. Bu işin sonunda kendisi için sağlıklı şeyler olmasını umuyordu. Alek’in abartılı öfke nöbetinin dinmesini beklemek zırvalık olurdu. Yaşadığı şoku bir sürelik göz ardı etti. “Ian değildi Alek. Günlüğünü o çalmadı. Erik’ti.” dedi sükûnet dolu bir sesle. Alek’ten anlayış bekledi. Gözle görülür korkusunu sesine yansıtmak istememiş, iç burkan bakışlarla çocuğu etkilemeye çalışmıştı.
“Hey…” dedi Alek, afallamıştı. Saçlarını küçük bir çocuk gibi kaşıyıp hiçbir halt anlamadığını ima eden bir ifadeyle yüzünü buruşturdu. “Her şey ortadaydı kızım. Yani… Bekle bir saniye. Nereden biliyorsun?” Jeton yeni düşmüştü. Magdelena Alek’e jetonunun çok köşeli olduğunu söyleyeceği bir anda kendini durdurup ortamın havasını değiştirmeyi reddetti. Ayrıca köşeli jetonların daha çabuk düştüğü kanıtlanmış bir gerçekti.
“Gördüm.” dedi fısıltıyla. Görüntüleri ne şekilde tasvir edeceğini bilmiyordu. Sadece kendine güvenilmesine ihtiyacı vardı –ki Alek, bu konuda sorun yaratmazdı. Arkadaşından ses çıkmadığını görünce salak gibi göründüğünü düşünüp devam etti. “Demek istediğim, gerçekten gördüm. Pekâlâ, daha önce böyle bir şey olmamıştı. Sanki yukarıdaki güçler bana ilahi bir video kaydı göndermiş gibiydi.” Bu sözün üzerine Alek, kendini tutma ihtiyacı duymadan kahkahayı bastı. Bütün öfkesi durulmuştu. Kısa bir zaman içinde böyle bir değişikliği ikisi de beklemiyordu. Alek’in hırslı adımlarının V. Sınıf Selfier öğrencisi Ian Thomson’a ait deşilmiş bir gırtlağa sebep olacağını düşünüyorlardı.
“Sanırım bu kadar neşelendikten sonra bir katil gibi hareket etmemin anlamı kalmayacak. Büyüyü bozdun Mag.” dedi sırıtarak. Sinirlerinin gevşediğini hissedebiliyordu. Günlüğünün çalınmış olmasından dolayı duyduğu rahatsızlık halen beynini kurcalıyordu fakat bir şeylerin yanlış olduğunu en başından fark etmişti. Ian Thomson her ne kadar rezil bir pislik olsa da sevimli günlük hırsızı tabiri onun gibi bir tiple örtüşmüyordu. Erik mi? Yarın Ortak Salon’da cesedini bulacaklardı. Diğer bir sorun ise, ilahi güçler tarafından gönderilen şu video kaydıydı. Bu da neyin nesiydi?
- Jesus Adrian VargasRavenclaw V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 27
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 2:28 pm
Karakter adı: Jesus Adrian Vargas
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Jesus, diğer büyücülere göre oldukça esrarengiz görünümlü ve çok daha basit yaşayan biri. Onun hayatını renklendirecek bir şeyler gerekiyor ve daha doğrusu onu şekillendirecek bir şeyler gerekiyor. Görücü olmasıyla, şirin görünen ifadesi biraz daha ürpertici bir hal alacak. Ben de böyle psikopat bir karakter yetiştireceğim.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam Görücü
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Jesus, diğer büyücülere göre oldukça esrarengiz görünümlü ve çok daha basit yaşayan biri. Onun hayatını renklendirecek bir şeyler gerekiyor ve daha doğrusu onu şekillendirecek bir şeyler gerekiyor. Görücü olmasıyla, şirin görünen ifadesi biraz daha ürpertici bir hal alacak. Ben de böyle psikopat bir karakter yetiştireceğim.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam Görücü
- Spoiler:
- Görü...
Leslie dolabın içerisinde tuttuğu mirasa sahip olmak için her şeyini verecek gibiydi, fakat Jesus hışımla aldı kalın kaplı defteri. "Sakın! Bir daha böyle bir şeye kalkışma!..."
Hayat...
Sesler uzaktan kulağına geliyordu sanki. Genç yine görmüştü. Leslie'nin yanına yığılmış bedenini zorla doğrulttu. Kızın pamuk elleri çocuğun tüylenmeye başlayan yanaklarında dolaşıyordu. Her zamanki gibi donuk bakışlarından ödün vermeden öylece yüzüyordu kızın okyanus mavisi gözlerinde. Gördüklerinin doğru olup olamayacağını düşünürken yine de rüyaya yormaya çalışıyordu. Belki bu sefer severim, diye giriştiği bir ilişkiyi daha hiç bir faydası olmadan bitirecekti. Duygularını aldırmış bir insan gibi yaşıyordu hayatını Adrian. Birilerine karşı bir şeyler hissetmek istiyor, bazen gülmek hatta sinirlenmek ve hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu. Leslie'nin elini bir hışımla tutup yüzünden ayırdı büyücü ve olduğu yerden doğruldu. Leslie, Adrian'ın bu tavırlarına oldukça alışkındı fakat yine de hızla atan kalbindeki korkuya bir çare bulamıyordu. Adrian, kızın kalp atışlarını kendi kulaklarında duyduğu sırada dudaklarını aralayarak kelimeleri azad ediverdi."Olmuyor."
Leslie, tam olarak anlam veremediği tek kelimeyle az da olsa şoka uğramış, fal taşı gibi açılmış gözlerini Adrian'ın çıplak üst vücuduna odaklamıştı. Adrian ise üstünü rahat hareketlerle giyerken yiyeceği fırçayı sorun etmiyordu. Leslie ile bu üçüncü kez ilişkiye girmesiydi ve bir türlü başarılı olamıyordu çocuk kıza karşı bir şeyler hissetmekte. Tenleri birbirlerine kesinlikle aykırı değildi fakat Jesus, Leslie'nin atan kalbini duyduğu gibi kendi kalbinin attığını da duymak istiyordu. Ya onu severken ya da onu kaybetme korkusu yüzünden... Okyanus mavisi gözlerden akan yaşlara karşı bile neredeyse bir duygu besleyemiyordu Jesus. Oysa o güzel gözlerin tuzlu yaşlarla dolması yerine kendi gözlerinin yaşlanmasına razı olurdu. Leslie'ye hiç bir zaman söyleyemediği o iki kelimeyi söylemek için yanına oturdu. Hissetmediği için hiç bir zaman kullanmadığı o iki kelimeyi dudaklarından çıkarırken zorlanıyordu. Kız elleriyle kapadığı suratını aralayıp Jesus'a bakarken "Seni seviyorum." deyivermişti bile genç. Leslie, ağlamasına gülüşünü katarak kafasını iki yana salladı. "Beni sevmiyorsun, ama seni seviyorum." Jesus elini tutan Leslie'ye gülümsemeye çalışarak oturduğu yerden hızla kalktı ve beyazlaşan odanın içine dolanlara müdahale edemeden izledi, izledi ve izledi...
"Sen!"
Yere oturmuş derin derin nefesler alarak kendine gelmeye başlıyordu Adrian şimdi. Karşısında kendisini dürtüp Adrian'ın bu haline deliler gibi ağlayan kıza öfkeli gözleriyle bakıyordu. Leslie, olan bitene anlam veremeden iyi niyetle sormuştu gencin iyi olup olmadığını. Adrian yerinden hışımla kalkıp "Sen bunu yapmaya nasıl cürret ettin?" demişti. Kız, şoka uğramış, Jesus'un neden bahsettiğini bilmiyor gibiydi. "Dolabı aç!" Kız ürkek adımlarla ilerlemişti dolabın önüne ve bir an duraksayıp ağlayan gözlerini sildi. "Bunu neden yapmamı istiyorsun?" Jesus'un bir adamı yetmişti kızı ürkütmeye. Kız dolabı isteksizce açtığındaysa Jesus en değer verdiğini orada görmüştü gerçekten. Hızla ilerleyip kızı omzundan kenara itti ve dolabın içerisindeki mirası aldı. "Sakın! Bir daha böyle bir şeye kalkışma! Görüyorum Leslie, anlamıyor musun?"
Asasını elinde sıkıca kavramış olan kızın hiç beklemediği bir anda sersemletmişti Adrian onu. Rüya olmasını dilediği görü, gerçekleşmişti yine. Ondan ayrılmaya karar veriyor, bir şeyler görüyor ve ardından dolabı açtırıyordu. Aynı rüya sandığı o görüdeki gibi. Görücü olmak bir lütuf değildi ve görücülüğün sırrı o mirasın içinde de değildi. Zavallı Leslie ise bunu anlayamayacak kadar aptaldı. Koltuğunun altına aldığı kalın defterle çoktan uzaklaşmıştı Leslie'nin evinden.
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 2:56 pm
Vladimir Vyacheslav demiş ki:İkinizinki de onaylandı.
- Lucilla MontezGryffindor V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 30
Kayıt Tarihi : 30/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 6:46 pm
:: Lucilla Montez.
:: Tam Görücü.
:: Karakterimle bütünleşeceğini düşünüyorum.
:: Tam Görücü.
:: Karakterimle bütünleşeceğini düşünüyorum.
- Örnek Rp:
- Gözlerinin önüne serilen buğulu sahne bundan tam birkaç ay öncesine aitti. Anımsadığı ve zihninde kalıcı bir yer edinen görüş, Clessia'nın buz kesmiş güzeller güzeli bedeninin ta kendisiydi. Dudaklarının adeta mühürlenmesine işte o zaman şahit olan kumral cadı, hissettiği derin hüsran sayesinde çektiği acının müptelası olmuştu bunca zamandır. Kendisine bahşedilen eşsiz yeteneğinden nefret etmesinin en büyük nedeni belki de buydu. Her yeni görüşte beyin kıvrımlarını işgal eden isim en yakın arkadaşına ait olduğunda çaresizliğinin kollarına teslim ediyordu bedenini. Ruhu içinde büyütmeye devam ettiği aşkıyla birlikte milyonlarca parçaya ayrıldığında bile bu kadar yakmamıştı canını. Düşüncenin etkisiyle ürperen Olivia, bakışlarındaki dalgınlığı bertaraf etmek adına derin bir nefes alıp kendine gelmeyi yeğledi. Clessia ile dolup taşan zihni ona ihanet etme düşüncesiyle birlikte inanılmaz bir ağrıyı peydahladığında teslim olmayacağına dair ant içti kendi kendine. Zira her şeye rağmen cadının cennetin eşsiz bahçesinden süzülen tınısı kulaklarında raks ettiğinde ruhunun uzuvlarına dek işlemiş olan birkaç damla kudrete tutunarak büyücüye bakma tenezzülüne erişti. Bir kuş misali çırpınan kalbinin ağırlığını hissettikçe daralan ruhu, kulaklarında çınlanan kelimelerle birlikte onlarca zehirli okun kurbanı olmayı başardı. Akması muhtemel olan yaşların dolduğunu fark ettiğinde yutkunan Olivia, dudaklarını kemirmeye başladığında söyleyebileceği her bir cümleden kaçındı. Keza konuşarak kendini daha da küçük düşürmek istemiyordu. Birkaç dakika önce dudaklarından dökülen kelimeleri geri alabilmeyi öylesine çok arzulamıştı ki şimdi, vücudundaki tüm kanın yeniden yanaklarını çekildiğini de hissedebildi pervasızca.
...
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Salı Mayıs 01, 2012 8:34 am
Onaylandı.
- Timothea ValdézGryffindor IV. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 11
Kayıt Tarihi : 11/05/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
C.tesi Mayıs 12, 2012 7:08 pm
Timothea Valdéz
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Thea sürprizlerle dolu bir kız. Aynı zamanda hayatında hep bazı şeylerin eksik olduğunu düşünerek yetişti. Özel bir yeteneğe sahip olabileceğine hiç inanmadı. Ama küçüklükten beri ailesi hep onun bazı şeyleri tuhaf bir şekide tahmin edebildiğini düşündü. Thea ise ailesinin bunu sırf alay etmek için yüzüne vurduğunu düşünüyor.
Tam görücü/Yarı Görücü: Yarı Görücü.
Örnek RP:
Bu yeteneği isteme nedeniniz: Thea sürprizlerle dolu bir kız. Aynı zamanda hayatında hep bazı şeylerin eksik olduğunu düşünerek yetişti. Özel bir yeteneğe sahip olabileceğine hiç inanmadı. Ama küçüklükten beri ailesi hep onun bazı şeyleri tuhaf bir şekide tahmin edebildiğini düşündü. Thea ise ailesinin bunu sırf alay etmek için yüzüne vurduğunu düşünüyor.
Tam görücü/Yarı Görücü: Yarı Görücü.
Örnek RP:
- “Hey!” Diye bağırdı önündeki kız. “Delirdin mi sen kızım?”
“Belki de transa geçti.” Diye devam etti onun yanındaki. “Bence kaçalım, öfke krizine girmeden.”
”Ne krizi be! Bu kız tam bir kaçık, baksana!”
“Ama ya aniden köpürürse, baksana şunun iri mavi gözlerine. Ne kadar korkutucu!”
“Hadi tüyelim buradan!” Diye diretmişti kız.
“Bak, izle de gör!”
Kendini korkusuz zanneden kız, Thea’ya bir tokat yapıştırmıştı aniden. Korkusuz kızın yanındaki, tırsak şişko ise tir tir titriyordu. İkisi de bekledi, fakat Thea’dan henüz bir tepki görememişlerdi. Thea ise tam anlamıyla transın etkisindeydi. İri mavi gözleri gökyüzündeki tek bir noktaya mıhlanmış, daha sonra da öylece hareketsiz kalmıştı. Önündeki korkusuz takılan kendinden bir yaş büyük Selfier öğrencisi ise yerinde huzursuzca kıpırdandı. Ellerini beline koyarak beklemeye devam etti. Bir yandan yanındaki şişko kız onun formasını çekiştiriyor ‘Hadi gidelim buradan!’ diyerek yalvarıyordu. “Hadi artık!” Diye tısladı korkusuz Selfier kızı… Fakat bir süre sonra yanındaki şişko kızın çekiştirmelerine karşı koyamayan cılız vücudu –şişko kızın elinde kukla haline gelmişçesine- sarsıldı. Kıza döndü aniden, ‘Sen de bir yerinde dursana be!’ diyerek ona da tısladı sonra.
Birkaç dakika henüz geçmişti ki. Thea anında gözlerini kapatıp silkinmeye başlamıştı. “Hah! Kendine geldi bizimki!” Diye homurdandı cılız ve korkusuz Selfier kızı. “Siz… Siz ne zaman geldiniz?” Thea şaşkınca mırıldanmıştı bu sözleri. Thea’nın bu lafı üzerine korkusuz Selfier kızı ağzını eğmekle yetindi. “Siz… Siz ne zamağn geğldiniğz?” Başka zaman olsa Thea kendi taklidi yapmış olan bu kızın ağzının ortasına çakmıştı sonunu bile düşünmeden ama şimdi o kadar büyük bir transtan daha yeni kurtulmuşken bunu yapmayı umursamıyordu bile.
- “O gördüğüm siluet… ” Diye devam etti sözlerine. “Başınıza kötü bir şey gelmeden kaçıp gidin buradan.”
“Oh oho!” Korkusuz Selfier kızı alaylı bir şekilde gülmekle yetinmişti oysa. “Şu tehditkar dolu ifadelere de bakın hele, sanki başımıza bir şey geleceğinden eminmiş gibi konuşuyorsun.”
“Evet, gördüm ya da içime doğdu ne bileyim. Eh! Söylediklerimi dinlemezseniz siz kaybedersiniz ben değil!”
Thea alandan uzaklaşmak için birkaç adım geri çekilmişti ki, dönüp gitmeden önce onlara durumu izah etmenin belki akıllarını başlarına getireceğini düşündü. “Bir yaratık… Sizin üzerinize saldırıyordu. İşte gördüğüm şey bu! Sizi de hiç tanımıyorum ama… Ne saçma değil mi?” Açıkçası bu salaklarla neden muhatap olduğunu dahi bilmiyordu ya da onları neden kurtarmaya çalıştığını. Yine de onlar kadar taşlaşmış bir kalbinin olmadığını iyi biliyordu. Tam dönüş yolunu mesken edinmişken kalabalık bir grubun henüz kaleci seçmelerini yeni kazanmış birini taşıyarak bu iki salak kızın üzerine doğru yürüdüğünü gördü. Kızlar Thea’ya doğru harekete geçtiklerinden bu grubu fark etmemişlerdi bile. Ama grup bu iki kızı bir silindir gibi ezip geçtiklerinde saçları ve kıyafetleri darmadağın bir hale girmiş ve bir savaştan çıkmış izlenimini veren bu iki kız öfke içinde homurdanarak ayağa kalkmaya çalışmıştı. Thea kendilerini duyma mesafesinde olan bu iki kendini beğenmiş kızlara döndü. “Ah! Gördüğüm şey bir yaratıktı aslında, bunun olacağını düşünmemiştim. Ama yine de sizi buradan gitmeniz için uyarmadığımı söylemeyin!” Ve gülümseyerek oradan uzaklaştı. İntikam ne tatlı bir şey, diye düşünerek.
- Ophelia Valerie AvaviaHufflepuff V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 60
Kayıt Tarihi : 24/04/12
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Salı Mayıs 29, 2012 2:03 pm
- Yetenek ile ilgili örnek rpg:
- Kesik nefeslerin duyulduğu gecede çimenler, bir çift ayağın altında eziliyor. Yağmur sonrası toprak kokusunu andıran bir koku etrafı çevrelerken kopkoyu bulutlar gökyüzünün her bir köşesini kaplıyor. Sık ağaçlıkların varlığını sürdürdüğü ormandan acı bir çığlık yükseliyor, tüm vehmî ile kulaklara doluyor ansızın. Yalın ayaklarıyla ezdiği çimenlerin kendisini var gücüyle yer altına çektiğini zanneden beden, tüm benliğiyle ürperdiğini hissediyor. Ama neden? Kurumuş dudaklarını araladığında tek kelam dahi edemiyor. Ciğerlerine dolan havanın kendisine yararı olması gerekirken oksijenin varlığı genç bedene zarar veriyor. Çakalların uğuldayan sesi ormanın karanlığında çınlıyor. Kendi etrafında öylece dönen beden gözleri önüne sürülen bu manzara karşısında bas bas bağırmak istiyor lakin başaramıyor. Ses telleri koparıp kesilmişcesine elinden alınan ürkek beden, bir ceylanın buğulu gözleri ile çarpışıyor. Yerden yükselen ve yükseldikçe koyulaşan sislerin arasında usul usul gözyaşı döken ceylan bir an daha durduktan sonra ardına dahi bakmadan simsiyah gecenin içinde kaybolup gidiyor.Haykırma iç güdüsünü bastırmaya çalışarak uykusundan uyanan genç cadı, odanın boğucu havasını suya acıkmış bir kuşun çırpınışlarını andıran tavırlar eşliğinde soludu. Nefes almasına yarayacakmış inancıyla elini göğüs kafesinin üzerine doğru götürürken var gücüyle dokunduğu noktaya baskı uygulamaya başladı. Elaya çalan yeşil gözlerinden akıttığı bir damla gözyaşı yanağından süzülürken sesini çıkarmadı, gözünden yaşların boşalmasına engel olmadı. Uzun günler boyunca gördüğü kareler aklından bir an olsun silinmezken başını yastığa koyması ile zihin karışıklığının içine her an bir takım sahneler daha ekleniyordu. Bu durum karşısında korkuya ve umutsuzluğa boyun eğen cadı için tertemiz bir gün doğmak bilmiyordu. Yüzünün güldüğü günleri böylesine özlemiş iken ruhsuz bir halde etrafta dolanıyor oluşu etrafındaki insanları da en az kendisi kadar rahatsız ediyordu. Günbegün rahatsızlığın aslı halini alıyor, yaşamaya devam ettiği her gün başına ruhunun on yıl daha fazla yaşlandığını hissediyordu.
Yatağının üzerine bırakılmış kara cübbenin gözüne ilişmesiyle yattığı yerde doğrulan cadı, henüz düzene girmemiş nefeslerini kontrol etmekte zorlanırken aklına üşüşen düşünceler silsilesi eşliğinde yerinden kalktı. Yatakhaneden yükselen uykulu nefes alıp verişlerin içinde yorganını yastığının üzerine doğru çekerken ürpermekten kendini alamadı. Oldukça sıcak olan yatağından çıkmasıyla pencerelerin kenarlarından sızan soğuğun sırtına yapışması bir olmuştu. Kendi yatağının sağında bulunan yataktan kıpırtı sesleri gelirken cübbesini çarçabuk üzerine geçiren Ophelia kapıya doğru birkaç usul adım attı. Bir anlığına da olsa arkasına dönüp bakmazken kavradığı tokmağı hafif bir bilek hareketiyle aşağıya doğru çekti. Aralanan kapının eşiğinden sönük bir ışık huzmesi yatakhanenin içine doğru yol almışken kendisini dışarıya atan cadı havasız kalmışcasına acıyan ciğerlerine hava solumaya devam ediyordu.
Attığı her adımla dahada hızlanıyordu cadı. Durmak aklının ucundan dahi geçmezken seyrettiği yolun nereye çıkacağı hususunda tek bir fikre dahi sahip değildi. Yavaşlamayı benliğine yediremiyor, hangi sebepten ötürü içini böylesine derin bir hırsın kapladığını kestiremiyordu. Çıplak ayakları soğuk parkelerin ardından yumuşak bir alan üzerinde kaymaya devam ediyorken ezdiği yeşillikler gıdık almasına neden oluyor, istifini bozmayan cadı kendisiyle oyun oynayan zemine bomboş gözlerle bakıyordu. Hunharca esen rüzgar suratını yalıyor, darmadağın olmuş saçları yelde bir o yana bir bu yana uçuşuyordu. Bir tutam gözlerinin önüne düşerken rüyasında hissettiği toprak kokusu bir kez daha burun deliklerini dolduruyordu. Üşüyor, korkuyor fakat yinede geri dönme fikrine karşı direniyordu. Kulağını okşayan ayak tıpırtılarını yakınında hissederken göz kapaklarındaki baskı dahada yoğunlaşıyor, yumduğu gözlerini açamıyordu.
Karakter adı: Ophelia Valerie Avavia.
Tam görücü/Yarı Görücü: Tam Görücü.
Geri: Tam Görücü / Yarı Görücü Alımları
Salı Mayıs 29, 2012 2:07 pm
Timothea Valdéz; reddedildi.
Ophelia Valerie Avavia; kabul edildi.
Ophelia Valerie Avavia; kabul edildi.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz