Bakanlık Alımları
+16
Cedric Valentine
Peter Léo Schwarz
Luanna Guadalupe
Aaron Chancellor
Marquéz Slorkié
William Mason Carrington
Marquesa Ceasario
Petre Piedmon
Jhalen Laidlaw
Claudia van Bussen
G. Lúthien Quellina
Irene Cleveland
Alastríona Sluaghadhán
Vladimir Vyacheslav
Renée Laënnec
Sjöfn
20 posters
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
- Sjöfn
- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt Tarihi : 05/09/11
Bakanlık Alımları
Perş. Eyl. 08, 2011 11:58 am
Birimler;
xDestek Kadro
xUluslararası Sihirsel Birliği Dairesi(Marquesa Ceasario ~ Uluslararası Sihirsel Birliği Dairesi Başkanı)
xSihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi
xEsrar Dairesi (Eva Beauvier ~ Esrar Dairesi Başkanı)
xSihirli Kanun Yürütme Timi (Summer Austén Jagdlòr ~ Sihirli Kanun Yürütme Timi) Başkanı)
xBüyüceşûra
xSihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi (Vinj Géprt - Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi Başkanı)
xSihirli Yasal Yaptırım Dairesi (Vilcjo Vilhelmo ~ Sihirsel Yaptırım Dairesi Başkanı)
xSihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi
xSeherbaz Bürosu
xUnutturma Ekibi (Marquéz Slorkié ~ Unutturma Ekibi Başkanı)
xDestek Kadro
xUluslararası Sihirsel Birliği Dairesi(Marquesa Ceasario ~ Uluslararası Sihirsel Birliği Dairesi Başkanı)
xSihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi
xEsrar Dairesi (Eva Beauvier ~ Esrar Dairesi Başkanı)
xSihirli Kanun Yürütme Timi (Summer Austén Jagdlòr ~ Sihirli Kanun Yürütme Timi) Başkanı)
xBüyüceşûra
xSihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi (Vinj Géprt - Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi Başkanı)
xSihirli Yasal Yaptırım Dairesi (Vilcjo Vilhelmo ~ Sihirsel Yaptırım Dairesi Başkanı)
xSihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi
xSeherbaz Bürosu
xUnutturma Ekibi (Marquéz Slorkié ~ Unutturma Ekibi Başkanı)
- Kod:
[list][size=10][b]Karakteristik Özellikler:[/b]
[b]Karakter Yaşı:[/b]
[b]İstenilen Bakanlık Mevkii:[/b]
[b]Örnek Rp:[/b] [/size][/list]
- Renée LaënnecCadı
- Mesaj Sayısı : 102
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 10:20 am
Sınır tanımaz neşesi, enerjik yapısıyla perçinlendiğinde onu durdurmak neredeyse imkânsız. Boş boş oturmayı sevmez ve boş boş oturanlarla da konuşmaz. Paylaşmayı sever, sıkı bir adalet yanlısıdır, hep kendinin dediği olsun ister. Çocukluğunda ailesinin zoruyla enstürmana alıştırılmış, fakat büyüdükçe zorunluluktan değil severek, kendi rızasıyla çalmaya yönelmiştir, Amélie. Yalnız kalmaktan hiç haz etmez, kalabalık ve eğlenceli ortam neredeyse o da orada olmalıdır.
25.
Esrar Dairesi Başkanı ya da Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı.
25.
Esrar Dairesi Başkanı ya da Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı.
- Spoiler:
- Saatlerden beri kalem tutan eli sayfaların üzerinde soldan sağa doğru düzenli hızda ilerlerken hissettiği ağrıya kalemin mürekkebi bitince son verdi. Dudakları birbirine kenetlenmiş şekilde alt ve üst dişlerini birbirine bastırdığı anda mürekkebi bitmiş kalemi sertçe parlak yazıların yüzeyine fırlattı kısa mesafeden. Gözlerinin önüne düşen birkaç tutam saçı arkaya götürürken başına girmiş ağrıyı dindirmek istercesine kafasını avuçladı ve bir süre öyle tutarak bekledi. Bu sırada gözleri masanın üzerindeki birkaç ıvır zıvır üzerinde gezinirken işle ilgili şeylerden biraz uzaklaşmak isteyerek başka şeylere odaklanmanın kendisine daha iyi geleceğini adı gibi biliyordu. Kendisine neyin daha iyi geleceğini de... Masasının duvar kısmına istiflemiş olduğu resim çerçevesini eline aldığında gördüğü tablo karşısında elinde olmadan gülümsedi, sağ işaret parmağını resimdeki büyücünün yüzünde gezdirirken. Dudaklarına yerleşen gülümsemesini söndürmesi, resim çerçevesini tekrar eski yerine koymasından sadece bir saniye önceydi. Resimden de olsa biraz olsun Ixion'ı görebilmek cadının moralini en yüksek seviyelere taşırken Lita'nın kendisine incelemek amacıyla vermiş olduğu dosya aklına düşünce istemsizce olduğu yerde irkildi. Surat ifadesi az öncekinden oldukça uzaklaşmış bir hâlde birkaç kez gözlerini ayılmak amacıyla açıp kapadı ve narin elleri arasındaki dosyanın kapağını açtı yavaşça. " Tamam, bir bakalım. " Açar açmaz kurbanın resmine kaydı büyüleyici gözleri.
Kadının hatları oldukça belirgindi, genç olduğu cildinin sıklığından aşikârdı. Resmin hemen altına iliştirilmiş doğum tarihini gördüğünde tahmininde yanılmadığından dolayı belli belirsiz gülümseme yerleşti dudaklarına; ancak gözlerindeki parıltı son bulmuştu ne yazık ki.
Dirseklerini dayadığı masadan çekip dosyayı elinden bırakmamayı amaçlayarak dönen sandalyesini cama doğru çevirdi ve ayaklarının yardımıyla oturduğu yerden ilerleyerek ayakkabısının tabanını yarım metre yükseklikteki dolabın yüzeyine yerleştirdi. Hafifçe sağa sola sallanırken ara sıra gözlerini dosyadan çekip dışarıdaki nefis manzarayı seyrediyordu biraz olsun rahatlamaya çalışarak. Biri mavi, diğeri ela olan gözleri yazıları bir çırpıda okuyup bitirdiğinde bu eziyeti de sona erdirdi cadı. Arka kısımdaki masasına gitmek amacıyla, dayamış olduğu ayaklarıyla dolaba baskı yaparak sandalye orta hızda masaya doğru sürüklendi cadının bedeni ile birlikte. Masadan tarafa dönerek dosyanın kapağını kapattı ve üstün körü saçını düzelterek Lita'yı odasında bulacağını umarak atmosferinde sıkıntı barındıran odasının kapısı araladığında buz gibi bir hava karşıladı onu. Birkaç saniyeliğine istemsizce kapanan gözleri bir seherbazın sesinin kulaklarına ulaşmasıyla tekrar açıldı ani bir şekilde. " Yeni bir vaka efendim. Bayan Allison'ın odasına gitmeye çekindim, bu yüzden dosyayı size getirmenin daha uygun olabileceğini düşündüm. " Aceleci tavırlar sergileyen seherbaz, elindeki dosyayı cadının serbest olan eline tutuşturmaya çalışırken dosyanın içindeki kâğıt zımbırtılarını dökeceğini Claude fark ettirdi. Şimdilik bu konu üzerinde kafa yormak için oldukça yorgun olduğunu ağırlaşmış ve yıkılmakta olan bedeni hatırlatırken alelacele seherbazı geçiştirdi birkaç sözle. " Teşekkür ederim, Bloodworth. Allison'a ben iletirim. " Genç seherbaz bulunduğu yerden uzaklaşmaya başlayıp küçük bir nokta hâlini alana dek arkasından bir süre izledi zamanı öldürdüğünün farkında olmaksızın.
Lita'nın odasının kendisininkine bu kadar yakın olmasını ilk kez bu kadar olumlu karşılarken adımlarının giderek yavaşlamakta olduğunu topuk seslerinin azalışından sezdi. Lita'yı bekletmesine aldırmaksızın olduğu yerde bekledi ve gözlerini kapatarak parmaklarıyla hafifçe ovmaya başladı. İşlem bittiğinde gözlerini açmaktan korktuğuna şaşkın tepkiler verdiği yüzünün aldığı şekilden apaçık belliydi. Gözleri kapalı iken bile başının döndüğünü uzuvlarına kadar hissedebiliyor, açtığında kendini ayakta dikili bulmaktan ziyade yerde yatmış vaziyette bulmaktan korkuyordu. Sol omzunu yanında bulunan duvara yasladı, ardından sol kolunu ve sol kalçasını. Bedeninin duvarla olan temasını kesmemeye dikkat ederek Lita'nın odasına kalan birkaç adımlık mesafeyi aşmak için yavaş ve minik adımlarla ilerlemeye başladı, gözleri yarı açık bir biçimde. Kapının kolunu hissettiğinde açmadan önce gücünün yetebileceği ölçüde sadece bir kez tıklattı sabırsızlıkla beklerken. Lita'nın bitkin sesi içeriye girebileceğini cadıya söylerken tüm gücünü vererek kapının kolunu aşağıya bastırdı ve kapı içeri açılarak, ağırlaşan bedenini odaya soktu. Gözlerini bir kez ovalayıp birkaç kez aç-kapa' işlemini uygulamasının ardından kendisi kadar yorgun olan cadının masasının önündeki koltuklardan birine attı bedenini. Dosyayı masanın üzerine bırakırken midesindeki ezilme hissi, bir sarmaşık misali tüm bedenini çoktan sarıp sarmalamıştı. Yine de güçlükle konuştu.
" Yeni bir vaka. Henüz okumaya fırsatım olmadı, yaklaşık beş-altı dakika önce elime geçti. "
***
Dosyanın kaygan sayfalarını narin parmaklarıyla çeviren cadının gökyüzü renginin koyu tonlarındaki gözlerine bakarken yorgunluğunu unuttuğunun farkında değildi. Sayfalar yavaşça çevrilirken görmek adına masaya doğru sündü ve kapanmaya dünden razı olan gözlerini açık tutmaya çalıştı. Bedenini geri eski hâline getirdiğinde arkadaşının dudaklarından dökülen kelimeleri doğru algıladığından emin olmak için bir dakika bekledi ve düşündü cevap vermeden evvel. Bunu yaparken bir budala gibi gözüktüğüne emin olurken biraz olsun toparlanmayı deneyerek Fraude'un ardından ayağa dikildi. Odanın sessizliğini zemine çarpan kalemler kapladığında dikkatsız davranışından ötürü yanaklarının kızardığını hisseden Claude, avuçlarını yere saçılan kalemlerle doldurmaya başladı. " Ben... Özür dilerim, hep sakar olmuşumdur. " Hızla toplamaya çalıştığı kalemleri ağır ağır topladığını fark etmediğinden dolayı Fraude'un kendisine neden yardım etmeye kalkıştığını idrak edemeyen cadının dudaklarından zar zor birkaç kelime dökülebilmişti. " Ofisimden pelerinimi alıp geliyorum, daha sonrasında olay mahaline gidebiliriz. " Fraude'u kalemleriyle baş başa bırakırken koridoru kaplayan yoğun oksijeni ciğerlerine kadar çektiğinde kendisini daha iyi hissedebilmişti cadı. Yanından gelip geçen birkaç daire çalışanlarına bakışlarıyla selam vererek ofisinin kapısını açmak için yeltendiğinde bunu boş yere yapacağına tanıklık etti şaşkınlık ve şüphe içerisinde. Bir şey düşünemeyecek kadar yorgun olabilirdi; ancak Fraude'un ofisine gitmek için çıktığında kapısını kapattığından adı gibi emindi. Aralık kapıyı ağzına kadar açmak için sağ elinin dört parmağını kapının yüzeyine dayamakta kuşku duydu lâkin yine de saçma olduğunu düşünerek kapının gıcırdayarak açılmasını göze aldı. Odanın dört bir köşesini gözleriyle çabucak taradığında tahmin ettiği gibi herhangi bir hareketlilik sezmedi, ofisine girip pelerinini askıdan alma cüretini göstermesinde de büyük bir etmendi bu. Buna karşın içine girip her yanını sarmalayan kuşku duygusundan arınamıyor, eşyaların en minik ara kısımlarına bile bakmaktan kendini alıkoyamıyordu cadı. Masasındaki incelenmiş dosyalara gözü kaydığında bıraktıkları gibi durmadıklarını, ardından Fraude'un kendisini dışarıda beklediğini ve cadının beklemekten hiç hazzetmediğini bu kısa süre içerisinde anımsadı peşpeşe.
Tekrardan koridorun serin havasına kendisini kaptırdığında ofisinin kapısını kapattı ve bir-iki saniye kapalı kapının ahşap yüzeyinde gezdirdi biri kahverengi, diğeri mavi olan gözlerini. Hemen ileride ayakta dikilen, yüzünden yorgunluk akan cadının yanına vardığında cisimlenmek için hazır olduğunu tek bir bakışta ortaya koydu. Saniyeler süren bu kısa yolculuğun ardından bir sürü cadı ve büyücünün bulunduğu ortamın tam göbeğinde buldu kendisini. İki kurbanın başında bulunan olay inceleme ekiplerinin koşuşturmalarını alışıldık bir biçimde izlerken Fraude'tan tarafa döndü ancak cadı yerinde durmamış, öldürülen kurbanın yanına varmıştı. Ağır adımlarla kendisi de diğer kurbanı incelemek için hareketlenirken ılık rüzgârın tenini yalayıp geçmesine izin verdi bunun kendisini rahatlatacağı düşüncesiyle. " Cesedin yüzünü açın. " Pençe iziyle damgalanmış ölü suratı ince, mavi çarşaf yalayıp geçtiğinde ayakta durmayı hatırlamaya çalıştı Claude. " Kapatın. " Fraude ile göz göze geldiklerinde ne yapmaları gerektiğini bakışlarıyla birbirlerine ileten iki cadının yapacakları şey çok açık ve netti. Aynı stille ve büyük ihtimal aynı kişi tarafından öldürülen önceki kurbanlar gibi bu iki kurbanı da incelenmesi, önceki kurbanlardan biraz olsun farklı bir ipucu bulunabilmesi için otopsiye gönderecek olmaları ortak bir karardı; fakat bir mucize tüm planı yolundan saptırmaya yetecekti o gün.
***
Fraude'un cesedin yanından ayrılıp kendisine doğru yaklaşmasını donuk gözlerle izlerken, bi' yandan da cadının kendisine söyleyeceği sözleri iyi idrak etmek için toparlanmaya çalışıyordu. Kendisini zar zor Fraude'un sözlerine vermişken derinden gelen boğuk, acı dolu bir ses tuz biber etmişti her şeyi. Aynı ses daha da boğuk ve acı bir şekilde tekrarlanırken meslektaşının sorusuna biraz geç onay verdi. İki cadının da kafası aynı anda çevrildikten sonra iki çift göz yerdeki çarşaflar içerisine sarılmış olan bedene kaydı. Şaşkınlık, merak, sevinç... Bu üç duyguya ev sahipliği yapan gözler birkaç saniyenin ardından telaş edalarıyla gölgelendi. Genç cadı, gözlerini çevrede gezdirirken tozun toprağın perdelediği hava yüzünden yaralanmalar bölümü şifacısını bulması birkaç dakikadan uzun sürmüştü. Sarı, dalgalı saçları şifacıdan tarafa döndüğünde rüzgâr ile birlikte coşmaya başlarken sesini duyurmak için var gücüyle bağırarak söyledi sözlerini. " Kurbanlardan biri yaşıyor! Yardımınıza ihtiyacımız var. " Şifacıyı, Fraude'un başında beklediği bedenin yanına götürdükten sonra bi' kenarda durup konuşulanları dinledi sadece. Meslektaşı, burada başka bir işleri kalmadığını bildiren bir bakış atarken cisimlenmek için hazırlandı. Ofisin sıcaklığı tüm bedenine işlerken rüzgârdaki hareketliliğini yitiren saçlarını sağ tarafında topladığında Fraude'un masasına geçmesini izledi.
" Kızdan anılarını istemeliyiz. En kısa ve tek mantıklı yol bu. "
" Kesinlikle."
" Yalnız, kızın iyileşmesini beklemek tek çaremiz gibi görünüyor. Kendinde değilken anılarını almamız mümkün değil gibi. " Yorgun bedenini masanın önüne dizilmiş koltuklara bırakırken iki parmağıyla birkaç saniye şakaklarını ovaladı genç cadı. " Öyleyse şimdi yapabileceğimiz tek şey, St. Mungo'dan haber beklemek. " Parmaklarının teniyle olan temasına bir son vererek ayaklandı. " O zaman benim burada başka bir işim kalmadı. Yorgunluktan ölüyorum. Yarın sabaha da kalkabilmeyi umuyorum. Yarın görüşürüz, iyi bir gece geçir Allison. " Ardında, kapının kapanırkenki 'tık' sesini bırakarak ofisinin olduğu tarafa ilerlemeye başladı cadı. Attığı adımların her biri tereddüt taşımaktayken bu kez kapısını olması gerektiği gibi, kapalı buldu. Kapıyı açarkenki kalp atışları kulaklarını sağır edecek düzeye ulaşacakken etrafı hızlıca kolaçan etti, iki farklı renkteki gözleriyle. Askısında duran çantasını süratle kapıp yorgun bedenini aceleyle koridora sürüklemesinin akabinde devasa binayı terk etmeye koyuldu.
İki gün sonra, St. Mungo.
Ilık kahvesinden büyük bir yudum alırken ayaklandı ve diğer elinde tutmakta olduğu kalemini kalemliğe koyarken fincanı da istemeyerek masasına bıraktı. Ofisinin sıcaklığından koridorun soğuk havasına, oradan da Fraude'un ılık ofisine taşıdı bedenini, birkaç dakika süre zarfı içinde. " Sonunda duymak istediklerimiz gerçekleşti, kız konuşabilecek durumda. Hadi, gidiyoruz. " Fraude'un telaşla harmanlanmış sevinç duygusuna tebessüm ederken St. Mungo'nun yaralanmalar bölümüne cisimlendi her iki cadı da. İki yanda kıdemli seherbazların bulunduğu odaya yaklaşırlarken kalbinin fırlamasını durdurmak amacıyla sağ elini göğsünün biraz üzerine bastırdı. Kapıdan girmeden önce solda duran seherbaza sadece kendilerinin duyabilecekleri ses düzeyinde konuştu.
" Seherbaz olduğunuzu sakın kimseye söylemeyin, yaralanmalar bölümünün şifacıları dışında. Dikkat çekmek istemeyiz. "
" Elbette efendim. "
Meslektaşının çoktan girmiş olduğu odaya girmesinin ardından gözleri hemen kızın yatık bedeniyle buluştu. Fraude'un kızı öylece seyre dalmasına birkaç dakika için eşlik etmekten çekinmedi.
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 11:15 am
Onaylandı rütbe verildi.
- Alastríona Sluaghadhán
- Mesaj Sayısı : 35
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 11:52 am
Alastríona Sluaghadhán demiş ki:Karakteristik Özellikler: Disiplinlidir, fazlasıyla. Her şeyi ciddiye almaktadır. Kendinden emin bir hâli vardır ve ailesinin sorumluluğunu üstlendiğinden bir erkek gibi yetişmiştir. Sorumluluk sahibidir ve lider ruhludur. Kısaca bu. Tam belirlenmedi.
Karakter Yaşı: 30 - 35.
İstenilen Bakanlık Mevkii: Olabiliyorsa Sihir Bakanı. Olamıyorsak destek kadroda neler olduğuna bağlı olarak değişecek.
Örnek Rp: Amethyst Bryony
- Irene ClevelandYönetici, Hufflepuff III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 164
Kayıt Tarihi : 14/04/11
Geri: Bakanlık Alımları
Paz Nis. 08, 2012 12:11 pm
Unutmuşum, pardon. Sihir Bakanı olarak verildi rütbe.
- G. Lúthien QuellinaSeherbaz
- Mesaj Sayısı : 26
Kayıt Tarihi : 09/04/12
Yaş : 30
Nerden : Fransa
Lakap : L, Lúth, Lúthy
Geri: Bakanlık Alımları
Salı Nis. 10, 2012 1:56 pm
- Karakteristik Özellikler: İş ve verdiği sözler dışında tamamen üşengeçtir. Duygusaldır; lakin duygularını dışa vurmamakta oldukça ustalaşmıştır. Arkadaş çevresi tarafından eğlenceli biri olarak bilinse de onu tanımayan birinin L'i zor ve taş kalpli olarak düşünmesi muhtemeldir. İnatçıdır, kafasına koyduğunu yapar. Haksızlığa tahammül edemediği gibi başarısızlık onun lügatında yer almamaktadır. Hırslı olmasına rağmen kıskançlıktan arınmıştır. Güven onun için çok önemlidir, zor güvenir ve güvenini yıkmak güçtür; fakat bir kere güvenini kaybettiyseniz sizi çevresinde dahi görmek istemez. Kolay kolay sinirlenmez. Sinirlendiğindeyse gözü hiçbir şey görmez. (Her an değişebilir. Kurgusunu tam olarak oluşturmadım)
- Spoiler:
- Okuduktan sonra silerseniz çok sevinirim *-*
Gecenin karanlığını delen ayak sesleri aceleci, bir o kadar da kendinden emin bir edayla genç kadına doğru yaklaşmaya devam ederken genç kadının yaptığı tek şey kıpırdaman beklemek olmuştu. Evet, en sonunda bulmuştu kim olduğunu, nereye ait olduğunu. İçindeki çatışmanın son kırıntılarını da silmişti tüm benliğinden. Geriye koskoca bir boşluk kalmıştı ona. Bu boşluk yüzünden bu kadar vurdumduymaz, bu kadar acımasız olmuştu bekli de. Belki de onun böyle olmasının tek nedeni damarlarındaki kötülüktü. Nedenlerle uğraşmayı uzun zaman önce bırakmıştı genç kadın. Kafasına koyduğunu yapıyordu, sadece yaşıyordu işte. Kendi kendisinin efendisiydi. İçindeki kötülüğü gizlemekten çekinmiyordu artık, gizlemediği gibi etrafına yaymaktan da çekinmeyen biri olmuştu. Esmeye başlayan rüzgâr yaslandığı ağacın dallarını sallarken sonbaharın habercisi olan sararmış birkaç yaprağın süzülerek yere düşüşünü izledi. Yaklaşan ayak sesleriyle eş zamanlı olarak genç kadın da ayağını yere vurmaya başlamıştı. Beklemekten nefret eden biri olarak yaklaşık on dakikadır burada beklemesi açıkçası tarihe geçmesi gereken bir olaydı. Bu kadar önemli olmasaydı çoktan gitmiş olurdu.
-Çok özür dilerim, Nemesis
Sesin sahibi iyice yaklaşıncaya kadar bekledi genç kadın; böylece hem yüzünü rahatlıkla görebilir hem de sesini duyurmak için ilaveten bir çaba harcamasına gerek kalmazdı. Adamın iki adım ötesinde durduğunu görünce oldukça sert bir yüz ifadesiyle konuşmaya başladı.
-On dakika önce burada olman gerekiyordu.
-Evet, şey—
-Tamam, sus! Saçma sapan nedenlerini dinleyerek daha fazla vakit kaybetmek istemiyorum. Biliyor musun? Seni şuracıkta öldürebilirim ama senin gibi, mmmm, tatlı birini öldürmeyi hiç istemem. Bir daha tekrarlama, bu sefer affetmem.
-Emin olabilirsin.
Bir süre karşısında duran adamı süzdü dikkatle. Dağınık bıraktığı saçları alnına düşmüştü. Ay ışığında parıldayan mavi gözleri onun bakışlarına karşılık veriyordu. Büyük bir ihtimalle adam da onu süzüyordu. Omuzları geniş, vücut hatlarını ve tabii ki kaslarını sergilemesine yardımcı olan dar siyah tişörtü, oldukça seksi görünmesine neden oluyordu. Bu gece adam da onun gibi siyahlara bürünmeyi tercih etmişti anlaşılan. Bu genç adamı uzun süredir tanıyor olmasına rağmen şimdiye kadar bu kadar hoş, aslında seksi demek daha doğru olur, göründüğünü fark edememiş olduğu için küfretti kendine. Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazdı. Elbette, onun da zamanı gelecekti ama şimdi değil, bu gece değil. Şimdiye kadar istediği diğer erkekler gibi bunun da onu reddedemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden de acele etmesine gerek yoktu. Sessizliğin biraz fazla uzadığını düşünerek tekrar konuşmaya başladı. Bu defa her ne kadar ses tonu sert olsa da yüzü biraz yumuşamıştı.
-Bulabildin mi?
-Evet, itiraf etmeliyim ki düşündüğümden daha kolay oldu. Kendini gizlemekte oldukça usta biri ama benden saklanabilecek kadar değil. İşte, burada yazıyor.
Pantolonunun cebinden çıkardığı özenle katlanmış kağıt parçasını kadına doğru uzattı. Durduğu yerden kolunu kaldırıp kağıdı almak varken, işleri biraz daha eğlenceli hale getirmek ve ileride pek uğraşmasına gerek kalmadan, sonraki planları için genç adamın hafızasında yer edinebilmek için aralarındaki mesafeyi çabucak kapattı genç kadın. Aralarında bir adımdan daha az bir mesafe kalıncaya kadar yaklaştı ve gözlerini adamınkilerden ayırmadan kâğıdı aldı. Katlanmış olan kağıdı açtıktan sonra hızla okudu.‘’Greenwood Meydanı, 17 Numara’’ Amacına bir adım daha yaklaşmış olmanın vermiş olduğu memnuniyetle dudakları bükülürken bakışlarını tekrar adama yöneltti. Kağıdı kat izlerine aldırmadan bir kere katladıktan sonra pantolonunun arka cebine koydu ve biraz daha yaklaşarak aralarındaki mesafeyi kapattı. Genç adamın bakışlarında uzun zamandır beklediği bir şeyin olmasıyla oluşan rahatlık bir anlık da olsa kendini belli etmiş ve bu genç kadının gözünden kaçmamıştı. Genç adamın rahatlığı şaşkınlık, panik ve heyecana dönüşürken kadının gülümsemesi iyice yüzüne yerleşmişti. Çabuk bitecekti, istediğini almak için uğraşması gerekmeyecekti. Nefesleri birbirine karışıyordu artık. Genç adamın kendine has kokusu ciğerlerine dolarken aklından bir sürü şey geçirmeye başlamıştı genç kadın, bir sonraki hamlesi ve daha da sonraları… Elini kaldırıp işaret parmağını genç adamın göğsünde usulca gezdirmeye başladıktan birkaç saniye sonra ancak genç adamın duyabileceği kadar alçak bir sesle konuşmaya başladı, az önceki sertliğinden eser kalmamıştı.
-İyi iş çıkardın, Acheron. Teşekkürler.
Tanıştıkları günden beri ilk kez ismiyle hitap etmişti ona. Şimdiye kadar genellikle ya isim kullanmadan, ya da abuk subuk lakaplarla hitap etmeyi tercih etmişti ama artık durum farklıydı.
-Önemli değil, Nemesis.
Oldukça cılız ve şaşkınlığını ele veren bir ses tonuyla cevap vermişti Acheron.Sesinin tam aksine; yüz ifadesi oldukça normal ve kendini kontrol etmeye çalıştığını belli eder nitelikteydi. Parmağının Üzerinde gezindiği kasları gerilmişti. Onu istiyordu, hem de delicesine ama kendini kontrol etmek için zorluyordu genç adam.‘’Ah, şu şapşal erkekler! Hemen de kanıyorlar. Fazla uzun sürmeyecek’’Vakit gelmişti, bunu hissedebiliyordu. Genç adam kendini kontrol etmekten vazgeçmiş, onu öpmek için hazırlanıyordu. Tahmini bir kez daha doğru çıkmıştı. Başı hafifçe yana bükülürken hafifçe kapattı o mavi gözlerini genç adam ve işte o anda eski haline dönüverdi. Nemesis. Hızla dönerken açık bıraktığı uzun dalgalı saçları Acherion’un yüzüne çarpmıştı. Aslına bakılırsa bu, kasıtlı olarak yaptığı bir şeydi. İki adım attıktan sonra tekrar genç adama döndü ve gözlerini tekrar onunkilere kilitledi. Yıllarca ona bakarak durabilirdi burada. Evet, o doğru kişiydi, bunu derinlerde bir yerde hissedebiliyordu. Sonunda bulmuştu kendi prensini. Annesinin sesi yankılandı kulaklarında: ‘’Zamanı gelince sen de kendi prensini bulacaksın Elbereth?! Tıpkı benim babanı bulduğum gibi…’’Doğru, bulmuştu prensini fakat bu prensin birazcık beklemesi gerekiyordu. Yeni bir sevgiliden önce yapması gerekenler vardı.
-Her neyse, gitmeliyim. Yeterince oyalandım zaten.
– Peki.
Zorla çıkmış olan bu ‘’Peki’’ genç adamın hala şaşkın olduğunun en büyük kanıtıydı şüphesiz. Zorla çıkmış olsa da gayet kontrollü bir peki olmuştu. Şaşkınlığını ancak onu yıllardır tanıyan biri anlayabilirdi. Evet, şimdiye kadar hiç samimi olmamışlardı belki ama Nemesis karakter sentezini oldukça iyi yapan biriydi. Yüzünde kendinden emin, memnuniyetinin bir göstergesi olan tebessümle bir şey demeden arkasını dönüp yürümeye başladığında Acherion’un hala arkasından baktığını biliyordu. Kendininkilerin dışında ayak sesi duymadığı gibi genç adamın bakışlarını da üzerinde hissediyordu.
-Beni nasıl bulabileceğini biliyorsun, istediğin zaman---
-Evet evet, biliyorum. Tekrar görüşeceğimizden emin olabilirsin tatlı çocuk.
Durmadı, ne kadar istese de dönüp tekrar o gözlere bakmadan ilerledi. O bakışları, bu geceyi unutmayacaktı. Genç adamın da unutmayacağından emindi. Köşeyi dönerken istediği tek şey göz ucuyla dahi olsa onu tekrar görebilmekti; ama yapamazdı. O bu kadar zayıf biri değildi. Kuşkusuz, şu an için kendini kaptırması gereken en son konu buydu. Bunun farkına istemeyerek de olsa vardığında onunla ilgili tüm düşünceleri uzaklaştırdı zihninden. Yeni bir şeylere odaklanmaya çalışıyordu fakat düşünceleri sürekli olarak mavi bakışlarına kayıyordu. Evet, bunun başına bela olacağını bile bile aşık oluyordu. İki sokak ilerideki hana vardığı zaman lobide duran adam çoktan horlamaya başlamıştı bile. Otomatik adımlarla odasına, üst kattaki odasına çıktı. Arka cebindeki kağıdı yatağının yanındaki komidinin üzerine bıraktıktan sonra kıyafetlerini çıkarıp sandalyenin üzerine bıraktı. Pencereden içeri süzülen ay ışığında kusursuz vücudunun aynadaki yansımasına baktı bir süre. Aslında oldukça benziyordu Acherion’a. En azından bembeyaz teniyle zıtlık oluşturan simsiyah dalgalı saçları ve mavi gözleri benzediklerini düşünmesi için yeterli olmuştu. Düşünceleri uzaklaştırmak istercesine gözlerini kapattı ve başını hafifçe iki yana salladı. Gözlerini tekrar açtığında o aşk sarhoşu kadın kaybolmuş yerine eski Nemesis gelmişti. Gözlerinde kin ve nefretin vermiş olduğu bir karanlık, yüzünde acımasız bir ifade vardı artık. Uzun zamandır görüyordu bu kadını. Her aynaya baktığında bu nefret dolu bakışlar karşılıyordu onu. Nemesis ismini o takmıştı kendine. Gözlerindeki karanlığı öne sürse de içindeki o karanlık boşluğa, ettiği intikam yeminine vermişti bu adı. Yatağının üzerinde duran ipek geceliğini bir çırpıda giydikten sonra tekrar komidinin yanına gitti ve kağıdı bir kez daha eline alıp dikkatlice okudu. Unutmayacağından emin olduğu bu adres onun son durağıydı. Yıllardır uğraştığı şeyin biteceği yerdi. Kağıdı tekrar yerine bırakırken histerik bir kahkaha delip geçti geceyi. Memnundu, hem de çok… Yatağına uzandı, ellerini başının altında birleştirip bir kahkaha daha attı. Güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlarken içeri sızan ışık biraz daha güçlenmişti. Etrafındaki eşyaları rahatlıkla görebiliyordu artık; fakat baktığı tek bir yer vardı; hemen yatağının üstünde tavana yapıştırmış olduğu düzinelerce fotoğraf…
-Ah, çok yazık. Diğerleri gibi senin de sıran geldi.
Yıllar önce tüm ailesini kaybettiği zaman ettiği intikam yemininin son üyesindeydi, artık sıra. Hayatını zindana çeviren bu adamlardan acımadan almıştı intikamını. Birer birer silmişti yedi kişiden altısını. Basit bir öldürme değildi bu. Tıpkı ona yaptıkları gibi ilk önce ailelerini öldürmüştü gözlerinin önünde. Sebebe ihtiyacı yoktu, onlar bütün yakınlarını birer birer öldürürken hiçbir açıklama yapmamışlardı veyahut acımasına gerek yoktu, onlar da acımamıştı. Bu yedi kişi bütün hayatını altüst etmişti bir hiç uğruna. Gerçekten bir hiç uğruna… Babasının arkadaşları yapmıştı bunu. Sebebini öğrenmek istemiyordu artık: sebebini biliyor olmak ne kaybettiklerini geri verebilirdi ne de onları bağışlamasına yeterdi. Yakınlarını teker teker öldürdükten sonra tıpkı ona yaptıkları gibi bir müddet işkence etmişti ve eğer şans eseri kurtulup, kaçmasaydı ona yapacakları gibi öldürmüştü. Nihayet sıra sonuncuda, bu grubun başındaydı. Uykusuna dalmadan önce düşündüğü tek bir şey vardı, birkaç gece sonra o adreste yaşanacaklar. Eğleneceğine hiç şüphe yoktu ve işte ancak o zaman özgür kalabilirdi, Nemesis.
-Az kaldı, çok az…
Karakter Yaşı: 28 (Değişme ihtimali var. Henüz karar vermedim.)
İstenilen Bakanlık Mevkii: Başseherbaz *mümkünse*
Örnek Rp:
EDİT:
Karakter Yaşı: 36 ??
- Claudia van BussenYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 126
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Salı Nis. 10, 2012 2:10 pm
28 yas, basseherbaz olmak icin birazcik genc degil mi :>
- G. Lúthien QuellinaSeherbaz
- Mesaj Sayısı : 26
Kayıt Tarihi : 09/04/12
Yaş : 30
Nerden : Fransa
Lakap : L, Lúth, Lúthy
Geri: Bakanlık Alımları
Salı Nis. 10, 2012 2:38 pm
36 uygun mudur peki?
- Claudia van BussenYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 126
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Salı Nis. 10, 2012 3:49 pm
Satiyorum, satiyorum, saaaaaat-tim!
- Jhalen LaidlawSihir Bakanı
- Mesaj Sayısı : 8
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Çarş. Nis. 11, 2012 3:45 pm
- Karakteristik Özellikler:Otoriter, taviz vermeyen birisi. Kararlarını daima en iyi şekilde gerçekleştirme arzusu ile yanıyor. Büyük sorunlarda soğukkanlı biçimini bozmadan sakin bir şekilde karar verebiliyor. Düzensizlikten nefret ettiği gibi, herhangi bir düzensizlik gördüğü zaman sözcükleri zehir niyetinde kullanır. Açık sözlüdür.
Karakter Yaşı:32
İstenilen Bakanlık Mevkii:Sihir Bakanı
Örnek Rp:
- Petre PiedmonSlytherin V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 209
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Çarş. Nis. 11, 2012 3:48 pm
Verdim gitti.
- Marquesa CeasarioUluslararası Sihirsel Birliği Dairesi Başkanı
- Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 12/04/12
Nerden : İtalya.
Geri: Bakanlık Alımları
Perş. Nis. 12, 2012 12:35 pm
- Karakteristik Özellikler: Ketumdur. Görünüşte, ulaşılamayan, zor insan profili çizer. Her duruma karşın yüz ifadesinde en ufak bir hareketlenme olmadığından soğukkanlı olduğu anlaşılır. Ciddiyete önem veren ve bir an bile olsun eğlenceye zaman ayırmayan biri olduğunu düşünebilirsiniz. Düşünebilirsiniz, çünkü; karakter özellikleri hakkında öğrenebilecekleriniz sadece görünüşünden ve resmiyetten ödün vermeyen tavırlarından çıkartabildikleriniz olacaktır.
Karakter Yaşı: 24.
İstenilen Bakanlık Mevkii: Uluslararası Sihirsel Birliği Dairesi Başkanı.
Örnek Rp: Maia Blanchefleur
- William Mason CarringtonBiçim Değiştirme Profesörü
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Perş. Nis. 12, 2012 4:01 pm
Petre Piedmon demiş ki:Verdim gitti.
- Marquéz SlorkiéUnutturma Ekibi Başkanı
- Mesaj Sayısı : 51
Kayıt Tarihi : 12/04/12
Yaş : 32
Nerden : Yalova
Geri: Bakanlık Alımları
Perş. Nis. 12, 2012 7:52 pm
* Sakin ve kendi halinde biridir. Hayatta derin izler bırakacak idealleri vardır. Ve o ideallerin peşinden son sürat koşmaktadır. Hayatını istediği şekilde yönlendirebilmektedir. Kararlı ve azimlidir. Başkalarının ona ne yapacağını söylemesine hiçbir daim izin vermez. Hak edene hak ettiği kadar değeri verip gerisini önemsemez.
*32
*Unutturma Dairesi Başkanı
*Augustin C. Saurovsky efenim.
*32
*Unutturma Dairesi Başkanı
*Augustin C. Saurovsky efenim.
- William Mason CarringtonBiçim Değiştirme Profesörü
- Mesaj Sayısı : 52
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Cuma Nis. 13, 2012 3:08 pm
Onaylandı.
- Aaron ChancellorSihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi Başkanı
- Mesaj Sayısı : 16
Kayıt Tarihi : 13/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Cuma Nis. 13, 2012 6:40 pm
Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi'nde başkan olalım istiyoruz.
Nezaketinden kırılacak yapısı sizi aldatmasın, aslında insanlara pek fazla tahammülü yoktur. Görevler ve sorumluluklar hayatındaki önceliği tutsa da aile bağlarına önem verir, onları koruyup kollamaya gayret eder. Oyunun kurallara göre oynanabilmesi için ne gerekirse yapar. Perdelerini kaldırdığında ise kedi gibi biridir. Ahaha.
Rachelle Jeseven benim!
Nezaketinden kırılacak yapısı sizi aldatmasın, aslında insanlara pek fazla tahammülü yoktur. Görevler ve sorumluluklar hayatındaki önceliği tutsa da aile bağlarına önem verir, onları koruyup kollamaya gayret eder. Oyunun kurallara göre oynanabilmesi için ne gerekirse yapar. Perdelerini kaldırdığında ise kedi gibi biridir. Ahaha.
Rachelle Jeseven benim!
- Luanna GuadalupeSYB Profesörü
- Mesaj Sayısı : 79
Kayıt Tarihi : 07/09/11
Geri: Bakanlık Alımları
Cuma Nis. 13, 2012 6:44 pm
Veriyom conem.
- Peter Léo SchwarzUnutturma Ekibi Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 53
Kayıt Tarihi : 13/04/12
Yaş : 28
Nerden : İstanbul
Lakap : Peet
Geri: Bakanlık Alımları
Cuma Nis. 13, 2012 9:23 pm
- Karakteristik Özellikler: İnatçı, biraz katı yürekli; Güçlü iradeli ve yüksek motivasyonlu; Net düşünceli; Kolay öfkelenen; Başkalarını etkileyen ve ilgiyi seven; Güçlü duygulara ve sabit bakış açısına sahip; Kolay etkilenen; Motivasyona ihtiyacı olmayan; Kolay teselli olan; Sistematik; Hayal etmeyi seven; Güçlü altıncı hisse sahip; Anlayışlı; İyi hayal gücü; Tartışma yetenekleri iyi; Zayıf teneffüs eden; Edebiyat ve sanatları seven; Çalışkan; Ruh hali yüksek, canlı, neşeli; Savurgan bir kişiliğe sahiptir.
- Spoiler:
- Saatler 12:42 gösteriyordu, etrafı loş ışıklar aydınlatıyordu. Jacob, saate aldırmadan içkileri tek tek fondiplemeye devam ediyordu. Mekanda bir sürü yeni kişiyle tanışmıştı. Sohbet edecek arkadaşları vardı şimdilik bazen o bile olmuyordu. Tatilin her gecesi burada geçerdi oysa görkemli evinin en alttaki çürümüş tahtaların oluşturduğu Üç Süpürge kadar büyük bir alkol ambarına sahipti. Jacob'ın masasında oturanlar hep fıkra tarzı şeyler anlatıyordu diğerleri buna koparken Jacob bir küçük sırıtmayla karşılık veriyordu her seferinde ama bazen de aralarına girip boş boş konuşmaya başlıyordu. Tıpkı onların yaptığı gibi. Gözleri kapıda eski bir dost ararken, kulağı masadakilerdeydi. Masadakiler iyi olup olmadığını sorduğunda ''Evet'' diye tekrarlardı hep robot gibi. Önündeki ateşviskisini unutmuş olacak ki hala 10 dakika önceki gibi bekliyordu içilmeyi. Jacob sonunda bir yudum almayı becerdi. Bu tadı çok severdi hayatının bir parçası haline gelmişti. Evet o tam bir 'Alkolik'ti.
Jacob, bir tanıdığın gelmeyeceğini düşündüğü anda yüzünü etrafta hareket eden kişilere çevirdi. Saat 'Tik Tak' diye ilerlemeye devam ederken Jacob'da içindeki sıkıntıyı atmak için eve gidip biraz dinlenmenin iyi olacağını düşünüyordu. Kapıdan birisi içeri girdi ancak hiç bakmaya suret etmemişti Jacob. O kişi gelip Jacob'ın omuzlarına elini koymuştu. Jacob kendisi için gözünde çok değerli olan kişinin taktığı lakabı duymuştu. Bu Cassandra'dan başka biri değildi ve olamazdı da zaten. Küçük bir sırıtmanın ardından Cassandra'nın mükemmel ses tonunu bir daha hissetmişti kulaklarında. "Evet, gerçekten de güzel popo." dediğini duyduktan sonra hemen yüzünü Cassandra'ya çevirdi. Hala ona verdiği sözü tutmaması biraz Jacob'ı üzüntüye sokmuştu bunu içine atmaya çalıştıktan sonra "N'aber baldudak?" dedi az da olsa içi cızlamaya devam ediyordu. Reddedilmeye katlanamayacağını bildiğinden Jacob henüz açılmamıştı Cassandra'ya ve düşünmüyordu da bunu çünkü ilk önce arkadaş diye yaklaştığı birine açılması da biraz değişik geliyordu ona. Diğer masaya geçelim anlamında eliyle bir işaret yolladı Cassandra'nın gözlerine. Ayaklandıktan sonra birkaç adımla tahtaların gıcırtıları eşliğinde diğer masaya geçmişlerdi. Jacob, uyuşturucu konusunu açmak istemediği için biraz da suskun bir tavır takınmıştı ki bu tavrı pek fazla sürdüremediğini bir türlü yediremiyordu kendine. Yine suskunluğunu çok kısa bir süre içersinde bozdu. "Ne zaman kullandın?"
Jacob'ın onun kolunu gördüğünü anladığı için konuyu kıvırmaya çalışıyordu ki bunu yapamıyordu ve bir de pot kırmıştı Jacob'a bir şeyler hissetiğine dair. "Bağımlılıklardan vazgeçmek kolay olmuyor ve bunu sana her baktığımda anlamam mümkün." Daha sonra cümlesini kıvırmaya çalışsa da pek beceremiyordu. Tebessüm etmekten başka bir şey yapmadı Jacob, aslında onun dudaklarına yapışıp ona sevgisini itiraf etmek de vardı. Bundan iyi bir zaman da bulamayabilirdi belki de, aklı çok karışıktı. Masanın üzerinde duran bardakla oynayıp duruyordu. Ayağını hızlıca tahtadan olan dükkanın tabanına aşağı yukarı vurup duruyordu. Nefes alıp verişi hızlanmış ve kalbi daha hızlı çarpıyordu artık. Jason'dan da ayrılmıştı önünde hiç bir engel yoktu. Jacob gözlerini başka bir yere çevirmeye çalışsa da ondan başka bir güzellik abidesi yoktu etrafta. Tanrının Cass'i Jacob'ın izlemesi, sevmesi için yarattığını bir kez daha onaylıyordu kendince. Birbirlerinin gözlerine baktığında hep gözlerini kaçırmaya çalışıyorlardı. Jacob kafasını kollarının arasına sokan Cass'in gözyaşlarının yanaklarında süzülmesini izlerken o birkaç söz mırıldanmıştı. "Olmadı değil mi? Niye her şeyi alt üst etmek zorundayım ki?!" Jacob kendini tutamayıp onun başını hafifçe çenesinden tutup biraz kaldırdıktan sonra minik bir öpücükle karşılık verdi ve ona olan sevgisini sözlere dökmeyi tercih etti. "Jason'la henüz yeni ayrılmanızı fırsat bilmem gibi gelmesin sana bu. Bu henüz yeni başlamış olan bir şey değildi zaten. Fırsat kollamaya çalışıyordum, Jason'la ayrıldığınızı da duyunca sanırım hiçbir engel olmadığını sandım önümde belki de hala içimde kalsaydı bu sevgim daha iyi olabilirdi." Heyecanla onun vereceği cevabını beklemeye koyulmuştu Jacob. Bu dakikadan sonra her geçen her saniye onun için 'hayatının en büyük itirafından sonra geçen saniyeler' adını almıştı artık.
Jacob cümlesini bitirdikten sonra Cass onun dudağına yapışmıştı, duraksamadan öpüşümeye devam ediyorlardı. Hiç unutmayacakları bir andı bu. Cass kendini geri çektikten sonra biraz durdu ve Jacob'ın gözlerinin içine bakıp ağzından Jacob'ın hiç duymayı tahmin etmediği şeyler çıkmıştı. "Bunu yapmamalıydım. Şimdiye kadar tek istediğim sendin, hâlâ sensin buna eminim. Ama sen Sonja'ya aitsin, bana değil. Seni her gördüğümde iç çekmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yok." Suratına bakılsa belli olmayacak kadar hafif bir gülücükle karşılık verdi bu cümleye Jacob. Sonja. Ona söylediği tek yalandı belki de. Cassandra'nın Jason'la çıktığını öğrendiğinde kendini avutabilmek için yarattığı bir hayal ürününden başka bir şey değildi o. Hem böylece Cass'inde Jacob'ı sevebileceği düşüncesi vardı aklında. Cass'in Jacob için Jason'la ayrılmak istemesi düşüncesini aklından atabildiğini düşünmüştü böylece. Çünkü onları ilk gördüğünde çok mutlu görünüyorlardı. Cass'in mutlu olmasını isterdi Jacob, bu mutluluk onunla olmasa bile. Can-ı gönülden Cass'in kendisine ait olmasını istiyordu. Jacob'a karşı boş olmadığını söylemişti zaten ancak artık gerçeği ona anlatmalıydı. Yalan söylediği için Jacob'ı istemeyebilirdi, bilmesi gerektiğini bir kez daha kendi çapında onayladıktan sonra ağzından dökülmesi gereken cümleleri sarf etmeye başlamıştı bile. "Sonja? Hayalimde sırf senin beni sevdiğin düşüncesine kapıldığım zamanlarda Jason'dan benim için ayrılmanı istemediğim için yarattığım olmayan bir şahıs. Çünkü onun yanında mutlu görünüyordun, ben de senin mutlu olmandan başka bir şey istemiyorum tanrımdan. O mutluluk benimle olmasa bile. Üzgünüm."
Cevabını dinledikten biraz sonra bir omuz atıp gülerek karşılık vermişti Cass. "Sen bir pisliksin koca popo!" Jacob uzun süredir elinde tuttuğu viski bardağını fondiplemişti. Daha sonra başını Jacob'ın omzuna yasladı ve iyice sokuldu ona. Onu çok daha önceden kazanabilirdi ama hep kendini oyalamıştı. Etraftaki alkolikler -ki onlar da öyle- muggle oyunları oynamaya devam ededursun Cass'in öpülesi dudakları yine hareket etmeye başlamıştı. "Beni bırakırsan seni hiç affetmem, biliyorsun değil mi?" Onu bırakmak... 'Aptallık imparatorluğu'nun bayrağını taşırdı o zaman Jacob. Cass'e hisleri ilk tanıştıkları günden beri aynı. Koskoca 5 sene de geçmişti. "Seni bırakmak? O kadar da aptal değilim." dedi gülümseyerek. Daha sonra onun Jacob'ı avuttuğu günler aklından geçmeye başladı. Jacob'ın anne babasının cenazesinde o da yanındaydı, Hogwarts'da ki düşük notlarını öğrendiğinde onu teselli etmeye de çalışırdı Cass. Tüm bunlar aklına gelince küçük bir gözyaşı akmıştı siyah gözlerinden. Ne yapabilirdi ki? Duygulanmıştı, ondan hiç kopmak istemezcesine sarılmıştı Cassandra'ya.
"Hey! Hayatım boyunca ağlamana izin vermeyeceğim, bunu kendime bir görev bildim." Hafif bir tebessüm belirmişti Jacob'un yüzünde. Cass ise doğrulup Jacob'ın gözyaşlarını sildikten sonra tutku dolu bir halde dudaklarını emmeye başlamıştı. Jacob'ın elleri saçlarında dolanırken, Cassandra ellerini Jacob'ın belinde gezdiriyordu. Jacob büyük bir haz alıyordu. Bulundukları mekan daha ileri gitmelerine izin vermiyordu. Cassandra'da farketmiş olacak ki kendini geri çekmişti hızlı bir şekilde. Oysa seksi 2. kez bir de ondan tatmak istemiyor da değildi aslında. İlk macerası zaten tamamen bir hataydı ki o zamanlar Cassandra'yı tanımıyordu bile. Bu noktaya ne çabuk geldiklerini düşünmeden edemiyorlardı da. Çok mu aceleciydiler? Ancak tekrar şimdiki zamana odaklandılar, geçmişi anmaya gerek yoktu. İkisi karşılıklı bir gülüşmeden sonra gözlerinin içlerine bakmaya başlamışlardı ki kısa sükunet şu sözlerle son bulmuştu. "Klişe bir laf olacak ama söylemezsem içim rahat etmeyecek, benden başka kıza baktığını görürsem, sen bir daha göremezsin." Jacob bu cümle karşısında güldü, bir güzellik tanrıçasıyla çıkarken neden başka bir kıza bakacaktı ki? Cassandra'nın gözlerinin içine bakıp baş ve serçe parmağını indirdikten sonra diğer parmaklarını birleştirip "İzci Sözü!" dedi. Bir süre boyunca birbirlerinin gözlerine daldılar. Daha sonra masadan kalkmak suretiyle hareketlendiler. Hesabı ödeyip el ele başka bir yere gitmek için mekanı terk ettiler. Daha rahat olabilecekleri bir yere.
Karakter Yaşı: 28
İstenilen Bakanlık Mevkii: Unutturma Bölümü Amelesi
Örnek Rp:
- Cedric ValentineSihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi Başkanı
- Mesaj Sayısı : 4
Kayıt Tarihi : 15/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Paz Nis. 15, 2012 8:09 pm
Karakteristik Özellikler: Atılgan, hiperaktif tarafı yüzünden, yaptıkları çoğu şey kimsenin cesaret edemeyeceği işleri yapar. Rekabetçi, inatçı ve cesaretinden aldığı öz güvenle kendi başına hareket etmeyi sever. Risk almayı sever. Önüne çıkan en kötü durumda bile, kalbinin sesini dinlemeyi sever. Özgürlüğüne fazlasıyla düşkündür.
Karakter Yaşı: 35
İstenilen Bakanlık Mevkii: Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi Başkanı
Örnek Rp: Lupin Santana
Karakter Yaşı: 35
İstenilen Bakanlık Mevkii: Sihirli Kazalar ve Felaketler Dairesi Başkanı
Örnek Rp: Lupin Santana
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Paz Nis. 15, 2012 8:30 pm
Onaylandı.
- Celestia MyskaSihir Bakanı Asistanı
- Mesaj Sayısı : 48
Kayıt Tarihi : 17/04/12
Yaş : 31
Nerden : İrlanda
Lakap : Tia
Geri: Bakanlık Alımları
Salı Nis. 17, 2012 7:28 pm
- Karakteristik Özellikler: Sakin kendi halinde bir kızdır. Duru bir güzelliği olduğu için çok dikkat çeker. Fotoğrafik bir hafızaya sahiptir ve işleri hemen halledebilir. Dikkat çekmekten nefret eder ama genelde buna engel olamadığı için aldırmaz.
Karakter Yaşı: 23
İstenilen Bakanlık Mevkii: Sihir Bakanı Asistanı
Örnek Rp: Améthyste de Nacria
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Çarş. Nis. 18, 2012 2:36 pm
Onaylandı rütbe veriliyor.
- Joseph QuinnBüyüceşûra, De Vries
- Mesaj Sayısı : 155
Kayıt Tarihi : 17/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Çarş. Nis. 18, 2012 3:28 pm
- Karakteristik Özellikler: Kusursuz bir aile, kusursuz bir özgeçmiş, kusursuz bir adam. Dışarıdan bakıldığında akla ilk gelen şey; parmak ısırtan özellikleri, görünümün ve zekanın verdiği sonsuz kabiliyetler deryası. Zeka ve güç her zaman övülen yetilerdir. Fakat fazlasının insanı taşkınlığa sürüklediği kesindir. Mesafeli durmasına karşın insanlarla ilişkileri her zaman fazla kusursuzdur. Saygının dozajı hep onun tarafından ayarlanır. Baskın özelliklerinin yanı sıra sergilediği soğuk ve ürkütücü görünümden dolayı da eksileri hep göz ardı edilmiştir. Her zaman dik, suratında donuk bir gülümseme ve küstahlıkla perdelenmiş gözleri yüzüne atmacaya benzer bir ifade vermektedir. Doğduğu günden bu yana hep bir amaç için eğitilmiş, yaptığı evlilikte bile bunun amacını gütmüştür. Yapısı fazla yatkın olduğu için karanlık tarafa olan bağlılığı kaçınılmazdır ve bu göz önüne alındığında bakanlığın içine sızmak için ondan ve eşinden daha iyisi bulunamamıştır. Nedeni örtülen suçlarda mutlaka bir parmağı vardır fakat kuşkulu gözler hiçbir zaman ona çevrilmemiştir. Okulu birincilikle bitirmiş, safkan olduğu düşünülen, her zaman yardım sever edalarında bir aileden gelmekte, boş vakitlerinde bile sicili iyi görünsün diye 'gönüllü etkinliklere' katılmaktadır. Okulda bir kaç senelik aldığı temsilcilik görevini yarıda bırakıp deyim yerindeyse şu anki görevine talip olmuştur. Kendine ait büyücü dünyasını ve psişikleri birleştirip tek gücü köleleştirmek gibi gizli bir ütopyası vardır. Hizmet aşkının kaynağı bir nevi.
Karakter Yaşı: 38 büyük ihtimal.
İstenilen Bakanlık Mevkii: Büyüceşûra
Örnek Rp:
- Spoiler:
- Freyja, her detayı düşünebilen aklının niceliklerini, yaptığı aşırılıkları örtmek ve sorumlu tutulmamak adına gizleyen Freyja, şu an yanlış bir taşı oynatmamak için resmen delicesine kıvranıyordu. Dorian'ı görene kadar hislerinin sadece bir merak veya acı bir yaşanmışlığın sönmekte olan kara ateşini körüklemek olduğunu sanıyordu. Hep bir merak ve kendini kandırmacayla düşmüştü onun peşine. Dorian. İsmin bir büyüsü vardı, bilen veya bilmeyen herkes için. Karşısındaki solgun yüzlü güzel çocuk bilmiyordu. Ona imrenmişti, saflığı ve sadeliği o kadar yakışıyordu ki ona, en şık elbiseleri hak etse dahi ihtiyacı yoktu onlara, güzel olmak için. Kocaman açılan neşeli gözleri onu dinledikçe sakinleşti. Kafasının içindeki garip ses kendisini sakin ve zarif bir kız gibi göstermesi için zorluyordu onu.
Hadi ama Freyja, şu alımlı Slytherin öğrencisini hatırla, ya da Profesörlerinden en aklı başında olanı; ya da taklidi en kolay olanı seç. Dorian'ı da kaçırırsan gidip kendini vurmalısın, belki daha enteresan bir parti vardır öteki tarafta.
Rahatsız edici bir sineği kovalar gibi elini yanağının yanından savurdu. Bir tutam kızıla dönük demet savrulup, süt beyazı boynuna tel tel döküldü. Uysalca, Freyja'ya yakışan ama ona ait olmadığı aşikar olan uysallıkla dinliyordu Dorian'ı. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi müthiş bir keyif veriyordu kendisine. Her hareketini ezberlemesi gereken önemli bir paragraf gibi kaptı, yuttu. Donuk ama gizemi incecik bir deri parçaçsının ardına ardına atan mavi gözleri ne kadar da güzel kısılıyordu. Dudaklarını ısırdığında biraz utanıp kaldı öylece. Yakalanmaktan korkmuyordu, çekinmezdi ne hissediyorsa alelade ortaya dökmekten. Hoşlanmıştı ama nedenini bilmiyordu. Bilse hemen yapıştırırdı Dorian'ın şaşkınlık ve soğumuş öfkesini barındıran yüzüne. Kızın yıllarca bakımını üstlendiği bir evlat gibi üstüne titrediği duyguları onu dehşete sokabilirdi. Ya da alay, belki sadece bir omuz silkmesi kadar kısa süren bir umursamamazlık. Dorian'ı seviyordu. Gördüğü ilk an anlamıştı. Günlükten okurken, hislerini, zihinini, duyumsamaları ve tepkilerini teker teker tadarken sevmişti daha; farkında bile olmadan. Fakat yüzyüze gelmek, dokunmak ve konuşmak. Asla bu denli büyük gücü olduğunu bilmezdi bu tür dialogların. Alelade yaptığı hiçbir konuşmadan ya da duyduğu hiçbir dramatik tablodan etkilenmeyen Freyja, hayatında ilk defa hissediyordu. İlk defa insan gibi bakabilmişti çevresine ve bunun şaşkınlığı gözlerine çökmüştü. Saçlarla örtülmüş ensesinde incecik bir kablo vardı sanki beyniyle kalbi arasında yıllarca bozuk bir vaziyette bekleyen. Şu an çalışması ne kadar da içler acsıydı.
Dorian'ın doğum gününe gitti. Ondan farklı kutlamamıştı. Afyonlu bir sigara, pembe renkli ufak bir bardak likör, tırnaklarını özenle boyamış, kırmızı bir ruj sürmüştü. Dorian ile konuşacaktı... Gözleri gönülsüzce günlüğe kaydı, bir kaç saniyelik takılı kaldı öyle. Düşünmüştü de, artık ona o kadar hasret duyacak mıydı? Dorian eğer kendisinden koşarcasına kaçarsa yani. Günce miydi bu kadar kıymetli olan, yoksa Dorian'ın orada bir yerlerde, uzakta da olsa varlığından nefret etmeden kalıyor oluşu muydu? İçini buz gibi, sevimsiz bir korku sardı, sanki bir anda tüm dünyası soğuktan ölmüştü. Bakışları sarfedilen sözlerin ilk etkisiyle gittikçe ürkekleşti. Çabasının onun açısından anlamsız olmasını anlıyordu. Düşünsenize, adını bile bilmediğiniz delinin teki gelip sizin hakkınızda ne varsa bildiğini söylüyordu; neden ve nasıl olduğunu da geçmiştiler artık, belliydi Dorian'ın ne kadar afalladığı, sanki kabusundan uyanmak istercesine kıpırdanıyordu.
Ciğerlerini kütüphanenin rutubetli, ağır havasıyla doldurdu; sanki evine her haftasonu özenle aldığı tatlı nergisleri aramıştı gözleri. Sıkıştığında kendisini rahat ettirecek bir şeyler arardı etrafta. Ne kadar soğukkanlı olursanız olun, ipin ucuna giderken kimse öldüğünde, asılı vaziyetteyken daha korkak zihinlere nasıl poz vereceğini düşünmezdi değil mi?
"Neden haksızlığa uğrayayım? Kaç defa bir varlığı ciddi anlamda sevebilirim? Bu şansımı iyi değerlendiremedim farkındayım, belki, ama pişman değilim."
Biçimli dudakları anlamadığını ele verircesine çarpık, nüktedan bir gülücük sundu. Dorian açısından mı haksızlığa uğramıştı? Umursuyor gibi miydi? Gitmesi gerçekten Freyja'nın ödünü patlatır, derin bir üzüntüye gömerdi kızı. Ama, ne kadar uzağa gidebilirdi ki? Freyja'da o kadar çabuk yılacak göz var mıydı? Hah.
Freyja'da Gri Dorian'ı sevmezdi. Büyüleyici bir görkeme sahip oluşuydu belki sevmeme nedeni. Nils'de de aynısı vardı, o çocuğa tüm varlığıyla hayrandı ve imrenirdi. El üstünde tutulan, sevilen, parlak oğlan. Kendisine tapanların ardından ettiği küfürler hem güldürürdü Freyja'yı hem de ona karşı bir korku beslemesine sebep olurdu zayıf atışlı kalbinde. Güzelliğin açtığı kapıları çok görmüştü Nils'in ışıltılı sahnesinde. Kendisine bahşedilen yücelik ve zafer doyumsuzdu, çılgınca bir oburluğa iterdi insanı. Daha fazla yaymak isterdiniz şöhretinizi. Yücelik ve ululuk, her kesimden insanın istediği tek gerçeklikti. Din adamından en basit fahişeye kadar herkes Tanrı'nın bu en görkemli sıfatını çalmaya çalışırdı. Tokat suratta er yada geç patlardı işte. Freyja bu tarz yaşamlara çokça şahit olmuştu. Onların ihtişamına kapılmış, hayran hayran izlemişti. Ama onlardan biri olmak asla kendisine göre değildi. Fakat okulda, Profesörün ardından yere saçılmış bir kaç sınıf listesini toplarken aniden gözüne çarpan Dorian Dujardin, yeni bir denek gibi sokulmuştu hayatına. Onunda Nils gibi, Dorian Gray gibi olduğunu düşünüp kendi kendine alay etmişti. Tutarsızca, belki biraz alaya alarak başlamıştı işte onunla ilk hikayesi. Sonrası ise Freyja için tam anlamıyla yeni bir hayata adım gibiydi. Dorian'ı bulması iki haftasını almıştı, amma sövmüştü bu gizemine. Hiç mi bir arkadaşı yoktu? Neden kimse Dorian'a seslenmiyordu? Neden sürtüklerin şımarık kahkahaları koridorları 'şenlendirirken' bu esrarlı ismin sahibinin adı hiç kulaklara aşina gelmiyordu? Cevaplarını bulduğunda, beklediğinin tam tersini görünce yüzünün aldığı ifade resmedilmeliydi. Belki ilk defa hayatında ağlamaya bu kadar yakındı gözleri. Sonbaharın, sarı ve turuncu yapraklarının arasında, giydiği simsiyah giysilere eğreti bir ifadeyle bürünmüş tek başına yürüyen ufak çocuğun yaydığı matem havası gerçekten Freyja'nın hayatını alt üst etmişti. Herkese karşı ölü olan zihni o an dirilmişti. Çok basit bir şeydi gördüğü aslında. Sıradan bir insan için burun kıvırılacak bir mevzuydu ama Freyja ondan ne kadar kaçmak istediyse yapamamıştı. Dorian'ın kendisini günlüğü karıştırırken yakaladığı anki öfkesi, Freyja'nın ilk karşılaşmalarında hissettiğinin yanında hiç kalırdı.
Elini yumruk biçimine sokup yanağına yasladı, cüppe dirseğine kadar aşağı düştü. Kan kırmızısına boyanmış tırnakları uğursuz gecenin donuk renginde parlıyordu. İlginçti ama huzur verici bir akşamdı. Freyja rahat hissediyordu, tüm günahlarından arınmış gibi rahat ve hafifti şu an. Dorian'ı dinledikçe, hiç duymaya alışık olmadığı o melodramik sesi, kısık bir şekilde döküldüğünde daha da mutlu hissediyordu. Dudaklarını ıslatıp bir süre duraksayarak oğlanın gözlerinin içine sabit bakıp, düşündü.
"Kitaptaki ışıklı hayatın dışa sunulan paketini göreceğimi sanıyordum. Nasıl yok olup gideceğini çok merak etmiştim. Ancak, seni gördüğümde çok büyük bir yanılgıya düştüğümü anladım. Sonrasında ise bu günün geleceğinden korktum. Senden çok kaçmak istedim... Ama hiç yapamadım. Yok olmanı görmeye dayanamazdım, en azından sebep olmak istemezdim. Sadece uzaktan izlemek ve sen farkında olmadan sade ruhuna dokunmak istedim. Ama kırdım işte, Hogwarts'da kibarlık öğretmiyorlar ki"
Bakışlarını çokta kırpıştırıp, bir çocuğun saf pişmanlığı ve neşesiyle gülümsedi. Cübbesinin kenarından sarkan ipliği ince parmaklarıyla çekiştirdi, sanki vakit kazanmak istiyordu. İlk defa konuşmak zor gelmişti, her zaman söyleyecek bir sözü olan Freyja sıkılmıştı anlatmaktan. Bakışlarını tekrar kaldırıp Dorian'ın yüzünde gezdirdi.
"Hakkındaki düşüncelerimi bilmek istemiyorsun ama hayatım bundan ibaret anlatacak çok şeyim yok."
Bakışları biraz keskinleşti ve dalgınlaştı hemen ardından. Buraya kadar gelmişti. Freyja'nın kendine ait anlatacak elle tutulur bir şeyi yoktu. Tutarsız, delice yaşanmış bir hayat. Pisliğe batmış ve acısını kanatmaktan zevk aldığı bir geçmiş ve hayatına pat diye girip mahvetmeye başladığı bir başka hayat daha işte, o da Dorian. Çocuğun tâbi olduğu veya yapmak zorunda kaldığı bu görüşmeden memnun olup olmadığını bilmiyordu, sorgulamaya hakkı var mıydı düşünmek istemiyordu artık. Sadece mahvettiği olaylar silsilesine birini daha eklemeye yelteniyordu. Cüretkar veya sadece Freyja'ya özgüydü. Bir utanma veya saklama hissetmiyordu artık.
"Biliyor musun Dorian, seni seviyorum."
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Bakanlık Alımları
Çarş. Nis. 18, 2012 3:30 pm
Onaylandı.
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz