Serbest Meslek Alımları
+16
Claudia van Bussen
Giulio Martinus Ignazio
Viviana Altieri
F. Solomon Grant
Aida Tavityan
Buddle Jean
Carmélita L'Créamory
Nemorino Demarco
Charlotte D. De'Lauthé
Devondra Mirabelle
Milos Drahoslav
Delilah Dvonejzk
Dr. Dulcamara
Julien Jouvenet
Jackson Eric Wilson
Vladimir Vyacheslav
20 posters
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Serbest Meslek Alımları
Çarş. Nis. 25, 2012 3:49 pm
- Kod:
[list][size=10][b]Karakteristik özellikler:[/b]
[b]Karakter yaşı:[/b]
[b]İstenilen meslek:[/b]
[b]Örnek RPG:[/b][/size][/list]
- Jackson Eric WilsonBorgin & Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 29
Kayıt Tarihi : 29/04/12
Nerden : Mersin
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 2:01 pm
Karakteristik özellikler: İçki sever bi tip. Kafası yarı ayık gezmeyi seviyor. Tamamen karanlık bir şekilde değil ruhu aslında...Kara büyüye ve ilme karşı merakı var. Melezlerin kökünün kurutulması gerektiğine inanıyor ve onlarla uzlaşmaya çalışan büyücülerden tiksiniyor. Yine de ortama çabuk ayak uydurabilen,uyum seven bir yapısı var. Gezmeyi tozmayı sever,eğlenceyi sever.(Karakteri yeni yeni kurduğum için sonradan bir takım şeyler eklenebilir.)
Karakter'in yaşı: 25-30 arası tam kesin değil.
İstenilen Meslek:Borgin&Burkes' in sahibi olmak istiyorum. Hani eski sahipleri ölmüş de bana kalmış falan filan. Karanlık tarafın artığı bi insan bu Jackson...
Valla örnek rpye gerek var mı dememişsiniz ama yazdım yani...
Daha önce yapılmış bir rpgdir... Kopyalayıp yapıtşırınca renksiz oldu...
Sıradaki dersi bitkibilimdi. Bu ders onun için sadece gerekli olmayan bilgiler ve dangalak bitkileri nasıl eşeleyeceğiinin temelini oluşturuyordu. Dersin başlamasına henüz on dakika vardı. Bugün Hogwarts'ın sürekli boğuk,karanlık,soğuk ve yağmurlu günlerinden farklıydı. Güneş kendini saklamaya çalışan bulutların arasından kafasını çıkarmayı başarmış ve havayı daha ılıman bir hale getirmişti. Böylece rengarenk çiçeklerin günler,aylar süren uykuları kesillmiş ve hafiften eğri boyunlarını doğrultmaya başlamışlardı. Güneşi gören masum aşıklarda şatonun içindeki sıkıcılık ve ders kargaşından birbirlerine zaman ayıramamanın verdiği hınçla tüm günlerin acısını bugün çıkarıyorlardı. Ders saatleri yaklaşmasına rağmen hâlâ dışarıda sarmaş dolaş geziniyorlardı. Birçok profesöre inat bu sevda kokan manzaralar onun çok hoşuna gidiyordu. Güneşli günlerin bir diğer artısı da eşek şakalarına maruz kalındığında çamura bulanma ya da donuna kadar ıslanma ihtimalinin diğer günlere oranla daha az olmasıydı.
Bahçeye çıktığında hızla bitkibilim seralarına ilerlemeye başladı. Sırtında taşıdığı çanta omuzlarını ağrıtıyordu. Çünkü gerekli ders malzemeleri ve kitaplar dışında kütüphaneden aldığı kalın kitaplar çantasını ağırlaştırıyordu ancak artık sorun değildi. Yavaş yavaş hem çantaların ağırlığına hem de kütüphane görevlilerinin somurtkan suratlarına alışıyordu. Bitkibilim dersi her ne kadar kendine uzak da olsa arada çıkan garip,değilşik,çığırtkan ya da zehirli bitkilerle zaman zaman dikkatini çekiyordu. Seraların dışıcam ve plastikle kaplı olduğu için içeride nemli ve yoğun bir hava oluşturuyordu. Seranın önüne geldiğinde dağıtılan eldivenlerdebu nemli havayı iyice çekilmez ediyordu. Profesör geldiğinde söylediği ilk sözlerden anladığına göre bu profesör diğerleri gibi kimi öğrencilerden nefret edip kimilerini kayırmıyordu. Sadece hepsinden nefret ediyordu. Yüzündeki donuk ve gözlerindeki iğneleyici ifade ise onu yakınlaşmak isteyenleri bile anında uzak tutmaya yetiyordu ama Profesör Rani diğer profesörlerin yanında böyle değildi. Yemekte onu birkaç kez gülümserken görmüştü ve gülümsemek ona daha çok yakışıyordu aslında.
Profesör Rani düğünçiçeği hakkında bilgiler vererek başlamıştı derse. Bu kısımları biraz kulakardı etmişti ama talimatlara geçilince dikkatle dinlemeye başladı. Dersin sonuna kadar yapması gereken her şeyi anlatıyordu profesör ve bir yandan da yapıyordu. Tüm hareketlerini dikkatle izledi. Tüm kelimelerini de dikkatle diinledikten sonra işi yapmaya koyuldu.Önündeki saksıya eğildi ve eşelemeye başladı ancak ne kadar toprak çekerse çeksin sürekli yerine diğer toprak parçaları dökülüp yerleşiyordu. Başarabilmesi bir iki dakikayı gerektirmişti. Yan taraftaki paketin içinden eline tohumları aldı ve eliyle yerleştirmeye başladı. Sıra gübreye geldiğinde burun tıkacı olmadığından oldukça rahatsızdı ama paketi açtı. Zaten daha önce açılan gübre paketleriyle ortalık kokuyla dolduğundan burnu alışmıştı. Birden zilin çaldığını fark etti. Herkes çabucak terk etmeye başladı serayı ama o işini bitirene kadar bekledi. Çünkü yarım yamalak yapılan işlerden nefret ederdi.
----BURAYA KADAR BAŞKA BİR SİTEDEN ALINMIŞ OLAN DERS RPSİDİR. BİRAZ DA ŞİMDİ BİR ŞEYLER EKLEYEYİM DEDİM----
Bahçeye çıktığında saat birazdaha ilerlemiş ve güneş batıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Bahçede milletle şamatayla geçirilebileceği bir vakti kütüphanede kitap okuyarak geçirebilirdi ama o aklından bir sentez yaptı ve bahçede kitap okumaya karar verdi. Öncelikle devasa bahçede biraz ilerledi. Yasak Orman'a yakın bir bölgede bir ağaç buldu ve sırtını yaslayarak kitabı okumaya başladı. Gelmiş Geçmiş En İyi Büyücüler&Cadılar ve Gizemli Hayatları kitabını okumaya devam ediyordu. Kitap Hogwarts'ın kurulmasından yüzlerce yıl önce Mısır ve Afrika'da başlayan efsanevi büyücülerin efsaneden ibaret olan hayatlarından başlayıp Albus Dumbledore zamanına kadar geliyordu ancak Dumbledore'u konu edinmemişlerdi. Josh ise Helga Hufflepuff'un hayatına başlamıştı.Bir çiftçi çocuğu idi Hufflepuff. İlk büyüsünü 11 yaşında yapmıştı. Kendine ait bir büyünün olmasının ne demek olduğunu birçoğu gibi o da bilmiyordu. Helga'nın genel olarak günlük işlere yardımcı olabilecek büyülerden ibaretti.
Kafasını kaldırıp etrafa baktığında karanlık ormanla Hogwarts arasındaki net ayrımı fark etti. Hogwarts genellikle kapalı bir havaya sahip olsa da hiçbir zaman tamamen karanlık değildi. Karanlık Orman ise sadece kapkaranlık ve gizemliydi. Son zamanlarda bazı öğrenciler bu ormanda devasa örümceklerin görüldüğünü söylüyordu. Aslında bu olabilirdi. Çünkü içinde ne olduğuna dair birçok Profesörün bile fikri yoktu. Hufflepuff sayfasını bitirdikten sonra kitabı çantasına koydu.Çünkü o da bir tane dev örümcek görmüştü. Daha önce küçük örümcekler üzerinde çalıştığı bir büyü vardı ama bunun üzerinde ne derece etkili olacaktı bilmiyordu. Yaklaştı ve yaklaştı. Artık örümceği daha net görebiliyordu.
Bacaklarında ve tüm vücudunda bariz kıllar görülüyordu. Normal örümceklerde kıl olduğunu tahmin bile etmiyordu ancak farketti ki o boyutta bir yaratığın kıllarını görmemesi gayet mümkündü. Ama bundaki kılları görmemek namümkündü.Karanlık Orman'ın içinde olduğu için dişlerini ve koca kırmızı gözlerini göremiyordu ancak biraz sonra göreceğine emindi.Çünkü yaratık ona yaklaşıyordu. Asasını cebinden çıkardı ve çantasını sırtına taktı. 32 cm'lik tahta çubuktan çıkacak büyü ile onu etkisiz hale getirebilirdi ama o boyutta bir büyüyü yapabilir miydi bilmiyordu.Korkulu ağzı kıpırdadı:
-Arania Exumai
Korkuluağzından o büyü birden fırlamıştı. Asadan çıkan ışık dev örümceği sadece sarsmıştı ve sinirlendirmişti. Böylece daha hızlı koşmaya başladı örümcek. Karanlık Orman'ın içinde olduğu için çevresini saran ama ondan biraz daha küçük olan örümcekleri fark edememişti. O büyüyü yaptığına pişman oldu ve koşmaya başladı.
Ağaç köklerine takılmamaya çalışarak koşuyordu ama peşinden onların da geldiğini biliyordu ve duyuyordu. Sadece Hogwarts'ın girişine kadar koşması yeterliydi. Çünkü orada illa ki birileri olacaktı onları savabilen ama biraz uzaklaşmıştı binadan. Çiçekleri ezerek koşmaya devam etti ve az önce söylediği büyüyü yeniden söyledi. Asasından fırlayan büyü küçük örümceklerin bazılarını geriye atıı,bazılarını ise toprağın içine çökertti. Kana susamış gibi görünüyorlardı ve korkuyla koşmaya devam etti. Bitkibilim seralarına yaklaşıyordu. Bahçede ona en yakın yer oydu ama içerisinde kimse yoktu. Bir an düşündü ki bu en büyük örümcek değildi. Söylentilere göre ormanda 3.000 metre kare alan kaplayabilecek şekilde olan bir tane daha vardı ama şu an onu düşünmek istemiyordu. Lakin bu örümcek görmediklerinin yanında hiçbir şey sayılırdı. Asasını doğrulttu ve çıkan büyü daha güçlüydü:
-Arania Exumai.
En büyük olanı birkaç metre geriye sürüklenmişti ve diğerleri de havaya doğru uçmuştu. Onun gerilemesinden fırsat bilerek daha hızlı koştu ve binaya vardı. Koşarak içeriye girdi ama kurtulduktan sonra birilerine söylemek aklından bile geçmemişti.
Karakter'in yaşı: 25-30 arası tam kesin değil.
İstenilen Meslek:Borgin&Burkes' in sahibi olmak istiyorum. Hani eski sahipleri ölmüş de bana kalmış falan filan. Karanlık tarafın artığı bi insan bu Jackson...
Valla örnek rpye gerek var mı dememişsiniz ama yazdım yani...
Daha önce yapılmış bir rpgdir... Kopyalayıp yapıtşırınca renksiz oldu...
Sıradaki dersi bitkibilimdi. Bu ders onun için sadece gerekli olmayan bilgiler ve dangalak bitkileri nasıl eşeleyeceğiinin temelini oluşturuyordu. Dersin başlamasına henüz on dakika vardı. Bugün Hogwarts'ın sürekli boğuk,karanlık,soğuk ve yağmurlu günlerinden farklıydı. Güneş kendini saklamaya çalışan bulutların arasından kafasını çıkarmayı başarmış ve havayı daha ılıman bir hale getirmişti. Böylece rengarenk çiçeklerin günler,aylar süren uykuları kesillmiş ve hafiften eğri boyunlarını doğrultmaya başlamışlardı. Güneşi gören masum aşıklarda şatonun içindeki sıkıcılık ve ders kargaşından birbirlerine zaman ayıramamanın verdiği hınçla tüm günlerin acısını bugün çıkarıyorlardı. Ders saatleri yaklaşmasına rağmen hâlâ dışarıda sarmaş dolaş geziniyorlardı. Birçok profesöre inat bu sevda kokan manzaralar onun çok hoşuna gidiyordu. Güneşli günlerin bir diğer artısı da eşek şakalarına maruz kalındığında çamura bulanma ya da donuna kadar ıslanma ihtimalinin diğer günlere oranla daha az olmasıydı.
Bahçeye çıktığında hızla bitkibilim seralarına ilerlemeye başladı. Sırtında taşıdığı çanta omuzlarını ağrıtıyordu. Çünkü gerekli ders malzemeleri ve kitaplar dışında kütüphaneden aldığı kalın kitaplar çantasını ağırlaştırıyordu ancak artık sorun değildi. Yavaş yavaş hem çantaların ağırlığına hem de kütüphane görevlilerinin somurtkan suratlarına alışıyordu. Bitkibilim dersi her ne kadar kendine uzak da olsa arada çıkan garip,değilşik,çığırtkan ya da zehirli bitkilerle zaman zaman dikkatini çekiyordu. Seraların dışıcam ve plastikle kaplı olduğu için içeride nemli ve yoğun bir hava oluşturuyordu. Seranın önüne geldiğinde dağıtılan eldivenlerdebu nemli havayı iyice çekilmez ediyordu. Profesör geldiğinde söylediği ilk sözlerden anladığına göre bu profesör diğerleri gibi kimi öğrencilerden nefret edip kimilerini kayırmıyordu. Sadece hepsinden nefret ediyordu. Yüzündeki donuk ve gözlerindeki iğneleyici ifade ise onu yakınlaşmak isteyenleri bile anında uzak tutmaya yetiyordu ama Profesör Rani diğer profesörlerin yanında böyle değildi. Yemekte onu birkaç kez gülümserken görmüştü ve gülümsemek ona daha çok yakışıyordu aslında.
Profesör Rani düğünçiçeği hakkında bilgiler vererek başlamıştı derse. Bu kısımları biraz kulakardı etmişti ama talimatlara geçilince dikkatle dinlemeye başladı. Dersin sonuna kadar yapması gereken her şeyi anlatıyordu profesör ve bir yandan da yapıyordu. Tüm hareketlerini dikkatle izledi. Tüm kelimelerini de dikkatle diinledikten sonra işi yapmaya koyuldu.Önündeki saksıya eğildi ve eşelemeye başladı ancak ne kadar toprak çekerse çeksin sürekli yerine diğer toprak parçaları dökülüp yerleşiyordu. Başarabilmesi bir iki dakikayı gerektirmişti. Yan taraftaki paketin içinden eline tohumları aldı ve eliyle yerleştirmeye başladı. Sıra gübreye geldiğinde burun tıkacı olmadığından oldukça rahatsızdı ama paketi açtı. Zaten daha önce açılan gübre paketleriyle ortalık kokuyla dolduğundan burnu alışmıştı. Birden zilin çaldığını fark etti. Herkes çabucak terk etmeye başladı serayı ama o işini bitirene kadar bekledi. Çünkü yarım yamalak yapılan işlerden nefret ederdi.
----BURAYA KADAR BAŞKA BİR SİTEDEN ALINMIŞ OLAN DERS RPSİDİR. BİRAZ DA ŞİMDİ BİR ŞEYLER EKLEYEYİM DEDİM----
Bahçeye çıktığında saat birazdaha ilerlemiş ve güneş batıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Bahçede milletle şamatayla geçirilebileceği bir vakti kütüphanede kitap okuyarak geçirebilirdi ama o aklından bir sentez yaptı ve bahçede kitap okumaya karar verdi. Öncelikle devasa bahçede biraz ilerledi. Yasak Orman'a yakın bir bölgede bir ağaç buldu ve sırtını yaslayarak kitabı okumaya başladı. Gelmiş Geçmiş En İyi Büyücüler&Cadılar ve Gizemli Hayatları kitabını okumaya devam ediyordu. Kitap Hogwarts'ın kurulmasından yüzlerce yıl önce Mısır ve Afrika'da başlayan efsanevi büyücülerin efsaneden ibaret olan hayatlarından başlayıp Albus Dumbledore zamanına kadar geliyordu ancak Dumbledore'u konu edinmemişlerdi. Josh ise Helga Hufflepuff'un hayatına başlamıştı.Bir çiftçi çocuğu idi Hufflepuff. İlk büyüsünü 11 yaşında yapmıştı. Kendine ait bir büyünün olmasının ne demek olduğunu birçoğu gibi o da bilmiyordu. Helga'nın genel olarak günlük işlere yardımcı olabilecek büyülerden ibaretti.
Kafasını kaldırıp etrafa baktığında karanlık ormanla Hogwarts arasındaki net ayrımı fark etti. Hogwarts genellikle kapalı bir havaya sahip olsa da hiçbir zaman tamamen karanlık değildi. Karanlık Orman ise sadece kapkaranlık ve gizemliydi. Son zamanlarda bazı öğrenciler bu ormanda devasa örümceklerin görüldüğünü söylüyordu. Aslında bu olabilirdi. Çünkü içinde ne olduğuna dair birçok Profesörün bile fikri yoktu. Hufflepuff sayfasını bitirdikten sonra kitabı çantasına koydu.Çünkü o da bir tane dev örümcek görmüştü. Daha önce küçük örümcekler üzerinde çalıştığı bir büyü vardı ama bunun üzerinde ne derece etkili olacaktı bilmiyordu. Yaklaştı ve yaklaştı. Artık örümceği daha net görebiliyordu.
Bacaklarında ve tüm vücudunda bariz kıllar görülüyordu. Normal örümceklerde kıl olduğunu tahmin bile etmiyordu ancak farketti ki o boyutta bir yaratığın kıllarını görmemesi gayet mümkündü. Ama bundaki kılları görmemek namümkündü.Karanlık Orman'ın içinde olduğu için dişlerini ve koca kırmızı gözlerini göremiyordu ancak biraz sonra göreceğine emindi.Çünkü yaratık ona yaklaşıyordu. Asasını cebinden çıkardı ve çantasını sırtına taktı. 32 cm'lik tahta çubuktan çıkacak büyü ile onu etkisiz hale getirebilirdi ama o boyutta bir büyüyü yapabilir miydi bilmiyordu.Korkulu ağzı kıpırdadı:
-Arania Exumai
Korkuluağzından o büyü birden fırlamıştı. Asadan çıkan ışık dev örümceği sadece sarsmıştı ve sinirlendirmişti. Böylece daha hızlı koşmaya başladı örümcek. Karanlık Orman'ın içinde olduğu için çevresini saran ama ondan biraz daha küçük olan örümcekleri fark edememişti. O büyüyü yaptığına pişman oldu ve koşmaya başladı.
Ağaç köklerine takılmamaya çalışarak koşuyordu ama peşinden onların da geldiğini biliyordu ve duyuyordu. Sadece Hogwarts'ın girişine kadar koşması yeterliydi. Çünkü orada illa ki birileri olacaktı onları savabilen ama biraz uzaklaşmıştı binadan. Çiçekleri ezerek koşmaya devam etti ve az önce söylediği büyüyü yeniden söyledi. Asasından fırlayan büyü küçük örümceklerin bazılarını geriye atıı,bazılarını ise toprağın içine çökertti. Kana susamış gibi görünüyorlardı ve korkuyla koşmaya devam etti. Bitkibilim seralarına yaklaşıyordu. Bahçede ona en yakın yer oydu ama içerisinde kimse yoktu. Bir an düşündü ki bu en büyük örümcek değildi. Söylentilere göre ormanda 3.000 metre kare alan kaplayabilecek şekilde olan bir tane daha vardı ama şu an onu düşünmek istemiyordu. Lakin bu örümcek görmediklerinin yanında hiçbir şey sayılırdı. Asasını doğrulttu ve çıkan büyü daha güçlüydü:
-Arania Exumai.
En büyük olanı birkaç metre geriye sürüklenmişti ve diğerleri de havaya doğru uçmuştu. Onun gerilemesinden fırsat bilerek daha hızlı koştu ve binaya vardı. Koşarak içeriye girdi ama kurtulduktan sonra birilerine söylemek aklından bile geçmemişti.
- Vladimir VyacheslavYönetici, Konsey Başkanı
- Mesaj Sayısı : 281
Kayıt Tarihi : 06/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 2:49 pm
Veriyorum rütbenizi.
- Julien JouvenetSeri Katil
- Mesaj Sayısı : 9
Kayıt Tarihi : 29/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Nis. 30, 2012 4:01 pm
- Karakteristik özellikler: Saygısızlıktan ve laubalilikten hiç hoşlanmaz. Buzdan bir heykel gibidir, soğuk ve acımasız. Yalnızlığı sever. Bazen öfkesini kontrol etmekte zorlanır. Cinayetlerinin çoğunu böyle anlarda işlemiştir zaten. Ama bu zamanların dışında insanı delirten türden bir sakinliği vardır. Kurbanıyla oynamayı sever, her kurbanından kendisine bir anı alır.
Karakter yaşı: 26
İstenilen meslek: Seri katil.
- Delilah DvonejzkBalyumruk Şekerci Dükkanı Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 131
Kayıt Tarihi : 11/04/12
Yaş : 28
Lakap : Lil.
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Mayıs 06, 2012 6:05 pm
Karakteristik özellikler: Aşırı saf ve bir o kadar sakin görünen; ancak içinde kimsenin aklına gelmeyecek bir deli yatan genç bir kızdır Delilah. Müziğe, özellikle şarkı söylemeye bayılır. Alkole karşı biraz fazla zaafı olsa da bununla başa çıkmaya çalışır. Biraz dengesizdir ancak bu dengesizliği çoğu zaman kimseye hissettirmez.
Karakter yaşı: 20
İstenilen meslek: Balyumruk Şekerci Dükkanı Çalışanı
Örnek RPG: Carmella Decartius.
Karakter yaşı: 20
İstenilen meslek: Balyumruk Şekerci Dükkanı Çalışanı
Örnek RPG: Carmella Decartius.
- Milos DrahoslavRavenclaw V. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 37
Kayıt Tarihi : 28/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Mayıs 06, 2012 6:21 pm
Dr. Dulcamara demiş ki:Tamamdır.
- Devondra MirabelleStriptizci, Model, Destiny's Women Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Mayıs 13, 2012 11:14 am
Sendromlu, o ucube diye tabir ettiği kadınlardan değildir Devondra. Sakin uysal ama içinde tüm entrikaları organize edebilecek kadar derin ve karanlık bir yol vardır. Her şeyin olumlu yanından bakar ama, intikam alması da çok acı olur. Çoğu zaman kendiyle barışıktır. Çevresindeki insanlara karşı soğukturda, hep karşı taraftan bekler yaklaşmayı. Sıkı fıkı olduğu insanlarla da su sızmaz arasından. Sevdiklerine ve değer verdiklerine sahip çıkma duygusu çok gelişmiştir. Hayat ona kısaca bir oyun gibi gelir.
Karakter yaşı: 22
İstenilen: Striptizci&Model desem ne olur? fdghjklş
Örnek RP: Barbara Elvfsie efem. ^^
Karakter yaşı: 22
İstenilen: Striptizci&Model desem ne olur? fdghjklş
Örnek RP: Barbara Elvfsie efem. ^^
- Charlotte D. De'LauthéHayat Kadını, Destiny's Women Sahibesi
- Mesaj Sayısı : 325
Kayıt Tarihi : 13/05/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Mayıs 13, 2012 11:28 am
- Karakteristik özellikler: Hareketli bir yapısı vardır.Çekicidir. İstediği erkeği hemen etkisi altına alabilir. Gerek hile ile-aşk iksiri,amorthentia yahut başka yollarla hiç fark etmez-. İksirler konusunda oldukça güçlüdür. Asası da zaten iksir yapımı için ideal bir asadır. Yardımseverdir,aslında bu özelliğini günahlarından arınmak için de sergilemektedir. Dışarıdan bakanlar onu çok masum birisi zannedebilirler fakat aslında öyle değildir. Slytherin mezunudur zaten. Tek ayak üstünde kırk tane yalan uydurabilmektedir. Ve aslında genelevine gelenler dışında onun hayat kadını olduğunu bilen hiçbir kimse yoktur.
- Spoiler:
- Genç cadı, sarı buğday tarlalarını andıran renkteki saçlarıyla derslikten çıkmış ve bir ceylanı andıran adımlarla koridorda yürüyordu. Yanından geçen genç cadı ve büyücülere bir anne şefkatiyle gülümseyerek ilerlerken ayak bastığı zeminde bir tuhaflık hissetti. Yavaş ve meraklı bir şekilde eğilip yerdeki parşömen kağıdını aldı. Tanıdık bir el yazısı ile karşı karşıyaydı, hem de oldukça tanıdık. Kağıdı okumaya başladı gözlerini kısarak. Okudukça kanın beynine sıçradığı hissediyordu. Bu, kendi ince kalem darbeleriyle yazdığı el yazısıydı. Sinirle etrafına bakındı. Bu da ne demek oluyordu? Bu mektubu kim nereden bulmuştu? Ellerinin titrediğini hissetti. Tam o anda biraz ileride bir parçömen kağıdı daha gördü. Koşup onu da aldı sinirle. Biraz ileride bir tanesi daha da vardı, bir tanesi daha, bir tane daha… Odasına kadar gelmişti parşömen kağıtlarını yerden toplaya toplaya. Bunu yapan her kimse, bedelini ağır ödeyecekti. Bu ne saygısızlıktı böyle! Odasına giren, izinsiz girmekle kalmamış üstelik Payton’un en gizli, en özel yerini bulup, içindekileri ifşa etmişti. Odasının kapısını açtı sinirli bir şekilde. Gözünden kızgınlığın, öfkenin ve de mektubu okumanın verdiği hüznün ürünü akıyordu; göz yaşı. Masasına geldiğinde bir not buldu.
‘Profesör Ramolino, mektup yazdığınız kişiye mektupların ulaşmayacağı aşikardır. Eh ben de mektupları okudum ve bu güzel, aşk dolu satırların insanlar tarafından paylaşılması gerektiğine inanıyorum profesör! Bir şair bile sizin kadar güzel, bu hisleri yazıya dökemezdi. İzniniz olmadan bunları Hogwarts’daki öğrenciler ile paylaştığım için dilerim kızmazsınız bana, kaldı ki bu şahane sözlerin gelecek nesillere aktarılması lazım, insanlar sizden Feyzalarak sevdiklerine yazılar yazmalılar.
Saygılarımla’
Payton not kağıdını eline alıp hırsını çıkarırcasına buruşturdu buruşturdu buruşturdu. Bu el yazısını tanıyordu. Daha önce kaç defa onunla cezaya kalmış bir öğrenciydi bu el yazısının sahibi; Dimitri Kristopulos’undu. Artık boyunu aşmıştı bu genç büyücünün yaptıkları. Her seferinde odasına gelirken yeni bir kötü sürprizle karşılaşmaktan bıkmıştı Payton, hadi onlar affedilebilir şeylerdi, fakat bu! Bu affedilmesi mümkün olmayan bir durumdu. Payton derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Sakin olmalı, sakin bir şekilde karar vermeliydi. Her ne kadar öğrenciye kızsa da yine de onunla ilgili yanlış bir karar vermek istemezdi. Kaşının üstündeki damarı iyice belirginleşmişti. Bu çocuğu cezaya bırakmaktan yorulmuştu. Daha başından yapması gerekeni yapmaya karar verdi; vasihini okula çağırıp bu çocuğun nasıl bu hale geldiğini öğrenmesi gerekiyordu. En azından çocuğun geçmişini öğrenmeliydi, onu bu hale getiren sebebi ya da sebepleri. Masasına oturup hipogrif tüyünden kalemini hokkasına batırıp mürekkeple doldurduktan sonra parşömene hızlı ve sinirli bir şekilde;
‘Sayın Damaskinos;
Derhal Hogwarts’a gelmenizi sizden rica ediyorum. Vasihi bulunduğunuz Dimitri Kristopulos ile ilgili sizinle görüşmek istiyorum. Bu akşam 4. kattaki odamda sizi bekliyor olacağım.
Payton A. Ramolino
Mitoloji Profesörü ‘
Notu düzgün bir şekilde katlayıp odasının bir köşesinde duran baykuşunun yanına gitti. Boz baykuş ona meraklı gözlerle bakıyor gibiydi. Hayvancağız deminden beri Payton’ın en korkunç hallerine tanık olmuştu. Payton sakin olmaya çalışır bir şekilde hayvanın ayağına notu bağladıktan sonra ‘ Diogenis Damaskinos’a götürmeni istiyorum bunu! Hemen, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde’ dedikten sonra baykuşun zarif bir şekilde kanatlanarak uçmasını ve gözden kaybolmasını izledi, ardından masasına geçip beklemeye başladı.
Karakter yaşı:30
İstenilen meslek:Hayta Kadını-Destiny's Women adlı bir dükkanın da sahibesi
Örnek RPG:
- Nemorino DemarcoZorunlu Kamu Hizmeti Mağduru
- Mesaj Sayısı : 73
Kayıt Tarihi : 12/05/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Mayıs 13, 2012 9:11 pm
Dr. Dulcamara demiş ki:Tamamdır.
- Devondra MirabelleStriptizci, Model, Destiny's Women Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:51 pm
Buraya yazmayı uygun gördüm tekrar. Destiny's Women Çalışanı da eklenebilir mi acaba?
- Carmélita L'CréamoryHayat Kadını, Destiny's Women Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt Tarihi : 22/05/12
Yaş : 31
Nerden : Genel Evde doğdu.
Lakap : Şeker kız 'Candy'
Geri: Serbest Meslek Alımları
Salı Mayıs 22, 2012 10:30 am
- Karakteristik özellikler: Kurguyla belirlenecektir. Genel hatlarıyla tatlı bir kızdır, güzeldir vs.vs.
Karakter yaşı: 20
İstenilen meslek: Hayat Kadını & Destiny's Women Çalışanı
Örnek RPG: Améthyste de Nacria
- Buddle JeanOzan, Majik Edebiyat Profesörü
- Mesaj Sayısı : 148
Kayıt Tarihi : 22/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Mayıs 27, 2012 3:01 pm
- Karakteristik özellikler: Eğlenceli, hümanist, sevecen. Kalbi mutlak barıştan yana ama zihni bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini iyi biliyor.
Karakter yaşı: Yaklaşık 440 (paramorfmagusluğa başvurmak istediğimden dolayı yaşını büyük yazdım, normal yaşı da tam 30 gösterir)
İstenilen meslek:Ozan. (ayrıca çoğunlukla Üç Yalnız Adam'da da çalıyor fakat bunun rütbemde yazmasını istemiyorum)
Örnek RPG:Bennett Bancroft yan karakterim...
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Mayıs 28, 2012 8:29 am
Clementine Chancellor demiş ki:Rütbe verildi.
- F. Solomon GrantSparrow & Nightingale Antik Kitap ve DVD Dükkanı Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 141
Kayıt Tarihi : 09/05/12
Lakap : Freddie.
Geri: Serbest Meslek Alımları
C.tesi Haz. 02, 2012 11:02 pm
- Karakteristik özellikler: Öyle evden çok da çıkmadan yaşayan, Winnie The Pooh izlemeden bir gün bile geçirmeyen, çizgi romandı, video oyunlarıydı, Star Wars falan filandı böyle şeylerle yaşayan geek, nerd, sivridilli bir evladımız. Aslında çok ince bir insandır da hiç göstermez. Biraz problemleri var.
Karakter yaşı: Yirmi üç.
İstenilen meslek: Sparrow & Nightingale Antik Kitap ve DVD Dükkanın'da çalışıyor. Bunu nasıl rütbeye çevirebilirsek öyle olsun. *-*
Örnek RPG: Wilbur Goldstein.
- Viviana AltieriSt. Mungo Şifacısı
- Mesaj Sayısı : 84
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Haz. 03, 2012 8:47 am
Dükkanı gerçekten açmama gerek yok sanırım? Sırayı veriyorum.
- F. Solomon GrantSparrow & Nightingale Antik Kitap ve DVD Dükkanı Çalışanı
- Mesaj Sayısı : 141
Kayıt Tarihi : 09/05/12
Lakap : Freddie.
Geri: Serbest Meslek Alımları
Paz Haz. 03, 2012 8:48 am
Yok dükkana gerek yok, tenk yu ^^
- Giulio Martinus IgnazioMelez, Peder, Ekzorsist
- Mesaj Sayısı : 97
Kayıt Tarihi : 11/06/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Salı Haz. 12, 2012 10:29 pm
#Giulio her zaman tanrı yolunda iyi işler yapmaya çalışmıştır. Herhalde bu aileden gelen bir durum. Annesi bir şifacıydı, babası ise din adamıydı. Zamanında babasından aldığı eğitimi sayesinde peder olmaya hak kazandı. Vatikan da doğup büyümüştü ve bazı konularda daha fazla bilgilenme ihtiyacı duyuyordu. Bunun için iki yıl boyunca özel bir manastırda şeytan çıkarma üzerine eğitim aldı.
#28
#Peder & Ekzorsist
#Rp:
#28
#Peder & Ekzorsist
#Rp:
- Spoiler:
- Yasak Orman... Kimi zaman insanı kendinden alan bir güzellik, bahar havası, mis kokusu. Kimi zaman ise hiçbir insanın aklına gelmeyecek şekilde tehlikeli, ürkütücü, ıssız. İnsanın başını döndürecek kadar güzel olduğu günlerden sayılan o gün, genç büyücü dersten önceki son yarım saatinde Yasak Ormanda etrafta telaşlıca dolaşıyordu biryanda da sürekli sayıklıyordu, dışarıdan bakan biri rahatlıkla onu deli sanabilirdi. ''Kıyılmış papatya kökü, soyulmuş, büzüşmüş incir, dilimlenmiş tırtıl, bir fare dalağı, çok az sülük suyu.'' Ağaçlar arasında dolaşırken Eylül ayında papatya bulmanın zorluğundan hayıflanıp duruyordu. Büyük, kalın derili ve kahverengine çalan bir sarı rengindeki çınar ağacını altında yaprakları süt kadar beyaz, ortası ise güneşe meydan okurcasına sarı bir papatya görmüştü. İstediği oyuncağı en sonunda annesine aldırmış bir çocuk misali sevinçle gidip papatyanın kökünü en sevdiği gümüş orağıyla kazdıktan sonra, nemli topraktan çıkarıp hasırdan yapılma geleneksel malzeme sepetine özenle yerleştirdi. Soyulmuş, büzüşmüş incir bulmalıydı. Yavaş-yavaş adımlarının yönünü değiştiriyordu. İncir ağaçlarının muhteşem kokularının geldiği bölge ısrarla, görünmez bir el yardımıyla kendine doğru çekiyordu insanı. Bu durumda aradığını bulması ne kadar zor olabilirdi ki? Hızlı adımlarla kokunun kaynağına ilerliyordu. Ağaçların serin gölgesine ulaştığı zaman gördüğü manzara çok iç acıtıcıydı, hiç incir yoktu. Umutsuzluk tüm bedenini sardığı anda bir sesle irkildi; Pat! Başını kaldırdığında sık ağaçların arasından gördüğü kar beyazı kanatlar ve her tarafından asillik akan bir baykuş gördü. Aşağı baktığında ise akıllı baykuşun inciri çoktan bulduğunun göstergesi olan tam dört adet büzüşmüş, soyulmuş incir gördü. Coşkusunu tutamayarak haykırdı; ''Teddy! Fazladan bir öğünü hak ettin!'' Baykuş, sanki söylenenleri anlamışçasına dört kez ciyakladıktan sonra gözden kayboldu.
Ormanın bitimine yaklaşıldığının göstergesi olan, sık ağaçların seyrelmesi; İnsanda bir rahatlama hissi oluşturuyordu. Fakat Fernando için cennetten bir köşe olan, az önce iksir için gerekli malzemeleri topladığı alandan ayrılmak biraz içini burkmuştu. Nihayet Hogwarts'ın nemli çimlerine temas ettiğinde, tarihi okul binası tam karşısında, tüm berraklığıyla göl sol tarafında, gerçekten de eğlenceli bir ders olan Sihirli Yaratıkların Bakımı dersliği ise sağ tarafında duruyordu ki profesörde dersliğin önünde duruyordu. Aslında yanına gitmek istemiyordu, onun için uzaktan bir selam verdi. Devasa okul kapısı tüm görkemiyle önünde duruyordu şimdi. Büyük yuvarlak kulptan tutup hafif bir hareketle kapıyı açtı. Hogwarts'ın giriş koridoru hala hafızasındaki gibiydi. Yerler ve duvarlar gayet temiz, birçok merdiven, iki kapı ve şık bir avize; Ne hoş bir tablo... Kısa süren bir özlem gidermenin ardından adımlarını iksir zindanlarına giden yegane yer olan merdivenlere yöneltti. Karanlığın yavaş-yavaş bastırması sonucu asasını çıkarıp büyülü kelimeleri fısıldadı, büyünün etkisiyle oluşan aydınlık insanın içini ısıtıyordu. Uzun zamandır buraya uğramamasına rağmen dersliğin kapısı hala basık ve kirliydi asasının kıvrak bir hareketiyle tozlar kuş misali havalanıp dışarı çıktılar. Kapının gıcırtılı açılışıyla içerideki karanlık azgın bir yaratık gibi saldırıya geçmişti, içerisinin karanlığını aydınlatmak gerçekten isteyen biri için hiçte zor değildi. Havasızlık, nem, kötü koku ise gerçektende sorun değildi. Asasıyla havayı kırbaçlarcasına hareketler yaparak içerisinin mis gibi lavanta kokmasını sağlamıştı. Asasını tekrar pencerelere doğrulttuğunda ise pencereler sonuna kadar açılmıştı. Nemi ise yine kıvrak hareketler yaparak yok etmişti. Eski iksir dolabına yönelip kapağını açtığında gizemli Tıslım Profesörü Galadrîel için hazırlayacağı tılsım saklama iksiri ve ders iksiri için geri kalan malzemeleri çıkardı. Kazanları ve diğer malzemeleri tüm sınıfa eşit olarak dağıttıktan sonra öğrencileri beklemeye gelmişti sıra.
Guruplar halinde veya teker-teker sınıfa gelmeye başlayan öğrencilerin şaşkın bakışlarını görmezden gelerek ellerini kontrol etti. Sınıf gitgide doluyor ve yavaş-yavaş bir uğultu başlıyordu. Kısa bir bekleyişten sonra, sınıfın tıka-basa dolduğundan tatmin olmuş, öğrencilerinin yüzlerinde gördüğü manzaradan, uzun bir konuşma yapması gerektiğini anlamıştı. Yerinden hiç kalkmadan tekdüze bir sesle konuşmaya başladı: ''Evet arkadaşlar herkes tamamsa bir sessizlik rica edeyim. Öncelikle yeni dönemin ilk dersine hepiniz hoş geldiniz. İçerideki atmosferden de anladığınız gibi aydınlığı severim. Bilmiyorum beni tanıyanınız olur mu? Ben Fernando Jafferson, Hufflepuff mezunuyum. Ayrımcılıktan hoşlanmam. Sanırım benim hakkımda bunları bilmeniz yeterli çok uzatmadan konumuza geçmek istiyorum ilk olarak ellerinizi kazanlarınıza değdirin. Değdirin, değdirin çekinmeyin. Hımm… Evet gördüğünüz gibi hepinizin kazanları farklı renkte parladı. Eğer kazanınız pembe renkte parladıysa aşık, sarı renkte parladıysa mutlu, sevecen, Parlama olmadıysa düşünceli, içine kapanık veya da utangaç bir kişiliğe sahipsiniz demektir... Bu kişiliğinizi öğrenmek için ufak bir testti. Simdi asıl konumuza gelecek olursak. Bu gün sizden 'Küçültme Solüsyonu' yapmanızı isteyeceğim gerekli malzemeler sıranızın üstünde mevcut. İksirin tarifi kitaplarınızın yirmi üçüncü sayfasında mevcut. Fakat anlamayanlar için tekrardan tarifi veriyorum; Kıyılmış papatya kökü, soyulmuş büzüşmüş incir, Dilimlenmiş tırtıl, bir fare dalağı, çok az sülük suyu. Malzemeleri az önce söylediğim sıraya göre iksire ekleyin ve sülük suyunu sakın fazla koymayın, sonuçlarını ben bile düşünemiyorum. Evet arkadaşlar başlayabilirsiniz.'' Şimdiden, kazanı patlayan birkaç çocuk görebiliyordu. Sıra gizemli kadının iksirine gelmişti. Kazanın altını dikkatlice yaktıktan sonra. İlk malzeme olan meyan kökü tozlarını hazırlamaya başladı, havanın içine attığı mis kokulu meyan köklerini ezdikten sonra iki tutam kazanın içine atmıştı. Pembe bir renge dönen iksir yavaş-yavaş kaynıyordu. Sırada kurbağa bacağı vardı. Pirinç terazi üzerinde ölçülen kurbağa bacağı; Tam tamına yirmi dokuz gram... İksire eklenince pembe karışım kahverengine dönmüştü. Oluşan kabarmayı engellemek için dolunayda koparılmış kurt adam kılı... Ve tabi ki zehirlemeyi engellemek için bir tutam bezir tozu. Kaynamaya başlayan iksirden gelen buram-buram baharat kokusu dersliğin içindeki hoş atmosfere renk katıyordu. İksirin rengi şimdi altın sarısıydı. Ocağın altını dikkatlice söndürdükten sonra meraklı öğrencilerin odak noktası olduğunu fark etti. ''Ah, çocuklar lütfen dikkatinizi dağıtmayın, önemli bir şey değil.'' Öğrenciler kafalarında soru işaretleriyle kazanlarına dönerken. Altın sarısı, büyüleyici iksir kristal şişedeki yerini çoktan almıştı bile.
- Claudia van BussenYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 126
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Salı Haz. 12, 2012 10:41 pm
Rütbe veriliyor.
- Lucifer M. LichtensteinMelez, Doktor
- Mesaj Sayısı : 46
Kayıt Tarihi : 11/06/12
Yaş : 36
Nerden : Cehennemden xD
Geri: Serbest Meslek Alımları
Çarş. Haz. 13, 2012 6:47 am
- Karakteristik özellikler: Lucifer'ı pek az kişi, onun hakkında gerçekten bir şey diyebilecek kadar az tanır - ama onu savaşırken görmüş çoğu kişi için adının anlamını hakkıyla taşımaktadır, şeytan. Güçlü ve kolay kolay yıkılmayan bir iradesi vardır ve dünyaya karşı bakış açısı gayet nettir: siyah ya da beyaz. Düşüncelerini ve duygularını tamamen kendine saklar ve ne olursa olsun korumayı başardığı sakin yüz ifadesi onu ele veren başlıca özelliğidir. Kendi bildiği doğrular vardır ve bu doğrular ne şekilde sınava tabii tutulursa tutulsun, kolay kolay vazgeçmeyecek kadar inatçıdır.
Karakter yaşı: 27
İstenilen meslek: Doktor. Şu anda mesleğini aktif olarak yapmıyor ama asıl meslek budur efenim.
Örnek RPG:
- Spoiler:
Hogwarts yolculuğunun en sıkıcı yanı buydu herhalde. Peron dokuz üç çeyrek. Okula her yıl bir o kadar öğrencinin daha alınmasına alışmış olmam gerekmesine rağmen, ailerle yapılan bu sarmaş dolaş (kimi zaman da söz konusu öğrenciye emzik vermek istememi sağlayan) vedalaşmaların sinirime dokunduğu da ayrı bir gerçekti. İyilik budalası ailemden ayrılıp, benim gibi karanlık tarafa gönül vermiş olan dayımın yanında yaşamaya başladığımdan beri tek tabancaydım ben. Güçlü bir Ölüm Yiyen olabilmem için gelişmeme ve eğitimime büyük önem veren dayım ve yarım akıllı eşi, başka konulara geldiğinde hayatımda hiç olmamış gibilerdi. Buna canımın sıkıldığı söylenemezdi, aslında ‘ebeveyn’ kavramına her zaman burun kıvırmış olan benim için bu fazlasıyla iyi bir şeydi. Nefretimi ve beni ayakta tutan zehiri paylaştığım bir çift satır bana yetiyordu.
Sıkılganlıkla etrafıma bakındığımda ilerde tanıdık, kızıl bir kafa görmüştüm. Ağzım açık kaldı. Doll muydu bu? Ama olamazdı ki, bana tek kelime etmeden çekip gitmesinden sonra bir daha karşılaşmamıştık onunla. Onun da beni görüp görmediğini merak ederken gözlerimiz kısa bir süreliğine buluştu. Çekingen bir gülümseme belirdi dudaklarında. Ah, yanıma da gelemezdi o şimdi. Bu yüzden hafif sandığımı bir hamlede trene çıkardıktan sonra ben ona doğru yürümeye başladım. Adımın yazılı olduğu sandığa kimsenin dokunmaya cesaret edemeyeceğini düşünüyordum. Beni ismen tanıyanlar, öfkeme maruz kalmaya değmeyeceğini bilirdi. Doll’a yaklaşırken yüz ifademin nasıl olduğunu bilmiyordum, ama içimdeki fırtınanın küçük bir parçası bile yüzüme yansıyorsa şu anda benimle konuşmazdı. Bu yüzden, Hogwarts’ta edindiğim belki tek gerçek dostuma ilerlerken şüphenin ve öfkenin bütün izlerini yüzümden sildim. ‘Vay be. Dönmeye karar verdin demek.’ Tabii çehreme sinmesine engel olmam, sesime yansımasını önleyememişti. Sesimdeki soğukluğu ve alaycılığı yutarak bir kez daha denedim. ‘Nerelerdeydin, Doll? Seni özledim.’ Bu lafları hayatımda sadece bir kez söylediğimin farkındaydım. Kalabalık istasyonun orta yerinde ona sarılmayacağımı çok iyi bilen arkadaşım burukça gülümsemekle yetindi. ‘Şimdi olmaz, Nyl. Trene binelim, kalkar birazdan. Bu arada, saç rengin yakışmış.’ Dalgınlıkla elimi saçlarımda gezdirdim, geçen yıl kömür karası olan saçlarım şu anda, neredeyse siyaha yakın bir kızıl tonundaydı. ‘Sağol,’ diye mırıldandım sadece ve onunla birlikte vagona çıktım.
Tren her zamankinden daha gürültülüydü sanki, içinde bulunan her canlı hep bir ağızdan konuşmak için anlaşma yapmış olmalıydı. Başıma ağrıların saplanmasına neden olan bu sesi olabildiğince bastırmaya çalışırken etrafımda olup bitene aldırış etmediğim için, bize kompartıman bulma işi Doll’a kalmıştı. Birden nefesini tuttuğunu duyunca ona döndüm. Ah, tabii. Bart gelmişti. Yüzünde şaşkınlığın, müthiş bir mutluluğun ve tabii ki aşkın karışımı bir ifadeyle hayran hayran kıza bakıyordu. Her ne kadar bu ikiliyi sevsem de onların yapış yapış antikalarına katlanamazdım. Hem herhalde onlar da yalnız kalmak isterdi. Bu yüzden Bart’a kısa bir selam verdikten sonra ikisi uzaklaşırken sesimi çıkarmadım. Sonra Ravenclaw’lu çocuğun içinden çıktığı kompartımana şöyle bir göz gezdirdim. Bart’ın zeki ama sessiz kardeşi Walerion oradaydı. Karşısında da... Benliğimin çok çok derinlerinde yatan, pek anlam veremediğim, vermek istemediğim duygular başını kaldırırken gözlerimi devirdim ve kendimi küçük düşürecek herhangi bir salaklık yapamadan önce yoluma devam ettim. Biraz sonra diğer vagona geçmiştim bile. Hala bıraktığım yerde duran sandığımı aldım ve boş olduğunu gördüğüm bir kompartımana girdim.
Yolculuk boyunca, aklımdan geçen karmaşanın kalemin ucunda hayat bulduğu defterim eşlik ediyordu bana. Ancak şimdi baskın olan hislerim nefret ya da ilgisizlik değildi; Neithan’ı gördüğümde hissettiğim ve o anda vahşi bir biçimde bastırdığım duygular zihnimin bütün engellerini aşmış, umursamaz bir kararlılıkla kağıda dökülüyor, kalemimin her hareketinde içimden lanet okumama neden oluyordu. Derdimin ne olduğunu anlamıyordum. O çocuğu diğer Gryffindor budalalarından ayrı tutan şey ne olabilirdi? Neden bana bir kere dönüp bakmamasına ve okulda onun hakkında dolanan söylentilere rağmen onu gördüğümde küçük, aptal bir kız çocuğu gibi heyecanlanıyordum? Kalemim sayfa üzerinde daha hızlı gezinmeye başladı, sinirden ellerim titriyordu. Duygularımın üzeri çok uzun bir zaman önce örtülmüştü, şimdi saklandıkları yerden çıkmaya çalışmaları beni... korkutuyordu. Bunları düşünürken yazımda da iyice saçmaladığımı farkedince iki sayfayı olduğu gibi yırttım ve buruşturarak yere attım.
O sırada oluşan sarsıntı bir anda aklımdaki diğer her şeyi sildi. ‘Lanet olsun!’ diye söylenerek kendime çeki düzen vermeye çalışırken bu sefer de makinistin frenlere asılmasından çıkan tiz sesli çığlık, kulaklarımı kapatarak yüzümü buruşturmama neden oldu. Trenin ne halt yemeye durduğunu anlamaya çalışırken geçirdiğim sessizlikte ışıklar da sönmüştü. Huysuzca küfrederek ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Her yerden çığlıklar yükseliyordu. Anlaşılan sessiz kalmayı başarabilen az sayıda insandan biriydim. Tam kapıyı açtığım anda yan kompartımandan sağır edici bir patlama sesi geldi – arkasından da parlak, yeşil bir ışık. Bunun öldüren lanete ait olduğunu bilecek kadar ilgiliydim. Trende bir Ölüm Yiyen mi vardı? Heyecanlı bir gülümseme yüzüme yayılırken elim asama gitti, beşinci yılımda olduğum için çok bir şey yapamayacak olmama rağmen yardım etmek istiyordum. Bu, benim için bir fırsat bile olabilirdi.
O sırada, söz konusu kompartımandan çıkan iki kişiyi görünce bütün kanım damarlarımda donup kaldı sanki. Gabriel... O bir kez daha, beni fark etmeden hızla uzaklaşırken, benim gözlerim ona adeta mühürlenmişti. Biri... Ölüm Yiyen ve benim düşünce yapımdan bile olsa, biri biraz önce Gabriel’ı öldürmeye mi çalışmıştı? Parmaklarım asayı sıkıca kavradı ve içimdeki öfke adeta fiziksel bir şekilde asada güç buldu. Yaşımı ya da sınıfımı umursamıyordum. Belki Gabriel, Doll ve Bart hariç trendeki başka kimsenin hayatı da umrumda değildi. İçimden alev alev taşan öfke o kadar büyük ve yoğundu ki, asanın ucundan bilinçsizce bir büyü fırlamamasına şaşırmıştım. O biri bunun hesabını vermeliydi. Aslında nefret etmem gerekirken anlaşılmaz bir biçimde değer verdiğim insanı öldürmeye çalışmanın hesabını vermeliydi. Bir an onların arkasından gidip gitmemekte kararsız kaldım. Diğer kompartımandan ses gelmemesi ve henüz kimsenin çıkmamış olması içime kurt düşürmüş olsa da, gururumu bu seferlik bir kenara bırakıp Gabriel’ı ve küçük kızı takip etmeye karar verdim. Olabildiğince sessiz adımlarla üçüncü vagona geçtiğimde, dokuzuncu kompartımanda konuşan birinin sesi kulağıma geldi. ‘...diğer vagona götürün. Ben de bu sırada şu şeyi oyalamaya çalışayım.’ Tanımadığım bir sesti bu. Harika, anlaşılan daha çok insana rezil olacaktım. Derin bir nefes alıp kendimi hazırladıktan sonra, tehdit olarak algılanmasın diye asamın tuttuğum kolumu biraz gevşettim ve dokuzuncu kompartımana girdim. Yedi kişi asaları ellerinde, tetikte ve kavga için hazır bekliyorlardı ‘Savaşacaksanız ben de varım.’ dedim kendimden emin bir ses tonuyla ve Doll’un yanına ilerleyerek yüzümü kapıya döndüm. Doll şaşırmış bir edayla beni süzüyordu, ama ben ona bakmamaya gayret ediyordum. Bütün konsantrasyonumu yapacağım büyüye vermeye çalışarak gözlerimi karanlık koridora sabitledim ve beklemeye başladım.
- Claudia van BussenYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 126
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Çarş. Haz. 13, 2012 8:23 am
Rütbe veriliyor.
- Cristobal WindsorDe Vries
- Mesaj Sayısı : 187
Kayıt Tarihi : 26/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Haz. 25, 2012 11:08 am
- Karakteristik özellikler: Araştırmacı, meraklı, istedikleri konusunda kendinden emin, kararlı, realist ama devrime inanan biridir. İnandıklarına değer verir, onlar konusunda yobaz sayılabilir. Aynı zamanda sadıktır, görev olarak verilen bir şeyi gerçekleştirene kadar da uğraşır.
Karakter yaşı: 25
İstenilen meslek: Arkeolog
Örnek RPG: Attila Qinghai
Grup De Vries olarak kalırsa sevinirim.
- Claudia van BussenYönetici, Melez
- Mesaj Sayısı : 126
Kayıt Tarihi : 08/04/12
Geri: Serbest Meslek Alımları
Ptsi Haz. 25, 2012 3:48 pm
Rütbe veriliyor
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz